03-01-2008
|
#1
|
gülgüzeli
|
Yokluğunun Yoksuluyum / Düşmesin Mavi Bilyelerim
" Yokluğunun yoksuluyum, varlığının uzağında 
Sana yolcuyum, hasretinin alazında 
Tut ellerimi / düşmesin mavi bilyelerim avuçlarımdan…
Bu kaçıncı rüyaydı gelişlerini müjdeleyen ? Kaçıncı kan ter içinde uyanışım ? Bilmiyorum inan Ne zaman “ seni çok özledim “ demek geçerken dilimin ucundan, yine kaçıyorsun benden Ellerini tutacak oluyorum lakin her defasında ellerin ellerimin uzağında kalıyor en büyük yürek sancım Sorgulara alıyorum kendimi Vuruyorum kendimi acımasızca Neden bu kadar uzak diye düşünüyorum Bıçağı göğsüme doğrultup yine hasretine vuruyorum kendime baba Gözlüklerin ardından bakıp bakıp susma bana Bir kez olsun dön yüzünü bana Suçsuzluğuma inat , gözlerimin içine bakıp suçlusun ey oğul de bana Yokluğunun yoksuluyum, varlığının uzağında Sana uzanan yolların yolcusuyum, hasretinin azdığında Tut ellerimi, düşmesin emanetin / mavi bilyelerim…
Sensiz içim yangın yeri Kusmak istiyorum " senli " yalnızlığımı Kuşandım isyanı, kendimi kendimle vurmaya hazırlanmaktayım Tetiği dayadım namluya Kuru bir toprağa dayayıp kirpiklerimi, doya doya sana ağlamayı öyle çok isterdim ki baba Suyu kalmamalı gözbebeklerimdeki iç denizlerin Yaralarımda ise kan Tuza basmalıyım hücrelerimi Sonra da yıkanmalıyım dua yağmurlarına kendimi asarak Sonra da yeniden bir rahme düşüp bir mavi bilyenin peşinde yuvarlanmalıyım
Diz çöküp kelimelerin ayak ucuna, kusuyorum sessizliğimi, sızıyorum yokluğunun kanadığı yere  Beni yaşarken öldürenlere özenip kendime bir darağacı kuruyorum Suçlayan ben, suçlanan ben Susana kadar, kanaya kadar ağlamalıyım Ağlamalıyım ki, üzerime sirayet etmiş senli yalnızlığım eksilsin içimden Bitsin yokluğuna olan direnişlerim, bitsin kendimle olan ihtilafım Oysa bir rüzgar olsaydım, dört yana kollarımı açıp sana koşmak isterdim Doya doya ağlamak istiyorum bir deniz kenarında Öyle bir dökmeliyim ki içimi sana, deniz toprak olup kirpiklerimdeki suyu içmeye özenmeli Sonra kanamalıyım olduğum yerde Sızmalıyım dualarımın kabulünde Sonra saf tutmalıyım kendi yüreğimin cenazesinde
Sana yazdıklarıma bakıyorum da meğer boşunaymış çabalarım Ciğerlerimin en kansız yerine iğneyi batırıp batırıp sana konuşurken / duymuyorsun Kıyısızlığımı rehin verip olduğum yere sürüyorum başımı İmlâmı düşürüyorum yürek rahmimden / susuyorsun Bir kez olsun konuş benimle baba Tek bir kelime uzat kuruyan dudaklarıma Bir kapı arala suçsuzluğuma İnan kendime düşman aramaktan, kendime el aramaktan yoruldum Düşsüzlüğüme, cesetimi sürdürtme Farkındayım ; yokluğunun en büyük zanlısı benim Neden bir cellat arıyorum ki içimde çocuğa İçimin en büyük katili, benim Vurun beni en azdığım yerden Perdelerimden sızsın öyküsüzlüğüm 
Uzaklardasın Elif/imle bana susmaktasın Mavi bilyelerim ellerimde üşüyorum babacığım/ üşüyorum Seni son kez uğurken bir merdiven boşluğuna sızan yüreğim şimdi sessiz Sen yoksun ya öyküm kendime rehin Şimdi susma(yın) / cevap verin bana Hangi sevap senin yokluğuna zanlı bu yüreğin kirini temizler ? Hangi söz, hangi cümle içimde verilmiş hükme galip gelir ? Hangi ganimet içimdeki mağlubiyetlere tekâbül gelebir ? Unutsam bendeki “ beni “ diyorum, unutamam çünki ölüm kağıtını ben imzaladım Şimdi seninle beraber çevirdiğimiz bahçenin demir tellerinde cesetimi tuza basmaktayım Diz çöküp yokluğunun yoksulluğuna, musallamın önünde kendi öyküsüzlüğümün safına durmaktayım Düşürülmekteyim derin bir uykuya Belki de sana, Elif/ime kavuşmaktayım Durun ey cemiyet safıma / en suçsuz zamanımda ölmekteyim 
Biliyorum uzun zamandır sana yazmıyordum baba Gecen gece rüyama gece Birkaç cümle olsa da gözlerimn icine bakıp konuştun benle Sabahında bu mektubu yazmaya karar verdim Sensizken hep mi bir yerde eksik kalır sözler ? Hep mi bitiril(e)meyen uzaklıklara bakar gözlerim Mavi bilyeler gibi yuvarlandığın her yerde bırakılır kazandıklarım Ellerim mor, yüreğim kirli ve sensizliğim en derin hiçliğim Biliyorum, kaç zamandır / kaç arife günü seni çınar gölgesinde yalnız bıraktım Suçluyum Öksüzlüğüm, düşük yaptı artık Senden yoksun bu gözlerin baktığım her göz, yıkımım Sana gidemedim ya Şimdi sana gelemedim ya, bastığım her adım, yenilişimin zafer çığlıkları Sana gelecektim / Yüzüm yoktu sana varmaya Suçluluğum nüksetti Bu zan perdesi aralanmadan kıyısı olmayan deniz gibi yetim, bulutu olmayan gökyüzü gibi anlamsızım Biliyorum ve farkındayım, artık aleyhimedir tüm sözler Kirime bir kir daha sürülmekte Lehte söylenen her söz/ her cümle, bir adım sonraki yıkımın ayak sesleri Duyuyor musun beni / sana geliyorum Kazın bir cümlelik yerimi Yüzümü kaybettim / cesetim annemin gözbebeklerinde…
Yapabileceğim çok fazla birşey yok aslında Sadece sabrı giyinip yürümek bu yollarda Bazen kırılır sesim, bazen yitirilir icimdeki düşlerim Biliyorum ölmekten öte yaşamayı öğreniyorum sensizlikte Tüm suçları üstlendim / artık büyüyor muyum neyim ? Tutunduğum birkaç duanın kırık yanlarıyla yazıyorum Uzun zamandır sana yaz(a)mıyordum Şimdi yazıyorum çünki Elif/imin gözlerine bir gül açtı Sensiz hep eksik bir şeyler vardı bende Şimdi yeniden doğuyorum bir yürekte Sana karşı suçluyum biliyorum Lakin bana bir şans daha ver baba Düşsüzlüğüme inat bir öykünün başkahramanlığına soyundum Ellerini umut kokan, yüreğinde Elif var olan bir hayatın öznesine koşmakta kirli yüzüm Biliyorum sana ait tüm suçlarım sabit Sensizliğinden boş kalan yerde artalan bir kaldırım yüzünde “ kendime “ gül yeşerteyim filizini ellerine veremesem de
Eridim Sana ait kirlerimi temize çekmek için 
Sildim kendimi Yokluğunun yoksulluğunu bilmemek için 
Ama unutmadım seni baba…
Suçlu olmasam da,
Suçsuzluğumu değil suçluğumu izan ettim
Tüm sorguları kabul ettim 
Eğildim gırtlağından eksilmiş nefeslere 
Eksildim birer birer…
Ben ki çoktan ölmeyi hak ettim baba 
Lakin gülleri Elif/in duvağında yeşertmeden
Cesetime gülümsemek yok 
Tut ellerinden Elif/imin 
Tut mavi bilyelerimden 
Bir ses ver bu düş’üme 
Yoksa yokluğun yoksulunda
Azacak cesedim 
“ Seni çok özledim babacığım “
İsmail Sarıgene
__________________
|
|
|