Küçük İskender Şiirleri - Küçük İskender Sözleri - Küçük İskender Yazıları |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Küçük İskender Şiirleri - Küçük İskender Sözleri - Küçük İskender YazılarıSarı Saman Hatıra Defteri ihsan y`e ısrarlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli okuldan mı kaçtım, evden mi, söyleyemem titrerdi ellerim uzanıp düzeltirken yüzünü dudakların Bastille`di, yanılmıyorum, gözlerin, en çok o körkütük gözlerin devrilir ve uzun uzun susardı, gözlerine su veremezdim, tek bir imge taşımazdı birbirimize duyduğumuz his şiirsizdik, bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık, bakardık karşı karşıya geçip, hatırlıyor musun, yalnızca bakardık! dipsiz, yalansız, ölüme davet eden bir bakmaydı bu hepsi hepsi aşk! senyör aşk, mösyö aşk, mister aşk, bay aşk! şiirsizdik, bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık bunun için terasa çıkıp aşağı bir gül atmıştık bunun için rıhtıma inip denize bir gül atmıştık çaresizdik, sevda biraz da soygundur, işte sevda biraz yakayı ele vermektir, mahkemelere düşmektir, ben masumum diyebilmektir biraz da sevda, bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık, uyanır uyanmaz başlıyorduk ağlamaya sarılıp sarılıp ağlıyorduk yorulup uyuyana kadar ağlıyorduk sevgilim dokunuyorduk su deyip suya deyip su içen kelebekler gibi susuz kalan gözlerimiz gitgide ağır ağır soluyordu o gül, gitgide ağır ağır soluyordu rüzgarla tenlerimizde tenlerimize ait birşeyler dokuyorduk oysa ısrarlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli dayak mı yedim, dayak mı attım, söyleyemem senden bana seken bir yürek ki yürekler sarı samandan hatıra defterleridir senden bana yansıyan bir ışık ki ışıklar elele tutuşup geri çekilirler senden bana damlayan bir çiy tanesi ki çiy taneleri ancak biri öldü mü dağılırlar sessizce komşularım senin hakkında konuşmuyorlar başlar öne eğik, dudaklar bükük, omuzlar çökmüş resmini indirdim duvardan, adını unuttum ne tuhaf! karakolda kaydın yok! hastanelerde yok! mezarlıklarda yok! gittin! bir gecede hazırlanıp bir gecede gittin! bana bir gece bırakıp yanına bir gece alıp da gittin! kırmızı çoraplarından birinin teki kalmış! mor çoraplarımdan birinin tekini götürmüşsün! ben de mi gitmeliydim yürüdüm! bir kentten bir başka kente yürüdüm! gittin! inanılmaz! sana abi diyecektim, dedirtmedin sana oğlum diyecektim, dedirtmedin bunun için ağlamıştık, komşular bizi şikayet etmişti eve gelen ziyaretçiler üzülmüştü bize gül getirmişlerdi bize üzüm getirmişlerdi bize aşk getirmişlerdi bizi kendimize getirmişlerdi, bunu biliyorduk bunun için ağlamıştık tuvalette bıraktığın atleti buldum! kokladım! köpekler gibi kokladım! yola çıkıp kokunu aradım izini bulurum diye! gittin! inanılmaz! senden bana seken bir yürek ki yürekler zaman zaman dengesini kaybeder senden bana yansıyan bir ışık ki ışıklar küstüler mi bir daha barışmazlar senden bana damlayan bir çiy tanesi ki çiy taneleri daima acıya müdahele ederler oysa ısrarlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli senin bu gömlek senin bu pantolon artık yalnızca eşyaların artık yalnızca eşyalarını sevebilirim artık yalnızca eşyalarınla ağlıyoruz en fazla seni özlüyoruz bunu komşularım da öğrendi ziyaretçiler de öğrendi bir sen bütün aşk şarkılarını söylerdin bütün aşk şarkıları sana yazılırdı fakat artık sen yoksun ölüm koynuma sokulsun, beni soksun, zehirle beni ey peygamberim! tanrısıyla sevişen peygamberlere kitap iner bu gece üstümde ısrarlı bir çocuk gömleği var galiba düğmelerini çözeceğim! Küçük İskender Ustaçırak Ölüm mü, ölüm, hayatın gençken çektirdiği yakışıklı resimler hafif bir gülümseme yerleşmiş mavi taş çeşme gözlerine içelim, diyor/ yağmurun, terkettiği manitadır gökyüzü! Öyle çok ki imgeleri, şaşkınlığa düşüyorum - abi, diye fısıldıyorum rakı kadehi kanyonundan, hiç mi sevdalanmadın sen?! duruyor :biri vardı elbette, diyor sen ortaya bir karışık salata daha söyle,şöyle rast makamı bir salata Gecenin Orhan`ları, Ferdi`leri, Müslüm`leri gibidir bak yıldızlar! sen daha gençsin, çükünden önce sustalı tuttun bekaret kanından önce haybeci kanı gördün! Benden sana nasihat oğlum sevdiğini anladın mı çekip vuracaksın hiç acımadan :aleme namın, kullandığın aletin şık ışıltılarıyla çığ gibi bir aşkla inecek! dinecek göğsünde dört başı mamur bir şimşek gibi dolanan hiddet! Sevdiğimin gözleri hükümet gibiydi sevdiğimin elleri anlatsam, ellerinden utanırsın! sevdiğimin elleri ellere yağmur olup gitti! Harcadım allah seni inandırsın kan ağladım kan tükürdüm kan yutkundum günlerce on yıl yattım mapushanelerde, bambaşka alemlerin parlak güvertesinde! sen ortaya bir büyük daha söyle, şöyle boş ver ***, ağlama! (ocak-temmuz, 1998) Küçük İskender Kanlı masal aklım, haklıyım, et firarını! ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan ölümümü diledin mayıstı seni o yüzden bağışladım! ben en çok mayısta su içerim derinim balık kaynar derinim kanımı kaynar ben en çok mayısta öne eğerim başımı içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı mayısta öğrenmiştim; ve teraslarda bach dinlemek en çok mayısa yakışırdı ve kim bilir mayıs artık en çok senin tanrılarına yakışır tiril tiril bembeyaz bir giysiyle rüzgarda ayakların çıplak öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta durmak kartpostallardan tanıdığın bir şehri düşünmek gibi bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi eksik, yarım, farkına varmaktan kaçınılan tam tam yaza girecekken yazın omzuna yüzünü dayayacakken çekip giden ayaklarının altından o son sığınak terası da acılarının veliahtı bach`ı da çekip gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir yani anlıyor musun mayıstı seni o yüzden bağışladım! bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz cesaret işiydi, delikanlıcaydı, bu korkunç sevgide yanlışlarımızı yeniden keşfedişimiz el deymemiş yalnızlıklara kalkışmamız yalnızlıklarımızı değiş tokuş etmemiz bu evcilik oyununda bile duldum hatırla sana dizlerimi sana tabi bileklerimi ve topuklarımı sundum; çevirdikçe ruhunun radyo dalgalarında cazdı, bluesdu, klasik kemandı, klasik aşktı boktu püsurdu hatırla, senin gözlerin çokulusluydu senin gözlerin ham kadınsızdı çamurdandı ağzımda getirdiğim karsuyunu kalbine kaçırdım! ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin yatağa döküldü yatağıma döküldün yatağına döküldüm ve bu sonsuz savruluşta o gece bütün eski sevgililerimden ince ince söküldüm! senin oldum! ihanetinle pislenen küçük dolaşımımdaki kanla karalar çekerek ölümsüz kirpikdiplerine senin senin mahşer atlısı dudaklarına en çok da dudaklarına sokuldum! üşüyordum, üstüme doğru çekip o kedi dudaklarını bir tay sığınırcasına anasına bana ölünle uyudum! anlıyor musun işitiyor musun cesedine yeni baştan hayat verebilmek için ihtiyarladım ihtiyarladım ben zaten kendimi aşklarda hep kalkışılınmış müşiş intiharlarla yaraladım! koştum sürekli bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan telaşlanır, ağlar babasını sorar çevresindekilere öldüğünü bildiği halde adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin bir titreme gelir yerleşir ya ortasına mayısın bir dikilir bir çöker ya kalbine secde eden intikam tam tam yaza girecekken yaza bir ekmek bıçağı tutuşturacakken sapı plastik kötü bir ekmek bıçağı -geri döner döner değil mi diye birkaç kırık sözcük buruşuk -öldürürüm o zaman, kurtulurum deyip sustuğun -kaçarım sonra, kimse sormaz deyip yığıldığın nisandan hazirana doğru bir su kayakçısı gibi süzülürken mayıs, ah bach! ah benim bir kangurunun cebine yerleştirdiği yavrum! talanım! artanım! eksik kalanım! yarım kalanım! nasıl yedirirdim ihanetini kendime o dev hisle sen mayıstın ben mayıstım herşey ama herşey elele mayıstı seni o yüzden bağışladım! uzanıp topraktan çıkardın beni tozumu sildin, hohladın, parlattın ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan -gidecektin, mecburdun, hepsi gibi- affını diledin mayıstımecburdum seni o yüzden bağışladım! Küçük İskender |
|