Prof. Dr. Sinsi
|
Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış
Eski Anadolu Dillerine Toplu Bir Bakış
Ölü diller hakkında bize bilgi veren kaynaklar, tamamen yazılı belgelerden ibarettir Bu belgeler iki ayrı yazı sistemi göstermektedir: Çivi yazısı ve Hiyeroglif Çivi yazısı, bilgimizin temelini teşkil eden kil tabletlerin yazıldığı dillerin kullanmış olduğu sistemdir Hiyeroglif yazısı ise, genellikle taş eserlerdeki, mühürlerdeki ve nadiren de keramik kaplardaki yazıtlarda görülen dilin sistemidir Anadolu’ ya yazı MÖ 2 binin başlarında Asurlu tüccarlar aracılığı ile gelmiştir Ve yazılı kaynaklar da ilk bu tarihlerde ortaya çıktığı için daha önceki bin yıllarda Anadolu’da hangi etnik grupların yaşadığı ve hangi dillerin konuşulduğu hakkında doğrudan bir bilgiye sahip değiliz MÖ 2 bine ait olan Boğazköy kaynaklarına göre MÖ 3 bin yıllarında Orta Anadolu’da Hattice konuşan bir halkın varlığını kabul etmek gerekmektedir Hattice’nin kaçıncı bin yıla kadar geriye gittiği hakkında bir bilgi bulunmamaktadır
Yazılı kaynaklara göre, Eski Anadolu dillerini iki ayrı bölümde toplamak mümkündür Birinci bölümde, MÖ 2 binde Anadolu’da yaşamış olan dillerden Hititçe, Luwice (çiviyazılı Luwice metinler ile hiyeroglif ve yazılı dil anıtları, Hiyeroglif Luwicesi), Palaca ve Hurrice yer alır İkinci bölümde ise MÖ 1 bin yıllarında Anadolu’da yaşamış belli başlı dillerden olan Urartuca, Frigçe, Lidce, Karca, Likçe ve Sidece yer almaktadır MÖ 2 binden 1 bine yazılı kaynaklar halinde intikal eden ve 1 binde de yaşamını sürdüren tek dil Hiyeroglif Luwicesi (eskiden Hiyeroglif Hititçesi) denilen dildir Luwice Eski Anadolu’da yaşayan diller arasında ömrü en uzun olan dildir
Anadolu’da şimdiye kadar yapılan kazılar, MÖ 2 bine ait yazılı belge veren iki büyük merkezi meydana çıkarmıştır Birinci merkez eski Asur tüccarlarına ait, 10 000 Asurca yazılmış belge veren Kültepe, ikincisi ise bu sayının bir misli kadar Hititçe, Palaca, Luwice, Hurca ve Hattice tabletin ele geçtiği Boğazköy’dür Bunların yanında, Alişar Alaca, Tarsus ve Sultantepe’de de azsayıda tablet bulunmuştur
Kültepe (Kaneş) Karumu’nun II İskan katından elde edilen tabletler eski Asur tüccarlarının ticaret arşivlerine aittir Bulunan iş mektupları ve belgeleri sayesinde buluntu tabakalarının tarihlenmesi, Asurlu’ların ticari faliyeti ve Anadolu halkı ile nasıl geçindikleri hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır Burada edebi metinler gayet azdır Bu metinlerin yazılmış olduğu sistem, tüccarlarla birlikte ortadan kalkmış ve sonradan eski Babil duktus’unu (yazı biçimi) kendilerine mal eden Hititliler tarafından kullanılmamıştır
Mö 2 bine ait yazılı belge veren ikinci büyük merkez olan Boğazköy ‘de ilk tablet buluntu yeri Büyükkale’nin batı yamacında satıh buluntusu olarak elde edilmişlerdi Belgelerin konuları bakımından gruplandırmaları da, bize, bulunan arşivlerin yalnız siyasi veya dini mahiyette mi olduğunu, yoksa her türlü mevzuda belge ihtiva eden bir çeşit kitaplık mı olduğuna dair kesin bir belge verememektedir Boğazköyde İkinci tablet buluntu yeri, Aşağı Şehir’de Büyük Mabed’in doğu magazinidir Buranın Kültepe’de olduğu gibi, tabletlerin tahta raflarda muhafaza edildiği bir arşiv olduğu anlaşılmaktadır Her iki buluntu yerinin metin içeriği bakımından farkı yoktur
Üçüncü buluntu yeride, Büyükkalenin batı eteğinde Mabed alanı dışında kalan bir kesimdir Burada çıkan belgeler ise, “sözlük”ler yani Sümerce ideogramları, bunların Akadça okunuşları ve Hititçe karşılıklarını veren kelime listeleri; bayramlar ve ölüm rituelleri ile ilgili metinlerdir
Boğazköy’deki diğer buluntu yeri, Büyükkale’nin güney kısmında 1931’den 1933 yılına kadar yapılan kazılarda meydana çıkan “A” binasıdır Tabletlerin, Boğazköy’de Kültepe’de olduğu gibi kaplarda saklandığına dair herhangi bir emare bulunamamıştır Buna karşılık, tabletler üzerindeki kesif yangın izleri, bunların yanan tahta ile direkt temasta bulunmuş olduğunu, dolayısıyla tahta raflar üzerine sıralanarak muhafaza edilmiş olduklarını belli etmektedir Metinlerden çiviyazısı belgelerin kil tabletlere yazılmış olmasına rağmen, önemli vesikaların günümüze kadar gelemeyen madeni levhalar üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır Gene metinlerden çıkardığımıza göre, elimizdeki kil tabletlerden rituelleri ihtiva edenlerin önce tahta müsveddelerinin yazıldığı anlaşılmaktadır Bunlar sonradan yazılı kalıntılar için daha emin bir şekil olan kil tabletlere geçirilmiştir Anadolu’nun iklimi dolayısıyla bunlardan hiçbirisi elimize geçmemiş, yalnız “tahta tablet” ve “tahta tablet katibi” terimleri günümüze kadar gelebilmiştir
Hiyeroglif sistemin daha kursiv bir şekline Kargamış’ta bulunmuş bir pithos parçası üzerinde ve Asur’da meydana çıkarılmış kurşun şeridlerde rastlanmıştır Bu husus bize hiyeroglif yazı sisteminin günlük hayatta da basitleştirilerek kullanıldığını göstermekte ve Mısır Hiyeroglif anıtları yanında, gündelik yazışmaların sistemi olan hieratik ve demotik yazıları hatırlatmaktadır Yalnız aralarındaki fark , yazıldıkları dillerin birbirlerine benzemeyen tabiatı ve Anadolu’daki sistemin, Mısır’dakine nazaran resim-yazı’dan daha da uzaklaşarak stilize hale gelmiş olmasıdır Anadolu’da görülen Hiyeroglif yazısının dili, ilk defa Hititçe olarak vasıflandırılmıştır Fakat daha sonra bu dilin luwice’ye daha çok benzediği görülmüş ve “Hiyeroglif Luwicesi” terimleri üzerinde durulmaya başlanmıştır Mısır Hiyeroglifleri’nde ve Babil çiviyazısında olduğu gibi, bu yazıda şu üç elemandan oluşur: İdeogramlar, fonetik işaretler ve pre- ve postdeteminatif’ler Anadolu dil grubuna dahil edilen diller, Likçe ve Lidce hariç çiviyazısını kullanmışlardır
Hint-Avrupa dillerinin Anadolu grubu Hititçe, Palaca, Luwice, Hiyeroglif luwicesi, Lidce ve Likçe’den meydana gelmektedir MÖ 1400 ile 1190 yılları arasındaki İmparatorluk dönemine ait ilk örnekleri de bulunan Hiyeroglif Luwicesi, MÖ 1200 ile 700 yılları arasına tarihlenen ve esas olarak Güney Anadolu ve Kuzey Suriye’den sağlanan dağınık yazıtlar ve mühürler üzerinde bulunmuştur Likçe ve lidce ise, MÖ 600 ile 200 yılları arasında yer alan alfabetik yazı niteliğindeki metinlerden bilinmektedirler Güney Anadolu’da ko’uşulmuş olan Karca’yı da Sidece gibi az sayıda örnekleri belgelenmiş olan Pamphilya ve Psidia dilleri ile birlikte bu listeye eklemek yerinde olur Doğuda Van Gölü civarında MÖ III ve II bin yılın Hurca’sının yerini, MÖ I binyılda kendisine akraba olan Urartu dili aldı Bu dillerin her ikisi de, kesinlikle Hint-Avrupalı değildir
Hatti dili Hitit çiviyazılı metinlerde Hattili olarak görülmektedir Hatti dili, Kızılırmak kavisinde ve daha kuzey bölgelerde konuşulan substratum dillerinden bir tanesidir Hint-Avrupalı Hititlerin gelişinden önce burda yaşayan dil, Hatti dili idi Hitit metinlerinde, Hititli katipler tarafından yazılmış Hatti dili ile ilgili bölümler bulunmaktadır ve bunlar daha çok dinle ilgili konuları içermektedir, yani ritüeller, büyüler, ilahiler, münacatlar ve mitoslardan meydana gelmektedir Yeni Hitit devleti (MÖ 1400-1190) süresince Hatti dilinin ölü bir dil olduğu belirgin bir şekilde kendini göstermektedir Hatti dili bir Hint-Avrupa dili değildir Yapısında ve işleyişinde, prefix’lere geniş çapta yer veren bu dilin de akrabaları bulunamamış ve bu da Sümerce, Kassit dili, Elamca, Hurca ve Urartuca gibi izole bir dil olarak kalmıştır Hititçe’de ve Palaca’da Hatti etkisi görülür ancak Luwice’de görülmez Buna sebep, Kızılırmak kavsi içinde konuşulmuş olduğu sanılan Hatti dilinin güneyde kalan Luwi bölgesi ile olan coğrafi uzaklığı olsa gerektir
Hitit dili Boğazköy-Hattuşa devlet arşivinde korunmuş olan yaklaşık 25 000 tablet ve tablet parçacıklarından bilinmektedir Hitit dili çiviyazılı metinlerde Nesili / Nasili veya Nesumnili “Neşa kentinin dili” olarak kendini göstermektedir Hitit dili ile ilgili ilk dilbilimsel veriler, MÖ 1900 ve 1720 yılları arasında Anadolu’da özellikle, Kayseri yakınlarındaki Kültepe Karumu’nda yaşayan Asurlu tüccarların, Asurca’nın eski lehçesinde yazılmış ticari belgelerinde rastlanan bazı terimlerinde ve özel isimlerde bulunmaktadır
Hitit çiviyazılı tabletler, Hititlerin başkenti Boğazköy-Hattuşa’dan başka yerlerde nadiren ele geçmektedir Başka bölgelerden, yani Tarsus, Alalah, Ugarit ve Amarna’dan dağınık örnekler bulunmuştur Metinlerin çoğunluğu, kehanetler, ilahiler, dualar, söylenceler, ritüeller ve bayramlar gibi dini konularla ilgili olmasına rağmen, bu arşivler, tarihi, politik, yönetimle ilgili edebi ve yasal özellikteki konularla da ilgilidir Çiviyazısının, MÖ 1650’den hemen sonra, Eski Hitit Devleti’nin ilk yılları süresince Suriyeli katiplerin, Suriye ve yakın çevresinden Hitit başkentine gelmeleri sonucu Anadolu’ya geçtiği de söylenebilir Yabancı devletlerle yapılan anlaşma ve yazışmalar için Akadça, bu dönemin yazışma ve diplomasi dili olarak kullanılmıştır Hititçe çiviyazısı asyro-babilonik veya Akad çiviyazısının bir türevidir Ve onlar gibi bünyesinde üç cins işaret bulunmaktadır Bunlar, hiyeroglif yazısında değindiğimiz fonetik işaretler, ideogramlar ve determinatif’lerdir
Hitit çiviyazılı belgelerde Palaumnili olarak görülen Palaca, kuzeybatı Anadolu’daki Pala (belki de Grek dönemindeki Blane) bölgesinin dili idi Eski Hitit Devleti süresince Pala, Luwiya ve Hattuşa, Hitit topraklarının Anadolu’da kalan üç büyük eyaletini oluşturuyordu Palaca bir Hint-Avrupa dilidir Pala dili ile ilgili kelimeler, yetersiz olmalarına rağmen, özellikle isim çekim eklerinde, demonstratif ve relatif formlarda, enklitik zamirlerde ve fiil sonlarında görülen benzerlikler, Palaca’nın Hititçe ve Luwice’ye yakın akraba olduğunu doğrulamaktadır
Anadolu’nun Güney kıyılarında konuşulmuş olan Luwi dili, üç büyük dönemden –yani Hitit İmparatorluk (MÖ 1400-1190), Geç Hititler (MÖ 1190-700) ve Likçe yazıtlar (MÖ 400-200) – gelen belgelerden bilinmektedirler Luwi dilinin bu değişik zaman birimlerine ek olarak, yazı sisteminde ve diyalektlerinde de bir farklılaşmaya rastlanmaktadır Bu fark, kendini yazıda, Mezopotamya kökenli çiviyazısı, Anadolu hiyeroglifleri ve Grekçe’den türemiş olan alfabede göstermektedir MÖ 15 Ve 14 yüzyıllarda iki ayrı diyalektin, yani alfabetik Likçe’nin habercisi sayılan bir Batı Luwi diyalektinin ve bir de Geç Hitit Şehir Devletleri döneminde kullanılacak olan Hiyeroglif Luwicesi’nin atası olarak kabul edilen Doğu Luwi dialektinin olduğunu gösteren delillere rastlanmıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
|