Eşrefoğlu Camii |
10-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eşrefoğlu CamiiEŞREFOĞLU CAMİİ Eşrefoğlu Camii, Anadolu'daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinalidir Konya'nın Beyşehir ilçesinin kuzeyinde, İçerişehir Mahallesi'nde yer alır 1296-1299 yılları arasında yapılmıştır Orta Asya'da Semerkant, Buhara gibi eski Türkistan şehirlerinde yer alan ağaç direkli camilerin ülkemizdeki bir örneği olan Eşrefoğlu Camii, çok sayıda ahşap sütun üzerinde yükselir Yüzyıllar boyu kış aylarında camiinin damındaki kar, çatının ortasındaki boşluktan ortadaki havuza atılmış ve ortamı nemlendirerek yakılan sobalardan ötürü ahşap sütunların çatlayıp kurumasını engellemiştir 1965 yılında karlığın üstü camla kapatılmış ve işlevini yitirmiştir 6 metre yüksekliğinde, çini mozaik ile kaplı çok görkemli bir mihraba sahiptir Anıtsal bir taç kapısı vardır Minberi tamamen ceviz ağacından, oymalı ve çatmalı tutkalsız yapılmıştır İnanılmaz bir düzgünlük ve incelikte yapılan minber geometrik şekiller ve bitkisel bezemelerle kaplıdır Caminin tavanı renkli kalem işi süslemelere sahiptir Özellikle konsollardaki kök boyalı motifler dikkat çekicidir Eşrefoğlu Camii, Selçuklu Ulu Camiilerinde görülen şu özelliklerin tamamını barındıran tek örnektir: Çoğul ahşap sütunlu, tavanı tamamen ahşap ve kalem işçliği ile süslenmiş, minber tamamen ahşap ve Kündekari tekniği ile yapılmış, mihrabı çinili Beylikler Devri'nde Eşrefoğlu Beyi Süleyman Bey tarafından yaptırılan bu camii, Eşrefoğlu toplu yapıları içinde yer alır Cumhuriyet döneminde 1934'ten itibaren zaman zaman tamir edilmiştir Bu tamiratlar sonucu toprak çatı, önce kiremitle örtülmüş; sonra bakırla kaplanmıştır Emir Seyfettin Süleyman'ın 1301 tarihli türbesi, camiinin doğu duvarına bitişiktir Alıntı: "Konya'nın Beyşehir ilçesinde 1299'da ahşaptan yapılan Eşrefoğlu Camii'ndeki ağaç bölümlerinin nasıl olup da çürümeden bugüne kadar geldiği hâlâ anlaşılamıyor 7 asırlık cami, taş, tuğla, çini ve renkli boyama gibi birçok süsleme sanatının bir arada ve yoğun olarak kullanıldığı tek ahşap cami olması nedeniyle Türk mimarlık tarihinde özel bir yer işgal ediyor Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından 1297-1299 yılları arasında yaptırılan Eşrefoğlu Camii, ahşap direkler üzerine oturtulan düz tavanlı camilerin en büyüğü olarak biliniyor Caminin ahşap olmasına rağmen 7 asır çürümeden ayakta kalabilmesinin sırrının bugün bile bilinmediği caminin önemli özelliklerinden biri de ortasında bulunan, 4-5 metre derinliğindeki "karlık" denilen kuyudur Karlığın, caminin çürümesini önlemek amacıyla yapıldığı sanılmaktadır Karlığa dolan karın yavaş yavaş erimesiyle, nemin, caminin içindeki ağaçların ömrünü uzattığı sanılıyor Kod: 700 Yıllık bu caminin ahşaplarında çivi ve tutkal gibi mazlemelerin kullanılmadığınıda belirteyim |
Eşrefoğlu Camii |
10-06-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eşrefoğlu CamiiAnadolu’da ağaç çatı ve direkli düz tavanlı ulu camilerin en güzel örneklerden birisi olan Eşrefoğlu camii; anıtsal taçkapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini isçiliği yönünden bir Türk sanat müzesi gibidir 1297-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey’in Beyşehir’de yaptırmış olduğu bu eşsiz cami, Eşrefoğulları toplu yapıları içinde yer almaktadır Cami kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır Kuzey ve doğu duvarları dik kesişmeyip bu köşenin içeri çekilmesiyle beşgene dönüştürülmüştür Cami 31,80x46,55m ebadındadır Zengin taş, tuğla ve çini süslemeleri yanında özellikle ahşap destek ve tavan sistemindeki işleme ve nakışlarıyla tanınır Anadolu’nun olduğu kadar bütün İslam cami mimarisinin de eşsiz bir örneğidir Birisi kuzeydoğudaki çarpık duvara, diğerleri doğu ve batı cephelere açılan üç girişi bulunmaktadır Batıdaki yan giriş “Bey mahfeli” ne geçiş sağlar Kuzeydoğudaki ana giriştir ve bu cephe kesme taşlarla kaplanmıştır Diğer cephelerde moloz taş kullanılmıştır Altlı-üstlü dikdörtgen ve kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır Taçkapı; yedi metre genişlik ve on metre yüksekliktedir Öne doğru taşma yapan kütlesi, bitkisel tezyinatlı bordürleri, rozet ve yan mihrabiyeleriyle Selçuklu taçkapı geleneğini devam ettirir Üstteki kitabe vakfiye niteliğindedir Yerinde kalabilen orijinal ahşap kapı kanatlarının kitabe tabloları çalınmıştır Üstüne ahşap ustasının ismi “Ameli Isa” şeklinde işlenmiştir Taçkapının sağındaki kare kaideli minare çokgen gövdeli ve tek şerefelidir Kaidesinde bir su tesisi olan “Sebil” dikkati çeker Burada daha önceki dönemlerden kalma mermer kabartma figür kullanılmıştır Bey mahfeli; batı duvarının güney ucundadır Merdivenle çıkılan bu bölümün ahşap işlemeli parmaklıkları ile taşıyıcı kirişlerin konsol halinde yontulmuş uçlarında ve aralarında zengin nakışlar kullanılmıştır Harim; kuzeyde dar bir galeri ile ana mekandan ibarettir Aynı zamanda son cemaat yerinin ulu camilerdeki ilk uygulamalarından olan bu galeri, sivri kemerli çinili bir kapı ile içeriye açılır Bunun üstündeki çini kitabede caminin inşa tarihi (1296-1299) yazılıdır Harim, mihrap duvarına dik olarak yerleştirilen altı destek sırası ile yedi sahına ayrılmış, orta sahın yanlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur Taş kaidelere oturan silindirik ve çokgen gövdeli ahşap sütunların başlıkları mukarnaslıdır Camide 42 ahşap sütun vardır Bu sütunlar, Anamas dağındaki sedir ormanlarından kesilmiş, gölde 6 ay bekletildikten sonra fırınlanarak kurutulmuştur Ana kirişlerin yüzeyleri ile tali kirişlerin uçları, konsolların araları, alt ve yan yüzleri, başlıklar renkli boyalar ve motiflerle nakışlanmıştır Bunlar günümüze kadar ulaşmıştır Özellikle orta sahın çok zengindir İçerisi bir sütun ormanını andırmaktadır Tavan ortasında bir aydınlık feneri ile bunun altında zemine “karlık” tabir edilen bir su tesisi açılmıştır Burada eskiden kar biriktirilirmiş Bunun amacı, sedir ağacından yapılan sütunların, karın erimesiyle oluşan rutubetle uzun ömürlü olmasını sağlamakmış Şimdi boş olan bu yere bir şadırvan yapılacağı söyleniyor Eşrefoğlu Türbesi caminin doğusundadır Eşrefoğlu 1 Süleyman Bey’in, eşinin ve oğlunun kabirleri buradadır Minber: Tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süslemeyle, “kündekari” adı verilen bir teknikte, oymalı, çatmalı ve tutkalsız olarak yapılmış olan Eşrefoğlu Camii minberi, caminin adeta bir sarayı andıran inanılmaz gösteriş ve zenginliğine yaraşır üstünlüktedir Minber, kündekari tekniğinin, beylikler dönemindeki en zengin örneklerindendir Sekizgen, beşgen ve yıldız şekilli geometrik dolgular ve bitkisel bezemelerle kaplanmış olan minber, ancak sedef ya da fildişi çatmalarında görülebilecek derecede inanılmaz bir düzgünlük ve incelikte yapılmıştır İbrahim Hakkı Konyalı ve bazı araştırmacılara göre, Konya Alaeddin Camii minberinden daha üstün sayılmaktadır Özellikle kapı kemerlerinin dilimli formu ile köşeliklerdeki kıvrıkdal bezeme (rumi)’lerin arasına gizlenmiş usta adı (“Ameli Isa”) ve alınlıktaki köşeli yazı (Allah, Muhammed ve dört halifenin adı) uygulamasıyla dikkati çeker Mihrap: Tümüyle döneminin zengin mozaik çinileri ile kaplanmış mihrap, 4,58 m en, 6,17 m yüksekliği ile Konya çevresindeki bütün çinili mihraplardan daha büyüktür Bu sanat şaheserinin bir kısım çinileri nemden etkilenerek dökülmüştür Mihrap cephesine işlenen bitkisel, geometrik ve yazılı bordürlerde firuze, mor ve lacivert esas renkleri teşkil eder Mihrabın önünde sırlı tuğla ve çinilerle kaplı kubbe; güneyde duvara bitişik, kuzeyde yıldız planlı serbest ayakların taşıdığı sivri kemerlere oturmaktadır Eşrefoğlu Camii, Beyşehir’de kentin eski yerleşim bölgesinde, içeri şehir denilen yerde ve ayni adı taşıyan (Eşrefoğlu) mahallededir Türbesi, Bezzaziye hanı ve hamamıyla bir külliye halindedir Çevresindeki yarım türbe, medrese ve bugünkü bedesten sonraki dönemlere aittir 1900 - 1978 yılları arasında onarım görmüş, 1996 yılında harimin zemini açılarak, demir ve beton kirişlerle takviye edilmiştir Şu anda da ahşap kısımlarda bakım ve onarım çalışmaları devam etmektedir Anadolu’da yaşayan Türk sanat eserlerinin en eskilerinden biri olan bu tarihi yapının her daim ayakta kalması dileğiyle |
|