Saat 12--Murat İnce |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saat 12--Murat İnceKaranlığımın örselenmiş Ve tükenmiş kimliğinden yazıyorum Merhaba çocuk; Kaldırım taşlarına baktığımız Esmer Ankara’nın yüzümüzü kavurduğu Dudaklarımızı çatlattığı Gözlerimizi doldurduğu Karanlık bir odanın en duldasına Ve bir çok gidişin ardına yaşanan Ağlanan bir gecenin hapsinden yazıyorum Merhaba arkadaş; Gidişinle mi başlayacaktı Kalbimin yeniden kanaması? Ve özlemin, beni böyle çırılçıplak Bir yangının ortasına mı bırakacaktı? Öyle çok yoruldum ki çocuk Bu kaçıncı sensiz gece? Saymadım, adını koymadım, Ve öylesine değiştim ki, Görsen hem kaçar, hem de ağlarsın Ben bu ayrılığı anlamadım çocuk Hala karanlık odamı aydınlatan, Bir elmanın yarısı sen, yarısı ben olan, Siyah beyaz bir hatıranın fotoğrafı baş ucumda Cebimde burnunu sildiğin o üç kuruşluk peçete Yakut misali yanıp duruyor kalbimin üstünde Ve ben kalemi kağıdı elinde hasrete pervane Seninde dediğin gibi yaramaz bir şairim yine Soyadım ince yaa, Yine ondandır ince mevzulara takılıp kalmam… Dizlerine başımı koymayı, Başını dizlerime koymanı özledim Öyle çok özledim ki özlemden öte Aslını sorarsan kalbini kırmak değil , İncitmek seni, asla! Yemin ederim niyetim ağlatmak değil Bütün sözlerim; çıkmazlara sokan yokluğuna, Bu karanlık odanın içine bırakan hatıralarına Ve dahası bir kere sesini duyamayışımadır… Öfke değil, nefret değil Benimkisi hüzün sadece sevdiğim… Sigaramın katranında boğuluyorum Ankara sokaklarına Senden benden arta kalan o mum yarasına Dudaklarımı gömüyorum Sonra acı içinde geceye sönüyorum, Yoksun yaa… Gelmiyorsun yaa… Uzaksın yaa Yokluğunun ağır bedeli ve hepsi DARBEDİR … Hayata dair o gidişinle açılan büyük çukur DEVRİMDİR KALBİMDE… Seni özlerim, seni söylerim Böylesine yalnız ANKARA gecelerine… Saat onikiye beş var İdamımı vermişim ASMIŞIM kendimi yalnızlığına, Az sonra kapım çalacak Ve son arzun diyecek Azrail Bir yudum su diyeceğim Nerden bileceksin sevdiceğim Gelmezsen ÖLECEĞİM… Şimdi kırık ezgiler yankılanır odamda, Ankara’da Hatta malum olur kalbimin ölüm marşları Bir sessizlik olur sonra sallanır başım Yakar senide sallanışım o batasıca İstanbul’da Adı diyorum adı batasıca İSTANBUL’DA Ölesim tek geçmiş bir kaç satırda Gelde bitsin diyeceğim Yoksun bee sevdiceğim… Şimdi ağlarım, Dokunsan kanarım Şimdi nasılsın desen, Volkan olur PATLARIM Sorma ne haldeyim, nerdeyim? Ben kimim? Şairin dediği gibi; Kimliğimi tarif eden, Yüzümü gösteren O kahrolasıcası yüzümü diyorum Aynalardan uzaktayım sevdiğim… Karanlığın içine bir ince yaram daha düştü, Sen yoktun kar beyazım, her yan kırmızıya döndü Görmezdin, göremezdin, bilmezdin ki Herkes gitti yine, o rutubetli odamda, Kafam cigara dumanı içerisinde, İçime sensizliği sindirmeye çalışıyorum Ve biliyor musun bunu yapamayacağımı bile bile Seni içimden silip atmaya çalışıyorum… Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum Hoşçakal iki gözüm; saat on iki |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|