Oruç Tutmak Kuran’İ Tutmaktır |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Oruç Tutmak Kuran’İ TutmaktırOruç Tutmak Kuran’ı Tutmaktır Oruç Tutmak Kuran’ı Tutmaktır İbadetler kendi başına bir amaç değildir Her ibadet daha üst bir amacı gerçekleştirmenin aracıdır Ramazan ve bu aydaki Oruç; zayıfların beslenme, kilolu olanların diyet ayı değildir Bilhassa bazı belediyeler Ramazanı karnavala benzetmektedirler Ramazana beslenme ayı gözüyle bakanlar beslenirler, çünkü Ramazanda sıcak pideler, güllaçlar, mükellef sofralar ve ağır davetler boldur Bu aya diyet ayı olarak bakanlara Ramazan; daha hafif bir vücut, daha dar bir beden olarak gelebilir Ramazana bir festival olarak bakanlara; vur patlasın çal oynasın, Fes hane’de “direkler arası” eğlenceleri olarak görülebilir Ama yüreklerinin yıkılan yerlerini yapmak, akıllarının tahrip olan yerlerini tamir etmek, iç dünyasının su alan yerlerini tıkamak, bilinçlerinin bozulan yerlerini onarmak, iradelerinin kaybolan kısmını kazanmak, şahsiyetlerinin eksilen yerlerini tamamlamak için Ramazan müthiş bir fırsattır İnsan “nisyan” unutan varlıktır Kendini unutur, yaratılış gayesini unutur ve kirlenir, paslanır 11 ayın kirliliği böyle olanların üstündedir Bu kirlilik el kirine ayak kirine benzemez El ayak yıkanınca temizlenir Bu kirlilik yürek kiri, akıl kiri, zihin kiridir Kirini temas ettiği her şeye bulaştırır Düşünceyi, duyguyu, sözü, zihni her şeyi kirletir İbadet etse onu da kirletir Kur’an okusa onu da kirletir Tıpkı dünyanın en nefis yemeğini pis bir kaba koymak gibi Kirlilik manevi olunca temizlik de manevi olmalıdır Yıllık bir bakıma ihtiyacımız vardır Ruhumuzun kirlenmesi temizlenmezse, acıkan ruhlar doyurulmazsa manevi ölümler başlar Midemiz acıkınca enzimler beyne haber veriyor İnsan aç olduğunun farkına varıp mideyi doyuruyor Ama ruhun açlığını haber veren bir enzim yok Onun için bazı kişiler ruh açlığından manevi ölümlerle burun buruna geliyor da hâla haberi olmuyor Böyle tiplere Kur’an; “Fiyakalı kalaslar” tabirini kullanıyor İçi boşalmış, dışı içinden daha değerli, elbisesi kendisinden daha pahalı, içini satıp dışına yedirmiş tipler! Ramazan insanlığa açılmış bir kredidir IMF den dış kredi, Dünya bankasından fon, Kızılhaç’tan karşılıksız yardım alabilirsiniz Din ve iman fukaralığına duçar olmuşsanız hangi uluslar arası kurumun kapısını çalacaksınız? Vahiy Ramazanda indiği için zamana bereket katmıştır İndiği geceyi bin aydan, yani 83 yıldan daha bereketli eylemiştir Peki vahyin amacı zamana bereket katmak mıdır? Elbette hayır, vahyin amacı insanı bereketlendirmek, yüceltmek, mübarek kılmaktır Öyle ise; Oruç, Ramazan, Kadir gecesi, gibi müstesna geceler amaç değil insanı amaca götüren araçtırlar Asıl olan vahyi hatırlamaktır Ramazan bütün dikkatleri Kur’ana çekiyor Kur’an hakikatini göremeyenin durumu; Parmağı ile Ay’ı gösteren adamın, Ay’a değil de parmağına bakmak gibi bir şeydir İndiği geceye binlerce kat değer yükleyen vahiy bir insana inse, kim bilir ona ne kadar değer yükler İnsanı yücelten vahyin inmesine, mekân ve zaman olan Ramazan, bu mutlulukları görünce Bayram eder Bayram Ramazanın hakkıdır Çünkü çağın somut ve soyut şeytanlarına karşı Müslümanları; onurlu, kararlı, kendinde ve ayık tutmuştur Hem ramazan, hem de Müslüman bayram edebilir Ramazanı ve vahyi ıskalayanlar ise şeker bayramı, diyet bayramı, glikoz bayramı, çikolata bayramı yapsınlar Bayram Arapça’da “Iyd” demektir “Öte dünya”nın karşılığı da “Me’ad” demektir Yani bayram ile öte dünya aynı kökten türetilmiştir Bu dünyası ramazan ve bayram olanın öte dünyası cennet olmaz mı? İşte, cennetle bayram arasında böyle de bir bağlantı vardır Eğer Ramazanı, Orucu ve Kadir gecesini yüceltir, onun arkasındaki esas amaç olan vahyi unutursak; Ramazan, Oruç ve Kadir gecesi bize hiçbir şey veremez Vahiy, indiği zamanı bereketlendiriyor, o ayı sultan yapıyor, bireysel, kurumsal ve toplumsal şeytanlar bağlanıyor ve zararsız hale geliyor, bir geceyi bin ay gibi bereketlendiriyor ise; ey insanoğlu! Ya, Kur’an vahyi senin yüreğine, hayatına, evine, şehrine ve ülkene inerse senin değerini kaça katlar bunu hiç düşündün mü? Hatta vahyin indiği Ay’a komşu olmalarından dolayı Recep ve Şaban ayları da bereketlenmiştir Güzele komşu olan güzelleşir, gül ağacının dibindeki toprak gül kokar Hz Peygamberin orucu; bedenin zapturapt altına alınıp ruhun daha fazla özgürleşmesini sağlama amacına yöneliktir Bedeni bağlamak, ruhu özgürleştirmek Yani atın sırtına süvariyi bindirmek Tersi süvarinin sırtına atı bindirmek olur Ramazan ayı Kur’an ayı olmalı Oruç Kur’anın doğum kutlaması olmalı Amaç, zaten yüce olan Kur’anı yüceltmeye kalkışmak gibi bir şaşkınlık değil, Kur’anın bizi yüceltmesi için yapmamız gerekeni yapmalıyız Bizler Kur’anı baş tacı yapıyor ama kendimiz daima aşağılarda kalıyoruz “Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” Fermanından orucun insanlıkla yaşıt olduğunu anlıyoruz Oruç onun için bir emanettir Bu emanete sahip çıkmamız gerekiyor Orucun başını daima dik tutmamız gerekiyor Bunu yapmayanlar gereği gibi oruç tutmuş sayılmazlar Oruç tutmak Kur’anı tutmak, Onun talimatlarını tutmak, hayatın içinde ve gündemde tutmak demektir Kur’anın savunduğu hayat tarzını tutmadan orucun başını nasıl dik tutabiliriz? Bu gün birileri Müslüman’ın başını daima eğik görmek istiyor Bunun için ensesine biniyor, itiyor, kakıyor Kur’anın getirdiği hayat tarzını savunalım başımız dik olsun ve orucun da başı dik olsun KENDİNİ TUTANLARIN BAYRAMI Derdimiz kendimizle Kendini bilmeyen neyi bilir? Kendisiyle kavgalı olan kiminle barışıktır? Kendini kaybeden neyi kazanır? Türkçe'mizdeki “oruç tutmak” ne güzel tabir Hep tutmuşumdur bu güzel tabiri ‘Tabir’ nitelemem boşuna değil, çünkü oruca ilişkin akıl yürütmelerimizde ve zihni intikalimizde birer ‘geçit’, birer ‘köprü’ işlevi görüyor bu ifade “Oruç’un Arapça’daki aslı ‘savm’ Bu sözcüğün karşısına lügatler ‘imsak’ kelimesini yerleştirir Yine “tutmak, zaptetmek, zaptı rapt altına almak” manalarına gelir Doğrusu şu soruya bir çırpıda cevap vermek zor: Oruç bizi mi tutar, biz orucu mu tutarız? Bizim orucu tuttuğumuzu iddia ediyoruz Bir yere kadar doğru da? Ama doğrunun çok küçük bir parçası bu Asıl doğru şu: Biz orucu, oruç bizi tutsun diye tutarız Meğer ne zor şu “kendini tutma” meselesi İnsanın başına ne geliyorsa “kendini tutamadığı” için geliyor Günahlar hep kendini tutamamanın ürünü Her caninin cinayeti kendini tutamadığı anına denk geliyor İnsan dilini tutamadığı zaman kırıyor ve kırılıyor Elini tutamadığı zaman kırıyor, döküyor Kendini tutamadığı zaman, kendini yitiriyor, kendine yazık ediyor, kendinden geçiyor Yani kendini tutamayan özne olamıyor, nesneleşiyor Hakim olamıyor, mahkum oluyor Sahip olamıyor, sahip olunuyor Etken olamıyor, edilgenleşiyor Hayat atının sırtında duramıyor, aksine hayat atı onun sırtına biniyor İçgüdülerini dizginleyemiyor, aksine içgüdülerinin esiri oluyor Bilinçli davranamıyor, çünkü bilinci bilinçaltı tarafından denetleniyor Oysa ki bilinç, bilinçaltını denetimi altında tutması lazım Kendini tutmak adam işi, zor iş Oruç bizi işte bu zor işe çağırıyor Kendisini tuttuğumuzu sandığımız oruç, aslında bize kendimizi tutmayı öğretiyor Yeme ve içme güdümüzü, şehvet güdümüzü denetim altına almamızı öğütlüyor Bu güdülerini denetleyemeyen insanların nasıl yoldan çıktığını, nasıl haram helal demeden yığdıkça yığdığını, nasıl çalıp, çırpıp, hortumlayıp götürdüğü görüyoruz Yeme güdüsünü denetim altına alamayan kişinin açlık korkusuna tutulduğunu biliyoruz Açları doyurmak kolay Fakat açlık korkusu çekeni dünyayı yedirseniz doyuramazsınız Bunu da biliyoruz Oruç tutmak, içgüdüleri tutmak Onları kontrol altında tutmak Bilinçaltının bilince egemen olmaması için, bilinçaltını daima gözaltında tutmak Böylece bilincin, ayartıcı benliğin esiri olmasının önüne geçmek Güdüler tutulursa, onların bilinci tutsak almaları önlenirse, bu hem bilincin hem de iradenin güçlendirilmesi sonucunu getirecektir Bilinç güçlenirse, şahsiyet güçlenir Sorumluluk bilincini oluşturmanın ve artırmanın yolu da budur İşte bu nedenle orucu farz kılan ayet şöyle biter: “Umulur ki bu sayede sorumluluk bilincine ulaşırsınız” Ayetin bu kısmı, orucun amacını açıklar İşte bu yüzden oruç tutmak kendini tutmaktır Kişi orucu ne kadar tutarsa, oruç da kişiyi o kadar tutar Kim orucun başını dik tutarsa, oruç da onun başını dik tutar Kula kul olmaktan koruyan bir kalkan, kulu kul etmekten koruyan bir akıl olurRamazan’a bir ayın sonunda evlada desekde, bir Ramazanla gelen vahiy yüreğimizde Ona asla elveda demeyeceğiz Onu tutacağız, 24 saat, 12 ay ve bütün bir ömür O zaman ömür Ramazanlaşacak İşte bayramı o zaman hak edeceğiz Çünkü Ramazan bayramı, kendini tutanların bayramıdır Mustafa İslamoğlu |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|