Tasavvufın Başlayışı |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavvufın BaşlayışıTasavvufın Başlayışı Bu hususta Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki: Zahirdeki kemalatın ve manevi makamların hepsi Resulullah efendimizden gelir Zahirdeki kemalata, yükselmeye sebep olan emirlerini, yasaklarını bizlere din âlimleri bildirdi Kalbin, ruhun temizlenmesine yarayan gizli bilgileri ve kalb işlerini tasavvuf büyükleri bize ulaştırdı Kalbe ve bedene yarayan bilgilerimizin hepsi Resulullahtan gelir Hazret-i Ömer vefat edince, oğlu Hazret-i Abdullah, (İlmin onda dokuzu gitti) buyurdu Bazılarının bu söze şaştığını görünce, (Dediğim ilim, herkesin bildiği abdest ve gusül gibi bilgiler değil, Allahü teâlâyı tanıtan bilgilerdir) buyurdu Tasavvuf, Resulullahın yolunu gösterir Tasavvuf büyükleri, kendi hocaları vasıtası ile Resulullaha bağlanmıştır O büyüklerin çalışma usulleri, sonradan uydurulmuş şeyler değildir Fena, beka, cezbe, süluk, seyr-i ilallah ve benzerleri gibi isimler, sonradan verilmiş ise de, bu isimlerin bildirdikleri şeylerin hepsi Resulullah efendimizden gelmektedir Nefahat kitabında bildirildiği gibi, fena, beka gibi isimleri ilk bildiren zat, Ebu Said-ül Harraz?dır Zikir de, Resulullahtan gelmiştir Resulullah efendimiz, peygamber olduğu bildirilmeden önce, mübarek kalbi ile zikretmiştir Resulullahın çok zaman sükut ettiği, sessiz, düşünceli durduğu; dost, düşman her tarihçinin kitabında yazılıdır Bu halde bulunmak, isimleri sonradan çıkan şeylerin Resulullahta da bulunduğunu göstermektedir Bu isimler, hadis-i şerifleri açıklamak için konulmuştur Mesela tefekkür; fikri, bâtıldan hakka doğru çevirmek olup, (Az bir zaman tefekkür etmek, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha faydalıdır) hadis-i şerifinden alınmıştır Eğer, (Tasavvuftaki usuller, vazifeler, kazançlar Resulullahtan gelmiş olsaydı, ayrı ayrı tasavvuf yolları ve tasavvuf sarhoşluğu, dine uygun görünmeyen şeyleri söylemek olmazdı) denirse, böyle değişik sözler ve hâller, insanların istidatlarının, başka başka olmasından ileri gelmektedir Resulullahtan gelen nisbette, feyzde ve tesirde hiç değişiklik yoktur Bunun çeşitli insanlara, çeşitli mizaçlara tesiri başka başka olmaktadır Bir insanın bile çeşitli zamanlardaki hâli, mizacı başka başka oluyor Bütün kemalat, Resulullahtan gelmektedir Fakat herkesin yaratılışına, hazırlığına göre, başka başka tesir etmektedir Resulullah efendimiz hayatta iken de, herkesin istidadına göre konuşur, mana ve esrarı başka başka sunardı Resulullah efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir?e ince bilgiler anlatırken, yanlarına Hazret-i Ömer gelince, sözü değiştirdi Sonra Hazret-i Osman gelince, sözü daha da değiştirdi Hazret-i Ali geldi, başka türlü anlatmaya başladı Çünkü, her birinin istidadı başka başka idi (5/59) Lâ ilâhe illallah demek Tasavvufta en çok, Lâ ilâhe illallah kelime-i tayyibesi söylenir (Sözlerin, zikirlerin efdali, en faydalısı, lâ ilâhe illallah demektir) hadis-i şerifi güneş gibi her yerde ışık salmakta iken, bunu söylemek, sonradan meydana çıkmış denilebilir mi? Tasavvuf demek, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid?atlerden sakınmak demektir O halde, tasavvuf zaman-ı saadette yok idi, sonradan meydana çıktı, diyen kimse, sünnet-i seniyyeyi yıkmak isteyen bir İslam düşmanı değilse; menfaat sağlamak, cahilleri aldatmak için şeyhlik perdesi altında İslam?a yakışmayan kötülükleri yapanları anlatmak istiyordur Böyle tasavvufçular ne kadar çok kötülense yeridir Bu kötü kimseler, Müslüman göründükleri için, Müslümanlık kötülenebilir mi? Talebesine kötülük yapan öğretmen var diye, öğretmenlik mesleğine kötü damgası basılabilir mi? Evet, bazı cahiller, ahlaksızlar [ve misyonerler] şeyh şekline girdi Tasavvuf adı altında her kötülüğü yapanlar oldu Fakat bunlara bakarak, Resulullahın sünnetine yapışan, her kötülükten sakınan Allah adamlarına dil uzatmak pek yanlıştır Tasavvuf ehli buyuruyor ki: İyi olan da, kötü olan da, iyilik yapabilir Kötülük yapmamak ise, ancak Allah adamlarının özelliğidir Sıddıklar günah işlemez (Mektubat-ı Masumiye 2/106) Allahü teâlâya kavuşmak, Allahü teâlâya yaklaşmak, Allahü teâlâyı tanımak, Allahü teâlâyı sevmek, feyz almak, nurlanmak, ârif olmak, ilm-i bâtın sahibi olmak gibi şeyler, hep kalb ile olur Bunlara akıl eremez, anlayamaz Allahü teâlâ, her şeye kavuşmak için bir sebep yaratmıştır Bir şeye kavuşabilmek için, o şeyin sebebine yapışmak lazımdır Bildirdiğimiz şeylere kavuşmanın sebebi, kalbi masivadan temizlemektir Mahlukların varlığını, sevgisini kalbden çıkarmaktır Buna, (Fena-i kalbi) denir Kalb, Allah?tan başka her şeyi tam unutursa, yukarıda bildirdiğimiz şeyler, kendiliğinden kalbe dolar Kalb, görülmeyen, tutulmayan bir şeydir Yani madde değildir Yer kaplamaz Yürek dediğimiz et parçası ile ilgisi vardır Aklın, dimağ [Beyin] ile olan ilgisi gibidir Bir şişeye hava sokmak için uğraşmak lazım değildir Sıvıyı boşaltmak lazımdır Şişedeki sıvı boşaltılınca, hava kendiliğinden girer Kalb de böyledir Mahlukların sevgisi, hatta düşünceleri kalbden çıkarılınca, Allah sevgisi, feyz, nur, marifet, kendiliğinden kalbe gelir Kalbi mahluklardan temizlemeye sebep de, Ehl-i sünnet itikadı, haramlardan sakınmak, farzları ve nafile ibadetleri yapmaktır Nafile ibadetlerden, tesiri en çok ve süratli olanı, zikir yapmak ve Allahü teâlânın Velilerinden biri ile beraber bulunmaktır Feyz almak için, bu feyze kavuşmuş olan salih bir kimseyi bulmak, onu sevmek, onun yanında yetişmek lazımdır Vehhabi Feth-ül mecid kitabı da, bunun lazım olduğunu bildiriyor 335 sayfasında, (Allahü teâlâyı sevmeye kavuşturan on sebepten dokuzuncusu, Allah?ın sadık olan sevenlerinin yanında bulunmaktır Onların sözlerini dinleyip faydalanmaktır Onların yanında az konuşmaktır) diyor Böyle salih kullara Mürşid-i kâmil veya Rehber denir Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Her şeyin bir kaynağı vardır Takvanın kaynağı, âriflerin kalbleridir) [Taberani] (Salihleri anmak, günahları temizler) [Deylemi] (Âlimin yanında bulunmak ibadettir) [Deylemi] (Âlimin yüzüne bakmak ibadettir) [Deylemi] (Zikir, sadakadan daha faydalıdır) [ibni Hibban, Beyheki] (Zikir, nafile oruçtan daha hayırlıdır) [Deylemi, Beyheki] (Her hastalığın şifası vardır Kalbin şifası, Allahü teâlâyı zikretmektir) [Deylemi, Beyheki, Münavi] (Derecesi en yüksek olanlar, Allahü teâlâyı zikredenlerdir) [Beyheki] (Allahü teâlâyı çok zikredeni, Allahü teâlâ sever) [Beyheki] Tasavvuf, zikretmek ve ârifleri hatırlamak, onları sevmek ve Resulullahın yoluna yapışmaktır Bu ve benzeri hadis-i şerifler ve bunların çıkarılmış oldukları âyet-i kerimeler, tasavvufu emretmektedir Böyle tasavvuf kötülenebilir mi? Allah?a kavuşturan yollar Sual: Kitaplarda, Nakşi veya Kadiri yoluyla Allah?a kavuşanların olduğu yazılı Allah?a kavuşturan yol çok mudur? CEVAP Necmeddin-i Kübra hazretleri, (İnsanları Allahü teâlâya kavuşturan yollar, insan sayısı kadar çoktur) buyurdu Bu söz, talipleri yetiştirmek yolunu bildiriyor; yoksa itikatlarında hiçbir ayrılık yoktur Bütün Evliyanın itikatları, imanları birdir Hepsi, Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadındadır Sanat sahiplerinin çeşitli iş kollarına ayrılmaları da, öyle rahmettir; fakat itikatta ayrılmak, parçalanmak, böyle değildir Resulullah efendimiz, (Cemaat rahmettir Ayrılık azaptır) buyurdu (M Nasihat) Her şeyden, her mahlûktan Allahü teâlâya giden bir yol vardır; çünkü her mahlûkun kendisi ve sıfatları Onun kudretinin eseridir Bu eserlerin sahibini bulan zeki bir kimse, o yolu ve o manevi bağı görür, anlar Allahü teâlânın rızasına, marifetine götüren yollar, mahlûkların nefesleri kadardır, sözü de doğrudur Bu yolların hepsinden vasıl olmak, ahkâm-ı İslamiye?yi yapmaya bağlıdır Bütün yolların başlangıcı İslamiyet?tir Yani İslamiyet, bir ağacın gövdesine benzer Bütün tasavvuf yolları, bu ağacın dalları, damarları, filizleri, yaprakları ve çiçekleri gibidir (Mektubat-ı Masumiyye) Bu büyüklerin kitaplarını okumak, sohbetin yarısıdır Yani büyük bir zatın kitabını severek okuyan kimse, sohbetinde bulunmuş gibi ondan faydalanır alıntıdır |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|