Kalu Belâ

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalu Belâ




"Evet, dediler" anlamında bir akaid ve Kur'anî terim Bu terkiple Yüce 'ın insanları rubûbiyet ve ulûhiyetini tanık kılarak onlardan buna dair söz almasıyla ilgili olay kastedilir
Bu olayla ilgili olarak Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak; ‚Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti) ‚Evet (buna) şahidiz,' dediler Kıyamet günü: ‚Biz bundan habersizdik' demeyesiniz" (el-A'râf, 7/172)
'ın insanlardan bu şekilde söz alması, Arapça telaffuzuyla "Kalu belâ" şeklinde halk arasında yaygınlaşmıştır
Kur'ân-ı Kerim'de olay, Yahudilerden "'a karşı sadece gerçeği söyleyeceklerine dair Tevrat üzerine söz alındığı" ifadesinden sonra sözkonusu edilmektedir Böylece 'ın ulûhiyyet ve rubûbiyetine dair bütün insanlardan söz alınmış olduğu da hatırlatılmış olmaktadır
Teâlâ'nın insanlardan söz almış olması ne anlama gelir? Başka bir ifadeyle olay temsîlî midir, yoksa vakit midir? Gerçekten insanları toplayıp onlarla âyette zikredildiği gibi karşılıklı konuşmuş mudur?
Müfessirler bu konuda iki görüş ileri sürmüşlerdir Halef dediğimiz hicrî üçüncü asırdan sonra gelen âlimler genelde olayın temsîlî olduğunu söylemişlerdir Şöyle ki:
Bu anlatılanlar temsilîdir Yoksa, ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmiş değildir Ancak noksanlıklardan münezzeh yüce , insanoğluna verdiği akıl ve idrak vasıtasıyla bütün kâinatın rabbı olduğunu, ayrıca birliğine delâlet eden tabiî deliller aracılığıyla yaratıklarına sanki: ‚Benim sizin rabbiniz olduğuma ve benden başka ilah bulunmadığına şehadet edin' demiş, onlar da hal lisanıyla: "Evet sen bizim rabbimizsin ve senden başka ilah yoktur, " demişlerdir Insanların tarafından mükemmel bir şekilde donatılarak bilgi ve marifet sahibi kılınmaları ve böylece 'ı rab olarak bilmeleri, şehâdet ve itiraf anlamındadır Kur'ân ve Sünnette, Arapların dil üslûbunda bu şekilde sembolik anlatımlar çoktur Meselâ 'ın yere hitabı, bir de onların cevap vermelerini anlatan şu âyet de böyledir: "Isteyerek veya istemeyerek (varlığa) gelin, dedi ‚Isteyerek geldik' dediler"(Fussilet, 41/11)
Bu görüşte olanlar, "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir veya hristiyanlaştırır veya mecûsileştirir" (Buhârî, Cenâiz, 92; Ebû Dâvud, Sünnet, 17) hadisinin de görüşlerini destekledığını söylerler (Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1965, VII, 314; Mahmut Hicâzî, Furkan Tefsiri, çev M Keskin, Istanbul 1988, II, 365)
Selefin görüşü ise, olayın sembolik değil, hakikat üzere olduğu şeklindedir , insanların hepsini babalarının sulhlerinden çıkarıp onları amellerine göre kümelere ayırdı Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabıliyetini verdi Sonra onlardan söz aldı ve kendilerini buna şahit tutarak bazı görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler Sonra ; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babanız Adem'i bu konuda şahitlik etmeğe çağırıyorum Benden başka ibadete layık birinin bulunmadığını iyice belleyin Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayın Verdiğiz bu sözü size hatırlatacak peygamber ve kitap göndereceğim dedi Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilâhımız sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler
, insanlardan bu ahdi aldıktan sonra onları yok etti
Bazıları, -ki halk arasında da yaygın olan budur- insanların 'a bu şekilde söz vermelerinin ruhlar âleminde gerçekleştiğini söylerler Bu görüşün hiç bir mesnedi yoktur
Konuşmanın nasıl meydana geldiği ve meselenin incelikleri bizim için gaybtır Gaybın nasıllığı üzerinde durulmaz Nassların bildirdiği kadarıyla yetinmek gerekir Aslında bu gibi meseleler üzerinde aklî değerlendirmeler yapsak bile kesin bir sonuca varmamız mümkün değildir Ayrıca belli bir karıne bulunmadıkça nassları te'vil etmemiz, ya da temsili olduklarını söylememiz de tutarlı bir tavır değildir
Ilimler, olayın ne zaman meydana geldiği konusunda da ihtilaf etmişlerdir Ancak temsilî olduğunu söylemeyenlerin tamamı, bu olayın Hz Âdem hayattayken meydana geldiği konusunda ittifak etmişlerdir
Müşriklerin çocuklarının, büluğ çağına ulaşmadan ölmeleri durumunda Cennete gireceklerini söyleyenler, "Kalu belâ" âyetini delil göstermişlerdir Çünkü çocuklar, büluğ çağına erinceye kadar, geçmişte 'a verdikleri ahid üzerinedirler Ancak büluğ çağından sonra, bu ahdin artık bir etkisi kalmamaktadır (Kurtubî, age, VII, 317)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.