Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları



Daha önce Üstad kardeşimiz bu konu ile ilgili bir başlık açmıştı Konuda bazı düzenlemeler yapılacaktı Kendilerinin vakti müsait olmadığı için ona bedel biz yapacağız
smanlı Padişahlarının Son Anları[/url]
Bir çok kitapta Osmanlı Padişahları ile ilgili olaylar gerçeğe aykırı şekilde magazinize edilmektedir Padişahların vefatları - ölüm sebepleri - ile ilgili müsbet, muhafazakar diye adlandıracağımız bir çok internet sayfası da bundan etkilenerek sayfalarında bu konulardaki yanlışları tekrarlamışlardır Verilecek bilgiler bu konudaki hataları inşallah düzeltecektir

Birçok dersi de içere bu çalışma bende farklı hisler uyandırdı Sizler içinde faydalı olması temennisiyle

Not: Kaynak olarak yararlandığımız cevaplarorg 'a teşekkür ederiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





OSMAN GAZİ

Osman Gazi, fazla yorgunluktan kaynaklanan "nikris illetinin artması ile hareket edemez bir hale gelmiş ve oğlu Orhan'ı 720 H /1324’de yerine vekil tayin etmişti Memleketini üç adet vilayetine ayırarak, Bizans zararına genişletmek için askeri işleri dahi tanzim etti Bu sebeple Bursa fethinde bizzat bulunamamıştı Kendisine fetih müjdesi geldiği zaman vefat etmek üzere idi Vefat etmeden evvel, adeta devlet-i aliye’nin altı asır değişmeyen anayasası olan meşhur vasiyetini yaptı (1) Vasiyetnamenin özü şöyledir: "Allahu Teala’nın emirlerine muhalif bir iş işlemiyesin! Bilmediğini ulemadan sorup anlayasın İyice bilmeyince bir işe başlamayasın Sana itaat edenleri hoş tutasın Askerine in'amı, ihsanı eksik etmeyesin ki, insan ihsanın kulcağızıdır Zalim olma! Âlemi adaletle şenlendir Ve Allah için cihadı terk etmeyerek beni şad et! Ulemaya riayet eyle ki, din ve devlet işleri nizam bulsun Nerede bir ilim ehli duyarsan ona rağbet ve yumuşaklık göster; Askerine ve malına gurur getirip ulemadan uzaklaşma Bizim mesleğimiz Allah yoludur ve maksadımız Allah'ın dinini yaymaktır Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir Sana da bunlar yaraşır Daima herkese ihsanda bulun! Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Allahü Teala’ya emanet ediyorum"

Bursa Gümüşlü kümbete gömülmesini isteyip rahmet-i Rahmâna kavuştu (2) Osman Bey, vasiyeti üzerine, geçici olarak gömülü bulunduğu Söğüd’den alınarak Bursa’daki Gümüş Kümbet’e defnolunmuştur(3)

1- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s26
2- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
3- Ahmet Akgündüz-Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, s37

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





ORHAN HAN GÂZİ

Rumeli’ye geçişin kahramanı Lüleburgaz ve Çorlu’nun Fatihi Süleyman Paşa’nın atının ayağının sürçmesi sonucunda düşerek vefat etmesine çok üzülen Orhan Gazi rahatsızlandı(4) Veliahtlığa getirdiği Murad Beye şu nasihatlerde bulundu:
Oğul, saltanatına mağrur olma Unutma ki, dünya, Hazret-i Süleyman’a kalmamıştır Cennetmekân babam Osman Gazi Han, bir avuç toprağı beylik yaptı Biz Allah’ın izniyle beyliği sultanlığa çevirdik Sen daha da büyüğünü yapacaksın Osmanlıya iki kıt’a üstünde hükmetmek yetmez Selçuklunun vârisi biz olduğumuz gibi Roma’nın vârisi de biziz Oğul, Kur’an-ı Kerim’in hükmünden ayrılma Adaletle hükmet Zalimleri cezalandırmakta tereddüt gösterme En kötü adalet, geç tecelli eden adalettir Oğul, biz yolun sonuna geldik, sen daha başındasın Cenab-ı Mevlâ saltanatını mübarek kılsın (5)

Zaten iyice yaşlanmış olan Orhan Gazi, fethedilen topraklardaki ahâliye Osmanlı adâlet ve müsâmahasını, din ve vicdan hürriyetini tattıran oğlu Süleyman Paşanın ölüm acısı da buna eklenmesiyle, âlem-i fenâdan bekaa âlemine rıhlet etti (761H/1360) (6) Bilinmeyen Osmanlı’da vefat tarihi olarak Nisan 1362 verilmiştir Bursa'daki Gümüşlü Kümbet'e defnedildi(7)

4- Ahmet Akgündüz-Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, s40
5- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
6- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s45
7- http://wwwturksultanscom/sultansphp?id=6

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





MURAD HUDAVENDİGÂR HAN GÂZİ


Sultan Murad'ın Anadolu'da uğraşmasını fırsat bilen müttefikler ordusu Sırp Lazar kumandasında Sırp, Boşnak, Bulgar, Ulah, Arnavut, Leh ve Macarlardan mürekkepti Sultan Murad Han 60000 kişilik bir kuvvetle 100000 kişilik bu müttefik kuvvetlerini Kosova'da karşılaştı Gece Osmanlı saflarına doğru kuvvetli bir rüzgar esip askere göz açtırmıyordu Gâzi Hünkâr bu vaziyetin muhârebede vücuda getirebileceği felâketi düşünüp elem duydu ve Cenâb-ı Hakka sığınarak, sabaha kadar ibâdet, duâ ve istimdâdda bulundu Münacatını, Solak-zâde ve Sâdeddin Efendi rivayet ederler:

Âb-ı rûy-ı Habîb-i Ekrem içün

Kerbelâda revân olan kan içün

Şebb-i firkatte ağlayan göz içün

Râh-ı aşkında sürünen yük içün

Ehl-i derdin dil-i hazîni içün

Câna te’sîr eden enîni içün

Eyle yâ râb lütfunu hemrâh

Hıfzını eyle bize püşt ü penâh

Ehl-i islâma ol mu‘in-i nâsır

Dest-i a‘dâyı bizden eyle kâsır

Bakma yâ Râb bizim günahımıza

Nazar et cân-ı dilden âhımıza

Etme yâ râb mücâhidîni telef

Tîr-i a‘dâya kılma bizi hedef

Çeşmimiz sakla gird ü mu‘ârekeden

Cünd-i İslâmı cümle mühlikeden

Bunca yıl sa‘y ü ictihâdımızı

Gazâvât üzre yahşî adımızı

Etme yâ râb kahrın ile tebâh

Yüzümü halk içinde etme siyah

Râh-ı dîn içre ben fedâ olayım

Siper-i asker-i hüdâ olayım

Din yolunda beni şehîd eyle

Âhirette beni sa‘îd eyle

Mülk-i İslâmı pâh-yimâl etme

Menzil-i fırka-i delâlet etme

Keremin çoktur ehl-i İslâma

Dilerim kim erişe itmâma

Bu abidance münâcatta bulunduktan sonra, fevkalâde bir huzûr içinde Kurân-ı Kerîm tilavet ettiğini de bildirmişlerdir

Hakîkaten şafakla berâber yağmur yağıp tozu bastırdı; bu duâların müstecab olduğu şeklinde tefsîr edilerek, hayra yoruldu(8) Hüdâvendigâr, zafer nasip olduktan sonra savaş meydanını dolaşırken Sırp Kralı Lazar’ın damadı Miloş Obiloviç tarafından sinesine saplanan bir hançerle arzu ettiği şehitliğe kavuştu (9) Sultan Murad ağır yaralı olarak Bâyezid'e itaat etmelerini vasiyet etti (10)ve dudaklarından son olarak şu söz döküldü: “Attan inmeyesiniz!” (Yani, sürekli seferlere ve cihada devam ediniz)(11) Padişahın mübarek cenazesi tahnit edilerek Bursa’ya nakledilip, Çekirge'deki türbesine konuldu(12)

Not: Tahnit: Ölüyü bozulmaması için belirli formül dahilinde ilâçlama, iç organlarını çıkarma, ilâçlayarak çabuk bozulmayacak hale getirme Bir cismi, dayanıklılığını arttırmak için İlâçlama Tahnitin asıl manası, ölünün kefenini buharla tütsülemektir(Şamil İslam Ansiklopedisi)

8- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s64-65
9- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
10- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s65
11- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
12- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s65

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN YILDIRIM BÂYEZÎD HAN GÂZİ


Yıldırım Bâyezid’in vefatı ile ilgili üç rivayet bulunmaktadır:
Birincisi; Hammer ve Gibbons gibi Garb Tarihçilerinin tamamına yakını, Şükrullah, Enverî, Karamanî Mehmed Paşa, Acem Hamidî, Konyalı Mehmed bin Hacı Halil ve İdris-i Bitlisî gibi ilk dönem Osmanlı tarihçilerinin kahir ekseriyeti; 10 sene kadar Bursa ve Edirne’de oturup Çelebi Sultân Mehmed’in çocuklarına hocalık eden, Padişah ve diğer Osmanlı devlet erkânı ile yakın temas halinde bulunan ve memleketine döndükten sonra Timur Tarihini yazan İbn-i Arabşah başta olmak üzere Timur devrinin bütün Vakânüvisleri, Yıldırım Bâyezid’in şiddetli sıtma, nefes darlığı ve keder dolu hayattan meydana gelen çeşitli hastalıkların bir araya gelmesinden vefat ettiğini açıkça ifade etmektedirler Kanaatimize göre doğru olan da budur

Kaldı ki, tarihçilerin çoğu, Yıldırım gibi dindar bir Padişaha, haram olan böyle bir günahın –intiharın- isnad edilmesinin tamamen iftira olduğunu açıkça beyan eylemişlerdir Osmanlı tarihinin dev isimlerinden Âli ve Hoca Sa’deddin Efendi gibi tarihçiler, mevcut rivayetleri değerlendirdikten sonra, aksi iddiaların iftira ve yalan olduğunu açıklamaktadırlar Kanaatimize göre bu konuda son sözü Âli söylemektedir:

"Her ne kadar bazı tarihçiler Timur’un hekimlerinin zehir içirdiğini veya kendi kendisine zehir içtiğini söyleseler de, tamamen hata üzerinedirler Doğru olan Yıldırım’ın yukarıda zikredilen hastalıklar sebebiyle vefat ettiğidir Zira Yıldırım’a Timur her türlü iltifatı yaptığı gibi, ayrılırken de muhabbetle ayrılmışlardır"

İkincisi; Osmanlı tarihi ile ilgili bazı kaynaklar, Timur’un Bâyezid’i serbest bırakmak niyetinde iken, onunla yaptığı bir mülakat neticesinde, bundan vazgeçip, onu Semerkand’a götürdükten sonra oradan geri göndereceğini söylediğini, bu söz üzerine ümitsizliğe düşen Osmanlı Padişahının yüzük kaşındaki zehirle intihar ettiğini iddia etmektedirler Bu iddiayı naklettiği söylenen ilk dönem tarihçilerinden, Lütfi Paşa, Âşıkpaşa-zâde gibi müellifler ittifakla "Bâyezid Hân işitti kim, Semerkand’a gideceğin, neman maslahatın gördü" veya "bu cevâbı işitti, gayet melûl oldu ve hem gayret etdi Timur’un iline varmasına hemandem kendü kaydın görüb Allah Te’âlâ rahmetine vâsıl oldu" ifadelerini kullanmışlardır ki, bu ifadeleri intihar etti diye açıklamak da doğru değildir Kuvvetli kaynakların izahları karşısında bu ifadeler, "âhiret hazırlığını gördü, ölümünü istedi" şeklinde de yorumlanabilir Yüzüğünün kaşında bulunan zehirle intihar ettiğini nakleden ilk döneme ait tek kaynak, sadece Hadîdî Vekâyinâmesi’dir Bir de kendi hususi kütüphanesinde bulunduğunu iddia ettiği Fuad Köprülü’ye ait bir anonim yani yazarı belli olmayan bir Tevârih-i Âl-i Osman nüshasıdır Neşrî, Bâyezid Hân’ın "tez canlu ve gayretlü kişi" olmasından dolayı Timur’un mu’âmeleleri karşısında sıtma hastalığına tutulduğunu ve günden güne zayıfladığını belirttikten iki sayfa sonra, "bazılar eder ki" kaydını düşerek, "düşman elinde zebûn olub memleketi eller elinde görmeden ölem yeğdür" deyüb kendü nefsini helak eyledi demektedir Aynî gibi bazı müellifler de, zehirletildiğini söylemektedirler Bunlardan açıkça kendini zehirleyerek intihar ettiğini anlamak mümkün olmadığı gibi, bu tür iddiaların bir rivayetten öteye gitmediği de malumdur Bütün bu rivayetler, Âli ve Hoca Sa’deddin gibi kaynaklar tarafından şiddetle tenkit edilmiştir

Üçüncüsü; Timur’un zehirlettiği şeklindeki bir iddiadır ki, bunun tarihçiler tarafından kale bile alınmadığını ifade etmekle yetiniyoruz Bunun tam aksine Müneccimbaşı başta olmak üzere çoğu müellifler, hastalığının tedavisi için Timur’un saray tabiplerinden Celaleddin Arabî ve İzzeddin Mes’ûd eş-Şirazî’yi tayin ettiğini belirtmektedirler

Netice olarak, Yıldırım’ın intiharı iddiası, muteber yerli veya yabancı kaynaklarda yer almamaktadır Sadece Fuad Köprülü’nün bazı zayıf rivayetleri zorlama yorumlara tabi tutarak Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu iddiayı gündeme getirmesinden sonra mesele tekrar alevlenmiştir Mükrimin Halil Yinanç ve Uzunçarşılı gibi tarihçiler, bu iddianın tamamen yanlış olduğunu delilleriyle ortaya koymuşlardır(13)

Özet olarak; Sultan Bâyezid Ankara mağlubiyetinden sonra pek yaşamadı; hemen yedi ay sonra nüzûl isabetinden yâhut sekte-i kalpten bu âlem-i faniye veda etti Vefatları Akşehir’de vukû bulup, tabutu Mahmut Hayrani türbesine konuldu; bilahere de Bursa'ya nakledildi(14) Türbesi, Bursa’nın Yıldırım semtinde yaptırdığı diğer cami ve medresenin yakınındadır (15)

13- Ahmet Akgündüz-Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, s60-61
14- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s86
15- http://iktibasnet/metinphp?seri=1361

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





ÇELEBİ SULTAN MEHMED HAN GÂZİ


Çelebi Mehmed vefatında 32 yaşında bulunuyordu; "Çocuk yaşımda bunca belalar kim çekdim, kimse çekmiş değildir" sözü ne kadar büyük mesuliyetin altında olduğunu gösterir 24 defa muharebeye girmiş; 40 yara almıştı Devleti eski haşmetine kavuşturmak için, yorulmak bilmez bir gayretle çalışmıştı(16) Sultan Çelebi Mehmed, çocuk denecek yaştan beri üzerine almak mecburiyetinde kaldığı ağır mesuliyetlerden son derece yıpranmıştı Osmanlı’yı, yıkılma tehlikesi geçirdiği fetret döneminden kazasız belasız çıkarmayı başarmıştı Son derece ağır ve karmaşık problemler yumağıyla boğuşmuş; fakat hepsinin de hakkıyla üstesinden gelmeyi bilmişti
Bazı tarihçiler, devletin en kritik anındaki fevkalâde hayatî hizmetlerinden dolayı, ona devletin “ikinci kurucusu” ünvanını layık görmüşlerdi

Ölüm döşeğinde ifade ettiği şu vasiyeti ne denli tâkat yetmez sıkıntılar yaşadığının ve verilen ünvânı fazlasıyla hak ettiğinin bir alâmetidir: “Tez ulu oğlum Murad’ı getirin! Ben bu döşekten herhâlde kurtulamayacağım Murad gelmeden eğer ölürsem; korkarım ki memleket yine birbirine karışır Onun için Murad gelinceye kadar, aman benim vefâtımı duyurmayasınız!” Sultan Çelebi Mehmed kısa süren bir hastalık döneminden sonra Mayıs 1421 de Edirne'de vefat etti Vasiyeti gereğince vefatı, şehzâde Murad Bursa’dan gelinceye dek, 40-42 gün kadar büyük bir özenle gizlendi ve cesedi tahnid edilerek (ilaçlanarak) sarayda muhafaza edildi (17) Ölüm haberi gizlendi Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk Padişah o oldu Cenazesi Bursa'ya getirilerek Yeşil Türbe'ye defnedildi (18)

16- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s104
17- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
18- http://wwwturksultanscom/sultansphp?id=9

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN MURAD-I SÂNİ HAN GÂZİ


Padişahın vefatıyla ilgili klasik dönem Osmanlı kaynaklarında Sultan Murad’ın irtihali şu şekilde anlatılır İkinci Kosova Savaşında, zaferden sonra birçok imar çalış­maları yaptıran Sultan Hazretleri, Edirne'de yine bir teftişten dönerken, köprübaşında, kendisine gülümseyerek bakan aksakallı bir ihtiyar gördü Hürmetle Padişahın yaklaşmasını bekleyen zat; Padişah Hazretlerine seslendi: «Ey padişah-ı ci­han; Halin nicedir? Haydi, hazırlan, vakit kalmamıştır Hakk'a yürümeye Artık hatalarına bir hata daha eklememeye ça­lış! Kapına gelmek üzeredir ecel Artık işin tevbeye dön­mektir» mealindeki sözlerle, ancak sırr-ı mertebe sahiblerine has olan bu haber, Sultan Hazretlerini seccadesine otur­tup bilerek, bilmeyerek işlediği hatalarına tevbe ettirdi İshak Paşa ve Saruca Paşa pâk ihtiyarın sözlerini söylediği zaman yanındaydılar

Sultan Murad ihtiyarın kim olduğunu sorduğu zaman İshak Paşa; ihtiyarın, Hazreti Emir'in tekkesinde yetiş­miş saf (nüfusu safiye) erbabından makamında bir zat oldu­ğunu söyledi (Saf mertebesi tasavvuf mertebelerinin sonun­cusudur Nefsin terekkî ede ede erişebildiği son merhaledir Her asırda bu mertebede üç zatı akdes bulunur Bunlar kutbul îrşad, Gavs ve Kutbul Aktap yâni insan-ı kâmildir Bazı devirlerde ise üç vazifenin bir zatta birleştiği de olur)

Seccadeden kalkan Sultan, şiddetli bir sancıyla –baş ağrısı- yatağa düştü Derhal vasiyyetini hazırlayıp (19) “Vefatımda beni, Bursa’ya oğlum Alâeddin’in yanına gömünüz Mezarımın üstüne muhteşem türbe yaptırmayınız Vücudumu doğrudan doğruya toprağa gömünüz ki, Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti üzerime yağsın Mezarımın üstüne dört duvar yapınız ve hâfızların oturmaları için yanına mahaller yapınız Cenâzemi Perşembe günü naklediniz ki, defin Cuma günü yapılabilsin” (20) der

Çandarlı Halil Paşa'yı sadrazam, oğlu Sultan II Mehmed'i taht-ı Osmaniye tayin edip, birçok nasihatler yazdırarak, vasiyetini tamamladı

Köprüde, haberini aldığı davetten 4 gün sonra, hakiki tevhid mertebesinde, gönül rahatlığı içinde H 855/M 1451 sene­sinde rahmet-i rahmana kavuştu, mekanı cennet, makamı yüce olsun (21)
Türbesi, Bursa’nın Muradiye semtinde yaptırdığı caminin yanındadır Kubbenin tepesi, yağmur damlalarının üzerine düşmesi için padişahın vasiyeti üzerine açık bırakılmıştır (22)

19- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
20- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s123
21- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]
22- http://iktibasnet/metinphp?seri=1363


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları






FÂTİH SULTAN MEHMED HAN GÂZİ


İltifat-ı Peygamberiyeye kavuşmuş Fatih Sultan Mehmet, 1481 senesi ilkbaharında o zamana kadar misli görülmemiş derecede çok toplarla mücehhez, azametli ordunun başında yola çıktı Bir kaç gün rahatsızlandı Üsküdar'la Anibal'ın mezarının bulunduğu Gebze arasındaki Hünkar Çayırı mevkiinde, rızasını tahsil ve emirlerini ifa için 30 seneden beri en büyük gayret-i diniye ile çalıştığı Allah'ına kavuştu

Rahatsızlığının umumiyetle hanedanda rastlanan nikris illeti olduğu rivayeti vardır Aşıkpaşazade "Vefatına sebep ayağında zahmet vardı Tabibler ilacından aciz oldular Ahir ittifak edip ayağından kan aldılar Zahmet ziyade oldu Şarab-ı fariğ verdiler, Allah rahmetine kavuştu" demektedir

Sonraları bu zatın yazdığı bu ifade ve sonraki cümlelerinden, onun tabibler tarafından zehirlendiğini iddia edilmiştir "Şarab-ı fariğ" tabirinden dahi bu manayı çıkarılmıştır Halbuki bu acıyı dindirici ve uyuşturucu bir şurup olduğu kat'i ve muhakkaktır Hekimler tarafından zehirlendiği hakkındaki telakkilere itibar edilmez Çünkü hazırlanan bu şurup böyle bir durum daima nazar-ı dikkate alındığı için önce onlara içirilirdi(23) Naşı, adına yaptırdığı caminin bahçesine defnedildi Sonra üzerine türbe yapıldı (24)

23-Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s169
24-http://wwwturksultanscom/sultansphp?id=11

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN BÂYEZİD-İ SÂNİ HAN GÂZİ


“Oğlum Sultan Selim Hanı yerime nasbeyledim; Allah mübarek eyleye” diyerek saltanattan feragat eden Bayezid Han aradan yirmi gün kadar geçince, doğduğu yer olan Dimetoka’ya gitmek üzere yola çıktı Bayezid Han çok rahatsız idi ve arabaya dahi binemeyip tahtırevanı tercih etmişti Sultan Selim Han pederini Edirnekapı’ya kadar yaya olarak teşri etti Pederinin artık geri dönmesi hakkındaki ısrarları üzerine ondan hayır dua dileyerek ve ellerini öperek ayrıldı Dimetoka’ya varamadan Edirne’nin güneydoğusundaki Hafsa kasabasının Abalar köyünde tutulmuş olduğu rahatsızlıktan kurtulamayarak Dar-ı Bekaya rıhlet eyledi (1512 M/918 H) Son zamanlarda çıkan oğlunun kendini zehirlettiği iddiaları tamamen hakikate aykırı olması lazım gelir Çünkü Sultan senelerdir nikristen muzdaripti ve şehzadelerin mücadeleleri, vezirlerin şehzadeler hakkındaki tercihlerini açıkça izhar etmesi, emr-i Hakkın bugün yarın vuku bulabilecek bir hadise olarak gördüğünü gösterir Bundan dolayıdır ki zehirletme iddiası vakıalara zıt olduğu gibi mesnedden de mahrumdur Yalnız kuru bir düşmanlıktan kuvvet almıştır (25) Türbesi, Bayezid Camii’nin kıble tarafındaki alandadır (26)

25-Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s200
26-http://iktibasnet/metinphp?seri=1365

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





YAVUZ SULTAN SELİM HAN GÂZİ


Vezirler Pâdisah'ı Rodos'un fethine tesvik ediyorlardı " Benim muradım bir kisver (memleket, ülke) almaktır kaç aylık tedarik gördünüz diye sorduğunda Pirî Paşa: "Dört aylık" diye cevap verir O “Siz beni, bir hırsız kalesi almaya tergib edersiz" der Bununla beraber bu sefer için, bunun kifayet etmeyeceğini söyleyerek fikrini açıklamak suretiyle kale muhasaralarından hoşlanmadığını, meydan muharebelerinin sonuçlarının daha büyük ve meşakkatlerinin daha az olduğunu söyleyerek âdeta keramet sahibi gibi " Bizim şimdiden gerü sefer-i ahiretten gayri seferümüz yoktur" demişti Hoca Sa'düddin'in ifadesiyle "bu gûna tedâbir-i vâhiye ile ben sefer itmem ve kimse sözü ile yola gitmem ve bi'l-cümle bize sefer yok, meğer sefer-i âhiret" demek suretiyle, artik maddî ve dünyevî seferler için değil, manevî ve âhiret yolculuğuna hazırlanıp Allah’ına kavuşmak üzere olduğunu, etrafındakilere bildirmek ister gibiydi

Sultan Selim, Vezir-i A'zam'ı Kapıkulu askerleriyle Edirne'ye gönderdikten sonra kendisi de Ağustos 1520'de (2 Saban 926) Edirne'ye doğru yola çıkar Rahatsızdı Zira iki omuzunun sağ tarafına yakın kısmında bir çıban çıkmıştı Halk arasında yanıkara olarak isimlendirilen bu çıban, "Şirpençe" ismiyle bilinmektedir

Hoca Sa'düddin, Yavuz Sultan Selim'in ölümüne sebep olan çıban hakkında tafsilatlı bilgiler vermekle beraber biz, olayı günümüzün ifadesiyle kısaca nakl etmek istiyoruz: Yavuz Sultan Selim, Edirne'ye harekete karar verdikten sonra bir gün musahibi Hasan Can'la saray bahçesine inmiş, dönüşünde yokuşu çıkarken Hasan Can'a sırtına bir şeyin battığını söyleyince Hasan Can, elini hükümdarın sırtına sokmuş ve fakat bir şey bulamamış, ancak ikinci sefer yine aynı şeyden şikâyet edilince o zaman Hasan Can, sultanın düğmelerini çözüp sırtında henüz baş vermiş, etrafı kızarmış ve tam olgunlaşmamış sert bir çıban görür Bunu Sultan Selim'e söyleyince o, çıbanı sıkmasını istemişse de Hasan Can: "Pâdişahım, büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak caiz değildir, bir münasip merhem koyalım" deyince Sultan Selim "Biz Çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim" cevabini vermişti O geceyi ızdırab içinde geçiren Hünkâr, ertesi gün hamama giderek orada çıbanı sıktırıp zedeletmiş Fakat bu da ızdırabını artırmaktan başka işe yaramamıştı Bunun üzerine Hasan Can'a "Seni dinlemedik amma kendimizi helâk ettik" deyip çıbanın macerasını anlatınca Hasan Can "neredeyse aklım başımdan gidiyordu" diyecektir Bütün bu sıkıntılara rağmen Padişah, Edirne seferi daha önce kararlaştırıldığı için geri dönmeyerek hasta olduğu halde 2 Şaban 926'da çadıra çıkar

Sultan Selim'in hastalığı yüzünden yollarda ağır gidiliyor ve bazı menzillerde fazla kalınıyordu Yavuz, Çorlu'da kırk gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edildi Yara büyüyüp açılmıştı Pâdişah, hareket edemeyecek kadar takatsiz düşmüştü İki aya yakın ( Lütfi Pasa, 284'te 47 gün) devam eden tedaviden ve adeta kendisinden ümidini kesince Edirne'de bulunan Vezir-i a'zam Pirî Mehmed Paşa ile vezir Mustafa Paşa’yı ve Rumeli beylerbeyi Ahmed Paşa'yı acele yanına çağırtarak vasiyetini yapar Daha sonra da Pirî Paşa ile yalnız görüşür

Son demlerini yaşadığını anladığından acele edip yetişmesi için Manisa Valisi olan oğlu Şehzade Süleyman'a haber gönderdi Oğlu gelmeden 21 Eylül 1520 (8 Şevval 926) Cuma günü aksamı 51 yaşında iken Çorlu karargâhının bulunduğu Sırt köyünde vefat etti Vefatından önce yanında bulunan musahibi Hasan Can'a, yatakta bulunuşunu kast ederek "Hasan Can ne haldür?" demis, o da "Sultanım! Cenâb -ı Hakk'a tevecüh edüp Allah'la olacak zamandur" deyince Yavuz: "Ya bizi bunca zamandan berü kimün ile bilürdün? Cenâb-ı Hakk'a teveccühümüzde kusur mu fehm ettün?" cevabını vermişti Bunun üzerine Hasan Can: "Hâşâ ki, bir zaman zikr-i Rahman'dan gufûl müşahede etmiş olam Lâkin bu, gayr-i ezmâna benzemedüğü cihetten ihtiyaten cesâret eyledüm" demişti Bunun üzerine Sultan: " Sûre-i Yâsin tilâvet eyle" diyerek kendisi de Hasan Can'la birlikte okumus Aynı sûreyi ikinci defa okuyup "Selâmun kavlen" diye devam eden 58 âyeti okuyunca teslim-i ruh eyler(27) Türbesi, Sultan Selim Camii’nin kıble duvarının önünde, Haliç’e nâzır bir tepededir Sandukasının başucunda vasiyeti üzere, büyük âlim İbni Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamurlu kaftanı asılıdır(28)

27-[Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız] ayrıca bkz Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s232-233
28-http://iktibasnet/metinphp?seri=1366

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





KANÛNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN GÂZİ


Kanuni, Zigatvar Seferi’nde ancak şehirlere girerken ata binebilmiş diğer zamanlarda arabaya binmek mecburiyetinde kalmıştır Muhasaranın uzamasından sıkılan Sultan, “bu kala yüreğimi yakmıştır Dilerim Haktan ateşlere yana” demiştir

6-7 Eylül Cuma-Cumartesi gecesi, zevali saatle 1:30’da vefatından evvel gözlerini Zigatvar Kalesine çevirerek “bu ocağı yanacak dahı alınmadı” demiştir Kanuni’nin bu son seferinde şehadet talep ettiği, hatta “Ya Rabbi nice müddettir ki ruyi zemini ziri nigini zafer-karini ettin Vasıl olmadık recam, hasıl olmadık manam kalmadı Halen Habibin hürmetine Saadet-i Şehadet, ba’dehu didar-ı Şerifini müşahadet nasip eyle” dediği böylece muharebe esnasında vefatıyla arzuladığı mertebeye kavuştuğu rivayet edilir (29) Türbesi, Süleymaniye Camii’nin kıble duvarının hemen önündedir (30)

29-Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s331
30-http://iktibasnet/metinphp?seri=1367

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN SELİM-İ SÂNİ HAN GÂZİ


Rivayete göre vefatına sebep 1 Ramazan 982 (15 Aralık 1574)’te sarayın yeni yapılan hamamını gezerken ayağı kayıp düşmesi veya soğukça olan hamamda yıkanılıp üşütmesi ve bunun neticesinde humma denilen ateşli bir hastalığa yakalanmasıdır (31) Sultan İkinci Selim Han 8 yıl süren bir saltanattan sonra 1574’te vefat etmiştir Türbesi, Ayasofya Külliyesi’nin güney köşesindeki üç büyük türbeden ortadakidir(32)

31-Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s365
32-http://iktibasnet/metinphp?seri=1372&gonder=tasnif*8*hepsi*2*ta rih

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN ÜÇÜNCÜ MURAD HAN GÂZİ


Batı serhatlarında muharebe devam eder ve ihtilatlar genişlerken buna çok üzülen Sultan Murat 16 Ocak 1595’te vefat etti Bir hissi kablelvuku ile vefatını hissetmiş ve etrafına da söylemiştir Yakınlarından saatçi Hasan bir rüya görmüş bunu yazıp efendisine vermiş Padişah üç gün sonra midesinde bir ağrı duyarak bunu yakın bir zamanda vefat edeceğine işaret saymıştır Vefatına tekaddüm eden günde ise deniz kıyısındaki köşke gitmiş buradan boğazdaki gemileri seyretmiş, o sırada iki Mısır kadırgası limanı top atışıyla selamlamış bundan köşkün camları gürültüyle kırılıp düşmüştür Bunu da vefatına işaret saymış ve “eskiden donanmanın bütün top ateşleri camları kırmazken şimdi bu kadırgaların top sesi ile düşüyorlar Görüyorum ki benim varlığımın köşkü harab olmuş” demiştir Bununla beraber gözlerinden yaşlar gelmiş ellerini kaldırarak Cenab-ı Hakk’a duada bulunmuştur Vaki kusurlarının af ve mağfiret edilmesini dergah-ı Samedani’den niyaz etmiştir Nitekim ertesi gece rıhleti dar-ı bekaa eylemiştir (33) Türbesi, Ayasofya Külliyesi’nin güney köşesindeki padişah türbelerinden, köşeden itibaren üçüncüsüdür (34)

33-Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s418-419
34-http://iktibasnet/metinphp?seri=1373

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları






SULTAN ÜÇÜNCÜ MEHMED HAN


Sultan Üçüncü Mehmed Han çok nazik, halîm selîm ve vakûr bir şahsiyete sahipti Beş vakit namazını daima cemaatle kılardı Devrin kaynakları dindarlığını, Hazret-i Peygambere, eshab-ı kiram ve âlimlere olan hürmetini yazar Bunların adı bahsedildiği an hürmeten ayağa kalkardı Sultan Mehmed Han, 9 seneye yakın bir saltanattan sonra, 38 yaşında olduğu halde ansızın–1603 yılında kalp krizi geçirerek dar-ı bekaya rıhlet etmiştir Son anlarında Anadolu’daki durumun aldığı halden dolayı yeme içmeden kesilecek kadar müteessir olmuş, oğlunun feci akıbetinden duyduğu derin keder vefatına yol açmıştır Rivayete göre, vefatından 56 gün evvel saraya dönerken bir “meczubu ilahi” 56 gün sonra bir hadise-i azime zuhur ediyor; gafil olma Padişahım” diye bağırmış (35)

Türbesi, Ayasofya Külliyesi’nin tam güney köşesindedir (36)

35- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c1, s465
36- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Padişahlarının Son Anları

Eski 08-02-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Anları





SULTAN BİRİNCİ AHMED HAN


Osmanlı Devleti ile Avusturya’nın iki devlet adamı fer’i noktalarda birçok tadilata uğramış Zitvatorok muahedesini yeniledikleri sırada henüz çok genç yaşta olan Sultan Ahmed “humma-yı muhrika” denilen ateşli bir hastalığa yakalanmış ve bir müddet sonra dâr-ı bekaya göçmüştür (22 Kasım 1617/23 Zilkade 1026) (37)

Türbesi, Sultan Ahmed Camii’nin kuzey doğusunda Alman Çeşmesi’nin karşısındadır (38)


37- Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, c2, s30
38- [Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.