Endülüs Emevi Devleti.. |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Endülüs Emevi Devleti..Endülüs Emevileri, Emevilerin yıkılmasından sonra, Endülüs’te (Güney İspanya) yeni bir devlet kuran hanedandır 756’da kurulan Endülüs Emevi Devleti, 1492’ye değin varlığını sürdürdü Konu başlıkları [gizle]
Müslümanlar 711'da İspanya'ya çıktı 711 'den 756 yılına kadar Şam'dan gönderilen Emevî ve Abbasi valilerce idare edildi 749'da Emevîlerin yıkılmasıyla Emevi Halifesi Hişam'ın torunu, Şam'dan kaçan Prens Abdurrahman, 755'te Septe'ye geçti 756'da devleti kurdu kendisi de emir oldu 929'da III Abdurrahman halifeliğini îlân etti 1031'de halîfenin otoritesi sarsıldı, ülke emirliklere bölündü 1031'de Âli beytten olan Hammûdiler hilâfeti devam ettirmek istediler 1086'da Abbâdi hanedanından İşbiliye Meliki, Kuzey Afrika Murâbıtlar İmparatorluğundan yardım istedi Oradan gelen kuvvetlere 13 Endülüs meliki de katıldı Zeleka Muharebesinde Hıristiyan orduları imha edilerek, İspanya'da Müslüman hâkimiyetinin ömrü uzadı 1147'de Muvahhidler, Murâbıtları ortadan kaldırdı Hıristiyanlarla da savaştılar 1187'de Selahaddin Eyyûbî, Kudüs'ü alınca Papa mukaddes savaş îlân etti Avrupalılar, Müslümanları İspanya'dan kovacaktı Gerek iktidar hırsı, gerekse, Müslamanları kurtarmak niyetiyle İbni Hud, Benî Zeyyan ve Benî Ahmer devletleri birbiriyle mücadeleye girişti 1236'da Benî Ahmer, Benî Hud aleyhine Kastil Kralıyla anlaşınca Kurtuba Hıristiyanların eline geçti 1232'de kurulan Benî Ahmer devleti (Gırnata emirliği) Hıristiyanlarla anlaşarak ayakta durmaya çalıştı 1469'da Sultan Ebû Hasan'ın oğlu Muhammed, annesinin teşvikiyle isyan edip babasını tahtan indirdi Babası tekrar tahtına dönünce Muhammed, Ferdinant'a sığındı 1486'da Ferdinant'ın verdiği Hıristiyan ordunun başına geçen Muhammed Gırnata'yı kuşattı Baba ile oğul savaşırken Hıristiyanlar, Gırnata Devleti'nin şehirlerini yağma ettiler, müslüman halkı öldürdüler 1490'da Gırnata kuşatıldı, ağaçlar kesildi, bahçeler tahrib edildi, halk aç, sefil kaldı Kölemenler'den yardım istediler onların donanması yoktu Osmanlılar'dan yardım istediler onlar da Cem Sultan'la uğraşıyordu 1492'de Muhammed, Ferdinand'a teslim oldu, İspanya'da devlet kalmadı 1499'da İspanya'da bir tek Müslüman kalmadı Mabetler yıkıldı, kütüphaneler yakıldı 711'da İspanya'ya çıkan Müslümanlar 788 yıl sonra burayı tamamen terk ettiler Halk işiyle, âlimler ilmiyle, san'atkârlar san'atıyla, âbidler ibadetiyle meşgul olurken saltanat mücâdeleleri ve devletin kötü yönetilmesi sonunda, bir zamanların galip Müslümanları mağlûb olup, gittiler Emirlik Dönemi (756-929) [değiştir] Endülüs, daha Emeviler döneminde ele geçirilmişti 711'de Emevi komutan Tarık bin Ziyad, bugün onun adından dolayı Cebelitarık (Tarık'ın Dağı) olarak anılan yerde İspanya'ya ayak basmıştı ve Arap orduları yedi yıl içinde Pirene Dağları'na dayanmıştı Ardından Fransa'ya giren Arapları Frankların komutanı Charles Martel ancak 732'de Poitiers'de (Puvatya) durdurabilmişti Bu yenilginin ardından Emeviler İspanya toprakları içinde kaldılar, ama Emevi orduları ile yerel Hıristiyan güçler arasındaki savaşlar sürdü Endülüs Emevilerinin kurucusu Abdurrahman, Emevi Halifesi Hişam'ın torunuydu ve 750’de Abbasilerin kıyımından kaçabilen tek kişiydi Abdurrahman, 755'te İspanya'ya ayak bastı ve Endülüs’teki Arapları kendisine bağlayarak 756'da Kurtuba'da (bugün Cordoba) emirliğini ilan etti 788’e kadar hüküm süren I Abdurrahman, iç ayaklanmaları bastırdı ve dıştan gelen saldırıları önledi Öldüğünde arkasında güçlü bir devlet bıraktı Ondan sonra tahta çıkan hükümdarlar da yerel emirlerin ve Hıristiyanların ayaklanmalarıyla uğraştı Arap ayaklanmaları daha çok kuzeydoğudaki Ebro vadisi ile doğuda Batliyos (bugün Badajoz) ve güneyde Gırnata'da (bugün Granada) ortaya çıkıyordu Vizigotların eski başkenti ve önemli bir dinsel merkez olan Tuleytule'de (bugün Toledo) ise Hıristiyanlar ayaklanıyordu Bu karışıklıklara karşın Endülüs Emevi hükümdarları nedeyse İspanya'nın tümünü denetim altında tutmayı başarıyorlardı Endülüs Emevileri canlı bir ekonomi ve kültürel yaşam yaratmışlardı Başkent Kurtuba önemli bir ticaret merkezi olmanın yanı sıra Bağdat ve Kahire'den sonra İslam dünyasının üçüncü bilim merkezi olmuştu Diğer önemli merkezler ise İşbiliye (bugün Sevilla), Gırnata ve Tuleytule idi Halifelik Dönemi (929-1031) [değiştir] Endülüs Emevileri en parlak dönemini III Abdurrahman döneminde (912-961) yaşadı III Abdurrahman, Abbasilerin dinsel önderliğini tanımayarak 929’da kendisini halife ilen etti İslam dünyası zaten bölünmüştü ve Mısır’da kurulan Fatımiler de halifelik ilan etmişlerdi III Abdurrahman’dan sonra halife olan II Hakem, barışçı bir politika izledi 976’da başa geçen II Hişam döneminde, halifenin veziri olan Hacib Mansur 978’de yönetimi fiilen ele geçirdi ve 1002’ye kadar da elinde tuttu Sonraki halifeler siyasal bir varlık gösteremediler ve Endülüs Emevi Devleti 1010’dan başlayarak parçalandı 1031’de de Endülüs Emevileri iktidarı son buldu Endülüs Emevi topraklarında, Tavaif-i Müluk denen küçük devletçikler kuruldu Kurtuba’da 1031’de iktidar olan Cevheriler varlığını ancak 1069’a kadar sürdürdü 1090'da Kuzey Afrika'dan gelen Murabıtların ve 1145'te gene Kuzey Afrika'dan gelen Muvahhidlerin egemenlikleri de kısa ömürlü oldu Gırnata'da kurulan Nasriler ise 1230'dan 1492'ye kadar İspanya'da varlıklarını korudular Gırnata'yı önemli bir bilim ve kültür merkezi yaptılar Bugün de ayakta olan Gırnata'daki Elhamra Sarayı Nasrilerin bıraktığı en önemli mimarlık yapıtıdı Endülüs Emevileri ve Nasriler, Endülüs’ü Hıristiyan Avrupa'nın da ilgisini çeken bir bilim ve kültür merkezi yaptılar Endülüs Emevileri döneminde özellikle tıp, matematik, doğa bilimleri ve astroloji alanında önemli çalışmalar yapıldı II Hakem'in (961-976) Kurtuba'da kurduğu kütüphanede 40 bin cilt kitap vardı ve bunların çoğu Eski Yunan kültürünün ürünüydü Nasriler döneminde bunlara felsefe yapıtları da eklendi Bu dönemde İbn Cebirol, İbn Bâcce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd gibi büyük düşünürler yetişti Gerileme ve Yıkılma Dönemi [değiştir] Endülüs Emevi Devleti'nin yönetiminde ortaya çıkan otorite boşluğunun doğal bir sonucu olarak her bölgede Tavaif-ül Mülk denilen irili ufaklı 20 küsür yerel hanedan bağımsızlıklarını ilan ettiler Bu dönemde Endülüs siyasi hayatının temel karakteristiği, emirlikler arasında yaşanan kıyasıya çatışmalar ve düşmandan birbirlerine karşı toprak-haraç karşılığında yardım almalar oldu Bu durum Müslümanların zayıf düşmesine sebep olurken, Hıristiyan İspanya devletlerinin da güçlenmesine, dolayısıyla Reconquista'nın hızlanmasına sebep oldu Nitekim 1085 yılında Kastilya(Castile) Kralı VIAlfonso Endülüs'ün en önemli ikinci büyük kenti olan Tuleytula'yı işgal etti Ancak bunun üzerine Müslümanlar Reconquista hareketinin farkına varabildiler Kendilerini Hıristiyan işgaline karşı korusun diye Kuzey Afrika’da bir imparatorluk kurmuş olan Murabıtlar'ın hükümdarı Yusuf Taşfin'den yardım istediler Endülüs'e Kuzey Afrika'dan gelerek Hıristiyanları bozguna uğratan, ardından Endülüs'teki emirlikleri tek tek merkezi idare altında birleştiren ve ülkeyi Afrika merkezli devlete bir eyalet olarak bağlayan Murabıtlar'ın Endülüs'teki hakimiyetleri döneminde Yusuf Taşfin'den (1106) sonra şu hükümdarlar idâreye geldi:Ali Yusuf ve Taşfin Ali Murâbıtlar'ın yıkılışıyla Endülüs'te siyasî birlik tekrar bozuldu ve Hıristiyanlar yine Reconquista'yı gerçekleştirmek için uygun hale gelen ortamda harekete geçtiler Murabıtlar'ı devirerek yerine kurulan Muvahhidler, Murabıtlar gibi Kuzey Afrika'dan Endülüs'e gelerek kötü gidişata bir süre daha dur diyebildiler Kuzey Afrika'daki devletleri iyice zayıflayan Muvahhidler, kendilerine karşı oluşan isyanlarla uğraşırken dağıldılar ve yerine Meriniler ve Hafsiler gibi yeni devletler kuruldu Endülüs'te bunu değerlendirenler ise, her zamanki gibi Endülüslülerin zaaflarını sabırla gözetleyip değerlendiren İspanyol Hıristiyan devletleri oldu Endülüs'te Muvahhidler'in hâkimiyeti, 1238 yılında İbnül-Ahmer'in Endülüs topraklarına hakim olmasıyla başladı İber Yarımadası'ndaki Hıristiyan devletleri İspanya ve Portekiz'in hızlı işgal hareketlerinden Muhammed Nasr sayesinde ancak Endülüs'ün Güney doğusundaki İlbire'den Ronda’ya kadar uzanan sahil şeridi kurtulabildi Çok ağır siyasi şartlara rağmen, iki buçuk asrı aşkın bir süre Endülüs'te İslam hakimiyetini temsil eden Nasriler, bu varlıklarını esnek bir diplomatik siyâset takip etmeleri sayesinde koruyabildiler Ancak, son zamanlarında iç karışıklıklara sürüklenince, onlar da yok olmaktan kurtulamadılar 1479 yılında Kastilya-Leon Kraliçesi IIsabel ile Aragon Kralı IIFernando'nun evlenmesiyle İspanya birliği sağlandı ve Hıristiyan yayılması hızlandı Sonuçta 2 Ocak 1492 tarihinde Grnada'daki son Müslümanlar da teslim olmak zorunda kaldılar ve böylece Müslümanların İberya Yarımadası'nda 800 yıla yakın süren siyasi varlıkları sona ermiş olduSonra tahta 1Tufan geçti Halk çok bahtiyar oldu Fas Kralı Mustafa'nın kızı olan Prenses Sinem'le evlendi Fas Kralı Mustafa,kızına çeyiz olarak Casablanca'yı verdi Balayını orada yaptılar Yazları da gidip Casablanca'da yazladılar Endülüs Emevi sanatı [değiştir] Endülüs Emevi sanatı, Arap senatının yanı sıra Roma ve Vizigot sanatının etkisi altında gelişti Mozaikte de Bizans sanatından etkilündi Endülüs Emevi döneminde önemli yapılar inşa edildi Kurtuba Camisi ile gene Kurtuba'da III Abdurrahman'ın yaptırdığı Medinetü'z-Zehra Sarayı bunların başında gelir Yapımına 784'te I Abdurrahman tarafından başlanılan Vadi'ül-Kebir (Quadalquivir) nehri kıyısındaki Kurtuba Camisi 200 yıl boyunca yeni eklemelerle büyüdü, 987'de Hacib Mansur'un eklemeleriyle son biçimini aldı Kurtuba Camisi, 178 metre x 125 metre boyutundaki dikdörtgen planıyla İslam dünyasındaki en büyük camilerden biriydi Medinetü'z-Zehra Sarayı, surlarla çevrili bir tepede yer alıyordu Sarayın kalıntıları yıllarca süren kazılar sonunda ortaya çıkarılmıştır Askeri mimarlık alanında Tarife, Gormaz, Vacar kaleleri gibi görkemli yapılar ortaya koyan Endülüs Emevi sanatı, iç ve dış süslemelerdeki zenginliğiyle de dikkat çeker "http://trwikipediaorg/wiki/End%C3%BCl%C3%BCs_Emevi_Devleti" adresinden alındı |
Endülüs Emevi Devleti.. |
08-23-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Endülüs Emevi Devleti..UHUD SAVASI (H 3/M 625) Hicret'in üçüncü yilinda Uhud dagi civarinda müsriklerle yapilan savas Uhud savasindan önce Kureys'in öfkesi kabarmis, kin ve intikam duygulari artmisti Bedir'de yakinlarini kaybeden Utbe kizi Hind " Muhammed'le arkadaslarindan öç almadikça içim rahatlamayacak, Muhammed'le savas yapmadikça koku sürünmek bana haram olsun Sevdiklerimin intikaminin alindigini gözümle görmedikçe bana sevinmek yok!" diyordu Ebu Süfyan ve baskalari da buna benzer sekilde and vermislerdi Ebu Süfyan'in yürüttügü kervanin mallari Daru'n-nedve'de topluca durmaktaydi Müsriklerin ileri gelenleri, herkese katilma payini verdikten sonra geri kalan kâr ile güçlü bir ordu hazirlanmasina karar verdiler Onlara göre Müslümanlar Kureys büyüklerini öldürmüslerdi, onlarin intikamini almak gerekliydi Bedir'de yakinlari öldürtücüler karalar giyinmis vaziyette kabileler arasinda dolasiyor, sairler mersiyeler söyleyerek Araplar savasâ tesvik ediyorlardi Putperest Kureysliler Mekke disindaki Arap kabilelerinin de katilmasiyla 3000 kisilik bir askerî kuvvet hazirladilar Bu kuvvette 700 zirhli, 200 atli süvari, 3000 deve vardi Aralarinda, basta Ebu Süfyan'in karisi Hind oldugu halde 14 tane de kadin vardi Bedir'de babasini ve öteki yakinlarindan bazilarini kaybetmis olan Hind'in kalbini igrenç bir intikam duygusu bürümüstü Amcasi Abbas (ra) Hz Muhammed (sas)'i çok severdi Bu sebeple bir mektup yazarak Kureys'in savas hazirliklarini yegenine bildirdi Peygamberimiz (sas) amcasindan gelen mektubu okuttu ve mektupta bildirilen haberi gizli tutarak kesifçiler gönderdi Kesifçilerin getirdigi haberler mektupta amcasinin bildirdiklerine aynen uyuyordu Düsman büyük bir ordu hazirlamisti ve Medine'ye dogru ilerliyordu Bunun üzerine Resulullah (sas) bir savas meclisi kurarak meseleyi ayrintili olarak ashabiyla görüstü Resulullah (sas) düsmani sehrin disinda karsilamayip sehri içerden savunmak görüsündeydi Fakat özellikle Bedir savasina katilan gaziler hakkinda nazil olan övücü ayetlerin etkisinde kalan gençler, düsmanin disarida karsilanmasindan yana idiler Düsmanla bir meydan savasi yapmak istiyorlardi: Resulullah (sas) ashabin isteklerini kirmayarak düsmani karsilamak üzere kilicini kusandi, zirhini giydi Münafiklarin reisi Abdullah b Ubey b Selül sehrin içinde kalinarak savunma yapilmadigini bahane ederek 300 kisilik kuvvetini geri çekti Gayesi savasmak degildi Müslümanlari düsman karsisinda güçsüz birakmak istiyordu Böylece Müslüman ordusunun mevcudu 1000'den 700'e düsmüs bulunuyordu 0slâm Ordusunun Harp Alanina Hareketi Düsman, Medine'nin yegane açik sahasi olan kisimdan içeriye sizarak karargâhini Uhud daginin Medine'ye bakan eteklerinde kurmustu Resulullah (sas) 700 Müslümanla Cumartesi sabahi Uhud dagina ulasti Sirtini daga vererek karsidaki çorak arazide yer tutan düsmana karsi saf tuttu Düsmanin düsüncesi Müslüman ordusunu maglub ettikten sonra sehri yagmalamakti Bunun için Medine'nin yakininda Uhud önleri savas sahasi seçilmisti Resulullah (sas) Bedir'de oldugu gibi bu savasta da 0slâm ordusunu savas düzenine göre yerli yerine yerlestirdi, düsmanin sizabilecegi, kusatma yapabilecegi geçit ve gedikleri de okçularla korudu ve özellikle ordunun sol tarafindaki dagin vadisini beklemek üzere Abdullah b Cübeyr kumandasi altinda elli kisilik, okçu birligini birakti ve "Düsman yense de, yenilse de kesinlikle yerlerinizden ayrilmayiniz " diye tembihte bulundu 11 Sevval 3 (27 Mart 625) Cumartesi günü savas teke tek vurusmalarla basladi; Hz Ali, Hz Hamza ve öteki 0slâm savasçilari hasimlarini öldürdüler Sonra savas kizisti Resulullah (sas) almis oldugu askerî tedbirler ve uygulamis oldugu planlar sayesinde ilk safhada Müslümanlar galip geldiler HZ HAMZA'NIN SEHID EDILMESI Resulullah (sas)'in amcasi Hz Hamza kükremis bir arslan gibi düsmana kiliç sallayarak ilerliyor, hasimlarini kirip geçiriyordu Diger Müslümanlar da ellerinden gelen çâbayi gösteriyorlardi Düsmanlar da olanca gayretleriyle kilica sarilmalarina ragmen bozguna ugramaktan kendilerini kurtaramadilar Tef çalarak askerlere moral veren düsman kadinlari bile korku içinde dag yamacina tirmanmaya, kaçmaya basladi Bununla beraber henüz kesin netice alinmis degildi; düsmanin hizli bir sekilde takibi ve dönmeyecegi bir noktaya kadar kovalanmasi gerekiyordu Halbuki bu inceligi ve harp usulünün bu yönünü bir an unutarak gaflete düsen ve dünyaliga meyleden Müslümanlar kiliçlarini birakip ganimet toplamaya koyulmuslardi Ordunun gerisindeki vadiyi bekleyen elli okçu da kumandanlarinin israrlarina ragmen Resulullah (sas)'in kesin emrini unutarak "Kardeslerimiz üstün geldi, biz niye bekleyelim" diyerek yerlerinden ayrildilar, ganimet toplamaya giristiler 0ste bu sirada böyle bir ani gözetlemekte olan 200 kisilik düsman süvari birligi komutani Halid b Velid az sayidaki 0slâm okçusunun kaldigi geçidi rahatça ele geçirerek 0slâm ordusunu arkasindan vurmaya basladi Bunu gören müsrikler geri döndüler ve yeniden hizli bir saldiriya giristiler Böylece Müslümanlar iki ates arasinda kaldilar, üstünlügü saglamisken dünyaliga dalmalari ve Peygamber'in emrini çignemeleri yüzünden zor durumlara düstüler 0ste bu safhada Hazma (ra) Ebu Süfyan'in karisi Hind'in kölesi Vahsi tarafindan mizrakla vurularak sehid edildi Resulullah (sas)'in Hicretten evvel Medine'ye tayüz ettigi ilk ögretmen Mus'ab b Umeyr (ra) de bu esnada sehid düsenler arasindaydi Mus'ab (ra) sima itibariyle Resulullah'a benzediginden sehit düstügünde, onu sehit eden kimse Resulullah (sas)'i öldürdügünü haykiriyordu Bu durum Müslümanlarin daha da dagilmasina sebep oldu Ancak kisa zaman sonra Resulullah (sas)'in sag oldugu anlasildi Uhud daginin hemen eteklerinde bulunan Resulullah(sas)'in çevresi büyük çarpismalara sahne oldu Müslümanlar onun etrafinda dönüyorlar gerektiginde kollarini, bacaklarini kalkan yerine kullaniyorlardi, Hz Talha bu yolda kolunu kaybetmisti Sa'd b Ebi Vakkas (ra)'a ise Resulullah ok veriyor ve: "Anam babam fedâ ol sun, at yâ Sa'd" diyor; oklarinin isabet etmesi için Allah'a dua ediyordu Müsrikler Resulullah (sas)'i öldürmek için hücum ettikçe Müslümanlar onun çevresinde giderek çogalmislar ve çetin bir savunma hatti kurmuslardi Düsman bu hatti yaramayacagini anlayinca geriye çekilmek durumunda kaldi ve böylece savas üçüncü safhada denk bir duruma geldi Ebu Süfyan karsi daga, Resulullah (sas)'da Uhud'a dogru tirmandi ve bugün hâlâ ziyaret edilen magarada dinlendi Resulullah (sas)'in disi kirilmis, yanagi yarilmisti Kizi Fatma onu tedavi etti Ebu Süfyan ile Hz Ömer'in karsilikli konusmasi da bu esnada cereyan etmisti Kureysli müsrikler bu savasta o kadar vahsiyane seyler yapmislardi ki, belki tarihte benzerine az rastlanirdi Müslümanlar bu savasta 70 sehid vermislerdi Düsmanlar özellikle de müsrik kadinlar sehid Müslümanlarin burunlarini ve kulaklarini kesiyorlardi Ebu Süfyan'in karisi Hind ve öteki bazi müsrik kadinlari Müslüman sehidlerin organlarindan yaptiklari gerdanliklari boyunlarina takmislardi Ayrica Hind, Hz Hamza'nin cigerini çikartarak agzinda çignemek igrençligini gösterebilmisti Uhud'tan ayrilan Ebu Süfyan bir süre sonra geri dönerek Medine'ye saldirmak ve basladiklari isi tamamlamak istegine kapilmisti Esasen böyle bir durumu, Resulullah (sas) tahmin etmis, 70 sehid ve yaraliya ragmen savasin hemen ertesi Pazar günü düsmani takibe karar vermisti Resulullah (sas) 70 kisilik süvari birligi ile 8 km Kadar müsrikleri takibetti Sonra konaklayarak üç gün bekledi Geceleri ates yaktirarak düsmana savastan yilmadiklari mesajini veriyordu Müslüman olmadigi halde Müslümanlarin dostlarindan olan Huzaa kabilesinden Mabed-i Huzâî, Resulullah (sas)'i gördükten sonra Ebu Süfyan'a giderek onun arkadaslariyla birlikte savas için geldiklerini söylemis, Ebû Süfyan da yeni bir vurusmayi göze alamayarak Mekke'ye gitmis ve Medine'ye saldirmaktan vazgeçmisti Böylece Müslümanlar, bu savasta birinci safhada üstünlük saglamislar, gaflet ve dikkatsizlik neticesinde ikinci safhada ilahî bir imtihana ugratilarak maglubiyet acisi kendilerine tattirilmis, fakat üçüncü safhada durum denklesmisken Resulullah (sas)'in cesaretle takibi neticesinde düsman korkutulmus ve üstünlük tekrar Müslümanlara geçmisti SAVASTAN BAZI 0LGINÇ TABLOLAR Enes b Mâlik diyor ki: Amcam Enes b Nadr'i Uhud meydaninda öldürülmüs olarak bulduk; üzerinde 80 kadar kiliç, süngü ve ok yarasi vardi Müsrikler iskence yapmis olduklarindan, kimse onu taniyamadi, yalniz kiz kardesi parmaklarindan tanidi Biz su ayetin amcam ve benzeri hakkinda inmis oldugunu saniyoruz: Müminlerden bir çok kimseler Allah'a vermis olduklari sözlerini yerine getirdiler" (el-Ahzâb, 33/23) Hz Hamza'nin kiz kardesi, Müslümanlarin bozguna ugradigi haberini alinca Medine'den savas alanina gelmisti Bunu farkeden Resulullah (sas) Hz Zübeyr'e, Hamza'nin cesedinin parçalanmis vaziyette ona gösterilmemesini tenbih etmisti Bunu hisseden Safiyye, "Kardesimin sehid oldugunu biliyorum Allah yolunda böyle fedakarliklar her zaman gerekir" demis ve parça parça edilmis kardesinin cesedini görünce de, Hepimiz Allah'in mülküyüz ve O'na dönecegiz"demek suretiyle büyük bir teslimiyet örnegi gösterebilmistir Ensar'dan bir kadin da savasta babasini, kardesini ve kocasini kaybetmisti, Bunlari haber aldikça hep Hz Muhammed (sas)'in sag olup olmadigini soruyordu Onun sag oldugunu ögrenince; "Sen sag olduktan sonra her felâket hiç gelir!" demisti 0slâm sehidleri ikiser ikiser topraga verildiler Tablo göz yasartici idi Hz Hamza (ra) kaftani ile topraga veriliyordu Hz Peygamber'in hicretten önce Medinelilere 0slâmî ögretmesi için tayin ettigi ilk ögretmen Mus'ab b Umeyr (ra) topraga verilirken üzerindeki elbise kisa gelmisti Gögüs tarafina örtülünce alt kismi, alt kismina örtülünce de gögüs kismi açikta kaliyordu Resulullah (sas) örtünün alt kismina örtülmesini üst kismina da izhir denilen kokulu otlardan konulmasini emir buyurmustu RESULULLAH (SAS) UHUD SEHIDLERI HAKKINDA SÖYLE BUYURMUSTUR: "Uhud harbinde kardesleriniz sehit olunca Allah Teâlâ onlarin ruhlarini bir takim yesil kuslarin içlerine koymustur Bunlar Cennet irmaklarina gelirler, içerler ve Cennet meyvelerinden yerler Sonra bu kuslar, arsin gölgesinde asili bulunan altin kandillere konup tünerler Sehid ruhlari artik böyle mesut bir hayata erisince; bizim cennetteki bu halimizi dünyadaki kardeslerimize kim bildirir ki, onlar da bilsinler de cihatdan çekinmesinler demislerdi" (Tecrîd,186 vd; 0bn Sa'd, II; 148) Kaynak: Islam tarihi |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|