Bir Orhan Pamuk Anlatısı: Kar |
09-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Orhan Pamuk Anlatısı: KarPamuk, Kar’da (2002), Türkiye’nin siyasi haritasını, güncel ya da geleneksel dertlerini Doğu-Batı problematiğini “kendi” ya da “başkası olma”, kimlik kargaşası gibi sorunları yazınsal olarak kat ediyor Türkiye’nin tüm sıkıntılarını kucaklama ve her şeyi anlatabilme kaygısı KKitap’ta olduğu gibi bu kitapta da kendini belli ediyor Bu bağlamda Kar’da Pamuk’un siyasete dolaysız ve içerden yaklaştığını kendi ağzından da dinleyebiliriz Kendisiyle 2000 yılında yapılan bir söyleşide şöyle diyor Pamuk: “ Şimdiye dek aslında bunun hep tersini savundum ben, güncel dertler, güncel siyasi sorunlar romancının dengesini bozar dedim İnsan bunlara kitapları dışında enerji yetiştirmeli diye düşünüyorum çünkü Ama uzun zamandır aklımı kurcalayan bir konu var Güncel dertlerimize oturan bir konu Biraz da kaçındığım bir şey yapmak istedim bu kez ” YHayat, KKitap ve BAKırmızı’ da olduğu gibi polisiye havanın egemen olduğu Kar, siyasi partilerden (Refah ve ANAP), şeyhlerden, İslamcı örgütlerden, PKK ve Hizbullah’dan, aydınlanmadan, Doğu-Batı sorunundan, postmodernistlerin yoğun olarak tartışageldikleri özdeşlik ve farklılık mantığından ikizlik temasına birçok konu üzerinde dönüp duruyor Peki, bu denli gerçekçi izlenim veren Kar, nasıl bir kurguya sahip ve Kar’da postmodern olarak nitelenebilecek biçim öğeleri neler? Buna geçmeden önce romandaki bazı göndermelere değinmek istiyorum Romanın daha ilk sayfalarında Yeni Hayat ‘a bir gönderme var: “belki de bütün hayatını değiştirecek bir yolculuğa çıkmış olduğunu ta baştan anlayıp geri dönebilirdi” (S10) Yeni Hayat’ın anlatıcı kahramanı da yolculuklara çıkar; hayatını tümüyle değiştirecek yolculuklara “Yeni Hayat pastanesi”, (S2 de tesadüf değil Yeni Hayat ’a bir gönderme de eski bir solcunun Ka’ya söylediği biçimiyle şöyledir: “Kitapçıdan bir namaz hocası aldım kendime Önümde yeni bir hayat başlıyordu” (S59) Anımsanacağı gibi Yeni Hayat , “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti cümlesiyle başlar Yeni Hayat ve Kar’ı şöyle karşılaştırabiliriz: Yeni Hayat: Güncel Hayat Bayiler İmparatorluğu Serkisof, Zenith, Omega Şiddet/Araba Kazaları Kapitalist Göstergeler/Arçelik/OPA CIA/Özel Ajanlar Paranoya Kar: Güncel Hayat Siyasi Örgütler Lacivert İşkence/Terör/İntihar Coca-Cola/Aygaz MIT/Darbeciler Vurulma Korkusu Kar’da medya kişiliklerine, öldürülen aydınlara örtük ya da örtüsüz göndermeler de var: Güner Ümit’e, Kışlalı’ya, Turan Dursun’a, Çetin Emeç’e Metinlerarası göndermeler: Turgenyev’in roman kahramanları Sessiz Ev’deki Nilgün de Babalar ve Oğullar’ı okuyor Hegel’in özdeşlik mantığı da sorunsallaştırılıyor Şimdi Kar’ın postmodern kurgusunu inceleyelim Anlatıcı, romanın 11 sayfasında okuru uyarıyor: “Ka’nın eski bir arkadaşıyım ve başına gelecekleri daha bu hikâyeyi anlatmaya başlamadan önce biliyorum ben” Böylece Ka’nın, anlatıcının yazınsal serüveninde ya da yapıtın kurmaca biçiminde bir araç olduğunu öğreniyoruz “Bir içgüdüyle ve o günlerde içimden sık sık geçen ifadeyle ‘tıpkı Ka gibi’, çıkardığım bir deftere yazdıklarım okuduğunuz kitabın başlangıcı olabilir: Ka’dan ve onun İpek’e duyduğu aşktan kendi hikâyemmiş gibi söz etmeye çalıştığımı hatırlıyorum Dumanlı aklımın bir köşesiyle de kendimi bir kitabın ya da yazının iç sorunlarına kaptırmanın aşktan uzak durmanın tecrübeyle edinilmiş bir yolu olduğunu düşünüyordum Sanıldığının aksine insan isterse aşktan uzak durabilir” “Ama bunun için hem aklınızı çelen kadından, hem de sizi o aşka kışkırtan üçüncü kişinin hayaletinden kurtulmanız gerekir” (S382) “Kars’ta kendisine gelen şiirleri Ka, bütünüyle kendi yazmış gibi hissetmiyordu Bu şiirlerin kendi dışından bir yerden ‘geldiğini’, kendisinin onların yazılması() için yalnızca bir araç olduğuna inanıyordu” Bu pasaj Ka’nın yazının ya da metnin kendisi olduğunu ima eder okura “Ka notlarını kendisinin bu ‘edilgenlik’ durumunu değiştirmek, yazdığı şiirlerin anlamını ve gizli simetrisini çözmek için tuttuğunu birkaç yerde yazmıştı ” Şiirleri biten, “altıgen kartanesini” tamamlayan Ka, yok olur, yazının kendisi olur Şiir kitabı Kar, elimizdeki Kar adlı anlatıdır Anlatıcı “Bunların ne kadarı rastlantı, ne kadarı benim kurgumdu” (S413) ya da “ama kahramanımızın orada söylediklerinin de hepsinin doğruluğundan emin değilim” (S73) diyerek hem okuyucuyu kurmaca bir metinle karşı karşıya olduğuna ikna eder hem de romancının çıplak ontolojik gerçeğe tümüyle ulaşamayacağını belirtir Zaten özneler kendilerini romancıdan daha iyi tanırlar Romancı onların ne düşündüğünü tam olarak kestiremez: ”bu basmakalıp rollerin erkek yazarları da aslında kadın kahramanlarının erotizmi ve toplumsal görevleri konusunda ondan daha derin ve ince fikirlere sahip değillerdi” (S345) Ayrıca “sanatla gerçeğin karıştırılmaması gerektiğini” savunur anlatıcı Kadife’nin şu sözleri kahramanların kişileşme arzularıyla ilgili bir fikir verir ve biz de onların “kahraman olduklarının bilincindeler” gibi ironik bir durumla karşı karşıya kalırız: ”İnsan bazen tanımadığı ve bir daha hiç görmeyeceğine emin olduğu birisine bütün hikâyesini anlatmak ister ya, her şeyi Eskiden Avrupa romanlarını okurken kahramanlar yazara hikâyelerini sanki böyle anlatmışlar gibi gelirdi bana Avrupa’da üç beş kişi benim hikâyemi böyle okusun isterdim” (S235) Şöyle de diyebiliriz: 19yy roman anlayışını sorunsallaştıran Pamuk, gerçekle kurmaca arasındaki bağı sorgular Metnin okuyucuya rağmen göreliliğini imler: “Romancı Orhan, şair arkadaşının zor ve acı hayatındaki karanlığı ne kadar görebilir” (S261) Pamuk, kitabının geleceğini, bir yazar olarak konumunu, eleştirmenlerin tavrını da sorunsallaştırır: ”Türk şiirine getireceği modernist yenilikten dolayı pek çok eleştiri ve saldırıya uğrayacağını() düşünürdü Ka” (S295) “İyi bir şairin, doğru bulduğu ama şiirini bozar diye inanmaktan korktuğu kuvvetli gerçeklerin yalnızca çevresinde dönmesi gerektiğini ve bu dönüşün “gizli müziğinin onun sanatı olacağını Ka() bana söylemişti” (S226) “Beni ukala, entelektüel ve yarı deli bulan Türklerle de aram iyi değildi artık”(S39) Kitapta bir ansiklopedi maddesinin (S213) yanında gazete yazıları da görürüz (S32–35, 294–295) Bunların varmak istediği telos, gerçekle kurmaca, hayat ile sanat arasındaki ilişkileri betimlemektir Pamuk, kitabında belgesel araştırma kitaplarının biçimini de kullanır ve tarihsel romanların gerçekle kurgu arasındaki konumuna eğilerek türler arası geçişliliği imler: “Lacivert’in () ne düşündüğünü merak edenler kitabımızın () otuz beşinci bölümünün beşinci sayfasında ‘idamımın’ kelimesiyle başlayan kendi kısa hikâyesine de bakabilirler”(S73)Yanı sıra biyografik roman türü sorunsallaştırılır 155 ve 159 sayfalar arasındaki kusursuz anlatım, genellikle postmodern yazarların yaptığı gibi hakikat ve oyun karşıtlığının birbirinin yerini aldığı, iç içe geçtiği sayfalardır Kar ,“şimdiyi hayal gibi yaşayan” bir yazarın elinden çıkma bir metin Güncel-siyasal havayı koklamasının yanında anlatının kendi iç sorunlarını da kuşatan Kar, Pamuk’un yeni biçim denemelerini sürdürdüğü, kimilerinin iddia ettiği gibi yaşamasız bir yazar olmadığının kanıtı 1 Nilgün Cerrahoğlu ile Söyleşi, Milliyet, 2000 2 Orhan Pamuk, Kar, İletişim Yayınları, İst 2002 |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|