Birinci Mahmud Han

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Birinci Mahmud Han



Yirmi dördüncü Osmanlı padişahı olup, İslam halifelerinin seksen dokuzuncusudur Babası İkinci Mustafa Handır İstanbul’da, 1696 tarihinde doğdu Şehzadeliğinde, yüksek fen ve din ilimleri öğretilerek yetiştirildi Aklı, zekası, kabiliyeti ve anlayışı kuvvetliydi

Üçüncü Ahmed Han, Patrona Halil ayaklanması sonunda tahttan çekilince, Şehzade Mahmud, 1730 da Osmanlı sultanı oldu Üçüncü Ahmed Hanın tecrübe ve tavsiyelerinden istifade etti İlk icraatı, Lale Devrinde yapılan ilim, kültür ve sanat eserlerinin tahribini durdurmak oldu Asi Patrona Halil’i ve zorbaları imha ettirdi İstanbul’da emniyet ve asayişi sağladı Ülkede huzur dolu, mesut günler başladı İçişlerini düzelten Sultan Birinci Mahmud Han, doğuda hududa saldıran İran Safevileri ile, batıda Avusturya ve Rusya’ya karşı tedbir aldı

Doğuda İran ile Üçüncü Ahmed Han devrinden beri devam eden hadiselere son vermek istedi Ancak İran Şahı bir taraftan anlaşmak üzere heyetler gönderirken, diğer taraftan büyük kuvvetlerle Revan üzerine yürüdü Şah’ın elçi göndermekteki maksadının Osmanlı hükümetini yanıltmak ve oyalamak olduğu anlaşıldığından elçi ve maiyeti Mardin Kalesine hapsedildi Osmanlı kuvvetleri, İran Seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum Valisi ve Revan Seraskeri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti 30 Temmuz 1731 de Kirmanşah alındı 15 Eylülde Kurican Sahrasında İran kuvvetleri bozguna uğratıldı Urmiye ve Tebriz ele geçirildi İran Şahının sulh istemesi üzerine Ocak 1732 de Ahmed Paşa Antlaşması imzalandı Buna göre Aras Nehri iki devlet arasında hudut olarak kabul edilirken Revan, Gence, Nahçıvan, Bitlis, Şirvan ve Dağıstan Osmanlılara; Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan ve Erdelan eyaletleri ise İran’a bırakıldı Ancak 1733 de İran’da iktidarı ele geçiren Nadir Şah, Osmanlıların fethettiği bölgeleri almak için tekrar savaş açtı 1735 de Arpaçay’da yapılan muharebeyi Osmanlılar kaybetti Gence, Tiflis ve Revan İran’ın eline geçti

Osmanlı Devletinin doğuda İran ile mücadelesinden istifade eden Avusturya ve Rusya da iki cepheden harekete geçmişti Azak Kalesini ele geçiren Ruslar Osmanlı kuvvetlerinin toparlanmasına meydan vermeden Gözleve, Kılburun ve Urkapı’yı da işgal ettiler 12 Temmuz 1737 de harekete geçen Avusturya ordusu ise Bosna, Sırbistan ve Eflak’a girdi Bu mağlubiyetler ve düşmanın girdiği yerlerde büyük tahribat ve mezalim yapması Sultan Mahmud Hanı son derece üzdü Sedarete getirdiği Muhsinzade Abdullah Paşayı Rusya üzerine, Hekimoğlu Ali Paşayı da Avusturya üzerine sefere memur etti Muhsinzade süratli bir hareketle Özi ve Kılburun kalelerini ele geçirirken, Hekimoğlu Ali Paşa ise Banyaluka’yı kuşatan Avusturya kuvvetlerine büyük bir darbe indirdi Yapılan savaşta Avusturya kuvvetlerinin asker zayiatı 60 bin idi Hekimoğlu Ali Paşanın bu zaferi İstanbul’da büyük bir sevince sebep oldu Bu zaferler üzerine Avusturya ve Rusya barış istemek zorunda kaldı

Nihayet 18 Eylül 1739 tarihinde Avusturya ve Rusya ile Belgrad Antlaşması imzalandı Avusturya Devleti ile yirmi yedi yıllık, Rusya ile süresiz olan antlaşmaya göre, Belgrad Osmanlı Devletine kaldı Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri tabii hudut kesildi Ruslar, Azak Denizi ve Karadeniz’de donanma bulundurmayacaktı Kazaklar Osmanlı topraklarına, Kırım Hanlığı da Rusya’ya akın etmeyeceklerdi

Rusya ve Avusturya devletleriyle antlaşmalar sağlayan Birinci Mahmud Han yeniden İran üzerine döndü Nadir Şah ise bu vaziyet karşısında Osmanlılarla baş edemeyeceğini anlayınca Kasr-ı Şirin Antlaşması maddeleri üzerinden yeniden antlaşma teklifinde bulundu ve bu istek kabul edildi (1746)

Böylece 1739 Belgrad Antlaşmasıyla batı ve kuzey, 1746 Osmanlı-Avşar Antlaşmasıyla da doğu hudutlarını emniyet altına alan Birinci Mahmud Hana muharebelerdeki muzafferiyet üzerine Gazi ünvanı verildi

Mahmud Han bundan sonra ülkede pek çok imar faaliyetlerinde bulunup, ilim, kültür, sanat sahalarında çok kıymetli eserler yaptırdı Kağıthane civarındaki Bahçeköy ile Balaban köyleri arasında geçen iki çayın sularını toplayan Topuzlu Bendini yaptırdı Burada toplanan sular, Taksim’deki depodan, Tophane’deki Meydan Çeşmesi ile Azapkapı’da Saliha Sultan Çeşmesi ve Beşiktaş, Galata, Kasımpaşa, Tepebaşı semtlerinin çeşitli yerlerindeki kırk kadar çeşmeye su verildi Ahali bol ve tatlı suya kavuşturuldu Pek çok saray, kasır inşa ve tamir ettirildi Beşiktaş Sarayının bir çok kısımlarını ve Bayıldım Kasrını yeniden yaptırdı Yuşa Tepesi civarındaki Tokat Köşkünü donatıp, Hümayun-abad, Kandilli Sarayını imar ettirerek Nevabad isimleri verildi Kanlıca’da Mihr-abad Kasrını yaptırdı

İstanbul’da Ayasofya Camii içine, Fatih Camii yakınında ve Galatasaray’da olmak üzere üç, Belgrad’da bir kütüphane yaptırdı Ayasofya Camii Kütüphanesine sarayın hazine odasından pek nefis, kıymetli, nadide kitaplar gönderdiği gibi, devrin devlet adamları da hediyelerde bulunarak dört bin cilt nadide kitap toplandı Ayasofya Kütüphanesine İslam âleminin en meşhur hattatlarından Ya’kut-ı Musta’sımi, Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman hatlarıyla Mushaflar ve hazret-i Osman ve hazret-i Ali’ye ait olduğu söylenen iki Kur’an-ı kerim de kondu Kütüphanenin masrafını karşılamak için de Cağaloğlu’nda çifte hamamı yaptırıp, gelirini vakfetti Ayasofya’ya bitişik aşevi yaptırıp, huzurunda tertiplenen merasimle açıldı Galatasaray ocağında yaptırmış olduğu kütüphaneye, saraydan kitaplar gönderip, açılış merasiminde, kütüphanenin iki tarafına yaptırılmış olan çeşmelerin hazinelerine şekerli şerbet doldurulup, halka ikram edildi Nuruosmaniye Camiinin yapımını başlattıysa da, vefatından bir yıl sonra tamamlanabildi Beşiktaş’da Arap İskelesi Camii, Rumeli Hisarı’nda İskele Camii, Üsküdar’da Sultan Mahmud Camii ve Kandilli, Defterdarkapısı, Tulumbacılar odası, Yalıköşkü, Yıldıztepe mescidlerini yaptırdı

Birinci Mahmud Han devrinde, ilim kültür ve sanat faaliyetleri arttı İkinci defa matbaa açıldı Matbaa ve hattatların artan kağıt ihtiyaçlarının karşılanması için Yalova’da kağıt fabrikası kuruldu

Ülke içinde ve dışında Osmanlı Devletine azamet devri yaşatan Birinci Mahmud Han, 13 Aralık 1754 tarihinde Cuma selamlığı yapıp, Cuma namazını kıldıktan sonra vefat etti İstanbul’da Yeni Camii yanındaki Turhan Sultan türbesine defnedildi Çok zeki, anlayışlı, hamiyetli, lütufkâr ve merhametli idi Askeri ıslahat taraftarıydı Askeri kitaplar yayınlattı Lütuf ve merhameti çok olduğundan, devrindeki İstanbul yangın ve zelzelesinde zarar görenlerin ızdırabına samimiyetle ortak olup, yanan, yıkılan yerlerin yeniden yapılması için çok yardım etti Devlet adamları ile memurları kontrol ettirdi Faaliyetleri ciddiyetle takip ettirip, zamanın ve memleketin durumuna göre icraatlarda bulunurdu İlim, sanat, edebiyat meclislerindeki sohbetlere katılırdı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.