Dostla Aldanan Aldanmaz

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dostla Aldanan Aldanmaz




Abdulla b Ömer ra bir şeyi fazla sevdimi onu hemen Allah yolunda feda ederdi Köleleri onun bu huyunu bildikleri için azatlanmak isteyen herhangi biri elini sıvayıp mescidde kendini ibadete verirdi Oda onu güzel durumda görünce hemen azad ederdi


Dost ve arkadaşları ona ;


- Ya eba Abdirrahman vallahi bunlar seni aldatıyor dediler


Oda

- Allah yolunda bizi aldatanlara aldanmayı biz de kabul ediyoruz dedi


Eski zamanlarda Bağdat'ta kendi halinde fakir, salih bir dokumacı yaşardı Kurban bayramının birkaç hafta öncesiydi Şehrin ileri gelenleri hac için hazırlık yapmaktaydılar Onların bu tatlı telaşını gören fakir dokumacının içine bir ateştir düşüverdi Hacca gitmek istiyordu ama ne parası vardı, ne yol azığı Gönlünü yakıp kavuran bir sevda Bütün sermayesi buncağızdan ibaretti


Hani bir dem gelir, kulda kendi benliğinden eser kalmaz, içinden biri seslenir ya ötelere Geri dönmez o anda dilekler, uzaklar yakın olur, imkansız diye bir şey kalmaz ya İşte öyle bir vakitte hacca niyetlendi dokumacı Gecenin bir yarısı gözyaşları içinde açtı ellerini:


- Ya Rabbi, nasip et ben de geleyim Kullarının malı-mülkü var, benim senden gayrı kimsem yok Sana sığındım, sana dayandım Sen de beni nimetlendirip bana ihsan eyle


Sabah olunca yol için hazırlıklarını yaptı, yenice yola çıkmış olan hac kafilesinin ardına düştü Yaklaşıp selam verdi yolculara Onu görünce şaşırdılar İçlerinden bir hoca yanına gelip, perişan haline bakarak:


- Ne o komşu, sende mi hacca gidiyorsun, dedi dudak bükerek


Sevinç içindeydi dokumacı Bayram sabahına uyanmış çocuklar kadar mutluydu


- İnşallah hocam, dedi; Beytullah'ı tavaf etmeye, Ravza'ya yüz sürmeye gidiyorum Rabbim nasip ederse


Bu sözler üzerine arkadaşlarına bakıp güldü hoca Niyeti dokumacıyla eğlenmekti:


- Komşu, Allah mübarek etsin, ama bakıyorum da ne bineğin var, ne yol azığın Bari cebinde birkaç bin akçen var mı?


Bayramın ne olduğunu bile bilmeyen çocuklar kadar saftı dokumacı:


- Allah bana yeter, beni yedirir Bütün alem onun elinden rızıklanmıyor mu?


Kafiledekiler gülüştüler, hoca arkadaşlarının yanına döndü


Nihayet uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra mübarek topraklara ayak bastılar Tavaflarını yaptılar, Arafat'ta vakfeye durdular, hac görevini bitirip, gerisin geri memleketlerine doğru yola koyuldular Hac boyunca dokumacı ve kafiledekiler birbirlerini görmemişlerdi


Dokumacı kafileye yetiştiğinde, onu ilk hoca fark etti Arkadaşlarını eğlendirmek maksadıyla yanına yaklaşıp;


- Komşu, dedi, haccını ifa ettin mi sen de? Bizimki aynı safiyetle cevap verdi:


- Şükürler olsun hocam, günahıma isyanıma bakmadı Rabbim Fakir kuluna da nasip etti hacı olmayı


- Hacı oldum diyorsun ama, hüccetini aldın mı bari, berat verdiler mi sana da?


- Yoo, berat ne ola ki? Nasıl verirler?


- Amma yaptın be komşu! Kim Beytullah'a yüz sürerse ona bir berat verirler Cehennemden azat olduğunun nişanesidir o Yoksa sen bunu hiç duymadın mı?


Bak, işte bizim beratımız


Hocanın cümlesi yarım kalmıştı Dokumacı birden feryat ederek Mekke'ye geri koşmaya başladı Ne hüccetten haberi vardı, ne berat almıştı Koşuyor, ağlıyor, inliyordu


Nihayet Mescid-i Haram'in kapısından içeri girdiğinde perişan haldeydi Kabe'nin kapısına varıp yapıştı, eşiğe yüzünü sürüp yalvarmaya başladı:


- Ey zenginler zengini Rabbim, ey ihsan edenlerin en cömerdi, ey alemlerin sahibi, senin lütfün, senin ihsanın bütün cihanı kaplar Kulların beratlarını almışlar, azat olmuşlar cehennemden Ben de senin kulunum, bana berat verilmedi Yoksa ben azat olanlardan değil miyim?


Gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyor, kâh ellerini Kabe'nin eşiğine vurarak çırpınıyor, kâh semaya kaldırıp dualar ediyordu Bu halde kendinden geçti, kapının önüne yığılıp kaldı O esnada yanına birisi geldi, elinde tuttuğu şeyle dokumacıyı hafifçe dürterek, gülümseyen bir yüzle "bırak artık inlemeyi" dedi; "kaldır başını, al işte beratın, var git arkadaşlarına yetiş"


Kağıdı eline alınca dokumacı, mis gibi bir koku yayıldı Daha önce gördüğü kağıtlar gibi değildi bu Yazısı nur, rengi nur, kağıdı nur Öptü, başına koydu beratını Şükürler edip, elbisesinin içine, kalbinin üzerine yerleştirdi Sevinçle arkadaşlarının yanına koştu


Hoca onun geldiğini görünce, arkadaşlarını dürterek, işte, dedi, geliyor bizimki Biraz daha alay etmek istiyordu Dokumacının gülen yüzünü görünce sordu:


- Ne o komşu, beratını almış gibisin


- Aldım ya, bu fakiri de geri çevirmediler


- Görelim hele şu beratı, bakalım bizimkine benzer mi?


- Buyur hocam, ben kaybederim belki, seninkinin yanında dursun, olmaz mı?


Hoca beratı eline alınca bir çığlık atıp atından aşağı düştü Kokladı, yüzüne gözüne sürdü yemyeşil bir kağıdın üzerine nurdan yazıyla yazılmış, kokusu insanı kendinden geçiren beratı Ağlıyor, ah ah, diyordu, yazık boşa geçirdiğim bu ömre, yazık bütün bildiklerime, öğrendiklerime Keşke ben de şu komşum gibi saf ve samimi olaydım Keşke beni de Allah ile aldatsalardı, ah


Dokumacı olanlara anlam veremiyordu Hem zaten bir şey düşünecek durumda da değildi Herhalde adet böyle olsa gerektir, diye düşündü Bağdat'a vardıklarında ayrılacakları sıra beratı tekrar hocaya uzattı:


- Al bunu, sende kalsın hocam Ben ölünce kefenimin içine koyarsın, sana vasiyetimdir


Hoca beratı evine götürüp bir sandığa kilitledi Her şey yine eskisi gibiydi Bağdat'ta Hoca biraz değişmişti, hepsi o kadar Suskun bir adam olmuş, talebelerini dağıtıp ticaretle meşgul olmaya başlamıştı artık


Gel zaman git zaman, şehir dışından döndüğü bir gün, dokumacının vefatını öğrendi Ağlayarak evine gitti, vasiyeti yerine getiremedim diye üzülüp dövünerek sandığı açıp baktı ki, berat yerinde yok Şaşırdı, belki de bizim çocuklar vasiyeti yerine getirmişlerdir, diye düşündü Evde kimse yoktu, merakını yenemeyip, mezarlığa gitmeye karar verdi


Kabrin başında durup dualar etti Dokumacının siması gözünün önünden gitmiyordu Delice merakına gem vuramayıp, mezarı açıp berat var mı yok mu diye bakmaya niyetlenince bir ses işitti:


- Mezarı açma Biz birine berat verir de, sonra onu darda mı bırakırız? Verilen berat sahibini buldu Bizimle aldanan aldanır mı hiç?




Satır Arası Hikayeler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.