|
|
Konu Araçları |
428, 500, anaksagoras, anaxagoras, kimdir |
Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428) |
04-24-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428)Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (MÖ 500 - 428) Yunan doğa filozofu Klazomenai'de doğan Anaksagoras Atina'da bir okul açarak Perikles, Euripides, Arkhealos (bazı yazarlara göre Sokrates), vb bir çok öğrenci yetiştirmiştir Bazı parçaları günümüze kadar kalan Tabiat Üzerine adlı bir eser yazdı Platon'un Phaidion'unda Sokrates onun dersinden söz açarAyrıca Anaxagoras bir felsefe kitabı yazmştır aacak MS 6 yüzyılda Kilikyalı Simplicius'un çalışmalarının korunması sayesinde bu kitabın ilk bölümünün fragmanları hayatta kalabilmiştir Felsefesi Anaxagoras, İyonya'dan Atina'ya araştırma biliminin temel esasını ve felsefesini getirmiştir Onun gökyüzü izlenimleri ve meteorların düşüşü ona evrensel düzenin yeni teorilerini biçimlendirme imkanını sunmuştur Peloponnesos'tan daha geniş ve yanıcı bir metal yığını olarak adlandırdığı Güneşin, gökkuşağının, meteorların, güneş tutulmalarının bilimsel açıklamasını yapmaya çalışmıştırİddia ettiği göksel varlılar tamamen dünya'dan kopuk taş yığınlarıdır ve hızlıca sürtünerek dünyaya doğru alev topu halinde düşerler Anaksagoras, Empedokles gibi, Parmenides'in Varlık ne varlığa gelir ne de geçip gider, ama değişmezdir kuramını kabul ediyordu ‘Helenler varlığa gelişi ve geçip gidişi doğru olarak anlamıyorlar, çünkü hiç bir şey varlığa gelmez ya da geçip gitmez, ama olan şeylerin bir karışması ve bir ayrılması vardır' İki düşünür de, böylece, özdeğin yokedilemezliği konusunda anlaşmaktadırlar, ve ikisi de karışmaları nesneleri oluşturan v ayrılmaları nesnelerin yitişini açıklayan yokedilmez özdeksel parçacıklar konutlayarak bu kuramı açık değişim olgusu ile uzlaştırmaktadırlar Ama Anaksagoras en son birimlerin toprak, hava, ateş ve su olarak dört öğeye karşılık düşen parçacıklar olduğu konusunda Empedokles ile anlaşmamaktadır O parçaları niteliksel olarak bütün ile aynı olan her şeyin en son ve türetilmiş olduğunu öğretmektedir Başlangıçta, her tür parçacık -Anaksagoras'a göre bölünemez hiç bir parçacık yoktur- biraraya karışmıştı Tüm şeyler biraradaydılar, hem sayıda hem de küçüklükte sonsuz olarak; çünkü küçük de sonsuzdu, ve tüm şeyler biraradayken, hiç biri küçüklükleri nedeniyle ayırdedilemiyordu Tüm şeyler bütündedirler En son parçacıklar ortaya çıkacak olan nesnede belli bir türdeki parçacıkların baskın olacağı bir yolda biraraya getirildikleri zaman görgül nesneler doğmaktadır Böylece kökensel karışımda altın parçacıkları dağınık olarak ve başka her tür parçacık türüyle karışık olarak bulunmaktadır; ama altın parçacıkları -başka parçacıklarla- sonuçtaki görülür nesnenin baskın olarak altın parçacıklarından oluşacağı bir yolda biraraya getirildikleri zaman, önümüzde görgül dünyanın altını durmaktadır Niçin başka parçacıklarla diyoruz? Çünkü somut görgül nesnelerde, tüm şeylerin parçacıkları vardır; gene de bunlar öyle bir yolda birleşmişlerdir ki, bir parçacık türü baskındır ve bütün nesne adını bu olgudan almaktadır Anaksagoras herşeyde herşeyin bir oranı vardır öğretisini savunuyordu ve bunun görünürdeki nedeni değişim olgusunu başka türlü nasıl açıklayabileceğini anlayamamış olmasıydı Bu yolda Anaksagoras Parmenides'in varlık üzerine öğretisini korumaya çabalıyordu, ve aynı zamanda değişime karşı realist bir tutumu da benimseyerek onu duyguların bir yanılsaması olarak dışlamıyor ama bir olgu olarak kabul ederek Eleatik varlık kuramı ile uzlaştırmaya çalışıyordu Bu noktaya dek Anaksagoras'ın felsefesi Empedokles'in Parmenides'i yorumlayış ve uyarlayışının bir türüdür, ve özel olarak dikkate değer hiç bir özgünlük göstermemektedir Ama şeylerin ilk kütleden oluşmasından sorumlu olan güç yada kuvvet sorusuna geldiğiniz zaman, Anaksagoras'ın felsefeye özgün katkısına da gelmiş oluyoruz Empedokles evrendeki devimi Sevgi ve Çekişme olarak iki fiziksel kuvvete yüklemişti; ama Anaksagoras bunun yerine Nous yada An ilkesini getirmektedir ‘ Anaksagonas ile bir ışık, henüz zayıf da olsa, dogmaya başlamaktadır, çünkü ‘'anlak'' şimdi ilke olarak kabul edilmektedir' ‘ Nousun,' demektedir Anaksagoras, ‘ hem büyük hem de küçük dirimli tüm şeyler üzerine gücü vardır Ve Nousun bütün döngü üzerinde gücü olduğu içindir ki o başlangıçta dönmeye başlamıştı Ve Neus olacak olmuş, olmuş olan, şimdi olan ve olacak olan tüm işleri, ve ayrılmış yıldızların ve güneşin ve ayın ve havanın ve eterin şimdi içinde dönmekte oldukları bu döngüyü düzene koydu Ve döngünün kendisi ayrılmayı yarattı, ve yoğun seyrekten, sıcak soğuktan , parlak karanlıktan, ve kuru ıslaktan ayrıldı Bir çok şeyin bir çok oranı vardır Ama Nous dışında hiç bir şey başka herhangi bir şeyden bütünüyle ayrılmış değildir Ve hem büyük hem de küçük, tüm Nous benzeridir; oysa başka hiç bir şey başka herhangi bir şey benzemez, ama her bir tekil şey en açık olarak kendi içinde en çoğunu kapsadığı şeylerdir ve şeylerdir Nous sonsuzdur ve kendi yönetmektedir, ve hiç bir şeyle karışmış değil ama yalnız başınadır,kendi kendisindedir' Öyleyse Anaksogoras Nousu nasıl düşünüyordu? Onun için Nous ‘tüm şeylerin en güzeli ve en arısıdır,ve her şeye ilişkin tüm bilgiyi ve en büyük gücü taşımaktadır ; Ayrıca Nousun ‘orada başka her şeyin kuşatıcı kütle içinde olduğu yer' olmasından da söz etmektedir Filozof böylece Noustan yada Andan özdeksel terimlerde ‘tüm şeylerin en incesi' olarak, ve uzayda yer kaplıyor olarak söz etmektedir Buna dayanarak Burner bildirmektedir ki, Anaksagoras hiç bir zaman cisimsel bir ilke düşüncesinin üzerine yüklemiş değildi Nousu öteki özdeksel şeylerden daha arı kılmıştır,ama hiç bir zaman özdeksel yada cisimsel olmayan bir şey düşüncesine erişmemiştir Zeller bunu kabul etmemektedir, ve Stace nasıl ‘tüm felsefenin duygusal - olmayan düşünceyi duygusal düşünceleri bildirme amacıyla evrimlenmiş dilde anlatmak zorunda olmanın güçlüğü altında çabalıyor' olduğu olgusunu belirtmektedir Böylece Metafizik'te Anaksagoras'ın ‘rasgele konuşan öncülleri arasında ayık bir insan gibi' durduğunu söyleyen Aristoteles yine demektedir ki ‘Anaksagoras Anı evrenin biçimlenişini açıklamak için bir deus ex machina olarak kullanmaktadır; ve ne zaman bir şeyin zorunlu olduğunu açıklamakta güçlükle karşılaşsa, onu ortaya sürmektedir Ama başka durumlarda Andan başka herhangi bir şey'i neden yapmaktadır Böylece Anaksagoras'ı bulduğu zaman bütünüyle yeni bir yaklaşımla karşı karşıya kaldığını düşünerek, ‘ilerleyip de Onun Andan hiç bir biçimde yararlanmadığını bulduğum zaman tüm ölçüsüz beklentilerim tuzla buz oldu' diyen Sokrates'in düş kırıklığını kolayca anlayabiliriz Anaksagoras, astronomiyle de ilgileniyordu Gökyüzündeki tüm cisimlerin Yer ile aynı maddeden meydana gelmiş olduğunu öne sürüyordu Bu fikre bir meteoru inceledikten sonra varmışdı Bu nedenle başka gezegenlerde de hayat olduğu düşünülebilir, diyordu Öne sürdüğü fikirlerden bir diğeri de Güneş'in bir tanrı olmayıp Peloponnesos Yarımadası'ndan irice, kor halinde bir kütle olduğuydu Ayrıca Anaksagoras, Ay'ın ışığını güneşten aldığını varsayıp Ay ve Güneş tutulmalarını bununla açıklamıştır Ayrıca, hayvanların anatomilerini incelemiş ve balıkların solungaçlarıyla nefes aldığını keşfetmişti Ek Bilgiler Anaksagoras, Empedokles gibi, Parmenides'in Varlık ne varlığa gelir ne de geçip gider, ama değişmezdir kuramını kabul ediyordu ‘Helenler varlığa gelişi ve geçip gidişi doğru olarak anlamıyorlar, çünkü hiç bir şey varlığa gelmez ya da geçip gitmez, ama olan şeylerin bir karışması ve bir ayrılması vardır' İki düşünür de, böylece, özdeğin yok edilemezliği konusunda anlaşmaktadırlar, ve ikisi de karışmaları nesneleri oluşturan ve ayrılmaları nesnelerin yitişini açıklayan yok edilmez özdeksel parçacıklar konutlayarak bu kuramı açık değişim olgusu ile uzlaştırmaktadırlar Ama Anaksagoras en son birimlerin toprak, hava, ateş ve su olarak dört öğeye karşılık düşen parçacıklar olduğu konusunda Empedokles ile anlaşmamaktadır O parçaları niteliksel olarak bütün ile aynı olan her şeyin en son ve türetilmiş olduğunu öğretmektedir Başlangıçta, her tür parçacık -Anaksagoras'a göre bölünemez hiç bir parçacık yoktur- biraraya karışmıştı Tüm şeyler biraradaydılar, hem sayıda hem de küçüklükte sonsuz olarak; çünkü küçük de sonsuzdu, ve tüm şeyler bir aradayken, hiç biri küçüklükleri nedeniyle ayırt edilemiyordu Tüm şeyler bütündedirler En son parçacıklar ortaya çıkacak olan nesnede belli bir türdeki parçacıkların baskın olacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman görgül nesneler doğmaktadır Böylece kökensel karışımda altın parçacıkları dağınık olarak ve başka her tür parçacık türüyle karışık olarak bulunmaktadır; ama altın parçacıkları -başka parçacıklarla- sonuçtaki görülür nesnenin baskın olarak altın parçacıklarından oluşacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman, önümüzde görgül dünyanın altını durmaktadır Niçin başka parçacıklarla diyoruz? Çünkü somut görgül nesnelerde, tüm şeylerin parçacıkları vardır; gene de bunlar öyle bir yolda birleşmişlerdir ki, bir parçacık türü baskındır ve bütün nesne adını bu olgudan almaktadır Anaksagoras herşeyde herşeyin bir oranı vardır öğretisini savunuyordu ve bunun görünürdeki nedeni değişim olgusunu başka türlü nasıl açıklayabileceğini anlayamamış olmasıydı Bu yolda Anaksagoras Parmenides'in varlık üzerine öğretisini korumaya çabalıyordu, ve aynı zamanda değişime karşı realist bir tutumu da benimseyerek onu duyguların bir yanılsaması olarak dışlamıyor ama bir olgu olarak kabul ederek Eleatik varlık kuramı ile uzlaştırmaya çalışıyordu Bu noktaya dek Anaksagoras'ın felsefesi Empedokles'in Parmenides'i yorumlayış ve uyarlayışının bir türüdür, ve özel olarak dikkate değer hiç bir özgünlük göstermemektedir Ama şeylerin ilk kütleden oluşmasından sorumlu olan güç yada kuvvet sorusuna geldiğiniz zaman, Anaksagoras'ın felsefeye özgün katkısına da gelmiş oluyoruz Empedokles evrendeki devimi Sevgi ve Çekişme olarak iki fiziksel kuvvete yüklemişti; ama Anaksagoras bunun yerine Nous ya da An ilkesini getirmektedir Anaksagonas ile bir ışık, henüz zayıf da olsa, dogmaya başlamaktadır, çünkü anlak şimdi ilke olarak kabul edilmektedir Nousun, demektedir Anaksagoras, hem büyük hem de küçük dirimli tüm şeyler üzerine gücü vardır Ve Nousun bütün döngü üzerinde gücü olduğu içindir ki o başlangıçta dönmeye başlamıştı Ve Neus olacak olmuş, olmuş olan, şimdi olan ve olacak olan tüm işleri, ve ayrılmış yıldızların ve güneşin ve ayın ve havanın ve eterin şimdi içinde dönmekte oldukları bu döngüyü düzene koydu Ve döngünün kendisi ayrılmayı yarattı, ve yoğun seyrekten, sıcak soğuktan , parlak karanlıktan, ve kuru ıslaktan ayrıldı Bir çok şeyin bir çok oranı vardır Ama Nous dışında hiç bir şey başka herhangi bir şeyden bütünüyle ayrılmış değildir Ve hem büyük hem de küçük, tüm Nous benzeridir; oysa başka hiç bir şey başka herhangi bir şey benzemez, ama her bir tekil şey en açık olarak kendi içinde en çoğunu kapsadığı şeylerdir ve şeylerdir Nous sonsuzdur ve kendi yönetmektedir, ve hiç bir şeyle karışmış değil ama yalnız başınadır,kendi kendisindedir' Öyleyse Anaksogoras Nousu nasıl düşünüyordu? Onun için Nous ‘tüm şeylerin en güzeli ve en arısıdır,ve her şeye ilişkin tüm bilgiyi ve en büyük gücü taşımaktadır ; Ayrıca Nousun ‘orada başka her şeyin kuşatıcı kütle içinde olduğu yer' olmasından da söz etmektedir Filozof böylece Noustan yada Andan özdeksel terimlerde ‘tüm şeylerin en incesi' olarak, ve uzayda yer kaplıyor olarak söz etmektedir Buna dayanarak Burner bildirmektedir ki, Anaksagoras hiç bir zaman cisimsel bir ilke düşüncesinin üzerine yüklemiş değildi Nousu öteki özdeksel şeylerden daha arı kılmıştır,ama hiç bir zaman özdeksel yada cisimsel olmayan bir şey düşüncesine erişmemiştir Zeller bunu kabul etmemektedir, ve Stace nasıl ‘tüm felsefenin duygusal - olmayan düşünceyi duygusal düşünceleri bildirme amacıyla evrimlenmiş dilde anlatmak zorunda olmanın güçlüğü altında çabalıyor' olduğu olgusunu belirtmektedir Böylece Metafizik'te Anaksagoras'ın ‘rasgele konuşan öncülleri arasında ayık bir insan gibi' durduğunu söyleyen Aristoteles yine demektedir ki ‘Anaksagoras Anı evrenin biçimlenişini açıklamak için bir deus ex machina olarak kullanmaktadır; ve ne zaman bir şeyin zorunlu olduğunu açıklamakta güçlükle karşılaşsa, onu ortaya sürmektedir Ama başka durumlarda Andan başka herhangi bir şey'i neden yapmaktadır Böylece Anaksagoras'ı bulduğu zaman bütünüyle yeni bir yaklaşımla karşı karşıya kaldığını düşünerek, ‘ilerleyip de Onun Andan hiç bir biçimde yararlanmadığını bulduğum zaman tüm ölçüsüz beklentilerim tuzla buz oldu' diyen Sokrates'in düş kırıklığını kolayca anlayabiliriz Gene de, ilkeden tam anlamıyla yararlanmayı başaramamış olmasına karşın, Anaksagoras Yunan felsefesine görkemli meyvesini gelecekte verecek olan eşsiz önemdeki bir ilkenin getirilmesiyle onurlandırılmalıdır |
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428) |
05-28-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428) ANAKSAGORAS Yunan doğa filozofudur Klazomenai’de doğan Anaksagoras Atina’da bir okul açarak Perikles, Euripides, Arkhealos (bazı yazarlara göre Sokrates), vb bir çok öğrenci yetiştirmiştir Bazı parçaları günümüze kadar kalan Tabiat Üzerine adlı bir eser yazdı Platon’un Phaidion’unda Sokrates onun dersinden söz açar(ANAXAGORAS) (M Ö 500 - 428) Anaksagoras, cisimlerin birbirine benzer çok küçük parçalardan oluştuğunu savunmuş, zekayı (nous) bütün bunların üzerine yerleştirmiştir “Başlangıçta çok büyük bir kaos varken, zekanın gelip her şeyi düzene soktuğunu” ileri sürmüştür Yıldızların hareketini, evrenin dönüşünü ve dünyayı bu zeka yönetiyordu Ona göre doğa, gözle görülemeyecek kadar küçük parçacıklardan meydana geliyordu Her şey küçük, daha küçük parçacıklara bölünebilir ancak en küçük parçada bile her şeyden bir şey vardır Plutarkhos’un anlattığı bir olay onun gerçekçiliğini yeterince belirtir Atina’da Perikles’e karşı olanlar buldukları tek boynuzlu bir danayı öne sürerek Perikles’in diktatör olacağı propagandasını yaparlar Anaksagoras kalabalık bir topluluğun önünde söz konusu boğanın başını ameliyat ederek iki boynuzun oluşmasını engelleyen anormalliği açıklar Tanrısızlıkla suçlanıp ölüme mahkum edilince, Atina’yı terk etmek zorunda kaldı Anaksagoras, astronomiyle de ilgileniyordu Gökyüzündeki tüm cisimlerin Yer ile aynı maddeden meydana gelmiş olduğunu öne sürüyordu Bu fikre bir meteoru inceledikten sonra varmıştı Bu nedenle başka gezegenlerde de hayat olduğu düşünülebilir, diyordu Öne sürdüğü fikirlerden bir diğeri de Güneş’in bir tanrı olmayıp Peloponnesos Yarımadası’ndan irice, kor halinde bir kütle olduğuydu Ayrıca Anaksagoras, Ay’ın ışığını güneşten aldığını varsayıp Ay ve Güneş tutulmalarını bununla açıklamıştır Ayrıca, hayvanların anatomilerini incelemiş ve balıkların solungaçlarıyla nefes aldığını keşfetmişti Ayrıca Anaxagoras bir felsefe kitabı yazmıştır ancak M S 6 yüzyılda Kilikyalı Simplicius’un çalışmalarının korunması sayesinde bu kitabın ilk bölümünün fragmanları hayatta kalabilmiştir Felsefesi Anaxagoras, İyonya’dan Atina’ya araştırma biliminin temel esasını ve felsefesini getirmiştir Onun gökyüzü izlenimleri ve meteorların düşüşü ona evrensel düzenin yeni teorilerini biçimlendirme imkanını sunmuştur Peloponnesos’tan daha geniş ve yanıcı bir metal yığını olarak adlandırdığı Güneşin, gökkuşağının, meteorların, güneş tutulmalarının bilimsel açıklamasını yapmaya çalışmıştır İddia ettiği göksel varlılar tamamen dünya’dan kopuk taş yığınlarıdır ve hızlıca sürtünerek dünyaya doğru alev topu halinde düşerler Anaksagoras, Empedokles gibi, Parmenides’in Varlık ne varlığa gelir ne de geçip gider, ama değişmezdir kuramını kabul ediyordu ‘Helenler varlığa gelişi ve geçip gidişi doğru olarak anlamıyorlar, çünkü hiç bir şey varlığa gelmez ya da geçip gitmez, ama olan şeylerin bir karışması ve bir ayrılması vardır’ İki düşünür de, böylece, özdeğin yokedilemezliği konusunda anlaşmaktadırlar, ve ikisi de karışmaları nesneleri oluşturan v ayrılmaları nesnelerin yitişini açıklayan yokedilmez özdeksel parçacıklar konutlayarak bu kuramı açık değişim olgusu ile uzlaştırmaktadırlar Ama Anaksagoras en son birimlerin toprak, hava, ateş ve su olarak dört öğeye karşılık düşen parçacıklar olduğu konusunda Empedokles ile anlaşmamaktadır O parçaları niteliksel olarak bütün ile aynı olan her şeyin en son ve türetilmiş olduğunu öğretmektedir Başlangıçta, her tür parçacık -Anaksagoras’a göre bölünemez hiç bir parçacık yoktur- bir araya karışmıştı Tüm şeyler bir aradaydılar, hem sayıda hem de küçüklükte sonsuz olarak; çünkü küçük de sonsuzdu, ve tüm şeyler bir aradayken, hiç biri küçüklükleri nedeniyle ayırt edilemiyordu Tüm şeyler bütündedirler En son parçacıklar ortaya çıkacak olan nesnede belli bir türdeki parçacıkların baskın olacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman görgül nesneler doğmaktadır Böylece kökensel karışımda altın parçacıkları dağınık olarak ve başka her tür parçacık türüyle karışık olarak bulunmaktadır; ama altın parçacıkları -başka parçacıklarla- sonuçtaki görülür nesnenin baskın olarak altın parçacıklarından oluşacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman, önümüzde görgül dünyanın altını durmaktadır Niçin başka parçacıklarla diyoruz? Çünkü somut görgül nesnelerde, tüm şeylerin parçacıkları vardır; gene de bunlar öyle bir yolda birleşmişlerdir ki, bir parçacık türü baskındır ve bütün nesne adını bu olgudan almaktadır Anaksagoras her şeyde her şeyin bir oranı vardır öğretisini savunuyordu ve bunun görünürdeki nedeni değişim olgusunu başka türlü nasıl açıklayabileceğini anlayamamış olmasıydı Bu yolda Anaksagoras Parmenides’in varlık üzerine öğretisini korumaya çabalıyordu, ve aynı zamanda değişime karşı realist bir tutumu da benimseyerek onu duyguların bir yanılsaması olarak dışlamıyor ama bir olgu olarak kabul ederek Eleatik varlık kuramı ile uzlaştırmaya çalışıyordu Bu noktaya dek Anaksagoras’ın felsefesi Empedokles’in Parmenides’i yorumlayış ve uyarlayışının bir türüdür, ve özel olarak dikkate değer hiç bir özgünlük göstermemektedir Ama şeylerin ilk kütleden oluşmasından sorumlu olan güç yada kuvvet sorusuna geldiğiniz zaman, Anaksagoras’ın felsefeye özgün katkısına da gelmiş oluyoruz Empedokles evrendeki devimi Sevgi ve Çekişme olarak iki fiziksel kuvvete yüklemişti; ama Anaksagoras bunun yerine Nous yada An ilkesini getirmektedir Ek Bilgiler Anaksagoras, Empedokles gibi, Parmenides’in Varlık ne varlığa gelir ne de geçip gider, ama değişmezdir kuramını kabul ediyordu ‘Helenler varlığa gelişi ve geçip gidişi doğru olarak anlamıyorlar, çünkü hiç bir şey varlığa gelmez ya da geçip gitmez, ama olan şeylerin bir karışması ve bir ayrılması vardır’ İki düşünür de, böylece, özdeğin yok edilemezliği konusunda anlaşmaktadırlar, ve ikisi de karışmaları nesneleri oluşturan ve ayrılmaları nesnelerin yitişini açıklayan yok edilmez özdeksel parçacıklar konutlanarak bu kuramı açık değişim olgusu ile uzlaştırmaktadırlar Ama Anaksagoras en son birimlerin toprak, hava, ateş ve su olarak dört öğeye karşılık düşen parçacıklar olduğu konusunda Empedokles ile anlaşmamaktadır O parçaları niteliksel olarak bütün ile aynı olan her şeyin en son ve türetilmiş olduğunu öğretmektedir Başlangıçta, her tür parçacık -Anaksagoras’a göre bölünemez hiç bir parçacık yoktur- biraraya karışmıştı Tüm şeyler biraradaydılar, hem sayıda hem de küçüklükte sonsuz olarak; çünkü küçük de sonsuzdu, ve tüm şeyler bir aradayken, hiç biri küçüklükleri nedeniyle ayırt edilemiyordu Tüm şeyler bütündedirler En son parçacıklar ortaya çıkacak olan nesnede belli bir türdeki parçacıkların baskın olacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman görgül nesneler doğmaktadır Böylece kökensel karışımda altın parçacıkları dağınık olarak ve başka her tür parçacık türüyle karışık olarak bulunmaktadır; ama altın parçacıkları -başka parçacıklarla- sonuçtaki görülür nesnenin baskın olarak altın parçacıklarından oluşacağı bir yolda bir araya getirildikleri zaman, önümüzde görgül dünyanın altını durmaktadır Niçin başka parçacıklarla diyoruz? Çünkü somut görgül nesnelerde, tüm şeylerin parçacıkları vardır; gene de bunlar öyle bir yolda birleşmişlerdir ki, bir parçacık türü baskındır ve bütün nesne adını bu olgudan almaktadır Anaksagoras ile bir ışık, henüz zayıf da olsa, dogmaya başlamaktadır, çünkü anlak şimdi ilke olarak kabul edilmektedir Nousun, demektedir Anaksagoras, hem büyük hem de küçük dirimli tüm şeyler üzerine gücü vardır Ve Nousun bütün döngü üzerinde gücü olduğu içindir ki o başlangıçta dönmeye başlamıştı Ve Neus olacak olmuş, olmuş olan, şimdi olan ve olacak olan tüm işleri, ve ayrılmış yıldızların ve güneşin ve ayın ve havanın ve eterin şimdi içinde dönmekte oldukları bu döngüyü düzene koydu Ve döngünün kendisi ayrılmayı yarattı, ve yoğun seyrekten, sıcak soğuktan , parlak karanlıktan, ve kuru ıslaktan ayrıldı Bir çok şeyin bir çok oranı vardır Ama Nous dışında hiç bir şey başka herhangi bir şeyden bütünüyle ayrılmış değildir Ve hem büyük hem de küçük, tüm Nous benzeridir; oysa başka hiç bir şey başka herhangi bir şey benzemez, ama her bir tekil şey en açık olarak kendi içinde en çoğunu kapsadığı şeylerdir ve şeylerdir Nous sonsuzdur ve kendi yönetmektedir, ve hiç bir şeyle karışmış değil ama yalnız başınadır,kendi kendisindedir’ Öyleyse Anaksogoras Nousu nasıl düşünüyordu? Onun için Nous ‘tüm şeylerin en güzeli ve en arısıdır,ve her şeye ilişkin tüm bilgiyi ve en büyük gücü taşımaktadır ; Ayrıca Nousun ‘orada başka her şeyin kuşatıcı kütle içinde olduğu yer’ olmasından da söz etmektedir Filozof böylece Noustan yada Andan özdeksel terimlerde ‘tüm şeylerin en incesi’ olarak, ve uzayda yer kaplıyor olarak söz etmektedir Buna dayanarak Burner bildirmektedir ki, Anaksagoras hiç bir zaman cisimsel bir ilke düşüncesinin üzerine yüklemiş değildi Nousu öteki özdeksel şeylerden daha arı kılmıştır,ama hiç bir zaman özdeksel yada cisimsel olmayan bir şey düşüncesine erişmemiştir Zeller bunu kabul etmemektedir, ve Stace nasıl ‘tüm felsefenin duygusal - olmayan düşünceyi duygusal düşünceleri bildirme amacıyla evrimlenmiş dilde anlatmak zorunda olmanın güçlüğü altında çabalıyor’ olduğu olgusunu belirtmektedir Böylece Metafizik’te Anaksagoras’ın ‘rasgele konuşan öncülleri arasında ayık bir insan gibi’ durduğunu söyleyen Aristoteles yine demektedir ki ‘Anaksagoras Anı evrenin biçimlenişini açıklamak için bir deus ex machina olarak kullanmaktadır; ve ne zaman bir şeyin zorunlu olduğunu açıklamakta güçlükle karşılaşsa, onu ortaya sürmektedir Ama başka durumlarda Andan başka herhangi bir şey’i neden yapmaktadır Böylece Anaksagoras’ı bulduğu zaman bütünüyle yeni bir yaklaşımla karşı karşıya kaldığını düşünerek, ‘ilerleyip de Onun Andan hiç bir biçimde yararlanmadığını bulduğum zaman tüm ölçüsüz beklentilerim tuzla buz oldu’ diyen Sokrates’in düş kırıklığını kolayca anlayabiliriz Gene de, ilkeden tam anlamıyla yararlanmayı başaramamış olmasına karşın, Anaksagoras Yunan felsefesine görkemli meyvesini gelecekte verecek olan eşsiz önemdeki bir ilkenin getirilmesiyle onurlandırılmalıdır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428) |
03-03-2010 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428)Anaksagoras ( Anaxagoras ) Biyografi (MÖ 500 - 428) Yunan doğa filozofu Klazomenai'de doğan Anaksagoras Atina'da bir okul açarak Perikles, Euripides, Arkhealos (bazı yazarlara göre Sokrates), vb bir çok öğrenci yetiştirmiştir Bazı parçaları günümüze kadar kalan Tabiat Üzerine adlı bir eser yazdı Platon'un Phaidion'unda Sokrates onun dersinden söz açar Anaksagoras, cisimlerin birbirine benzer çok küçük parçalardan oluştuğunu savunmuş, zekayı (nous) bütün bunların üzerine yerleştirmiştir "Başlangıçta çok büyük bir kaos varken, zekanın gelip her şeyi düzene soktuğunu" ileri sürmüştür Yıldızların hareketini, evrenin dönüşünü ve dünyayı bu zeka yönetiyordu Ona göre doğa, gözle görülemeyecek kadar küçük parçacıklardan meydana geliyordu Her şey küçük, daha küçük parçacıklara bölünebilir ancak en küçük parçada bile her şeyden bir şey vardır Plutarkhos'un anlattığı bir olay onun gerçekçiliğini yeterince belirtir Atina'da Perikles'e karşı olanlar buldukları tek boynuzlu bir danayı öne sürerek Perikles'in diktatör olacağı propagandasını yaparlar Anaksagoras kalabalık bir topluluğun önünde söz konusu boğanın başını ameliyat ederek iki boynuzun oluşmasını engelleyen anormalliği açıklar Tanrısızlıkla suçlanıp ölüme mahkum edilince, Atina'yı terk etmek zorunda kaldı Anaksagoras, astronomiyle de ilgileniyordu Gökyüzündeki tüm cisimlerin Yer ile aynı maddeden meydana gelmiş olduğunu öne sürüyordu Bu fikre bir meteoru inceledikten sonra varmışdı Bu nedenle başka gezegenlerde de hayat olduğu düşünülebilir, diyordu Öne sürdüğü fikirlerden bir diğeri de Güneş'in bir tanrı olmayıp Peloponnesos Yarımadası'ndan irice, kor halinde bir kütle olduğuydu Ayrıca Anaksagoras, Ay'ın ışığını güneşten aldığını varsayıp Ay ve Güneş tutulmalarını bununla açıklamıştır Ayrıca, hayvanların anatomilerini incelemiş ve balıkların solungaçlarıyla nefes aldığını keşfetmişti
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428) |
05-07-2010 | #4 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Anaksagoras (Anaxagoras) Kimdir? (M.Ö. 500 - 428)Anaxagoras: Milattan önce 5 yüzyılda yaşamış olan Yunanlı filozof Anaxagoras da, çağdaşı olan Empedokles gibi, oluşun mümkün olduğunu göstermeye çalışmış ya da hiçten hiçbir şeyin meydana gelmediğini, ve hiçbir şeyin yok olup gitmediğini ortaya koyarak, mutlak anlamda bir oluş ve yok oluş olmadığını, mutlak değişmenin imkansız olduğunu kabul eden Eleacı görüşün birciliğiyle, değişmenin ve oluşun gerçekliğini kabul eden sağduyunun plüralizmini uzlaştırma çabası vermiştir Bir başka deyişle, değişme olgusunu yadsımayan, fakat bir yandan Elea Okulunun bir olan varlığıyla ilgili tezlerini ve “hiçten hiçbir şeyin doğmadığı” ilkesini, gerçekliğin özü itibariyle kalıcı ve değişmez olduğu fikrini, diğer yandan da göreli bir değişmeyi benimseyen Anaxagoras, şeylerin ya da varolanların, temel öğelerin birleşmesi ve ayrılması anlamında değiştiğini iddia etmiştir Başka bir deyişle, dünyadaki şeyleri meydana getiren temel öğelerin, varlığa gelmemek ve yokolup gitmemek anlamında değişmez olduğunu, duyusal dünyada gözlemlenen değişmenin, bu temel öğelerin birleşip ayrılmasından meydana geldiğini öne süren Anaxagoras, bu temel öğelerin, sonsuz sayıda olduğu teziyle farklılık gösterir O dünyamızın zengin ve çok sayıda nitelikle dolu olduğu için, bir ya da birkaç arkhe ile açıklanamayacağını, toprak, hava, su ve ateşin, hiçbir şekilde temel öğe ya da arkhe olmayıp, başka tözlerden meydana gelen karışımlar olduğunu iddia etmiştir Buna göre, varolan her şeyi meydana getiren nihai ve en yüksek öğeler, ilk madde ya da arkheler, her türden şekli, rengi ve kokusu olan sonsuz sayıda tözdür Çok küçük olmakla birlikte, bölünemez olmayan bu tözler yaratılmamışlardır Onların nitelikleri kadar nicelikleri de sabittir Anaxagoras’ın öğretisi ne göre, evrenin ilk başlangıç halinde, yaratılmamış olan tüm tohumlar, varlığın sonsuz küçük parçaları birbirlerine karışmış bir durumda bulunuyorlardı Bütün bir varlık kütlesi, sonsuz sayıda küçük tohumun bir karışımıdır Bugün varolan dünya, söz konusu kütle ya da karışımı meydana getiren tohumların ayrılıp bir araya gelişinin bir sonucudur Bu parça ya da tohumlar, başlangıçtaki bu karışım ya da kaostan, Anaxagoras’ın öğretisinde, ilk karışıma ondan evreni meydana getirecek hareketi verdiren ilke olan Nous, demek ki, akıllı ve düzenleyici bir ilkedir Varolan şeylerin en incesi ve en safi olan Nous, aynı zamanda geri kalan her şeyin bilgisine ve onlar üzerinde bir kudrete sahiptir Nous işte bu durumun bir sonucu olarak, kaosu kosmos haline getirmek üzere, ilk karışımı harekete geçirmiştir Nous’un ilk karışıma verdirdiği hareket, bir dönme ya da çevrinti hareketidir Bu dönme hareketi sonucunda, yoğun ve soğuk olan bir şey olarak Havayla, ince ve sıcak bir şey olarak Eter birbirinden ayrılmıştır Buna göre, hava ve eter anaforun çevresine gitmiştir Öte yandan, çevrintinin merkezinde, maddenin yoğunlaşma durumunun bir sonucu olarak, toprak meydana gelmiş ve çevrinti içinde meydana gelen taş kitleleri, anafor hareketinin büyük hızından dolayı, çevreye doğru fırlamışlar; orada da, ateşli eter kütlesi içine düşünce, kor haline gelerek, yıldızları meydana getirmişlerdir Anaxagoras, madde dışı, maddeden bağımsız tinsel bir ilke olarak, Nousun faaliyetini ilk karışıma verdirdiği hareketle sınırlar ve daha sonra Platon’un şikayet ettiği gibi, onu bir deus ex machina olarak kullanır Başka bir deyişle, Nous’un faaliyetini, hareket kaynağı olmakla sınırlayan Anaxagoras, diğer zamanlarda mekanik nedenlere başvurmuştur Maddi nedene ek olarak fail nedeni ortaya koyan filozof, Nous’a final neden olma işlevi yükleyememiş, ona dünyadaki düzeni ve nesnelerin sergilediği güzelliği açıklayacak bir ereksellik izafe edememiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|