Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Dağa çıkmak: Hükümete kanunlara karşı gelerek dağlara çekilmek buralarda eşkıyalık etmek"Düğünü basanlar dağa çıkmışlar"
eyimler Sözlüğü-D-[/url]Dağa kaldırmak: Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak"Eşkıyalar karakol komutanının oğlunu dağa kaldırmışlar; ne istedikleri henüz belli değil"
Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek"Öğrendiği her yeni bilgiyi dağarcığına atmayı ihmal etmedi"
Dağdan gelip bağdakini kovmak: Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte eskiden beri bulunan bir kişinin yerini almaya çalışmak"Şu densize bak hele dağdan gelip bağdakini kovuyor!"
Dağ doğura doğura fare doğurdu: Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir
Dağlara düşmek: Sıkıntı üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak"Annesinin ölümünden sonra dağlara düştü"
Dağları devirmek: Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak ağır işleri başarmak"O dağları devirir bir adamdır"
Dalavere çevirmek: Yalan dolan ve hile ile kötü bir iş yapmak; düzen kurarak gizlice başkasını aldatmak"Yine bir dalavere çevirmesin bu adam!"
Dal budak salmak: 1 Karmaşık biçimde yayılıp genişlemek 2 Soy ya da dostluk yönünden genişleyip yayılmak"Bu mesele daha fazla dal budak salmadan hemen halledilmeli"
Daldan dala konmak: Çok sık düşünce ya da konu değiştirmek"Daldan dala konmayı bırak da bir işe sarıl artık"
Dalına basmak: Hiç hoşlanmadığı şeyleri yaparak birisini öfkelendirmek"Dalıma basıp da beni çileden çıkarma lütfen!"
Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak"İşi dallandırıp budaklandırmada üstüne yok hani!"
Damdan düşer gibi: Aniden yersiz olarak (söz söylemek)"Damdan düşer gibi söz söyleyince ortalık birbirine girdi"
Damgasını vurmak: Biri hakkında kötü bir yargıya varmak"`tan korkmazsan ona hırsızlık damgasını vur da rezil olsun"
Damokles`in kılıcı: Kişiyi korku ve baskı altında tutan büyük ceza tehdidi"Damokles`in kılıcı gibi başımda dikilip durma öyle!"
Dananın kuyruğu kopmak: Olay patlak vermek beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi"Dananın kuyruğu bu gece kopacak inşallah hayır demezler"
Danışıklı dövüş: Şike; önceden aralarında bir anlaşma olduğu hâlde sanki böyle bir anlaşma yokmuş gibi davranarak başkalarını aldatmak"Danışıklı dövüş insanların mertlik anlayışını tamamen öldürdü"
Dara düşmek: 1 Paraca sıkıntıya uğramak 2 Sıkıntılı tehlikeli bir durumla karşılaşmak"İyice dara düştük geçinmekte güçlük çekiyoruz"
Dara getirmek: Aceleye getirmek gerektiği gibi zaman ayıramamak"Biraz erken kalkalım da dara getirmeden yapalım işi güzel olsun"
Dar boğaz: Sıkıntılar ve güçlükler içinde geçirilen geçici kabul edilip sonunda ferahlık umulan durum"Evel bu dar boğazı da aşacağız"
Dar hayat: Sıkıntılar güçlükler zorluklar içinde sürdürülen hayat

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Darda kalmak: 1 Zor duruma düşmek 2 Paraca sıkıntı çekmek"Öğretmeninin karşısında darda kalmak istemeyen Ahmet ödevini yapmayı hiç ihmal etmezdi"
Dar gelirli: Geçim sıkıntısı çeken kazancı normal olarak geçimini sağlamaya yetmeyen"Dar gelirli ailelerin çocuklarının çoğu okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar"
Darısı (dostlar) başına: "Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim" anlamında kullanılır
Dar kafalı: Anlayışı kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan"Dar kafalı insanlarla anlaşmak oldukça zordur"
Davul çalmak: Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak"Davul çalıp bizi elâleme rezil etti"
Defe (tefe) koymak: Dedikodusunu yapmak kınayan bir dille başkalarına anlatmak alaya almak"Sakın söyleme yoksa bizi defe koyarlar"
Defterden silmek: İlişkisini kesmek yok saymak adını anmaz olmak unutmak"Ali`yi defterden iyice sildim"
Defteri dürülmek: 1 İşine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak 2 Ölmek ya da öldürülmek"Onun da defterini dürecekler yakında

Defteri kapamak: İlgiyi kesmek uğraşmaz olmak söz konusu işi yapmaz olmak "O defteri kapadık biz artık soru sormayın
Deli divane olmak: Bir şeyi bir kimseyi aşırı derecede sevmek ona tutkun olmak"Delikanlı o kız için deli divane oluyordu"
Deli fişek: Atak delişmen delice işler yapan şımarık"Bırak artık şu deli fişek adamla arkadaşlık etmeyi"
Deliksiz uyku: Hiç uyanmadan çok rahat uzun süre uyunulan uyku"Bu gece deliksiz bir uyku çekip yorgunluğumu atmak istiyorum"
Demir atmak: 1 Çapasını denize atmak 2 Bir yerde uzun süre kalmak"Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar"
Dem tutmak: Bir çalgıya bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek
Denizden çıkmış balığa dönmek: Yeni bir işe ortama duruma alışmakta zorluk çekmek"Eski işinden ayrılıp yeni işine başlayınca denizden çıkmış balığa dönmüştü"
Derdine düşmek: Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak"Sana ne ki o işin derdine düştün?"
Dert ortağı: 1 Aynı derdin sıkıntının içinde bulunanlardan her biri 2 Bir kimsenin derdini paylaştığı anlattığı yakın dostu"Onlar yıllar yılı birbirlerinin dert ortağı olarak yaşamışlardı"
Destan olmak: Yaptığı (kötü) bir işten dolayı şöhreti yayılmak"Karısına bağırdı diye annesini kapıya attı bütün civar köylere destan oldu"
Devede kulak: Bütüne göre çok ufak bir parça"Onun yaptığı iş devede kulak kalır"
Deve kini: Bitmeyen geçmeyen unutulmayan büyük kin"Tam anlamıyla bir deve kini besliyordu komşusuna karşı"
Deveye hendek atlatmak: Birisine yapılması çok zor hemen hemen yapamayacağı bir işi yaptırmaya çalışmak"Senin yaptığın deveye hendek atlatmak bırak şu garibin yakasını"

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Devlet kuşu: Umulmadık iyi talih; zenginlik mutluluk getiren talih
Dışı eli (seni) yakar içi beni: "Dıştan görünüşü herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz kötü sahibini üzücü" anlamında kullanılır"Ah bir bilseler işin iç yüzünü dışı eli yakar içi beni"
Diken üstünde oturmak: Bir yerde tedirginlik duymak her an kalkmak durumunu belirtir olmak huzursuz olmak"İnan diken üstünde oturuyorum şurada"
Dikine gitmek: İnatçılık etmek bildiğini yapmaya çalışmak kimsenin uyarısına kulak asmamak"Biraz daha dikine giderse başına büyük bir belâ gelecek bu çocuğun"
Dikiş tutturamamak: Bir yerde bir işte bir sebepten ötürü başarı sağlayamayıp uzun süre kalmamak"Bir şeyde dikiş tutturamadı şimdi boşta gezip duruyor"
Dikiz etmek: Bir yeri olayı birinin hareketlerini gizlice ve gözünü ayırmadan dikkatlice izlemek
Dilden dile dolaşmak: Her yerde pek çok kimse tarafından bahis konusu olmak"Ata sözleri dilden dile dolaşarak günümüze kadar geldi"
Dil dökmek: Kandırmak inandırmak ya da yararlanmak için tatlı sözler söylemek"Peşine düşen çocuğu ne kadar dil döktüyse de evde kalmaya razı edemedi"
Dil ebesi: Çok fazla ve esprili konuşan"Dil ebesi bir adam o sen onunla başa çıkamazsın"
Dile (dillere) düşmek: Hakkında dedikodu yapılmak" kadıncağız sokağa çıkamaz oldu"
Dile gelmek: 1 Konuşma yeteneği yokken konuşmak dillenmek 2 Dile düşmek"Dile geldi dağlar avuttu onu!"
Dile getirmek: 1 Bir meseleyi belirtmek ortaya atmak anlatmak açıklamak 2 Birini konuşturmak"Hiç umulmadık bir anda konuyu dile getirdi hepimizin anlamasını sağladı"
Dile kolay: Söylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması çok güç"Evet dile kolay haydi yap da görelim"
Dili açılmak: Herhangi bir sebepten dolayı konuşamayan kimse birden konuşmaya başlamış olmak"Dili açıldı çok şükür!"
Dili dolaşmak: Heyecan korku ya da bir hastalık sebebiyle söyleyeceğini şaşırmak karıştırmak açık olarak ifade edememek"Babasını aniden karşısında görünce dili dolaştı kekelemeye başladı"
Dili dönmemek: 1 Bir sözü doğru ve düzgün söylemeyi becerememek yanlışsız konuşamamak 2 Amacını iyi anlatamamak"İnşaallah dilim dönmeden meseleyi anlatır da kurtulurum ondan"
Dilinden kurtulamamak: Yaptığı bir kabahatten ötürü sürekli olarak bir kimsenin sitem eleştiri ve sataşmalarına uğramak"Ne yapmalıyım da dilinden kurtulmalıyım onun?"
Dilinde tüy bitmek: Sık sık söylemekten bıkmak usanmak"Size söyleye söyleye dilimde tüy bitti"
Diline dolamak: 1 Bir kimsenin dedikodusunu yapmak kötü tarafını her yerde söylemek 2 Bir şeyi her fırsatta söyler olmak
Dilinin altında bir şey olmak: Bir kimsenin sözlerinden açıkça söylemediği bir şeyler olduğu anlaşılmak"Dilinin altında bir şey olduğunu biliyorum ama bir türlü söyletemiyorum"
Dilinin ucuna gelmek: 1 Tam söyleyecekken vazgeçip söylememek 2 Hatırladığı şeyi söyleyecekken yine unutuvermek"Dilinin ucuna geldi ama utandığı için söyleyemedi"
Dilini tutmak: Sonunu düşünerek gelişigüzel konuşmaktan sakınmak ölçülü konuşmak rast gele konuşmamak"Dilini tutmasını bilmeyenlerin başına neler geldiğini sana söylemediler mi?"
Dilini yutmak: Büyük bir korku şaşkınlık ya da sevinç karşısında konuşamaz hâle gelmek"Korkudan neredeyse dilini yutacaktı"
Dilin kemiği yok ya!: 1 Önceden söylediği sözü başka biçimlere sokarak inkâr etmek 2 İnsan konuşurken bazı hatalar yapabilir doğru ve yanlış herşeyi söyleyebilir
Dili olsa da söylese: "Cansız nesneler hayvanlar konuşabilseler bazı olaylara tanıklık edebilseler ne iyi olurdu" anlamında kullanılır
Dili tutulmak: Herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyemez duruma gelmek"Sevinçten dili tutuldu bizim kızın"
Dili uzun: İncitici kırıcı sözler söyleyen saygısız kimse"O uzun dilini bana kestirmeden çek içeri!"
Dili varmamak: Bir sözü söylemeye gönlü razı olmamak"Sana git demeye dilim varır mı sanıyorsun?"
Dillerde dolaşmak: Her yerde kendisinden ondan söz edilmek"Cephede gösterdiği yararlılıklardan sonra adı dillerde dolaşır oldu"
Dillere destan olmak: Bir olay veya nitelik halk arasında yayılmak"Ona öyle bir oyun oynayacağım ki dillere destan olacak!"
Diline pelesenk etmek: Bir sözü her zaman yerli yersiz tekrarlamak"Şey sözünü diline pelesenk etmişsin her cümlenin başında kullanıyorsun"
Dil uzatmak: Bir kimse veya bir şey için kötü söz söylemek"Ben öğretmenime dil uzattıracak adam değilim"
Dil yarası: Acı ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık"Bıçak yarası geçer dil yarası geçmez demişler"

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Daha iyisini elde etmek uğruna çalışırken elindekilerini de yitirmek"Gel şu işten vazgeç Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma"
Dinden imandan çıkmak: Çok sinirlenmek öfkelenmek kızgınlık duymak"İnsanı dinden imandan çıkarıyorsun yapma şu hareketleri!"
Dinden imandan olmak: Dinî inancını yitirmek mürtet olmak
Dini bir uğruna: Müslümanlık davası yoluna (iş yapmak)
Dini bütün: Dinin emirlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan inancı sağlam olan dinine çok bağlı"Her Müslüman dini bütün olmak zorundadır"
Dipsiz kile boş ambar: Para mal tutamayanın durumunu ya da verimsiz sonuçsuz bir işi anlatmak için kullanılır"Memurların işi tam anlamıyla dipsiz kile boş ambar sıfıra sıfır elde var sıfır"
Dirlik düzenlik: Bir arada yaşayan çalışan kimseler arasında iyi geçim güven sevgi ve anlaşma hâli"Bir aileye önce dirlik ve düzenlik gereklidir"
Dirsek çevirmek: Daha önce birlikte iş yaptığı anlaştığı kimseden artık ihtiyaç duymadığı için yüz çevirmek; bir kimseyi kendinden uzaklaştıracak davranışlarda bulunmak"Onun da dirsek çevireceğini hiç beklemezdim"
Dirsek çürütmek: Okumak öğrenim görmek için uzun yıllar çalışmak"Desene boşuna dirsek çürütmüşsün"
Diş bilemek: Öç almak kötülük yapmak için fırsat kollamak; öfkesini gösterir durum almak"Bana diş bilediği bakışlarından belli"
Dişe dokunur: Hatırı sayılır işe yarar belirtilmeye değer önemli"Dişe dokunur bir iş yapmışsın aferin çocuğum"
Diş geçirememek: Etkisiz kalmak güç yetirememek hükmünü yürütüp sözünü dinletememek"Bir çocuğa diş geçiremiyorsun ne biçim annesin sen!"
Diş gıcırdatmak: Kızgınlığını öfkesini kimi davranışlarıyla belli etmek"Dediğini yaptıramayınca dişlerini gıcırdatmaya başladı"
Diş göstermek: Güçlü olduğunu kendine güvendiğini saldırabileceğini davranışlarıyla belli etmek; tehdit etmek"Biraz diş göstersen hemen yola geleceklerdir"
Dişinden tırnağından artırmak: Yiyeceğinden içeceğinden vb ihtiyaçlarından keserek zorla biriktirmek"Seni dişimden tırnağımdan artırdığım parayla okuttum!"
Dişine göre: Yapabileceği gücünün yeteceği becerebileceği uygun bir durumda"Tam da dişime göre onu yenebilirim"
Dişini sıkmak: Darlığa sıkıntıya dayanmak; her türlü zorluğa katlanmak"Biraz daha dişini sıkmalısın inşallah yakında rahata kavuşacağız"
Dişini tırnağına takmak: Çok büyük zorluklara sıkıntılara darlıklara katlanarak bütün gücünü kullanıp çalışmak"Biz bu evi dişimizi tırnağımıza takarak yaptık yıkmalarına izin vermeyeceğim!"
Diş kirası: 1 Eskiden sarayda ya da konaklarda zenginlerin iftara çağırdıkları yoksullara verdikleri armağan veya para 2 Harcadığı emek dışında bir kimsenin fazladan sağladığı çıkar
Dişinin kovuğuna bile gitmemek: Çok az gelmek (yiyecekler için)"Açlıktan kırılıyorduk önümüzdeki yiyecekler dişimizin kovuğuna bile gitmeyecek kadardı"
Diz boyu: Dize kadar (yükseklik veya alçaklık için)"Çukuru diz boyu kazmışlardı"
Diz çökmek: 1 Dizini yere koyarak oturmak 2 Teslim olmak"Düşman askerleri önümüzde diz çökmüşlerdi"
Dize gelmek: Teslim olmak boyun eğmek yenilmek güçlünün buyruğunu kabullenmek"Bizim kitabımızda dize gelmek yoktur!"
Dize getirmek: Kendisine karşı geleni alt ederek buyruğunu dinler duruma getirmek boyun eğdirmek"İki saatte düşmanı dize getirebiliriz"
Dizgini (dizginleri) ele almak: Yönetimi ele geçirmek işi kendisi yönetmeye başlamak"Dizginleri ele almazsak fabrika kargaşa içinde boğulup kalacak üretim yapılamayacak"
Dizginleri salıvermek: Başıboş bırakmak sıkı tuttuğu yönetimi gevşetmek"Yönetim dizginleri salıverince insanlar rahat bir nefes aldılar"
Dizini dövmek: Çok pişman olmak"Çocuklarını küçük yaşta eğitmezsen sonradan dizini döversin"
Dizinin (dizlerinin) bağı çözülmek: Korkudan heyecandan yorgunluktan ayakta duramayacak hâle gelmek"Yokuşu çıktım ama dizlerimin de bağı çözüldü"
Dizlerine kapanmak: Yalvarmak kendini küçük düşürecek kadar çok yalvarmak başını dizlerinin üzerine koymak"Göreceksin günün birinde dizlerine kapanacak babasının"
Dobra dobra söylemek: Hiçbir şeyden çekinmeden sözü eğip bükmeden dosdoğru açık açık konuşmak"Dobra dobra konuşan insanları severim"
Doğmamış çocuğa don biçmek: Henüz ele geçmemiş bir şey gerçekleşmesi kesin olarak bilinmeyen bir durum için hazırlık yapmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Dokuz doğurmak: 1 Bir işi güçlükle ve sıkıntı içinde sonuca ulaştırmak 2 Meraklaheyecanla sabırsızlıkla sıkıntı çekerek beklemek"İşe geç kalmıştı yeni araba gelinceye kadar dokuz doğurdu"
Dokuz köyden kovulmuş: Geçimsizliği hatalı davranışları yüzünden birçok yerden atılmış kimse
Dolap çevirmek: Hile düzen ve dalavere ile iş yapmak"Yine ne dolap çeviriyor acaba?"
Dolma yutmak: Kanıp aldanmak"Ona dolma yutturacağını hiç sanmam!"
Dolu dizgin: 1 Son hızla (süvari ve at arabası için) 2 Önüne geçilemeyecek biçimde çok fazla olarak"Kinlerimizi dolu dizgin salıverdik düşmanın üstüne"
Doluya koydum almadı boşa koydum dolmadı: İçinden çıkılamayan güç bir durum karşısında söylenir "Her yolu denedim çözüm yolu bulamadım" anlamına gelir
Domuzdan kıl çekmek: Sevilmeyen eli sıkı olan cimri bir kimseden bir şey alabilmek"Domuzdan bir kıl koparmak kârdır"
Don gömlek: Çıplak üzerinde sadece don ve gömlek var denilecek kadar soyunmuş hâlde"Adamı don gömlek kalacak kadar soydular"
Dostlar alışverişte görsün: Gösteriş olsun; amaç iş yapıyor görünmek iş yapmak değil"Güya çalışıyor dostlar alışverişte görsün!"
Dökülüp saçılmak: 1 Bir şey uğruna fazla para harcamak masraf etmek2 Soyunmak çok açık giyinmek"Düğün yapıyorum diye sakın dökülüp saçılma yoksa kendini toplayamazsın"
Dört ayak üstüne düşmek: Tehlikeli bir durumdan hiç zarar görmeden kurtulmak"Nasıl oluyor da bu adam hep dört ayak üstüne düşüyor?"
Dört başı mamur: Her yanı bakımlı elverişli güzel tam istenildiği gibi"Alırsam dört başı mamur bir ev alacağım"
Dört dönmek: Bir işi yapmak için korku heyecan telâş şaşkınlık içinde sağa sola koşmak çare aramak"Kadıncağız haberi alır almaz odanın içinde dört dönmeye başladı"
Dört elle sarılmak: Yapacağı işe büyük bir önem verip özen göstererek girişmek"Başarılı olmak mı istiyorsun dört elle sarıl işine!"
Dört gözle beklemek: Özleyerek çok isteyerek büyük bir sabırsızlıkla beklemek"Annemin yolunu dört gözle beklemeye başladım"
Dudak bükmek: Umursamamak beğenmemek küçümsemek"Yeni alınan elbiseye şöyle bir dudak büküp geçti"
Dudak ısırmak: Hayret etmek şaşırmak"Beni karşısında görünce dudağını ısıracak eminim"
Dudak ısırtmak: 1 Hayran bırakmak 2 Şaşkınlığa hayrete düşürmek"Yazdığı son kitabıyla dudak ısırttı herkese"
Duman attırmak: Geride bırakmak zor duruma düşürmek birini yıldırmak"Silâhını çeken komutan etrafa duman attırmaya başladı"
Duman etmek: Bozmak ortalığı dağıtmak yok etmek; yenmek birine karşı başarı sağlamak"Askerler ortalığı toz duman ettiler"
Dumanı üstünde: 1 Çok taze (sebze ve meyve için) 2 Çok yeni üzerinden zaman geçmemiş"Şu elmalara bak daha dumanı üstünde bunların"
Duman olmak: 1 Ortadan kaybolmak 2 Durumu düzeni işi bozulmak Kötü olmak"Çabuk duman ol buradan gözüm görmesin seni!"
Durduğu yerde: 1 Hiç gereği yokken 2 Kolaylıkla hiç emek ve çaba harcamadan"Adam durduğu yerde para kazanıyor anlamadım bu işi!"
Durup dinlenmeden: Sürekli olarak ara vermeden arka arkaya"Yıllar yılı durup dinlenmeden çalıştım sizin için"
Durup dururken: 1 Birden bire ansızın 2 Hiç gereği veya sebebi yokken"Durup dururken bir tokat attı arkadaşına"
Dut yemiş bülbüle dönmek: Susmak; konuşkanlığını sevincini neşesini yitirmek; sesi çıkmaz olmak"Onu dut yemiş bülbüle döndürmezsem bana da Hasan demesinler!"
Düğüm noktası: Bir meselenin sonuçlandırılması için çözülmesi açıklığa kavuşturulması gereken en güç yanı"Biz işin daha düğüm noktasını tespit etmiş değiliz ki!"

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlüğü-D-

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-D-



Düğün bayram etmek: Çok sevinç duymak topluca neşeli bir duruma kavuşmak"Ağabeyim savaştan sağ salim dönünce ailece bayram ettik"
Düğün evi gibi: Çok kalabalık ve telâşlı görülen yer"Hayrola dün akşam sizin sokak düğün evi gibiymiş!"
Dümen çevirmek: Düzen kurup hileli iş yapmak"Yine ne dümen çeviriyorsunuz siz?"
Dümen kırmak: Yön değiştirmek
Dümen suyunda gitmek: Birine bağımlı olmak birinin tuttuğu yolu izlemek hemen her şeyde ona uyarak onun istediğini yapmak"Başkasının dümen suyundan gidenler kişiliklerini bulamazlar"
Dünkü çocuk: Deneyimi az toy acemi"Dünkü çocukların aklına ihtiyacım yok benim"
Dünya başına yıkılmak: Dara düşmek felâkete uğramak umutlarını yitirmek çok üzülüp acı çekmek"Trafik kazasında kocasını ve iki çocuğunu kaybeden kadının dünyası başına yıkılmıştı"
Dünya bir araya gelse: "Bütün insanlar engel olmaya kalksa bile asla hiçbir zaman kim ne derse desin" anlamında yine bildiğini yapma durumu için kullanılır"Dünya bir araya gelse de ben o adamla barışmam"
Dünyadan elini eteğini çekmek: Bir kenara çekilip toplum ile ilişkisini kesmek toplumun yaşayışına karışmaz olmak daha çok ibadetle meşgul olmak ve dünya işleriyle ilgilenmez olmak"Bizim komşu her nedense dünyadan elini eteğini çekti görünmez oldu sanki"
Dünyadan haberi olmamak: Çevresinden çağından ve çağının getirdiklerinden zamanında yaşanan hayattan haberli olmamak"Sen dünyadan haberi olmayan bir adamsın ne anlarsın bu işten lütfen karışma!"
Dünya gözü ile: Ölmeden önce yaşarken"Dünya gözü ile Almanya`daki kardeşimi bir daha görsem"
Dünyalar onun olmak: Oldukça çok sevinmek"Babası istediği oyuncağı getirince dünyalar onun oldu sanki"
Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak: Dünyada insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek zorluklarla karşılaşmak tecrübe kazanmak"Elbet sen de bir gün dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacaksın"
Dünyanın öbür ucu: Çok uzak yer"Ali de dünyanın öbür ucunda oturuyor"
Dünya yıkılsa umurunda değil: Hiçbir şeyle ilgilenmemek umursuz olmak sorumluluk duymamak"Sakın `dünya yıkılsa umurumda değil` deme bana"
Dünyayı toz pembe görmek: İyimser olmak üzücü durumlara bile iyi gözle bakmak"Bırak artık şu dünyayı toz pembe görmeyi aç gözlerini!"
Düşe kalka: 1 İşi kimi zaman iyi kimi zaman kötü olarak güçlükle uğraşa uğraşa (yapmak) 2 Biriyle yakın ilişki kurarak"Sokak serserileriyle düşe kalka iyice bozuldu sapıttı"
Düşeş atmak: Umulmadık bir başarı kazanmak"Düşeş attı bizim oğlan şimdi yanına da yaklaştırmaz kimseyi"
Düşman çatlatmak: Nisbet yapmak iyi durum ve başarılarıyla düşmanı kızdırmak ve kıskandırmak"Düşman çatlatmakta da üstüne yok senin!"
Düşman kesilmek: Düşman olmak düşman gibi görünüp tavır almak"Yalnız benim değil bütün ailenin düşmanı kesilmişti"
Düşünüp taşınmak: Bir meseleyi enine boyuna tartmak konuyu bütün yönleriyle incelemek iyice düşünüp ona göre davranmak"Acele etme düşünüp taşın öyle karar ver"
Düşüp kalkmak: 1 Yakın arkadaşlık etmek 2 Yasa ve gelenek dışı kadın ve erkekle birlikte yaşamak veya sık sık bir araya gelmek"Seni bu hâle getirenler düşüp kalktığın arkadaşlarındır Hâlâ anlamadın mı?"
Düttürü Leylâ: Gülünç tuhaf daracık ve kısacık giyinmiş kadın"Sana hiç yakışmamışdüttürü Leylâ gibi olmuşsun"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.