Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik Kenlter- Tavium (Tavion) Mithridation ve Danala isimli kaleleri Zeus'un tunçtan yapılmış heykeli ve kutsal alanları bulunduğundan bahseder Bunlardan anlaşılacağı üzere Tavium Galat ve Roma devirlerinde önemli bir merkezdir Galatia bölgesi MÖ 25 yılında Augustus tarafından Romanın Eyaleti haline dönüştürülür Tavium’da şu ana kadar kapsamlı kazı çalışması yapılmamıştır 1997 yılından beri yörede Avusturya Klagenfurt Üniversitesinden ProfKarl Strobel başkanlığında yüzey araştırmaları yapılmaktadır Bu çalışmalar kapsamında Büyüknefes ve çevresinde yer alan birçok köyde de yüzey araştırmaları yapılmış (Yakuplu Süleymanlı Körpeli Haydarbeyli Sağlık Dereboymul Beşerek Susuz Çamdibi Çakırhacılı Zincir Türkmensarılar Çatma Sarıfatma CihanpaşaSalmanlı vs) geniş bir çevrede antik yerleşim izleri tespit edilmiştir Araştırmalar sonunda çok sayıda seramik parçaları sütun kaide ve tamburları mezar stelleri Bizans dönemine ait yazıtlı mezar ve birçok mimari kalıntılara rastlanmıştır Geniş bir çevrede yapılan çalışmalar sonucunda şu ana kadar Kalkolitik çağdan – İslami döneme kadar iskân izleri tespit edilmiştir Ayrıca Büyüknefes Köyü’nde Strabon'un bahsettiği kaleler olsa gerek günümüzde Büyük ve Küçük Kale adıyla bilinen yerler ve küçük kaleye yakın yerde tiyatro kalıntıları araştırmacılar tarafından tespit edilmiştir Tavium Paraları Sonuç olarak Galatlar'dan önce Hitit izleri taşıyan ve daha sonra Bizans’ın toprağı olan bir bölgenin bu güne kadar devam eden yüzey araştırmalarının bir kazıya dönüşememesi yörenin geçmişini tüm aydınlığı ile ortaya çıkarmak kültür ve turizme kazandırmak açısından büyük gecikme arz etmektedir |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterTürkiye'deki Antik Kentler - Termessos Termessos Türkiye’nin en iyi korunmuş antik şehirlerindendir Antalya’nın 30 kilometre kuzeybatısında Korkuteli yolu üzerinde yer alır Denizden ortalama yüksekliği 200 metre olan Antalya dağları çevresindeki travertenlerden 1665 metre yükseklikte Güllük Dağı’nın tepesinde doğal bir platform üzerine kurulmuştur Birçok vahşi bitkinin arasında saklanmış ve sık çam ormanlarıyla sınırlanmıştır Termessos’un huzur veren ve el değmemiş görünümüyle diğer antik şehirlerden daha farklı ve etkileyici bir havası vardır Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü şehir adını taşıyan Milli Park kapsamına alınmıştır Termessos ismindeki çift “s” şehrin Anadolu insanları tarafından kurulduğuna dair dilbilimsel bir kanıt sağlar(kaldı ki anadolu çevre kültürlerden çok daha önceleri insan kültürlerine sahne olmuş ve köken olarak Yunanistan'ı gösteren aslen Avrupalı olmayan bilgi vandallarının iddialarını çürütürcesinebugüne kadar dünya rekorunu açık ara elinde bulundurup 120 adet uygarlığa beşiklik ederek dünya'nın gelmiş geçmiş yegâne uygarlık kurucusu ve taşıyıcısı olduğunu ispatlamıştır Buna rağmen aslen ve zihnen Avrupalı olmayan ve Anadolu'nun kültürel mirasını barbar devletlerce anlaşmalı olarak dışarıya taşıyan defineci dediğimiz ayak takımı vandalların "eğitilmiş" eşdeğerleri olan "yazarlarca" bu gayri aidiyetten olsa gerek hep kıskanılarak başka yerlere ait ettirilmek istenmiştir) Strabo’ya göre Pisidia halkı olan Termessos sakinleri kendilerini Slymi olarak çağırırlardı Yaşadıkları dağa da verilen bu isim sonraki yıllarda Zeus’la özdeşleştirilen ve burada da Zeus Solymes kültünün yükselmesine sebep olan Anadolu tanrılarından Solymes’den gelmektedir Termessos sikkelerinde genelde bu tanrı vardır ve sikkelere adını verilmiştir |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterHititlerin başkenti Hattuşaş’ın (Boğazköy) 85 km kadar güneydoğusunda Hattuşaş ve Eski Asur Ticaret kolonisi Kaniş’ in hemen hemen ortasında yer almaktadır Alişar Höyükte araştırmacıların en çok üzerinde durduğu konu Asur tabletlerindeki (MÖ1750) Amkuwa yazısıdır Amkuwa tanımının daha Geç Hitit yazılı kaynaklarında Ankuwa olarak (13yy) bilindiği söylenmektedir Alişar’ın tabletlerde ve kaynaklarda geçen Ankuwa şehri olma olasılığı halen güncelliğini korumaktadır 1998-1999 yıllarında Alişar Bölgesi projesi kapsamında Chicago Üniversitesinden Ronald Lee Gorny tarafından tekrar kazı çalışmaları yapılmıştır Yapılan kazı ve araştırmalar neticesinde Alişar’ın Kalkolitik Çağdan Türk Devrine kadar aralıklı olarak yerleşim gördüğü tespit edilmiştir Alişar kronolojisi Anadolu’nun kronolojisinin çıkarılmasında büyük katkı sağlamıştır Tunç Devri Hitit Frig Med Pers Hellenistik Galat Roma Selçuklu ve Osmanlı izleri taşıyan Orta Anadolu’da doğu batı ve kuzey güney geçişinde önemli bir yerleşim merkezidir |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterTürkiye'deki Antik Kentler - Metropolis İzmir ili Torbalı ilçesine 12km uzaklıktaki Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerine kurulmuştur Metropolis İonia bölgesinin antik bir kentidirOldukça verimli Strabon Ege Bölgesi'ndeki ünlü şarap merkezleri arasında Metropolis'i de saymış ve Smyrna-Ephesos yolu üzerinde Ephesos'tan 120 stadio uzaklıkta olduğunu belirtmiştir MÖIIIYüzyılda kurulan kent MÖ150 yıllarında büyük gelişim göstermiş Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuş Türklerin Anadolu'ya yerleşmelerinden kısa bir süre sonra da terkedilmiştir Smyrna ile Ephesos arasındaki antik yol üzerinde kurulan kentte ticaretin geliştiği hatta Hegesias isimli bir bankerin varlığı yazıtlardan öğrenilmektedir Metropolisli zengin yurttaşlar kentlerinin güzelliği için cömert davranmışlar; stoa tiyatro ve gymnasium gibi anıtsal yapıların yapımına parasal katkıda bulunmuşlardır Metropolis Ana Tanrıça Kenti anlamına gelir Meter Gallesia isimli Ana Tanrıça'nın tapınağının bulunduğu kutsal mağara kentin beş kilometre kadar kuzeyinde Uyuzdere mevkiinde yer almaktadır Mağara içinde yapılan kazılarda çok sayıda pişmiş toprak Ana Tanrıça heykelciği aşık kemikleri kandiller ve çanak çömlek parçaları bulunmuştur Aşık kemikleri bu mağaranın aynı zamanda bilicilik ve falcılıkta da kullanıldığını işaret etmektedir İlk Tunç Çağı ve MÖ 2 bine ait bazı çanak çömlek parçaları taş baltalar ve Hitit devrine ait bir mühür ele geçti Akropol kazılarında Arkaik döneme ait mimari ve çanak çömlek buluntularına rastlanmasına rağmen Klasik döneme ait hiçbir buluntu saptanamamıştır Metropolis kazılarında yüzey araştırmalarında ele geçen buluntular kentin Helenistik dönem sonrasında önemli bir konuma gelmiş olduğunu işaret etmektedir Özellikle mimari yapıların yanı sıra pişmiş toprak heykelciklerin yapıldığı merkez oluşundan ötürü dikkat çekmiştir Burada ele geçen buluntular heykeller ve steller de metropolis'te son derece kaliteli bir ekolün oluştuğuna da işaret etmektedir Aynı zamanda Orta Çağ boyunca da önemli yolların kavşak noktası olma özelliğini korumuştur Topraklarının verimliliği önemli yolların geçiş noktasında oluşundan kaynaklanarak da tarıma üzüme zeytine meyvacılığa hayvancılığa ve şarap üretimine dayalı bir ekonomik düzen kurmuştur Metropolis İskender'in ardından sırasıyla Lysimakhos ve Seleukoslar hâkimiyetine girdiği belirli sürelerde Bergama Krallığı'nın da bir süre egemenliği paylaştığı ve son olarak Apameia Barışı (MÖ 188) ile Bergama Krallığı'nın egemenliği altına girmiştir Kentin asıl gelişmesi de bu dönemde MÖ 2 yüzyılda Helenistik devirde gerçekleşmiştir Yoğun bir şehirleşme etkinliğinin gözlendiği bu dönemde stoa tiyatro ve bouleuterion gibi anıtsal kamu binaları yapılmıştır kent önemini korumaya devam eder eski yapıların yeniden düzenlenmesinin yanı sıra hamam-gymnasium gibi kamu yapıları ve Roma İmparatorluk geleneğinde zengin evleri de yapılmaya başlanır Bizans devrinde ise Metropolis bir piskoposluk merkezidir Kentin doğusundaki Araplıtepe mevkiinde Erken Hıristiyanlık dönemine ait 40x20 metre boyutlarında apsisli ve 3 nefli bir kilise bulunmuştur Bu dönemde savaşlar ve ekonomik nedenlerden dolayı küçülmeye başlayan kente bir Bizans kalesi inşa edildi Laskarisler (13 yüzyıl) dönemine ait kalenin sur duvarları Helenistik stoa ve bouleuterion yapılarına zarar verecek şekilde devşirme malzeme ile yapılmıştır 14 yüzyılın başlarında Aydınoğulları Beyliği'nin egemenliğine giren kent Osmanlı devrinde Evliya Çelebi'nin yazdığına göre `Kızılhisar' adıyla bir kaza durumuna geldi 19 yüzyılda İzmir-Aydın demiryolunun inşası ile Torbalı adıyla bugünkü yerine taşındı Tepe ve onun yamaçlarından ibaret olduğu anlaşılan Metropolis yerleşiminin Pergamon Aigai Assos ve Termessos gibi topografyaya bağlı şehircilik gösteren teraslar halinde yapılanmış kent planına sahip olduğu kabul ediliyor Yapılan kazılarda kentin önemli yapı kompleksleri ve bunları birbirine bağlayan iki ana aks belirlenmiştir Kent Merkezi ile şehrin diğer bölgelerini birleştiren birisi Akropol'den kent merkezine inen merdivenli ve drenajlı cadde diğeri ise tiyatroya bağlantıyı sağlayan cadde olmak üzere iki ana aks tespit edilmiştir Kent merkezinde şimdiye kadar tepeden aşağıya doğru birbirine paralel 7 sokak ve 6 yapı terası ortaya çıkarılmıştır Üstten sırasıyla bouleuterion stoa hamam-gymnasium latrina-sarnıç-dükkanlar ve atriumlu ev-ticarethane yapı kalıntılarına rastlanmıştır Helenistik döneme ait stoa bouleuterion ve agora 200x100 Hellen ayağı boyutlarında bir yapı adası (insula) meydana getirmektedir Bu yapı adasının ortasından kuzey-güney doğrultusunda Athena caddesi geçer |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterMetropolis Kalıntıları: Tiyatro bir yamaç üzerindedir Yaklaşık 3 bin 600 seyirci kapasitesine sahip tiyatronun oturma yerleri (cavea) bir diazoma ile iki parçaya ayrılır Metropolis tiyatrosu Romalı mimar Vitruvius tarafından belirlenen tiyatro mimarisi standardına özellikler göstermektedir Büyük çoğunluğu Geç Hellenistik devre ait tiyatronun sahne binasında Roma devri etkileri de görülmektedir Aynı şekilde orkestra düzlemi de Roma döneminde mermer döşeme ile kaplanmıştır Tiyatronun alt bölümü erozyon nedeniyle yoğun bir toprak örtüsü altında kaldığından iyi korunmuş durumdadır Bizans döneminde ise tiyatronun üzerine çiftlik yapıları ve konutlar inşa edilmiştir Ayrıca yakındaki bir cam atölyesinin atıkları için sahne binası kullanılır Tiyatronun 2000-2001 yılları arasında TC Kültür Bakanlığı tarafından onaylanan projeye uygun olarak Philip Morris - Sabancı Ortaklığı'nın sağladığı kaynaklarla Y Mimar Ali Kazım Öz idaresindeki bir ekip tarafından restorasyon ve konservasyon çalışmaları yapılmıştır Teras Evler Tiyatronun doğu kenarına bitişik Ephesos'taki Yamaç Evleri'ni anımsatan teraslar halinde inşa edildiği anlaşılan Roma devrine ait mekânlar bulunmuştur Bu mekânlardan duvarları fresklerle süslenmiş büyük bir salonda renkli taşlarla yapılmış mozaik taban döşemesi yer almaktadır Mozaik panoları üzerinde başta tiyatro ve eğlence tanrısı Dionysos ile karısı Ariadne olmak üzere ilgili mitolojik karakterler betimlemeler komedya ve tragedya maskları görülür Bu yüzden yapının tiyatro gösterileri ile ilişkili bir resepsiyon salonu olduğu düşünülebilir Akropol Metropolis yerleşmesindeki en erken buluntular akropol kazılarında ele geçmiştir Sur duvarları İÖ 3 yüzyılda yapılan Metropolis Akropolü'nün ana giriş kapısı Torbalı Ovası'na bakar Yazıtlı sütun parçalarından anlaşıldığına göre akropolde İÖ 1 yüzyılda kentin koruyucu tanrısı Ares onuruna yapılmış bir tapınak bulunmaktaydı Tapınağa ait domuz avı sahnelerini betimleyen arşitrav (sütunların üzerindeki taş kiriş) frizi parçaları üzerinde tapınak görevlisi rahiplerin isimlerinin bulunduğu sütun tamburları ve bazı mimari parçalar ele geçmiştir Stoa Yağmur ve güneşten korunmak amacıyla yapılan stoalar dinsel törenlerde siyasi ve felsefi toplantılarda ticari ve kültürel etkinliklerde kullanılıyordu İÖ 2 yüzyılda inşa edilen Metropolis Stoası 67 metre uzunluğunda 105 metre genişliğinde ve Dor düzeninde iki sütun sırası bulunan bir yapıdır Kuzeydoğu yönüne bakan stoa konumu gereği aşağı kenti ve ovayı yüksek bir bakış noktasından tümüyle görebiliyordu Dıştaki sütunların üzerindeki yazıtlardan bu yapının halkın bağışları ile yapıldığı anlaşılır Stoada 1990 yılında bulunan bir sütun tamburu üzerinde `Demetrios oğlu Kharesios bu sütunu halkı için dikti' ibaresi yer almaktadır Bu aynı zamanda ele geçen ilk sponsorluk metnidir Stoa kazılarında yüzey buluntusu olarak elde edilen ve İÖ 1 yüzyılın sonlarına tarihlenen bir yazıtta Yunan ve Roma takvimleri karşılaştırmalı olarak işlenmiştir Bu yazıtın bir duyuru şeklinde stoa duvarında yer aldığı düşünülebilir Hamam-Gymnasium Metropolis antik kentinde bulunan bu hamam MSII yüzyılda Roma döneminde yapılmıştır Roma hamamlarının tipik özelliklerini yansıtan hamam sıcaklık (calderiım) ılıklık (tipidarium) ve soğukluktan (frigidarium) meydana gelmiştir Hamam döşeme altındaki bir metre yüksekliğinde olan ısıtma sistemi (hypocaust) ve duvarların içerisine yerleştirilmiş içleri boş tuğlalarla (tabuli) ısıtılmıştır Roma döneminde gymnasiumlar kubbeli ve tonozlu hamam yapılarıyla birleşerek hamam-gymnasium yapı kompleksini meydana getirirler İÖ 2 yüzyıla tarihlenen bir yazıta göre gymnasium yöneticisi olarak Alexandra Mirton isimli bir kadının adı geçer Yine aynı yazıtta bahsedilen üç tarafı mermer oturma banklarıyla çevrili triklinium denilen ziyafet odaları keşfedilmiştir ProfDr Recep Meriç 1997 yılında hamamda yaptığı kazılarda Geç Roma Çağına tarihlenen çok sayıda gümüş sikke ortaya çıkarmıştır Latrina Hamam-gymnasium yapı kompleksinin güneydoğu köşesinde 2001 kazı sezonunda latrina (umumi tuvalet) yapısı saptandı 575x115 metre boyutlarındaki yapının aynı anda yaklaşık 25 kişiye birden hizmet verdiği düşünülmektedir Yapının hem alttaki caddeden hem de merdivenli Akropol sokağından birer girişi vardır Bir üst kottaki küçük odanın da latrina ile bağlantılı bir işleve sahip olduğu hatta kadınlar tuvaleti olabileceği düşünülmektedir Bu alan içinde 2002 yılında tüme yakın bir Asklepios (sağlık tanrısı) heykeli ele geçmiştir Bouleuterion şehir yaşamı ile ilgili önemli kararları veren kent meclisinin toplandığı yapı anlamına gelir Metropolis'te stoa'nın üst terasında Bizans surları tarafından ikiye bölünen Bouleuterion yapısı kareye yakın bir plana sahip Dairesel oturma sıralarının ortasındaki yarım daire alanda sunaklar bulunmuştur Yapı ele geçen mimari ve plastik buluntulara göre Geç Hellenistik devre tarihlenir Oturma sıralarının arasındaki kenarı aslan ayaklı üç merdivenden başka duvar kenarlarında üst platforma ulaşan iki merdiven daha var Üst kısma çıkmak isteyen meclis üyeleri bu merdivenleri kullanarak yapılan konuşmayı engellemiyorlardı Bizans sur duvarının içinden çıkarılan asker ve yönetici heykellerinin üst platformda nişlerin içine yer aldığı düşünülmektedir Yapı Atina Yeni Bouleuterion ile başlayan ve Miletos Bouleuterionu ile devam eden meclis binası geleneğinin önemli bir örneğidir Atriumlu Ev - Ticarethane Hamam kompleksinin alt terasında bulunan yapı ortada sütunlarla çevrili bir avlu (atrium) ve çevresindeki odalardan oluşur Avlunun ortasında ise yağmur sularının biriktiği bir havuz (impluvium) ve yanındaki mozaik döşeme koridor bulunmaktadır Mozaik döşemenin her iki ucunda 'iyi şanslar' anlamına gelen dilekler Yunanca (Agathe Tykhe) ve Latince (Bona Fortuna) olarak yer alır Bazı odalarda bulunan renkli duvar freskleri ve ağırlık ölçü taşları nedeniyle yapının konut işlevinin yanı sıra ticarethane olarak kullanıldığı da düşünülmektedir Kale Yeniköy ve Özbey köyleri arasında ovaya hâkim bir tepede bulunan Metropolis antik kentinde ilk yerleşim Helenistik dönemde başlamıştır Roma ve Bizans döneminde daha da gelişen şehirdeki antik yapılar tiyatro ve kalesi günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Buradaki kale Helenistik çağda yapılmış Bizans döneminde Arap akınlarına karşı önlem olarak daha güçlendirilmiş ve genişletilmiştir Kalede İzmir 9 Eylül Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup yerleşim alanının büyük bir kısmını çevreleyen surlarla desteklenmiştir Duvar örgülerinde antik yapılara ait mimari parçalar ve heykeller kullanılmıştır Kale dikdörtgen planlı olup burçlarla desteklenmiştir Büyük kulenin kuzeydoğu köşesinde büyük taş blokları ile savunma tesisleri kurulmuştur Buradan da anlaşılacağı gibi Bizans döneminde yapılan ilavelerle Bizans kalesi Helenistik surlarla birleştirilmiş ve kuzeye doğru yöneltilmiştir Kale içerisinde çeşitli yapılara ait tonozlu galeriler bulunmaktadır Kale çevresinde çok sayıda seramik küpe sikke bronz eser cam toprak ve seramik eşya bulunmuştur Kente adını veren Ana Tanrıça'ya ait kült mağarası üzerine yapılan araştırmalar ve Metropolis'teki kazı çalışmaları ProfDr Recep Meriç başkanlığında halen devam etmektedir |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterTanrı anlamına gelen adıylabölgedeki en eski yerleşim yeridir12 İyon kentinden birisi olan Teos'u ilk kez MÖ1080'lerde Atamas'ın kurduğu biliniyor Ege havzası medeniyetimizin başlangıcı MÖ4000-3000 yıllarına inerBu süre içinde havzada GİRİT-MORA-İYONYA ve ADALAR Medeniyetleri görülürGiritlilerin medeniyetine Mora'ya yerleşen Akalar son vermiştir Akaların Mora medeniyetini de Yunanistana kuzeyden giren Dor'lar yıkmışlardır Küçük Asya Tarihi adlı eserin yazarı Sari Teksiye Teosu MÖ 2000 yıllarında Akalardan kaçan Giritliler tarafından kurulmuş olan Karya'lıların bir şehri olarak gösterirMÖ 1190 yıllarında Darların önünden kaçan Akalar ve bazı Yunan kavimleri Batı Anadolu sahillerine göçmeye başladılar İlk kafile Atamas'ın başkanlığında Teos'a çıktı ve çok iyi karşılandı Bu iyi kabul duyulunca Apeküs komutasında ikinci büyük kafile geldiYerlileri azınlıkta kalan Teos böylece bir karya şehri olmaktan çıktı ve İYON şehri oldu BÜYÜK DÜNYA TARİHİ adlı eserin yazın Jak Pirenni'ye göre Teos en parlak devrini MÖ900 yıllarında Asurluların tesis ettiği barış döneminde yaşadı Bu dönemde Teos Millet Piriyene Efes Sisam Kolofon Kalaomen Eritre birleşerek bir İyon fedarasyonu kurdular Bu federasyon maden işlemede Deniz ve kara ticaretinde ve bankacılıkta dünyaca ün aldı Heredot Tarihine göre MÖ546 da Persler Lidya'yı yıkınca lyonya Persler'e karşı savunma durumunda kaldı iyon ittifakına Teos 17 gemi ve asker vererek katıldı (O vakit bu birliği Paçalıların 3 gemi verebildiği düşünülürse Teos'un gücü daha iyi anlaşılır) Pers savaşlarından sonra Atina safında Attik-Delos Deniz Birliğine katılan Teos ikinci Peleponnes savaşlarında Atina'nın Sicilya felaketi üzerine Ispartalıların Zoru ve Tsaferin (Seferihisar) papası Takes'in aracılığıyla İsparta hakimiyetini tanımış ve Atinalıların kara tarafına yaptırmış olduğu surların yıkılmasına ses çıkarmamıştır Bu surlar 4 Aşırın sonlarında şehri süsleyen mabetlerle birlikte tekrar Atinanın yardımıyla yaptırılmıştır Bu günkü kalıntıların çoğu ve sur izleri bu asra aittir Teos Tarihini araştıran Ahmet Ersoy Derlemesinde MÖ2yüzyılda Suriye Selefkoslar Kralı Antokyüs ile Romalıların savaşında Teos'un Selefkoslara yardımının önlenmesi için Romalılar tarafından sıkıştırıldığını bu sırada Teos limanı açıklarında cerayan eden deniz savaşlarında Roma ya büyük yardımlarda bulunarak muftelif bir yenilgiyi önlediklerinden bahsederNitekim Romalıların Anadolu'ya hakimiyetinden sonra Teos bir süre Bergama Krallarına bağlı kalmıştır Teos Hıristiyanlığı ilk kabul eden şehirlerdendirİzmir'e bağlı olarak bir ara Teos'a Beş Aziz birden oturmuş ve burası etkin bir din merkezi haline getirmişlerdir MÖ17yılında Roma İmparatoru Tiberyus'un devrinde Ege'de şiddetli depremler başladı Bu depremler aralıklı olarak iki yüzyıl kadar sürdü Bütün Ege şehirleri yardımlaşarak yıkılanları tamiri yaralıları sarmaya çalıştılar ise de deprem üstün geldiŞehirler yıkıldıahali deprem bölgesini terke mecbur kaldıişte Teos bu suretle harabe haline geldi Teos ilk 12 lon kentinden biridir Burada denizcilik ticaret şarapçılık zeytinyağı üretimi ve yünlü dokumacılık gelişmiştir Teos'un içki kapları (seramik endüstrisi) arkaik çağda da ünlüydü Ticaret ve denizcilikle zengin olan Teos'u önce Lidyalı'lar daha sonra MÖ545 yılnda Mardonius komutasındaki Persler toprak tepeleri yürüterek yaptıkları kuşatmayla bölgeyi ele geçirmişler Teos'lular bunun üzerine gemilerine binerek kolonileri Abdera'ya kaçmışlardır Pers istilası sırasında geometrici ve filozof Thales burayı lon'lularm Perslere karşı kuracakları konfedarasyonun merkezi olarak önermiştir Şehir 6yüzyılda meşhur lirik şair Anekreon'u yetiştirmiştir P ers işgali sırasında bu şair Atina ve Sisam saraylarında yaşamış daha sonra yine Teos'da ölmüştür 5yüzyılda Teos ilk atom teorisini kuran Demokritos ve Petrikles'in danışmanı sofist Protogarast'ın yurdu olmuştur Anadolu lon mimarisini yeniden doğuşunda Pytheos'un katkıları Hermoneges'in yazdığı kitapla kural haline gelmiş önce Roma daha sonra Rönasans mimarisini etkilemiştir Tapınakta ibadet gören Dianisos Setaminios (Baharın ilk meyvesi ) lakabı ile tanınmaktadır aynı zamanda bu tanrının yalnız tiyatro ve şarap tanrısı değil verimlilikle ilgili bir tabiat tanrısı olduğunu da belirtmektedir Tapınaktaki Kült heykeli ayakta duran vücudu S şeklinde kıvrım yapan Dianisos'un bir elinde Tyhros (Asa) dayalı bir elinde Kantharos (içki kabı) tutan bir heykeli vardır Tapmağın yapıldığı gri yoğun kireç taşı karagöl diye bilinen taş ocaklarından çıkarılmıştır MÖ 6 yüzyıldan itibaren işletilen bu ocaklardan elde edilen gri taş Roma devrinde Roma ya kadar ihraç edilmiştir Piri Reisin haritasında Sığacık kalesini gösterememekteyiz Ancak büyük olasılıkla Piri Reis'in önerilerine uyularak Palak Mustafa Paşa tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos seferi sırasında Teos Örenyeri taşocağı olarak kullanılarak Sığla Kalesi yapılmıştır Roma devri sonunda bizans devri başlarında Teos Piskoposu Efes Metropollüğüne bağlı olarak hrıstiyan konsülüne katılmıştır Yine tarihi kaynaklara göre Teos içinden geçen mermer yol bir ucundan kilizyum denilen Urla iskelesine ve devlet hastanesinin bulunduğu adaya oradan da Eritre adı verilen büyük şehir bugünkü Çeşme'nin ildir Köyüne bağlanmakta Diğer ucundan ise Lebedos'a Efes'e oradan da Lidyanın başkenti olan Şart şehrine uzanarak Ninova ile bağlantı kurulmaktadır MÖ 2 yüzyıla ait pekçok Teos eseri Paris Müzesinden İzmir Arkeoloji Müzesine getirilmiştir Daha sonraki yıllara ait Roma Bizans devri tarihi eserleri de Fransız Profesör Robert ve Meboron tarafından incelenerek çok kıymetli seramik parçalar kabartmalar ve heykeller bulunmuşturBunların bir kısmı yurt dışına kaçırılmışbir kısmı da İzmir Arkeoloji müzesine alınmıştır |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterTürkiye'deki Antik Kentler - Kolophon deniz kenarında kurulmayan tek İon yerleşimidir Kolophon 12 İyon şehrinden biridir Güçlü bir donanmaya ve süvari birliğine sahip olmasına rağmen bir çok savaştan zarar görmüş ve deniz korsanları zamanında bile Lidya Pers ve Makedonya kuvvetleri tarafından yönetilmiştir Kolophon MÖ 302’de Lysimakhos tarafından yıkılınca onun komşu şehri olan Notion önem kazanmıştır Homer vatandaşlığını talep eden şehir Klaros Tapınağı’yla ve nasihat merkezi olmasıyla da ünlüdür Adını Kolophon Dağı’ndan alan kent büyük İon göçleri sırasında geniş ölçüde Girit-Miken etkisinde kalır1886 yılında bulunan kent kalıntıları alanındailk kazı çalışması 1922 yılında yapılmıştır Aşağı şehirgüney tarafta buluna Akropol kenarında uzanmakta ve MÖ4 yy da yapılmış olan duvarlarla korunmaktadırİlk kent Akropol’ün bulunduğu 800 metre yüksekliğindeki tepenin güney batısında yer alır Akropol’ün kuzey yamacında ovadan 195 metre yükseklikte bazı eski binaların izleri görünür Bunlardan en iyi şekilde günümüze ulaşanı MÖIVyüzyıla tarihlenen Stoa’dır Stoa’nın yanında bir kaç ev bloku ortaa çıkarılmıştır Daha batıda ise hamamların yer aldığı kalıntılar görülmektedir |
Türkiye'de Ki Antik Kenlter |
10-07-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Ki Antik KenlterEn önemli antik kentlerden biri olan Efes'i de ben paylaşayım Efes (Grekçe Ἔφεσος, Ephesos) Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi Klasik Yunan döneminde İyonya'nın oniki şehrinden biriydi Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır Konu başlıkları 1 Neolitik Dönem EfesNeolitik Dönem Efes 1996 yılı içinde, Selçuk Aydın ve Efes yol üçgeninin yaklaşık 100m kadar güney batısında, mandalin bahçeleri arasında Derbent Çay'nın kıyısında Çukuriçi Höyük saptanmıştır Arkeolog Adil Evren başkanlığında yapılan araştırma ve kazılar sonucu, bu höyükte taş ve bronz baltalar, iğneler, açkılı seramik parçaları, ağırşaklar, obsidien (volkanik cam) ve sileks (çakmak taşı), deniz kabukluları, öğütme ve perdah aletleri ele geçirilmiştir Yapılan değerlendirmeler ışığında, Çukuriçi Höyük'te, Neolitik Dönemden Erken Bronz Çağına kadar bir yerleşimin ve yaşamın olduğu saptanmıştır Aynı tür malzemeler, yine Selçuk, Kuşadası yolunun yaklaşık 8 km'de Arvalya Deresi'nin bitişiğinde Gül Hanım tarlasında Arvalya Höyük saptanmıştır Çukuriçi ve Arvalya (Gül Hanım) höyüklerinde saptanan eserler ile, Efes'in yakın çevresinin tarihi böylece Neolitik Dönem'e kadar ulaşmaktadır Bugün Artemis Tapınağı'nın yerinde yıkılmış kolonlardan oluşturulmuş bir sütun haricinde hiçbir şey yoktur Helenistik Dönemi Efes MÖ 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300 yıllarında kurulmuştur Şehir Romadan özerk bir şekilde Apameia Kibotos şehri ile ortak para bastırmıştır Bu şehirler klasik dönemdeki Küçük Asya'da çok parlak yarı özerk davranmaya başlamışlardı Lysimakhos, kenti Miletli Hippodamos'un bulduğu "Izgara Plan"a göre yeniden kurar Bu plana göre, kentteki bütün cadde ve sokaklar birbirini dik olarak keser Roma Dönemi Efes Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti'nin başkenti olmuş ve nüfusu o dönem (MÖ 1-2 yüzyıl) 200000 kişiyi aşmıştır Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatılır Trajan Nymphaeumu MS 4 yüzyılda limanın dolmasıyla Efes'te ticaret geriler İmparator Hadrian limanı birkaç kez temizletir Liman kuzeyden gelen Marnas Çayı ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla dolar Efes denizden uzaklaşır 7 yüzyılda Araplar bu kıyılara saldırır Bizans döneminde tekrar yer değiştiren ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelen Efes, 1330 yılında Türkler tarafından alınır Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16 yüzyıldan itibaren giderek küçülmeye başlamıştır Günümüzde bölgede, 30000 nüfuslu turistik Selçuk ilçesi bulunmaktadır Efes ören yerinde, Hadrianus Tapınağı girişindeki frizde Efes'in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır: Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar İşte kehanet gerçekleşmiştir Burada bir kent kurmaya karar verirler Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültürünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır MÖ 6 yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir Mimari eserler Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1,5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olan Efes'teki başlıca yapılar ve eserler aşağıda açıklanmıştır: 20 YTL'de Efes 20000000 TL'de Efes Artemis Tapınağı Artemis Tapınağı modeli, Miniatürk, İstanbul Selsus Kütüphanesi'nin restore edilmiş ön cephesi Meryem Ana Evi Ashab-ı Kehf mağarası, Efes Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı, antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağı olup temelleri milattan önce 7 yüzyıla kadar gitmektedir Tanrıça Artemis'e ithafen Lidya kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmış ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmişti Büyüklüğü 130 x 68 metre ve ön cephesi diğer Artemis (Ana Tanrıça) tapınakları gibi batıya dönüktü Tapınak hem bir pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak kullanılıyordu Artemis Tapınağı MÖ 21 Temmuz 356'da adını ölümsüzleştirmek isteyen Herostratus adlı bir Yunanlı tarafından yakıldı Aynı gece Büyük İskender doğmuştur Büyük İskender Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılması için yardım teklif etmiş fakat reddedilmiştir Tapınaktan günümüze sadece birkaç mermer blok kalmıştır Celsus Kütüphanesi Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir MS106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir Kütüphanede kitap ruloları, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu Meryem Ana Evi Bülbüldağı'nda İsa'nın annesi Meryem'in son yıllarını St John ile birlikte geçirdiğine inanılan kilisedirHıristiyanlar için hac yeridir ve bazı papalar tarafınan da ziyaret edilmiştir Meryem'in burada ölü mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülmesine karşın Kitab-ı Mukaddes'de anlatıldığı gibi Meryem'in mezarı dönemin selefkosunda bugünün Silifke'sinde olduğu inanılmaktadır Yedi Uyurlar (Ashab-ı Kehf) Bizans döneminde mezar kilisesi haline getirilmiş olan bu yer, Geç Roma imparatorlarından Decius zamanında putperestlerin zulmünden kaçan yedi Hristiyan gencin Panayır Dağı eteklerinde sığındıkları rivayet edilen mağara olduğuna inanılır Dünya üzerinde ilgili mağaranın kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kent olmasına karşın Hristiyan kaynaklarının çoğuna göre kent hristiyanlarca kutsal sayılan Efes'tir Türkiye'de Yedi Uyurlar mağarası olarak en çok bilinen ve ziyaret edilen mağara ise dönemin önemli bir merkezi ve St Paul'ün doğum yeri olan Tarsus'takidir Eski ismi Arap kaynaklarında Efsus şeklinde geçen Afşin de bilim adamlarından oluşan bir heyete hazırlattığı rapor ve yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile iddiasını arttırmıştır Türkiye'deki diğer Ashab-ı Kehf ise Lice'dedir Efes'teki bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6 yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır İsa Bey Camii İsa Bey Camii 1374-75 yılında Aydınoğulları'ndan İsa Bey tarafından Ayasuluk Tepesi'ne Mimar Şamlı Dımışklıoğlu Ali'ye inşa ettirilmiştir Artemis Tapınağı ile Saint Jean Kilisesi arasında yer almaktadır Anadolu cami mimarisinin ilk örneklerini sergiliyen camide zengin süslemeler ve çiniler vardır 19 yüzyılda kervansaray olarak da kullanılmıştır Diğer Yapılar Hadrian Tapınağı Hadrian Tapınağı: İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiştir Korinth düzenlidir ve frizlerinde Efes'in kuruluş efsanesi işlenmiştir 20 milyon TL ve 20 YTL banknotlarının arka yüzünde Celsus Kütüphanesi ile birlikte bu tapınağın resmi kullanılmıştır Domitian Tapınağı Domitian Tapınağı: Şehirdeki en büyük yapılardan biri olduğu düşünülen İmparator Domitianus adına yapılmış olan tapınak Traianus Çeşmesi'nin karşısında yer almaktadır Günümüze yalnızca temelleri ulaşmış olan tapınağın yanlarında sütunların bulunduğu belirlenmiştir Domitianus'un heykelinden kalanlar ise baş ve bir kol kısımlarıdır Serapis Tapınağı:: Efes'in en ilginç yapılarından biri olan Serapis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi'nin hemen arkasındadır Hıristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülen tapınağın Mısırlılarca yapıldığı düşünülmektedir Türkiye'deki Serapis Tapınağı olarak Hrsitiyanlık'taki Yedi Kilise arasında olması sebebi ile Bergama'daki diğer tapınak daha çok tanınmakadır Meryem Kilisesi: 431 Konsül Toplantısı'nın yapıldığı yer olan Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi), Meryem adına inşa edilmiş ilk kilisedir Liman Hamamı'nın kuzeyinde yer almaktadır Hristiyanlık dinindeki ilk Yedi Kilise arasındadır St Jean Bazilikası'ndaki Yuhanna'nın mezarı St Jean Bazilikası: Bizans İmparatoru Büyük Iustinianus tarafından yaptırılan ve o dönemin en büyük yapılarından bir olan 6 kubbeli bazilikanın merkezi kısmında, altta, İsa'nın en sevdiği havarisi St Jean (Yuhanna)'nın mezarının bulunduğu iddia edilmektedir ancak henüz herhangi bir bulguya rastlanamamıştır Burada St Jean adına dikilmiş anıt da bulunmaktadır Hıristiyanlar için çok önemli kabul edilen bu kilise Ayasuluk Kalesi'nde yer almaktadır ve kuzeyinde hazine binası ve vaftizhane vardır Yukarı Agora ve Bazilika: İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir Odeion'un önündedir Oktagon: Kleopatra'nın kız kardeşine ait anıtsal bir mezardır Senato (Odeon) Odeon: Efes'in iki meclisli bir yönetimi vardı Bunlardan biri olan Danışma Meclisi toplantıları zamanında üzeri kapalı olan bu yapıda yapılmış ve konserler verilmiştir 1400 kişilik kapasiteye sahiptir Bu nedenle yapı "Bouleterion" olarak da adlandırılır Prytaneion (Belediye Sarayı): Prytan kentin belediye başkanı gibi görev yapardı En büyük görevi kalın sütunları bulunan bu yapının içindeki kentin ölümsüzlüğünü simgeleyen kent ateşinin sönmemesini sağlamaktı Prytan, Kent Tanrıçası Hestia adına bu görevi üstlenmişti Salonun çevresinde tanrı ve imparator heykelleri sıralanmıştı Efes müzesindeki Artemis heykelleri burada bulunmuş ve daha sonra müzeye getirilmiştir Yanındaki yapılar kentin resmi misafirlerine ayrılmıştı Mermerli yol Mermer Cadde: Kütüphane meydanından tiyatroya kadar uzanan caddedir Memmius anıtı Domitianus Meydanı:Domitianus Tapığınağı'nın kuzeyindeyer alan meydanın doğusunda Pollio Çeşmesi ve hastane oldupu düşünülen bir yapı, kuzeyinde cadde üzerinde de Memnius Anıtı yer alır August Kapısı 20 milyon TL, arka yüz Magnesia Kapısı (Üst Kapı) ve Doğu Gymnasiumu: Efes'in iki girişi vardır Bunlardan biri kentin çevresindeki sur duvarlarının doğu kapısı olan, Meryemana Evi Yolu üzerindeki Magnesia Kapısı'dır Doğu Gymnasiumu, Panayır Dağı eteğindeki Magnesia Kapısı'nın hemen yanındadır Gymnasion, Roma Çağı'nın okuludur Herakles Kapısı: Roma Çağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi'ni yaya yolu haline getirmiştir Ön cephesindeki Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları dolayısıyla bu ismi almıştır Mazeus Mithridates (Agora Güney) Kapısı: Kütüphaneden önce, İmparator Augustus zamanında inşa edilmiştir Kapıdan Ticaret Agorası'na (Aşağı Agora) geçilir Anıtsal Çeşme: Odeion'un önündeki meydan kentin "Devlet Agorası" (Yukarı Agora)'dır Tam ortasında Mısır tanrıları tapınağı (İsis) bulunuyordu MÖ 80 yıllarında Laecanus Bassus tarafından yaptırılan Anıtsal Çeşme, Devlet Agorası'nın güneybatı köşesinde yer alır Buradan Domitian Meydanı'na ve bu meydan etrafında kümelenmiş bulunan Pollio Çeşmesi, Domitian Tapınağı, Memmius Anıtı ve Herakles Kapısı gibi yapılara ulaşılır Traianus Çeşmesi: Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir Ortada duran İmparator Trainus'un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgeler Heroon: Efes'in efsanevi kurucusu Androklos adına yaptırılmış bir çeşme yapısıdır Ön kısmı Bizans döneminde değiştirilmiştir Yamaç Evler: Teraslar üzerine inşa edilmiş olan çok katlı evlerde kentin zenginleri oturuyordu Peristilli ev tipinin en güzelleri olan bu evler modern evlerin konforunda idi Duvarlar mermer kaplama ve fresklerle, taban ise mozaiklerle kaplıdır Evlerin hepsinde kalorifer sistemi ve hamam bulunmaktadır Büyük Tiyatro: Mermer Cadde'nin sonunda bulunan yapı, 24000 kişilik kapasiteyle antik dünyanın en büyük açık hava tiyatrosudur Çok süslü ve üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır Oturma basamakları üç bölümlüdür Tiyatro, St Paul'ün vaazlarına mekân olmuştur Saray Yapısı, Stadyum Caddesi, Stadyum ve Gymnasium: Bizans sarayı ve caddenin bir bölümü restore edilmiştir At nalı biçimindeki Stadyum, antik devirde sportif oyunların ve yarışmaların yapıldığı yerdir Geç Roma döneminde gladyatör oyunları da yapılmıştır Stadyumun yanındaki Vedius Gymnasiumu ise hamam-okul kompleksidir Vedius Gymnasiumu kentin kuzey ucunda, Bizans dönemi surlarının hemen yanında yer almaktadır Tiyatro Gymnasiumu: Hem okul, hem de hamam işlevine sahip büyük yapının avlu kısmı açıktadır Burada tiyatroya ait mermer parçalar restorasyon amacıyla sıralanmıştır Agora: 110 x 110 metre boyutlarında ortası açık, çevresi portikler ve dükkânlarla çevrili bir alandır Agora, kentin ticari ve kültürel merkeziydi Agora Mermer Cadde'nin başlangıç noktasıdır Hamam ve Umumi Tuvalet: Romalıların en önemli sosyal yapılarındandır Soğuk, ılık ve sıcak kısımlar vardır Bizans döneminde tamir görmüştür Ortasında havuz olan umumi tuvalet yapısı, aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır Liman Caddesi: Büyük Tiyatro'dan, bugün tamamen dolmuş olan Antik Liman'a uzanan, iki yanı sütunlu ve mermer döşeli Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi), Efes'in en uzun caddesidir 600 metre uzunluktaki cadde üzerine kentin Hıristiyanlık döneminde anıtlar yapılmıştır Her birinde havarilerden birinin heykeli olan dört sütunlu Dört Havari Anıtı, caddenin hemen hemen ortasındadır Liman Gymnasiumu ve Liman Hamamı: Liman Caddesi'nin sonundaki büyük yapılar grubudur Bir bölümü kazılmıştır St John Kalesi:: Kale içinde cam ve su sarnıçları vardır Efes civarındaki en yüksek noktadır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|