Bir Yûsuf Olmak…

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Yûsuf Olmak…






bir YÛSUF olmak…
bir YÛSUF olmak…





sen kendini ben’imle örttün; beni kendinle gizledin
bana hazineleri açman için ne yapabilirim?*




hazinenin muhasibi, muhafızı olmak;bir Yusuf olmak, bir zamanlar herkesin suçlu bildiği bir mekanda; şimdilerde birilerinin umudu olmak temize çıkmak, arınmak zahirde de batındaki arınmışlığın aşikar olması

bir Yusuf olmak, acziyeti ferasetini açanların önünde berat etmek; sanık edildiğin anın ardında kalması sanılanların yanlışlığının kitap’ta kanıtlanması…

bir Yusuf olmak!
Yusuf…
kaç kuyuda, ne kadar beklemeli ki, hangi karanlık aydınlıktan haber veriyor da bihaberiz karanlığın lisanından acaba var mı bize de bir su kovası uzatan suya gelen, suya-hayat’a-kavuşmamıza vesile mi ; kuyudan çıkışımız kimin vasıtasıyla ki? hangi züleyha imtihanda tercihi yar’dan yana yapmalı ki züleyhaları kim, bizim dünyamızın? kuyular, züleyhalar çevremizde de biz mi Yusuf olamadık; yoksa kuyudayız da biz mi Yusufluğumuzun farkında değiliz; biz mi arınmaya, aydınlığa talip olmasını bilemiyoruz nefsimizin her ilhamında o’nun burhanı gelir de, biz mi tıkadık gönlümüzün kulaklarını! biz mi sağır olmaya talip olduk etrafımızdaki , hikmet çığlıklarına karşı! biz marifet mi bildik hakikate sağır olmayı ; bize kim öğretti bunlarıyusuf’un hikayesini ilk ne zaman dinledik; biz de mi bir basit aşk hikayesi gibi dinledik…hikmetini düşünmeden
kenan…
kaybolduk sende; ama ağlayanımız yok, bekleyenimiz, dua edenimiz yok!
kaybettik belki sendeki yusuf’u içimizde ; ama aradığımız yok!
ben’imizi satsak köle pazarında Yusuf kalır mı meydanda ; arınır mı Yusuf’umuz / imtihanın ağırlığına rağmen/
Yusuf kalsa meydanda; elbet çıkarız kuyudan ; elbet aydınlanır bir gün zindan! elbet bir gün hazineye layık görülürüz ; aşk’a layık oluruz…

hazineye talip olmak;
ne zormuş…ne de zor!
hazinenin büyüklüğü nispetinde bir bedel,
bir beden, bir “ben”
bir YÛSUF olmak…
çocuktum, sure-i yusuf’u ilk kelam’dan okumuştu babam bana…oy Yusuf, düştüğün kuyuda kalmıştı yüreğim, sen orada yalnızsın diye orası karanlık diye -aydınlık mı olacaktım ki sana- yakub’un gözlerinin ağlamaktan kör olduğunu söylemişti de babam -yutkunarak -; kurt olmaya Razı olmuştum, “ ben yemedim” demek içingömlek olmayı diledim,”üzerimde yusuf’un mahsumiyeti var sadece”diyerek, üzerimdeki oyunlardan haber vermeyi diledim; bünyamin’e acıdım, bir can uzak kaldı can’dan diye…çocuktum, anlamamıştım hikmetini iffetin; anlamadan Razı olmuştum yusuf’un kuyu arkadaşı olmaya; yüreğimi büyütüp onu içinde korumaya…
büyüdüm; yüreğimi küçük sevdalar ziyaret etti; anladım yusuf’un da, züleyha’nın da imtihanının bize fıtratın lisanını anlattığını büyüdüm, sevgimi paylaştığım şeyler küçüldü belki de; sevgiyi üzerinde yücelttiğim direkler değişti Yusuf, kaygan bir zemine nasıl dikilir iffet ve vefa direkleri! yusuf, bize iffetten ihsana giden yolu anlat; öyle ki ikrama erelim, aklanalım hikayemizin sonunda! dillerde anılası bir ömrümüzün olması değil kaygımız, sıfatımıza rağmen zulmedenlerden olmaktır korkumuz gönlüne zulmeden…Yusuf, o gün -fıtratına rağmen- afif olmayı tercih etmeseydin, dilerde bir “ahsen-ül kasas” olur muydun; anılır mıydın güzel’le birlikte
bir Yusuf olmak; vefayı yaşamak her dem, her ikram edene karşı –dünyada iyilik gördüğün aziz’e dahi- şimdilerde bizim imtihanımızdır , bizi yar için sevene karşı vefalı olabilmek
bir Yusuf olmak, hazinelerin anahtarını eline alsan da “hazine”nin emrinde kullanmak onu bir mütevazi yolcu olmak arşa, ardından iffetinle anılmak…
………………
Yusuf, sana hediyemdir ayinem;
güzeli yansıtabileceği kadar arındır onu…
………
sür çıkar ağyarı gönülden, ta tecelli ede hak,
padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan
bir YÛSUF olmak…
güzel’in kabı olalım diyedir,
yüreğimize birilerinin aşk’ı fısıldayışı…
yusuf,
kıssan bittiğinde sen başlamıştın; sen, varmıştın dilediğine; yüreğinin imar edildiği taşlar yerine oturmuştu, arası aşk harcıyla doldurulmuştu ; boş-luklar dolmuştu, hikmet yerini bulmuştu; can kavuşmuştu caânân’a gözün öteleri görmüştü de, sözlerin isyan olmamıştı; halin sana yakışan olmuştu, bir sonsuz şükür! hikayen, bir teslimiyetin sembolü oldu kelâm’da, ibrahim’in ateşine teslim olan gülistan gibi anıldı yürek bahçen! imanına ateşin teslim olduğu ve aşkına, nefsinin, nefislerin teslim olduğu bir can, yusuf! …ve alemin aşklara şahit oluşu…
yusuf, ya biz iffetimizin bekçisi olalım derken, isyankâr sözlerle aşamazsak adı –sevda- olan her imtihanı…sükutumuz, kazananlardan eyler mi ki bizi konuşmalı mı yoksa /ne zaman konuşmalı?/ aklın diliyle mi konuşmalı, yüreğinkiyle mi? aklın ermediği bir halden söz edebilir mi ki akıl? söz ederse lehine mi konuşur; yoksa aklın sözleri sanık mı eyler gönlümüzü? bilmemek; anlayamamaktandır…
kelimelerim, sorumluluk üslenmekten kaçıyor, söze gelmiyor; kaçışıyorlar dilimin kıyısından tıpkı insanlar gibi; kaçışıyorlar bedel ödemekten…
yusuf, boynunu büküp durmasana öyle derûnumda; ellerini aç artık sükutunun lisanını, hikmetin rotasına çevir!
………
söz bitti!
ama eksik kaldı aşk yanı,
söze edeb yakışır artık;
aşkın ağırlığını ancak böyle anlatır!
nokta!
……
bir YÛSUF olmak…
yusuf olmaya talip oluruz ;
ama kuyularımızı kendimiz kazarız derunumuza…
inen kovaların aydınlığa vesile olduğunu düşünmeyiz,
yakub’un sesini duyarız sessizlikte de ,
sesin sözüne kulak asmayız
korkarız yüreğimizin sesinden, kulaklarımızı tıkarız ,
/içimizde yankılanan sesin müjdesini duyamayız/
sonra da karanlıktan şikayet ederiz…
kara kara düşünürüz,
gün ağarırken, biz kuyumuzda güneş’ten bihaber ağlarız,
ağlarız…
koyulaşmasın karanlık ve sözüm dokunmasın siteme;
kârda değilim , dokunma yarama,
kâra geçemeyeceğim her şeyi ona zindan ettiğim sürece
zararımı toplayıp çıkaracağım belki, hesaplar yapacağım yokluk aleminde, yoklarla ;ama kazanan olamayacağım, yok-luklara gönül verdikçe,
hazineye ermedikçe yapılan hesaplar yokluğa çıkacak, ellerim sevdasız, sermayesiz kalacak!
…ve o zaman, ebed bir kuyu olacak!
nokta!
bir YÛSUF olmak…
artık inşirah isteriz;
uzaklardan o’nu hatırlatan kokunun büründüğü gömleğin gelmesini bekleriz; yensiz olan gelmezden evvel…
yine aşk’ın sırrı düştü gönlüme/
bir yürek, yusuf’u kendi bildi,
bir yüreği kendine yakın bildi, onu kendine benzetti
onun sızını kendi(n) de hissetti; karanlığını gecesi, huzurunu göz aydınlığı bildi bir yerler vardı esaretin bittiği, bir yerler…hürriyete ereni, kenan’da özleyen, mısır’da seven vardı; asırlar sonrasında onu içindeki nil’le besleyenler olacaktı
yusuf…içimdeki sahile dalgalarla gelen inci elimden kaçacak bir kuş gibi gözümü ayırmam senden semada yankılanan her selâdan sonra korkuyla sol tarafımı yoklarım ve “…sen yusuf musun?”* diye sual eylerim mahsun ve sessizce bakar bana;
“yusuf isen sus; sabret! fecra az kaldı yakub niyaz eder vuslatınız için…
yusuf değilsen de, sen zaten yoksun! bu ses sana ait değil…
/ve…
yürekler, ancak kendilerini yusuf bilince kuyusundan çıkmayı diledi;
hükümdar oldu bedene




bu hikaye, ancak kendi içindeki yusufun kapasitesini kuyular kazarak karanlıklara esir etmeyenlerin beraatine vesile olacaktır; umudu, duayı kurtuluşa vesile bilmeyenler e kâr etmez!ALINTI


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.