07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Affet Beni
Burnu bir karış havada, gözü yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde Hele hele benim aşkımı yerden yere vurup, nasıl kırmıştı kalbimi zalim Dudaklarından dökülen acı sözleri;öyle ki bugün bile unutamadım Ne tebessümdü o zehirden beter Her olayda içim paramparça,gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu Yorgun düşerdim onsuz geçen,onunla dolu, koyu siyah gecelerden Pişmanlıktan kendime lanetler eder, sevgimi söylediğim günü düşündükçe, kaleme sarılıp yazardım ona nefretin aşkla kucaklaştığı o uzun mısralarımı Derdim ki;alınyazımdı, on beşimin çocuksu aşkıydı Nasıl da gülerdi canı istedi mi… En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir , sonra bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi Ben çaresiz, ben yorgun, ben bıkkın bu sevdadan Ah bilirdi o insafsız, diri diri yanardım o böyle yaptıkça…
Şubatın buz gibi kasvetli soğuğunda; onda ne bulduğumu bugün bile bilemem Ama o günlerde hayatımın amacı, var olma gibi gelirdi bana Çocukluk mu yoksa gençliğimin safça tutkusu muydu bu kölesiye bağlanış, içten içe kopan fırtınalar, bu delice yakarış? Kimbilir belki de sevilmeye muhtaç bir kalbin bitmek bilmeyen bir kaprisi… Ondan hiçbir şey istememiştim Sadece sevgi…
Evet, şimdi yıllar sonra ben, onu düşünüyorum ilk defa kucağımda resimler, hatıralarla Hava yine soğuk yine kasvetli gözleri gözlerimde, yine sevgi derin yüreğimde Unuttum sanırdım meğer aldanmışım, ağladım saatlerce Bu onun ‘ölüm yıldönümü’dür 17’sinde toprakla kucaklaşan, o zalimin hikayesidir anlatılan Bir melodiydi kırık, umutsuz… Doldururken sensizlik o an odayı, gönlüm hala boş, kafam yine dumanlı Bir feryat yankılanmıştı acı dolu tam 15 yıl önce bugün bomboş kırlarda Deli gibi koştum sınıfa, sırası boştu Benim kadar çaresizdi her köşe Kendi kendime konuşarak yaklaştım sırasına;’Sen ölemezsin;canımsın, sevgimsin,emelimsin Dilediğince nefret et, alay et duygularımla Kızmam sana Ama ne olur bir yalan olsun, acı bir şaka Evet, evet beni üzmek için yapıyorsun Her şeyini özledim Allah ım son defa göreyim yeter bana ’ Bu sensiz yakarış defalarca sürmüştü ta ki, ölümün o sinsi kokusunu içimde duyana kadar Hıçkıra hıçkıra ağladım, sıraya kazıdığın ismini öptüm Sonra,ona ait bir şeyler bulmak için aradım her köşeyi… Yalnızca buruşturulmuş bir sayfa, rengi solmuş Yazı, onun yazısı Bir mektuptu, özenilerek yazılmış, belki de çok emek verilmiş her satırına… Çok şaşırdım, mektup bana hitabendi Korkakça, kaybolmasından korkarak, acıyla okudum her cümleyi kalbimle büyüyen bir özlemle… Hele hele o ilk satırı… Öyle ki bugün bile unutamadım, okudukça ağlarım ‘İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş bitanem, AFFET BENİ!!!’
|
|
|