Beylikler |
07-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beyliklerbeylikler - Karamanoğulları Beyliği - Saltuklar - Eretna beyliği - Menteşeoğulları - Karasioğulları - Candaroğulları - Eşregoğulları - Dulkadiroğulları - Aydınoğulları - Eşregoğulları Türkçe'den başka dilin konuşulmasını yasaklayan Karamanoğulları, Osmanoğulları'nın en büyük rakibi idiAnadolu'da yaklaşık 230 yıl hüküm süren bu beylik, Türkmen beyliklerinin Osmanoğulları'dan sonra en önemlisi, en kudretlisidir Merkezi Karaman (o zamanki adı Larende) olan geniş bir bölgede, güçlü bir devlet olarak hüküm sürmüş ve Büyük Selçuklu Devleti'nin halefi, Anadolu'nun hakimi olmak için Osmanlılarla mücadele etmişlerdi "Karaman Tacı" bir prenslik değil, bir krallık sayılmıştır Konya'yı yani Türkiye Hâkanlığı'nın sabık başkentini ellerinde tutan Karamanoğulları, Selçuklular'ın halefi olarak kendilerini takdim eylemişlerse de, Osmanoğulları'nın jeopolitik vaziyetinden, gazalarının yarattığı prestijden ve hükümdarlarının emsalsiz dehâsından mütevellit bulunan rekabet ve üstünlüğü karşısında, bu iddiaları hayalden öteye gidememiştir Anadolu Birliği'ni yapmak ve Türkiye Hâkanlığı'nı yeniden inşa etmek istiyen Osmanoğulları'na en büyük güçlük çıkartanlar, Karamanoğulları'dır Osmanlılar'ın şevket ve azametini zedelemek, mümkünse yıkmak için, Avrupa Hıristiyan devletleri ile bile ittifak akdetmişlerdir Karaman Türkmen Beyliği, 1250 yıllarından 1487'ye kadar takriben 237 yıl sürmüştür Fakat son yıllar, mutlak Osmanlı hâkimiyeti altında geçmiş ve Karamanoğulları, İçel'de küçük bir toprak parçası ile iktifa eylemişlerdir Karamanoğulları, 1308'e kadar Türkiye Hâkanlığı'nın bir parçasını meydana getirmişler ve Selçukoğulları'na tabî olmuşlardır Hattâ Selçukoğulları'nı İlhanlı boyunduruğundan kurtarmak için millî ihtilâller çıkarmışlar ve Memlûk Türkleri tarafından desteklenmişlerdir Karamanoğulları'nın Orta Anadolu'da prestijleri bu yüzden İlhanlı tahakkümünden bıkan Türk halk tabakaları arasında çok artmıştır 1335'e kadar Karamanoğulları, mecbur oldukça İlhanlılar'a tabî olmuşlar, fakat bu tâbiiyet bağını koparmak için her türlü fırsatı kullanmışlardır Bu tarihten sonra istiklâl kazanmışlarsa da, Memlûk tesiri ülkeden eksik olmamıştır Karamanlılar, Memlûkler'in hâkimiyet sahasına doğru yayılma temayülleri gösterdikleri için, arada çatışmalar olmuştur 1399'dan 28 temmuz 1402 ye kadar 3 yıl Karaman Beyliği, Osmanlı İmparatorluğu'na katılmış, Ankara felâketinden sonra Timur tarafından, eskisinden daha genişçe olarak diriltilmiştir 1399'a takaddüm eden senelerde de Karamanlılar, Osmanlı nüfuz sahasına girmişler, hattâ onu metbû tanımışlardır 1417'de Memlûkler'i metbû tanımışlar, fakat az sonra tekrar Osmanlılar'ı metbû tanımaya mecbur olmuşlardır Bununla beraber her fırsatta Osmanlılar'a baş kaldırmaktan geri durmamışlardır 1250 yıllarından 1256 yıllarına kadar takriben 6 yıl Ereğli, 1256 yıllarından 1261'e kadar takriben 5 yıl Ermenek, Beylik başkenti olmuştur Sonra başkent o zaman daha çok "Lârende" denen Karaman şehrine nakledilmiş, sonuna kadar bu şehirde kalmakla beraber Konya, zaman zaman, ülkenin en büyük şehri olmak haysiyetiyle taht şehri de olmuş ve bazı beyler burada oturmuşlardırKaramanoğulları, Oğuzlar'ın Kaçar boyu beylerinden olan Ahmed Sâdeddin Bey'in oğlu Nûre Sûfî Bey'den inmişlerdir Nûre Sûfî Bey, Eretna Bey'in halası ile evli idi 2,5 asırlık tarihleri boyunca Karaman toprakları büyüyüp küçülmüştür Önceleri asıl İçel'e yani Göksu'nun batısında kalan topraklara, Manavgat Çayı'nın doğusunda kalan topraklarla Alâiye'ye, Ermenek, Hadım, Bozkır, Karaman, Ereğli taraflarına hâkim olmuşlardır Zaman zaman Konya'ya girmişlerse de, Selçukoğulları namına hareket etmiş, hükümdarlık iddia etmemişlerdir Anadolu'da İlhanlı hâkimiyeti kalktıktan sonra Konya'yı, Ankara'ya kadar ele geçirmişlerdir 1417'de Tarsus'u Memlûkler'e bırakmışlar, 1433'te Beyşehri'ni Osmanlılar'dan almışlar, 1437'de Kayseri'yi Osmanlılar'a vermişler, fakat Develikarahisar sonuna kadar Karamanlılarda kalmış, 1465'te Osmanlılar tarafından Akşehir, Beyşehir ve Ilgın'dan da çıkarılmışlardır En geniş şekliyle Karaman beyliği, bugünkü Türkiye'nin şu vilâyet ve kazalarına yayılmıştır: Konya, Niğde, Kayseri, Ankara, Nevşehir, İçel, Kırşehir vilâyetlerinin tamamı, Antalya vilâyetinin doğu yarısı Ankara'daki Ahi Cumhuriyeti, Karaman nüfuz ve tâbiiyetinde bulunmuştur Karamanlılar, batıya doğru Antalya, İsparta, Afyon sahalarında zaman zaman yukarıda gösterilen sınırları da aşmışlardır Yukarıda gösterilen topraklar, 146000 km2 tutmaktadır Bu topraklarda o zamanlar 2 milyon nüfus olduğunu tahmin edebiliriz 1360'a doğru olan sınırlârıyla Karaman beyliği, 100000 km2 kadardı l Mehmed Bey'in Türkçeyi Türkiye'nin Tek Resmî Lisanı Olarak İlânı (13 mayıs 1277) Karamanoğlu I Mehmed Bey, Selçuklu Hanedanı namına Konya'da: "Bugünden sonra divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil kullanılmaması" hakkındaki mühim fermanını neşretmiştir Bu suretle resmî devlet işlerinde kullanılan Arabça ve bilhassa Farsça'nın hâkimiyetine büyük bir darbe vurulmuştur Osmanoğulları, Türkçe'nin mutlak hâkimiyetini XVI asırda temin eylemişlerdir Mehmed Bey'in fermanı, Türk kültür tarihinin mühim hâdiselerindendir Bugün "Dil Bayramı" olarak her yıl 13 Mayısta Karaman'da Türkiye ölçüsünde kutlanmaktadır |
Beylikler |
07-25-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerEreğli'de hüküm süren devletin kurucusu Nûre Sûfî Bey, Mut'a bağlı Sinanlı yakınlarında Değirmenlik mevkiinde gömülüdür Yerine geçen büyük oğlu ve hanedana adını veren Kerîmeddin Karaman Bey, başkenti Ermenek'e götürmüştür Karaman Bey, III Sultan Kılıç Arslan'ın kızı ile evlenmiştir 6 kardeşini tanıyoruz: Kemâleddin Bey, Oğuz Han Bey, Timur Han Bey, Hayreddin Bey, Zeynelhac Bey ve Bunsuz Bey Bu son ikisi, 1261'de Konya'da öldürülmüşlerdir Karaman Bey, 8 oğul bırakmıştır: Şemseddin Mehmed, Güneri, Bedreddin Mahmud, Kasım, Zekeriya, Tanu, Halil ve Ali beyler Karaman Bey'in yerine I Mehmed Bey, sonra kardeşleri Güneri ve Mahmud beyler, sonra Mehmed Bey'in oğlu Yahşi Han Bey geçmişlerdir Mehmed, Zekeriya ve Tanu Beyler, 1283'te şehit olmuşlardır Mahmud Bey de şehîden ölmüştür Yahşı Han Bey, Konya'da 4 yıl saltanat sürmüş, yerine amcası Mahmud Bey'in oğulları Bedreddin I İbrahim ve Alâeddin Halil Mirza beyler geçmişlerdir Halil Mirza Bey, 1312-1333 arasında devletin başkumandanı idi Ölünce yerine tekrar I İbrahim Bey, sonra İbrahim Bey'in büyük oğlu Fahreddin Ahmed Bey, sonra ortanca oğlu Şemseddin Bey, onun öldürülmesinden sonra Mahmud Bey'in oğullarından Hacı Sûfî Burhâneddin Musa Bey, tahta geçmişlerdir Musa Bey, 5 sene Mut'u başkent yapıp saltanat sürmüştür; tahta geçmeden Ermenek beyi idi Küçük kardeşi ve Mahmud Bey'in küçük oğlu, İsâ Bey'dir Musa Bey'den sonra tahta, İbrahim Bey'in küçük oğlu Seyfeddin Süleyman Bey geçti Amcası Musa Bey, Mut'ta saltanat sürerken, Süleyman Bey 5 sene Karaman'da beylik yapmıştı 11 Ocak 1350'de de Eretnalılar'a esir düşmüştür Öldürülünce yerine Halil Mirza Bey'in büyük oğlu I Alâeddin Ali Bey geçti Halil Mirza Bey'in diğer oğulları 1370 yıllarında ölen Seyfeddin Süleyman, Dâvûd, İshak ve Hızır Beyler'dir Süleyman Bey'in oğlu Şeyh Hasan Bey'le İshak Bey'in oğulları Gıyâseddin ve Emîr Şâh Beyler'i de tanıyoruz Alâeddin Ali Bey, 41 yıl süren bir saltanat devresi geçirdi Orhan Gazi, I Murad ve Yıldırım Bâyezid ile muasırdır I Murad'ın kızı ve Yıldırım'ın kızkardeşi Nefise Sultan'la evlenmiştir 1398'de kayınbiraderi Yıldırım Bâyezid tarafından esir alınmış ve idam edilmiştir Tahta çıkmadan önce, Konya beyi idi Alâeddin Ali Bey'e, Nefise Sultan'dan doğan oğlu Nâsıreddin (Gıyâseddin) II Mehmed Bey halef oldu Ana tarafından I Murad'ın torunu, ikinci derecede amcası idi 1399'dan 1402 ağustosuna kadar 3 yıl Bursa'da dayısı Yıldırım'ın yanında yaşadı Bu yıllarda Osmanlılar, Karaman Beyliği'ni ilga etmişlerdi II Mehmed'in ilk beyliği 1398-1399 arasındadır 1402'de tekrar bey oldu 1418'de tahtı kardeşi II Alâeddin Ali Bey'e bıraktı, fakat ertesi sene tekrar avdet etti Daha 4 yıl tahtta kalıp Osmanlılarla yaptığı bir muharebede öldü Yerine tekrar kardeşi II Alâeddin Ali Bey geçti 1411'de Bursa'ya giren bu II Mehmed'dir 1406'da Kırşehri yakınlarında Mâliye ovasında dayısının oğlu Çelebi Sultan Mehmed ile buluşup görüşmüştür 1414'te Çelebi Mehmed, Konya'yı işgal etmiş, fakat boşaltmıştır 1418'de de Memlükler, Konya'yı ve Karaman'ı işgal etmiş, II Mehmed'i esir eylemişlerdir Onun l yıllık son saltanat fasılası, bu esaret dolayısiyledir II Alâeddin Ali Bey de, 1398-1402 arsında Bursa'da oturmuştur; daha önce Niğde beyi idi 1418'de Kahire'ye gitmiş, Osmanlılar'a karşı Memlûk ittifakını aramıştır I Mehmed'in damadıdır Kızkardeşi de Yıldırım Sultan Bâyezid ile evliydi Bu suretle Yıldırım, II Mehmed'in hem eniştesi, hem dayısı olur Diğer kardeşleri Hüsâmeddin Mahmud Bey'dir Alâeddin Ali Bey'den sonra tahta, II Mehmed'in 2 oğlu II İbrahim Bey geçmiştir II Mehmed'in büyük oğlu Mustafa Bey, 17 yıl velîahd olmuş, 1414'te Osmanlılar'a esir düşmüş, 1418'de öldürülmüştür II İbrahim'in diğer kardeşleri İsâ, Alâeddin Ali, Mirza ve 1471 sonunda Edirne'de ölen Karaman Beyler'dir Mirza Bey'in oğlu Hacı Hamza Bey'in oğlu Mustafa Bey, 1501'de atalarının tahtını ele geçirmek istemiş, fakat öldürülmüştür İsa Bey, 1423'ten 1426'ya kadar 3 yıl tahta hak iddia etmiştir 1426'da Kahire'de bulunmuş, 1430 sıralarında Osmanlı hizmetine girip sancakbeyi olmuş, 1437'de öldürülmüştür Çelebi Sultan Mehmed'in damadı idi Çelebi Sultan Mehmed, II ibrahim Bey'le kardeşlerinin aynı zamanda ikinci derecede amcaları olur II İbrahim Bey de kardeşi İsa Bey gibi Çelebi Sultan Mehmed'in damadı olmuştur Bütün bu içli, dışlı akrabalık, Osmanlı-Karaman rekabetini, hattâ düşmanlığını söndürmekten uzak kalmıştır II Mehmed'in kızı Karamanoğlu II İbrahim Bey'le evlenmiştir 40 yıl tahtta kalan II İbrahim, Konya Kavalası'nda (Kâvele/Gâvele) ölmüştür 1437'de kayınbiraderi II Sultan Murad, Konya'ya gelmiştir |
Beylikler |
07-25-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerII İbrahim Bey'in son zamanlarında, yani Fâtih çağında devlet, iyice Osmanlı nüfuzuna düşmüştür Fâtih, II İbrahim'in bir kızı ile 1458 sıralarında evlenmiştir II İbrahim'in 7'si ana tarafından Osmanoğlu olan 10 oğlu vardı: İshak, Pîr Ahmed, Kasım, 1446 başlarında ölen Alâeddin, Karaman, Süleyman, Nûre Sûfî, Yâkub, Küçük Mustafa ve Mehmed Beyler İlk üç oğlu İshak, Pîr Ahmed ve Kasım Beyler, birbirini müteâkıb tahta geçmişlerdir İshak Bey, 40 yıl babasının veliahdı ve tahta geçmeden Silifke beyi idi Birkaç aylık bir saltanattan sonra Fâtih'in büyük düşmanı ve rakibi Uzun Hasan Bey'e iltica etmiştir 1465'te Diyarbakır'da ölmüştür Oğlu ve zevcesi, 1471'de Osmanlılar'a esir düşmüştür Yerine geçen kardeşi Pîr Ahmed Bey, Konya'yı başkent yapıp 5 yıl saltanat sürmüştür Otlukbeli meydan muharebesinde Fâtih'in karşısında ve Uzun Hasan'ın safında idi Kızı Halime Hatun, 1508'de ölmüştür Yerine geçen Kasım Bey, bir Osmanlı sancakbeyi derekesine düşmüş, saltanat yıllarının çoğu da ülkesinden uzakta, taht müddeîsi sıfatıyla geçmiştir 1464'te o da ağabeyi İshak Bey'le beraber Uzun Hasan Padişah'a iltica etmişti O da Otlukbeli'nde Uzun Hasan'ın safında yer almıştır 1482-1483'te Osmanlılar'm İçel sancakbeyi olmuştur Kasım Bey'in yerine damadı Turgutoğlu Mahmud Bey geçmiş ve Osmanlılar'ın İçel sancakbeyi olarak 4 yıl İçel'de hüküm sürdükten sonra burada da tutunamayıp 1487'de Memlûkler'e iltica etmiş, böylece II Sultan Bâyezid'in ilk yıllarında, Karaman meselesi tamamen kapanmış, Türkiye'nin birliği mevzuunda Osmanoğulları, büyük bir adım atmışlardır Kasım Bey'in 3 de oğlu vardı "Taht-ı Karaman" denen merkezi Konya olan Karaman eyaleti yani beylerbeyiliği, önceleri en seçkin Osmanlı şehzadelerine verilmiş, bu şehzadeler "Taht-ı Karamân'a oturmuş" yani Karaman kralı olmuşlardır Bunlar, Fâtih'in büyük oğlu ve veliahdı Şehzade Mustafa, Fâtih'in küçük oğlu Şehzade Cem, II Bâyezid'in büyük oğlu ve velîahdi Şehzade Dâmâd Abdullah, II Bâyezid'in oğullarından anası Karaman prensesi olan Şehzade Şehenşâh ve bunun oğlu Şehzade Mehmed-Şâh'tan ibarettir Daha sonra Karaman eyaleti, hanedan dışından beylerbeyilere verilmiştir İmparatorluğun sonuna kadar, Tanzimat'tan sonra Konya vilâyeti (eyaleti) denen Karaman beylerbeyiliği, aşağı yukarı tarihî Karaman beyliğinin sınırlarına tekabül ediyordu Karamanogulları (Tarih Sırasına Göre) 1 Nûre Sûfî Bey (başkenti: Ereğli) (1250?-1256?) 2 Kerîmeddin Karaman Bey (Başkenti: Ermenek) (1256?-1261) 3 Şemseddin I Mehmed Bey (1261-1283) 4 Güneri Bey (1283-19IV1300) 5 Bedreddin (Mecdeddin) Mahmud Bey (19IV 1300-308) 6 Yahşı Han Bey (1308-1312=4) (Başkenti: Konya) 7 Bedreddin I İbrahim Bey (1312-1333-21+1348-1349) 8 Alâeddin Halil-Mirza Bey (1333-1348) 9 Fahreddin Ahmed Bey (1349-211350) 10 Şemseddin Bey (211350-1351) 11 Hacı Sûfi Burhâneddin Musa Bey (Başkenti: Mut) (1351-1356) 12 Seyfeddin Süleyman Bey (1356-1357) 13 Dâmâd I Alaeddin Ali Bey (1357-1398) 14 Sultanzâde Nâsıreddin (Gıyâseddin) II Mehmed Bey (1398-1399-l 15 Dâmâd Bengi II Alâeddin Ali Bey (1418-1419=l+1423-1424) 16 Dâmâd II İbrahim Bey (1424-1464) 17 Sultan-zâde İshak Bey (1464) 18 Sultan-zâde Pîr-Ahmed Bey (1464-1469=5) 19 Kasım Bey (1469-1483=14) 20 Turgutoğlu Mahmud Bey (1483-1487=4) KARAMANOĞULLARININ BAZI ÖZELLİKLERİ Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra Selçukluların hakim oldukları topraklar üzerinde çeşitli adlar altında çok sayıda beylikler kuruldu Bu beyliklerden Karamanoğulları, Selçukluların sahip oldukları topraklar üzerinde değil, başka bir devletin, Kilikya Ermeni prensliğinin toprakları üzerinde kurulmuş tek beyliktir Karamanoğulları beyliğinin Ermeni prensliği içindeki toprakları, Kilikya Ermeni prensliği içindeki Rubenian hanedanının hakim olduğu topraklarla sınırlı kalmıştır (Rubenianlar, Sultan Selahattin’in Kilikya’ya girmesiyle prensliğin yönetimine gelmişler, Selahattin’in Kilikya’dan ayrılmasıyla da iktidarı Hetumianlara kaptırmışlardır O nedenle o sırada iktidarda bulunan Hetumian hanedanı ile iktidar çekişmesi içindeydiler Rubenianlar Türklerle bir yakınlaşma içine girmişlerdi Pek çoğu Türkçe isimler kullanıyorlardı) Karamanoğulları, Selçuklu toprakları dışında bir bölgede kurulmasına rağmen en güçlü ve en uzun ömürlü beylik olma özelliğine sahiptir Anadolu’da kurulan beyliklerin çoğu kurumsal devlet yapılanmasını gerçekleştirememişlerdir Karamanoğulları ise rekor sayılabilecek kadar kısa bir sürede ve o döneme göre mükemmel sayılabilecek kadar düzgün bir devlet yapılanmasını gerçekleştirmişlerdir Tarihçilerin bildirdiğine göre Nureddin Sofi önderliğinde Sivas dolaylarından toplanıp getirilen göçebe Türkmenlerden oluşan bir beyliğin, hiçbir devlet tecrübeleri olmadığı halde bu kadar kısa sürede ve düzgün bir devlet yapılanmasını gerçekleştirmesi çok şaşırtıcıdır Nureddin Sofi’nin Ermeniden dönme olduğu yolundaki iddialar olduğu gibi, Nur-e Sofinin oğullarının kimlikleri ve sayısı konusunda da farklı görüşte olan tarihçiler vardır Nureddin Sofi’nin Ermenek, Mut ve Gülnar’ın ele geçirilmesinden hemen sonra (henüz beylik bile kurulmamışken) her şeyden elini eteğini çekerek yönetimini oğullarına (?) bırakmasının ardında yatan sebepler karanlıktır Karamanoğulları beyliği kurulur kurulmaz kendilerine bu toprakları bahşeden Anadolu Selçuklularına savaş açan ilk beylik olma özelliğine sahiptir (Türkiye Selçuklu sultanı Dördüncü Kılıç Arslan, Karaman Beyin hadise çıkarmasından çekinerek ona, Lârende (Bugünkü Karaman) Kalesini iktâ olarak verdi Aynı zamanda kardeşi Bunsuz da, Selçuklu sultanının sarayında “candar” yani muhafız olarak görevlendirildi Fakat, uç beylerinden bazılarının cezalandırılmasından endişelenen ve bir gün sıranın kendilerine geleceğini düşünen Karaman Bey, beraberinde kardeşi Zeynül-Hac ve Bunsuz olduğu halde, 20000 kişilik bir kuvvetle Konya üzerine yürüdü Ancak, Gevele Kalesi önünde yapılan muharebede Selçuklu veziri Muînüddin Pervane, Karamanlıları mağlup etti Karaman Beyin kardeşleri Zeynül-Hac ve Bunsuz yakalanarak Konya’da idam edildi) Karamanoğullarının ilk kurulduğu sırada, Ermenek, Mut ve Gülnar’ın ele geçirilmesi sırasındaki 10 binleri ancak bulan asker sayısı çok ani ve aşırı bir artışla kısa sürede 70 binleri bulmuştur Asker sayısı bu kadar ani artış gösteren başka bir beylik yoktur Osmanlı kayıtlarında Karamanoğlu topraklarından diyar-ı Rum diye bahsedilir Diğer beyliklerde Arap harfleri kullanılırken Karamanoğullarında Grek alfabesi kullanıldığı için bu şekilde anıldığı sanılmaktadır Karamanoğullarının “Karamanlika” denilen bir yazı dili kullandıkları iddia edilir Yapılan araştırmalarda Karamanoğullarına ait çok sayıda Türkçe ve Grek harfleriyle yazılmış Hıristiyan mezar taşları bulunmuştur En fazla Hıristiyan nüfus bulunduran beylik Karamanoğullarıdır Türk devletlerinde İslamiyetten önceki devirlerde Devlet yöneticisine Han veya Hakan İslamiyeti kabul ettikten sonra ise Padişah veya Sultan ifadesi kullanılmıştır Devletin idare merkezine Taht-Karaman ve yöneticisine Kral ifadesini kullanan tek beylik Karamanoğullarıdır Gerek Selçukluların gerekse gelecekte büyük bir imparatorluğu kuracak olan Osmanlıları en çok uğraştıran tek beylik Karamanoğullarıdır Osmanlılar Sofya’ya kadar inen Haçlı kuvvetlerini karşılamaya gittiklerinde, Osmanlı Devletini arkadan vurmakta da tereddüt etmeyecek kadar bela olan bir beyliktir “Türkçeden başka dil” kullanılmaması hakkında ferman yayınlayan tek beylik Karamanoğullarıdır Bu “Türkçeden başka dil” hangi dildi? Bir kısım tarihçiler bunun Selçuklulardan beri resmi yazışmalarda kullanılan Arapça ve Farsça olduğunu söylerler |
Beylikler |
07-25-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beylikler1071-1178 yılları arasında Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında hüküm süren bir Türkmen hanedanı Danişmendliler beyliğinin kurucusu Gümüştekin Danişmend Ahmed Gâzi, âlim ve faziletli bir zâttı Bir rivayete göre Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın dayısıydı 1063 yılından itibaren Sultan Alparslan'ın hizmetine giren Danişmend; ilmi, cesareti ve yiğitliğiyle onun dikkatini çekmiş ve en güvenilir emirleri arasında yer almıştır Malazgirt Savaşı'na da katılan Danişmend Ahmed Gâzi, zaferin kazanılmasında önemli rol oynadı Sultan Alparslan, savaşa katılan emirlerinden, Anadolu'da fetihlerde bulunmalarını istemiş ve fethedecekleri yerlerin kendilerine ıktâ edileceğini bildirmişti Zaferi müteâkip, fetihlere girişen beyler, Anadolu'nun muhtelif şehirlerini zaptederek, buralarda kendi adlarıyla anılan beylikler kurmuşlardı Danişmend Ahmed Gâzi de, zaferden sonra Bizanslılardan Sivas'ı aldı ve Danişmendli Hanedânını kurdu (1071) Sivas'ı bir üs olarak kullanan Danişmend Gâzi; Çavuldur, Tursan, Kara Doğan, Osmancık, İltekin ve Karatekin adlı emirleriyle Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri, Zamantı, Develi ve Çorum'u fethederek, beyliğine kattı Danişmend Ahmed Gâzi, daha çok Haçlılar ve Rumlara karşı yaptığı mücadeleleriyle meşhur oldu 1097 yılında İznik'i kuşatan ve zapteden Haçlılara karşı, Sultan Birinci Kılıç Arslan'la birlikte, Eskişehir'de, büyük bir meydan muharebesine girdi Binlerce Haçlı askerinin ölümüyle neticelenen savaşta, Kılıç Arslan ve Danişmend Gâzi, düşman kuvvetlerinin çokluğunu düşünerek geri çekildiler Bundan sonra, vur-kaç taktiğini kullanan Türkler, Antakya'ya ulaşıncaya kadar, Haçlıların büyük bölümünü yok ettiler Danişmend Ahmed Gâzi, 1098 senesinde büyük bir orduyla Sivas'tan Malatya üzerine yürüdü ve şehri kuşattı Üç yıl devam eden kuşatma sonunda Danişmend Gâzi'ye mukavemet edemeyeceğini anlayan Gabriel, Antakya Prensi Bohemond'dan yardım istedi Karşılığında da, Malatya'yı ve güzelliğiyle meşhur kızı Morfia'yı vermeyi teklif etti Bunu fırsat bilen Bohemond, pek çok Haçlı reisini ve bir kısım Ermeni prenslerini toplayıp, Malatya'ya hareket etti Haçlıların topraklarına gelişlerini önce memnuniyetle karşılayan Ermeniler, zulümlerini görünce endişeye düştüler ve durumu Danişmend Ahmed Gâzî'ye haber verdiler Bohemond kuvvetleri, Malatya'yı Aksu Vadisinden ayıran dağlık bölgeye girdiğinde, pusuda beklemekte olan Danişmend Gâzî'nin askerlerince kuşatıldı, çok kısa süren çetin bir savaştan sonra, Haçlı ordusu imha edilirken, Müslümanlara zulümleriyle meşhur olan Bohemond ve ileri gelen adamları esir alındı |
Beylikler |
07-25-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerDanişmendlilerin, Haçlılara karşı kazandıkları bu muhteşem zafer, bütün Müslümanları çok sevindirdi Bohemond gibi bir kontun, Müslüman Türkler tarafından esir edilmesi ise, Haçlıları derin bir üzüntüye soktu Ayrıca, Danişmendlilerin şöhretini arttırdı Gümüştekin Danişmend, 1100 senesinde kazandığı bu zaferden sonra, Sivas'a döndü Gümüştekin Ahmed Gâzî, bundan sonra, Rumlar elinde bulunan Malatya üzerine yürüdü ve kısa bir süre içerisinde şehri fethetti (1101) Ahmed Gâzî, sıkıntı içindeki Malatya halkına, kendi ülkesinden buğday ile ziraat için, öküz ve diğer ihtiyaçları getirterek halka dağıttı Önceleri zulüm altında inleyen Malatya halkı, bu davranışa memnun ve hayran kaldılar Pek çoğu İslâmiyet'i kabul etti Danişmend Gâzî, elinde esir bulunan Bohemond'u iki yüz altmış bin dinar karşılığı serbest bıraktı Ancak bu hareketi, Kılıç Arslan'la arasını açtı Maraş civârında yapılan savaşta mağlûp olan Danişmend Ahmed Gâzî, 1105 yılında vefat etti Beyliğin başına, 1105'ten 1134 senesine kadar hüküm süren oğlu Emir Gâzi geçti Danişmend Gâzi'nin vefatından istifade eden Birinci Kılıç Arslan, Malatya'yı ele geçirdi Emir Gâzi, Rükneddin Mesud'un kızıyla evlenip damadı oldu (Bir rivayette ise kayınpederi oldu) Emîr Gâzi zamanında Danişmend ülkesi, Fırat ve Sakarya'ya kadar uzandı Kısa zamanda Kastamonu'yu alıp, Bizans'ın eline geçen topraklarını kurtardı Başarılarından dolayı Büyük Selçuklu Devleti sultanı Sencer'in ve Abbasî halifesinin takdirlerini kazandı Abbasî halifesi, onun melikliğini bir fermanla tasdik edip, ayrıca dört siyah sancak, bir kös ve çeşitli hediyeler gönderdi Bunları getiren elçiler, yanına ulaştıkları sırada, Emîr Gâzi ağır hastaydı Emîr Gâzinin vefatından sonra, 1134 yılında, yerine oğlu Mehmed, emir oldu ve 1146 senesine kadar saltanat sürdü Melik Mehmed, fetih hareketlerinden geri kalmadı ve Finike'ye kadar uzandı Bizanslıları yendi, Sivas'ı başşehir yaptı Vefat edince, Kayseri'de bir medreseye defnedildi ve yerine büyük oğlu Zünnûn geçti Ancak, kardeşi Sivas Emîri Yağıbasan, emirliğini tanımadı ve kendi melikliğini ilan etti Duruma hakim olan Yağıbasan, 1146'dan 1164 senesine kadar hüküm sürdü İstanbul'a sefere çıktı, fakat başarılı olamadı Yağıbasan zamanı, beyliğin Selçuklularla münasebetlerinin en bozuk olduğu bir dönemdir Yağıbasan, dışta Selçuklularla, içte de kardeşleriyle çarpıştı Ağabeyi Zünnûn, Kayseri'yi; Yağıbasan da Malatya'yı ele geçirmişti Selçuklularla münasebetlerini bozan ve Saltuklular'la da iyi geçinemeyen Yağıbasan, 1164 senesinde Kayseri'de vefat etti Oldukça karışık bir dönem yaşayan Danişmendliler, yine de kültür faaliyetini devam ettirdiler Sivas ve Niksar'da medreseler kurdular Yaptıkları medreseler, tarihe ilk kubbeli medreseler olarak geçti Danişmendli Hükümdarı Yağıbasan'dan sonra, kardeşi İsmail, gençliğinin ilk yıllarında bir müddet emirlik yaptı Bundan sonra Zünnûn tekrar melik oldu 1175 senesinde Danişmendliler beyliği sona erdi Toprakları İkinci Kılıç Arslan tarafından Selçuklu topraklarına katıldı Danişmendlilerden bir kol, Malatya'da bir müddet daha hüküm sürdü Fakat bunlar da, 1178 senesinde Selçuklu sultanı İkinci Kılıç Arslan tarafından, Selçuklu ülkesine katıldı Böylece, Danişmendli Beyliği tarihe karışmış oldu Ancak bu beylikten pek çok emir, Anadolu Selçuklularına itaat edip, onlar safında hizmete devam ettiler Anadolu'da bir asra yakın hüküm süren Danişmendliler, büyük şehirlerde camiler, medreseler ve pek çok hayır eserleri yaptırmışlardır Bu eserlerin zamanla tamirler sebebiyle hususiyeti değişmiştir Yaptıkları eserler, plan itibariyle, 13 yüzyıl Anadolu mimarisi için dikkat çekicidir |
Beylikler |
07-25-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerMalazgirt Meydan Muharebesinden sonra Erzurum ve civarında kurulan beylik Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'da ilk kurulan Türk beyliği budur Başşehri Erzurum olan beyliğin kurucusu, Malazgirt Zaferinin kazanılmasında önemli rol oynayan Emir Saltuk'tur Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferinden sonra, Bizans İmparatoru Dördüncü Romanos Diogenes'in ölümü ile, anlaşma şartlarının yerine getirilmemesi üzerine, emrindeki kumandanlara Anadolu'da fetihlere devam edilmesini emretmişti Buna dayanarak Emir Saltuk, Erzurum ve civarını fethederek, Saltuklular Beyliğini kurdu Önceleri, Büyük Selçuklu Devleti'ne tâbi olan beyliğin, Emir Saltuk zamanındaki siyasî tarihi hakkında, kaynaklarda fazla bir bilgi bulunmamaktadır Ebü'l-Kasım Saltuk'un ölümünden sonra, yerine oğlu Ali geçti Büyük Selçuklu Sultanı Berkyaruk ile kardeşi Muhammed Tapar arasındaki saltanat mücadelesi sonunda varılan anlaşma neticesinde, Saltuklu toprakları, Melik Muhammed'in hâkimiyet bölgesi içinde kaldı 1121 Senesinde Artuklu Emîri İlgâzi'nin, Gürcülere karşı çıktığı sefere Saltukoğlu Ali Bey de katıldı Fakat bu seferde Gürcüler galip geldi Emîr Ali'nin ölümünden sonra Saltukluların başına, hakkında kaynaklarda fazla bir bilgi bulunmayan kardeşi Ziyâüddin Gazî geçti Bina kitabelerinden anlaşıldığına göre, Erzurum'daki Kale Camii ve Tepsi Minareyi yaptıran, bu beydir Ziyâüddin Gazi, 1126 senesinde Gürcülere karşı tertiplenen sefere katıldı 1131 senesinde İspir ve Pasinleri geçerek Oltu'ya kadar gelen Gürcüleri, büyük bir bozguna uğrattı Artuklu Timurtaş Bey, Ziyâüddin Gazinin kızıyla evlenince, iki hanedan arasında akrabalık bağı kuruldu Emîr Gâzî'nin 1132 senesinde ölümünden sonra beyliğin başına, yeğeni İkinci İzzeddin Saltuk geçti Kaynaklarda, İzzeddin Saltuk'a ait bilgiler, bir evlilik sebebiyledir Ani Emîri Fahreddin Seddâd, İzzeddin Saltuk Beyin kızlarından birine talip oldu Fakat bu isteği reddedildi Buna içerleyen Ani Emîri, 1154 senesinde, Gürcülere karşı koruyamayacağını söyleyerek, şehri satın alması için, İzzeddin Saltuk'a haber gönderdi Bu dikkatlice hazırlanmış bir intikam planıydı İzzeddin, şehri teslim almak için Ani'ye geldiğinde, Fahreddin Şeddâd bir günlük mesafede bulunan Gürcü Kralı Dimitri'yi, şehre davet etti Gürcü Kralı, âni bir baskınla Saltuk'u mağlup ederek, onu ve maiyetinden birçok kimseyi esir aldı Daha sonra, damadı Ahlatşah İkinci Sökmen ve Artuklu beylerinin teşebbüsleriyle yüz bin dînâr karşılığında, İzzeddin Saltuk, serbest bırakıldı İzzeddin Saltuk Bey, 1168 senesi Nisan ayında vefat etti Hıristiyan tebaasına da iyi muamele ederdi Bu yüzden, onların da sevgi ve saygısını kazanmıştı Devrinde Saltuklu Beyliği toprakları, Tercan'dan başlayıp, Tahir Gediğine kadar uzanırdı Erzurum, Bayburt, Avnik, Micingerd, İspir, Oltu gibi şehir ve kasabaları içine alırdı İzzeddin Saltuk'un ölümünden sonra yerine, oğlu Nâsırüddin Muhammed Bey geçti 1189 senesinde basılan bir sikkeden, onun, Irak Selçukluları sultanı Üçüncü Tuğrul ve asıl iktidarı elinde tutan Atabeg Kızıl Arslan'a tâbi olduğu anlaşılıyor Nâsırüddin Muhammed zamanında Gürcüler, Erzurum önüne kadar geldiler Kraliçe Tamara'nın kocası David'in kumandası altındaki Gürcü kuvvetleriyle Saltuklular arasında, iki gün süren, şiddetli çarpışmalar oldu Saltuklu kuvvetleri, şehre kapandılar Gürcü kuvvetleri, muhasaraya girmeden aldıkları ganimetlerle yetinerek, geri döndüler Nâsırüddin Muhammed'in ölümünden sonra beyliğin başına, kız kardeşi Mama Hatun geçti Kaynaklar, 1191 senesinde Erzurum'a, Mama Hatun'un hakim olduğunu yazmaktadır Selâhaddîn Eyyûbî'nin yeğeni Meyyâfârikîn Hâkimi Takiyyeddin Ömer, Ahlat ülkesini ele geçirdiği ve Malazgirt Kalesini muhasara ettiği sırada Mama Hâtun askerleriyle ona yardım etti Ancak, çok geçmeden, kendisine karşı olan emirler tarafından tahttan indirilen Mama Hatun'un yerine Muhammed'in oğlu Melikşah geçti Bunun zamanında, Anadolu'daki diğer beylikler gibi, Saltuklular da Türkiye Selçuklu Devleti'nin tehdidine maruz kaldı Türkiye Selçukluları sultanı Rükneddin İkinci Süleyman Şah, 1202 senesinde Gürcistan Seferine çıktı ve bağlı hükümdar ve beylere haber gönderip, kendisine katılmalarını istedi Süleyman Şah, 25 Mayıs 1202'de, Erzurum önlerine geldi Kendisini karşılamaya gelen Saltuklu beyi Melikşah'ı yakalatıp hapsettirdi Böylece, Saltuklu Beyliği, sona ermiş oldu Süleyman Şah, bölgenin idaresini kardeşi Mugiseddin Tuğrul Şaha verdi Melikşah'ın topraklarının elinden alınışına, Süleyman Şahı karşılamada ağır davranması sebep gösterilmektedir Saltuklular zamanında Erzurum, diğer Anadolu şehirleri gibi, iktisadî ve ticarî açıdan oldukça önemli bir şehirdi Akdeniz limanlarından ve Suriye'den yola çıkıp, Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yoluyla Âzerbaycan'a, İran'a giden ve Türkistan'dan Erzurum'a gelip aynı yoldan Akdeniz ve Trabzon limanlarına ulaşan büyük bir ticaret yolunun üzerinde bulunuyordu Bu bakımdan Erzurum'da ekonomik hayat oldukça canlıydı Bunun yanında, geniş otlaklara sahip olması sebebiyle, bölgede hayvancılık çok gelişmişti Saltuklu beyleri, kültür ve sanata çok önem vermişler ve sahip oldukları yerlerde çeşitli mimarî eserler yaptırmışlardır Melik Gâzi; Kale Camii ve Tepsi Minareyi inşa ettirmiştir Erzurum'da 1179'da inşa edilen Ulu Camiyi Nâsıreddin Muhammed yaptırmıştır Üç kümbetler ismiyle bilinen türbelerden biri, İzzeddin Saltuk'a aittir Bu türbenin yanında bir de zâviye vardır Tercan'da, Mama Hatun tarafından bir kervansaray ve türbe yaptırılmıştır 1232 senesinde, Ebû Mensûr tarafından inşa ettirilen Micingerd Kalesi, Saltuklulara ait önemli eserlerdendir Bunlar zamanımıza kadar ulaşmıştır Saltuklu Beyleri / Tahta Geçiş Tarihleri Saltuk Bey / 1072 Ali bin Ebü'l-Kâsım / 1102 Ziyâüddîn Gâzi (takriben) / 1124 İzzeddîn İkinci Saltuk / 1132 Nâsırüddîn Muhammed / 1168 Mama Hâtun / 1191 Melikşâh bin Muhammed / 1200 Türkiye Selçukluları Hâkimiyeti / 1202S |
Beylikler |
07-25-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerOrta Anadolu'da, 14 asırda kurulan bir Türk beyliği Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra, onun idaresindeki yerler, İlhanlıların eline geçti ve Anadolu'daki topraklar, İlhanlılar tarafından gönderilen genel valiler tarafından idare edilmeye başlandı Bu valilerin en kudretlisi ve sonuncusu, Emir Çoban'ın oğlu Timurtaş idi Timurtaş, vali olarak gönderildiği zaman, babasının nüfuzuna güvenerek, müstakil devlet olma sevdasına düştü Ancak, babası Emir Çoban, büyük bir kuvvetle üzerine gelince, bu sevdadan vazgeçti ve affedildi Timurtaş, kardeşi Dımışk Hoca'nın katli ve babasının Ebû Sâid Bahadır Han ile arasının açılması yüzünden, Anadolu'da fazla kalamayarak, 1328'de Türk-Memluk Sultanı Melik Nâsır Muhammed'e iltica etti Oraya giderken, kayınbiraderi Eretna'yı vekil olarak bıraktı Eretna da Ebû Said' e bağlılığını bildirip, Timurtaş'ın yerine gönderilen Büyük Şeyh Hasan'a itaat ederek mevkiini muhafaza etti Ebû Said Bahadır Han'ın 1335'te evlat bırakmadan ölmesi, bazı karışıklıklara yol açtı Bu durumda Eretna, Memlûk sultanına haber göndererek onun himayesine girdi Çobanîler'den küçük Şeyh Hasan'ın üzerine gelen ordusunu Sivas, Erzincan arasında 1343'te yenmesi, Eretna'nın durumunu kuvvetlendirdi ve şöhretini arttırdı Eretna'nın hükmü altında; Sivas, Kayseri, Niğde, Tokat, Amasya, Erzincan, Doğu Karahisar, Niksar, Canik, Develi, Karahisar şehir ve kasabaları bulunuyordu Devletin merkezi, önceleri Sivas, sonraları ise Kayseri oldu Eretna; âlim, hayırsever, ileri görüşlü, cesur bir zâttı Dînine bağlı olup, ilim adamlarını severdi Âlimleri meclisine alır, onların karşılıklı konuşmalarını dinler ve fikirlerinden faydalanırdı Eretna'nın 1352'de Kayseri'de vefat etmesi, Anadolu, Irak ve Suriye'de üzüntüyle karşılandı Eretna'nın yerine, emirlerin kararıyla, küçük oğlu Gıyasüddin Mehmed Bey, hükümdar oldu Ağabeyi Câfer Bey, isyan ettiyse de, yenilip Mısır'a kaçtı Mehmed Bey, çok genç olduğu için, devleti Vezir Ali Şah idare ediyordu Bir müddet sonra Vezir Ali Şah isyan etti ise de, Memlûklar'dan yardım alan Mehmed Bey'e yenildi ve harpte öldü Mehmed Bey, 1365'te ölünce, yerine küçük yaştaki oğlu Alâeddin Ali Bey geçti Bunu fırsat bilen Karamanoğlu Alâeddin, Niğde ve Aksaray'ı işgal etti Sonra Kayseri'yi de alan Karamanoğlu, Ali Beyi, Sivas'a kaçırdı Orada bir müddet hapiste kalıp sonra kurtarılan Ali Bey, tekrar hükümdar oldu On beş sene süren hükümdarlığı çok silik geçen Ali Bey, 1380 yılında tâundan (veba) öldü Ali Beyin ölümü üzerine, yedi yaşındaki oğlu, İkinci Mehmed Bey, hükümdar ilan edildi Şarkî Karahisar Beyi Kılıç Arslan, nâib oldu Amasya emîri Hacı Şâdgeldi Paşa, idareyi ele geçirmek için, Sivas üzerine yürüdü ise de, Kılıç Arslan'ın nâib olduğunu duyunca, Amasya'ya çekildi Kılıç Arslan'ın, Kadı Burhaneddin'i merkezden uzak tutmak için Karahisar'a göndermek istemesi, aralarının açılmasına yol açtı Kadı Burhaneddin, bir süre sonra, Kılıç Arslan'ı ve onun amcası Keyhüsrev'i öldürdü ve İkinci Mehmed'e nâib oldu 1381 senesi Ocak ayında, İkinci Mehmed'i de bertaraf ederek, hükümdarlığını ilan etti Böylece, Eretna Beyliği sona erdi Yarım asra yakın hüküm süren Eretna Beyliğine ait, Sivas, Tokat, Kayseri ve havalisinde bazı eserler vardır |
Beylikler |
07-25-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerÜçüncü yüzyılın ortalarından on beşinci yüzyılın başlarına kadar devam etti Anadolu'ya bütünüyle sahip olup, askerî ve siyasî hâkimiyetlerini iskân siyasetiyle de pekiştirmek isteyen Selçuklular; gazâ akınları için, Moğol zulmünden kaçan Türk boylarını batıya yerleştiriyorlardı Menteşe Beyin kumandasındaki Türkler de, Bizanslıların Karya, Osmanlılar'ın Menteşe eli dedikleri, bugün Muğla denilen bölgeye yerleştirildi Bu arada Moğol tesiriyle Selçuklu Devleti nüfuzunun günden güne azalması, uçlardaki Türk unsurlara, geniş bir hareket serbestisi vermekteydi Nitekim, Menteşe Bey idaresindeki Türkmenler de, 1261'den sonra Muğla çevresinde fetihlere girişerek, bölgeye daha sağlam bir şekilde yerleşmeye başladılar 1278 yılında, Bizans İmparatoru Mihail-VIII'in oğlu Andronikos, Muğla'yı büyük bir ordu ile kuşattı ise de alamadı Aydın ve Güzelhisar kalelerini tahkim edip geri döndü Onun dönüşü ile harekete geçen Menteşe Bey, kısa sürede Aydın ile Güzelhisar'ı zaptetti (1282) Böylece Türkler, Menderes havzasına tamamen hâkim oldular On üçüncü yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan hâkimiyetleri, Antalya'nın Alakır Çayı batısından itibaren; Fenike, Kaş, bütün Muğla, Çameli, Acıpayam, Tavas, Bozdoğan ve Çine'ye kadar yayıldı Donanmaya sahip olan Beylik, Akdeniz ve Ege denizinde faaliyetlerde bulundu 1282 yılından sonra vuku bulan olaylarda, Menteşe Beyin adına rastlanmamaktadır Bu durumda onun, 1282 yılı sonunda veya 1283'te vefat ettiği sanılmaktadır Meğri yakınlarında bulunan türbesinde medfundur Menteşe Beyden sonra, yerine oğlu Mesud Bey geçti Saltanat değişikliğinden faydalanmak isteyen Bizanslılar, tekrar Karya üzerine sefere kalkıştılarsa da muvaffak olamadılar Bizanslıları bozguna uğratan Mesud Bey, güçlü donanmasıyla Rodos Adasına çıkartma yaptı 1300'de yapılan çıkartma ile Rodos Adasının Türkler tarafından fethi, papalığı harekete geçirdi Papa Beşinci Kleman ile Fransa Kralı Güzel Filip'in teşvik ve yardımları üzerine, Hıristiyanlığın korsan, tarikat mensubu Sen Jan Şövalyeleri, Rodos'a hücum ettiler 1310 yılında başlayan Sen Jan Şövalyelerinin hücumu, 1314 yılında Rodos'un işgaline kadar devam etti Mesud Bey, 1320'den önce vefat edince, yerine oğlu Şücâüddin Orhan Bey geçti Şücâüddin Bey de, 1320'de Rodos Adasına sefer tertip edip, adayı işgalden kurtarmak istedi, fakat muvaffak olamadı 1340'larda vefat ettiği tahmin edilen Şücâüddin Orhan Bey'in yerine oğlu İbrahim Bey geçti İbrahim Bey, Latin Haçlılarının işgaline uğrayan İzmir'i kurtarmak için, 1344'te Aydınoğlu Umur Bey'e yardım etti Menteşe donanması, Latinleri devamlı taciz etti Menteşe ve Venedik donanmasının mücadelesi, 1355 antlaşmasına kadar sürdü İbrahim Beyin 1360'larda vefatıyla Menteşeoğulları Beyliği, Mûsâ, Mehmed ve Ahmed adlarındaki üç oğlu arasında taksim olunarak idare edildi Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Rumeli'nde genişleyip büyümesiyle, Menteşeoğulları Beyliği toprakları da, Yıldırım Bayezid Hanın, 1390 Anadolu seferi sonunda Osmanlı hâkimiyetine geçti ve 1402 Ankara Savaşı'na kadar Osmanlı hâkimiyetinde kaldı Timur Han, Anadolu beylerine eski yerlerini iade ettiğinde, İbrahim Beyin oğlu İlyas Beye de Menteşe'yi verip, emir tayin etti 1402-1413 yılları arasındaki Fetret devrinden sonra, Menteşeoğulları ailesi, 1414 yılında Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmed Hanın yüksek hâkimiyetini tanıdı Menteşe toprakları, 1424 yılında, bütünüyle Osmanlı Devletine katıldı Anadolu'nun güneybatısında iki yüz yıla yakın hakim olan Menteşeoğullarına ait kültür ve sanat eserleri, hâlâ mevcuttur Bölgede cami, medrese, türbe ve diğer sosyal müesseseler inşa eden Menteşe Beyliğinin Milas, Muğla, Beçin ve Balat şehirlerinde, zamanına göre fakülte derecesinde, yüksek vasıflı medreseleri vardı İlyas Beyin, 1404 yılında Balat'ta yaptırdığı cami, Türk sanat eserlerinin nadide numunelerindendir İlyas Bey adına İlyâsiye fi't-Tıb adında bir tıp kitabı, Mehmed Bey oğlu Mahmud Çelebi adına da Bâznâme adında avcılığa dâir bir kitap, Farsça'dan tercüme edildi Menteşe beyleri, ilme, âlimlere çok değer verip, himaye ederlerdi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin torunlarından Ulu Ârif Beye hürmet gösterip; Mevlevîliğin, bölgelerinde yayılmasına müsaade ettiler Menteşeoğullarının, devrin diğer Anadolu beyliklerinden ayrı, güçlü bir donanması vardı Mısır'daki Memlûklar, Frenklere karşı Anadolu'dan yardım isteyince, Menteşeoğulları, iki yüz kadırga gönderme vaadinde bulundular Bu durum, Menteşeoğullarının, denizlerdeki güç ve seviyelerini göstermesi bakımından önemlidir Menteşeoğulları, Akdeniz ve Ege'de, korsanlara karşı devamlı mücadele etmişlerdir |
Beylikler |
07-25-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerOn dördüncü asrın başlarında, Balıkesir ve Çanakkale taraflarında kurulmuş Türk beyliği Bu aile soy itibariyle, 11 yüzyılın ikinci yarısından sonra, Orta Anadolu'da bir devlet kurmuş olan Melik Danişmend Gâzi'ye dayanır Türkiye Selçukluları, Danişmendliler'in 1175 yılında Sivas, 1178'de Malatya koluna son vererek, bu devleti ortadan kaldırdı Sonra Danişmendli ailesi mensupları, Selçukluların hizmetine girerek, Bizans hudutlarında uç beyi olarak vazife aldılar Karasi Beyliği; Balıkesir, Aydıncık, Bergama, Edremid, Ayazmend, Bigadiç, Başkelenbe, Ezine ve Eski Truva'ya hâkim oldu Karasi Bey, 1384'te Türk fütûhatına karşı, Bizanslılara yardıma gelen Katalanlıları, Erdek'te bozguna uğratarak, geri çekilmeye mecbur bıraktı Moğollar önünden kaçan Saru Saltuk Türklerini, kendi beyliği arazisinde yerleştirmek suretiyle, bölgedeki Türk nüfusunun artmasına gayret etti Kalem Bey ile oğlu Karasi Beyin, hangi tarihte vefat ettikleri belli değildir Fakat, bazı kayıtlardan Karasi Beyin 1328'den evvel vefat ettiği anlaşılmaktadır Karasi Beyden sonra, beyliğin büyük kısmı ile merkez Balıkesir'e, oğlu Demirhan hâkim oldu Güneydeki Bergama ve havâlisi ise, kardeşi Yahşıhan'ın idaresindeydi Karasi Beyin üçüncü oğlu Dursun Bey ise, Osmanlı Hükümdarı Orhan Gâzi'nin yanına sığındı Yahşı Bey, Bizanslılara karşı 1341 ve 1342 yıllarında, iki defa, donanma ile Gelibolu Yarımadasına asker çıkardıysa da muvaffak olamadı Bizans hükümdarı Kantakuzen ile anlaşma imzalayıp, geri çekildi Yahşıhan, 1345'ten önce vefat etti Osmanlılar'a iltica eden Dursun Bey, kardeşi Demirhan'a karşı Orhan Beyden yardım istedi 1345 yılında, Orhan Bey ile beraber Balıkesir üzerine yürüdüler Demirhan, Bergama'ya kaçtı Kardeşiyle anlaşmak üzere Bergama önüne gelen Dursun Bey, kaleden atılan bir okla vurularak öldürüldü Bu durumdan son derece üzüntü duyan Orhan Gâzi, Balıkesir ve çevresini Osmanlı ülkesine katarak, Bergama'yı kuşattı Demirhan, müdafaayı bırakıp teslim oldu Bergama'yı Osmanlı sınırları içine alan Orhan Gâzi, Demirhan'ı affederek Bursa'ya yerleştirdi Bursa'da iki sene kadar yaşayan Demirhan Bey, 1347 yılında vefat etti Karasi Beyliğinin, Demirhan'a ait kısmının Osmanlılara geçmesi üzerine, tecrübeli Karasi ümerasından Hacı İlbeyi, Evrenos Gâzi, Ece Halil ve Gâzi Fâzıl Bey, Osmanlı Devleti hizmetine geçtiler Bu beyler, Osmanlı Beyliğinin Rumeli'de yayılmasında büyük gayret sarf ettiler Diğer taraftan, Yahşi Beyin vefatı ile Truva taraflarına, Süleyman Bey hâkim oldu Süleyman Beyin, Yahşı Han ve Demirhan'dan hangisinin oğlu olduğu bilinmemektedir Bizans tahtı için mücadele eden Kantakuzen, düşmanlarına karşı düştüğü zor durumdan, Süleyman Beyin 1343'te gönderdiği kuvvetler sayesinde kurtulabildi Yine, 1345 yılında Kantakuzen'e yardıma giden Aydınoğlu Umur Bey'in yanında Süleyman Bey de vardı ve Rumeli sahiline Karasioğulları gemileri ile geçildi Süleyman Beyin, Truva ve Çanakkale yöresindeki hâkimiyeti, 1360 yılına kadar devam etti Ancak, 1361 yılında Osmanlı tahtına geçen Birinci Murad Han, Karasioğullarına ait bu sahil bölgesini zaptetmek suretiyle, beyliğe son verdi Karasioğullarına dair, şimdiye kadar, mevcut eser, kitabe ve sikke bulunamamıştır |
Beylikler |
07-25-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerOn üçüncü asırda Kastamonu, Sinop ve çevresinde kurulan bir beylik Aslen Türkmen bir ailedendirler Beyliğin kurucusu ise Şemseddin Yaman Candar'dır On üçüncü asrın sonlarında, Selçuklu hükümdarı İkinci İzzeddîn Keykavus'un oğlu İkinci Gıyâseddîn Mesud'un birinci hükümdarlığı zamanında (1293-1298), bunun kardeşlerinden olup memleket dışında bulunmakta olan Rükneddin Kılıç Arslan, bir gemi ile Kırım'dan gelerek Sinop'a çıkmış ve oradan da Kastamonu'ya gelmiş ve vali tarafından hüsnü kabul görmüştü (1291) Bu tarihlerde Kastamonu valiliğinde, Emir Çoban'ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyordu Kılıç Arslan, Yavlak Arslan'ı kendisine atabeg yaparak hümükdarlığını ilan etti ve Moğollarla birlikte üzerine gelmekte olan kardeşi Mesud'un kuvvetlerini dağıttı ise de, Mesud'a yardıma gelmekte olan Şemseddin Yaman Candar karşısında bozguna uğradılar Yavlak Arslan, öldürüldü Bu durum üzerine, Yavlak Arslan'ın ıktaı (karşılığında asker beslemek şartıyla istifadesine verilen toprak) Kastamonu ve havalisi, İlhan Geyhatu tarafından Şemseddin Yaman Candar'a verildi Şemseddin Yaman'ın hangi tarihte vefat ettiği ve nereye defnedildiği belli değildir En yakın ihtimal, vefatının 14 yüzyıl başlarında olmasıdır Şemseddin Yaman Candar'ın ölümü üzerine, Kastamonu'nun eski sahibi Yavlak Arslan'ın oğlu Hüsameddin Mahmud Bey, derhal harekete geçerek, Kastamonu'yu işgal ettiğinden, Şemseddin Yaman Candar'ın oğlu Süleyman Paşa, Eflâni tarafına çekilerek orada oturmaya mecbur olmuştu Süleyman Paşa, 1309'da Eflâni'den kalkarak âniden Kastamonu üzerine baskın yapmış, Mahmud Beyi sarayında muhasara ederek, yakalayıp öldürdükten sonra, burasını beyliğine merkez yapmıştır Süleyman Paşa, 1335 yılına kadar, İlhanlıların hâkimiyetini tanıdı İlhanlı hükümdarı Ebû Saîd Bahadır Hanın ölümünden sonraki beş yılda ise, müstakil olarak hükümet sürdü Anadolu'da İlhanîlerin nüfuzu sarsılmaya başladığı sırada, Süleyman Paşa, tedbirli hareket ederek, İlhanîlerin vezîri Emir Çoban Anadolu'ya geldiği zaman, onu karşılamış ve sadakatini arz eylemiş, bu halden istifade ile de hududunu genişletmeye muvaffak olmuştu Süleyman Paşa, Pervaneoğulları'ndan Gâzi Çelebi zamânında, Sinop'u kendi hâkimiyeti altına aldı ve Gâzi Çelebi'nin 1322'de vefatından sonra, burasını doğrudan doğruya ilhak ederek, idaresini büyük oğlu Giyâsüddîn İbrahim Beye verdi Bu arada Taraklı ve Safranbolu'yu da beyliğine katan Süleyman Paşa, kendi adına para da bastırdı Süleyman Paşanın, 1339'da küçük oğlunu kendine veliaht yapmasını bahane eden büyük oğlu İbrahim, babasına isyan ederek Kastamonu'yu zapt ile hükümdar oldu Süleyman Paşanın nasıl vefat ettiği ve veliaht Çoban'ın âkıbeti belli değildir İbn-i Battûta, Süleyman Paşanın 70 yaşında olduğunu beyan ettiğine göre, ölümünde 80 yaşında olması muhtemeldir İbn-i Battûta, Süleyman Paşayı uzun sakallı, güler yüzlü, vakûr ve heybetli olarak tavsif etmektedir İbrahim Beyin hükümeti, uzun sürmedi ve 1345'te vefat etti Yerine amcası Emir Yâkub'un oğlu Âdil Bey geçti Zamanı hakkında fazla malumat bulunmayan Âdil Bey, 1361 yılında ölünce, yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid diye anılan oğlu Celâleddîn Bayezid, hükümdar oldu Bayezid Bey, sert, haşin ve acımasız bir zât idi O, kendisinden sonra oğlu İskender'i hükümdar yapmak istiyordu Diğer oğlu Süleyman Paşa, bundan dolayı kardeşi İskender'i öldürüp, Osmanlı hükümdarı Murad Hüdâvendigâr'ın yanına kaçarak, onu babası aleyhine tahrik etti İkinci Süleyman Paşa, Osmanlı kuvvetleri ile Kastamonu'ya gelerek babasını Sinop'a kaçırmış ve bu suretle Beylik ikiye bölünüp, Süleyman Paşa, Kastamonu Beyi olmuştur Daha sonra Bayezid Bey, oğlunun, Osmanlılar'la arasının açılmasından istifade ederek, Kastamonu'ya hücum ile Süleyman'ı kaçırdı ise de, Süleyman Paşa, Osmanlıların yardımı ile burasını yeniden ele geçirdi (1384) Bu son seferinde hastalanan Celâleddîn Bayezid Bey, 1385'te vefat ederek, Sinop'taki türbesine defnedildi Yerine, Sinop Şubesi hükümdarı olarak, oğullarından İsfendiyar Bey geçti Bunun hükümdarlığı uzun sürdüğü için, Candar Beyleri, Osmanlı tarihlerinde, İsfendiyaroğulları diye zikredilmiştir Osmanlıların himayesinde Kastamonu Beyi olan Süleyman Paşa, Birinci Kosova Savaşı'nda, yardımcı asker yolladığı gibi, Yıldırım Bayezid'in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti Ancak, beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine geleceğini hisseden Süleyman Paşa, Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin ile ittifak etmiş ve bu suretle, iki defa Yıldırım Bayezid'in elinden kurtulmaya muvaffak olmuştur Nihayet 1392 yılında süratle Kastamonu'ya gelen Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin ile birleşmelerine meydan vermeden, Candaroğulları kuvvetlerini bozguna uğrattı Süleyman Paşa öldürüldü Böylece, Candar Beyliğinin Kastamonu şubesi, Osmanlıların eline geçti Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid, İsfendiyar Bey ile anlaşarak, Kıvrım yolunu hudut kesti |
Beylikler |
07-25-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerAnkara Savaşı'ndan sonra, Menteşeoğlu Mehmed Beyle beraber Timur Han'a saygılarını arz eden İzzeddin İsfendiyâr Beye, Kastamonu da dahil olmak üzere, bütün Candar Beyliği devredildi İsfendiyar Bey, Fetret Devri'nde İsa ve Musa Çelebilere, mümkün olduğu kadar yardımda bulundu 1413 yılında ise, Osmanlı tahtında hâkimiyeti ele geçiren Çelebi Mehmed'in Eflak üzerine yaptığı seferlerde, kendisinden yardım isteğine karşılık oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermekle mukâbelede bulundu İsfendiyar Bey, emri altındaki bölgelerden, Çankırı, Kalecik ve Tosya'yı en çok sevdiği oğlu Hızır Beye vermek istedi Babasının bu icraatına gücenen büyük oğlu Kasım Bey, Eflak seferinden dönüşte Kastamonu'ya gelmedi ve bu yerlerin Osmanlı himâyesinde bulunmak şartıyla, kendisine terk edilmesini istedi Çelebi Mehmed, Kasım Beyin bu arzusunu muvafık bularak harekete geçti Ancak, İsfendiyar Beyin red cevabı karşısında, Kastamonu üzerine yürüyen Çelebi Mehmed, onu Sinop'a çekilmeye mecbur etti Nihayet Kastamonu ve Küre, Candaroğullarında kalmak şartıyla, diğer bölgeler Osmanlılara terk edildi Onlar da bu bölgeleri, kendileri adına Kasım Beye verdiler İki beylik arasında uzun bir süre devam eden iyi ilişkiler, Çelebi Mehmed'in ölümü ve Osmanlı Devletindeki iç karışıklıktan istifade etmek isteyen İsfendiyar Beyin, oğlu Kasım Beye taarruzu ile bozuldu Kasım Beyin elinden eski bölgelerini alan İsfendiyar Bey, daha sonra Osmanlılara ait Safranbolu'yu muhasara ettiyse de, muharebede mağlûp olarak yaralı halde Sinop'a kaçtı Osmanlı kuvvetleri, bakır madeni ile meşhur Küre'yi zaptettiler Bu durum üzerine İsfendiyar Bey, torununu (İbrahim Beyin kızını) İkinci Murad'a vermek ve Bakır Küresi hasılatının bir kısmını Osmanlılara terk ve lüzumu hâlinde asker göndermek, bir de Kasım Beyin yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif ederek, bu şartlarla anlaşma imzalandı (1424) İsfendiyar Bey, yaşı yetmişi geçmiş olduğu halde, 1440 yılında vefat etti ve Sinop'daki türbesine defnedildi Yerine oğlu Taceddin İbrahim Bey geçti ise de, üç buçuk yıl kadar bir saltanat sürdü 1443 Mayısı sonunda öldü İbrahim Beyin yerine büyük oğlu Kemaleddin İsmail Bey geçti İsmail Beye, kardeşi Kızıl Ahmed Bey muhalefet ederek, Osmanlıların yanına gitti Osmanlılar, Ahmed Beyin teşvikiyle Mahmud Paşa komutasında, Kastamonu üzerine asker sevk ettiler İsmail Bey, Sinop'a kaçarak müdafaa hareketine girişti Müdafaadan bir netice elde edemeyeceğini anlayınca da, hayatına ve çocuklarına dokunulmayacağına dair teminat alarak kaleyi teslim eyledi (1461) Fatih Sultan Mehmed, Sinop önünde orduya iltihak ederek, İsmail Beyle görüştü ve ona akran muamelesi yaptı Otağının kapısında karşıladı İsmail Bey el öpmek istediyse de, Fatih Sultan Mehmed, 'kardeşim' hitabıyla boynuna sarılarak öptü Osmanlı padişahı, İsmail Beye başlangıçta İnegöl, Yenişehir ve Yarhisar taraflarını ve oğlu Hasan Beye de Bolu sancağını vermişti Fakat İsmail Bey, kendisine Rumeli'de bir yer verilmesini rica edince, Filibe'ye nakledildi Hükümdarlığında olduğu gibi, Filibe'de de hayırlı vakıflar yaptı 1479 tarihinde, orada vefat etti İsmail Beyin yerine hükümdar olan Kızıl Ahmed Beyin saltanatı ise, iki üç ay sürmüş ve beylik tamamıyla Osmanlıların eline geçmiştir Candaroğulları, Birinci Süleyman Paşadan beyliğin son bulmasına kadar, yaklaşık yüz altmış sene devam eden saltanatları zamanında, ilmî ve sosyal müesseselerle memleketlerini imar etmişlerdir Ayrıca ilim ve sanat adamlarını himaye ile kendi adlarına ithaf edilen pek çok Türkçe eser yazdırmışlar, bu suretle Türkçe'nin ilim dili olmasına her bakımdan özen göstermişlerdir Candaroğullarından Celâleddin Bayezid Beyin, Araç kasabasında bir câmi, İsmail Beyin Kastamonu, Sinop ve beyliğin diğer merkezlerinde cami, mescid, han, hamam, çeşme gibi eserleri vardır İsfendiyar Bey zamanında Kastamonu, Anadolu'daki ilim merkezlerinden biri olmuştur Daha sonra burada Sancakbeyliği etmiş olan Osmanlı şehzadeleri de, Candaroğulları zamanındaki ilim ve edebiyat cereyanlarını devam ettirmişlerdir İlim ve fazîlet sahiplerini himaye eden, destekleyen ve daima onlarla beraber olan Candaroğulları hükümdarları adına yazılmış eserler arasında en önemlileri şunlardır: Süleyman Paşa adına, tasavvuftan Farsça İntihâb-ı Süleymâniye ismiyle Allâme Şîrâzî'nin bir eseri; Celâleddîn Bayezid adına, Ebû Mihnef'ten tercüme edilen üç bin beyitli Maktel-i Hüseyin Mesnevîsi; İsfendiyar Bey adına göz hastalıklarına dair Sinoplu hekim Mü'min bin Mukbil tarafından telif edilen Kitâb-ı Miftâh-ün-Nûr ve Hazâin-üs-Surûr; Hızır Bey adına tercüme edilen Mîrâcnâme, Kasım Bey adına yazılan Ömer bin Ahmed'in kaleme aldığı on beş bâb üzerine kırâat-ı seb'aya dâir olan Risâle-i Münciye isimli Türkçe tecvid kitabı Candaroğulları beyliği, iktisadî durum itibariyle iyi bir mevkide bulunuyordu On üç, on dört ve kısmen on beşinci asırlarda pek ehemmiyetli olan Sinop ticaret limanı, bu beyliğin elinde bulunuyordu Sinop vasıtasıyla, Anadolu emtiasını ve kendi mallarını ihraç ettikleri gibi, Cenevizlilerin getirdikleri malları da içeri alıyorlardı Bir ara Samsun'u da elde eden Candaroğulları, burada bir kalesi olan Cenevizlilerle, ticarî muamelede bulundular Kastamonu'nun en mühim ihraç eşyası, bakır ile demirdi Bilhassa birincisi, pek önemli ve makbuldü Bu ihracat dolayısıyla, beylik, külliyetli gelir temin etmekteydi Cenevizlilerle alış verişlerinde, Candaroğullarının çift balık resimli bakır sikkeleri görülmüştür Candaroğulları beyliği zamanında, Kastamonu atları meşhur ve Arap atları gibi şeceresi olup yüksek fiyatla satılırdı Ayrıca, dışarıya doğan ve şahin gibi av kuşları ihraç edilirdi Candaroğulları beyliğinin, Sinop limanında tersanesi ve donanması olduğu malum ise de, bu donanmanın miktarına ve faaliyetine dair fazla bilgi yoktur Pervaneoğullarından Gâzi Çelebiden sonra, Candaroğullarına geçen Sinop'ta, donanma faaliyetleri görüldü Nitekim Candaroğulları beyliği donanmasının, 1361'de Kefe'yi Cenevizliler'den almalarına ramak kalmıştı Osmanlılar zamanında da, Candaroğullarından kalan Sinop tersanesinde kadırgalar yapılmıştır |
Beylikler |
07-25-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerOn üçüncü asrın sonlarına doğru, Beyşehir ve Seydişehir civarında kurulmuş bir Türk beyliği Beyliğin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey, Anadolu Selçukluları'nın uç beyi idi Selçuklu sultanı Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev, 1283 senesinde İlhanlı hükümdarı tarafından öldürülünce, yerine amcasının oğlu İkinci Gıyâseddin Mesud geçti Gıyâseddin Mesud, Konya'daki Eşrefoğlu ve Karamanoğlu kuvvetlerinin Gıyâseddin Keyhüsrev taraftarı olması sebebiyle Konya'yı bırakarak, Kayseri'yi devlet merkezi yaptı Gıyâseddin Keyhüsrev'in annesi, devletin, iki torunu ile Mesud arasında paylaştırılmasını isteyerek, Eşrefoğullarını ve Karamanoğulları'nı Konya'ya çağırdı Eşrefoğlu Süleyman Beye, saltanat naipliği verildi Bu şehzadeler, 1285 senesinde tahta çıkarıldı Yedi ay gibi kısa bir süre sonra Gıyâseddin Mesud ve vezir Sâhib Ata'nın gayretleriyle, şehzadeler bertaraf edildi Bunların tahttan indirilmesi üzerine, Eşrefoğlu Süleyman Bey, kendi merkezine çekildi ve Sultan Mesud'a karşı cephe aldı 1286 senesinde, Eşrefoğullarının merkezi, Germiyanoğulları tarafından yağmalandı 1288 senesi başlarında Eşrefoğlu Süleyman Bey, Ilgın'a akın yaptı Aynı sene Sultan Mesud ile barışarak, itaatini arz etti Beyliğin merkezini Beyşehir'e nakletti ve şehrin etrafını surlarla çevirdi Eşrefoğlu Süleyman Bey, 1302 senesi Ağustos ayının yirmi yedisinde, Beyşehir'de vefat etti Yerine, büyük oğlu Mehmed Bey geçti Mehmed Bey, beyliğinin topraklarını kuzeye doğru genişletmeye muvaffak oldu Akşehir ve Bolvadin'i ele geçirdi 1314 senesinde, Anadolu beylerinin itaatlerini sağlamak ve âsilerini cezalandırmak için, sefer düzenleyen İlhanlı Devletinin Beylerbeyi Emîr Çoban'a itaat eden beyler arasında, Mehmed Bey de vardı Mehmed Beyin, 1320 senesinden sonra öldüğü, Bolvadin'de yaptırdığı caminin kitabesinden anlaşılmaktadır Mehmed Beyin yerine, oğlu İkinci Süleyman Bey geçti Süleyman Bey zamanında, uclarda bağımsızlıklarını muhafaza etmeye çalışan beylere karşı, İlhanlı Devletinin Anadolu valisi Demirtaş, harekete geçti Demirtaş, 1326 yılında Beyşehir'e yürüyerek şehri ele geçirdi Süleyman Beyi işkenceyle öldürerek, göle attırdı Böylece Eşrefoğulları Beyliği sona erdi Seyfeddin Süleyman Bey, 1297 senesinde Beyşehir'de, nefis Türk mimarî eserlerinden olan bir cami yaptırdı Bu caminin mihrâbı çok güzel olup, Selçuklu mimarîsinin devamıdır Türbesi bu caminin yanındadır Mehmed Bey de Bolvadin'de güzel bir cami yaptırmıştır Mübârizüddin Mehmed Bey adına, Şemsüddin Mehmed Tüsterî tarafından Arapça Fusûl-ül-Eşrefiyye isimli bir eser yazılmıştır Eserin yazması, Ayasofya kütüphanesi, 2445 numarada kayıtlıdır |
Beylikler |
07-25-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beylikler14 asırdan 16 asrın ilk yarılarına kadar Anadolu tarihinde mühim rol oynayan, Oğuzlar'ın Bozok koluna bağlı, bir Türkmen hânedânı Anadolu'ya, Hasan Dulkadir adlı bir beyin idaresinde gelen ve Dulkadirli Beyliğinin çekirdeğini meydana getiren bu ilk grubun, Maraş ve Elbistan arasındaki yaylalık bölgeye yerleştikleri ve daha sonra geniş bir alana yayıldıkları anlaşılmaktadır Beyliğin kurucusu Zeyneddin Karaca Bey, Eretna Bey'in elinden Elbistan'ı aldıktan sonra Memlûk Sultanı Melik Nâsır Muhammed'den naiplik menşurunu almaya muvaffak oldu Karaca Bey, zaman zaman Memlûk sultanlarına itaat etti ise de, bazen onlara cephe alarak Halep şehrini tehdit etti Bu arada Çukurova'daki Sis Ermenilerine, ağır darbeler indirdi 1346'da Gabon Kalesini ele geçirdi Bu başarılarına güvenen Karaca Bey, Melik üz-Zâhir unvanıyla, 1348 yılında, hükümdarlığını ilan etti Ancak, Memlûk Devleti'ne isyan eden Halep Valisi Bayboğa'yı, Sultan'a teslim etmemesi üzerine, yakalanarak, 1353'te Kahire'de, 83 yaşlarındayken öldürüldü Orhan Gâzi ile çağdaştır Karaca Bey'den sonra oğlu Halil Bey, Memlûklar tarafından Elbistan valiliğine tayin edildi Halil Bey, derhal hudutlarını genişletmeye girişti ve Maraş, Malatya, Harput ve Amik taraflarını ele geçirdi Memlûk Sultanı Berkuk, devamlı üzerine akın yapan Halil Beyi ortadan kaldırabilmek için faaliyete geçti Nihayet, 1386 yılında Halil Bey, bir suikast sonucu öldürüldü Halil Bey, fevkalâde cesur ve kahraman bir beydi Son derece cömert olması sebebiyle, halk tarafından çok sevilir ve sayılırdı Onun ölümü ile, yerine küçük kardeşi Süli Bey geçti Süli Bey, Memlûklara karşı, başarılı akınlarda bulundu Sultan Berkuk, onun emîrliğini tasdik etmek zorunda kaldı Fakat 1394'te, Güney Doğu Anadolu'ya gelen Timur Han'ı, Suriye'nin fethine teşvik etti Bunun üzerine Sultan Berkuk, onu yok etmeye karar verdi Bu sebeple Memlûk kuvvetleri, 1396 Martında, Süli'yi ağır bir bozguna uğrattılar Bununla da yetinmeyen Berkuk, bir suikast ile onu da öldürttü Süli Beyin ölümü ile, Halil Beyin oğlu Nâsıreddin Mehmed Bey, beyliğin başına geçti Mehmed Bey, Memlûk Devletiyle dost geçindi Bu sırada Timur Han, Elbistan ve Malatya'yı almıştı Timur'a tâzimlerini arz eden Mehmed Bey, daha sonra Osmanlı tahtına geçen Sultan Çelebi Mehmed'le de dost geçindi Buna mukabil Ramazanoğulları ile Karamanoğulları'na karşı devamlı savaştı Memlûklar, bu hizmetine karşılık, ona, Kayseri şehrini bıraktılar Mehmed Bey, 1443'te, 77 yaşında ölünceye kadar, 45 yıl saltanat sürdü Mehmed Beyden sonra başa geçen oğlu Süleyman Bey, Osmanlılar ve Memlûklara kız vermek suretiyle akrabalık kurdu ve bu devletlerle olan dostluğunu sürdürerek, beyliğinin varlığını korudu 1454'te öldürüldü Daha sonra beyliğin başına geçen Melik Arslan, kendisine karşı olan kardeşi Şah Budak'ın gönderdiği bir fedâi tarafından öldürüldü Memlûk Sultanı Kayıtbay'ın, Şah Budak'ı Dulkadirli Beyi tayin etmesi, Osmanlılarla aralarının bozulmasına sebeb oldu Çünkü Fatih Sultan Mehmed Han, Süleyman Beyin oğlu Şahsuvar'ı bu mevkie getirmişti Şah Budak, Mısır'a kaçtı Osmanlıların himayesindeki Şahsuvar Bey ise, Memlûklara ve Ramazanoğullarına karşı birçok başarılar kazandı ise de, Zamantı Kalesindeyken, Memlûk kuvvetleri tarafından esir alınarak Kahire'ye götürüldü ve orada öldürüldü (1472) Memlûk Sultanı, Dulkadirli Beyliğine yeniden Şah Budak'ı gönderdi Ancak, bu defa da Osmanlıların desteğini sağlayan Alâüddevle Bozkurt Bey tarafından, beylikten uzaklaştırıldı Şah Budak, 1492 yılında öldü Alâüddevle, Osmanlılarla dost geçindi Akkoyunlular'ın elinden Diyarbakır'ı aldı Şah İsmail ile mücadeleye girişti ise de, 1507 yılında ağır bir yenilgiye uğradı Daha sonra, Osmanlılara karşı da cephe aldı Dulkadirliler üzerine gönderilen Hadım Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Turna Dağı Savaşında onu yenerek ele geçirdi ve dört oğluyla beraber öldürüldü Alâüddevle'nin yerine Şahsüvaroğlu Ali Bey tayin edildi Ali Bey, Yavuz Sultan Selim'in yanında Mısır Harbine katıldı ve gösterdiği üstün gayretler üzerine, padişah tarafından taltif edildi Kanunî döneminde, Şam Valisi Canberdi Gazâlî İsyanında, Osmanlılara önemli hizmetlerde bulundu Onun ölümü ile, Dulkadirli toprakları tamamen Osmanlı Devletine katılarak bir beylerbeylik hâline getirildi Dulkadiroğullarının siyasî durumları gözden geçirildiğinde, Osmanlı ve Memlûk devletleri arasında bir tampon devlet durumunda oldukları göze çarpar Bu itibarla kâh bu, kâh da öteki tarafa tâbi olmuşlardır 1399 yılına kadar, 62 yıl Memlûklara tâbi iken, bu tarihten itibaren Osmanlılara tâbi olmuşlardır Arada bir Mısır nüfuzuna geçmekle birlikte, Osmanlı tâbiiyetinden çıkmamışlardır Hattâ Osmanoğulları ile içli-dışlı akraba olmuşlar ve padişahların ana tarafından hanedanlarını teşkil etmişlerdir Son yedi yıl ise, Osmanlı valisi durumunda geçmiştir Dulkadiroğullarının en geniş zamanlarında şimdiki Maraş, Kayseri, Elazığ, Antep, Malatya ve Adıyaman vilayetlerine yayıldıkları görülmektedir Dulkadiroğullarından Alâüddevle Bozkurt Bey, Maraş'ta Bektûtiye Camii ve medresesiyle Kadirli, Bahçe, Antakya, Antep, Bozok, Andırın, Kırşehir ve Elbistan'da cami, medrese, imâret, türbe ve zâviye gibi eserler yaptırmıştır Bundan başka Dulkadiroğullarından Nâsıreddin Mehmed Beye ait Kayseri'de Hatuniye Medresesi, Şahsuvaroğlu Ali Beyin Hacı Bektaş nâhiyesinde Balım Sultan Türbesi, Ali Beyin oğlu Şahruh'un Sivas-Kayseri yolu üzerindeki türbesi bilinen eserlerdendir |
Beylikler |
07-25-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerOn dördüncü asır başında Aydın ve çevresinde kurulan Türk beyliği Germiyan ordusu subaşısı Aydınoğlu Mübarizüddin Mehmed Bey kurmuştur Germiyanoğlu Birinci Yakub Bey tarafından, Aydın ve çevresini fethetmekle görevlendirilen Mehmed Bey, öncelikle Sasa Beyin elindeki Tire, Ayasluğ (Selçuk) ve Birgi'yi ele geçirdi Bu çarpışmalar sırasında, Sasa Bey öldürüldü (1307) Bundan sonra Birgi'yi kendisine merkez seçerek beyliğini ilan eden Mehmed Bey, gaza harekatına devam etti 1310'da Müslüman İzmir'i, 1328'de Gâvur İzmir'i ele geçirdi Mehmed Bey, bundan sonra ortaçağ Müslüman-Türk geleneğine uyarak, ülkesinin idaresini, beş oğlu arasında pay etti Kendisi, hükümdar sıfatı ile Birgi'de oturdu Ayasluğ'da kurduğu tersane ile güçlü bir donanma meydana getirdi İzmir valisi tayin ettiği oğlu Umur Bey, bu donanmayla Sakız, Ağrıboz, Bozcaada, Mora ve Rumeli kıyılarına akınlar düzenledi (Bkz Türk Denizciliği) Aydınoğlu Mehmed Beyin 1334'te bir av sırasında attan düşerek hastalanması ve ölümü üzerine, yerine, kardeşlerinin de ittifakıyla Gazi Umur Bey geçti Umur Bey, 14 yıllık beyliğinde, devlet merkezi Birgi'de ancak üç gün oturabilmiş, bütün saltanatı savaşlarla geçmiştir Umur Beyin devri, Aydınoğullarının en parlak devri olmuştur Saruhanoğlu Süleyman Beyle beraber giriştiği Yunanistan ve Mora seferlerinden, pek çok esir ve ganimetlerle döndü (1335) Bizans şehri olan Alaşehir (Philadelphia), yarım asra yakın zaman, Türk taarruzlarına karşı koymuştu Zor durumda kaldıklarında, kaleyi kuşatanlara cizye ve haraç veriyorlardı Bu şehri almayı muhakkak arzu eden Umur Bey, 1335 yılında, yaralı olmasına rağmen şehri kuşattı ve kısa sürede fethetti Bizans İmparatoru ile dostça geçinen Umur Bey, adalardaki isyanların bastırılmasında imparatora yardım etti Nitekim, 1336 yılında Bizans İmparatoru, Umur Beyle bir dostluk antlaşması yaparak, Sakız Adasını Aydınoğullarına bıraktı Bizans'la olan anlaşmasına sadık kalan Umur Bey de, onlara, gerektiğinde yardımda bulundu Gazi Umur Bey, 1338-1339 yıllarında, yanında kardeşi Hızır Bey de olduğu halde, Adalar denizi ve Yunanistan'a seferler düzenledi Daha sonra Karadeniz'e geçerek, Kili ve Eflak seferlerini gerçekleştirdi (1340) Umur Bey, bu son sefere üç yüz gemi ile çıktı Güçlü bir donanmaya sahip olduğundan, Girit ve Kıbrıs üzerine olan akınlarını yoğunlaştırdı ve muvaffakiyetleri her tarafa yayıldı Özellikle bu seferler sonunda, Latinlerin yakın doğudaki çıkarları tamamen yok olduğundan, Papa, Aydınoğulları üzerine yeni bir Haçlı seferi düzenlenmesini teşvik etti Bu defa 1344-45 yıllarında Kıbrıs, Cenova, Venedik ve Rodos gemilerinden teşekkül etmiş olan Haçlı donanması, ansızın ve büyük bir baskınla sahil İzmir'i aldı Ancak Haçlılar, yukarı İzmir'i elinde tutan Umur Beyin, şiddetli ve devamlı taarruzlarıyla karşılaştıklarından, kesin neticeye ulaşamadılar Sonunda antlaşma yapmağa karar verdiler Fakat, bazı müttefiklerin antlaşmaya yanaşmaması üzerine, Papa, bu antlaşmayı onaylamadı Antlaşmayla bir sonuca varamayacağını bilen Umur Bey, Sahil İzmir'ini almak için bütün gücüyle silaha sarıldı ve burayı var kuvvetiyle kuşattı ve bu esnada ön saflarda kahramanca dövüşürken şehid düştü Manevi güçleri sarsılan Aydınoğulları, İzmir üzerine yapılan bu kurtarma teşebbüsünden sonuç alamadılar Gazi Umur Beyin şehid düşmesinden sonra, yerine büyük kardeşi Hızır Bey geçti Hızır Bey, Umur Beyin yerini dolduracak bir kimse olmadığından, Haçlılara karşı mukavemet gösteremedi ve ağır şartlarla, bir antlaşma imzaladı (1348) Bu antlaşma Aydınoğullarının faaliyetlerini durdurmuş ve beyliğin çökmesine sebep olmuştur Hızır Bey, devlet merkezini Selçuk'a nakletti ve kendisinden sonra başa geçen kardeşi İsa Bey de burada saltanat sürdü İsa Bey zamanında, Osmanoğulları'nın Anadolu birliğini kurma ve genişleme siyasetine, Aydınoğulları karşı çıkmışlardır Bu sebeple, 1389'da, Kosova Savaşı'nda Birinci Murad Han'ın şehid olmasından faydalanmak istemişlerdir Karamanlılar başta olmak üzere, diğer bazı beyliklerle ittifak yapmışlar, Osmanlıların aleyhinde bulunmuşlardır Fakat, yeni padişah Yıldırım Bayezid, Rumeli işini yoluna koyduktan sonra, ilk iş olarak Anadolu yakasından tehlikeleri ortadan kaldırmaya çalışmıştır Bayezid, Alaşehir'i almış, Aydın taraflarına inmiş, mukavemet görmeksizin Aydıneli'ni almış ve İsa Bey teslim olmuştur Yıldırım Bayezid de İsa Beyin karşı koymadan ülkesini teslim etmesine mükafat olarak, kendisini İzmir ve civarının müstakil emiri tanımış ve İsa Beyin kızı Hafsa Hatun ile evlenerek, aradaki bağı kuvvetlendirmiştir Yıldırım Bayezid, bir müddet sonra İsa Beyi İznik'te ikamete mecbur etmiş, böylece Aydınoğulları Beyliğini kesin olarak Osmanlılara bağlamıştır Ankara Savaşı'nda (1402), Yıldırım Bayezid'in Timur'a mağlup ve esir düşmesinden sonra Aydınoğulları Beyliği, tekrar canlandı Ancak, bu sırada İsa Bey ölmüştü Bu itibarla Aydınoğullarının başına Timur Hanın emriyle, oğlu Musa Bey geçti Ertesi yıl Musa Beyin vefatı üzerine, yerine İkinci Umur Bey geçti (1403) Fakat, Aydınoğlu İbrahim Bahadır Beyin oğlu ve İzmir Valisi Cüneyd Bey, buna karşı çıkarak, saltanat iddiasında bulundu İkinci Umur Beyin üzerine yürüyerek Ayasluğ'u zabteden Cüneyd Bey, Umur'un 1405'te ölümüyle de, Aydınoğulları topraklarına tek başına, 1425'e kadar bazı fasılalarla hakim oldu Cüneyd Bey, yerini sağlamlaştırmak için, Osmanoğulları arasındaki taht kavgalarına (Bkz Fetret Devri) karışıp, her defasında şehzadelerden birini tutarak, zaman zaman kendisine müttefik bulmak ve mevcut ittifaklara katılmak yolunu tuttu Birçok kereler başarısızlığa uğramasına rağmen, kendini bağışlatmayı bildi Her seferinde, yeni vazifeler almaya muvaffak oldu İkinci Murad Han zamanında rahat durmayan Cüneyd Bey, sıkışınca Sisam adası karşısındaki İpsili kalesine sığındı Ancak, Karamanlılardan umduğu yardımı göremeyince, teslim oldu ve öldürüldü Böylece, Aydınoğulları toprakları, tamamıyla Osmanlıların hakimiyeti altına girdi (1425) Aydınoğulları, hakimiyetleri altında bulunan Birgi, Tire, Aydın ve Selçuk'u cami, medrese, han ve hamam gibi eserlerle süslemişlerdir Aydınoğulları mimarisinde, Anadolu Selçuklu sanatının etkisi görülmektedir Aydınoğulları beyliğinin en önemli eseri, Selçuk'taki İsa Bey Camiidir Mimar Ali bin Dımışki'nin inşa ettiği cami, Şam'daki Ümeyye Camiinin temel özelliklerini taşıdığı gibi, yenilikler de bulunmaktadır Diğer önemli eserler, Birgi'de Aydınoğlu Mehmed Bey Camii (Ulu Cami) ve türbesi, Karahasan Camii, Sultanşah türbesidir Aydınoğulları, kültür bakımından da büyük hizmetlerde bulunmuşlardır Tezkiretü'l-Evliya, Araisü'l-Mecalis adlı Peygamberler tarihi, Süheyl ü Nevbahar ile Hüsrev ü Şirin tercümesi gibi pek çok dil yadigârı, ilme değer veren Aydınoğulları sayesinde yazılmış ve bunlardan bazıları günümüze kadar gelmiştir Aydınoğulları, Latinlerle yaptıkları ticaret dolayısıyla yabancı sikke kullandıkları gibi, İslami sikkeleri de vardır Bundan başka, Birinci Umur Beyin bakır sikkeleri ile İsa ve oğlu Musa beylerin ve Cüneyd Beyin gümüş sikkeleri bulunmaktadır Aydınoğulları beyliğinin devlet teşkilatı, diğer Anadolu beyliklerine benzemektedir |
Beylikler |
07-25-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BeyliklerSinop ve havâlisinde kurulan beylik Beyliğin kurucusu olan Muînüddin Süleyman Pervâne'nin babası Mühezzibeddin Ali Kâşî, Sultan İkinci Keyhüsrev'in (1238-1246) veziriydi Moğollar, Anadolu'ya girip Kösedağ Savaşı'nı kazandıkları sırada, Moğolların Kumandanı Baycu'ya rica ederek, Selçuklu sülâlesinin yerlerinde bırakılmasını temin etmişti Muînüddin Süleyman ise, Anadolu'nun Moğollar yüzünden parçalandığı ve karışıklıklar içerisine düştüğü bir zamanda büyümüş, ilmî, idarî ve politik yönden mükemmel bir şekilde yetiştirilmişti Aynı zamanda kıvrak bir zekâya da sahip olan Muînüddin, kısa zamanda mühim mevkiler elde etti Önce Tokat, sonra Tokat ve Erzincan muhafızı oldu 1256'da ise, Baycu'nun da tavsiyesiyle, Pervâne rütbesi verilerek Selçuklu saray nâzırlığına getirildi Sultan İkinci Keyhüsrev'in kızı Gürcü Hatunla evli olan Muînüddin Pervâne, devlet işleriyle bizzat kendisi ilgileniyordu Keyhüsrev'in ölümünden sonra, üç oğlu arasında çıkan taht kavgaları esnasında, Muînüddin, Dördüncü Sultan Kılıç Arslan'ın tarafını tuttu ve onu sultan ilan ettirmeyi başardı Aynı zamanda Moğol gücüne de dayanmakta olan Muînüddin, Selçuklu Devleti'nin en nüfuzlu kişilerinden biri hâline geldi Trabzon Rum İmparatorluğundan Sinop'u fethetmeye muvaffak oldu Böylece Sinop kendisine ikta olarak verildi ve Selçuklulara tâbi olarak burada beylik sürmeye başladı Hattâ 1261-1277 tarihleri arasını tarihçiler, Muînüddin Pervâne Devri olarak tanıtmaktadırlar Muînüddin Süleyman Pervâne'nin, Sinop'u ve peşinden çevrede bulunan on iki kaleyi fethederek, beyliğinin sınırını genişletmesi, onun sultanla arasının açılmasına yol açtı Sultanın kendisini ortadan kaldırabileceği vehmine kapılan Muînüddin, onu ele geçirip Aksaray'da boğdurdu Yerine, Rükneddin'in iki buçuk yaşında bulunan oğlu Gıyâseddîn Keyhüsrev, sultan ilan edildi Pervâne'nin bilhassa Moğollarla sıkı bir işbirliği hâlinde olması, Anadolu'da pek çok itibarlı ve hattâ Moğol düşmanı şahısların, Mısır'a göçmelerine sebep oldu Bunlar, orada Sultan Baybars'ı Moğollar üzerine cihâda teşvik ettiler 1277 yılında Anadolu'ya gelen Sultan Baybars, Moğollara karşı ezici bir zafer kazandı ve Kayseri'ye kadar girdi Ancak Pervâne'nin kendisine katılmaması ve genç sultanla beraber Tokat'a gitmesi üzerine, Suriye'ye geri döndü Pervâne, Moğollara karşı kesin bir zafer kazanılacağına inanmıyordu Ancak, Baybars'ın, Moğol ordusunu bozguna uğratması, İlhan Abaka'yı harekete geçirdi Anadolu'ya giren Moğol hükümdarı; Elbistan, Sivas ve Kayseri'de savunmasız Müslüman ahaliyi ezme yoluna girerek, rivayete göre 200000 kişiyi katlettirdi Ayrıca Anadolu'dan ayrılırken, Pervâne Muînüddin Süleyman'ı da yanında götürdü ve daha sonra, Sultan Baybars'ın Anadolu'ya gelmesinden onu sorumlu tutarak öldürttü (2 Ağustos 1277) Pervâne Beyin öldürülmesinden sonra, oğlu Mehmed Bey, Sinop Beyi oldu Mehmed Bey, babasının Moğollar tarafından öldürülmüş olması münasebetiyle, onlardan çekinmiş ve tam bir bağlılık içerisinde saltanatını devam ettirmiştir Mehmed Bey, 1296'da ölünce, yerine oğlu Mesud Bey geçti O da İlhanlı Devletine tâbiiyetini arz ederek ülkesini korumayı başardı Ancak, 1298 yılında Sinop'a bir baskın yapan Ceneviz korsanları, Mesud Beyi esir aldılar Ağır bir fidye ödemek suretiyle kurtulabilen Mesud Bey, 1300 yılında vefât etti Yerine oğlu Gâzi Çelebi geçti Denizcilikte maharetiyle tanınan ve hattâ ilk Türk denizcileri arasında sayılan Gâzi Çelebi, Karadeniz'de Trabzon Rum İmparatorluğu ile Cenevizlilere karşı başarılı akınlarda bulundu Son zamanlarında Candaroğulları Beyliğine tâbi bir duruma düşen Gâzi Çelebi'nin hiç oğlu olmadı Yalnızca bir kızı olduğu için, Candaroğulları, Gâzi Çelebi'nin ölümünden sonra Sinop'u beyliklerine ilhak ettiler Böylece, 1322 yılında, Pervâneoğulları Beyliği, fiilen sona erdi Pervâneoğulları Beyliği, başlangıçta Selçuklulara, daha sonra İlhanlı Devletine ve son zamanlarında da Candaroğulları Beyliğine tâbi olarak hüküm sürmüştür Yaklaşık altmış yıl devam etmesi, Pervâneoğullarının köklü bir kültür ve medeniyet kuramadıklarını göstermektedir Pervâne Beyin, Sinop'ta bir medresesi bulunmaktadır Tokat'ta 1800 yılına kadar faaliyette bulunan iki katlı dârüşşifâsı ve Merzifon'da bir camisi vardır Pervâne Muînüddin Süleyman'ın öldürülmesinden sonra, Anadolu'daki Selçuklu Devletinin nüfuzu sona ermiştir |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|