Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariYAĞMURLA GELENLER Bu sabah yağmur var İstanbul'da Gözlerim dolu dolu oluyor bilinmezliğe Anne sözü dinler gibi masum, Ağladım bu sabah, İstanbul'da Bu sabah yağmur var İstanbul'da , tıpkı şarkıda söylendiği gibi Şimdilik ince ince yağıyor yağmur Hava bulutlu, gri ve puslu Vapurlar geçiyor, denizde nazlı nazlı süzülüşlerini seyrediyorumKarşıda, Topkapı Sarayı'nın yeşillikler arasındaki gri silueti Ve ıslak, nemli toprağın kokusuİçimde garip bir huzur Yağmuru hep sevdim Yağmurla birlikte garip bir hüzün ve ardından büyük bir huzur kaplar içimi,ferahlarım, hafiflerimBilmem Sizin için ne ifade eder yağmur Yağmuru sever misiniz? Yoksa hiç sevmeyen, hatta nefret edenlerden misiniz? Çocukken annenizden izin alıp, ya da bir kaçamak yapıp, yağmur şakır şakır yağarken sokağa fırladınız mı? Minicik ayaklarınızda belki naylondan kırmızı renkli bir çizme , belki de her tarafı delikli sandaletinizle, küçük göletlerin içine girip çıktınız mı?En çok sevdiğiniz arkadaşınızla birlikte , göletlere batıp çıktıkça sevinç çığlıkları atıp, çocuk şarkıları söylediniz mi? Hiç yağmurda yürüdünüz mü ? Saçım bozuldu, ayaklarım ıslandı diye üzülmeden, sırılsıklam ıslandığınız halde içinizde çocuksu bir coşkuyla, sokaklarda kayıp gittiniz mi?Ne güzeldir yağmurda ıslanmakİçinizde çocuk kalan yanınıza göre tabiEğer hiç kalmamışsa çocuk yanınız,ya da derin bir uykudaysa süresiz, yağmurda ıslanmak, hoş değildir şüphesiz Sevgilinizle yağmurda dolaştınız mı?Yol boyunca karşılıklı olarak dizilmiş ağaçların, dallarıyla birbirini kucakladığı geniş sokaklarda, kocaman bir şemsiyenin altında, sevgilinizle sarmaş dolaş yürümekteyken, nemli ve temiz havayı içinize çekerken, sevgilinizin kulağınıza fısıldadığı tatlı aşk sözcükleriyle sarhoş oldunuz mu? Yağmurlar içinize içinize yağdı mı? Dışarıda yağmur bardaktan boşanırcasına yağarken, hiçbir şey yapmayıp,sadece pencerenizden yağmuru ve oradan oraya koşuşturan insanları seyrettiniz mi?Sıcacık evinizde , kömür sobasının üzerinde demlenen çayın tatlı tıkırtısı kulağınızdayken, ince belli çay bardağınızı,çay kaşığınızla çıngır çıngır karıştırıp, nefis çayınızdan kocaman bir yudum aldınız mı?Her yudumla birlikte içinizin ısındığını, yumuşadığınızı hissettiniz mi? Yağmurlu bir günde her şeye boş verip,tüm planlarınızı erteleyip, tüm görüşmelerinizi, buluşmalarınızı iptal edip,sıcacık yatağınızda,sobanın yanında mindere kıvrılıp yatıvermiş bir kedi edasıyla, mışıl mışıl uyudunuz mu? Yağmurda ağladınız mı? Gözyaşlarınız yağmura karışırken, ağladığınızın hiç fark edilmemiş olmasını dilediniz mi?Ya da yağmurda ağlamak yerine, gözyaşlarınızı yağmur gibi içinize akıttınız mı? Sahi bunların tamamını ya da bir kaçını yağmurda yaptınız mı? Yoksa yağmur, kar , çamur demeden, yağmurun yağdığını bile fark etmeden ya da yağmura hiç aldırış etmeden, planlarınız gereği bir şeyleri yetiştirmek için oradan oraya koşuşturmakla mı geçti günleriniz? Eğer öyleyse,çok şey kaybettiniz Şimdi yavaşlayın,hatta durunPencerenizi açın ve yağmurun sesini dinleyinGözlerinizi yumun Sadece Siz ve yağmurun sesi Düşlere dalın,uzaklara gidin Çocukluğunuzu yakalayınİlk aşkınızı hatırlayınİnanın hayal kurmak için hiç geç kalmadınızYağmurda çılgınlık yapmak için deKoşun,ıslak sokaklar Sizi bekliyor Yağmurda huzur, yağmurda hüzün,yağmurda dans ve yağmurda aşk, hepsi Sizinle olsunİçinizdeki melekler,Mazhar Fuat Özkan'ın bu güzel şarkısını mırıldasınlar Bu sabah, yağmur var İstanbul'da, Gözlerim dolu dolu oluyor bilinmezliğe Anne sözü dinler gibi masum, Ağladım bu sabah Günler dayanılmaz oldu, Senden uzak olunca Martılar mahzun oldu, Onlar bile ağladılar Şarkılar da düşüm de, Seni bana getirmez ki |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariBİR ACI SU VE SEVİNÇLİ BİR DAMLA Bu kalabalıklar sen oluyor gitgide Gördüğüm her yüz sana benziyor Elbet hiçbir göz bakmıyor senin gibi, ama her renkte biraz sen varsın işte, her seste bir ton sen Yanıp sönen her ışıkta görünüp kayboluveriyor yüzün Sayamıyorum ya kayan yıldızları, dileğim tek; teksin yüreğimde Yokluğun aleni bir acı su bırakıyor gözlerime, kırpmıyorum Korkuyorum seni kaybedeceğimden Yüreğime damlayan her kan biraz daha can katıyor kimsesizliğime Sevdamı yazdığım kesik yol çizgilerinden geçerken sen, biraz daha bulanıyorsun ya bana, farkında değilsin yazık ki Yoksun! Gözüme değen her yüz sen, her kadeh senle dolu Sen yoksun! Tüm bunlara rağmen burdasın işte her şeyinle Şimdi avuçlarımdaki ter, göz pınarlarıma dolan acı su ve karası gözlerimin Var oluşunu geçtim de, yokluğunla dahi sarhoş olurken ben, başka söze ne hacet, yüreğimdesin işte Gözlerime düşen yıldızda, dilimden geçen her kelimede, avuçlarımda tuttuğum güneşte Tamam, sustum! Ben çoktan sen olmuşum Düşündüğümde kendimi, bir eşittir koyuyorum isminin yanına Tamam, budur işte! Karşılıklı iki kadeh içtim bu gece seninle Aldığım herbir yudumda biraz sen vardın, biraz ateş, biraz su, en çok da sevdam Gözlerinde kaybolup var olmak vardı ya, yoksun bu ilk gerçekten varoluş gecemde Ama yüreğimdesin şükür ki Günler eklendikçe bir diğerine daha iyi anlıyorum seçimimin doğruluğunu, büyütmemişim seni gözümde Bu bir armağandır bana Bir annenin kucağına ilk verilişi gibi yavrusunun, öyle sevinçli bir damla yaşsın gözümde 07-Ağustos-2003 / Çandarlı Sevcan Koyuncu |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariYALNIZLIĞIM ALENİ Bugün biter mi bilmem Yine yarın seninle doğup, sensiz mi batar günüm bilmem ki Yalnızlığım aleni Sevgisizim! Kıyafetlerim emanet durur oldu üzerimde, eriyorum göre göre gözlerim Bu kez yalan söylemiyor aynalar, görüyorum Seninle doyuruyorum karnımı belki de Acıyor eşim dostum bakıp bakıp da halime, acıyorum Bilmem nasıl biter bugün Halsizim Öleceğimden korkuyorum değmeden zavallı ellerim gül yüzüne, korkum aşar dağları da Çekemem mi dersin kokunu içime Hep ben değil miyim gördüğünde seni ağzı kulaklarına varan, yüreğinde bir kuş çırpınan Kanatları canımı yakıyor bazen Olmadığında sen, olmuyorum ben de Yalnızlığım aleni Sevgisizim! Ağlama diyorum gözlerime, Allah büyüktür Bu kez kan damlıyor yüreğime Yaşananlara sebep bulamayışımızın da kabahati bizde, yoksa hayatta sebepsiz ne var ki Elbet bu da ödülsüz kalmayacak Eşsin derken yüreğime, derdim oldun sonunda Sığındığım Allahım sabrını da veriyor nasılsa Bugün bilmem nasıl biter Halsizim Bu günlerde bilmem kaç kez gelip gidiyor elim telefona, tit tir Kaç kez çevirip de kalıyorum son numarada bilmem ki “Kendimi yalnız hissediyorum” dediğimde bana güldüğünü hatırla Yalnızlığımı seninle paylaşmış olmam mıydı buna sebep, yoksa komik mi olmuştum gerçekten bilmiyorum, kızdım kendime Geçmiş günkü mutluluğum gibi sebepsiz mi sandın bunu da yoksa Yalnızlığım aleni Sevgisizim! Yaptığım en güzel şeylerden biriyken yazmak, beceremez oldum bunu da, saçma sapanım Kalemi her elime alışımda ismin dökülüyor kağıtlara, delinin bellediği gibi bellemiş gidiyorum Ne büyük bir felakettir insanın kendini kandırması bilirim Düşüncelere düşüp de olur olmaz, inandırması kendini, düşüncelerden düşmesi Şükür ki biliyorum gerçekleri Tek derdim, bunu hak etmeyişim Bilmem nasıl biter bugün Halsizim “Sevenim var, sevdam var” derdi bir şair Neler saklar kendi içinde bu ufacık dize anlamayan anlamaz Sevenle sevdan aynı noktadaysa yok senden güzeli, güllük gülistanlık olur da her yer, her şey; sevenlerin dağ olsa da yoksa sevdan bitmişsin demektir, farkında olmasan da, öyle eksik Yüreğe ortak, yaşamaya sebep sevda Yalnızlığım aleni Sevgisizim! 11-Temmuz-2003 / Ankara Sevcan Koyuncu |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariEN ACI ÖLÜM UMUTSUZLUKTUR Denizde bir kum tanesi de olsa, umuttur umut Yaşamaya sebep Hiç bitmez istekleri insanoğlunun Kendimizi bilir bilmez biran önce büyümeye can atarız Böylece salmaya başlamış işte köklerimizi hayata “Keşke hiç büyümeseydim” demeye başladığımız vakit, çaresizliğimi kabul eder ve devam ederiz yürümeye, büyümeye Ağır ağır, isteksizce Kimi zaman bir el iter sırtımızdan usulca, koşaradım kimi zaman Bağlanmak için bir umut ararız, yığınla buluruz Önce iyi bir okul bitirmek isteriz, ardından iyi bir iş Nice sevgiler gelir geçer hayatımın orta yerinden, kiminde acı çeker, kiminde çektiririz Bir eksilip, bir çoğalırız Kaybederiz bilmeden, hiç aklımızda yokken kazanırız Böylece oturur benliğimiz, köklerimiz daha da derinlere iner Umutsuz kaldığımız zamanlar da olur elbet Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki İsyan boşa; ne çocukluğumuz geri dönebilir, ne değiştirmeye yeter gücümüz geçmişi Hep tutunacak bir dal buluruz, ya da dallarımızı onaracak birilerini Umutsuz kaldığımız vakit, öldük demektir Yaşamaya sebep, seni seçtim Umudumsun Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyim şimdi Bırak uçmaya, ayaklarımı yere basmaya yok mecalim Uykusuz üç beş gecenin ardından iki kadeh içmiş gibiyim Anlayacağın, bende mevsim hazan, hüzün soluyorum havadan Köklerimden birkaçı sarsılmış, kopacak gibiyim yerimden Ne kadar umutsuz kalsam da sensizliğimle, umut doluyum yine de işte Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki İsyan boşa; ne seni yar edebilirim kendime, ne dönebilirim artık gözlerimim sana değmediği yıllara Tutunacak bir dalım var yine şükür ki, sesin çare olur yüreğime Umutsuz kaldığımız vakit, öldük demektir Yaşamaya sebep, seni seçtim Umudumsun 08-Temmuz-2003 / Ankara Sevcan Koyuncu |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariSENSİZLİKMİŞ YALNIZLIK Bu sevdaya düşmeden önce, bilmezdim nasıl da bir başına kalınır o koskoca kalabalıklarda Onca insanın ortasında olup da, onca yürekte yer bulup da, nasıl kimsesiz kalınır bilmezdim, gülerdim kahkahayla Kulak arkası ettiğim sevgiler, ilgiler ve çiçeklerinden önce yapraklarını, dallarını göremediğim ağaçlar, ya da güneş, hep gün batımı denk geldiğim, bu derttendir belki de Yalnızlıkmış sensizlik, bilemedim Bilmezdim nasıl da kördüğüm olursun kimsesizliğinle, bu sevdaya düşmeden önce Koşup koşup da koparmış gibi ipini, bilmezdim nasıl da varamazsın kendine, düşe kalka, yara bere dizlerin dirseklerin Kan çanağı gözlerin, ağlayamazsın Her yeni günle beraber sızmak için pencerenden odana, bekliyorum geceyle gündüzün sessiz buluşmasını, gözkapaklarım hasret birbirine, bu derttendir belki de Yalnızlıkmış sensizlik, anlıyorum Bu sevdaya düşmeden önce, nasıl da yetmezmiş güç kırmaya zincirlerini bilmezdim, bundanmış kaçamayışım kendime Ellerime, kollarıma yapışan bir şeyler var, ayak bileklerime kenetlenen eller, bir silkinişle geride bıraktığım kimseler var, bir de yüreğimde yer edenler Bilmezdim sorumlu dünlerin sorunsuz bir yarın hediye edeceğini bana Benim yarınlarım onların dünlerine benzemesin diye bekliyorum henüz, ışıyacağım elbet, alacakaranlık vaktidir şimdilik, bu derttendir belki de Sensizlik yalnızlıkmış, biliyorum Nasıl da sabahlar gözbebeklerimde biri bilmezdim, bu sevdaya düşmeden önce Bilmezdim bir adımlık bakış kadar yakınken bana, nasıl da uzak kalırsın Ah bu mesafe geçer sevdamı da Ufacık kareler var hayatımdan alınma; kiminde bir kaçamak bakışın, gülümseyen yüzün ya da, şöyle uzaktan yürüyüp gidişin kimindeyse Öyle büyütürüm ki gözümde, hep gözümde, bu derttendir belki de Sensizlikmiş yalnızlık, bilmezdim Gözlerimi bir kırpışımla yanaklarımı ıslatan sanma ki yağmurdur Onda da bir parça sen var, bir parça düş ve gelecek bir parça Anlayacağın, üç nokta () saçlarımdan tel tel süzülendir yağmur Nasıl da ıslakmış yaşamak bilmezdim, bu sevdaya düşmeden önce Bu sevdaya düşmeden önce, bilmezdim Sensizlikmiş yalnızlık 05-Temmuz-2003 / Ankara Sevcan Koyuncu |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariSON BAŞLANGICIM SEN OLSAN Her tercih bir kaybediştir Ve her kaybediş, bir başlangıç Seni seçmiş olduğum şu günlerin anlatılmaz huzurunu yaşıyorum içimde Eşsin yüreğime! Gün be gün çoğalıyorum Çiçek çiçek açıp, mis oluyorum Gönderdiğim rüzgarla seni çağırıyor kokum Sevdan başlangıcım olsun istiyorum, sonra ardından üç nokta () koymak Bir kez daha görüyorum aynalarda parladığını gözlerimin ve yansımamı tüm gülen gözlerde, sen bilmesen de Öyle doymuştum ki hüzne, uzun zaman oldu, değişti mevsimler, özlemişim Geceleri dörtgözle bekleyip, yalnızlığımı kovuyorum odamdan, seninle kalıyorum Anlayacağın, korkmuyorum karanlıktan Ya da oturup ayın üzerine, izliyorum seni, senden habersiz Asırlar geçme doymazmışım gibi geliyor Gündüzler hiç gelmesin istiyorum Döküyorum yapraklarımı, insanları kovamıyorum Sensizim! Zaman, eski zaman değil Saklamaya lüzum yok ellerimin titrediğini, tutmadığını dizlerimin Yüreğimi saklamaya lüzum yok Gün gibi aşikar her şey Gönlümde bir bayram havası, uçurduğum rengarenk balonları tutamıyor kimse Herkes anlıyor, senden başka Neyim var ki utanılacak? Hiç! Ne mutlu bana Bildiğim ve bilmediğim kayıplarımın ardından üzülmediğime şaşmamak lazım Hem öyle tokum ki acıya, acıyan yerlerimi çoktan kesip attım Seninle yeniden yer bulmayacak nasılsa Her şeyin başı inanmak değil mi? İnanıyorum buna Başlangıç mı? Çok güzeldir hep En güzel üç noktası () hayatın Son başlangıcım olsan sen, keşke! 02-Temmuz-2003 / Ankara Sevcan Koyuncu |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariCehennemde Bir Gün Aşk cehennemimizde soğuk bir gün!,Karşımda duruyor güzel işkencen,Aşklar doğuyor bir tarafı kırık düşlerimden,Sevgi tohumları atıyorum topraklaraKarlar gibi yere serilmişim üstümden geçenlere inat,kendimden geçercesine seviyorum seni,Gözlerinin o ışıkları vuruyor ve alıp götürüyor beni başka dünyalara,Öpücük yolluyorum sana oradan çünkü sen yanımda değilsin yani gerçek dünyadasın Koskaca şehirde yalnız ben uyanığım teninin rengi olan ay gökyüzünü mavilere yani gözüne bırakırkenKaraları severdim geceleri, ne olduda gündüzleyin kalbimdeki yerini mavilere bıraktı?Aynalarım mı yoksa beni mavileştirdi yoksa kendime senin gözünle mi baktım?Yoksa sözlerimmi yeşertti o aşk tohumlarını?Bak işte aşk ağaçları meyve veirorToplamış ve yemişim onları,ömrümde görmedim böyle tadFotoğraflar yalancıdır bir güler bir ağlarÇirkin yüzümün neresini sevdin?Yoksa ışıldayan gözlerin yüzümü başkamı görüyor? Beni koysan cennete sorarım nerde Şeymam diye Rengarenk açmış sevgi çiçekleri hatırlatır bana kışın baharıBen beni ben olduğum için sevdim Bana seni seviyorum de bir ömrümü sana sevgi vermeye adıyım Zamanı unutturdun bana yanlış olmasın herhalde yirmi birinci yüzyıldayızsana çarpan karaları bana yolla sana kıyamam Seni tanımayan tek bir hücre bile yok vücudumda Yaşadıklarım bir daha olmayınca kalbim yanıyor mum gibiAh!!! Mumum bittiSeni sonsuzluk buluşması kadar çok sevdim,Attığım tohumlar ağaç oldu bakGüldeki kırmızı her zamankinden daha kımızıMücadelem aşk denizinin en dibinde batmış bir hazine gibi duran ebedi ve bekalı sevgiyi bulmamKarlar gibi yağıyor gökten hoşlanışlar sevgi ırmaklarına dökülüyor suyu çoğaltıyor o ırmaklar ki görülmemiş büyüklükteki aşkımızın olduğu denizlere dökülüyorKışın o hüzünlü ve mavi yüzünü bana masmavi yaptınGönlünün içindeki aşk şehrine,toprak olmuş serilmiş Gök 0lmuş gizine almış,Melek olmuş korumuş,Kar olmuş yağmış,Güneş olmuş ısıtmış,Ay olmuş yansıtmış,Dağ olmuş yükselmiş,Ağaç olmuş meyve vermişim Bir gün ahrete göç etmeye hazırlanırken,sevi cem yine seni deli gibi ve göçe cem tüm günahlarımla orada da seninle olmak için yalvarıyorum Allah(CC)'Ye Birde bunları senin düşündüğüne inansam (Gözleri ışıldayan mavi meleğime,Beni Hiç ellere verme ! ! !) |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariKafanı carp , kapıyı carpma “Kapıyı hızlı çarpıp çıkma Geri dönmek zorunda kalabilirsin” demiş büyüklerimiz “Kapıdan kapıya değişir” diye düşünebilirsiniz Değişmez aslında Bazen öfke, hırs ya da intikam, kalbinizi kapının çarpma hızından daha hızlı çarpar Sevgilinizi, işinizi ya da en iyi arkadaşınızı terk ederken çarptığınız kapılar aynıdır Hepsinde geride bıraktığınız insanlar vardır Onları “sizsizliğe” mahkum edip mutlu olurken, farkında olmadan kendinizi de onlardan “eksiltmiş” olursunuz Bazen çarpma öncesinde “neden” sorusu gelir Gelmezse bilin ki çarptığınız kapı bir daha size hiç açılmayacaktır Hayat politika gibi değildir Pişkinlik ve yüzsüzlük kaldırmaz Pişmanlığa bile esnekliği çok azdır Terazisi, “çıkarlardan” çok, “duygularla” tartar Kefenin birine kırık bir kalp koyduğunuzda, diğerine ne koyarsanız koyun dengelemez Kalp cam gibidir Kırıkları yapıştırsanız da izleri yok edemezsiniz Sevgilinizi, “sevgisizlikten” değil, “bencillikten” terk ediyorsanız, bundan sonra çarpacağınız daha çok kapı var demektir Her “çarpıntı” hayatınıza attığınız bir çarpıdır Bu çarpı, matematikteki görevini üstlenip “artırıcı” etki yapmaz Görevini, “eksi”ye devreder İşyerinizi, yeni bir iş bulduğunuz için terk ediyorsanız, kapıdan girerken verdiğiniz sözleri hatırlamanız gerekir Kimse hayatını aynı işyerinde geçirmek zorunda değilse de, sözlerini tutmak zorundadır Tabi bu sözleri tutmak kendi elinde olduğu sürece Yasal zorunlulukları bir kenara atın Patronun sizi Pazartesi çağırıp, Salı günü atma lüksünü de Patron sizi gönderirken, geride kalanların durumundan çok kurumun devamlılığını düşünür Kurum yoksa iş de yoktur Hedeflenen satışa, kara ve verimliliğe ulaşmadıkça Pazartesi-Salı döngüsünden sıyrılmak da mümkün olmaz Siz giderken durum biraz daha farklıdır Sevgilinizi terk etme nedeniniz işiniz için de ortaya çıkarsa “çarpı” işaretinin “eksiltici” etkisi bir kez daha devreye girer Elinizdeki işleri devretmeden, geride kalanları zor durumda bırakarak “çarparsanız” bu kez birden çok kişiyi hayatınızdan eksiltirsiniz En iyi arkadaşınızı terk ediyorsanız vay halinize Kaç kişinin “en iyi” arkadaşı vardır? “En iyi” arkadaşı edinmek kaç yıllık emek ister? “Kaç yılda” edinilen “en iyi” arkadaş, “kaç saniyede” harcanır? “En iyi”nin boşalttığı yeri doldurmak için kaç tane “iyi” gerekir? Kapıları çarptıktan sonra kafayı çarpmamak için düşünmekte fayda var |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariÖğrendiğim bir şey var yaşadıklarımdan Bir yarım aklım vardı / onu da leylekler kaptı Kemikleşmiş laflar hep sıkmıştır beni yarım yarım yamalak düş gibi önüme serilirler Neden asayım ki yıldızları gök yüzüne ve neden saçlarım yalnız kalsın Bazen dolaşırım yalnızlığımın dar sokaklarında Köşe başlarından kuyruk sallayan kedilerin bağırtıları gelir kulağıma, üşürüm kendimle, kendimce Bir sokak lambam bile yok, puslu ışığı altında sevgili öptüğüm Bir kaldırım taşı, ayak izlerini süreceğim Aslında çöpten ekmek toplayan bir kimsesizim bile yok ve elleri çamurlu dilenci çocuklarım Yalnızım yani anlacağınyalnızım içim buruk, göz bebeklerim kırmızı İki kere ikinin dört ettiğini söylüyorlar bana İnanmıyorumaslında inanmak istemiyorum, nasıl bu halim mi dört! Kendime suskun düşler satın alıyorum gecelerden Borç hayli kabarık, ser sefil umutlarımın kara kaplı defterindeödenecek ama kim bilir belki hemenbelki de yarınöbür gün Hekimde kesilmişim kendi kendime; tedavisi zor hastalıklarla uğraşıyorum ciğerlerimdeNe yani, öksürmüşsem, kan damladıysa dilimin ucundan şiirlerimeve ben isyansam göbeğime bağladığım taş misaliisyansam diyorumyaşanmayan aşklar misali Geri dönüşler yok bu yolculuklarda, her an bir inziva karargahı gibi sığındığım merdiven boşluklarıGelen geçen yok, yağmurlar bile ıslatmıyor eskisi gibikurumuşum, kirlenmişim Yalan gibi Şimdi bir uçurumun kenarında olmak vardı, kimsenin olmadığı koca yamaçların sırtından bakmalı en diplereMendil sallamalı uçurum çiçeklerinerüzgar bir başka esmeli, intiharı düşünmeli özgürce Gidilmiyor yalnız, oysa ellerinin o sıcaklığı, avuçlarındaki ıslaklıktan kayıp düşmek vardı ya bu sonsuz kuyularao da olmadı Yanlış zamanların getirdiği iki damla göz yaşı gibi ağlamaklı bir iki kelime düşseydi ya bağıra bağıra gönül bahçemeo da olmadı Aslında *öğrendiğim bir şey var yaşadıklarımdan* hayat ne seni ne de beni güzelim Yormadı Yoramadı! |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariÖleceğim Uğrunda Yırtılan bir mektup gibi ellerim Kenarından ateşe verilmiş, ömrün yakamozuna akseden silik satırlar arasında yanıyor yürekParmak uçlarında küle dönecek ve küllerin de yeniden kendini yaratacak bir sevdanın çığlıklarıdır, alevine nefesini rüzgar yaptığın yanışKoklama bu gülü / yandı ki yandığının resmidir sana bıraktığı tek gülüş Şehrimin sokaklarındayımFaydasız çamurların göğsünde akıyorumÇamur / hey çamur / sürü beniO kadının ayak izlerine bula beni Karanlık ki yamandır bu şehir de / Öksüzlüğün nefesidir sokaklarda ışıyan kedi gözleriSaat her on ikiyi vurduğunda gördüğüm çakmak bakıştır penceremde ki yıldızKedi / nankör kediKaranlığın karnını delen bakışlarınla onun gözlerine taşı beniÇırpınışım kalsın kan kızılı hasretlere hediye Yürüyorum / adımlarım dipsiz kuyulara atılan taş gibi / derinden gelen uğultularla yankılanıyor sokaklarımın sarı odalarındaEylül rengi bir gece yaşıyorum, resmini tırnaklarımla çizdiğim taş duvarlardaDuvar / katil duvar, aç yolumuAç ki özgürlüğümü bulayım / ona koşayımSonra gülüyorum / güldükçe seni görüyorum Geç fark ettim gökyüzünün hırçın bakışlarınıÖyle sert / öyle dolu kiİçine gömük biriktirilmiş hırs küpü patladı patlayacakBir kadın doğuyor karanlığın bağrındanYüzünde saflığın en beyazıYırtıyor gökyüzünün hamile karnınıBana gülüyorKadın / Aygel kadın / doğ kadın / ışığınla beni sar kadınSevişelim kadınGeceye ihtiras çığlıkları atarak, öpüşelim kadınGülüyorum / güldükçe seni görüyorum Soğuk / ayazın karısı soğukIsıt beni / üşüyorum Avuçlarım ıslak / bağrım ıslak / gözlerim ıslakağlıyorumAğlarken gülüyorum / güldükçe seni görüyorum CaddelerdeyimAteş böcekleri gibi kaçışan trafik ışıkları yollarıma düşüyorGitmek istiyorumTaksi / hey taksi Gider misin onun olduğu yereDöner mi tekerlerin yar yar diyeSöyle taksi / param olmasa bile götürür müsün beni sevgiliye? Kendime gülüyorum / güldükçe kendimde seni görüyorum Öyle titriyor ki dudaklarım, sormabuzdan makyaja bulanmış teninde har’a değen çatlak topraklarSen de güneş / sen de ateşin en yıkamışı biliyorumAteş / gel ateştenimde yan / ben de yankül et bu içimde yeşerttiğim ormanlarıKurut retinam da dalgalan fırtınalı tutkuları Yürüyorum / yürüdükçe seni hissediyorum Hüznün en güzel şekli yüzünü arıyorumYumruklarımı sıkıyorum / havaya sallıyorumRüzgarla dövüşüyorumTers esme diyorum rüzgar / ters esmeSen estikçe ben senden uzaklaşıyorumRüzgar / nemrut rüzgarYanıma gel / benimle yürü / al beni / kat beni peşineSonra da rüzgar, ne olur? çak beni o kadının döşüne Berbatım / berbatım bu geceDevrik kadehler gibi dönüyor başımDal ucunda yaprak, düştüm düşeceğim gecenin tam ortasınaBir cinayet gibi meçhul kokacak tenimKimliksiz / kimsesiz / sahipsiz bir yürek konacak adımÖylesine sessizce, çıkar mı bu sevda bir namazlık saltanatın tahtına Biliyorum Bu yolun sonunda Sana kavuşmak Sana karışmak Kurşunsa da Elin elime değdiği anda Öldür beni, Yoksa ben öleceğim bu uğurda Öleceğim uğrunda Telif : Levent Saral |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariBen Derdimi Kime Anlatayım Benden yazmamı istiyorsun günlerdir Tek kanatlı solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim Sana neyi anlatayım? Ruhumu yaktıktan sonra artık damarlarımda dolaşan sensizliğin tenimi yakan acısını mı? O acıyı uyutsun diye sığındığım ama sevgini orda da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüzgarları mı? Odamın tavanındaki, yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin o sonsuz çatlakların altında, sen diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümleri mi? Gözlerinden özgürlüğe akan mavi nehirlerde boğulduğum canım sevgilim, söyle; sana neyi anlatayım? Şimdi burada değilsin Ama duyuyorsun beni biliyorum, kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur: Bak yoksun bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun; yüreğimdeki bu yıldızsız, bu dipsiz karanlık gece Yokluğun ; odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken, gözlerinde unuttuğum dalgın gözlerim Yokluğun; gönül bahçenden kopartıp verdiğin için soldurmayıp kuruttuğum ve tıpkı sevdam gibi sonsuzluğa mahkum ettiğim bu kırmızı güllerin, sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar, peçetelere yazdığın şiirlerin, hediyelerini sardığın paket kağıtların, sen gidince; hala sen kokuyordur diye üzerime giydiğim ve derin derin soluduğum giysilerin Yokluğun; elinin, kokunun, soluğunun değdiği her şeyi dünyanın en kıymetli hazinesi gibi saklayan, bu yari deli, bu hayattan kopuk ruhum Kapat gözlerini ve bana bak Ben diye ne varsa gördüğün, iste o senin yokluğun Söyle, sana neyi anlatayım? Sabaha karşı çalan telefonumun ucunda "ne olur bana hayattan daha kötü davran" diye diye sayıklayan o kırgın, o kendine çarpan sesi mi? Yüzünde yara izleriyle gelirdin bana Vücudunun her yeri morluklar içinde gelirdin O solgun, o savrulmuş teninde açan mor renkli kötücül çiçeklerle ağlatırdın beni Hayal kırıklıklarıyla örselenmiş ruhunu, acı bir sevdanın gölgelediği gözlerini alır gelirdin Ben sana tutkundum, sense vücudundaki o morluklara O hep çok uzağımdaki, yüzü bir başkasına dönük aşkını anlatırdın Dehşetle izlerdim seni Bir annenin karşılıksız şefkatiyle dinlerdim, tek söz bile etmeden Sarardım yaralarını; o morlukların ve yara izlerinin acısını dudaklarımla alır, yokluğunda kanayan kalbimin karanlık odalarında saklar; elinin, kokunun ve soluğunun değdiği her şey gibi onları da biriktirirdim Ve sonra giderdin Beni, ay ışığının rutubet kokulu duvarlarına vurduğu, tek odalı sensizliğimde aşkımla, deliliğimle, bu hayata hep yabancı ruhumla bir başıma bırakır; masanın üzerine senin için bıraktığım o tek sigarayı yakar ve giderdin Şimdi benden sana hayattan daha kötü davranmamı istiyorsun Sırf sana, seçimlerine ve hayatına duyduğum saygıdan "Neden biraz olsun kendine merhamet duymuyorsun" diyerek seni koruma hakkını bile kendinde görmeyen bu yaralı ruhumdan sana kötü davranmasını istiyorsun Her gece sen diye koynunda uyuduğum ölümün o soğuk nefesi, gözlerimi kapatmadan önce, artık şahidi olduğum hayatının vücudunda bıraktığı o yaraları, morlukları, savruluşları iyileştirmesi için, seçimlerinle mutlu olman için Tanrıya dualar eden benden, sana kötü davranmamı istiyorsun, öyle mi? Şimdi burada değilsin Ama beni duyabiliyorsun, biliyorum Kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur Bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var Aşk Hala yüzünde taşıdığın o derin, o bir türlü iyileşmeyen yara izin değildir sevgili O iz hırstır, o iz bencilliktir, o iz sana değil kendine tapan bir ihtirastır O iz senin o sonsuz ve hep kendini kanatan merhametin gibi değil O iz sen gibi değil sevgili Sen hep sana hayat kadar kötü davrananları sevdin Sakin benden de bunu isteme ne olur, yapamam Sen beni hiç tanımadığın bir kentin tek odalı ve rutubet kokan bir evinde, aşkıma ve ölümüme bıraktın Beni soluksuz, umutsuz, sensiz bıraktın Benim o kırılgan öfkem yalnızca kendi yüreğimi kanattı; senin yüzündeki o kutsal ama o artık durmadan kanayan ışığı değil İsyanlarımın çığlığı bu kimsesiz ömrüme saplandı hep; senin özgürlüğüne değil Fırtınalarında sürüklendi aşkımız Korkularının, yaralı geçmişinin, savruk benliğinin dalgalarında beni kaybedip kaybedip sonra yeniden buldun Seni hep uzaklara çağıran o yalnızlık rüzgarının alabora ettiği parçalanmış düşlerini yeniden topladım sensizlik sürgünlerimde Kanayan sevdamı, vurgunu olduğum yüzündeki o kutsal ışıkla sardım Sığındığım bu huzurun bedelinin hayatımla ödedim hep Bilmediğim yollardan geçtim kanatarak kendimi Ve şimdi sorular cevaplarını buldu Sükunetin ve güvenin o bilge dinginliginde süzülüyor aşkımız Artık, biliyorsun ki; sevgimin inadı hiç kırılmayacak Yüzümde gördüğün, o bu dünyaya ait olmayan iyilik ve en zor anlarımda çıktığını söylediğin o "yasadışı gülümseyiş" bir kez olsun sönmeyecek Benim sonsuzluk meleğim, affet ama, bedeli ebedi sensizlik olsa dahi sana hayattan daha kötü davranmayacağım Günlerdir sana yeniden yazmamı istiyorsun benden Sana neyi anlatayım; "Her sarnıç küflü bir yağmuru, Her sevda bir ayrılığı yaşar" --->: Seçme Deneme Yazilari frmacil sayfa 2iki --->: Seçme Deneme Yazilari |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariMeleğim olanlar ve yaşanılanlar,hissedilenler biraz garip ama sanırım özel olmanın tek sebebini bu tek cümleyle anlatabilirim ben senin dünyevi başarılarınla değil, seninle ve yüreğindekilerle ilgileniyorum!!! sen gerçekten ne istiyorsan ben gerçekten onu isterim benim mutluluğum senin özgürlüğünde itaatinde değil bunu sakın unutma bazen bir bakış fırtınalar koparır orda yürekte yani bazen yalnızlığın ayak sesleri duyulmaya başlarbazen sıcak bir tebessüm anımsanır geçmişten,bazen oraya akan gözyaşları nehir olur taşar dingin bir liman gibidir gece oysa ve sığınmamıza izin verir ama yinede ne kadar kaçabilirizkendimizden ne kadar saklayabiliriz içimizde biriktirdiklerimizi? peşimizden gelmeye bize acı vermeye devam etmezler mi geçmişin hataları, kayıpları işte hayat hafife alınmayacak kadar özel çünkü bir kez yakalıyoruz onu ve nasıl yaşayacağımıza biz karar veriyoruzher ne kadar farklı yollar sunulsa da,dağıtılsa da ve ben ne kadar uzakta olursan ol tek bir yolu seçiyorum senin gittiğin yol ve seninle gidebileceğim o yol “ meleğimsin ” bunu hiçbir zaman unutma ve anlamı da senin gibi ve sadece sana özel Telif : Özge rona |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariBeni Bensiz bırakma Tek kanatlı,solgun düşlerimi,yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim SANA NEYİ ANLATAYIM?"EVET YANLIZIM Sadece bunu söyleyip susmak isterdimEbediyyen susmak Çünkü canım acıyor Konuştukça,arzuladıkça,özledikçe,en kötüsü yaşadıkça canım acıyor" Ruhumu yaktıktan sonra şimdi de damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı?O acıyı uyutsun diye sığındığım,ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı?Odamın tavanındaki yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin,o sonsuz çatlakların altında ,sen,diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümlerimi mi? Şimdi burada değilsinAma beni duyabiliryorsun,biliyorumKapat gözlerini benim için ve dinle n'olurÇünkü bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim varSeni ait olduğun çevre için değil,bana ait olman için değil,karşılığında beni sevmeniz için değilSadece sen olduğun için sevdiğimi söyleyebilseydim Ne zaman sevgine acıksam kendi kalbimi yedim Kendi etimiAşkımıRuhumu yedim "YÜREĞİMİN EN SAKLI YERİNDE YALNIZCA SENİN ELİN DOLAŞMIŞTI" Seni yollarca,şehirlerce uzağından sevdim Seni kelimelerce,şiirlerce yakınından sevdim Seni,dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp yazdığın mektuplarca sevdimSeni umutsuzca,beklentisizce,hayallerce sevdim uzağından Zamanla kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim içinUnutmanın en ağırı unutamadan unutmaktırSeni sonsuza kadar kaybetmek,kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için Anlamadın mı artık,varlığım sana acı vermek iin değil,sadece seni sevebilmek için yaşadım benHala seninle geçireceğim anların telaşıyla ,tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimiSeninle geçen zaman bir daha tekrarı mümkün olmayan,doğaçlama bir melodi gibi benim içinSanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorumÖyle birikmişsin ki içimdeSeni yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değilİçime çektikçe çoğalıyorsun sevgili "Sevgilim,beni bensiz bırakma olur mu?Çünkü sen nereye gidersen git,ben oradayımBenim başka gidecek bir yerim yok Benim senden başka gerçeğim yokSende yaşıyorum ben sadece Senin kalbinin topraklarında yaşıyorum benBeni bensiz bırakma olur mu" |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariERTELENEN ANLAR Neleri nelere değişiyoruz? Değer mi acaba diye durup düşünmeden Sevdiğimiz için gecenin ikisinde yol kat edilmiyorsa, uyku tatlı geliyorsa Hangi zamanı kimlerden çalıyoruz, çantada keklik gibi gördüklerimizden mi? Şu saati kurma işini bir türlü ayarlayamıyorum On dakika erkene kursam, onun verdiği rahatlıkla süre daha da uzuyor Vaktinde kursam telaşa kapılıyorum Çareyi buldum! Uyumak uğruna kahvaltısızlık Yolda elime alacağım kuru bir poğaça ama on beş dakika fazla uyku Hayal etmiyor değilim şöyle beyaz örtülerde domatesli, peynirli, ballı kahvaltıyı ama İşe gelince telaş eder dururum, yapacaklarımı düşünmekten arkadaşlarıma esaslı bir günaydın diyemem Ne kaybettirir bana beynimi onlara verip, gözlerinin içine bakarak bir günaydın demem? Ya da nasılsın derken seni gerçekten umursuyorum ve nasıl olduğunu merak ediyorum hissini ona belli etmem? İşler mi durur? Kaç dakika kaybettirir bunları yapmak bana? Annem aradığında 'işteyim şu an, bunları burdan konuşamam, akşama evden ara' dediğimde Akşam aradığında ise gündüz endoskopiye gittiğini, beni yanında istediğini söylemek için aradığını işitmek İşten eve gelip bir telaş yemeği yetiştirmeye çalışırken bütün gün beni özleyen çocuğumun bacağımdan çekiştirip bana sarılmak istemesi "Hayır, yavrucum, şu an sana sarılamam, yemek yetiştirmem gerekiyor Ancak her iş bittiğinde - tabii o da ancak sen uyuduğunda, sen bilmem kaçıncı rüyanı görürken- seni öpebilirim" demem Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım yemeğe davet ettiklerinde bunun kahrolası bir toplantıya denk gelmesi, ama onların gitmesi Çok sevdiğim akrabamın doğum gününe sırf eşim keyif almıyor, diye sadece telefon etmem Pazar yürüyüşüne çıkmak için hazırlanırken yağmurun başlaması, 'oysa daha dün gitmiştim kuaföre, otur evde cips atıştır Yağmur mu? Vurmasın yüzüme damlaları Nasılsa daha çok yağar' demem Böyle kaç tane anı, kaçırırız hayatta? Kaçını bir daha yakalama şansını verir hayat bize? Annemizin endoskopisi kötü çıkarsa Evladımız hızla büyürken ıskaladıklarımız ve bir daha geri gelmeyen büyüme evreleri Dostlarla yapılan enfes sohbetler Aile ile yapılan her daim tat veren kahvaltılar Neleri nelere değişiyoruz? Değer mi acaba diye durup düşünmeden Sevdiğimiz için gecenin ikisinde yol kat edilmiyorsa, uyku tatlı geliyorsa Hangi zamanı kimlerden çalıyoruz, çantada keklik gibi gördüklerimizden mi? Ne kadar ilgilenmesek de, ne kadar az zaman ayırsak da, nasılsa yanımızda olacaklarından emin olduklarımızdan mı? Ya o keklikler bir gün keklik olmaktan bıkarsa Ya onlar, 'al, istediğin hayatı sen yaşa Ne olursa olsun biz arka fonda yokuz' derlerse? Ya, 'her şeyi sizler için yapıyordum' yalanı ile baş başa kalırsak? Ya Ya yağmurun bir daha yağdığını göremezsek?!! |
Seçme Deneme Yazilari |
10-24-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Seçme Deneme YazilariBİR ÖLÜMÜN ÖYKÜSÜ Zaman gece yarısı,dışarıda fırtına ve yağmurbense ıslak gözlerimle buğulanmış cama ismini yazıyor ve seni düşünüyorumHani bir şarkımız var ya;işte onu söylüyor ve belki gelir diyorumO anda ' Hayatım ben geldim' diyen bir ses duyuyorum ve karşımda SEN' Birtanem hasretine daha fazla dayanamadımSana senin olmaya geldim'diyorsunSeni kollarımın arasına alıyorum ve o aşka,hasrete susamış dudaklarını öpmek için uzanıyorum ki;kahrolası gök gürültüsü buna engel oluyorAnlıyorum ki gördüklerim ve öpmek için uzandığım kız gerçek değilMeğer hayal görmüşümBi anda seni hayallerimden bile ayıran o gökgürültüsüne isyan etmemek için kendimi zor tutuyorumVe o anda hırsımı almak için yumruğumu kaldırıyorum önümde duran o buğulu camaTam vuruyorum ki,bir anda duraklıyorumElim gitmiyorÇünkü o buğulu camda ismin yazıyorduİşte o anda içimden bir şeylerin akıp gittiğini hissettimanladım ki;meğer seni cama değil de kalbime yazmışımİşte seni böyle severken hayallerimde bile sana kavuşamamak be ni çıldırtıyoriçimdeki hasreti bir türlü atamıyorum kiO anda tekrar 'Hayatım ben geldim' diyen sesi duyuyorumBu sefer heyecanlanmıyorumTekrar arkamı döndüğümde hayalinle karşılaşırsam dayanamamArtık gücüm tükeniyor,ama o ses yineleniyordu'Duymuyor musun?tatlımSana senin olamaya geldimo camın önünde ne yapıyorsun'diyen bir ses ve gözlerimden akan yaşı silen bir çift el'Bakıyorum ki bu defa hayal değil gerçekVe sana sarılmak için kollarımı uzatıyorum ki ikinci bir gök gürültüsü buna engel oluyor ve bir daha anlıyorum ki yine hayal görmüşüm Artık bu sefer yumruğumu kaldırıp var gücümle cama indiriyorumElimden akan kanlar camda yazılı isminin üzerinden akarak iniyorduCanım yanıyorAma bedenim değil,kalbim yanıyorduYavaş yavaş gücüm tükeniyor,acı veriyorduElimden akan kanlar kalbimi yavaş yavaş suluyarak beni bitiriyorduBense o anda' Seni SeviyorumNe olur gelDaha fazla acı çektirme'diyerek haykırıyordumher ne kadar sen bana acı çektirsende ben son bir defa elimden sızan kanla buğulu cama birşeyler yazmaya çalışıyorum - < SENİ SEVİYORUM > - MEHMET MÜNİR ŞAVLI |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|