Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Herşeye Rağmen Yaşamak;Beethoven Babası Bonn Prensliği Sarayı müzik görevlisi, annesi ise saray aşçısının kızı idi Babası evi saraydaki görevinin dışında, soyluların çocuklarına müzik dersleri vermekle geçindirir, geri kalan zamanlarında aşırı içki içerek, çekilmez bir hale gelirmiş Beethoven’ın babası ondaki müzik yeteneğini 4 yaşında iken farkederek, onu eğitmeye başlamış Ancak bu eğitim normal bir eğitimin sınırlarını aşan bir işkence haline gelmiş Bazen kendisi gibi müzikle uğraşan dostlarını da yanına alarak, içkili bir şekilde eve gelir, küçük Beethoven’ı yatağından kaldırarak, klavsen başına oturtarak, ağlamasına bakmadan, sabaha dek çalıştırırmış Bu şekilde baba, kendisinin sağlayamadığı maddi ve manevi olanaklara oğlunun sahip olması için onu yarış atı haline getiriyormuş Küçük bedeninin uykusuzluktan ve aşırı çalışmasından yorgun düşerek yanlış çaldığında babası dövmeye başlar, ancak başarılı olduğunda övgü almazmış Bu şekilde ürkek,içe dönük, utangaç bir çocuk haline gelmiş Çocukluğunu yaşayamadığından, hiç arkadaşı olmamış İlkokul bitiminde babası onun okul eğitimini yeterli görerek, okul eğitimini sona erdirmiş Çocuğunun sırtından para kazanmayı hesap eden babası, onu sekiz yaşında ilk kez halk karşısına piyano çalmak üzere çıkarmış 9 yaşında iken Bonn’a gelen Neefe adlı saygın bir müzisyen onu özel öğrencilerinden biri olarak kabul etmiş İlk yapıtını onbir yaşında yazmış 14 yaşında saray ikinci organisti olmuş,saray Tiyatrosu orkestrasında viyola grubuna katılmış Hocası olan Neefe öğrencisine öğretecek daha fazla bir şey olmadığını düşünerek, onun 17 yaşındayken Mozart’tan ders alması amacı ile Viyana’ya gönderilmesini sağlamış, ancak kısa süre sonra annesinin ağır hastalığı nedeniyle tekrar Bonn’a dönmek zorunda kalmış Annesinin ölümü sonrası, alkolik babasının tedavisi ve iki kardeşinin bakımını da üstlenmek zorunda kalmış 22 yaşındayken tekrar Viyana’ya gönderilen Beethoven, Mozart bir yıl önce öldüğünden Haydn’dan ders almış Otuzlu yaşlarında işitme sorunu başlayan besteci, yavaş yavaş toplumdan uzaklaşmaya başlar, hatta bu nedenle intiharı bile düşünür Piyano resitalleri vermekten çekinir ve eserleri azalmaya başlar Artık sadece kendisi için eserler yazmaktadır Bu dönemde beste çalışmaları sırasında, notaları hissedebilmek için, bir çubuğu ağzında tutarak , piyano üzerine koyuyor ve ses titreşimlerini hissedebiliyordu İlerleyen hastalığı kendisini hırçın, uykusuz, iştahsız, kendine özen göstermeyen, takınaklı, sokaklarda sıkıtı içinde yürür bir hale getirmiş Hatta bu şekilde serseri zannedilerek polisçe hapse bile atılmış Bir eleştirmene “bunlar senin için değil, daha sonraki bir çağ içindir” şeklinde cevap verdiği söylenir İşitme sorununun artmasına karşın, bu son dönemde yazdıkları, eski bestelerinin düzeyini geçmiştir 51 yaşında sarılık ve sonrasında siroza yakalanmış 57 yaşında bu hastalıktan öldüğünde, cenazesine ünlü besteci Schubert de aralarında olmak üzere çok sayıda kişi katılmış Eserleriyle enstrümantal müziğin önemini göstermiş,orkestra boyutlarını eskisine göre arttırmış, piyanonun orkestradaki önemini ve farklı özelliklerini gözler önüne sermişti Ünlü 5 senfonisi (Kader Senfonisi olarak da bilinmektedir) ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra patlayan IIDünya Savaşı’nda Nazi baskısı altına giren ülkelerin yaptıklarına direniş amacıyla, sokaktaki adam tarafından ağızdan ağıza ıslıklar halinde söylenmekteymiş Çocuklarınızdan sizin yapamadıklarınızı beklememelisiniz Çocukların çocukluklarını yaşamaları, gerekli sevgiyi ve anlayışı hissedebilmeleri, yaşıtları ile arkadaşlık kurabilmeleri sağlanmalıdır Eğitim sevgi ile verilmezse, ileride kendisini depresyonlar ve vücut direncinin düşüşü ile başka ağır vücutsal hastalıklar ile kişiyi sağlıksız ve mutsuz hale getirir Çocuklarınızı sınav kazansın ya da başka olanaklara kavuşsun diye yarış atı haline getirmeyin Çocuklar bu dönemlerini uygun bir şekilde yaşayamazlarsa, daha sonraki kişilik gelişim evreleri yetersiz bir zemin üzerinde inşa edildiğinden, sonraki aşamalarda da sorunlar yaşar; kişilik sorunları, depresif bozukluklar, kaygı bozuklukları gelişebilir ve sosyal olarak sorunlu bireyler haline gelebilirler Herkes ister doktor , ister öğretmen olsun, görevlerini becerilerinin üst sınırına dek yerine getirmeli, belli bir yerden sonra verebilecekleri başka bir şey kalmadığında , daha üst düzeyde bilgiye sahip kişilere bu görevlerini devretmelidirler Vücutça herhangi bir hastalığa ya da sakatlığa sahip olmak, kişinin üretkenliğine engel olmamalıdır Hiç kimse mükemmel değildir Sakatlıkların arkasına sığınarak, hayata küsmek, insanlık görevini yapmamakla eşdeğerdir Herkesin ne durumda olursa olsun, kendisinden sonrakilere örnek olmak için mutlaka yapabilecekleri çok şey vardır |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Prensip ve Kararlılık Abidesi;Mahatma Gandhi Hint halkı tarafından “Mahatma” ( Büyük Ruh) olarak anılan Mohandas Karamşand Gandhi (1869-1948) tüccar bir babanın oğluydu 12 yaşındayken evlendirildi İçinde olduğu sosyal yapının yasaklamasına karşın, İngiltere’de hukuk öğrenimi yaptı Afrika’da yüz elli bin Hintli hemşehrisinin esir hayatı yaşadıklarını gördü Güney Afrika’da avukatlık yapmaya başlayarak, oradaki Hint topluluğunun daha iyi, temiz ve dürüst bir hayat yaşaması için çaba sarfettiOnları biraraya getirerek kansız bir zafere ulaştı Şiddet, yalan ve haksızlığı aynı şey olarak gördüğünü açıklayarak, gerçek konuma ulaşmanın tek yolunun şiddete başvurmamak olduğunu savundu Onun mücadele prensibi düşmanı mahvetmek değil, ama zaferi kazanmaktı Zalimlere karşı üç silah kullanmaktaydı Bunlardan biri, onlarla işbirliği yapmamak ve beraber olmamak, onlarla çalışmamaktı İkincisi hasımlarına eziyet etmemek ve onlara fiziksel olarak zarar vermemekti Eğer zalimlere karşı, zalimlerin usulleri kullanılırsa, onlardan farkları kalmazdı ve O her türlü vahşete karşı idi Mücadele ilkelerinden sonuncusu ise, rakiplerine gerektiği zamanda insani yardımı esirgememekti Afrika’da Hintli halkın mücadelesini verirken, çıkan veba salgınında mücadeleye ara verdi ve karşısındakilere yardım etmek için çevresine toplananları seferber etti Gandi ve arkadaşları silaha silahla karşılık vermediler, düşmanlığı sevgi ile, saldırıyı merhamet ile karşıladılar Düşmanları bu durum karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar, çünkü yepyeni ve garip bir mücadeleydi karşılaştıkları Karşılarındaki General Smuts “Hintlileri sevmiyorum fakat size karşı güçsüzüm İhtiyacımız olduğunda bize yardım ediyorsunuz, size nasıl el kaldırabiliriz Bize karşı silahlı güç kullansanız, hakkınızdan nasıl gelebileceğimizi görürdünüz, ancak siz düşmanınıza el bile kaldırmıyorsunuz Kendi kendinize acı çekerek, zafere ulaşmak istiyorsunuz, bu nedenle karşınızda güçsüz kalıyoruz”demiştir Pasif direniş başarıya kavuşmuştur Şimdi sıra aynı işi kendi ülkesinde yapmaya gelmiştir Gandhi 1915 yılında Hindistan’a gelir O yıllarda Hindistan İngiltere tarafından idare edilmektedir Hindistan İngiltere’den özgürlüğünü kazanabilme vaadi karşılığında,1Dünya Savaşı’nda İngiltere’ye 985000 asker vermiştir Buna rağmen savaşın bitişi ile, verilen sözler unutulmuş, özgürlükler daha da kısıtlanmıştır İşte tam bu sırada 1919 yılında Gandhi bağımsızlık hareketinin başına geçti Artık kan dökülmeyecek ama ülke bağımsızlığa ulaşacaktı Her türlü iş ve faaliyet durduruldu El sanatlarına dayanan ürünlerin üretilip, satılmasına çalıştı Gandhi’nin de aralarında olduğu birçok kişi hapse atıldı 1924’de ağır bir şekilde hastalandı ve hapisten çıkarıldı İngiliz vali, onun öleceğini düşünmüştü Ancak O ölmedi tekrar direnişi örgütledi Aralarında geleceğin devlet başkanı olacak Nehru’nun da bulunduğu gençleri destekledi, genel boykotu tekrar başlattı İşgalciler tarafından yeniden tutuklandı Bir süre sonra hapisten çıkarıldı, tekrar hürriyet mücadelesine devam etti Bundan sonra 30’lu ve 40’lı yıllarda tekrar tutuklanarak hapse atıldı ama prensipleri ve hedefinden yılmadı İngiltere Hindistan’a özerklik verdi, ancak 1947’de Gandhi halkına gerçek durumu yani bağımsızlığı kazandırdı Hiç bir başarı kolay kazanılmaz Başarıya ulaşmak için onu haketmek gerekir Başarının yolu önce hayal etmek, hedef belirlemek, hedef için ümitli olup çalışmak, zorluklardan yılmamak, faullü değil, sportmence mücadele etmek şeklindedir İstenildiği kadar uğraşılsın, bunların eksik olduğu bir çalışma ne yazık ki başarısızlığa mahkumdur |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Mozart Salzburg’da , Saray Orkestrası yöneticisi olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen bu dahi çocuk, müzik yeteneğini üç yaşında göstermeye başlamış Diğer beş çocuğu ölmüş olan baba, oğlundan dört buçuk yaş büyük kızının müzik eğitimini vermeye başlamış Bu sırada ablasının müzik derslerini bir köşeden izleyen “Wolferl” ablasından daha çabuk öğrenerek, hayrete düşen babasının dikkatini kendisine yöneltmesini sağlamış Dört yaşındayken klavsen çalmaya başlayıp, beş yaşında ilk bestesini yapan harika çocuğun, sürekli gittiği turneler nedeniyle okul hayatı hiç olmamış 7 yaşında babasıyla Viyana’ya geldiklerinde, İmparatorluk Sarayı’nda İmparatoriçe Maria Theresia’nın kucağına oturup, çocukluk bu ya, boynundan öptüğü söylenir Onüç ondört yaşına gelene dek, büyük övgülerle karşılandıkları saraylar da dahil olmak üzere tüm Avrupa’yı görmüş Babasının onu sadece bir müzik enstrümanı virtüözü olarak sınırlamayıp, kompozisyona yönlendirmesi de başarısını perçinlediYirmili yaşlara gelip de Viyana’ya yerleşene dek turneler nedeniyle gittiği yabancı ülkelerde üstün zekası nedeniyle bir çok yabancı dili anadili gibi konuşmayı kısa sürede öğrenmiş İşlediği konular daha çok yaptığı yolculuklardan esinlenilmiştir Gezdiği yerlerde boş durmayarak daha önce yorumlanan müzik eserlerini inceleyip, eserler üretmiştir Tanışarak, dost olduğu Haydn’a göre O dünyanın yaşayan en büyük müzikçisi idi Babasının iyi bir kadın olmadığını düşündüğü bir şarkıcı ile,babasını çok kızdıran bir evlilik yapmış Sürekli borç içinde yaşamış ve evliliği başarılı olmamış 1787 yılında o dönem çevresince eserlerinin gereken başarıya ulaşamaması ve yaşadığı ekonomik zorluklar sonucu düşük bir ücretle Viyana Sarayı’nda oda müzikçisi olmuş Bu dönemde de saray çevresinde diğer bestecilerin kıskançlıkları ile karşılaşmış Parasızlık nedeniyle, evine odun alacak kadar bile parası olmayan besteci, kendini ısıtabilmek için yünlü giysilere ellerini sarıp oturur, soğuğu hissetmemek için dansetmeye çalışırmışSöylentilere göre 1790 yılında evine gelen birisi, Avusturya’lı bir kişi için rekuem (ölüler için dua) yazmasını istemiş Besteci, bunu kendi ölümünün yaklaştığının ifadesi şeklinde bir mesaj olarak algılamış Verem hastalığı nedeniyle 35 yaşında iken bu rekuemi tamamlayamadan hayata gözlerini yumdu Yağmurlu bir günde altı kişi tarafından izlenen cenazesi bir çok ölünün beraber gömüldüğü bir mezara gömüldü Sahtelik, riyakarlık ve göz boyamaktan nefret eden besteci, konçertolar ve operalarda büyük başarı sağlamıştır Mozart’ın bu denli kısa yaşam süresine karşın, Sihirli Flüt adlı eseri olmak üzere diğerlerine bakıldığında müzik adına yapılabileceklerinin tümünü yaptığı ve gerçek bir üstünlüğe ulaştığı görülebilir Zekası özellikle lirik ve dramatik sanata eğilimliydi Mozart’ı benzerlerinden ayıran en önemli özellik, duygular ve aklı tam bir uyum ile biraraya getirmesidir “Benim en büyük zevkim çalışmak” diyen ünlü besteci yaşadığı pek çok olumsuz duruma karşın eserlerinde depresif ögelere yer vermedi ve hiçbir eseri bir diğerinin tekrarı olmadı Eserlerinde yeni bir tür oluşturmamış, ancak başkalarının yazdığı yeni türde eserleri inceleyerek, bu türleri mükemmellik düzeyine getirmiştir Müzikte romantik ekolün başlangıcına damgasını vurmuş, eserlerindeki canlılık ve çocuksu sevimlilik nedeniyle günümüz ve sonrasının beğenilerini kazanmıştır Eserleri arasında bulunan Türk Marşı’nda Viyana kuşatması sırasında Osmanlı askerlerinin mehter marşından esinlenmiştir Her çocuk kendine özgü bir zeka türü ile doğar Kimisi matematik( ya da soyut uğraşılar), kimisi insanlarla ilişki, kimisi de mekanik sorunlara yönelik sorunları çözmede zekasını kullanır İnsanlardan her durumda aynı başarıyı beklemek yanlıştır Kişilerin zekalarının izleyeceği yön genetik özelliklerden etkilenebileceği gibi, bu yönün belirlenmesinde aile ya da çevrede küçük yaşta örnek alınabilecek uygun kişilerle karşılaşmak ve bu uğraşılara ailenin destekleyici yaklaşımının da büyük rolü vardır Onların içindeki çocuksu yetenekleri geliştirmek için daha çok ilgilenmeli ve ondan hiçbir zaman için ümidi kesmemelisiniz Ne durumda olursanız olun, kendinizi üretime ya da sevgiye adarsanız, sağlığınızın daha iyi olabildiğini farketmişsinizdir Herşeyin bittiğini düşünerek, depresif bir tablo içinde ölümü beklemek, genel vücut sağlığınızı da daha kötü etkileyecektir Eski bir şarkının dediği gibi “Yaşamak dönme dolap gibidir, iner çıkar arkadaş” Dahileri korumalı ve desteklemelisiniz Onların bazı rutin durumlarda hata yapmaları sonucunda onların yeteneksiz olduğunu düşünmemeli, sadece ona uygun aktiviteler için arayış içinde olmanız gerekmektedir İnsanların belli bir konuda zeki olmaları başarılı ve mutlu olmaları sonucunu doğurmaz Mutluluk ve başarı ekip işidir Bu nedenle dost ve eş seçimi hayati konulardır Anne ve babanızı seçme şansınız yoktur ancak eşinizi seçmek sizin elinizdedir Duygu ve mantığınızı bir araya getirmelisiniz Karşınızdaki kişinin gelecekte sizinle aynı akordu tutturabilmesi için, onun sosyokültürel ve kişilik altyapısının yeterli ve güçlü olmasına dikkat etmelisiniz Dış görünüşe aldanarak yapılacak evlilikler, ambalaja bakarak alışveriş yapmak gibidir Aldığınız şeyi eve getirip, ambalajı açtığınızda, düşündüğünüz gibi kaliteli olmadığını fark edip, geri dönüşü zor bazen de olanaksız sorunlarla karşılaşabilirsiniz Ekibini iyi kuranlar başarı ve mutluluğun elde edilmesi yarışına diğerlerinden önde başlar |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Wright Kardeşler ve Kardeşlerin Güç Birliği Bundan bir asır önce Amerika’nın Ohio eyaletinde o zaman için önemsiz ama günümüz ve sonrası için çok değerli bir olay gerçekleştirildi Motorlu bir uçak insanoğlunun ayağını yerden kısa süreli de olsa kesmeyi başarmıştı Orville Wright adlı bir çocuk, bir gün şehir kütüphanesine gitmiş, Lilienthal adlı bir yazarın yazdığı motorsuz bir uçak ile yaptığı uçuşları anlatan bir kitap seçip okumaya başlamıştı Kitabın etkisinde kalan Orville sadece kendisini değil, kardeşi Wilbur’u da heyecanı ile etkilemiş ve iki kardeş de uçma hayalleri ile yanıp tutuşmaya başlamıştı İki kardeş de eğitimlerini tamamlayamamıştı Olmayan diplomaları, varolan zekaları ve azimlerine engel teşkil etmeyecek, birşeyleri başarabileceklerini göstereceklerdi Daha çocukken, çayırlarda ve bayırlarda dolaşarak, ölmüş hayvanların kemiklerini toplayarak, gübre fabrikalarına satarlarmış Daha sonraları hurda demir toplayarak, demircilere satmaya başlamışlar İlerleyen dönemde matbaa kurmuşlar ama başarılı olamayıp, kapatmak zorunda kalmışlar Bunu izleyen dönemde bisikletçi dükkanı açmışlar ama boş kalan vakitlerinde dükkan içine tüneller şeklinde bir düzenek kurarak, rüzgar ve kanat ilişkisini saptamaya çalışmışlar1902’den başlayarak açık arazide motorsuz uçuşlar üzerinde yaptıkları denemeler sonunda, ilk motorlu uçağı yapmayı başararak, 17 Aralık 1903 tarihinde 16 beygir gücünde bir motor ve iki pervaneli bir uçak olan “flyer”içinde oniki saniye süre ile havada kalabilmişlerdir Orville Wright kardeşi ile yazı tura atışı sonrası kazandığı ilk uçuş hakkını kullanmadan önce, uçağa yük olmasın diye, paltosunu soğuğun dişlerini titremesine rağmen üzerine almamıştı İlk uçağı icat etmesine karşın, uçuş ehliyeti olmayan Orville Wright, yaptığı bir kaza sonrası uçmayı bırakmış Her iki kardeş de mütevazi ve başarı için feragat gerektiğini bilen kimselermiş Gösterişe önem vermeyen bu kardeşlerden Wilbur, bir gün cebinden mendil çıkarırken yere bir kırmızı kordela düşmüş Kızkardeşi bunun ne olduğu sorduğunda “sana bahsetmeyi unuttum, bugün bana Fransız Hükümeti Lejyon Denor Nişanı verdi, bu onun kurdelası” diye yanıt vermiş O zamanlarda İspanya kralı bir gün kendilerine gelerek bir pazar günü kendisini uçakla uçurmasını istemiş, ama dini düşünceleri nedeniyle Pazar günü uçmayacaklarını açıklamışlar, başka bir sefer de babaları kendilerine, hem eşlerinin hem de uçaklarının paralarını karşılayamayacağını söylemesi üzerine, uçakları tercih ettiklerini anlatmışlardır Özellikle günümüz dünyasında sadece yüksek öğrenim yaparak, bir yerlere gelmek ya da bir takım değerlere sahip olmayı beklemek hayalden öte bir şey değildir 50- 60 yıl öncesinde lise mezunu olmak pek çok yerde iş olanakları sağlarken, artık üniversite mezunu olmak bu şansı sağlayamamaktadır Öğrenim hayatı boyunca herkes belirli bir düzeyde eğitim alabilmekte, ancak sürü zihniyetinden farklı hareket edebilenler, sivrilme şansı bulabilmektedirler Kişi kendisini geliştirmek ve nitelikli olabilmek için, farklı kaynaklardan bilgilere de ulaşmaya çalışmalıdır Belirli bir eğitimi almada yaşanan başarısızlıklar, kişinin zeka sorunu olduğu anlamına gelmez Eğitim yapmak güzeldir, ama herkes eğitimini tamamlayamayabilir öğrenmenin yaşı ve yeri yoktur Birşeyler öğrenmek isteyen kişi, karşılaştığı herkesten birşeyler öğrenebilir Yeter ki kendisini öğrenmeye adasın ve kendisini erişilmez olarak görmesin Kardeşler birbirlerinin pusulası ve miğferi olmalı; soyadlarını ve kendilerini yetiştiren büyüklerini, atalarını kendilerinden öncekilere göre daha iyi temsil etmelidirler Kardeşinizin acısı sizin acınız; onun sevinci sizin sevinciniz olmadıkça kardeş sayılmazsınız İlk planda aynı anne ve babanın çocukları olmak şeklinde düşünülebilecek olan kardeşlik, daha sonra boyutlarını genişleterek aynı vatanın çocukları olmak şeklinde bir kardeşliği ve en sonunda Adem babamız ve Havva annemizin çocukları olmak şeklinde evrensel bir kardeşlik haline gelmelidir İnsanlar hayal ve ümitlerini, zeka ve çalışkanlıkları ile birleştirirlerse, benzerlerinden farklı hale gelirler Bireyler üniversiteyi araç olarak değil de, amaç olarak gördükleri zaman üretkenliklerini ve yeteneklerini kaybederler Kişiler içlerinde varolan doğal yetenekleri değerlendirmenin çarelerini aramalıdır Yaşanılan hayal kırıklıkları ve başarısızlıklar sonraki başarıların hazırlayıcıları ve altyapıları olarak kabul edilmelidir Yaptığı işi severek ve esnek bir şekilde prensipler edinerek çalışan kimseler başarıyı hakederler |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Tarık bin Ziyad ve Gemileri Yakmak Berberiler Batı Afrika’da yaşayan göçebe bir toplumdur Kökenleri Orta Asya’ya uzanan bu topluluk, Emevi Müslümanlarının buralara yayılmaları sonraları müslüman olmuştur O dönemde Kuzey Afrika valisi Nuseyr oğlu Musa idi Avrupa’ya yayılmak için Berberi askerlerden oluşan bir ordu hazırlaması için, gene bu halktan olan kölesi Ziyad’ın oğlu Tarık’ı görevlendirdi Tarık oniki bin kişilik bir ordu hazırlayıp, gemilere bindirerek, karşı sahildeki bir dağa ulaştı ve oraya Tarık Dağı adını verdi (Cebelitarık) O dönemlerde o bölgede kökenleri Cermen ırkına dayanan , Batı Roma İmparatorluğu’nu yıkarak, Roma’yı yağmalayan Batı Gotları (Vizigotlar) adlı barbar bir kavim hüküm sürmekteydi Bunlar oradaki halka ağır bir şekilde zulmetmekteydi Tarık’ın ordusu ile bu bölgeye geldiği haberini alan Vizigotlar sayıca daha üstün olan ordularını onların üzerine doğru sürdü Çarpışma yaklaşıyor ve gerilim yükseliyordu İşte bu noktada Tarık askerlerinin zoru görünce kaçmasını önlemek için, oraya gelmek için kullandıkları tüm gemileri ateşe verdi Askerlerine “artık bizim için geri dönmek olanaksızdır Önünüz düşman, arkanız deniz ile çevrili bulunuyor Direnmekten başka şansınız yok Canınızı kılıçlarınızla kurtarmaktan başka bir şey yapamazsınız Kısa bir süre derde ve güçlüğe katlanmayı göze alırsanız, uzun süre rahat edersiniz Ben düşmana hücum ediyorum, siz de arkamdan gelip saldırın Ben ölürsem zafere ulaşana ya da şehit olana dek savaşın” Savaşın sekizinci günü Tarık’ın ordusu sürekli tazelenen Vizigotlar karşısında yorulmaya ve geri çekilmeye başladı Bunun üzerine Tarık tekrar askerlerine “ Kahramanlar nereye gidiyorsunuz? Gaflete kapılıp, nereye kaçmayı düşünüyorsunuz? Unuttunuz mu önünüz düşman ve arkanız denizdir Bana bakınız ve ben ne yaparsam siz de onu yapınız” diyerek düşmana doğru atıldı Kendisine barbar kavmin sancağını hedef aldı Sancağın yanındaki, kıymetli taşlarla süslü tahtında rahat bir şekilde oturan Vizigot kralı Rodrik’i bir anda karşısında bulan Tarık, hasmını öldürdü Bunun etkisi ile Vizigot ordusu dağıldı Ancak Musa, Tarık’ın başarılarını kıskanarak, Tarık’a kaçanları kovalamamasını bildirdi Ancak böyle davranmak büyük bir hata olacaktı Tarık mantıklı olanı yaptı ve düşmanı kovaladı Gotların başkenti olan Toledo kentini alarak, 350 yıllık barbar Got hakimiyetini yıktı Bundan sonra Batı Avrupa’da yaklaşık sekizyüz yıl sürecek farklı bir uygarlık dönemi başlayacaktı Hedeflerinize ulaşmak için, hayallerinize inanmanız gerekir Kararlılık gösterdiğinizde karşınıza çıkabilecek engelleri göğüsleyebilirsiniz Belli bir işe başlamadan önce, planlı ve programlı hareket etmeniz, ekibinizi iyi seçmeniz gerekir Planlı hareket etmeniz, işi şansa bırakmanızı önler ve daha sonra kullanabileceğiniz ‘keşke’ler azalır Her ‘keşke’ acıdır Ancak deneme yanılma ile öğrenilenler de kolay unutulmaz Kararsız tutumlar sizin yeterli ön hazırlık yapmamanız, kendinizi yetersiz görmeniz ya da olayları aşırı büyütmeniz ile ilgili olabilir Unutmayın ki, kimse belli bir işi annesinin karnında öğrenmez Her öğrenme süreci bir parça yıpratıcıdır Yürümeyi öğrenirken sık sık düşersiniz, Tatil yapmak için de ders çalışarak sınıfınızı geçmek zorundasınızdır Size verilen bir görev, o görevi alamayanlar ya da o görevi başaramayanlar tarafından haksızca eleştirilebilir de Ancak unutmayın ki, meyve veren ağacı taşlarlar Bu düşünce ile yıkıcı eleştirilere dayanabilir, bıyık altından gülebilirsiniz Alabileceğiniz olumlu eleştirileri faydalanmak üzere belleğinize kaydedip, daha iyi hale gelmeye çalışabilirsiniz El elden üstündür, hedefe yönelik akıllıca fikirler kimden gelirse gelsin dikkate alınmalı, edinebileceğiniz ham fikirler işlenerek zenginleştirilmelidir Her zaman için mutlaka bir acil eylem planınız olmalı, koşulların değişimine çabuk uyum sağlamalısınız Yani zamana, zemine ve rakibe göre oyun stratejinizi değiştirebilmelisiniz Ancak bu yetiye sahip olabilmek için de, olabildiğince çok sayıda uygun kişiyle iletişim halinde olup, onlarla çalışarak, onların beceri, bilgi ve görgülerinden istifade etmeniz gerekir Hayatta çocukluk, ilk gençlik ve mesleki hayatın başlangıç dönemleri ‘alma dönemleri’dir Bu dönemde maddi ya da manevi açıdan dış desteğe daha çok gereksinim duyarız, gelişmemiz alabilmemize bağlıdır Eğer hayatımızın daha önceki basamaklarını sorunsuz geçmişsek, kendimizle barışığız demektir Bu duruma gelen bilge kişiler ‘verme dönemi’ne girer Kendilerinden sonrakileri olumlu, yapıcı ve doğru bir şekilde etkilerler Etraflarına maddi ve manevi destek verirler Aksine hayatlarının erken dönemlerinde yeterli düzeyde sevgi görememiş, önlerinde olumlu örnekler bulamamış kişiler kendileri ile barışık olmayabilir Bu durumlarda verme dönemine giremez ve uygunsuz bir şekilde almaya devam ederler Başkalarını haksızca eleştirip, kendilerine haksız kazançlar sağlamaya çalışabilirler Bu da hem kişilerin kendilerine, hem de topluma zararlı kişiler haline gelmelerine yol açar |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Van Gogh ve Duygusal Çökkünlükler Van Gogh 30 Mart 1853 yılında Hollanda’da bir rahibin oğlu olarak dünyaya geldi Ailesinin altı çocuğunun en büyüğü idi16 yaşında amcasının yanında bir resim galerisinde çalışmaya başladı Ancak bu dönemde terkedilme ile sonlanan ilk gençlik aşkının olumsuz etkileri üzerinde görülmeye başladı Londra’da, Paris’te, Lahey’deki galerilerde çalışarak resim dünyası ile tanıştı Buralardaki müzelerde ünlü ressamların tablolarını inceleme fırsatı buldu Amsterdam’da ilahiyat eğitimi almaya çalıştıysa da, öğretmenleriyle sorunlar yaşadı Buna karşın Belçika’nın yoksul kesimlerinde rahiplik yapmaya çalıştı Üst düzeydeki görevlilerle yaşadıkları sorular nedeniyle, iki yıl sonra bu görevinden de alındı ve 26 yaşında babasının yanına döndü Buraya döndükten bir yıl sonra, hazin ölümünden on yıl kadar önce ressam olmaya karar verdi Bu ilk ressamlık döneminde, daha önceki yaşadığı dönemlere ait köylüler ve maden işçilerini konu edindi 33 yaşında iken bir süre kardeşi ile birlikte, Paris’te yaşadı Bu dönemde Fransız empresyonist resim akımından olan ressamlarla tanışarak, kendi tarzını geliştirdi 2 yıl sonra sağlığı bozulmaya başlayan van Gogh, Paris’ten Arles’e taşındı Burada bir başka büyük ressam Gauguin de onunla aynı evi paylaştı Ancak ikisi arasında giderek tartışmalar yaşanmaya başlandı ve van Gogh iki aylık fırtınalı bir dostluktan sonra arkadaşını yaralamaya kalkıştı Bu tartışmaların etkisi ile, bir gün van Gogh kendi kulağını kesti 36 yaşındayken, yatırıldığı bir akıl hastanesinde bile tablolar yapmaya devam etmekteydi Yaşadığı süre içinde sekiz yüz kadar tablo ve dokuz yüz kadar desen yaptı Bunlardan sadece birini satabildi Sürekli olarak kardeşinin parasal yardımları ile geçinmenin verdiği büyük üzüntüler içindeydi İzleyen dönemde kardeşi evlenip, çoluk çocuğa kavuşunca, en büyük desteğinden de uzak kalarak yalnızlık yaşayan van Gogh, ağır bir depresyona girdi 37 yaşında iken intihar ederek, hayatına son verdi Ölümünden sonra değeri anlaşılmış olan dahi ressam, yaşadığı duyguları tüm yalınlığı ve gerçekçiliğiyle tuvale yansıtmıştır Birey olarak zaman zaman kendimize dışarıdan bakabilmeyi, kendimizi ve olayları ikinci bir kulak ile dinleyip, ikinci bir göz ile bakabilmeyi bilebilmeliyiz Eğer bir takım sorunlar yaşıyorsak, bunların kökeni genetik ,yetiştirilme tarzımız ya da yaşadığımız çevresel olaylar olabilir Bu birikimlerin etkisi ile kişiler en az iki hafta süre ile hemen hemen her gün mutsuzluk, isteksizlik, uykusuzluk, iştahsızlık, halsizlik, konsantrasyon güçlükleri, değersizlik düşünceleri, bazen ağır durumlarda da intihar düşünceleri yaşıyorlarsa bu duruma “majör depresyon” denir Özellikle büyük kentlerde ve tekdüze ilişkilerin sürdüğü ortamlarda çok görülen bu hastalık, kişilerin işlevselliklerini bozar Bazı durumlarda kendilerine ve başkalarına zarar verebilirler Sonuç olarak eğer toplumda bu hastalık yaygınlaşırsa, işverimi azalabileceği gibi, suçlar ve intiharlar da artar Bu da bir ülkenin insan faktörünü dolayısı ile ülkenin gelişmesini önleyen bir durumdur İlerleyen dönemde herkes kendisini yetersiz ve güçsüz görür, yeterli üretim yapamaz, mutsuz ve ilgisiz olduğundan, kendine değer vermediğinden kendine sevgi duyamaz Kendisini sevmeyen bir kişi de kendisi için bir şey yapmak için çaba göstermez, okumaz, araştırmaz, konuşmaz, daha güzeli yakalamak için gereken enerjiyi hissedemez Kendisini sevmeyen, başkasını da sevemez Eşine “ seni seviyorum” diyemez, çocuklarına “ canım benim” diyemez Geçmişine, kültürüne sahip çıkamaz, gelecekten ümitli olamaz Zordur ama, bir gün mutlaka kendi istediğiniz işi yapmaya çalışın O günü hep hayal edin akşamları yattığınızda Yaşadığınız şehri derin derin soluyun Yaşadığınız yerin kültürünü öğrenin O şehre, o insanlara ait olduğunuzu düşünün Onların size ihtiyacı var, sizin de onlara “Acaba bu gün etrafımda daha önce farketmediğim hangi güzelliği farkedeceğim” diye şartlandırıp, zorlayın kendinizi “Bugün aktif olarak, inisiyatif kullanıp, hangi düşüncelerim, sözlerim ve girişimlerimle kendimle gurur duyacağım” diye düşünün “hayır kendimi olayların akışına bırakmayacağım, yelkenleri suya indirmeyeceğim, pes etmek yok” diye aklınızdan geçirin Dışarıdaki küçücük çocuklardan bile öğrenecekleriniz vardır, etrafınızda gördüğünüz güzel davranışları kendi özellikleriniz arasına katmaya çalışın Bunları yapabilmek için etrafınızı iyi gözlemeniz gerekiyor elbet Yapabilirseniz zaman zaman sevdiğiniz ya da beğendiğiniz bir sanatçı, politikacı ya da sporcu olduğunuzu düşünün kısa bir süre, ya da onların yanınızda olduğunu O anda olmayı kafanızdan geçirdiğiniz kişi bir hayal kahramanı, çizgi film karakteri de olabilir Doğal davranın, kendiniz gibi olun, kendinizi yenileyin Sorunların olumsuz etkileri bunlarla geçmiyorsa, eğer bir takım şeyler daha da ters gitmeye başlamışsa, yukarıdaki sayılan depresif belirtileri yaşamaya başlamışsanız, çabuk sinirleniyorsanız, çevresel ilişkileriniz olumsuz yönde etkilenmeye başlamışsa, beş kişiden birinde görülebilen depresif belirtileri yaşıyorsunuz demektir Yapacağınız şey bir psikiyatr ile görüşmek olmalıdır Unutmayın ki, herkes herşeyi her yaşta öğrenebilir, yapabilir Kendinizden umudu kesmeyin, “enseyi karartmayın”, ufkunuzu geniş tutun Sizin de kendi alanınızda ya da ilgilenip sevdiğiniz konularda büyük usta van Gogh olabilme şansınız vardır |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Dostoyevski ve Hayatı Farklı Şekilde Algılamak Fyodor Mihailoviç Dostoyevski 1821’de Moskova’da doğdu Babasından Fransızca ve Latince öğrenmiştir Mutsuz bir çocukluk dönemi yaşamıştır Annesini 16 yaşındayken veremden kaybetmiştir Bir yıl sonra Petersburg’daki askeri mühendislik okulu’na girdi Ancak edebiyata olan düşkünlüğü nedeniyle ordudan ayrıldı Babasının çevresinde zalim, alkolik ve kaba birisi olarak tanındığı ve çevresinde çok sevilmediği, bu nedenlerle öldürüldüğü düşünülmüştür Dostoyevski’nin sağlığı pek iyi sayılmazdı Epilepsi (sara) nöbetlerinin kendi üzerinde çok olumsuz etkileri vardı ve sara nöbetlerinin ne zaman geleceği sıkıntısını içinde yaşatıyordu 25 yaşında iken ilk romanı “İnsancıklar” ı yazmıştır 28 yaşındayken, özgürlük yanlısı gençlerle iletişime girip, yönetime karşı komplo düzenlemek suçundan ölüme mahkum edilmiş, ama infazdan hemen önce çar tarafından bağışlanarak, Sibirya’ya sürgüne gönderilmiştir 4 yıldan fazla bir süre de Sibirya’da orduda er olarak görev yaptı Subaylığa dek yükseldi 1857 yılında dul bir bayan olan ve tıpkı annesi gibi veremli olan bir kadın ile evlendi Petersburg şehrine döndükten sonra, hapis ve sürgün hayatında yaşadıklarını “Ölüler Evinden Anılar” adlı romanına yansıtarak ikinci eserini yayınlamıştır Bunu bir yıl sonra “Ezilenler” izlemiştir 1863 yılında karısını ve erkek kardeşini kaybeden yazar, kendini artık sadece yazmaya verdi Eliaçıklığından ve kumar tutkusundan dolayı borç içinde yüzmekteydi Bu dönemde “Yeraltından Notlar”, “Suç ve Ceza”, “Kumarbaz” yazdıkları arasında sayılabilir Bu dönemde çıkardığı dergiler yasaklandı İlk eşinin ölümünden 4 yıl sonra ikinci evliliğini yapmış, yeni eşi ile tutuklanmaktan kurtulmak için Avrupa’ya gitmişti Burada kumarhanelerde vaktini geçirerek, varolan kısıtlı parasını da yitirmişti Burada üç çocuğundan birini kaybetti Ülkesine dönene dek, “Budala”, “Ebedi koca”, “Ecinniler” i kaleme aldı Dönüş sonrasında çar kendisinden çocuklarının öğretmeni olmasını istedi 1879 yılında şaheseri denebilecek bir eseri olan “Karamazov Kardeşler”i kendi ülkesinde tamamladı Epilepsi ataklarının çoğaldığı dönemlerde, zorluklar içinde çalışmalarını sürdüren, bu büyük yazar 1881 yılında 60 yaşındayken akciğer kanamasından ölmüştür Toplumda önemsiz ve kabul görmeyen kişilerin bile hayatlarını sebep ve sonuçlar açısından incelemiş , kişilerin davranışlarının altında yatan psikolojik etmenlere dikkati çekmiştir Kendinden sonrakilere rehber olmuş, eserleri, yazar ve düşünürleri etkileyerek dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer almıştır Yaşadığınız her bir an acı ya da tatlı olsun, mutlaka çok anlamlıdırEğer günün hayhuyundan kurtulup,başınızı hafifçe yukarıya kaldırıp bakmasını bilirseniz olanlardan çok şey çıkartabilirsiniz İşte sanatçılar bu yönleriyle olağan insan bakışından farklı görürler herşeyi Ve sadece kendileri için günü geçirmeyi yeterli görmez, sonrakilere de hitap etmeyi hedefler, kalıcılığı esas alırlar Dostoyevski de yaşadığı onca sıkıntı ve acıya rağmen üretmeyi, herkese yönelik eserler bırakmayı terk etmemiştir Sayısız badire ve kayıplar onu çökertmemiş, hayattan kopartmamıştır Dışarıda rastladığınız bireylerin herbirinin kendilerine ait sebeplerle seçtiği bir yaşantı tarzı vardır Kimseyi göründüğü gibi algılamayın, kendi durumunuzla karşılaştırarak küçümsemeyin Herkesten birşeyler öğrenebilirsiniz Bu gibi durumlar ve kişilerle karşılaştığınızda, olayların arka planına da bakmaya çalışın, üstünkörü yargılar üreterek, peşin fikirli olmayın Mümkünse bu insanları olanaklar dahilinde kazanmaya çalışın, unutmayın ki, en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır Tam tersi herhangi bir açıdan sizden daha yüksek bir düzeye sahip kişileri de gözünüzde aşırı büyütmeyin Her zaman için hiçbir şey göründüğü gibi değildir Aslolan erdemli ve barış içinde yaşamaya çalışmaktır Hayat bu açıdan bakıldığında, sonsuz sayıda seçenekleri içinde barındırır Doğru ya da yanlış seçimler, zararlı alışkanlıklar bu şekilde ele alınmalıdır Her zaman tüm ihtimaller eş zamanlı olarak düşünülmelidirTıpkı bir roman yazarı gibi Siz de hayatınızın romanında figüran olduğunuzu düşünmeyin, romanınızın etkin bir kişiliği olduğunuzu kendinize sık sık tekrarlayın Yaşayacağınız zorluklar sizi daha güçlü, daha bilge yapacaktır Buralardan edinebileceğiniz dersler, rolünüzün kalitesini arttırmaya yol açacaktır Hepinize daha çok empati yapmaya çalışarak, çevrenizdeki olaylar ve insanları daha iyi okumanızı ve birbirinizi daha çok severek, anlamaya çalışmanızı diliyorum, çünkü buna çok ihtiyacımız var |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.En alttan en üste çıkışın öyküsü, Bizans İmparatoriçesi Theodora Theodora yabani hayvan bakımı ile uğraşan Kıbrıslı bir babanın üç kızından biri olan, dar gelirli bir ailenin çocuğudur Babası küçük yaşta ölmüş ve annesi başka birisi ile evlenmiş Üvey baba işsizmiş ve çocuklar küçük yaşta para kazanmak zorunda bırakılmış Anne, önce kızlarını bayramlarda sokaklarda yalvartmaya çalışmış, sonra Theodora bir tiyatroda pandomim yaparak, soytarı rollerine çıkmaya başlamış İlerleyen zaman içinde güzelliği dillerde dolaşmaya başlayan Theodora cinselliğini de kullanarak, alkış almaya başlamış Mutlu bir yuva kurabilmek için gittiği İskenderiye’de uygunsuz davranışları nedeniyle, yoksul ve yüzüstü bırakılmış Oradan döndüğünde kendini değiştirmek için çaba sarfetmiş ve kendine çekidüzen vermiş Bu sırada imparator Justinianos bu güzel kızı görmüş ve ondan başka kimseyi gözü görmemiş O dönemlerde yasalar üst düzey yetkililerin geçmişi uygunsuz kadınlarla evlenmelerini yasaklamaktaymış Ancak Justinianos bir yasa çıkararak bu yasağı kaldırarak onunla evlenmiş Evlenmeden önceki davranışlarına karşın, tahta geçer geçmez bir imparatoriçenin görev bilincine çabucak varmış Kötü yollara düşen kadınlar için bir sarayı manastır haline getirip, sokaklardan toplattığı beş yüz kadının ücretsiz olarak burada hayatını doğru bir biçimde sürdürmesini sağlamış Hastane ve dini yapılara büyük parasal yardımlarda bulunmuş Evliliğinden kısa bir süre sonra Istanbul’da MS 532 yılı Ocak ayında “Nika” (yen) adında büyük isyan patlamış Hastaneler, arasında imparatorluk sarayı ve Ayasofya’nın da olduğu güzel yapılar alevler içinde kalmış Justinianos kaçmayı düşünürken, Theodora gerçek büyüklüğünü göstermiş “Başka hiçbir ümit kalmasa bile ben yine kaçmaktan nefret ederimHepimiz doğuştan, ölüme mahkum bulunuyoruz Ne var ki başlarında taç taşıyanlar, saygınlıklarını ve güçlülüklerini yitirdikten sonra yaşamamalıdır Tek bir gün bile, kimsenin beni taçsız ve erguvansız ( imparatorluk makamı giysisinin rengi) olarak görmemesi için Tanrı’ya yalvarıyorum Beni kraliçe adıyla selamlamanın sona erdiği gün yaşam ışığım sönmüş olmalıdır İmparator! Kaçmaya karar verdiyseniz, hazineler sizindirİşte deniz, işte gemileriniz! Ama can kaygısının sizi sefalet içinde bir yaşama ve aşağılık koşullarda bir ölüme uğratmasından korkunuz Ben tahtın şanlı bir mezar olduğuna inanıyorum” Onun bu sözleri Justinianos’a cesaret vermiş ve kendine bağlı askerler başarılı bir girişimle kalabalığı dağıtmış İsyan bastırılmış ve Justinianos’un tahtı güvenceye alınmış Bundan sonra da eşi imparator Justinianos’un yanında olan ve onu destekleyen imparatoriçe, evliliğinin yirmidördüncü yılında kanserden ölmüş En soylu kadınlarla evlenebilecek olan imparator, eskiden uygunsuz bir hayatı olan ama evlendikten sonra namusu lekesiz olarak yaşayan bu kadının ardından kanlı gözyaşları dökmüş Her başarılı kişinin arkasında ona destek olan bir eş vardır İşyerinizdeki başarınız ve günlük yaşamınızdaki mutluluğunuz mutlu bir aile hayatına bağlıdır Çeşitli sebeplerle evliliğinizde sorunlar varsa, hatayı önce kendinizde arayın, daima kendinizi karşınızdakinin yerine koyun, hayatınızı tekdüzelikten kurtarmaya bakın, eşinizi onore etmeye çalışın ve herşeyden önemlisi çocuğunuza örnek davranışlar sergilemek için kendinizi geliştirin Sorunlar gene de devam ediyorsa, evlilik terapileri için psikiyatrik destek almayı düşünün Her insan doğuşu itibariyle tertemizdir Ancak yaşanan olumsuzluklar, çevresel etkenler ve yanlış yetiştirilme insanları hatalara sürükleyebilir İnsanlara her zaman ikinci bir şans verilmelidir İnsana yapılan yatırım, en iyi yatırımdır İnsanları harcamak çok kolay, ama kazanmak çok zordur Sabır , fedakarlık ve cesaret gerektirir Kişiler her yaşta bir şeyler öğrenebilirler ve kendilerini geliştirebilirler Bireyler geçmişlerinde kötü yaşantıları olup, bunların etkileri nedeniyle sorunlar yaşamakta ise, bu sorunlar günümüzde psikiyatri bilim dalı kapsamındaki terapiler ve diğer tedaviler ile çözümlenebilmektedir Eşinizin başarısı ve mutluluğu sizin başarınızdır Mutluluk ve başarı ekip işidir |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Moliere ve mizahın hayatımızdaki yeri: Jean -Baptiste Poquelin asıl ismidirVarlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1622 yılında Paris'te doğmuştur Babası kralın döşemecisi ve mobilyacısıdır İyi bir öğrenim görmüş ve Orleans Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirip avukat olmuştur 20 yaşında babasının işini devraldıysa da, bir süre sonra bir oyuncular topluluğu kurarak ve tiyatro topluluğunun yöneticiliğini üstlenmiştir Grup Paris'e yerleştiyse de başarı kazanamamıştır Tiyatrosu iflas edince, borçlar nedeniyle cezaevine girmek zorunda kalmıştır Sadece belli bir sosyokültürel gruba yönelik değil, sokaktaki insana da hitap edebilmiştir 23 yaşında iken grubuyla birlikte Paris dışına çıkarak, on üç yıl o şehir senin bu şehir benim dolaşmıştır Bu dönemlerde kolay anlaşılır, daha hafif ve her zaman karşılaşılabilir tanıdık tiplemeler (kurnaz hizmetçi, dalavereci uşaklar, aldatılan koca gibi) kullanmıştır 31 yaşında Conti prensinin hizmetine girerek, İtalyan komedilerinin uyarlamalarını oynamıştır 33 yaşında iken ilk komedisi olan "Şaşkın"ı , sonra "Küskün Aşıklar"ı yazdı 36 yaşında Paris'e dönerek, ekibiyle birlikte bu kente yerleşti Ekibi "Kralın Kardeşleri Topluluğu" adını almıştır Kendi türünün ilk örneği olan "Gülünç Kibarlar" bir modanın ve güncel bir yaşantının yergisi niteliğinde olup, büyük bir başarı kazandı 40 yaşında evlenip mutsuz bir evliliği olan üstadın, 2 yıl sonra doğan çocuğu da kısa bir süre sonra ölmüştür Aralarında "İnsandan Kaçan", "Kibarlık Budalası", "Bilgiç Kadınlar" ve "Hastalık Hastası"da dahil otuz iki oyun yazdı Bu oyunlardan on üçünün danslı ve müzikli olma gibi önemli bir özelliği vardırSadece yazar olmayıp, tiyatro ve topluluğunun yöneticisi olarak da çalışmaktaydı İşini o kadar sevip titizlikle yaparmış ki, oyuncularının oyun sırasında ufak mimiklerine bile müdahale ettiğinden bahsedilir 43 yaşında kralın himayesine girdi ve topluluğu " Kralın Topluluğu" adını aldı Bu dönemde saray çevresine de hitap edebilmek için saray şenliklerinde sıkça kullanılan bale,dans ve müziği de oyunlarına dahil etmiştir Bu Moliere'in tiyatroya getirdiği en büyük yeniliklerdendir Soylulara sataşmaktan korkmayan Moliere, eserlerinde alaya aldığı pek çok meslek grubu tarafından, şiddetle saldırılara uğradı Öyle ki sahte dindarlara yergide bulunduğu "Tartuffe" adlı eseri ilk temsilinden sonra oynanma iznini beş yılda alabilmiştir Eserlerinde güç için soylularla mücadele eden burjuva grubuna karşı da eleştiriler vardır Buradaki yergiler özellikle sınıf atlama çabasının getirdiği, kendi sosyal grubundan çok, yabancı olduğu üst bir sınıfı taklit etmeye çalışan kişilerin dramatik görünümüne odaklanmıştır Giderek sağlığı bozulmaya başlamış, 51 yaşında iken sahnede hastalanmış ve o gece hayata gözlerini yummuştur Daha önce eserlerinde alaya aldığı din adamları ona cenaze töreni yapmaya yanaşmadıysa da, kralın ısrarı ile mezarlığa gece gömülmesi sağlanabildi 19 yıl sonra adına bir mezar yapılması sağlanabilmiştir Komedi Moliere ile o döneme dek ulaşamadığı başarıları gördü En büyük başarısı komediyi günlük hayatın içine çekerek, varolan sorunlara duyarlı ve etkin bir hale getirmesidir Hayata mizahi bir bakış açısı ile bakabilmek, gündelik hayatta karşılaştığımız sorunlara karşı ayakta durabilmek ve mücadele edebilme bilinci içinde olanların kullanabileceği olumlu bir savunma mekanizması olarak karşımıza çıkmaktadır Günlük yaşantımızda kimi zaman sıkıntılı, kimi zaman hüzünlü durumlarla karşılaşırız Bu durumlara bazen öfkeli, bazen kanıksamanın getirdiği umutsuzlukla yaklaşabiliriz Kendimizi ve çevremizdekileri suçlayarak olaylara olumsuz bir bakış açısı ile bakabiliriz Sonuçta bu olaylar bu bakış açıları ile bize zarar verir hale gelebilirler Kendimizi acımasızca yermek, küçük görerek hırpalamak kendimize uyguladığımız cezalar arasında sayılabilir Bu başkalarına karşı da uygulanabilir ve bazen haklıyken haksız duruma düşeriz verdiğimiz tepkilerle Kendimizi eleştirmemiz elbette ki bizi olumluya götürebilecek bir yaklaşımdır Ancak bunun amacı üzüm yemek değil de bağcı dövmeye dönüştüğünde,kendimizi ve çevremizi amaca yönelik olmayan gereksiz bir hırpalama içine sokarız Bu yapıcı olmadığı gibi, tam tersi yıkıcı hale gelir Amaca hizmet etmeyen hiçbir hareket de uygun sonucu doğurmaz Kendimizle ve çevremizle tatlı bir üslupla dalga geçmeliyiz Bu şekilde kendi kusurlarımızla barışmış oluruz, başkalarının davranışlarını da onların kabul edebileceği bir hale sokabiliriz Böylece olayların bizi olabileceğinden daha az bir ölçüde etkilemesini de sağlayabiliriz Yaptığımız yanlışlar bu şekilde kabullenilebilir olup, düzeltilebilir hale gelir Yanlışlarımızı ya da eksikliklerimizi başkalarından duyduğumuzda da, bunlardan kendimiz de haberdar olduğundan aşırı tepki ile karşı koymayız Günlük hayatta karşılaştığımız hiçbir şey mükemmel değildir Mükemmel değil diye saldırmak yerine, olayları ve insanları ne kendimizi ne başkasını yerin dibine batırmadan alaya almak bize daha az zarar veren, hatta farklı çıkış noktaları bulabileceğimiz bir yaklaşım olur Bu şekilde öfkeli bir yüz ifadesi yerine, bıyık altından gülümseyerek bakabileceğimiz bir yapıya kavuşabiliriz Mizahi bakış açısına sahip olabilmek için, mizah türünden öyküler okuyarak bu savunma mekanizmasına yakınlaşmak uygun bir yoldur Bunun örneklerine bizim mizah yazınında da rastlayabiliriz ( ki Nasrettin Hoca bunların başında gelir, ayrıca Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eseri gibi roman niteliğinde eserler yanında Burhan Felek, Haldun Taner, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü gibi yazarların öyküleri) Ülkemiz dışında bayrağı Moliere'den devralan Guareschi, Kishon ve Zoşçenko gibi mizahı yüzyılımızda kullanan ustaların eserlerinde de bu yaklaşımı görebiliriz Nasrettin Hoca'nın yaşadığı toprakların insanı olduğumuzu unutmayalım Eleştirileri kabul edelim, kendimizi de eleştirelim, başkasını da, ama yıkıcı değil yapıcı ve sevimli bir şekilde |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Tolstoy: Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828 yılında varlıklı, toprak zengini bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi Henüz iki yaşında iken annesini, dokuz yaşında da babasını kaybetti Kendisini kadın akrabaları büyüttü Eğitmeni vardı ve binicilik dersleri alıyordu Kazan Üniversitesi'ne girdi ama, 3 yıl sonra üniversiteden ayrıldı Kendi geniş topraklarını yönetmek için, doğduğu yere geri döndü Burada bir toprak sahibi gibi değil de, bir rençber gibi lüksten uzak bir şekilde yaşadı Ancak eğitimini kendi kendine sürdürme, kendi başına da bilgiye ulaşma alışkanlığını edindi 23 yaşında gönüllü olarak orduya yazılarak, Kırım Savaşı'na katıldı Sen Petersburg'da bir derginin yazarları arasına katıldıysa da, görüşlerinden hoşlanmadığı için ayrılarak, tekrar topraklarına döndü Bir yandan çiftçilikle uğraşırken, bir yandan da köylü çocukları için açtığı okulda, büyük bir başarı ile onları okutuyordu Öğrenimin her öğrencinin kişisel ilgi ve yönelimine göre uygulanması gerektiğini düşünüyordu 34 yaşında evlendi Başlangıçta doğada geçen anılarını yazarak kitap haline getirdi Daha sonra yazdığı "Kazaklar" bulunduğu bölgedeki köylülerin yaşamını anlatıyordu Napolyon Savaşları sırasında 1865'de yazdığı "Savaş ve Barış"yaşama sunulan bir destan olarak nitelendirilir Bu romanda geniş bir zaman sürecinden bahsedilmesi, somut özelliklerin canlandırılmasında kaydedilen yüksek başarı düzeyi, sayıları beş yüzü aşan sayıda kişiyi içermesi, öykünün dallanıp budaklanarak ilerlemesi bu eseri başyapıtlardan biri haline getirmiştir Eser geniş ve detaylı olması nedeniyle tarihi bir belgesel niteliği dahi taşır bu kadar çok sayıda karaktere rağmen, her bir karakter diğerlerinden çok farklı özellikler taşırBu eserini 1877'de yazdığı "Anna Karenina" izler Bu eserde romanda kişi sayısı azaltılmış (150 kişi), ruhbilimsel çözümlemeler kullanılmış ve iç monologlara yer verilmiştir Yazar bu yapıtta aileleri mutsuzluğa götürebilecek etmenleri araştırıp, kendimizi sorgulamaya sevketmiştir Bu yapıtı Ivan Ilyiç'in Ölümü ( 1886), Karanlıkların Kudreti (1886), Kröyçer Sonat (1888), Usta ve İşçi (1895)izlemiştir 1899'da son büyük romanı "Diriliş"i yazdı 1859, 1869 ve 1880 yıllarında yaşadığı depresyonlardan, kendi çabası ile gerçekleştirdiği toplumsal ya da kültürel etkinliklerle (çevresinde yaşayan çocuk ve erişkin köylüleri eğiterek) kurtulmayı başarabildi Kötülüğe karşı kaba kuvvet ve sevgisizlikle karşılık verilmesini eleştirdi, böyle davrananlar kim olursa olsun suçladı Yaşamın amacı ve anlamını sorgulayarak, sevginin üstünlüğünü öğretmeye çalıştı 82 yaşında bir gece evinden kaçarak, küçük bir tren istasyonunda iken hastalanarak hayata gözlerini yumdu Küçük yaşta anne ya da babasız kalan kişiler, doğal olarak hayatın başlangıç dönemlerinden itibaren içlerine kapanık, dertlerini paylaşamayan kişiler haline gelebilirler Olmayan ya da yetersiz olan ebeveyn-çocuk ilişkisi sonucu, küçüklüklerinde yeterince yaşayamadıkları sevilme hissini ileri dönemlerde yaşayabilmek, yanlarındaki kişileri tıpkı küçüklükte kaybettikleri ebeveynleri gibi kaybetmemek için onlara aşırı derecede bağlanabilirler Onların desteği olmadan yaşamak katlanılamayacak bir durum olarak algılanabilir Bu bağlanma onlara zarar verecek, aşırı ödünler verecek düzeylere gelse bile Bu kişiler bağımlı kişilik yapıları ile yanlarındakilere sadece arkadaşlık ya da eşlik değil, aynı zamanda babalık, annelik, ablalık vb tüm eksik hissettikleri aile figürlerine ait beklentileri de yükleyebilirler Erken yaşta ebeveyn kayıpları ya da varlık yetersizlikleri, bazı durumlarda da çocukların güvensiz hissetmeleri nedeniyle, aşırı bir güvenliklerini sağlama arayışına, etrafı sürekli olarak kontrol edip, doğabilecek tehlikeleri önleme davranışına itebilir Ebeveynin kaybı ya da olup da yeterli ilişkinin kurulamaması durumlarında, onların kendisini bırakıp gitmesi olarak algılanabilir Bu da onların ölmüş olmaları nedeniyle, kendisini bu durumda bırakmaları şeklinde düşünülüp, onlara karşı kızgınlık, öfke ve tahammülsüzlük şeklinde kendisini bilinçaltında hissettirebilir İlerleyen dönem içinde bu öfke vb hisler otorite simgesi (çocukluktaki anne-baba varlığı gibi) olarak algılanan bazı kişi ya da kurumlara yönlendirilebilir Bunun sonucunda eğitimsel , mesleki ya da diğer sosyal kurumlara yönelik aktiviteler tatmin edici düzeye ulaşamayabilir Tolstoy maddi olanaklar açısından değil ama, manevi açıdan yaşadığı bu zor çocukluk döneminde, çevresinde kendisine bakım sağlayan yakınlarının olumlu etkisi nedeni ile çoğu özelliği ile güçlü bir kişi olarak karşımıza çıkar Çevresinde yaşayan zor durumdaki fakir çocukları okutup eğitmeye çalışması, çevresindeki fakir halkın durumunu anlayabilmek için onlar gibi yaşamaya çalışması ve yaşadığı depresif dönemlere rağmen yapıtları ile insanları aydınlatmaya devam etmesi "sublimation" (yüceltme) dediğimiz bir olumlu savunma mekanizmasıdır Sanatçılar, görevleri ve mesleklerini hakkı ile yerine getirmeye çalışan insanlar, bu olumlu savunma mekanizmasını kullanarak, hem kendilerine olan güven hislerini kuvvetlendirirler, hem de toplum yararına güzel işler yaparlar |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Kepler: Johannes Kepler 1571 yılında Almanya'nın Württemberg eyaleti Weil kentinde dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi Tarım işçiliği de dahil çeşitli işlerde çalıştı Papaz okullarında parasız yatılı olarak okudu Astronomi biliminin en önemli kişilerinden birisi olan Kepler 1588 yılında Tübingen Üniversitesi'ni bitirip, üç yıl sonra da master diplomasını aldı Kopernik'in kuramlarını savunan Maestlin'in etkisi altında kalarak, astronomiye ilgi duymaya başladı Çağının çoğu bilimadamı gökcisimlerinin dünyanın çevresinde döndüğüne inanmasına karşın, O gene devrin büyük bilimadamlarından olan Kopernik'in güneşin merkez olup, dünya gibi gezegenlerin onun etrafında hareket ettiği kuramına inanıyordu O zamana ait dini görüşlerden farklı bir düşünce olan bu görüş, her türlü olumsuz yaklaşıma karşın, bilimsel çalışmalar sonucu Kepler'in de etkisi ile kanıtlanabilmiştir Graz Protestan Okulu Tübingen Üniversitesi'nden matematik öğretmeni talep etmişti Bu dönemlerde din adamı olmak yolundaki Kepler, yapılan seçim sonucu matematik öğretmenliği için kendisinin seçildiği bildirilince, bu teklifi kabul etti Tübingen'den sonra şu an Avusturya sınırlarında olan Graz Akademisi'nde çalışmalarına devam ederek profesör oldu ve 25 yaşında iken ilk gökbilim kitabını yazdı Kitabında yazdığı bilgilerin ve düşünüş şeklinin etkisinde kalan dönemin büyük gökbilimcilerinden Tycho Brahe, ona Prag civarında çalıştığı gözlemevine kendisinin asistanı olması teklifini götürdü Kepler bu teklifi kabul ederek 29 yaşından itibaren onun yanında çalışmaya başladı Tycho asistanının matematik bilgisine güveniyordu ve ona Mars'ın hareketlerinin incelenmesi konusunu verdi Tycho bir yıl sonra öldü ama Kutsal Roma İmparatoru IIRudolf Kepler'in çalışmalarından etkilenerek, onu Tycho'dan boşalan yere İmparatorluk Matematikçisi ünvanı vererek atadı Tycho'nun kendisine bıraktığı bilimsel gözlem ve eserleri inceledi Kepler işte bu noktada gerek Tycho gerekse Kopernik'in hesaplamalarındaki sorunu çözdü Her gezegenin güneşin çevresinde izlediği yörünge daire şeklinde değil, odaklarından birinde güneş bulunan elips şeklindeydi 38 yaşındayken yayınladığı "YeniGökbilim" adlı büyük eserinde, gezegenlerin hareketleri ile ilgili iki kuramından ilki buydu Diğeri ise, gezegeni güneşe birleştiren doğru parçasının yarıçapının, aynı zaman miktarlarında birbirine eş büyüklükte alanlar taradığı şeklindeydi Kepler bundan on yıl sonra üçüncü kuramını "Dünyanın Uyumu" adlı eseriyle bilim dünyasına sundu Buna göre gezegenlerin dolanım sürelerinin kareleri, yörüngelerinin büyük eksenlerinin küpleri ile orantılı idi Kepler kuramları kendisinden 70 yıl sonra, Newton'un gökbilim kuramlarını geliştirmesi için başlangıç oluşturmuştur Bu çalışmalarının yanında, fizik bilimi konularından optik sistemler üzerinde de çalışarak, merceklerin özelliklerini araştırdı Kepler kuramları için zor ve uzun matematik işlemlerini o dönemde şu an kullandığımız hesap makineleri olmadan gerçekleştirebilmişti Çağdaşı olan Galileo bile Kepler'in kuramlarını gözardı ederken, Kepler "kitabımı çağdaşlarım veya gelecek kuşaklardan kimler okuyacak umurumda değil Tanrı nasıl bunların öğrenilmesi için altı bin yıl beklemişse, eserim de okunabilmesi için yüz yıl bekleyebilir" demiştir Herbirimiz doğduğumuz yer, büyüdüğümüz çevre ve sahip olduğumuz farklı özellikler itibarı ile, yaşam maratonuna farklı noktalardan başlarız Ancak başarı ve mutluluğa giden yolda hedefe hangi uzaklıkta başlarsanız başlayın, ihtiyacınız olan o maratonu doğru bir şekilde tamamlamaya yönelik çabanız ve kararlılığınızdır Başlangıçta hedefe çok uzak bir noktada da olabilirsiniz Ancak gerekli eğitimi, öğretimi ve kültür birikimini elde etmek için basamaklar sabırla ve özveriyle adım adım çıkılmalıdır Çıkılan basamaklarda karşılaşılan bilge kişilerin bilgi, beceri ve kültürel zenginlikleri ile kendi ufkunuzu genişletmelisiniz Siz yeni bir alanda çalışmaya başladığınızda, o konuda size önderlik edebilecek kişilere olanaklar dahilinde ulaşmayı deneyebilirsiniz Böylece onların bakış açıları ve çalışma stillerinden etkilenerek, kendinizi motive edebilirsiniz Onlardan alacağınız bayrağı sadece korumak ya da düşürmemek değil, daha ilerilere ve ileridekilere ulaştırmaktır göreviniz Doğruluğuna inandığınız ve emin olduğunuz konuları savunmak da özgüveninizin işaretidir Ancak daha iyiye ulaşmak için, çevreden gelebilecek katkılara da açık olmak gerekir Bu katkıları alırken, bilginin doğruluğu, yeterliliği konusunda araştırmayı ihmal etmemek uygundur Edinilen bilgiler ezbere kabul edilmemeli, sağlaması yapılarak aklımızın süzgecinden geçirilmelidir Belli bir konuda ve konumda yaptığınız çalışmalar sonrasında elde ettiğiniz başarılar sonrası, doğal olarak daha üst noktalara geçiş olanağı, teklifi alabilirsiniz Bu durumda idealleriniz doğrultusunda, size önerileni kabul edip, çalışma temponuzu arttırmanız yükselme ivmenizi arttıracaktır Terfi etmek hiçbir zaman daha az çalışmak anlamına gelmemelidir Aksi halde daha çok ilerleyemez ve dahası yerinizi de bir süre sonra kaybedebilirsiniz Eğer size önerilen terfiye ya da olanağa olumlu yanıt vermezseniz , bulunduğunuz mekan ile sınırlı kalarak, sizden beklenen, ümit edilen daha fazla beklentiyi karşılayamamış olabilirsiniz Ne durumda ve konumda olursak olalım gereksinmemiz olan ilkelerin baş sıralarında daha çok, daha kaliteli ve daha yeniyi yapmaya çalışmak gelmelidir Her birimiz kendi alanımızda, kendi ölçümlerimizde birer Kepler, birer Uluğ bey olmaya çalışacağız |
Dehalar Ve Psikoloji. |
09-06-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dehalar Ve Psikoloji.Isaac Newton- Manik Depresif Dozukluğa Rağmen Bilimsel Düşünce ve Keşifler: 1642 yılında İngiltere'nin Woolsthorpe kentinde doğdu Doğumundan üç ay önce babasını kaybetmiş olan Newton'un annesi de başka birisi ile evlenerek taşınınca, kendisini anneannesi büyütmüştür Derslerde fazla öne çıkamamış ve yeterince derslere eğilememiştir Çocuk yaşlarında mekanik konularındaki yeteneğini göstererek, güneş saatleri, uçurtmalar yapabilmiştir Üvey babası da ölünce ailesi tarafından okuldan alınmış ve aile topraklarını yönetmek zorunda kalmıştır Bu işlere ilgisiz olan genç Isaac, daha sonraları annesini ikna etmiş ve üniversiteye girebilmek için tekrar okul hayatına dönmüştür Onsekiz yaşındayken Trinity College'e girme başarısı gösterdi Burada fen ve matematik alanında bilimsel verilere ulaşabildi Bu sırada çıkan veba salgını ile üniversite kapatılınca tekrar çiftliğe geri dönerek, burada araştırmalarına devam etmiştir 23 yaşında iken matematik alanında "diferansiyel ve integral" konusunu ortaya çıkarmıştır Bu konu matematik alanındaki gelişmeler için önemli bir başlangıç noktasıdır27 yaşına geldiğinde kuramlarını açıklamaya başlamıştır Yaptığı deneyler sonucu, beyaz ışığın gökkuşağında gördüğümüz bir dizi rengin bileşkesi olduğunu göstermiştir Işığın yansıma ve kırılma özelliklerini inceleyerek 26 yaşında iken ilk yansıma teleskobunu üretmiştir 30 yaşında iken geliştirdiği teleskop ile Kraliyet Topluluğu'na üye seçilmiştir En önemli keşif alanları arasında mekanik (hareket bilim) gelmektedir Bu konuda formüle ettiği kuramları sonucu, fizik bilimi kapsamında doğa kanunları matematiksel hesaplar ile kağıt üzerinde gösterilebilir hale gelmiş, evrensel çekim yasası olarak adlandırılan fizik yasasını gözler önüne sermiştir 27 yaşında iken öğrenci olarak girdiği Trinity Collage'e öğretim üyesi olmuştur Burada yirmi yedi yıl süreyle ders vermiştir 45 yaşında iken yerçekimi ve hareket yasalarını içinde barındıran "Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri" ("Principia" olarak da adlandırılır) adlı büyük eserini yayınlamıştır Düşen bir elmayı görmesi üzerine yerçekimi kavramını ortaya attığı çocukluğumuzdan beri söylenegelmiş bir durumdur Buradan hareket edilerek, gökbilimde yıldız ve gezegenlerin yerleri, hareketleri kesin olarak hesaplanabilir hale geliyordu Bu eseri yayınlanana dek içine kapanık bir dönem yaşayan Newton, bundan sonra daha çok Londra'ya gitmeye başladı ve politika içine girmeye başladı 54 yaşında darphane müdürlüğüne atandı 61 yaşında Kraliyet Topluluğu'na başkan seçilerek, ömrünün sonuna dek bu görevde kaldı 62 yaşındayken, " Optik İncelemesi" adlı yapıtını yayınlamıştırBunlar dışında akustik (seslerin incelenmesi) termodinamik (ısının incelenmesi) alanlarına da keşifleriyle destek vermiştir Newton tek tek, düzensiz ve kısıtlı kuramları daha geniş amaçlarla kullanılabilir, daha etkin ve birleşik bir hale getirmiştir 83 yaşında bozulan sağlığı nedeniyle, Kensington kentine gitmiş ve orada yaşamını tamamlamıştır İki uçlu duygulanım bozukluğu (manik depresif bozukluk) hastası olan Newton, depresif dönemlerinde çevresinden uzaklaşır, intihar düşünceleri içine girer, bitip tükenmek bilmeyen günah düşünceleri ile mücadele ederdi Bu dönemlerde uykusu, iştahı ve enerjisi bozulurdu Bu depresif dönemlerinde felaket temalı düşünceleri, hastalık sahibi olma ve kötülük görme hezeyanları olurdu Böyle zamanlarda dünyaya bir kuyruklu yıldızın çarpacağını ileri sürmesi, çalışmalarının engellendiği şeklinde sözleri vb olaylar sonucu akıl sağlığının bozulduğu ve kendisine güvenilemeyeceği şeklinde yargılara neden olmuştur Bu süre içinde çalışmaları da elbette olumsuz etkilenirdi Üretkenliği azalır, başlayan çalışmaları yarım kalır, yeni bir çalışma içine girmesi uzun süreler alabilirdi Bu devrenin sonrasında bazen hipomani dönemine girerdi Bu dönemlerde ise sabahlara dek çalışır, müthiş bir enerji içinde olur, düşünceleri adeta birbiri ardından uçuşurdu İnsanlarla ilişkileri artar, çok çeşitli faaliyetler içine girerdiBuluşlarının çoğunu da bu hipomani dönemlerinde gerçekleştirirdi Etrafınızdaki parlak başarılara dikkat ettiğinizde farkedebileceğiniz şeylerin başında bunların arkasında büyük acılar, yoksunluklar ve dramlar yattığıdır Hiçbir başarı kolay kazanılmamaktadır İnsanların kalitesine tek olaya bakarak değil, daha geniş bir zaman dilimini ölçü alarak bakmalısınız Bu şekilde insanlara hakettikleri değeri verebilirsiniz Zorluklar ve eksikliklerin kişiyi toplum dışına itmesinden kişinin yakın çevresi, aile büyükleri sorumludur Bu noktada yakınlarımıza ve yakınımızda olanlara daha duyarlı olmamız, kişilere ve kurumlara sahip çıkmamız görevlerimiz arasındadır Bencil bir bireysel düşünce kısa dönemde bize birşeyler kazandırabilirse de, uzun erimde kaybettireceği kesindir Bu nedenle birbirimizin acısını hissetme ve onarma gayreti, insan kazanma konusundaki maddi ve manevi fedakarlık belki de gelecekte parlayacak zekalara yapabileceğimiz ilk destek niteliği taşıyacaktırİnsanlara zaman ve şans tanınmalı, üreticilikleri desteklenmeli ve hayata küstürülmemelidir Newton gibi kişiler petrol yatakları, elmas madenleri gibi düşünülmelidir Dahiler kolay yetişmemektedir Bu gençlerin çalışmalarına saygı duymalı, desteklemeliyiz, çeşitli sebeplerle toplumdışına çekilenleri hayatın, eğitimin içine çekmeliyiz Onlar tekdüze, akıldışı yaklaşımlarla yıldırılmamalıdır Fizik, kimya ya da matematik ne olursa olsun, bizimde bir nobel kazanmamız gerekmiyor mu artık? Çevrenize başkalarından farklı bir şekilde bakma alışkanlığını geliştirmek de size ve çocuklarınıza çok şey katacak bir alışkanlıktır İçinde yaşayarak, sahip olduğumuz herşey önemsenmeli,en iyi bir şekilde değerlendirilmelidir Araştıran, gözlem yapan, sorgulayan ve saptadıklarını ifade edebilen bir kişi bilim dünyasının engin denizlerinde açılmak için demir almış demektir Yaptığımız işe de bu şekilde sarılmalıyız Yapılan iş nasıl daha iyi ve etkin hale getirilebilir Olaylara dışarıdan bakma becerisi ile işlerin yoğunluğundan yıpranmadan bu bakış açısı ile herşey daha bilimsel hale getirilmelidir Bu şekilde yaşanan bir aile ve çalışılan bir iş daha makul ve mantıklı bir şekilde işlemez mi? İki uçlu duygu-durum bozuklukları psikiyatrik hastalıklar arasında eski çağlardan beri tanımlanagelmiş olan bir bozukluktur Atakların önlenerek, kişinin toplum içinde normal bir birey gibi hayatını sürdürmesi mümkündür O anki görünümü ne olursa olsun, bu kişilere uygarca davranılmalı, tedaviye yönlendirilmeli ve yaşama daha sıkı bağlanabilmek için sizden sabır ve destek görmelidirler Tedavi uzun soluklu olup, tedavide değişik stratejiler izlenebilir Kişiler psikiyatr kontrolü ile tedavi altında kaldıkları zamanlarda mutlu bir aile kurabilir, iş hayatlarını başarı ile devam ettirebilirler |
|