Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahlaka, allah'tan, insan, korkmayan, nasil, sahiptir

Allah'Tan Korkmayan İnsan Nasil Bir Ahlaka Sahiptir

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah'Tan Korkmayan İnsan Nasil Bir Ahlaka Sahiptir



ALLAH'TAN KORKMAYAN İNSAN NASIL BİR AHLAKA SAHİPTİR?


Güzel bir ahlaka sahip olabilmek ancak Allah'tan korkmakla ve O'nun emirlerine kesin olarak boyun eğmekle mümkündür Bir insanın güzel ahlaka sahip olması ve bunu kararlılıkla sürdürebilmesi için, güçlü bir Allah sevgisi ile birlikte güçlü ve derin bir Allah korkusu taşıması gerekir Allah'tan gereği gibi korkabilmek ise, Allah'ın büyüklüğünü, şanını ve azametini, üstün makamını, sonsuz ilim ve kudretini, kulları üzerindeki kayıtsız şartsız güç ve hakimiyetini, dilediğini dilediği gibi gerçekleştirebileceğini sürekli akılda tutmak ve tefekkür etmekle, Allah'ın vaadine, tehdidine, hesap gününe, cezasının şiddetine, cehennem azabının sonsuzluğuna ve korkunçluğuna kesin olarak iman etmekle mümkündür Bu iman, güçlü bir Allah korkusunu doğurur Bu korku da insanın tüm tavır ve davranışlarını, hareket ve konuşmalarını Allah'ın beğendiği, hoşnut olduğu ahlak doğrultusunda düzenlemesini sağlar Allah'tan korkan kişi O'nun sınırlarını korumaya karşı derin bir hassasiyet içinde olur

Allah'tan korkmayan insanlar ise, Allah'ın beğenmediği her türlü tavrı gösterebilirler Allah'a hesap vereceğini unutmuş bir insanın dürüstlük göstermesi, insanlara fedakarlıkta bulunması, adil ve namuslu olması, kısacası güzel ahlaklı olması için hiçbir nedeni yoktur Onun tüm ahlakını yalnızca kendi kişisel hırsları ve çıkarları şekillendirir Ve ölümlü insanlara güzel ahlak göstermenin onun için bir anlamı olamaz


Bu bakış açısının bir sonucu olarak kişinin kendi çıkarları uğruna yapmayacağı şey yoktur Allah'ın kadrini gereği gibi takdir edemediğinden Allah'ın azabı onun için caydırıcı bir unsur olmaz Allah'tan korkmadığı ve karşılık göreceğini düşünmediği için haddi aşmada, insanlara zalimce bir tavır göstermede hiçbir sınır tanımaz ve alabildiğine azgın bir karakter sergiler Allah'ın azametini ve intikam alacağını aklına getirmediği için rahatlıkla Allah'ın sınırlarını aşar



Bu nedenlerden dolayı Allah korkusu olmayan insanlar, her türlü günaha ve ahlaki bozukluğa açıktırlar Hem Allah'ın dinine uymazlar, hem de zalimce bir tavır göstererek diğer insanları da Kuran ahlakından uzaklaştırmaya çalışırlar Dinin sunduğu güzel ahlakın yaşanmasına kesinlikle tahammül edemezler Elbette bu insanlar dünyada işledikleri zulümlerin karşılıklarını ahirette göreceklerdir Allah Kuran'da bu insanları ve uğrayacakları sonu şöyle haber vermiştir:


Şüphesiz, inkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir sapıklıkla sapmışlardır Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir Ancak, onda ebedi kalmaları için cehennem yoluna (iletecektir) Bu da Allah'a pek kolaydır (Nisa Suresi, 167-169)

Bu bölümde Allah'tan korkmayan zalim insanların Kuran'da tarif edilen belli başlı çarpık karakter özellikleri incelenecektir


Şeytanla Olan Benzerlik: Şuursuzluk


Allah'ın varlığını ve gücünü bildikleri halde, Allah'ın dilediği biçimde davranmayan, O'ndan gerçek manada korkmayan insanların durumu şeytanın durumuyla benzerlik taşır Şeytanın sürekli telkini ve etkisi altında bulunan bu kimseler, neredeyse şeytanla aynı tür bir zihniyet ve ruh hali içine girmişlerdir Bu ortak ruh halinin en belirgin özelliği ise şuursuzluktur Yani insanın bildiği ve gördüğü bir gerçek karşısında vermesi gereken mantıklı tepkiyi, göstermesi gereken en akılcı tutum ve davranışı, ruh halini değil, göz göre göre çarpık, dengesiz ve kendi zararına sonuçlanacak tepki ve davranışı göstermesidir Bu çarpık davranış tarzının en somut örneğini şeytanın Allah'a başkaldırmasında görürüz Kuran'da bu olay tüm insanlar için bir ibret vesilesi olarak aktarılır

Allah Hz Adem'den önce melekleri ve cinleri yaratmıştı Onlar Allah'ı övgü ile tesbih ediyorlardı Sonra Allah ilk insan olan Hz Adem'i yarattı ve meleklere ona secde etmelerini emretti Melekler Allah'ın emrine gönülden itaat ederek Hz Adem'e secde ettiler Ancak meleklerin arasında bulunan ve cinlerden olan İblis, Allah'ın bu emrine başkaldırarak O'na isyankar oldu Çünkü kendisinin Hz Adem'den daha üstün olduğuna inanıyordu Bu kibiri yüzünden, Allah kendisine, "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sad Suresi, 75) diye sorduğunda şöyle cevap vermişti:


"Ben ondan daha hayırlıyım; Sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın" (Sad Suresi, 76)



Allah'ın emrine karşı böyle bir itaasizliğe cüret eden İblis'i Allah lanetledi ve kendisi için ebedi cehennem azabı takdir etti Kuşkusuz İblis'in bu isyanında esrarengiz bir ruh hali hakimdir İblis Allah'ın varlığına bizzat şahittir Öyle ki, Allah'la konuşmuştur Allah'ın sıfatlarını, gücünü ve sonsuz cehennem azabını da çok iyi bilmektedir

Şeytanın ve Allah korkusundan uzak tüm insanların esrarengiz benzerliği burada gizlidir: Allah'ın varlığını bildikleri halde O'nun hükmüne karşı gelebilmek ve inkarcılardan olmak Bu aslında son derece mucizevi bir olaydır Çünkü bu bilgilere sahip olan şeytanın çok üstün bir imana ve korkuya sahip olması gereklidir Şuur seviyesi de aynı oranda yüksek olmalı, Allah'a son derece itaatli ve saygılı olmalıdır Oysa şeytan çirkin bir cüret ve cesaret göstermiştir



Hem Allah'ın varlığını tanımak, O'nun sonsuz gücünü ve ilmini kabul etmek, hem de O'na kasıtlı olarak isyan etmek açık bir şuurla izah edilemeyecek bir durumdur

Bir ayette bu kişilerin durumu şöyle tarif edilir:

De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Yunus Suresi, 31)



Bir başka ayette ise inkarcıların şuursuzca davranışları ve ruh halleri şöyle haber verilmiştir:

İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler (Bakara Suresi, 171)

Bu insanların şuursuzca inkar ettikleri konulardan biri de, yeniden diriliştir Ancak yokken var edilmiş ve öleceğini kesin olarak bilen bir insanın bir daha nasıl diriltileceğini sorması kuşkusuz son derece hayret vericidir Bir ayette, insanların yeniden dirilişi inkar etmelerinin şaşırtıcı olduğuna şöyle dikkat çekilir:


Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar, işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır (Rad Suresi, 5)

Gururlu ve Kibirlidir



Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o (Bakara Suresi, 206)

Allah korkusu olmayan insanların en belirgin özellikleri boş bir kibir ve gurur içinde olmalarıdır Bunun temelinde kişinin kendisini Allah'tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu bazı özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi yatar Oysa bu son derece anlamsız bir düşüncedir Çünkü insan son derece aciz ve pek çok eksikliği olan bir varlıktır İstediği kadar kendini üstün ve kusursuz zannetsin, mutlaka yorulur, acıkır, susar, başı ağrır, uyumadan yapamaz, hasta olur, yaşlanır ve eninde sonunda ölür, bedeni çürüyüp parçalanır


Allah'ın büyüklüğünü, herşeyi yoktan var ettiğini, insanlara sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri verenin O olduğunu, dilediği anda hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, yalnızca Allah'ın varlığının baki olduğunu bilen ve sürekli bunun bilincinde olan bir insanın, kibirli ve azgın bir tavır içinde olması mümkün değildir Ancak bunları kavrayamayan, eksikliklerini, acizliklerini ve ölümlü olduğunu unutan, şuuru bulanık bir insan böyle bir şeye cüret edebilir Tıpkı Allah'ın Kuran'da insanlara bu konuda ibret olarak aktardığı Karun gibi



Karun'un Allah'tan korkmadan azmasına ve kibirlenmesine sebep olan şey zenginliğidir Mülkün tamamının Allah'ın olduğunu ve dilerse hepsini geri alabileceğini unutmuş, bu hazineleri kendisinin sahip olduğu bazı özelliklerinden dolayı hak ettiğini düşünmüştü:

Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez"


"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez"


Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir" Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz (Kasas Suresi, 76-78)


Ayetlerde görüldüğü gibi, Karun aynı ahlaktaki tüm insanlara ibret olarak daha dünyadayken azaplandırılmıştır Eğer iddia ettiği gibi bir güç sahibi olsaydı kuşkusuz önce kendini bu azaptan kurtarırdı Ancak ne bilgisi, ne hazineleri, ne de topluluğu ve itibarı onu Allah'ın gazabından koruyamamıştır:


Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında:


"Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar (Kasas Suresi, 81-82)


Karun'un durumu, Allah korkusu taşımadıkları için büyüklenme tutkusuna kapılan ve kendilerini acıklı bir sona sürükleyenlere apaçık bir örnek teşkil etmektedir Ahiretteki güzel sonucun ise ancak büyüklenmeyen takva sahiplerine ait olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir:



İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir (Kasas Suresi, 83)

Kıskanç ve Saldırgandır


Allah korkusundan uzak insanlar içlerindeki kibiri öyle büyütüp beslemişlerdir ki, iyi olan herşeye yalnız kendilerinin layık olduğunu düşünür, bu yüzden de başkalarının sahip oldukları üstünlükleri kıskanırlar Bu konuyla ilgili Allah, Kuran'da ibret olarak Hz Adem'in iki oğlu arasındaki olayı anlatmıştır:


Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim" (Öbürü de "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder"


"Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım"

"Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim Zulmedenlerin cezası budur"


Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu (Maide Suresi, 27-30)

Allah korkusu olan bir insan nefsinin kötülüklerinden sakınır Bunun dışında hiçbir korku insanda, kendi olumsuz özelliklerini köklü bir şekilde düzeltme isteği ve gayreti doğurmaz Bu nedenle yukarıdaki ayetlerde de açıklandığı üzere Allah'tan korkmayan kardeşlerden biri nefsinin sınır tanımaz kötülüklerine kendini teslim etmiştir Kardeşine karşı olan rekabet duygusundan ve kendi kurbanının kabul edilmemesinden kaynaklanan kıskançlık ve öfkesi yüzünden, bir anda öz kardeşini öldürmeye kalkışabilecek bir duruma girmiştir Bu örnek, nefsine uymanın ve Allah'tan korkmamanın insana neler yaptırabileceğini, ne kadar korkunç bir hale sokabileceğini gösteren önemli bir ibrettir



Allah'tan korkmayan insan, nefsine dokunan bir olayda, sırf kendi nefsinin istekleri için karşısındakilere maddi ve manevi zarar vermekten asla çekinmez Kıskançlık aynı zamanda şeytanın karakterinin de temel özelliğidir Şeytan da Allah'ın huzurundan kovulduğunda, Hz Adem'e karşı olan kin ve kıskançlığı tümüyle ortaya çıkmış ve var gücüyle onun soyundan gelecek insanları cehenneme sürükleyeceğine dair yemin etmiştir Ne var ki bu yemini yine ancak kendi yandaşları ve dostları için geçerlidir Allah'tan korkup sakınan samimi müminler üzerinde ise hiçbir etkisi yoktur


Müstağnidir


"Müstağni", hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her türlü kusur, eksiklik ve sorundan uzak demektir ve bu sıfat ancak Allah'a mahsustur İnsanlar ve diğer tüm canlılar da Allah'ın yarattığı ve her an O'nun dilemesiyle yaşamlarını sürdüren, birçok acizlik ve ihtiyaç içinde olan varlıklardır Ancak başta da belirttiğimiz gibi, Allah'tan korkmayan insanlar, akıl ve şuurları kapandığı için Allah'a karşı acizlik içinde olduklarını görmezden gelirler Kendi akıllarını beğenirler ve eksik ya da hatalı olabileceklerini düşünmezler Kendilerinden son derece emin oldukları için de günaha girmekten sakınmaz, endişe duymazlar Allah Kuran'da, bu zihniyetin sonucunun "azgınlık" olacağını bildirmiştir:


Hayır; gerçekten insan, azar Kendini müstağni gördüğünden (Alak Suresi, 6-7)

Bu insanlar kendilerini herşeyden müstağni gördükleri gibi yaptıklarının cezasını görmekten, bela ve azapla karşılaşmaktan da kendilerini uzak görürler Bu nedenle azgınlıklarını ısrarla ve şuursuz bir cesaretle sürdürürler


Allah'ın bir denemesi olarak nimetlerde bir artış olursa azgınlıkları iyice pekişir Halbuki bu, Allah'ın onlar için hazırladığı bir denemedir Ve azgınca yaşadıkları süre arttıkça, cehennemde görecekleri azabın şiddeti de aynı oranda artacaktır:

Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor (Tevbe Suresi, 85)



Onlar bu gerçeğin farkında olmadıkları için, Allah'ın denemek için verdiği güç ve imkanların, kendilerini Allah'ın azabından koruyabileceği gibi bir yanılgıya düşerler Örneğin, sağlam ve lüks bir arabanın kendilerini kazadan, yaralanmaktan ya da ölümden, sağlam bir binanın ise depremlerden, felaketlerden, saldırılardan koruyacağını düşünürler İnsan elbette korunabilmek amacıyla sağlam bir binada oturabilir Ancak dünyanın en sağlam binası bile yeri geldiğinde büyük bir felaket karşısında yıkılabilir Bunun gibi söz konusu insanlar, sahip oldukları imkanlarla alacakları diğer pek çok tedbirin kendilerini her türlü tehlike ve beladan koruyabileceğini, sağlıkları ve bedenleri ile ilgili alacakları her türlü önlemin kendilerini sarsılmaz kılacağını sanırlar



Oysa bu, tamamen sonuçsuz bir çabadır Tek bir virüs bile Allah'ın azabını bu insanlara taşımaya yeterlidir Ya da beyinlerindeki tek bir kılcal damarın çatlaması bu kişilerin sonsuza kadar yaşayacakları azabın başlangıcı olabilir Hiç kimse ve hiçbir güç, bir insanı Allah'ın gazabından koruyamaz Allah bu gerçeğe; " Benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür" (Taha Suresi, 81) ayetiyle dikkat çekmiştir

Allah'tan korkmayan kimseler kendilerini ölümden bile müstağni görürler Bu insanlar için, yakın çevrelerinden henüz yaşı genç bir insanın ölümü ya da makam-mevki, kültür seviyesi gibi konularda kendilerinden üstün gördükleri bir insanın ölümü ani ve beklenmedik durumlardır Bu kişinin özellikle, bir kaza ya da ağır bir hastalık sonucu ölmüş olması, genç ve sağlıklı görülen bedeninin tanınamayacak, hatta bakılamayacak hale gelmesi, ölümü unutmak isteyen bu tip insanlara büyük bir darbe olur


Belki de daha bir-iki gün önce beraber oldukları bir insanı, hurda şeklinde yol kenarına çekilmiş bir arabanın kenarında, yerde tanınmayacak şekilde yatarken görmeleri, daha sonra da siyah bir naylon torbanın içine konulup fermuarının boydan boya çekilmesi, unutmaya çalıştıkları birçok şeyi akıllarına getirir Kendilerine hem yaş, hem hayat tarzı, hem de ruh hali olarak çok benzeyen bir insanı, etrafına üşüşmüş bir kalabalık tarafından yolda yatan cesedi seyredilirken görmek, kalplerini kendi ölümlerine ve ahiretlerine hiç hazırlık yapmamış olmanın verdiği korkuyla doldurur Çünkü belki de bir-iki gün öncesine kadar üzerindeki kıyafetlerle insanlara hava atan, bütün amacının mesleğinde en üst seviyeye gelmek olduğunu ve din ile ilgilenecek vakti olmadığını anlatan ya da ahiret konusunda alaycı espriler yapan bu tanıdıkları, şimdi çok farklı bir durumdadır Görevliler yola saçılan ve parçalanmış olan gözlüğünü, ezilen ayakkabılarını veya marka olduğu için hava attığı diğer eşyalarını süpürerek çöpe atarlar Oldukça beğendiği vücudunun kokmaması için hemen morga kaldırılan ve orada diğer ölülerin bulunduğu soğuk dolaba bırakılan bu insan, bir iki gün içinde de beyaz bir bezin içine sarılarak kendisi için açılan çukurun içine atılır

Ancak çoğu kişinin, yakını olan bir insanın ölümünden ve bu durumunu görmekten duyduğu korku, çok kısa sürer Aradan az bir süre geçmeden umursuz ve pervasız zihniyetlerine yeniden geri döner ve ölümü yine kendilerinden uzak görmeye başlarlar Etraflarında sürekli ölen insanları görmelerine, ahiretin varlığını bilmelerine, bedenlerinin de gitgide yıpranmasına ve ölüme adım adım yaklaşmalarına rağmen Allah'tan korkup sakınmadıkları için ölümü ısrarla düşünmez kendilerinden uzak görürler Bu yüzden de çok kısa süreleri kalmasına rağmen kendilerine çeki düzen vereceklerine, kendilerini Allah'ın dilediği biçimde düzelteceklerine, daha kalın bir gaflet perdesine bürünürler


Dünyevi Korku ve Endişelerle Doludur


Allah inancına ve korkusuna sahip olmayan insan için tüm dünya kaos ve belirsizliklerden oluşur Herşeyin tesadüfler sonucu geliştiğini, etrafında olup biten olayların da başıboş işlediğini sanır Bu durumda hiçbir zaman gerçek bir emniyet ve huzur duygusu yaşayamaz Çünkü her an başına bir şeyler gelebilir, onu üzecek, yıpratacak, zarar verecek olaylar gelişebilir Gelecekle ilgili sayısız endişeleri ve korkuları vardır Örneğin amansız bir hastalığa yakalanabilir, tüm parasını kaybedebilir ya da sevdiği bir insandan ayrılabilir Veya hiç ummadığı felaketler kendisinin ya da yakınlarının başına gelebilir Tüm bu muhtemel olayları kontrolsüz zannettiği için her birinden ayrı ayrı endişe ve tedirginlik duyar Her birini kendi kontrolü altına almanın mümkün olmadığını da bildiği için büyük bir çaresizlik ve ümitsizlik içine düşer


Etrafında kendisini ezmeye, alt etmeye çalışacak sayısız rakipleri vardır Bunlarla başa çıkabilmesi mümkün değildir İnsanların kendisi hakkında ne düşündüğüne kadar herşeyi tek tek hesaplamak zorundadır Bu, ona tarifsiz bir gerilim ve stres yaşatır

Oysa yalnızca Allah'tan korkan bir insan saydığımız bu korkuların hiçbiriyle muhatap olmaz Allah korkusu ve iman bu korkuların hepsini ortadan kaldırır Herşeyin sahibinin ve yaratıcısının Allah olduğunu, olayların Allah'ın kontrolünde ve çizdiği kader doğrultusunda geliştiğini, Kendisi'ne inanıp güvenen kullarını Allah'ın koruyup kollayacağını bilmek iman eden bir insanı her türlü korku ve bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturur Bir ayette şöyle buyrulur:


Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır Hayır onların çoğu bilmiyorlar (Zümer Suresi, 29)


Allah'a iman etmeyen, dolayısıyla Allah'tan korkmayan insanlar milyonlarca farklı korku yaşarlar Bu insanlar, insanlardan korkup, çekinirler de bir tek Allah'tan korkmazlar Allah'ın huzurunda hesaba çekilecekleri anı asla akıllarından geçirmez ama işyerinde kendilerinden daha üst mevkideki bir insana, eşlerine, annelerine, babalarına bunun gibi birçok insana verecekleri hesaptan titizlikle sakınırlar


Yalnızca Allah'a yöneltilmesi gereken korku hissi O'nun yarattıklarına duyulduğunda bu korku kişinin tüm tavır ve davranışlarını da etkileyerek kendisini son derece aşağılık bir konuma sokar Çünkü kendisinden gerçekten korkulmaya layık olan tek varlık Allah'tır Mutlak gücün sahibi O'dur, herşey O'nun dilemesi ve kontrolü altındadır Allah'ın bilgisi, ve izni dışında hiçbir şey gerçekleşemez O'nun dilemesi olmadıkça hiçbir şey insana zarar veremez Dolayısıyla Allah'tan başka korkup sakınılması gereken varlık yoktur

Başta da belirttiğimiz gibi, Allah'tan değil de başkalarından korkan insanlar, Allah'ın yarattıklarını Allah'tan bağımsız bir güç ve irade sahibi olarak görürler Allah'ı bırakıp O'nun yarattıklarından medet ummak gibi büyük bir yanılgıya düşerler Bu beklentilerinin karşılığını hiçbir zaman alamadıkları gibi ömürleri aşağılanarak ve ezilerek geçer Allah'a kul olmakta kibirlenen, büyüklenen bu insanlar aslında binlerce insanı razı etmeye çalışırlar

Allah iman edenlere kesinlikle insanlardan korkmamalarını, yalnızca Kendisi'nden korkmalarını emretmiştir:


Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın (Maide Suresi, 44)


Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım Umulur ki hidayete erersiniz (Bakara Suresi, 150)


Vicdansız ve Nankördür


Kuran'da Allah'tan korkup sakınmayanların nankörlüklerine dair pek çok örnek vardır Fakat bunların içinde belki de en ayrıntılı olarak aktarılan örnek, İsrailoğulları'nın Allah'a ve peygamberlerine karşı gösterdikleri vicdansızlık ve nankörlüklerdir İsrailoğulları kimseye verilmeyen nimetlerle donatılmış, kendilerine sayısız mucizeler gösterilmiş, aralarından peygamberler çıkmış bir kavim olduğu halde, içlerindeki birtakım azgın kimseler bunlardan hiç etkilenmemişlerdir Hz Musa her defasında onları sabırla eğitmeye çalışmış, ancak onlar "gerçek iman"a ve "Allah'a kul olmaya" asla yanaşmamışlardır Azabı görünce Allah'ın affına sığınmışlar, Allah kendilerinden azabı kaldırınca ise yeniden zulme sapmışlardır Allah onları her affettiğinde, onlar yeniden inkara dönmüşler, hatta O'ndan başka ilahlar edinmişlerdir Peygamberleri inkarcılara karşı zorlu bir mücadele içindeyken, İsrailoğulları içindeki münafıklar kendi arzu ve beklentilerini, menfaatlerini ön planda tutmuşlar, hiçbir zaman samimi olarak Allah'a ve O'nun dinine bağlanmamışlardır Büyük bir nankörlük göstererek, peygamberleri Hz Musa'yı mücadelenin en zorlu anında tek başına bırakmış ve kendi canlarının ve çıkarlarının derdine düşmüşlerdir Bununla da kalmamış, son derece küstah ve nankörce tavır ve ifadeler sergilemişlerdir:


Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın Biz burada duracağız (Maide Suresi, 24)


Görüldüğü gibi bu insanlar içlerinde Allah korkusu taşımadıklarından, nefisleriyle çatışan bir olay karşısında, derhal Allah'a ve peygamberine karşı nankör ve asi bir tavır göstermişlerdir Allah'ın ve elçisinin daha önce, kendilerini en zorlu düşmanları olan Firavun'un zulmünden kurtardığını, sayısız nimetler verdiğini, onları sürekli imana ve ebedi kurtuluşa davet ettiğini bir anda unutuvermişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.