Ölüm Risalesi |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüm RisalesiAnsızın gelen bir haberdir ölüm Beyaz bir güvercin gibi Bir mektuptur senden bana Dökülür bütün yapraklar dallarından Hüzün sarısı yakalar yürekleri Sabırla bekliyordur nasılsa toprak Ölümü ferman bilip düştüğümüz yollarda Nasırlı elleriyle taçlandırır her zaman Tarhana çorbası, kekikli ayran bir de tandır ekmeği Buhur kokusu gibi yayılır gün yüzüne Ey ölüm! beyaz haberler gibisin Belli belirsiz yüreğimi yalar gibisin Bir rüzgar gibi sarar dört bir yanımı Bir bir azalır aramızdaki dostlar Canım annem, biricik babamdır giden aramızdan Geceyle gündüz gibi girer aramıza Sinsi bir tuzaktır hayatla ölüm Sessiz bir gemiye binmişçesine Ağıtlar yakılır ırmaklar gibi İniler iniler sükuta varır insan yüreği Alınlar taşır bu gök kubbeyi Omuzlara binmiş bir ölüm gibi Adımlar dolaşır, dil susar yağmura karşı Hiçbir şey getiremez giden yolcuyu Bir gemidir denize inen Bir yolcudur yükünü alan bir daha dönmeyen Ey güzel hayat! ey görkemli dünya! Neyin kaldı şimdi söyle! Konuşan dudaklar sükuta geçmiş Harmanı, hasadı, buğdayı bitik Üç günmüş sahi dünya Ne bana kalmış İşte gidiyor geldiği yere Ömürler verilen sürede durmuş İstersen dünyayı sırtında taşı Makamın, mevkiin ne önemi var Kimseciklere baki kalır mı dünya Hayat ne kadar kısa, ne kadar kısa İşte dünya, bittiği yerde kabristan Asıl hayatsa şimdi başlıyor Kabul etsen de mahşeri var bu işin Etmesen de musallada görünür Ne malından ne de evladü iyalinden fayda yok Ne işler işlediysen sonuçta sana kalan Ey ölümün arka bahçesi! ey mahşerin ince çizgisi! Sana sevdalanmaktan başka var mı çaresi? |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|