|
|
Konu Araçları |
bozulmuş, denetimsiz, genetiği, giriyor, türkiyeye, ürünler |
Genetiği Bozulmuş Ürünler Türkiye'ye Denetimsiz Giriyor |
09-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Genetiği Bozulmuş Ürünler Türkiye'ye Denetimsiz GiriyorTürkiye, Rusya'nın üzerinde ilaç kalıntısı bulunduğu gerekçesiyle 5 kalem sebzenin ithalatını durdurmasını tartışıyor Bu gelişmeler 'ne kadar sağlıklı meyve sebze tüketiyoruz?' tartışmalarını yeniden gündeme getirirken, uzmanlar tarım ürünlerinde çok önemli bir konunun göz ardı edildiğine dikkat çekiyor Genetiğiyle oynanmış ürünlerin ne denetimi yapılıyor ne de yeterince inceleneceği laboratuvarlar bulunuyor Daha büyük, daha dayanıklı ve istenilen özelliklere sahip tarım ürünü elde etmek için bitki genetiğine yapılan müdahaleler uzun vadede insan sağlığını tehdit ediyor Kanser, alerji, antibiyotiğe dayanıklılık, bebeklerde cinsiyet sorunları gibi menfi sonuçlara yol açtığı öne sürülen bu tür gıdaların üretimi her geçen gün yaygınlaşıyor Bütün dünyada Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'a (GDO) yönelik tedbirler alınırken, Türkiye'de bu konu tartışılmıyor Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Selim Çetiner, patates tohumunun bile ithal edildiğine dikkat çekiyor, başta İsrail olmak üzere yurtdışından gelen tohumların gümrüklerden çok rahat geçtiğini, genetikleriyle oynanıp oynanmadığının bilinmediğini vurguluyor TÜBİTAK Tarım Teknoloji Platformu üyelerinden genetik mühendisi Emrullah Gökhan da, tohum sektöründeki dışa bağımlılığa işaret ederken, Türkiye'de 300 milyon dolarlık tohum pazarının 70 milyon dolarının ithal olduğu bilgisini veriyor Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr Ahmet Zeybek ise gümrüklerdeki denetimsizlikten yakınıyor ve analiz yapabilmek için akredite laboratuvarlara ulaşılamadığının altını çiziyor 1970'lerde başlayan, 80'lerden itibaren hızlanan bitki biyoteknolojisinde genetiği değiştirilmiş ilk ürün 1996'da Amerika'da üretildi 'FlavrSavr' adı verilen domates, diğerlerine göre daha uzun raf ömrüne kavuşturuldu Domatesi, gen aktarılmış mısır, pamuk, kolza ve patates takip etti Modern biyoteknolojik yöntemler kullanılarak geliştirilmiş 'transgenik' ürünlerin dünyadaki ekim alanı 2007 yılı sonu itibarıyla 112 milyon hektarı geçti Bunlar başta ABD, Kanada, Arjantin ve Brezilya olmak üzere Çin, Hindistan, Avustralya ve İspanya gibi toplam 23 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tarafından ekiliyor Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Selim Çetiner, Türkiye'de biyoteknolojinin gelişmesi için temel bilim alanlarına gerekli önemin verilmemesinden şikayetçi Bu durum, genetik konusunda yetişmiş eleman sayısının düşük kalmasına ve dolayısıyla kapsamlı araştırmaları yürütebilecek araştırma birimlerinin oluşturulmasına engel oluyor En önemli sorun, belirli düzeyde bilgi birikimine ve tecrübeye sahip araştırmacıları bir araya getirerek 'uzmanlık merkezleri' kurmak yerine, tek tek laboratuvarların oluşturulması Türkiye'de bitki doku kültürü yatırımları 1974 yılında başlamış Halen hemen hemen tüm ziraat fakültelerinde ve Tarım Bakanlığı araştırma enstitülerinde birer doku kültürü laboratuvarı bulunuyor Ancak, Türkiye, son derece basit bir teknoloji gerektiren patates tohumluğu ihtiyacını bile, her yıl milyonlarca dolar ödeyerek yurtdışından karşılamak mecburiyetinde kalıyor Bu ve benzeri çarpıklıkların yaşanmaması için öncelikle yapılması gereken, Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir biyogüvenlik mevzuatı çıkarmak Ardından tarımsal biyoteknoloji ürünlerinin bu mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesini sağlamak Prof Dr Çetiner'in üzerinde durduğu hususlardan biri de, Tarım Bakanlığı'nın hazırladığı Ulusal Biyogüvenlik Kanunu taslağının, Ulusal Biyogüvenlik Kurumu adı altında RTÜK gibi yeni bir bürokratik yapıyı öngörmesi Oysa, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO)'ın bilimsel esaslara dayalı olarak risk değerlendirmelerinin yapılması gerekiyor 'Tartışmalar bilimsel zeminde değil' Diğer yandan Tarım Bakanlığı'nın 5553 sayılı yasayla verilmiş görevlerinin önemli bir kısmının, kurulması öngörülen Ulusal Biyogüvenlik Kurumu'na devredilmesi, üreticileri (çiftçileri) ve tüketicileri doğrudan ilgilendiren konularda Tarım Bakanlığı'nı devre dışı bırakıyor Çeşitli kesimler tarafından dile getirilen GDO'ları tespit edecek laboratuvarların bulunmadığına ilişkin görüşlere ise Prof Dr Çetiner katılmıyor Çetiner, sağlık alanında biyoteknolojik teknikler kullanılması gündeme gelmezken, genetiği değiştirilmiş ürünler konusunda ise bilimsel tartışmalar yerine ideolojik, duygusal, kişisel ve ekonomik tercihlerin ağırlıklı olduğu görüşünde 'GDO'ya Hayır Platformu'nun iddialarına dayanarak basında yer alan haberlerin aksine Çetiner, Türkiye'de transgenik ürünlerin özellikle de transgenik mısırın ekimi yapılmadığının, TÜBİTAK tarafından desteklenen, en hassas analiz yöntemleri kullanılarak geçen yıl tamamlanan araştırma projesi ile kanıtlandığı bilgisini veriyor TÜBİTAK bünyesinde oluşturulan Tarım Teknoloji Platformu üyelerinden Genetik Mühendisi Emrullah Gökhan ise tohum sektöründeki dışa bağımlılığa dikkat çekiyor: "Türkiye, dünya tohumluk endüstrisindeki gelişmelere paralel olarak Ar-Ge faaliyetlerini yeterince gerçekleştiremediği için çokuluslu tohumculuk şirketleriyle rekabet edebilecek durumda olmadığı gibi, tohumluk ithalatı yapan bir ülke durumuna geldi" 300 milyon dolarlık tohum pazarının 70 milyon dolarının ithal olduğuna dikkat çeken Gökhan'a göre, ülke politikası olarak özel sektörün desteklenmesi ve ülke gen kaynaklarının korunarak Türkiye'ye ait patentli ürünlerin geliştirilip üretilmesine destek verilmesi gerekiyor Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr Ahmet Zeybek, "Ülkemizde her ne kadar 'genetiği geğiştirilmiş organizmalar'ı ihtiva eden gen kaynağı kullanımı yasak olsa da gümrüklerde yeterli denetim mümkün olmamakta, analiz yapabilmek için akredite laboratuvarlara ulaşılamamaktadır" diyor AB'de her ürün için tek tek izin alınıyor Genetiği bozulmuş ürünlerin dünyadaki ekim alanı 2007'de 112 milyon hektarı geçti Bunlar başta ABD, Kanada, Arjantin ve Brezilya olmak üzere 23 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tarafından ekiliyor AB ise bu tür ürünlerle ilgili önemli sınırlamalar getiriyor Ticarî maksatla pazara genetiği değiştirilmiş ürün sürmek isteyenler yazılı izin almak zorunda İzinli ürün- ler 2003'ten beri tek bir katalogda toplanıyor Üye devletlerin bunlara karşı korunma hakkı var Avrupa Birliği'nde izin şartı var Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) hakkındaki Avrupa Birliği mevzuatı 90'lı yılların başlarından beri yürürlükte Bu düzenlemenin iki ana amacı bulunuyor: Sağlık ve çevrenin korunması ve güvenli, sağlıklı genetiği değiştirilmiş ürünlerin AB'de serbest dolaşımının temin edilmesi AB'deki yönetmeliklere göre ticari maksatla pazara genetiği değiştirilmiş ürün sürmek isteyenler yazılı izin almak mecburiyetinde Diğer taraftan üye devletlerin bu ürünlere karşı korunma hakkı var Örneğin Ağustos 2000'de İtalya, dört genetiğiyle oynanmış mısır çeşidine yasaklama getirmişti Ancak ilgili komisyonun incelemesinde mısırların insan sağlığını tehliaaae atmadığı sonucuna varılmış ve yasak kaldırılmıştı Polonya da, ortak tarımsal bitki çeşitleri kataloğuna Eylül 2004'te kaydedilen 17 adet MON 810 mısır çeşidi tohumlarının kullanımını yasaklamasına izin verilmesi için müracaat etti Komisyonun konu hakkındaki incelemesi devam ediyor Öte yandan, 'genetiği değiştirilmiş organizmalar'la elde edilmiş birçok ürün Avrupa Birliği'nde kanuni olarak pazarlanabiliyor 2003'ten itibaren izin verilenler tek bir katalogda toplandı AB'de üzerinde durulan en önemli nokta ise bir ürünün GDO'lu olup olmadığına ilişkin bilginin mutlaka etikette yer alması Pirince vitamin takviyesi yapıldı Dünyada halen ticari olarak üretimi yapılan transgenik ürünlere aktarılmış özellikler incelendiğinde, bunların daha çok girdiye yönelik, yani doğrudan çiftçiyi ilgilendiren böceklere, herbisitlere ve virüslere dayanıklılık gibi özellikler olduğu görülüyor Diğer taraftan Güneydoğu Asya'da yeterli A vitamini alamayan 170 milyon kadar kadın ve çocuğa yönelik olarak da 'altın pirinç' olarak adlandırılan beta karoten/A vitamini içeriği yükseltilmiş çeltik üretildi Bt patates ise çevrecilerin tepkisinden çekinen büyük 'fast food' gıda zincirlerinin talep etmemeleri sebebiyle yeterli ekim alanı bulamadı Herbisitlere dayanıklı transgenik buğday çeşidi de gerek çevrecilerin tepkisi gerekse bu ürünü geliştiren çokuluslu şirketin pazarlama kaygıları sebebiyle henüz ticarileşemedi 'Türkiye'de yetişen binlerce bitki türünün geleceği tehdit altında' Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, genetiği değiştirilmiş gıdalarla ilgili makalesinde muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun ve karpuzda çalışmaların sürdüğünü belirtiyor Bu mahsuller üzerindeki çalışmaların Türkiye'ye girmesi durumunda üreme yeteneği alınmış tohumlarla her yıl milyonlarca dolarlık tohumun yeniden satın alınmak zorunda kalınacağını vurguluyor Genetiği değiştirilmiş ürünlerin 1998'den bu yana hiçbir denetime tabi olmadığını vurgulayan Günaydın, gümrüklerde ayrım yapacak laboratuvar altyapısının bulunmadığını dile getiriyor Doğrudan tüketilmese de genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, mamalar, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk risk taşıyor Bir başka olumsuz etki ise sadece Türkiye'de yetişen binlerce bitki türünün azalma ihtimali Gökhan Günaydın, bu alanda Türkiye'nin kendi araştırmalarını yapması gerektiğini ifade ediyor zaman |
|