Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kulak, ßoğaz, ßurun

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz





Burunda et büyümesi




Burunda et kavramı bazen karışıklığa yol açmaktadır Değişik hastalıklar burunda et var şeklinde hastaya anlatılabilir Daha çok çocuklarda görülen ve burnun arka kısmında, geniz adı verilen kısımda ki et büyümesi bademcik ve geniz eti kısmında anlatılmıştır Ayrıca herkeste burun içinde konka adı verilen etler vardır Her iki tarafta 3'er tane bulunan bu etler burun içi yüzeyini arttırarak nemlendirme ve ısıtma görevini sağlarlar Konkaların büyümeside burunda et şeklinde hastaya anlatılır Diğer bir burunda et olarak tarif edilen hastalıkta nasal poliptir Nasal polip genellikle alerjik nedenlere bağlı olmak üzere sinüs içinden buruna doğru et büyümesidir Burun içindeki tümöral büyümelerde hastaya burnunda et var şeklinde sunulabilirBu kısımda burunda et büyümesi olarak anlatılacak olan önce konkaların büyümesi sonra da nasal poliptir


KONKA HİPERTROFİSİ


Konka Ne Demektir: Konkalar burun ile sinüslerin arasındaki duvarda yerleşen ve her iki tarafta 3'er tane bulunan kemik ve bunu saran yumuşak dokudan ibarettir Alt, orta ve üst konka şeklinde isimlendirilirler Burun çevresindeki sinüslerin birçoğu alt ve orta konka arasındaki boşluğa açılır


Konkalar Neden Büyür: Konkalar burnun normal işleyişine göre bazen büyüyüp bazen küçülürler Ancak burun tıkanıklığı yapacak kadar büyümeleri genellikle alerjik veya iltihabi sebeplere bağlı olarak gelişir Bu tür büyüme genellikle alt konkada görülür Orta konkadaki büyümeler sıklıkla konka içinde hava kisti bulunmasına bağlıdır Eğer hastada bir tarafa doğru septum deviasyonu varsa diğer taraftaki alt konkada büyüme görülebilir


Ne Gibi Belirtiler Yapar: Konka büyümesinin en önemli ve çoğu zaman tek şikayeti burun tıkanıklığıdır Bu tıkanıklık bir veya iki tarafta birden olabilir Hasta hangi tarafının üzerine yatarsa o tarafta daha fazla tıkanıklık olur Burun tıkanıklığı dışında horlama, geniz akıntısı, sinüzit veya alerjiye bağlı şikayetler oluşabilir


Muayenede Ne Görülür: Burun muayenesinde özellikle alt konkalardaki büyüme farkedilir Orta konkadaki büyümeyi farketmek daha zordur Beraberinde akıntı veya alerji bulguları saptanabilir


Teşhis Nasıl Konur: Teşhis, büyümenin gözle görülmesiyle konur Ancak tüm konkaların boyutlarını görmek, sinüzit olup olmadığını görmek, hava kistlerinin varlığını belirlemek ve ameliyat düşünülüyorsa yapılacak işlemleri belirlemek için bilgisayarlı tomografi çektirmek gerekir


Nasıl Tedavi Edilir: Konkaların küçülmesi için başlangıçta ilaç tedavisi uygulanır Bu amaçla en çok kortizonlu burun spreylerinin etkili olduğu görülmüştür Bazen direk konkanın içine de injekte edilebilir Alerjiye bağlı konka büyümelerinde alerjinin tedavisi konkanın küçülmesini sağlayabilir Ancak sıklıkla ilaç tedavisi yeterli olmaz ve ameliyat gerekir Orta konkadaki hava kistleri ancak ameliyatla tedavi edilir


Ameliyat Nasıl Yapılır: Konkaları küçültmek için şimdiye kadar birçok ameliyat şekli tarif edilmiştir Bunlar arasında konkanın yakılması (koterizasyonu), konkanın dışa doğru kırılması sayılabilir En etkili yöntem konkanın tamamen ya da kısmen çıkarılmasıdır Son zamanlarda radyofrekans dalgaları da konka küçültmek için kullanılmaktadır Konkanın çıkarılması dışındaki ameliyatlarda, yeniden büyüme sık görülür Ameliyat hem genel hemde lokal anestezi ile yapılabilir Ameliyattan sonra genellikle burun içine tampon konur Burun dışında herhangi bir ameliyat izi olmaz


Ameliyatın Riskleri Nelerdir: Anestezi komplikasyonları dışında konkalar için uygulanan ameliyatlarda en sık görülen problem kanamadır Konkalar kanlanması çok fazla olan organlar olduğu için bu durum bazen şiddetli olmaktadır Bunun dışında genel olarak güvenli ameliyatlardır


Ameliyattan Sonra Nelere Dikkat Etmeliyim: Ameliyattan sonra hasta için genellikle pek problem olmaz Tamponlardan dolayı biraz baş ağrısı ve huzursuzluk olabilir Tamponlar çıktıktan sonra burun içinde kabuklanma olabilir Doktorunuz bunları kendi belirleyeceği periyotlarda, uygun şekilde temizleyecektir


NASAL POLİP


Nasal Polip Nedir: Nasal Polip sinüslerden kaynaklanan ve burun içine doğru büyüyen etlerdir Konka büyümesinden farkı, normalde burun içinde olmayan etler olmasıdır Konka büyümesine göre daha fazla burun tıkanıklığı yaparlar ve büyümeye daha fazla meyillidirler Bazen burun ucundan dışarı veya genizden boğaza doğru sarkabilirler


Nasal Polip Neden Oluşur: Nasal polip oluşmasının en önemli sebebi alerjilerdir Ancak bazen kronik sinüzite bağlı olarak ta gelişebilir Sinüs içini döşeyen mukoza alerji veya iltihaba bağlı olarak şişer ve sinüslerin ağzından çıkıp burun içine doğru büyür Nasal polip genellikle her iki tarafta birden oluşur


Ne Gibi Belirtiler Yaparlar: Nasal poliplerin en önemli belirtisi burun tıkanıklığıdır Bunu dışında horlama, ses tonunda bozulma, burun akıntısı, baş ağrısı ve alerji ya da sinüzitin diğer belirtileri görülebilir


Muayenede Ne Görülür: Burun Muayenesinde her iki tarafta ya da tek tarafta soluk renkli, ödemli ve burnu tıkayan bir kitle görülür Etrafında akıntı görülebilir


Teşhis Nasıl Konur: Teşhis burunda etin görülmesiyle konur ancak yaygınlığını görmek için mutlaka bilgisayarlı tomografi çekilmesi gerekmektedir


Nasıl Tedavi Edilir: Çok küçük polipler bazen kortizonlu sprey ya da tabletlerle küçülsede tedavi büyük oranda ameliyatla yapılır Ameliyat öncesi bir süre ilaç tedavisi verilmelidir Bu ameliyatı daha kolay hale getirir


Ameliyat Nasıl Yapılır: Nasal polip için yapılan ameliyatlar son yıllarda endoskopik yöntemle(görüntülü yöntem) yapılır Nasal polip sinüsler içinde de bulunduğu için ilgili sinüsünde tedavisi gerekir Endoskopik yöntemde, ışık kaynağı, kamera ve monitör kullanılarak burun içinden girilir ve burun içi ile sinüslerdeki polip temizlenir Burnun yan tarafındaki maksiller sinüse girmek için bazen dudak altından girilmesi gerekebilir Ameliyat hem lokal hem de genel anestezi ile yapılabilir Polip temizlendikten sonra sinüslerin burun içine açılım yerlerinin normale dönmesi sağlanmaya çalışılır


Ameliyatın Ne Gibi Komplikasyonları Vardır: Anestezi komplikasyonları dışında endoskopik ameliyatta en sık görülen problem kanamadır Bu bazen cerrahın çalışmasını engelleyecek kadar şiddetli olur ve ameliyatta asıl amaç kanamayı durdurmak haline gelmektedir Bunun dışında burun ve sinüslerin çevresinde önemli organlar bulunduğu için ciddi komplikasyonlar gelişebilir Bunlar arasında göz çukuru içine girilerek göz küresi ve sinirinin zedelenmesi, beyin zarının delinerek beyin sıvısının burun içine akması, beyine giden büyük damarların yaralanması, beyin absesi gibi ciddi problemlerin yanı sıra bazı küçük ve daha sonra tedavi edilebilen komplikasyonlar da vardır


Ameliyattan Sonra Nelere Dikket Etmeliyim: Endoskopik yöntemle yapılan ameliyattan sonra en önemli konu pansumanların uygun yapılmasıdır Polip ameliyatında pansuman burun içinin uygun şekilde temizlenmesi anlamına gelir Bunun için başlangıçta birkaç günde bir daha sonra daha seyrek olarak doktorunuza gitmeniz gerekecektir Kaç günde bir temizlenmesi gerektiği ameliyatın seyrine ve doktorun tercihine göre değişir Doktorunuz her pansumandan sonra bir sonraki görüşme zamanını söyleyecektir Hasta kendisi burun içini serum fizyolojikle yıkayarak yapışma ve birikintileri önlemeye çalışabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



çene ağrısı


Çene Eklemi


Çok ilginizi çekmemiş ve farketmemiş olsanız da çene ekleminiz günde yüzlerce kez kullandığınız bir ekleminizdir Her iki tarafta alt çene ile kafatasının, kulağın hemen önünde birleştiği yerdedir Her çiğneme hareketi yaptığınızda onu kullanıyorsunuz Hatta her konuştuğunuzda ve yutkunduğunuzda (üç dakikada bir kere) onu hareket ettiriyorsunuz Böylece en sık kullanılan eklemlerden birisidir


Elinizi kulak kepçenizin önündeki üçgen şeklinde yapının üzerine koyarak bu eklemi bulabilirsiniz Parmağınızı birazcık ön tarafa doğru kaydırıp bastırınız ve ağzınızı açıp kapatınız Hareketini hissettiğiniz eklem çene ekleminizdir Ayrıca serçe parmağınızı tırnağınız arka tarafa gelecek şekilde kulağınızın içerisine sokup ağzınızı açıp kapattığınızda da bu ekleminizi hissedebilirsiniz


Bu işlem çene ekleminde bozukluk olanlarda önemli ölçüde rahatsızlık yaratır aynı şekilde hekimler de teşhis için aynı yöntemi kullanırlar


Çene Eklemi Nasıl Çalışır?


Bir şeyi kuvvetlice ısırdığınızda sadece dişlerinize değil aynı zamanda çene ekleminize de kuvvet uygularsınız Fizik terimleri ile çene "kaldıraç" ve çene eklemi "dayanma noktası"na benzer Gerçekte çene ekleminde birim alana uygulanan basınç çeneye uygulanan birim basınçtan çok daha fazladır Bu tür kuvvet ve basınçların üzerinden gelebilmesi için çene eklemi kayar şekilde hareket eden bir eklem tipidir


Bundan dolayı çene eklemine uygulanan basınç daha geniş bir alan üzerine yayılır böylece eklemdeki hasar ve yırtıklar daha çabuk iyileşebilir


Eklemler hareketin hassas olmasını sağlamak amacıyla lastiksi ve kaygan bir yapı olan kıkırdak ile döşelidir


Çene Eklemi Nasıl Bozulur?


Alışkanlık olarak çenenizi sıkıyor, gıcırdatıyor ve kaydırıyorsanız eklem içerisindeki kıkırdağı zedelersiniz Birçok insan uyurken dişlerini gıcırdatır ve oda arkadaşları bunu söyleyene kadar farkında olmayabilir Aynı şekilde günün uzun bir zamanını sakız çiğneyerek geçiriyorsanız çene ekleminize, yemekler arasında kendine gelme fırsatını tanımıyorsunuz demektir Yemeğinizi hep aynı çene tarafında çiğniyorsanız bu taraf eklem üzerinde normalden fazla basınç yaratarak ekleminizi yıpratıyorsunuz demektir Bu en sık bir tarafta diş probleminiz varsa veya bir diş tedavisi görüyorsanız gerçekleşir


Birbiri ile tam oturmayan dişler, suçludur Buna "uygunsuz ısırık" denir Çenenin bir tarafındaki dişlerin diğer taraftan daha önce kapandığında çene ekleminizde, basınç farkından dolayı nasıl fazla bir yıpranma olduğunu tahmin edersiniz


Yukarıda anlatılan bozuklukların her birinde, eklemde, belli bir noktada hasar oluşur Bu hasar sinir ucuna kadar ulaşırsa ağrı duyulur Travmatik tip bir eklem bozukluğudur bu Bu bozukluk "ağrılı" veya "yanlış görev" yapan eklem anlamındadır


Çene Eklem Rahatsızlığını Nasıl Hissedersiniz?


Her yutkunuşta, esnemede, çiğnemede, konuşmada ortaya çıkan batıcı ve şiddetli bir ağrı olabileceği gibi, sürekli ve donuk bir ağrı da olabilir Ağrı, eklemin yer aldığı, hemen çene önündeki bölgede olabileceği gibi birçok yere de yansıyabilir Ağrı, ekleme yapışan kaslarda spazm oluşturarak yüze, başa, kulağa ve çeneye yansıyabilir Bazı kişiler migren, sinüs ve boyun ağrılarının sebebini çene eklemine bağlarlar fakat günümüz bilgisi içinde bu durumu açıklamak kolay değildir


Ağrının en sık odaklandığı yer kulaktır Birçok kimse kulak doktoruna "kulağında ağrı olduğu" ve "iltihap kaptığı" endişesi ile başvurur Kulak ağrısı ile birlikte işitme kaybı ve kulak zarında bir bozukluk yoksa kulak hekimi ağrının kaynağı olarak "çene eklemi"nden kuşkulanır


Ağrının yanında eklemin yolaçtığı bazı şikayetler de vardır Ağız iyice açıldığında bazı kimselerde "çıt" diye bir kayma veya açılma sesi duyulur Ağız açık şekilde kilitli kalabilir veya ileri dönemlerinde ağızın açılmasını iyice kısıtlanabilir Birçok kimse kulaklarında çınlama hisseder, bu çenenizi çok sıktığınızda hissettiğiniz çınlama gibidir


Çene Eklemi Bozukluğu İçin Ne Yapılabilir?


Şayet hafif bir eklem bozukluğunuz varsa ve erken teşhis edilmişse şu önerilerden fayda görürsünüz:


1-Çenenizin sağ ve sol tarafını çiğnemede eşit kullanınız


2-Bilinçli olarak yapıyorsanız dişinizi gıcırdatmayı ve sıkmayı bırakınız


3-Sakız çiğnemeyiniz


4-Sert, zor çiğnenen yiyeceklerden kaçınınız


5-Günde en az iki kere yarım saat çene ekleminiz üzerine sıcak uygulayınız


6-Hekiminizin önerdiği bir ödem çüzücü veya mideniz rahatsız değilse aspirin kullanınız


İlk dört madde çene ekleminiz üzerindeki yırtık ve zedelenmeyi azaltmak içindir Beş ve altıncı maddeler iyileşme işlemini hızlandırmak içindir Aspirin ve diğer ödem çözücü ilaçlar şişliğin azalmasında çok etkindirler zaten bu yüzden romatizmalı kimseler tarafından çok kullanılırlar Çene eklemi üzerinde de çok etkindirler


Dişlerinizin ve ısırmanızdaki uygunluğunuzun kontrolü yardımcı olabilir


Çok şiddetli ağrının varlığında bir çene cerrahı veya diş hekiminin konsültasyonuna ihtiyaç duyulabilir Diş hekiminiz size uygun bir ağız açıcı ve kas spazmını önleyici protez yapabilir


Tükürük Bezleri


Ne Normal, Ne Anormaldir?


Tükürük Bezleri Nerelerde Bulunur?


Bezler ağız ve boğaz çevresinde yerleşmişlerdir Başlıca tükürük bezleri parotis (kulak önünde), submandibüler (çene altında) ve sublingual (dil altında) bezlerdir


Hepsi de ağız içerisine tükürük salgılarlar Parotis bezi üst azı dişlerin yanından, submandibüler bez dilin altında ön taraftan ve sublingual bez ağız tabanında birçok ufak noktadan tükürük salgılar


Bu bezlerle birlikte, dudaklar, yanakların iç kısmı ve ağız ile boğazın bütün yüzeylerinde yüzlerce ufak tükürük bezi bulunur Tükürük bezleri, ağızınızı ıslak tutan, sindirimi başlatan ve dişleri çürükten koruyan tükürüğü salgılarlar


Anormal Bezlere Ne Yol Açar?


Klinik olarak rahatsızlık oluşturan tükürük bezi anormallikleri şu şekilde gruplandırılabilir:


1-Tıkanıklık


Tıkanıklık, çoğunlukla taş oluşmasına bağlı olarak parotis ve submandibüler bezlerde görülür Şikayetler tipik olarak yemek yerken görülür Yemek yerken tükürük oluşması hızlanır fakat tıkanıklıktan dolayı akamaz ve bazen iltihabın da eşlik ettiği şiddetli ağrı ve şişliğe yol açar


2-Şişlik, Ödem


Şayet taşlar tam olarak tıkanıklık meydana getirmemişlerse yemek yerken bezler şişer ve bir süre sonra yavaş yavaş inerler, ta ki bir sonraki yemeğe kadar Biriken tükürük içerisinde mikroplar daha kolay ürerler ve daha şiddetli ağrı ve şişlik oluştururlar Şayet yeterli sürede tedavi edilmezlerse apse oluşturabilirler


Bazı kişilerde tükürük bezlerinin ana kanalları anormal olabilir Bu kanallar darlıklar yaratarak tükürük akımını azaltarak iltihap ve tıkanıklık şikayetlerinin oluşmasına yol açabilirler


3-İltihap


En sık görülen tükürük bezi iltihabı parotis bezini etkileyen "kabakulak"tır En sık çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de görülebilir Mamafih bir yetişkinde parotis bezi bölgesinde bir şişlik olursa bunun tıkanıklıktan veya tümörden olma şansı daha fazladır


Kanal darlığından ve tükürük akımının azalmasından kaynaklanan iltihaptan daha önce bahsedilmişti


Komşu lenf bezlerinin iltihabından dolayı tükürük bezlerinde de ikincil iltihap olabilir Bu lenf bezleri boğazın üst kısmında boğaz ağrısı sonrası görülen hassas lenf bezleridir Bu lenf bezlerinin bir kısmı gerçekte parotis bezinin üzerinde, içerisinde ve altında veya submandibüler bezin yanında bulunurlar Lenf bezleri iltihaplandığı zaman kızarıklık ve ağrılı şişlik oluştururlar Lenf bezleri tümör ve ödem dolayısı ile de büyürler


4-Tümörler


Tükürük bezlerinin birincil tümörleri başlangıçta çoğunlukla ağrısız şişme ile kendilerini gösterirler Tümörler nadiren birden fazla bezde bulunurlar ve kulak önü, ağız içi, damak, ağız tabanı, yanaklar ve dudaklar üzerinde bulunabilirler Bu şişlikler kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahları tarafından değerlendirilmelidirler


Büyük tükürük bezlerinin habis tümörleri hızlı büyürler, ağrılı olurlar ve o taraf yüz hareketlerini engelleyebilirler Bu şikayetler hemen araştırılmalıdırlar


Tükürük bezleri bazı özel hastalıklarda da şişerler Hastalarda genellikle göz ve ağız kuruluğu görülür Buna eklem romatizması eşlik edebilir Şeker hastalığı özellikle parotis bezinde şişliğe yol açabilir Genellikle iki taraflı parotis bezi şişliği alkoliklerde de görülür


Doktorunuz Nasıl Teşhis Koyar?


Tükürük bezleri hastalıklarının teşhisi dikkatli bir hikaye, fizik muayene ve laboratuar testleri ile konur Büyük tükürük bezlerinde bir taş tıkanıklığından şüphe edilirse bezin açıldığı ağız uyuşturularak kanalı genişletilip taşın çıkıp çıkmadığına bakmak gerekebilir Bu tür bir işlemden önce röntgen filmi ile kireçlenmiş taşın nerede olduğu tespit edilebilir


Şayet tükürük bezinde bir kitle tespit edilmişse, bilgisayarlı tomografi ile buranın röntgeninin çekilmesi yararlı olur Bu tomografi ile kitlenin gerçekten tükürük bezinden mi yoksa komşu bir lenf bezinden mi kaynaklandığı bulunur


Birçok vak'ada muayene odasında yapılabilen ince iğne aspirasyon biyopsisi yardımcı olur Bu testin doğruluğu % 80 ile 90 arasındadır Kitleden cilt kesisi ile bir parça alarak incelenmesi, muayene odasında tavsiye edilmez Parotis bezi ile birlikte seyreden yüz sinirinin hasar görme ihtimalindan dolayı açık biyopsi operasyon odasında yapılmalıdır


Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavisi


Başlıca iki bölüme ayrılır: İlaçla ve operasyonla Tedavi şeklinin seçimi problemin ne olduğuna bağlıdır Şayet problem bütün vücut ile ilgili bir hastalıktan kaynaklanıyorsa bunu tedavi etmek lazımdır Bu diğer branştaki hekimlerle konsültasyonu gerektirebilir Şayet hastalık tıkanıklık ve iltihap ile ilgili ise antibiyotikler kullanılır Bazen kanallara müdahale gerekir


Şayet tükürük bezinin içerisinde bir kitle oluşmuşsa bunun çıkartılması gerekebilir Parotis bezi içerisindeki kitlelerin çoğu selimdir Operasyon gerekince bu bezin içerisinden geçen yüz sinirine çok dikkat edilmesi gerekir Parotis bezi içerisinde habis tümör varsa, yüz sinirinin büyük kısmına zarar verilmeden kitle çıkartılabilir Operasyon sonrası sıklıkla radyasyon ctedavisi önerilir Bu tedavi operasyondan tipik olarak dört ile altı hafta sonra başlanır bu sürede dokuların iyileşmesi beklenir


Ağız ve boğazdaki küçük tükürük bezleri için de aynı prensipler geçerlidir Selim hastalıklar en iyi tek olarak başına operasyon ile tedavi edilirler, habis tümörler ise hem operasyon hem de radyasyon tedavisine ihtiyaç gösterirler Şayet kitle tükürük bezinin konşuluğundaki bir lenf bezi kanseri ise o zaman tedavi şekli elbetti ki değişir Bu tür bir tedavi yöntemi yine en etkin olarak kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından yönetilebilir


Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır Bu hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler Bu tür tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından gerçekleştirilir


Antihistaminikler, Dekonjestanlar ve


Soğuk Algınlığı İlaçları


Burun tıkanıklığı, dolgunluğu, sinüs problemleri ve soğuk algınlığı için kullanılan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardandır Akıllıca kullanıldıkları zaman birçok kimseyi hayatları boyunca en az bir kere rahatsız eden ve birçok kimseye de sürekli sıkıntı veren şikayetlerin önüne geçebilirler


Bu gruptaki ilaçlar, alerjinin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının (soğuk algınlığı, sinüzit gibi) ve vazomotor rinitin (ruhsal gerginlik, tiroid hastalığı, hamilelik ve diğer bazı sebeplerle ortaya çıkan burun tıkanıklığı gibi) şikayetlerinin düzeltilmesinde kullanılırlar Alerjiyi, enfeksiyonu tedavi etmezler, sadece hastaya rahatsızlık veren durumları ortadan kaldırarak kişilere konfor sağlarlar


Antihistaminikler


"Histamin", kişinin alerjik olduğu madde ile karşılaştığında veya iltihap durumlarında ortaya çıkan önemli bir kimyasal ajandır Antihistaminikler histaminin etkisini önlerler ve böylece alerjinin oluşturduğu şikayetlere iyi gelirler En iyi sonuç için bu ilaçlar alerji şikayetleri ortaya çıkmadan alınmalıdırlar


Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sıkıcı yan etki "uyku hâli" vermeleridir Bu durum gece yatmadan önce alındığında iyi olabilse de gündüz sıkıntı yaratabilir Hatta bazen zararlı olabilir Araba veya tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar önerilmez İlk dozlar en fazla uyku verirler, sonraki dozlarda biraz bağışıklık gelişir


Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türleri ile kısmen de olsa bu şikayetlerin önüne geçilebilmektedir


Dekonjestanlar


Burun ve hava pasajlarında bulunan dokudaki kan damarlarının şişmesi ile burun, sinüs ve göğüste oluşan tıkanıklığa "konjesyon" denir Buradaki dokularda çok geniş kan kapasitesine sahip olan damarlar vardır Daha önce bahsedildiği gibi "histamin" buradaki damarları uyararak genişlemelerine sebep olur


Dekonjestanlar ise kan damarlarının büzülmesine yol açarak hava pasajlarını yeniden açarlar


Dekonjestan ilaçların yan etkisi, kişide "sinirlilik hâli" yaratmalarıdır Uykuya dalmada zorluk yapabilirler, kan basıncı ile nabız sayısını yükseltebilirler Yüksek tansiyonu, kalp ritm (nabız) bozukluğu ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde dekonjestanlar kullanılmamalıdırlar Göz tansiyonu olan kişilerde de kullanılmamalıdırlar Dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada zorluk olabilir Hatta, zayıflamak için kullanılan ilaçların içerisinde dekonjestan maddeler de bulunabilir Etkileri üst üste eklenmesin diye diyet ilacı kullananlarda dekonjestanlar veya dekonjestan kullananlarda diyet ilaçları beraber kullanılmamalıdırlar


Birlikte Kullanma


Teorik olarak etkileri iyi dengelenirse, antihistaminiklerin verdiği uyku hâli dekonjestanların verdiği uykusuzluk ile giderilebilir Bundan dolayı birlikte üretildikleri ilaçlar piyasada bulunmaktadır


Bir hasta bir ilaçtan aylar veya yıllar boyunca fayda görebilir fakat artık etkisi azalmışsa diğer bir ilaca geçerek onun etkisinden faydalanabilir


Herkesin bu tür ilaçlara verdiği cevap farklı olabileceği için kişi kendine iyi gelen dozu ayarlayabilir Meselâ, antihistaminiği akşam, dekonjestanı sabah alabilir Veya her ikisini de alır fakat akşamları antihistaminiğin dozunu artırabilir, gündüz tersini yapabilir


İLAÇ İYİ GELDİĞİ

ŞİKAYETLER YAN ETKİLERİ


--------------------------------------------------------------------------------


Antihistaminikler Hapşırma

Burun akıntısı

Burun tıkanıklığı

Göz kaşıntısı

Konjesyon Sersemlik

Ağız ve boğaz kuruluğu


--------------------------------------------------------------------------------


Dekonjestanlar Burun tıkanıklığı

Konjesyon Uyarı

Uykusuzluk

Nabız artışı


--------------------------------------------------------------------------------


Birlikte Hepsi Az veya çok hepsi


Soğuk Algınlığı İlaçları


Dekonjestanlar ve antihistaminikler, "soğuk algınlığı" ilaçlarının vazgeçilmez içeriğidirler, fakat, kurutucu ajanlar, aspirin (aspirin türevleri) ve öksürük baskılayıcı maddeler de ilaçlara eklenmiş olabilir Kişi, kendi şikayetlerine en uygun gelebilecek içeriği olan ilacı seçmelidir Şayet ilacın üzerinde kmyasal maddeler ve neye iyi geldikleri tam olarak açıklanmamışsa, kişi bunları açıklamasını eczacıdan istemelidir


Burun Spreyleri


Burun spreyleri, genel olarak iki gruba ayrılmaktadırlar "Alerji, vazomotor rinit veya polip" için son zamanlarda piyasada bulunan ve hekim kontrolü altında uzun süre rahatlıkla kullanılabilen burun spreyleri vardır Bizim burada bahsedeceklerimiz eskiden beri


bilinip kullanılan dekonjestan (burun açıcı) burun spreyleridir Burundaki kan damarlarını büzerek ani rahatlama sağlarlar Fakat ağızdan alınan dekonjestanların aksine burun damarları üzerinde direkt etki yaptıkları için çok kuvvetlidirler ve birkaç saat sonra burun damarları refleks olarak tekrar genişlerler Buna "rebound etki" denir Kişi spreyi tekrar kullanma ihtiyacı hisseder ve bu kısır döngü devam eder gider


Yetişkinlerde bu etkinin ortaya çıkması yaklaşık bir hafta alsa da bebeklerde iki gün içerisinde gelişebilir Bebeklerde 12 ilâ 24 saat bu damla kesildiğinde genellikle normale dönüş olur fakat yetişkinler hemen toparlamayabilirler ve ağızdan alınan dekonjestanlar veya kortizonlu burun spreyleri ile takviye edilmeleri gerekebilir Hatta yıllar boyu bu spreyleri kullanan yetişkinlerde tedavi için burun içerisinden bir operasyon da yapılabilir Bundan dolayı spreylerde şuna dikkat edilmesi lazımdır: "Bu ilacı üç günden uzun kullanmayınız"


Dekonjestan özellikli burun spreyleri acil ve kısa süreli durumlarda tercih edilmelidirler


(Daha önce de belirtildiği gibi, bahsedilen bu durumlar "alerji, vazomotor rinit, polip" gibi durumlarda kullanılan burun spreyleri için geçerli değildirler)


Araç Tutması


Araç Tutması Nedir? Bazı kimseler, uçakta, arabada, dönme dolaplarda bulantı hisseder hatta kusarlar Birçok kişi botta, gemide aynı rahatsızlığı yaşar


Araç tutması, çoğunlukla sadece can sıkıcı bir durum olarak ortaya çıkar ve altında önemli bir hastalık yoktur; bazı yolcular ise kendilerini bu durumlarda hiçbir şey yapamayacak kadar kötü hissedebilir, hatta bu hisleri yolculuktan birkaç gün sonraya kadar sürebilir


Ne Yapabilirsiniz?


1-Seyahat ettiğiniz araçta, vücudunuzun ve iç kulağınızın hissettiği yönü görmeye çalışınız Arabada önde oturunuz ve ileriye, yola bakınız; gemide güverteye çıkarak ufka bakınız; uçakta pencere kenarına oturarak dışarıya bakınız Uçakta, hareketin nispeten en az olduğu kanat üzerinde oturunuz


2-Araç tutmanız varsa, seyahat ederken okumayınız ve gidiş yönünün tersi yönde oturmayınız


3-Araç tutması olan yolcuya bakmayınız ve onunla konuşmayınız


4-Seyahatten hemen önce veya seyahat esnasında, size dokunan, sert kokulu, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden sakınınız Halk arasında itibar gören "soda, gazoz, buzlu kola" gibi içeceklerin faydalı olduğu henüz tıp bilimince ispatlanmamıştır


5-Hekiminizin size tavsiye ettiği, araç tutması için olan ilaçlardan yolculuğa başlamadan önce alınız


Unutmayınız: Araç tutması vak'alarının çoğu, hafif ve tedaviye cevap veren türdendir Fakat, ağır ve gitgide kötüleşen vak'aların, bu konuda uzman, kulak, burun, boğaz, denge ve sinir sistemi ile ilgilenen hekimlerden yardım alması gerekir


ANESTEZİ


Anestezi (Narkoz), hastaların ağrı duymadan ameliyat olmasını sağlayan bir bilim dalıdır Anesteziden korkmayınız Anestezi, bayılmak değil kontrollü olarak bir anestezi uzmanı tarafından uyutulmak ve ameliyat bittikten sonra yine kontrollü olarak uyandırılmak demektir Ameliyatınız süresince anestezi uzmanınız yanınızda olacak, solunum ve kalp başta olmak üzere tüm hayati fonksiyonlarınızı takip edecek ve ameliyat bitiminde uyandırıp yatağınıza gönderecektir


Ameliyat için gerekli testler, hastanın ve ameliyatın durumuna göre operatör doktor veya anestezi uzmanınız tarafından istenecektir Ameliyat olacak kişi ameliyattan 6 saat öncesinden hiç bir şey yememiş ve içmemiş olmalıdır (aynı oruç gibi) 5 gün öncesinden sigara içiminin kesilmesinin ameliyat sonrası şikayetleri azaltacağını unutmayınız


Anestezi az veya çok; ağır veya hafif değil her zaman hastaya göre ayarlanır Hastalar genellikle ameliyathanede ellerine takılacak küçük bir iğneden verilecek ilaçlarla uyutulur (Narkoz, maske, kara balon vs gibi şeylerle değil)


Anesteziden çıkan hastalar ameliyattan sonra ilk saatlerde verilen ağrı kesicilerin etkisi ile uykuya eğilimli ancak sorularınıza cevap verecek, şikayetlerini söyleyebilecek halde olurlar endişelenmeyiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Dengesizlik ve başe dönmesi


Denge Sistemi: Vestibüler Sistem

Vestibüler sistemin iki işlevi vardır

Dengenin korunması ve böylece yaralanmanın önlenmesi

Gözün konumunun korunması ve bakılan nesnenin en yüksek çözünürlüğünün eldesi yoluyla ayrıntıların görülmesi

Sistemin duyu organları:

İç kulağın Vestibüler Kısmı (Vestibüler Labirent)

Gözler

Somatosensorlar (Kas, kiriş, eklem ve deri)



Duyu organları doğrudan beyin sapıyla bağlantılıdır, aynı zamanda beyincik ve beyinle de bağlantıları vardır Zemin, duvar, tavan gibi görsel bilgilerin ve yer çekiminin etkilerinin beyinde yorumlanması vucut oryantasyonu hakkında değerli ipuçları verir Beyincik, denge duyu organlarından gelen bilgileri birbirleriyle kıyaslar, işler ve sonuçta vucudun duruşunun ve gözün konumunun korunması için tüm vucut kaslarına refleks şeklinde yanıtlar gönderir

İç kulağın vestibüler kısmının iki işlevi vardır:


Vucudun tabii dik duruşunun refleks olarak ayarlanması

Vucudun o andaki durumu hakkında bilgi sağlamak (vucut oriyantasyonu)

İç kulağın vestibüler kısmının sezici organları:

Yarım daira kanalları: Her biri birbirine dik düzlemde bulunan yarım daire şeklindeki 3 kanaldan oluşur Bir tanesi yatay düzlemle 30 derece açı yapar Her kanal kendi düzlemindeki dönme gibi açısal eylemleri sezer ve yanıt verir

Utrikül: Makulası (sezgi yapısı) yatay düzlemdedir, dik alçalma ve doğrusal ivmeye yanıt verir

Sakkül: Makulası utriküldekine diktir, doğrusal ivmeye yanıt verir


--------------------------------------------------------------------------------


Postür (Vucudun Dik Duruşu)

İç kulaktan kaynaklanan refleksler, diğerleriyle birlikte, postürün korunmasıyla ilgilidir Postüral refleksler 2 türdür

Statik refleksler: Bunlar istirahat durumundaki bedenin postüral tepkileridir Kas, eklemler ve diğer yapılardan çıkan reflekslerle birlikte iç kulağın ( özellikle utrikül'den) reflekslerini içerir

Tonik labirent refleksleri: Beden, el, kol, ayak, bacak, boyun ve gözleri etkiler

İçkulağın dik duruş refleksleri: Vucut anormal bir konumda durursa vucudu normal duruş konumuna döndürür

Kinetik Refleksler: Hareket eden vucudun postüral tepkileridir İvmesi olan eylemler tarafından üretilir

Açısal: Herhangi bir düzlemdeki dönme eylemlerindeki gibi

Progresif: Doğrusal eylemlerindeki gibi

Vucudun bir yanı hareket ettiğinde dengeyi korumak için postürün refleks ayarı gereklidir

Genel olarak kinetik refleksler vucudu normal duruşuna getirir, statik refleksler normal duruşu korur



--------------------------------------------------------------------------------


Vestibüler sistemin bozuklukları iki sınıfa ayrılır:


Periferik: İç kulak ve denge siniri ile ilgili

Santral: Beyin sapındaki denge sinirinin girdiği denge merkezleri, beyincik ve beyin ile ilgili

Vestibüler sistemin periferik bozuklukları beyindeki vestibüler merkezler tarafından telafi edilir Bu telafi işlemi, iç kulaktan gelen denge bilgileri yerine gözden ve kas-eklem-deriden oluşan somatosensor sistemden gelen denge bilgileri konularak yapılır ve 3 ile 6 haftada telafi işlemi tamamlanır ve denge tam olarak sağlanır Bu telafi mekanizmasına "Santral Vestibüler Kompenzasyon" adı verilir

Vestibüler sistemin santral bozuklukları da aynı mekanizmayla telafi edilirse de denge hiçbir zaman tam olarak sağlanamaz


Vestibüler sistemin bozukluğunda ortaya çıkan yakınmalar:


Baş dönmesi ve

Dengesizlik

olup nistagmus adı verilen göz hareketleri tek bulgudur

Başdönmesinde mutlaka bir dönme hissi vardır; ya kendinizin döndüğünü ya da çevredeki duvar veya cisimler sizin etrafınızda döndüğünü hissedersiniz Bu durum iç kulakta vestibuler sistem etkilendiğinde ortaya çıkar


Vestibüler bozukluklarda dönme hissi hemen hemen daima nistagmusun hızlı hareketi yönündedir


Dengesizlikte ise bir sersemlik hissi, denge bozukluğu hissi, yürümekte zorluk hissidir, ve bir çok sebebi olabilir




--------------------------------------------------------------------------------


Nistagmus

Nistagmus gözün postür'ündeki (normal duruşundaki) bozulmadır ve özelliği gözde az çok ritmik bir sallantı olmasıdır Göz hareketlerinin hızı her iki yönde aynı olabilir, veya bir yönde diğer yöne göre daha hızlı olabilir yavaş ve hızlı hareketler arasında aralık yoktur Göz hareketleri yatay, düşey veya rotatuar (burgu gibi dönmeli) olabilir

Gözün postürü görsel ve vestibüler uyarılara dayanır Görsel uyarılar görmek istediğimiz cisimle ilgilidir


Vestibüler sistem ise başın ve vucudun hareketine göre gözün konumunu ayarlayarak cismin görülmesini devam ettirir Gözün postürü denge sisteminden göz kaslarına gelen uyarılarla düzenlenir


Gözün postürünü düzenleyen uyarıların oluşmasında veya iletilmesinde bozukluk olduğunda nistagmus ortaya çıkar


Periferik Vestibüler Sistemden kaynaklanan nistagmusun bir hızlı bir de yavaş hareketi vardır


Hastalıklı olan yavaş hareket olmasına karşın hızlı hareketin yönü nistagmusun yönü olarak kabul edilmiştir Hızlı hareket aslında yavaş hareketin merkez tarafından telafisi olarak ortaya çıkar


Spontan Nistagmus: İleri bakışta ritmik göz hareketleri varsa buna Spontan nistagmus adı verilir

Sağa ya da sola bakışta ortaya çıkan nistagmuslar da kolaylık olsun diye spontan nistagmuslar adı altında değerlendirilir


İç kulaktan kaynaklanan nistagmusun dört özelliği vardır:


Baş dönmesi ile birlikte olur

Tek yönlüdür

Hızlı hareket yönüne bakılınca çoğalır

Karanlıkta, göz kapatıldığında veya kalın mercekli gözlük takılarak cisimler net görülemediğinde çoğalır



Bir iç kulak tamamen tahrip olduğunda ortaya çıkan nistagmus genellikle 4 haftada tamamen yok olur Fakat karanlıkta telafi mekanizması aksayacağı için yeniden ortaya çıkabilir


İç kulaktan kaynaklanan nistagmusların yönünü belirtmek kadar derecesini belirtmek de gerekir


Birinci-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ortaya çıkan nistagmustur

İkinci-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ve ileriye bakılınca ortaya çıkan nistagmustur

Üçüncü-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ve ileriye bakılınca ortaya çıkan nistagmustur

Örneğin, sağ iç kulağı hızla tutan tahrip edici bir hastalık gözlerin sağa doğru yavaş hareketle, sola doğru hızlı hareketle sallanmasına neden olur Bu sola nistagmus demektir Hastalığın ilk günlerinde üçüncü-derece-nistagmus vardır ve vertigo şiddetlidir Sonraki günlerde "santral telafi mekanizması" işler ve nistagmus ikinci-dereceye ve birinci-dereceye dönüşürken vertigo da giderek azalır ve 4 hafta sonra " santral telafi" tam oluşunca nistagmus ve vertigo hiç kalmaz



--------------------------------------------------------------------------------


Tedavi

Denge sisteminin mükemmel bir telafi mekanizması vardır ve tedavide bu mekanizmadan büyük olçüde yararlanmak gerekir Herkes buz üzerinde kaymayı ya da kayak yapmayı öğrenebilir Sistemin bir kısmında sorun çıksa bile sıkı bir eksersiz-eğitim ile birkaç haftada telafi edilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Doğuştan sağırlık




Sağırlık irsi bozukluklardan (anormalliklerden) kaynaklanabilir Kalıtıma bağlı bir böbrek hastalığı olan irsi nefritle (Alport Sendromu) beraber gelişmiş olabilir Kalıtıma bağlı daha birçok sağırlık türleri vardır Guatrla birlikte sağırlık (Pendred Sendromu), dış kulak, yüz ve boyun sakatlıklarının doğurduğu sağırlık, cilt anormalliklerinden kaynak!anan sağırlık, zihinsel geriliğin neden olduğu sağırlık; retinitis pigmentosa (gece körlüğü) ve periferal nöropatiye bağlı sağırlık (duyma özürü) bu tür sağırlıklardır


Sık rastlanmayan ve başka anormalliklerle (bozukluklarla) ilgisi olmayan sağırlık türleri de vardır Bunlar yaygın sayılmaz Eğer ailenizden birinde veya çocuğunuzda bu tür bir sağırlık belirlenirse bir uzmandan genetik konuda bilgi edinin Sağır bir bebek veya çocuk için uygun tedavi ve eğitime gecikmeden başlanmalıdır


Eğer bir hamile anne adayı kızamıkçık geçirirse, gelişen bebeğin etkilenme riski vardır Eğer kızamıkçık (German measles) hamileliğin ilk üç ayı içinde olursa, çocuğun sağır olarak doğma olasılığı vardır Ayrıca katarakt, kalp problemleri ve beyin veya sinir sistemi bozuklukları gibi başka ciddi sakatlıklar da olabilir Hamileliğin daha sonraki aylarında geçirilen kızamıkçık işitme kaybı yapabilir, fakat diğer sakatlıklara neden olma olasılığı azdır Erken doğum (prematüre), doğum sırasında veya hemen doğum sonrası oksijensiz kalmak, kan uyuşmazlıkları ve menenjit genç yaşlarda sağırlık yapabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



DİFTERİ



Difteri, ateş, halsizlik ve solunum güçlüğü ile seyreden kapsüllü bir bakterinin neden olduğu, en çok çocuklarda görülen bir enfeksiyon hastalığıdır


Bulaşma yolları


Öksürme, aksırma ile havaya yayılan bakteri ağız, boğaz ve buruna yerleşerek enfeksiyona yol açar Duyarlı bir kişide mikrop en sık olarak boğaza yerleşir, burada ürer ve toksin salgılar Hastalanan her 10 kişiden 1’i her türlü tedaviye rağmen solunum yollarının tıkanması , kalp yetmezliği ve felçler nedeniyle yaşamını kaybeder


Hastalığın görülme özellikleri


Difteri, özellikle ılımlı iklimlerde dünyanın her tarafında görülen bir hastalıktır Sonbahar ve kış aylarında görülme olasılığı artar Hastalığın yaş ile ilgisi vardır Yenidoğanların büyük bir çoğunluğu hastalığa bağışıktır Hastalık ilk 6 ayda nadirdir En fazla 2-5 yaşlarında görülür 10 yaşına doğru bağışıklık oranı yeniden artar Büyük yaşlarda görülen nadir vakalar ise hafif seyir gösterir Aşının düzenli olarak uygulandığı ülkelerde difteri hemen hemen ortadan kalkmış ve sıklığı ileri yaşlara kaymıştır


Hastalığın belirtileri


Difterinin kuluçka dönemi 1-7 gündür Hastalık oluştuğu yere göre klinik tiplerine ayrılır

Difteri anjini (boğazda bademcikler çevresindeki difteri): Hastalık en sık bu bölgede görülür Hasar boğazda noktalar şeklinde başlar ve 12-24 saat içinde beyaz veya grimtrak, yüzeyi düz, kaldırmakla kanayan bir zar haline dönüşür Bu zar bademcik üzerinde kalabilir veya her iki bademciğe, küçükdile, yumuşak damağa, yutak duvarına, buruna yayılabilir Boynun her ik yanında bezeler difteri anjinine eşlik eden belirtilerdir Klinik tablonun ağırlığı ve sistemik belirtiler toksemi derecesine bağlıdır



Nadir difteri lokalizasyonları


Deri difterisi : Sınırları belirli ve kaidesinde membran bulunan bir ülser olarak belirir


Göz difterisi : Konjunktiva difterisi şeklindedir Göz kapaklarını ilgilendiren bir kızarıklık vardır, sonra buna ödem (şişlik) ve psödomembran eklenir


Kulak difterisi : Dış kulak yolunda devamlı irinli bir akıntı vardır


Vajinal difteri : Ülseratif lezyonların ve yaraların birleşmesi şeklinde kendisini gösterir


Hastalığın neden olduğu kötü sonuçlar


Difterinin neden olduğu kötü sonuçların sıklığı ve derecesi mikrobun zehirleme derecesi ve tedaviye başlama zamanına göre değişir Ön planda kalp-damar ve sinir sistemini ilgilendirir

Toksik miyokardit : Ağır difteride hemen her vakada rastlanılan bir komplikasyondur Kalp kasının iltihabıdır Belirtileri ilk 1-2 hafta içinde, bazen de ilk günlerde ortaya çıkar Miyokardit sık olarak kalpte iletim bozukluklarına yol açar Dinlenme ile birinci kalp sesinin hafiflemesi ve hızlı atımı, miyokardit işaretidir Ağır vakalarda miyokardit çoğunlukla ilerleyicidir Difterili hastalarda ilk 3 hafta içinde en başta gelen ölüm nedeni kalp yetersizliğidir Kalp komplikasyonları ilk 2 haftada çıkarsa erken, 3 haftadan 50 güne kadar görülürse geç olarak nitelendirilir


Felçler : Ağır difteri zehirinin sinir dokusuna yaptığı zarar ile felçler görülebilir Difteri felçlerinin karakteri simetrik ve ağrısız olmaları ve kalıcı hasar bırakmamalarıdır


Yumuşak damak felci, difteride en sık rastlanılan ve en erken gelişen felç tipidir Anjinden 1-3 hafta sonra ortaya çıkar Yutma güçlüğü, sulu gıdaların burundan gelmesi, burundan konuşma (hımhım konuşma) ile kendini gösterir 1-2 haftada tamamen geriler


3-6haftalarda gözde göz merceğinin kendini ayarlamasını yapan kasların felci ile yakını görmede güçlük (okuyamama, iğneye iplik geçirememe)


Hastalığın neden olduğu diğer kötü sonuçlar

Difterili süt çocuklarında sekonder bronkopnömoniler (zatürre) sıktır Bazı vakalarda geçici nefrit (böbrek iltihabı) belirtileri ortaya çıkabilir Nadir olarak plörezi (göğüs zarının iltihabı), apseleşen lenfadenitis (lenf bezi iltihabı; genellikle streptokoksik) gelişebilir


Bağışıklık


Difteri hastalığının geçirilmesi yaşam boyu süren bir bağışıklık vermez Anne kanında difteri antitoksini varsa yenidoğan çocuk difteriye karşı bağışıktır ve bu pasif bağışıklık 3-4 ay sonunda kaybolur Difteriye karşı bağışıklık durumu Schick testi ile tayin edilir Schick testi difteri ile temas etmiş kişilerde bağışıklık durumunun saptanmasında, ayrıca immun yetersizlik sendromlarının tanısında kullanılan bir deri testidir


Korunma


En iyi korunma şekli aşıdır Difteri aşısı her sağlıklı çocuğa rutin olarak uygulanmalıdır Aşı uygulanmasına çocuk 2 aylıkken başlanır ve 2 aylık aralarla üç doza tamamlanır Üçüncü aşıdan 1 yıl sonra bir doz daha verilir Bunu izleyerek 3 yıl sonra bir rapel, daha sonra 10 yıllık aralarla hatırlatma dozları yapılır

Difterili hastanın diğer kişilerden ayrı tutulması şarttır Karantina birer hafta aralar ile yapılan boğaz kültürü negatif olana kadar devam ettirilir Taşıyıcıların saptanması ve tedavisi korunmada çok önemlidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz





Farenjit


FARENJİT


Farenjit Nedir: Farenjit, farinks adı verilen boğaz kısmının iltihabıdır Hemen hemen herkes az ya da çok farenjit geçirir Farinks, burun ve ağız boşluğunun arka tarafıdır Yukarıdan aşağı doğru oluk şeklinde uzanan bir bölümdür Burun arkasındaki kısmına nasofarinks(geniz) adı verilir Ağız boşluğunun arkasındaki kısma ( ağzı açınca tam karşıda görülen kısmı) ise orofarinks adı verilir Aslında aşağı doğru uzanan kısmına da hipofarinks denir ama burası bazı tümöral hastalıklar için önemliyse de farenjit açısından önemli değildir

Farenjit diyince orofarinksin iltihabı anlaşılır


Kaç Tür Farenjit Vardır: Farenjit bulunma süresine göre genelde ikiye ayrılır Eğer farenjit yeni oluşmuş ve şiddetli şikayetler yapıyorsa buna akut farenjit denir Ancak uzun süreden beri var ve hastada çok şiddetli olmayan şikayetler yapıyorsa buna da kronik( müzmin) farenjit adı verilir


Farenjitin Sebebi Nedir: Akut farenjit genellikle üst solunum yolu infeksiyonlarının bir parçası olarak görülür ve sebebi çoğunlukla virüslerdir Bazen bakteriler de bu hastalığa yol açabilirler Bazı kimyasal maddelerin veya tahriş edici meddelerinde farinkse teması ile akut farenjit gelişebilir Kronik farenjitte ise yine virüslerde rol oynamasına rağmen genellikle tahriş edici bir faktör vardır Bunlar arasında en önemlileri olarak sigara içilmesi, alkol kullanılması, alerji, geniz akıntısı, kuru ve kirli hava , burun tıkanıklığı yapan faktörler (burun solunum havasının nemini ve ısısını ayarlar Eğer burun tıkanıklığı varsa uygun olmayan nem ve ısıdaki hava farinkse temas eder ve farenjiti kolaylaştırır), mideden asit kaçağı (reflü), aşırı sıcak veya soğuk besinler, boğaz temizleme refleksinin aşırı olması, diş ve bademcik iltihapları, geniz eti sayılabilir


Ne Gibi Belirtileri Vardır: Akut Farenjit'te hastanın şikayetleri daha belirgindir Boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk,yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur Buyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik-kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir Kronik farenjitte ise akut farenjitin aksine ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler pek görülmez Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ancak ya hiç kaybolmaz ya da çok kolay ortaya çıkar Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olur Gıcık öksürüğü şeklinde bir öksürükte eşlik edebilir Hastalar boğazını temizleyerek rahatlayacakları hissine kapılırlar ve sürekli temizleme hareketi yaparlar Ancak bu çoğu zaman boğazı daha fazla tahriş etmeye neden olur


Muayenede Ne Görülür: Akut Farenjitte, farinkste kızarıklık ve ödem görülür Ayrıca geniz akıntısı, boyunda beze, burunda ödem ve akıntı gibi bulgulara rastlanabilir Kronik farenjitte de boğazda yine kızarıklık vardır Ayrıca kronik farenjiti ortaya çıkaran başka durumlar varsa bunlara ait bulgular görülür Örneğin; burunda kemik eğriliği (deviasyon), et büyümesi, alerjiye veya iltihaba bağlı akıntılar görülebilir


Teşhis Nasıl Konur: Hem akut hemde kronik farenjitin teşhisi hastanın anlattıkları ve muayene bulgularına göre konur Genellikle herhangi bir tetkik yapmak gerekmez Ancak eğer sinüzit düşünülüyorsa film çekilmesi veya nadiren kan sayımı ya da kültür-antibiyogram yapılması gerekebilir Farenjite neden olabilecek bir başka hastalık düşünülüyorsa buna ait tetkikler yapılabilir


Nasıl Tedavi Edilir: Akut farenjite virüslerin neden olduğu düşünüldüğünde antibiyotik verilmesi gerekli değildir Ancak sıklıkla virüslerin yaptığı iltihaba bakterilerde eklendiğinden antibiyotikler hastalığın iyileşme süresini kısaltmaktadırlar Antibiyotik olarak penisilin türevleri, sefalosporin veya makrolidler kullanılabilir Antibiyotiklerin yanısıra, ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar, alerji düşünülen hastalarda antihistaminikler, burun açıcı spreyler, öksürük kesiciler ve ağız gargaraları kullanılabilir Pastiller genellikle faydasızdır Kronik farenjitin ise tedavisi oldukça zordur Hem doktorun tedavi uygulaması hende hastanın bazı durumlara dikkat etmesi gerekmektedir Ancak yine de kronik farenjit çoğu zaman tam olarak ortadan kaldırılamaz Tedaviyi belirlemek için kronik farenjiti ortaya çıkaran başka bir faktör olup olmadığına bakılmalıdır Eğer bulunursa önce onun tedavisi gerekir Alerji, burun kemiğinde eğrilik veya burunda et, sinüzit, mideden asit kaçağı(reflü) gibi hastalıklar uygun şekilde gerkirse ameliyatla düzeltilmelidir Antibiyotikler genellikle faydasızdır Geniz akıntısın azaltıcı ilaçlar veya ağız gargaraları sık kullanılırlar Bazen mideden asit kaçağını önleyici ilaçlarda verilebilir Hastanın dikkat edecği durumların başında sigaranın dumanından bile uzak kalmak gelmektedir Dikkat edilecek durumlar şöyle sıralanabilir:

-Sigara ve alkol almamak

-Tozlu yerlerde ve kirli havada bulunmamak

-Aşırı sıcak ve soğuk gıda almamak

-Üşümemeye çalışmak

-Alerjiye neden olan faktörlerden uzak kalmak

-Reflü düşünülen hastalarda akşam saatlerinde çay-kahve-alkol almamak ve mideyi aşırı doldurmamak

-Boğazı temizlemeye çalışmamak

Uygun tedavi ve hastanın maksimum dikkati bile kronik farenjitin bulgularını ortadan kaldırmayabilir Ancak bulgular hafifleyebilir veya geçici olarak kaybolabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Horlama


Genel Bilgiler

Erişkin insanların yaklaşık %20-25'i horlar Horlama, erkeklerde ve şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir İlerleyen yaşla birlikte horlamanın şiddeti de artar Üst solunum yolundaki yumuşak dokular (yumuşak damak, küçük dil ve bademcikler) uyku sırasında gevşer Bunun sonucunda, hava yolunda kısmi bir daralma meydana gelir ve yukarıda belirtilen dokuların uyku esnasındaki titreşimleri ile horlama denilen rahatsız edici ses ortaya çıkar Horlama bazılarınca önemsiz ve basit bir durum olarak kabul edilebilir Ancak, bazen bütün bir ev halkını huzursuz eden bir sorun haline de gelebilir Horlama uyku düzenini etkiler ve horlayan kişinin uyku esnasında yeterli oksijen almasına engel teşkil edebilir Bunun sonucunda da, horlayan kişide gündüz saatlerinde uyuklama, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu şikayetleri ortaya çıkabilir Daha da önemlisi horlama, "obstrüktif uyku apnesi" adı verilen ve uykuda solunumun zaman zaman durması ile kendini gösteren ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir Horlayan kişilerin yaklaşık 1/3'ünde bu ciddi sorunun varolduğu bilinmektedir ve bunun teşhisi ancak bir uyku laboratuarında gerekli incelemelerin yapılması ile mümkün olabilmektedir


Horlama Tedavi Edilebilir mi ?

Kilo verme, özel şekilli yastıklar, ağız veya buruna yerleştirilen bazı cihazların kullanılması, horlamanın kontrolu konusunda kısmen yararlı olabilir Ayrıca uyku ilaçları, sakinleştirici ilaçlar ve alkol kullanımından kaçınma gibi yöntemlerle de horlama kısmen kontrol altına alınabilir

Günümüzde, horlamayı ortadan kaldıracak, başarı oranı %85-90 olan etkili bir yöntem vardır "Laser Uvulo-Palatoplasti" kısaca (LAUP) adı verilen bu cerrahi yöntemle yumuşak damaktaki dokular yeniden şekillendirilmekte ve horlama önlenebilmektedir Ameliyatta amaç, lazer ışını ile yumuşak damağı oluşturan dokuları dikkatle küçülterek, zamanla dokuların iyileşip gerginleşmesiyle uyku sırasındaki titreşimleri, yani horlamayı ortadan kaldırmaktır Ameliyatta lazer ışınının kullanılmasının nedeni, lazerin yumuşak dokuları kanamaya neden olmadan kesme özelliğinin olmasındandır Ameliyat yaklaşık yarım saat sürmekte ve boğazı uyuşturacak şekilde bölgesel anestezi ile yapılmaktadır


Ameliyatın Sonucunu Ne zaman Alabilirim ?

Pek çok hastada bir kez tedavi ile istenen sonuç alınmaktadır Ameliyatın etkilerinin görülme zamanı kişiden kişiye değişmektedir Bazı hastalarda sonuç hemen alınmakta, ameliyatın yapıldığı gün horlama kesilmektedir Bazı hastalarda ise sonucun tam olarak ortaya çıkması 1 ay gibi bir sürenin geçmesini gerektirmektedir Nadiren de, bazı hastalarda, en erken dört hafta sonra olmak üzere ameliyatın tekrarlanmasına ihtiyaç duyulabilir Bazı hastalarda horlama tamamen ortadan kalkmasa bile, şiddeti azalmaktadır LAUP ameliyatını takip eden birkaç gün ile iki hafta arasında hasta boğazında ağrıdan şikayet edebilir, ancak bu durum ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına alınmaktadır Hastaların çoğu birkaç gün içinde normal hayatlarına dönmekte ve çalışmaya başlayabilir hale gelmekte, sadece ağır kaldırma gibi zorlayıcı bedensel faaliyetlerden kaçınmaları istenmektedir


LAUP İçin Uygun Bir Adaymıyım ?

Öncelikle muayene olmanız gerekir Doktorunuz, horlamanız ile burun tıkanıklığı ve genel sağlık durumunuzun değerlendirilmesine yönelik bilgilere ihtiyaç duyacaktır Daha sonra baş ve boyun bölgesine ağırlık verilen muayeneniz yapılacaktır Bundan sonra muhtemelen, "Obstrüktif Uyku Apnesi" bulunup bulunmadığını araştırmak üzere uyku laboratuarında bir uyku çalışması yaptırmanız istenecektir Uyku çalışması, uyku laboratuarında bir gece geçirmenizi ve bu sırada beyin dalgaları, kalp atımları, kandaki oksijen miktarı, solunum düzeni gibi verilerin kaydedilmesini gerektirmektedir Bu uyku çalışmasını takiben, doktorunuz LAUP da dahil olmak üzere olası tedavi seçeneklerini belirleyecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Koku alma


oku, çok özel bir gereksinmedir ve doğayı oluşturan tüm varlıklardan havaya sürekli koku molekülleri yayılır İnsan yaşamında hiçbir şeyle doldurulamayacak yeri vardır kokunun ancak yine de koku en az anlaşılmış ve incelenmiş duyudur Bu sonuç : olfaktuvar membranın burnun üzerinde çalışılması çok zor olan yukarı bölgelerinde bulunmasından ve koku algısının subjektif bir algı olduğundan, aşağı sınıf hayvanlarda kolaylıkla çalışma yapmaya uygun olmamasından doğmaktadır İnsanlarda koku duygusunun diğer aşağı sınıf hayvanlara göre rudimanter oluşu da diğer komplike bir problemdir İnsanlarda görme ve duymaya oranla davranışlarda daha az etkili olduğu düşünülen koku duyusu son zamanlarda gündemde olan”Feromonlar”ın tesbiti ile ilgiyi üstüne çekmiş ve araştırmalar yoğunlaştırılmıştır


Aslında koku duyumuzun kapasitesi düşündüğümüzden çok daha fazladırBurunda kokunun ilk teması burun iç zarı iledir(Olfaktuar Membran) Olfaktuar membran, burun deliklerinin üstündeki, yukarısındaki, bir bölgede bulunmaktadır İçte bir kıvrıntı yaparak burun septumu üzerini örterken, dışarıdan üst konka(İç burun kıvrımı) hatta orta konka üzerine doğru ilerler Her burun deliğinin olfaktuvar mukoza üzerinde 2-4 cm2 lik bir projeksiyonu vardır


Koku duygusunun reseptör hücreleri, olfaktuvar hücrelerdir Bunlar aslında santral sinir sisteminden çıkan bipolar hücrelerdir Yaklaşık olarak 100 milyon koku hücresi vardır Olfaktuvar hücrelerin mukozal nihayetleri olfaktuvar vezikül denilen bir düğüm meydana getirirler Buralardan 0,3 mikron kalınlığında ve 50-150 mikron uzunluğunda, nazal mukozayı örten mukus içine uzanan olfaktuvar tüyler veya olfaktuvar silyalar denilen oluşumlar ortaya çıkarBu uzantılar havanın taşıdığı koku maddeleri ile reaksiona girerek olfaktuvar hücreleri uyarırlar Olfaktuvar membranda, olfaktuvar hücreler arasındaki mesafelerde, olfaktuvar membrana sekresyonlarını boşaltan Bowman glandları vardır


Olfaktuvar hücrelerin koku stimulasyonu ile uyarılmasında ne gibi kimyasal olayların meydana geldiğini net olarak izleyemiyoruz Buna karşı koku stimulasyonu yapan maddelerin fiziksel özelliklerini biliyoruz Bunları şu şekilde özetleyebiliriz :


Öncelikle bu madde volatil, uçucu olmalıdır ki burnumuza çekince yukarı çıkabilmeli Suda eriyebilir olmalı: Bu şekilde mukustan olfaktuvar hücreye geçebilsin Ve nihayet lipidlerde eriyebilir olmalı ,çünkü koku hücre ve tüycüklerinin dış uçları prensip olarak lipid karakterindeki maddelerden oluşagelmişlerdir


Olfaktuvar hücrelerin aslında hakiki olarak hangi mekanizma ile stimüle edildiğini bir kenara koyarsak, bilmemiz gereken nokta bunların havayı yukarı çektiğimizde stimüle edildiğidir Bu sebeple koku algısı inspirasyon(nefes alma) esnasında ve sikluslar şeklinde ortaya çıkar Koku şiddetinin de bu yüzden çekilen hava şiddeti ile orantılı olacağı ve kişinin koklama tekniğini arttırmakla hassasiyetini artıracağı kanıtlanmaktadır


Koku hücrelerinin olfaktuvar stimülasyonlara olan cevabı, diğer birçok sensoryal reseptörlerin spesifik stimulasyona olan cevapları gibidir Doğurulan bir reseptör potansiyeli, olfaktuvar sinirdeki lifleri uyarır Elektro-Olfaktogram ile burun mukozasına yerleştirilen elektrotlarla koku kaydı alınır


Geniş bir alanda, elektro-olfaktogramın amplitüdü, şiddeti ve olfaktuvar sinir impulslarının hızı, stimulan maddenin şiddet logaritması ile orantılı olmaktadır Bu kural olfaktuvar reseptörlerinde, diğer sensoryal reseptörlerin çalışma mekanizmasına uyduğunu göstermektedir


Koku reseptörleri stimulasyonunun ilk saniyelerinde veya hemen sonra yaklaşık olarak %50 adaptasyon gösterirler Bundan sonraki adaptasyon oldukça yavaştır Kişisel deneylerimizden de biliriz ki, şiddetli bir koku ile dolu ortama girdikten kısa bir zaman sonra artık koku duyulmaz olur Psikolojik adaptasyonun, reseptör adaptasyondan daha önce ortaya çıkmaması, olayın aynen tat duygusundaki adaptasyon gibi santral sinir sistemince regüle edildiğini ortaya koyar


Fizyologların çoğunluğu, birçok koku duygusunun, tamamen ayrı birkaç primer koku duygusunun bileşimi ile ortaya çıktığına inanırlar Nasıl ki bazı tad duyuları, primer olarak tatlı, acı, ekşi ve tuzlu tad duyularının karışığı ise Bu yönden ilkel koku duyusu sınıflandırılmasında çok az başarılı olunmuştur Fizyolojik testlerin ışığı altında ve olfaktuvar sinir yolunun değişik katlarındaki aksiyon potansiyellerinin araştırılması sonucu yaklaşık olarak yedi değişik klastaki stimulanın, tercihen değişik koku hücresini stimüle edeceği varsayım olarak kabul edilmiştir Bu olfaktuvar stimulan grupları aşağıdaki şekilde karakterize edilebilir:


1-Kamforlu

2-Miskli

3-Florlu

4-Naneli

5-Eterli

6-Keskin, batıcı

7-Pütrit


Birçok araştırmanın neticesi gibi gösterilmekle beraber, bu listenin hakiki, ilkel koku duygularını aksettirmeyeceği muhakkaktır Çünkü son yıllarda elde edilen bilgiler 50 kadar ilkel koku duygusunun olabileceğini ortaya koymaktadır Bu aslında gözün 3 rengi, dilin 4 ilkel tadı ayırabilmesi özelliğine çapraşık gibi gelmektedir 50 den fazla kokulu maddeye karşı reaksiyon veremeyen insanlar da vardır Verilen bir kokulu maddeye karşı reaksiyon alınmamış olması bu maddeye karşı hassas reseptörün eksikliğini akla getirmektedir Bu şekilde koku duygusunun 50 veya daha fazla ilkel koku algısından çıktığını da yine varsayım olarak kabul etmek gerekecektir


Değişik reseptörlerin değişik koku stimulasyonlarına tercihen cevap verme yetenekleri iki temel teori ile izah edilebilir Bunlar fiziksel ve kimyasal teorilerdir Kimyasal teoriye göre, olfaktuvar tüycüklerin membranlarındaki kimyasal reseptörler değişik tipteki olfaktuvar stimulanlara spesifik olarak cevap verirler Kimyasal reseptörün tipi, olfaktuvar hücrede cevap yaratacak stimulasyon tipini tayin eder Stimülan ve reseptör madde arasındaki reaksiyon koku tüycüğünün membranın geçirgenliğini artırdığı zannını doğurmaktadır, bu da olfaktuvar sinir liflerinde impulsları doğuran reseptör potansiyelini ortaya çıkarır


Fiziksel teoriye göre, ayrı ayrı olfaktuvar hücrenin, olfaktuvar silya membranında fiziksel reseptör bölgelerinin farklı oluşu, spesifik koku stimulasyonlarının değişik koku hücrelerinde absorbe edilme nedenini teşkil eder Kimyasal özellikleri yönünden çok değişken olmakla beraber hemen hemen aynı moleküler yapıyı gösteren maddelerin aynı kokuyu taşıması bu teoriyi kanıtlar O halde kokuyu tayin eden stimulanın fiziksel özelliğidir


Koku da tad duygusunda olduğu gibi, ya hoşa giden yada gitmeyen bir kalite gösterir Bu sebeple gıdaların seçiminde tadınki kadar olmasa bile, ona yakın önem taşır


Kokunun temel niteliklerinden birisi de, havada mevcut stimule eden ajanın çok az bir miktarının dahi koku stimulasyonu için yeter oluşudur Mesela metil merkaptan havada 1 mm3 de 1/25000000000 oranında olduğu zaman dahi duyulabilir Bu düşük eşik metil merkaptanın doğal gaz kaçaklarını meydana çıkarmak için bu gazlara karıştırılmasını düşündürmüştür


Koku araştırmalarında esas sorun, koku duygusunu meydana getirebilecek stimulasyon eşiğinin hakiki ölçüsünü bulmaktırEn basit yöntem kişinin alışkın olduğu koklama alışkanlığı ile çeşitli maddeleri koklamaya çalışmasıdır Bazı araştırıcılara göre bu yöntem en karmaşık metodlar kadar yeterlidir Yine de kişiden kişiye değişen eşiğin objektif irdelenmesi de gerekecektirProfesyonel parfüm yapımcıları ve viski uzmanları tam 100 bin farklı kokuyu algılayıp ,ayırabilmektedir Bu amaçla değişik yöntemler ortaya konmuştur Bunlardan birisi kişinin kafasını içinde kokulu madde bulunan bir boşluğa yerleştirmektir Kişinin kendi kokularını elimine etmek lazımdır Deneye tabi tutulan kişi olağan şekilde solurken uçucu kokulu madde eşit olarak salıverilir


Koku duygusunu uyandıran maddenin eşik konsantrasyonu ileri derece düşük olmasına karşın, eşiğin 10-50 defa arttırılması maksimal stimulasyonu doğurur Bu oluşum diğer sensoryal sistemlerde olana karşıt bir bulgudur Bunlarda bulma, ayırt etme özelliği yüksek derecededir Mesela gözlerde 1/500000 kulakta 1/1000000000000 oranındadır Bu durumu koku duyumuzun, kokunun sadece var olup almadığı ile ilgilendiği, şiddetindeki değişiklikler ile ilgilenmediği şeklinde izah etmek mümkündür


Koku ile ilgili beyin alanı olan koku korteksi üç tabakalıdır ve “paleokorteks “adını alırDiğer duyu merkezleri –görsel,işitsel-dokunsal- ise hücresel yapılanma olarak altı tabakalıdır ve evrimsel olarak daha yeni olan neokorteks adlı beyin kısmında yeralırlarPaleokorteks ,beyin gri cevherinin evrimsel olarak en eski tabakası olan “allokorteks”in bir bölümünü oluşturur Allokorteksin kalan diğer kısmını ise Hipokampüs ve dentat girus adı verilen yapıları kapsayan arşikorteks oluştururKoku korteksi “limbik sistem” adı verilen dış uyaranlara uygun fiziksel ve emosyonel yanıtların verilmesi ve bellek ile ilgili fonksiyonların yerine getirilmesinde görev alan beynimizin oldukça önemli bir bölümünün parçasıdır aynı zamandaBu nedenle koku duyusu emosyonel durum ve bellek ile yakından ilişkilidir


Koku duyusu bir iletişim aracıdırFeromonlar bu iletimin sağlanmasında etkin olan ,bireye özgü koku maddelerinin adıdırFeromonlar insanda esas olarak koltuk altı ve ve diğer ter bezlerinden salınırlarAyrıca tükrük,idrar,meni ve vaginal salgılarda da bulunurlarErkeklerde bayanlara oranla daha yoğun konsantrasyondadırlarİnsanda iki tür Feromon saptanmıştır:Androstenol ve Androstenon


Feromonlar,bireylerin tanınması ,agresyon ,yaşam alanının işaretlenmesi,üreme ve seks davranışlarının belirlenmesinde iletişim aracı olarak etkin rol oynar


Tüm insanların kendine has ve kişiyi tanımlayan bir kokusu vardır Beden kokusu ve değişimleri genetik olarak belirlenmiştir


Kokunun artan güncelliği,teknolojik sahaya da yayılmış ve son olarak Bilgisayarlara koku alma yeteneği kazandırma üstüne araştırmalar yapan bilgisayar firmaları, PC tabanlı koku cihazlarıyla ilgili projesini hızlandırdıklarını ve ilk cihazı 2001 yılının ikinci yarısında piyasaya süreceklerini açıklamışlardır"tercih edilen güzel koku sağlayıcısı" olarak destek sunacaklarını bildirmişlerdir Cihaz, renkli yazıcı kartuşları gibi çalışacak, oluşturulan koku paletindeki uygun karışımı cihazdan havaya püskürterek hedeflenen kokuyu kullanıcıya sunacak ve 128 temel kokudan oluşan koku paletinden çok daha fazla sayıdaki kokuyu oluşturabilecektir


Hayatımızın her alanında ,varlığı gözardı edilen koku molekülleri çağı yakalayıp kendini göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



KULAK ÇINLAMASI




Gerçekte dışarıdan gelen bir sesli uyaran olmadan hastanın ses algılamasına kulak çınlaması (tinnitus) denir Bu ses değişik tonlarda ve özelliklerde olabilir Hastalar kimi zaman bir çınlama,kimi zaman uğultu, rüzgar sesi veya bir makinenin çalışma sesi gibi tarif edebilirler Bunların hepsine birden tinnitus adı verilir


Tinnitusa neden olabilecek çok sayıda sebep vardır Bunlar arasında kulak kiri (buşon) gibi basit sebepler olabileceği gibi iyi ya da kötü huylu tümörler gibi ciddi sebeplerde olabilir Kulak çınlaması daha çok ileri yaşlardaki kimselerde görülmesine rağmen her yaşta görülebilir En sık görülen sebepler olarak şunlar sayılabilir:

-İç kulağın yaşlanması

-Kulağa giden damarlarda daralma

-Hipertansiyon

-Gürültülü ortamlarda bulunma

-Orta kulak iltihapları

-Dış kulak rahatsızlıkları

-Kolesterol ve diğer yağların yüksek oluşu

-Psikolojik faktörler (depresyon , gerginlik)

-Kullanılan ilaçlar (aspirin,bazı antibiyotikler)

Bunların dışında; daha seyrek görülen sebepler çok uzun bir liste oluştururlar

Tinnitusun bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi olduğu unutulmadan teşhis konulmaya çalışılmalıdır Ancak tinnitusun gerçek sebebi çoğunlukla tesbit edilemediği için tedavide hedef tinnitusun azaltılması olmaktadır Kulak çınlamasının nedeni araştırılırken en sık uygulanan tetkikler şunlardır


-Odiometrik tetkikler (orta kulak ve iç kulak ölçümleri)

-Tansiyon ölçülmesi

-Kan tahlilleri (kan şekeri, kolesterol,karaciğer,guatr tetkikleri)

-Radyolojik İncelemeler (Normal grafiler, bilgisayarlı tomografi,manyetik resonans)


Yapılan tetkikler sonucunda eğer tinnitusa sebep olabilecek bir hastalık bulunursa, o hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılır Ancak mevcut hastalığın başarılı tedavisi bile tinnitusu ortadan kaldırmayabilir Sebebi belli olsun olmasın tinnitusu azaltmak için en sık başvurulan yöntem ilaç tedavisidir Bu amaçla; iç kulağa giden kan akımını arttırıcı ilaçlar kıllanılır Tinnitus eğer hastanın günlük yaşamını etkileyecek kadar şiddetliyse, tinnitus masker denilen ve işitme cihazına benzer cihazlar faydalı olabilmektedir Tinnitus nedeniyle uykuya dalmakta zorlanan hastalar için pratik bir yöntem olarak, yatmadan önce 15-20 dk süre ile walkman dinlemek olabilir Bu tinnitusu geçici olarak kaldırabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Kulak ve uçak yolculuğu


Kulaklar, Yükseklik ve Uçak Yolculuğu


Uçak yolculuğu sırasında niçin kulaklarınızda "pop" diye bir basınç hissettiğinizi hiç merak ettiniz mi? Veya niçin basınç hissetmediğiniz zaman kulak ağrınız olduğunu düşündünüz mü? Uçaklar inişe geçtiğinde çocukların niçin yaygara çıkartıp ağladığını hiç merak ettiniz mi?


Uçak yolculuğu sırasında karşılaşılan en sık tıbbi problem kulak problemleridir Çoğunlukla basit rahatsızlıklar olur, nadiren geçici ağrı ve işitme kaybı oluşur Bu broşür uçak yolculuğunuz esnasında karşılaştığınız hafif kulak problemlerinizi ve nasıl korunacağınızı anlamanız için hazırlanmıştır


Yapı


Kulak genel olarak üç bölüme ayrılır:


a)Dış kulak: Başın yan tarafında görülen kulak kepçesi ile içeriye kulak zarına kadar devam eden dış kulak yolundan oluşur


b)Orta kulak: Kulak zarı ile iç kulak arasında kalan ufak boşluktur Burada üç adet kemikçik, kulak kemiğinin hava boşlukları bulunur


c)İç kulak: Kulak kemiğinin iç kısmında bulunan ve işitme ile denge sinir uçlarını ihtiva eden bölümdür


Hava yolculuğu sırasında probleme yol açan, orta kulak bölümüdür Ufak bir hava boşluğu olduğu için, basınç değişikliklerinden etkilenir


Normal olarak her yutkunduğunuzda (veya ikinci üçüncü yutkunduğunuzda) kulaklarınızda ufak bir çıt sesi veya basınç oynaması hissedersiniz Bu esnada geniz ile orta kulak arasındaki östaki borusu vasıtası ile orta kulağınıza hava kabarcığı geçmiştir Orta kulaktaki hava burayı döşeyen doku tarafından sürekli emilir fakat "östaki borusu" her yutkunuşta sürekli hava sağlar Bu sayede kulak zarının her iki tarafındaki hava basıncı eşitlenir Şayet bir şekilde basınç farkı oluşursa, kulaklar tıkalı imiş gibi hissedilir


Östaki Borusu ve Kulakların Tıkanıklığına Neler Sebep Olur?


Östaki borusu, birçok sebepten dolayı tıkanabilir veya ağzı kapanabilir Bu durumda, orta kulak basıncı eşitlenemez


Orta kulaktaki hava sürekli emilir ve yenilenemediği için vakum oluşur, kulak zarı içeri doğru çöker Gergin kulak zarı normal olarak titreşemez ve sesler donuk, az gelir Kulak zarının gerginleşmesi de ağrı oluşturabilir Şayet bu durum bir süre devam ederse, ota kulaktaki basıncı eşitleyebilmek için, orta kulağı döşeyen dokudan kan serumuna benzer bir sıvı sızarak burayı doldurur Bu duruma "orta kulakta sıvı", "seröz otit" veya "aero-otit" ismi verilir


Östaki borusunu tıkanmasına yol açan en sık sebep basit soğuk algınlığıdır Sinüs iltihapları ve burun alerjileri de (saman nezlesi gibi) sık sebeplerdendir


Östaki borusu ve onu döşeyen döşeyen doku, burun ve genizin devamıdır Bu devamlılıktan dolayı çoğunlukla burunun tıkalı olması, kulakların da tıkalı olmasına ve böyle hissedilmesine sebep olur


Östaki borusunun tıkanmasının bir diğer sebebi dokularda şişliğe yol açan orta kulak iltihaplarıdır


Östaki borusu yetişkinlere göre daha dar olduğu için çocuklar tıkanıklığa daha yatkındırlar


Hava Yolculuğu Nasıl Problem Yaratır?


Hava yolculuğu esnasında ani basınç değişiklikleri olur Bu basınç değişikliklerinin eşitlenmesi için östaki borusunun o esnada hemen açılıp kapanabilmesi lazımdır Bu olay özellikle uçak inişe geçtiğinde görülür


İlk dönemde basınç eşitlenmesi sağlanamayan uçaklarda bu gerçek bir problem oluşturmaktaydı Günümüzde bu olay en aza düşürülmüştür Buna rağmen hâlâ bazı önlenemeyen basınç değişiklikleri olabilmektedir


Gerçekte, basınç değişikliğine yol açan her türlü durum problem yaratır Aynı durumla, yüksek binalarda hızla hareket eden asansörlerin içinde veya suya dalarken karşılaşırsınız Derine dalan dalgıçlara ve pilotlara bu durumla nasıl başedecekleri öğretilir Siz de kendi metodunuzu öğrenebilirsiniz


Kulaklarınızın Tıkanmasını Nasıl Önlersiniz?


Yutma işlemi östaki borusunu açan kasları harekete geçirir Sakız çiğnerken veya naneli şeker yerken daha sık yutkunursunuz Bunlar inişe geçmeden önce yapılabilecek iyi egzersizlerdir Esnemek daha bile iyidir Esnerken bu kas daha iyi uyarılır İniş sıasında uyumamaya dikkat etmeniz gerekir çünkü uyurken yutkunma işlemi çok yavaşlar (uçuş ekibi inişe geçildiğinde sizi uyandırmak ister)


Şayet yutkunmak ve esnemek etkili değilse şu metod en iyi sonucu verir: 1)Burun kanatlarınızı elinizle sıkıca kapatınız 2)Ağızdan kuvvetli bir soluk alınız 3)Ağzınız ve burnunuz kapalı olduğu halde bu nefesi yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak dışarı üflemeye çalışınız, böylece basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçebilir Kulağınızda basınç veya ses hissttiğinizde başardınız demektir İniş sırasında bunu birçok kez yapmanız gerekebilir


Bebekler bu işlemi yapamazlar fakat bir şey emerlerse rahatlarlar İniş sırasında bebeğinizi emziriniz veya besleyiniz ve uyumalarına müsaade etmeyiniz


Hangi Tedbirleri Almalısınız?


Kulaklarınuıza hava ile basınç yaparken karnınızı ve göğsünüzü kullanmayınız çünkü bu durumda çok fazla basınç oluşur Uygun basınç sadece yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak sağlanır


Soğuk algınlığınız, sinüs iltihabınız veya alerjiniz varsa en iyisi uçuşu ertelemektir


Son günlerde bir kulak müdahalesi geçirmişseniz, doktorunuzdan uçuş hakkında bilgi alınız


Burun Açıcı İlaçlar ve Burun Spreyleri?


Deneyimli yolcular inişe geçmeden yaklaşık bir saat önce burun açıcı bir ilaç veya sprey kullanırlar Bu ilaçlar kulağa giden dokuları büzerek orta kulak havalanmasına yardımcı olurlar Aynı sebepten dolayı alerjisi olan kişiler de alerji ilaçlarını uçuş öncesi almalıdırlar


Burun açıcı ilaçların yüksek tansiyonu, kalp problemi, kalp ritm bozukluğu, tiroid hastalığı, aşırı sinirliliği olan kişilerce kullanılmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir Aynı şekilde hamile bayanlar da hekimlerine danışmalıdırlar


Kulaklarınız Açılmazsa Ne Yapılmalı?


İnişten sonra da basınç eşitleyici hareketler yapabilir ve burun açıcı ilaçlara devam edebilirsiniz (burun açıcı spreyleri kullanmayı alışkanlık haline getirmeyiniz ve uzun süre kullanmayınız aksi takdirde daha fazla tıkanıklığa yol açabilirler) Kulaklarınız hâlâ açılmıyor ve ağrıyorsa kulak hekimine başvurmanız gerekir Hekiminiz, kulak zarınızı çizerek orta kulağınızdaki basıncı veya sıvıyı boşaltmaya ihtiyaç duyabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz





Kulak zarı yırtılması ve enfeksiyonları


Delik Kulak Zarı


Delik kulak zarı, dış kulak yolu ile orta kulağı birbirinden ayıran bu ince zarın delik veya yırtık olmasıdır Orta kulak, burun gerisindeki genize "östaki borusu" aracılığı ile bağlantılıdır Bu boru orta kulak basıncı ile hava basıncını eşitler


Delik kulak zarında sıklıkla işitme azalır ve nadiren de akıntı olur Ağrı genellikle bulunmaz


Kulak Zarı Delinmesinin Sebepleri


Darbe ve iltihap baş sebepler arasındadır Şu durumlarda kulak zarı delinebilir:


Kulağa şiddetli tokat atılması

Kafatası kırığının belli türlerinde

Ani bir patlama sonrası

İğne, kibrit çöpü gibi cisimlerin kulak kanalı içerisine fazlaca sokulması

Aşırı sıcak veya asidik bir sıvının kulak kanalına kaçması

Orta kulak iltihapları ağrı, işitme kaybı ve kulak zarının delinmesine yol açabilirler Kulaktan iltihaplı veya kanlı bir akıntı olabilir Bu durum, kulak zarı deliği ile birlikte olan orta kulak iltihabıdır


Nadir durumlarda, kulağa yerleştirilen havalandırma tüplerinden sonra kulak zarında bir delik kalabilir


Bazılarının iyileşmesi aylar sürse de, çoğu kulak zarı delikleri delindikten birkaç hafta sonra kendi kendilerine kapanırlar İyileşmeleri esnasında kulak sudan ve darbeden korunmalıdır Kendi kendine kapanmayan zar deliklerinde operasyon gerekebilir


Delik Kulak Zarının İşitmeye Etkileri


Genellikle delik büyüdükçe, işitme kaybı da artar Deliğin kulak zarındaki yeri de işitmeyi etkiler Şayet kafatası kırığı orta kulakta birbiri ile bağlantılı olarak işitmeyi iç kulağa ileten kemikçiklerde de bir hasar meydana getirmişse, işitme kaybı oldukça ağır olabilir


Kulak zarı, ani bir darbe veya patlama sonucu delinmişse, işitme kaybı fazla olabilir ve kulak çınlaması da şikayetlere eklenebilir Bu durumda işitme zamanla geri döner ve kulak çınlaması birkaç gün içerisinde azalır Kulak zarı deliğine bağlı sürekli iltihap olması, ileri derecede işitme kaybına yol açabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Delik Kulak Zarının Tedavisi


Deliğin tedavisine girişmeden önce, işitme testi yapılmalıdır Kulak zarının onarılmasının faydaları duş yaparken, banyoda veya yüzerken orta kulağa su kaçmasını önlemek, işitmeyi artırmak ve çınlamayı azaltmaktır


Sürekli iltihaba ve orta kulaktaki yapıların erimesine yol açan "kolesteatom (orta kulakta deri kisti)" denilen yapının oluşmasının da önüne geçilebilir


Şayet delik çok ufaksa, kulak, burun, boğaz hekimleri bunun kendi kendine kapanıp kapanmayacağını anlamak için bir süre takip etmeyi tercih edebilirler Koopere hastanın delik kulak zarına muayenehanede yama konması da denenebilir Hekiminiz, mikroskop altında, yeniden kapanması için delik kenarlarını, kimyasal bir madde ile uyarıp üzerine bir kağıt parçası koyabilir Kulak zarının kapanması ile genellikle işitmede bir iyileşme hissedilir Deliğin tam kapanması için birkaç kez (üç, dört kez) yamalama işlemi gerekebilir Şayet hekiminiz muayenehanede yapılan bu yamalama işlemi ile zardaki deliğin tam ve iyi olarak kapanmayacağına kanaat getirirse, operasyon planlanır


Birçok operasyon yöntemi vardır ama hepsinde temel ilke, delik üzerine bir doku parçası ile yama yapıp iyileşmeye bırakmaktır Bu işleme tıp dilinde "timpanoplasti" denir Operasyon çoğunlukla deliğin tam olarak kapanmasını ve işitmenin düzelmesini sağlar


Hekiminiz delik kulak zarınızın doğru tedavisi için gerekli önerilerde bulunacaktır


Sürekli (Kronik) Orta Kulak İltihabı Olanlara Bilgiler


Kulak, dış, orta ve iç olmak üzere üç bölümden oluşur Orta kulak, kulak zarı ve kulak kemikçiklerini içerir Kulak zarını veya kemikçikleri etkileyen herhangi bir hastalık, sesin dış kulaktan iç kulağa iletilmesine engel çıkartarak iletim tipi işitme kaybına yol açar Böyle bir hastalık, kulak zarındaki bir delikten, kulak kemikçiklerinin bir veya daha fazlasının tahribinden, kemik zincirin bozulmasına kadar değişik çerçevede olabilir


Orta kulakta bir iltihap oluştuğu zaman, kulak zarı delinerek iltihap dışarı akabilir Bu delik, sıklıkla kendi kendine iyileşip kapanır Şayet iyileşemezse, çoğunlukla kulak çınlaması ve aralıklı veya sürekli akıntının görüldüğü işitme kaybı oluşur


Kulak Bakımı: Kulak zarınız delikse kulağınızın içine su kaçırmamalısınız Banyo yaparken veya başınızı yıkarken kulağınıza vazelinle sıvanmış bir pamuk parçası koymanız gerekir Yüzerken, pamuğun üzerine sıkı sıkı yüzme beresi geçirmenizde fayda vardır Ayrıca marketlerde değişik boyutlarda kulak tıkaçları da satılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Burnunuzu kuvvetli sümkürmekten kaçınmalısınız Bu olay, geniz ile orta kulak arasında bulunan "östaki borusu" vasıtası ile burun ve genizdeki mikropların, orta kulağa ulaşmalarına sebep olur Burun akıntısı içe çekilmeli, tükürülmelidir Burnunuzu sümkürmeniz çok gerekiyorsa, bunu diğer burun deliğinizi kapatmadan yapmanız tavsiye edilir


Kulak akıntısı olduğu müddetçe, kulak, mümkün olduğunca içerisine fazla bir şey sokulmadan temizlenmelidir Kulak akıntısı varsa veya başlamışsa ilaç kullanılmalıdır Kulak yoluna, akıntının varlığını tespit etmek amacı ile pamuk konabilir fakat bu, akıntının önünü sürekli tıkamamalıdır


İlaç Tedavisi: İlaç tedavisi çoğunlukla kulak akıntısını durduracaktır Tedavi, kulağın aralıklı olarak temizlenmesini, damla veya toz kullanılmasını gerektirir Belli kişilerde ağızdan antibiyotik kullanılması gerekir


Cerrahi tedavi: Yıllarca, kronik orta kulak cerrahisinin amacı, iltihabı kontrol altına almak ve geliştirebileceği zararlı etkilerini önlemek amacı taşımıştır Son zamanlarda işitmenin de yeniden kazanılması için yöntemler geliştirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Kulak zarını yamamak veya yeniden yapmak için birçok doku kullanılabilmektedir Bu dokular, "kulak kanalının derisi, kulak üzerindeki kası kaplayan zar, kıkırdak" gibidir Hasar görmüş bir kulak kemikçiği, yeniden yerleştirilebileceği gibi, yapma bir kemik de kullanılabilir Bazen erimiş bir kulak kemikçiği yerine, kıkırdak da kullanılabilir


Kulak Zarı Tamiri (Miringoplasti): Çoğu orta kulak iltihabı kendi kendine iyileşir, bazıları da geride delik bir kulak zarı bırakır


Kulak zarı tamiri orta kulağı korur ve bazen işitmenin de düzelmesini sağlar Bu operasyon orta kulak kemikçiklerinde bir hasar olmadığı ve iltihabın kurumuş olduğu kişilerde yapılabilir Operasyon, dış kulak yolundan veya kulak kepçesinin arkasından yapılır Yukarıda belirtilen dokular, kulak zarı oluşturmak veya yama yapmak için kullanılır Kişi, yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir Tam iyileşme, yaklaşık altı hafta içerisinde olur ve ancak bu sırada operasyonun işitmeyi nasıl etkilediği anlaşılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kulak ßurun ßoğaz

Eski 08-17-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kulak ßurun ßoğaz



Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti): Orta kulak iltihabı, kulak zarıyla beraber orta kulak kemikçiklerinde de hasar meydana getirebilir Timpanoplasti, hem kulak zarının hem de bu kemikçik zincirinin tamirine verilen isimdir Bu operasyon, kulak zarının onarılmasını ve çoğu zaman işitmenin de daha iyi olmasını sağlar


Operasyon, kulak kepçesi arkasından veya dış kulak yolundan yapılır Orta kulak kemikçik zinciri, kemikçiklere yeniden şekil verilerek veya diğer dokularla onarılır, aynı zamanda zar tamiri de yapılır


Bazı kişilerde, hem kemikçik zinciri hem de zarı aynı anda tamir etmek mümkün olmaz Bu durumda önce kulak zarı onarılır, dört ay veya daha uzun bir süre sonra da kemikçik tamiri yapılır


Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir Kişi, operasyondan sonra yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir İyileşme, yaklaşık altı haftada tam olur İşitmedeki iyileşme birkaç ay hissedilmeyebilir


Kulak Arkası Kemik (Mastoidektomi) ve Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti): İltihap, bazı kişilerde, dış kulak yolundaki dokunun delik kulak zarından içeri girerek orta kulak ve kulak arkası kemiklerin içine yayılmasına sebep olur Bu gerçekleşirse, deri ile kaplı, "kolesteatom" denilen bir kist oluşur Bu kist, yıllar boyunca giderek genişler ve çevre kemik dokuları tahrip eder "Kolesteatom" mevcutsa, kulak akıntısı daha sürekli ve sık, kokulu bir hâl alır Birçok hastada, sürekli olan akıntının sebebi, kulağı çevreleyen kemik dokunun kronik iltihabıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.