Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
esintiler, esmai, hüsnadan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-HAKİM


Ya ilâhî hakim sensin, suâl olmaz hikmetinden,
Hükmedersin adlin ile, ders almayız ibretinden,
Buyruğunda, yasağında ilâhî hikmetin vardır;
Güzel şeyler sâdır olur senin yüce kudretinden
Yârabbi!
Göğe ser çeken ağaçlarını kökleri,
Emer gıdasını topraktan,
Damarı derindedir
Nakış nakış işlemişsin o sonsuz gökleri,
Nasiplenir bir böcek bir yapraktan,
Yaptığın her iş mutlaka yerli yerindedir
Yıldızlı semâlarda senin
O sonsuz kudretin gizli,
Aklımızın almadığı herşeyde
Mutlak senin bir hikmetin gizli
Hükmeden sensin İlâhî,
Yarattığın herşeye hâkimsin
Çekil yolumuzdan ey nefs,
Söyle bana kimsin?
Zavallı nefs, gönlünde senin sesini duyanlar,
Bir dem yanılıp da bu sese uyanlar;
Er-geç o kudret önünde aczini farkedip,
Ne kadar zavallı olduğunu anlar
Yârabbi, uydurma bizi nefsimizin sesine,
İzin verme İblis'in bize hükmetmesine
Hakîm olan vasfın ile hükmet gönlümüze,
Senindir ezel İlâhî ve senindir ebed;
Etme bizi nefsimize, benliğe mukayyed
Yarattığın şu dünyada yaşar, gezeriz de;
Kimi zaman her nesnede hikmet sezeriz de,
Uyarız hevâsına şu nefs denen düşmanın,
Yürürüz bilmediğimiz aldatan bir izde
Hikmet senindir İlâhi, Sensin elbet Hakîm
Hükmeyle adaletinle, merhametinle bize,
Hükmetmeyi nasîb eyle gâfıl nefsimize [color="#800080"]

EL-VEDÛD


El-vedûd'sun yâ ilâhî, sevginin kaynağı sensin,
Rızânı kazanan kulu, elbette ki çok sevensin,
Sensin sevdiğin kulunu, cümle cihana sevdiren;
Sevgi senindir ilâhî; hem seven, hem sevilensin
Yârabbi! ,
Sevgi ile yarattın âlemleri,
Menba'ı sensin sevginin,
Seversin sana sâdık, sâlih kullarını
Sevilensin,
Sevgiye lâyık olan sensin
Yuvasında yavru kuşu sevgi ile besleyensin,
Yarattığın tabiatı çiçek çiçek süsleyensin,
Çiçek gibi sevgilerle büyütürsün çocukları,
El-Vedûd sensin İlâhî,
Sevilen sen, seven sensin
Yârabbi ne mazhariyet sevgine lâyık olmak,
Seni severken sermest, sevilirken ayık olmak
Sevgini yüreğinde taşıyarak gelenler,
Senin rızân için sevip, saadetle gülenler,
Erişilmez sevgine liyâkati bilenler,
Sevgili kullarındır
Yârabbi, diler isen kulunu zelîl edersin,
Lütfedersen tüm cihana sevgiyi sebîl edersin
Biz seni severiz Yârab,
Senin yarattığın herşey
Sen yarattın diye güzel
Severiz yarattığını senin rızân için Yârab,
Uyup İblis'in emrine öfke ve kin niçin Yârab?
Yediveren güller gibi açar seni seven gönül,
Meltemlerde tüller gibi uçar seni seven gönül
Bilir İlâhî sevdayla yanan gönül nâra yanmaz;
Cümle fâni sevdalardan başın alıp kaçar gönül
Allah rızâsı için severiz sevdiğini,
Sevmeyiz sana âsi olan hiçbir kulu biz
Yine de sevgi ile yaklaşırız her varlığa,
Seçeriz gösterdiğin sevgi desenli yolu biz [color="#800080"]


EL-MECÎD


Azamet ve kudretinden yaklaşılamaz yanına,
Ta'zîm eder seni yer-gök, övgü yaraşır şanına,
El-mecîd'sin, sahib olan sensin erilmez şevkete;
Lutfedensin kullarının ahvâl-i perişanına
Yârabbi!
Erişilmez sana Yârab,
Cisim yanar celâlinden
Erir, buhar olup uçar, hangi göz bir nebze görse
O mübarek cemâlinden
Kimseler yaklaşamaz sana azametinden,
Titrer cümle kâinat o İlâhî haşmetinden
Azimü'ş-şân'sın Yâ Rabbi,
Azâmet-şân sana mahsus
Sonsuz kerem, sonsuz ilim,
Sonsuz gufran sana mahsus
Hikmetin gafillere çözülmez bilmecedir,
Gaflet ile örtülü göze her dem gecedir
Elbette gafil olan sezemez hikmetini,
Yine esirgemezsin onlardan nimetini
"Her vasfın yücedir Yârab,
Senin her adın ulu
Bize şefaatçi kıl
Âlemleri uğruna yarattığın Resûl'u
Yönelt yanık gönlümüzü sevgiye,
Gerçek lâyık olan sensin Yâ İlâhî övgüye
Sezadır övgülere kudretin ve ihtişamın,
Zerre ihtişamın gizli gurubunda bir akşamın
Binbir ümit kanatlanır her sabahın seherinde,
Yıldızlar seni zikreder her gece yerli yerinde
Hem yaklaşamayız sana,
Azamet ve kudretinden,
Hem seni severiz Yârab,
Hem korkarız haşmetinden
Şüphesiz sensin yaratan, rızkımızı veren sensin,
Bizi en gizli ücrada gören sensin,
Bizim için nimetini yeryüzüne seren sensin,
Vâde dolunca bizleri dalımızdan deren sensin
El-Mecîd sensin İlâhi, senindir kudret ve şân,
Tüm övgüler sanadır, kurtulur sana koşan [color="#800080"]
EL-BÂİS


Nimet senin, lûtfun ile yüzümüzü güldürensin,
Hikmet senin, bir zamanı bin mekâna böldürensin,
El-bâis sensin ilâhî, diriltirsin ölenleri;
Haşre diriltmek üzere dirileri öldürensin
Yârabbi!
Sende gizli "Ba's ü ba'del-Mevt"in sırrı,
Ölüm bir son değildir, biliriz Yârab
Elbette mîzân kurulup, verilecek hesab;
Sanırlar ki öldük de kurtulduk,
Zannederler ki kabirde huzuru bulduk
Unutup da Yaratan'ı zulmederler, kibrederler,
Alır yetimin hakkını, haram-helâl demez yerler
Düşünmeden encamını bunca irtikâb, ihtikâr,
Sanırlar ki, her yapanın kalacaktır yanına kâr
Umursamadan bir lâhza ulu Rabbin gazabını,
Çekecekler kıyamete kadar kabir azabını
Ve emrinle dirilecek cümle ölüler bir anda,
Ağdem'den son insana, hepsi aynı zamanda,
Ağaçsız, engebesiz o meydân-ı arasat
Üzerinde ameller bir bir edilir hasat
İlâhî emir ile İsrafil üfler Sûr'a,
Baş açık, yalınayak herkes varır huzura
Yârabbi, ba'sedersin bil cümle ölüleri,
Kimse kımıldayamaz ne geri, ne ileri
Ne ihtilas günüdür, ne irtikâb günüdür,
Vurulur ulu mizan, o gün hesâb günüdür
Herkesin elindedir gayrı amel defteri,
Herşey ayandır sana, ne şâhid ne müfteri­
Her uzvumuz apaçık eder suçunu beyân,
Senden gizli ne var ki? Her fiil sana ayan
Sizlere o mahşerde görünme celâlinle,
Muhammed aşkına Yârab, lutfeyle cemâlinle
Mağfiret et bizlere Gafur vasfınla Yârab,
Merhametin olmazsa, orda hâlimiz harâb
Girilip kıyamette, kıyam eder ölüler;
Nedir bu başıboşluk, uslanın ey deliler! [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EŞ-ŞEHÎD


Şâhid sensin her olaya, her yerde hâzır olansın,
Gören sensin her fiili, herşeye nazir olansın,
Senden gizlenemez yârab, hiçbir kusur, hiçbir fiil;
eş-Şehîd'sin, her gizliye aşikâr huzur olansın
Yârabbi!
Bilirsin herşeyin mâhiyetini,
Bilirsin eşyayı hem içinden, hem dışından,
Şahidisin her fiilin, ta başından,
Hâdiseyi seyredersin akışından
Nerde işlenir ise işlensin cümle günâh,
Tek bir gören olmasa da, şahidi sensin ey İlâh
Yapayalnızken bile ben yalnızım denemez,
Ey Şehîd, elbet senden hiçbir şey gizlenemez
Bilirsin Yâ İlâhî, kimin ne dediğini,
Görürsün sık dallarda kuşun kurt yediğini,
Bir kuzuya eziyet ederse dağda çoban,
İzinizi yitirmez gezsede-yaban
Bir evlad asi olsa ana ve atasına,
Şahid sensin kuluna, hatasına
Her yerde sensin hazır,
Her şeyde sensin nazır,
Her kim ki ne yaparsa, sen onun yanındasın,
Şahitsin fiilin ilk ve son anındasın…
Bir kulun bu dünyada suçunu gizlesede,
O suç ona kar gibi kalmıycak kesede…
Gözeten sen, gören sen,
Cümle sırra eren sen,
Kulun kurtuluşuna sebepler gönderen sen…
Şahit sensin, yargılayan yine sensin,
Mazlumları her zorlukta elbette ki gözetensin
Nereye kaçarız senden,
Her taraf seninle dolu
Ya İlahi, kudretinden var mı kurtuluşun yolu?
Sensin her olayı bilen, sensin her fiile şahid,
Şahid ol imanımıza, yüce vasfınla eş-Şehid…



EL-HAK


Gerçektir uluhiyetin, sensin elbet zat-ı mutlak,
Kabul eyler varlığını senin lutfettiğin idrak,
Senden özge ilah yoktur, alemlerin rabbi sensin;
Yaratan sen, kulluk sana; ya ilahi sensin el-Hak…
Yarabbi…
Fanidir cümle varlık,
Varlığı hak olan sensin
Her varlığın bir sonu var,
Her dem zat-ı mutlak sensin…
Doğar ve zevale erer yarattığın güneş,
Dağılır zerre zerre vakti gelince yıldız
Değişmez varlığın senin,
Hep var olan sensin yalnız…
Her nesnenin, her canlılın ömrü vardır,
Hükümleri ömürleri kadadırdır…
Ebedi olan sensin,
Ve sensin ezelî
Senin Hak olan varlığın
Celâl ile ilim ile, izzetle bezeli
Ta'zîm eder yarattığın zerreler,
Tesbîh eder devrederken kürreler,
Kendisini yaratan o zât-ı lem-yezeli
Ebediyyen zail olmaz kudretin,
Her varlığa nüfuz eder hikmetin,
Yarattığın küçük-büyük âlemler,
Zamanları geldikçe yok olur birer birer
Var olan sensin İlâhî, ezelden ebede dek,
Kurur pınar, solar yaylada çiçek,
Bir sebep halkedersin varlığa zeval olur,
Göçüp gider insanlar, varlığı hayâl olur
Fânidir cümle varlık,
Hayâldir cümle gerçek,
Gerçek olan sensin Yârab, sensin tek
Tek sensin İlâhî,
Ebediyyen hiç bir vasfı zail olmayacak
Sensin gerçek olan varlık,
Senin adındır el-Hak [color="#800080"]






EL-VEKİL


Sensin tevekkül hedefi, kalb meyleder senden yana,
Sana tevekkül edeni garkeden sensin ihsana,
Gücümüzü aşan işte, elbette sensin el-vekîl;
Ne güzel vekilsin yârab, tevekkül eyledik sana
Yârabbi
Sonsuz merhametinle
Aşılmaz dağlan yol edersin kullarına,
Bunaltan darlıklarda
Himmetini tutunacak dal edersin kullarına,
Yoklukların içinde kıvranırken çaresizler,
Lütfeder de, azlıkları bol edersin kullarına
Erer mutlak selâmete
Sana bırakılan işler,
Sen vekîl olursan Yârab, aşılmayan engel mi var?
Eğilir dağlar, yollar genişler
Sen vekîl olursan kullarına;
Yakmaz ateş, boğmaz su, kapmaz uçurumlar,
Çöller vaha olur birden, su olur tutuşan kumlar
Sen vekîl olursan Yâ İlâhî;
Dev kayalar karlar gibi ezilir,
Çelik gibi engeller su olur yere süzülür
Sen vekîl olursan Yârab;
Gönülleri duman almaz,
Çözülür birer birer yollardaki engeller,
Yüreği sıkan ipte kördüğüm kalmaz
Kotarırsın gariplerin
Sana tevekkül ettikleri işlerini,
Suya çevirirsin zehirini akrebin,
Hamur gibi yumuşatırsın canavarın dişlerini
Sana tevekkül edenin yok ise gayrı kimsesi,
İnanmışsa, kalbinde yok ise vesvesesi;
Çalınmaz, bağlanmamış olsa bile devesi
Biz sana sığındık Yârab,
Tek sana eyledik tevekkül
İnandık yaratan sensin, tek seni biliriz İlâh,
Biliriz ki, yalnız sende felah
Ey İblîs, şaşırtma bizi, yolumuzdan geri çekil!
Biz ki, cümle işimizde Allah'ı seçmişiz vekîl [color="#800080"]

EL-KAVÎ


Hiç bir kudret asla senin gücünle olmaz müsavi,
Her güç senin kudretinin ufak bir cüz'ünü hâvi,
Hiç düşmeyen acze sensin, senindir kemâl-i kudret;
Her şeyin üstünde gücün, sensin elbette el-Kavî
Yârabbi
Diğer sıfatların gibi gücün de namütenahi,
Sonsuz kuvvet sana mahsus, el-Kavî sensin İlâhî
Sana yorgunluk erişmez,
Tükenmez gücün kuvvetin
Celâlin çok fevkindedir her hiddetin
Gafil olup da güvenen sınırlı kudretine,
Elbette rüsvây olur, râm olup kuvvetine
Hükümdar sensin İlâhî, ferman senindir,
Tükenip eksilmeyen derman senindir
Senin ulu irâdende, tükenmeden çağlayan güç,
Kendini güçlü sananın kollarını bağlayan güç
Her kim ki kudretine yanılıp kibreder de;
Bakar ki acz içinde uzanmış kara yerde
Senin merhametin gibi kuvvetimi de sınırsızdır,
Seni tâ'zîm etmeyen baş, elbetteki akılsızdır
Senindir kuvvet ve kudret,
Senindir celâl ve izzet,
Bizler ki âciz kullarız,
Yâ İlâhî bize lütfet
Secde eder sana gökler, secde eder sana yer,
Irmaklar sana koşar,
Dağlar sana baş eğer
Yoktur senin ilminde bilinmez yol, müphem iz,
İlminden, kuvvetinden yoktur asla şüphemiz
Kuvvet-i tâmme senindir,
Sanadır minnet, sanadır ihtiram
Cümle kudret senin sonsuz kuvvetine olur ram
Kuvvetin de tıpkı diğer sıfatların gibi,
Ermiştir erilmeyen kemâle
Zeval bizedir İlâhî, kul biziz
Senin sonsuz gücün asla ermez zevale
Hiç bir kuvvet, kuvvetine değil müsâvî,
Zeval olmayan güç senin, sensin el-Kavî [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-METÎN


Sonsuzdur lutfun senin, ganîdir merhametin,
Yoktur sana meşakkat, sensin gücünde metîn,
Gelmez yorgunluk sana, eksilmez gücün yârab;
Seni inkâr edene olur azabın çetin
Yârabbi
Yoktur senin gücüne zeval,
Pervan yoktur meşakketten ve mihnetten
Gücün her şeye yeter,
Kudretin sonsuz, metanetin sınırsız,
Bize verdiğin güç, yorulunca biter,
Kesilir dermanımız
Her zorluk karşısında tükeniriz çaresiz,
Çâre sensin Yâ İlâhî,
Bizleri bırakma âciz
Hiç bir zorluk seni hâşâ
Düşüremez acze,
Hem yönetir âlemleri, hem edersin temaşa,
Acıyan sensin İlâhî, şu garip hâlimize,
Götüren sensin yollara,
Çarpan sensin münkirleri taşa
Yârab, her zaman bizim çürüktür işlerimiz,
Sağlamlık sendedir, senindir salâbet,
Şu fâni dünyaya şöyle
Geliş gidişlerimiz,
Elbette ki senin ulu emrine icabet
Bizler zora gelemeyiz,
Encamını bilemeyiz,
Sensin El-Metîn İlâhî, sende metanet
Eksilme olmaz hiç bir zaman kuvvetinde,
Umudumuz her zaman tükenmez rahmetinde
Yârabbi, Metîn vasfınla ver bize metanet,
Yolumuzu gören sensin,
Sen ver doğru istikamet
Sapkınlardan olur isek, biliriz azabın çetin,
Tevbe edersek İlâhî, yetişir mi hidâyetin?
Düşürme bizi âcze, metanet ver yaşamaya,
Hayat zor, ölüm elîm, kıyamet çok çetin;
Sen merhamet edersen kurtuluruz ey el-Metîn [color="#800080"]

EL-VELİ


Gerçek dost sensin ilâhî, senden gelir yardım eli,
Ne senden sonra kalan var, ne vardı senden evveli,
Kotarırsın akılların almadığı cümle işi; sendedir velayetimiz, elbette sensin el-velî
Yârabbi
Her dem bakî kalan sensin,
Veren sensin, alan sensin,
Derdi verip, dermanını aramaya salan sensin
Yetişirsin sıkışınca sana muhtaç kullarına,
Hakîkî dost sensin Yârab
Yetîme, garîbe imdâd eden sensin,
Nice viranelikleri âbâd eden sensin
Seversin yarattıklarını sana âsî olmadıkça,
Yardımcısısın mazlumların
Asla dönmezsin va'dettiğinden,
Seni böyle bilmeyenler hâşâ çıkar dinden
Sen ki şahdamarından yakınsın her kuluna,
El-Velî'sin koyarsın cümle işi yoluna
Sevdiğin kuluna dostsun
Münkirlere düşman
Senin yolundan çıkanlar er-geç olur pişman
Koruyan sensin İlâhî şeytanın şerrinden,
Muhafaza eyle bizi yarattıklarına kinden
Senden dilediğimizi verensin Yârabbi,
Hâl-i perişanımızı görensin Yârabbi
Biz ki sızlanırken ufak bir külfete,
Sen ki bizi garkedersin bunca nîmete
Farkında olmadan bir bakarız işimiz tam,
Yaşamak gibi en zorlu iş, birden bulur hitâm
Uyurken bile nefes alır, nefes veririz,
Haykırırız damar damar,
Avaz âvâz ses veririz
Yatağımızda yatarken gezeriz düş âleminde,
Sabahleyin uyanırız ter ü taze ve zinde
Seven sensin, dost sensin, yâr sensin,
Sonu hiç gelmeyecek gerçek iktidar sensin
Yoktur senden sonrası, yoktu senden evveli,
Yârabbi sensin el-Velî [color="#800080"]

EL-HAMÎD


Yer-gök eder seni ta'zîm, riyasız övgüler sana,
Sensin ulaştıran bizi, lutfunla sonsuz ihsana,
Övgülerin yücesine lâyıktır cümle sıfatın;
el-Hamîd sensin ilâhî, hamd ü sena, hamd ü sena
Yârabbi
Yarattığın cümle varlık
Seni ta'zîm eder her an,
Sensin cümle övgülere olan lâyık,
Sana minnet Yârab, sana sonsuz şükran
Karşılıksızdır senin lütuf ve ihsanların,
Verirsin cömertçe o sonsuz hazinenden
Senindir Yâ İlâhı rûh ve beden,
Verirsin rızkını hayvanların, insanların,
Verirsin ihtiyacını herkesin, istemeden
Sevgiyi veren sensin gönüllere,
Yarattığım acıyıp sevensin
Lâyık olan en yüce sevgiye elbet sensin,
Sezadır her sıfatın en yüce övgüye,
Sensin seven, sensin hedef olan en yüce sevgiye
Balçıktan yarattığın kullarına,
Nimetini, cennetini, nurunu va'dedensin,
Hamd sanadır Yâ İlâhî,
Elbette el-Hamîd sensin
Binlerce şükür, binlerce minnet sana,
Lâyık eyle bizleri verdiğin bu ihsana
Esirgemezsin bizlerden onca nimetini,
Yine de bilmeyiz biz nimetinin kıymetini
Topraktan yarattığına,
Topraktan rızk yaratırsın
Kuru dalı yapraklarla, çiçeklerle donatırsın
Çiçekten olan meyveyi edersin bizlere azık,
Eyvah bunu görmeyene,
Bunu bilmeyene yazık!
Her övgünün üstünde sen,
Her sevgi sana az,
Çiçek açar dergâhında sana gönderilen niyaz
Minnet sana, şükran sana,
El-Hamîd sensin Yârab, her dem sana
Hamdü sena [color="#800080"]

EL-MUHSÎ


Sonsuzluk münhasır sana, cümle sırrı silen sensin,
Akıl almaz her hesabin üstesinden gelen sensin,
el-Muhsî sensin ilâhî, her şeyi edensin ihsâ;
Gölde suyun, çölde kumun sayısını bilen sensin
Yârabbi
Almaz âciz aklımız, sonsuz diyip geçeriz,
Senden özge sonsuz yoktur,
Bilensin her şeyin sonunu
Denizde kaç damla su, suda kaç molekül var?
Kaç zerreden oluşur döne döne düşen kar?
Var oluşundan beri dünyaya konup göçen
İnsanların sayısı elbette bize müphem,
Sen bilirsin yarattığın her şeyin sayısını,
Bütün ayrıntılarıyla
Sayılıdır Yâ İlâhî aldığımız nefes,
Bilirsin yayılırken kaç zerreyi titretir
Hançeremizden kopan bir ses
Kaç hücreyle bir yarayı ondurur,
Kaç zerreyle bir vîrânı âbad edersin?
Ayırırsın yarattığın her şeyi,
İlâhî ilmin ile ta'dâd edersin
Yoktur senin ihtiyacın hesâb ve kitaba,
Sâdece emredersin, yalnız murâd edersin
Bir küçücük bütünü oluşturan zerreler,
Arzeder sayısını ilmine birer birer
Muhsî vasfınla sayarsın ey İlâh,
Zâyî olmaz zerre kadar bir hayır,
Yazılır defterimize birem birem her günah
Sayıları bellidir gökteki yıldızların,
Ölçüsü malumundur akıl almaz hızların
Sana an bile değil binlerce ışık yılı,
Biliriz koyunların yünü bile sayılı
Bize saymak muhaldir başımızdaki saçı
Sen bilirsin kaç zerre saçımızın bir kılı
Yarabbi tevbe ve şükür dilimizde nice azdır,
Bu ne gaflet, bu nice niyazdır?
Sana her gün tevbe ve şükretsek de yeri var,
Verdiğin şu bedendeki hücre sayısı kadar [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-MÜBDİ


Yarattığın her varlığı nakış-nakış donatansın,
Verip idrâki insana, hikmetini aratansın,
el-Mübdi sensin ilâhî, ilki senindir her şeyin;
Modelsiz, maddesiz cümle âlemleri yaratansın
Yârabbi
Hiç bir şey yok iken sen vardın,
Seninle başlar zaman ve mekân
Yarattıklarının yokken hiç bir modeli,
Şekil verdi eşyaya kudretinin eli
Her şeyin bir maddesi var biz kulların için,
Biliriz ki demirin cevheri var toprakta,
Araştırıp buluruz, rengi yeşildir niçin;
Hangi maddeler geçmiş içice bir yaprakta?
Biliriz çamur olur karışırsa suyla toprak,
Toprağa dikilen dal, yeşerir yaprak yaprak
Tahlîl edip görürüz kandaki plâzmayı,
Başka şeyler de vardır gidilirse derine
Ağaç ve grafitten kalem ile yazmayı
Beceririz selüloz kâğıdın üzerine
Nedir kanda antikor, kâğıttaki selüloz?
Kapatır ufkumuzu aklımıza sinen toz
Düşüncemiz, düşlerin yandığı yerde tüter,
Aklımızın takati, erdiği yerde biter
Yok iken hiç bir madde,
Yok iken hiç bir model,
Senindir her nesneye şekil veren ulu el
Hikmetindeki sırrı bizlere aratan sen,
Yârabbi, her nesneyi iptida yaratan sen
Senin halkettiğinden yapıyorsak bir şeyler,
Senin sonsuz gücüne kulların gücü n'eyler?
Yarattığın maddeye vermek isterken şekil,
Yine sendendir kerem, yine sensin el-Vekîl
Bilmeyiz beynimizin içinde ne sır saklı,
Salarız enginlere beynimizdeki aklı
Senden olamaz asla gizlimiz ve saklımız,
Neye benzer, dirheme vurulur mu aklımız?
Bunları düşünmeye aklı veren de sensin,
Mübdi'sin, âlemleri iptida halkedensin [color="#800080"]

EL-MU'ÎD


Yeri yükselten göklere, göğü yere indirensin,
Dolunca verdiğin ömür, can çerâğın söndürensin,
Öldükten sonra iade edersin yeniden ruhu;
el-Mu'îd vasfınla yârab, hak hayata döndürensin
Yârabbi
Şüphesiz ki ölüm bir son değildir,
Alırsın Ölüm ile fânî hayattan bizi
Uyarız dön emrine,
Bitirince dünyada şu kısa süremizi
Biliriz ki bu dünyada kimseler payidar kalmaz,
Kalır aklımız dünyada, dön diyince durmak olmaz
Son buldu saltanatı cümle hükümdarın,
Dün yaşadık, bugün varız, var mı bizim için yarın?
Biner İblis'in atına mahmuz vurur,
Bir türlü gafil nefsimiz yola gelmez, gemi almaz
Görmektesin Yâ İlâhî,
Binip de nefsin atma,
Serâzad seyiplenen şu azgın ruhlu güruhu;
Bilmezler mi alan sensin bedenden,
Hesap için yine verensin ruhu
Yârabbi, kıyamette hesabı göreceksin,
Boynu bükük, elimizde amel defterlerimiz,
Elbette bu defteri yine sen düreceksin
Nereden geliyoruz, nereye gidişimiz?
Öldükten sonra ruhu yeniden vereceksin,
Günâh ve sevâbları bir bir sereceksin,
Verdiğin ruhu bir tel gibi gereceksin
Biliriz, bir ölümle bitmez bizim işimiz,
Bir başka olacaktır ikinci gelişimiz
Hükümdar sensin Yârabbi, kral kimdir?
Emrine uymayanlara azabın elimdir
Biz seni Rahman biliriz, Rahîm biliriz,
Senin emrinle ölür, emrinle diriliriz
Yârab, bağışlayan sensin o çetin azabından,
Rahmetine sığınırız yine senin gazabından
Fânî biziz, hep bakî olan yalnız sensin,
El-Mu'îd'sin, ruhları iade edensin [color="#800080"]

EL-MUHYÎ


Nebat köküne özsuyu, damara kan veren sensin,
Engin denize damlayı, zamana an veren sensin,
İhya edensin her şeyi, el-muhyî sensin ilâhî;
Alan sensin canı tenden, cansıza can veren sensin
Yârabbi
Tarlada yeşil başağa nasıl veriyorsan dane,
Sensin bağışlayan canı, ruhu veren her bedene
Bir bakarız ki toprakta, tohum durmuş tomurcuğa,
Can bahşeden sensin ana rahminde çocuğa
Bağışlayan sensin bir ömürlük zamanı bize,
Yaratan sensin bedeni, veren sensin canı bize
Bizi halkedeceğini bilirdin ezelden beri,
Hulka vesile edensin fânî bedenleri
Yoktu fânî bedenimiz, yoktu hayatımız,
Elbet senin kudretinde yine memâtımız
Veren sensin bedenlere sağlık ve selâmet,
Varlığını ihtar eder en küçük alâmet
İnandık ki yaratansın,
İhya edensin gönülleri
Çileten sensin bülbülü verdiğin hasretle,
Sensin güzelleştiren dalında gülleri
Nebatta tohumu, canlılarda dölü,
Bir zaman bekletirsin âtıl ve ölü
Sonra vesile edersin her birini bir bedene,
Vâris edersin her geleni bir gidene
Devreder durur hayat,
Tükenirken bir nesne tamamlayıp ömrünü,
Yerine kâim edersin öbürünü
Buhar olup uçar su,
Bulut olur, yağmur yağmur toprağa yağar,
Sel olur akar denize,
Deniz gibi dalgalanır canlılar;
Biri ölür, biri doğar
İnayet senden İlâhî,
Ya etmezsin, ya edersin
Vîran edersin âbâd ettiklerini,
Can bahşedip, yeniden ihya edersin
Yâ İlâhî, yarattığın her şey güzel,
Yaptığın her-şey iyi;
İhya edensin âlemi, sensin el-Muhyî [color="#800080"]

EL-MUMİT


Ebediyyen var olansın, seksiz var idin ezelî,
Yakasındadır her nefsin, tadacağı mevtin eli,
Hayat gibi ölümü de halkeden sensin ilâhî;
el-Mümît’sin, vadesinde gönderen sensin eceli
Yârabbi
Eceli gönderen sen,
Ölümü yaratan sen,
Can verdiğin bedene mevti uygun gören sen,
Ölümün şuuruyla doğarken ağlatan sen
Sana dönecek ervah, toprak olacak beden,
Dönmedi bunca zaman dünyayı koyup giden
Can verdiğin her beden dünyaya gelecektir,
Gülecekse dünyada ömrünce gülecektir
İmân eyledik Yârab,
Her nefis mevti tadıp, mutlaka ölecektir
Fânî bedeni yiyecek, üstünde gezdiği yerdir,
Ölüm her canlıya bir gün mutlak mukadderdir
Dün doğumuna sevinç,
Yarın ölümü için tutulan yasıdır
Bir ömürlük ödünç aldık zamandan,
Bu dünya elbette imtihan dünyasıdır
Doğan her nefis bir gün ölecektir mutlaka,
Biz ki fânî kullarız, Allah'a mahsus beka
Ölüm bir son değildir,
Bir eşiktir fena ile beka arasında
Yerli yerindedir her şey,
Herkes kendi sırasında
Sırası gelen doğar, sırası gelen ölür,
Her gün ağlayan ölür, her zaman gülen ölür
el-Mümît vasfın ile yaratan sensin ölümü,
Nedir bu atâlet Yârab, cemiyet sağ mı, ölü mü?
Bahşettiğin canı taşır,
Verdiğin rızkı yeriz de;
Yine de yürümeyiz bize gösterdiğin izde
İltica sana Yârab, yaşarken de, sonra da,
Yetişen sensin her an kullarına imdada
Biraz iz'anı olan keser mi senden ümid?
Sensin bahşeden ruhu, elbette sensin Mümît

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-HAYY


Doğan günde, esen yelde, açan gülde murad sensin,
Diyen dilde, yapan elde, çalan telde sanat sensin,
Söner güneş, kayar yıldız, her hayatın bir sonu var;
Hayy sana münhasır yârab, sonu gelmez hayat sensin
Yârabbi!
Tomurcuğa durur dallar,
Tomurcuk döner çiçeğe
Meltem meyveleri sallar
Sonu bilinen gerçeğe
Akşam olur, döner rengi dağların
Döner güneş, döner dünya, döner su
Buza, kara, buhara
Döneriz günü gelince, dön emrinle sana biz;
Beden olur, toprak olur, hayâl olur döneriz
Sultan olsak sonu belli, köle olsak ne çıkar?
Ateş olsak, cirmimizce bir yer yakar söneriz
Sönmeyen sensin İlâhî, dönmeyen sensin
Dönen biziz verdiğimiz sözden Bezm-i Elest'te
Yaprak solar, ağaç kurur, devrilir;
Ağaç, ağaç iken sonunu bilir
Yapraklan eller gibi açılır da semâya,
Kökleriyle seni arar derinde
Gölgesiyle, meyvesiyle sana şükrü edaya
Gayret eder ona hayat bahşettiğin yerinde
Ruhsuz sandığımız dünya, güneş, ay;
İlâhî cezbenle devreder durur,
Verdiğin hizmette eylemez kusur
Biz garip bedenler, bunca ham ervah,
Sana dikleniriz, eyvah ki eyvah!
Biliriz ki, ölecektir doğanlar,
Göçüp giden birer candır zaman içinde anlar
Ebedî hayat senindir Yârab,
Senindir cümle zamanlar
Hayy sensin İlâhî, sensin sonsuz hayat,
Senden hayat bulur cümle canlar
Bedene can veren özge can sensin,
Ezelden ebede yaşayan sensin,
İmân ettik Yâ İlâhî,
Hayatı kendiyle başlatan sensin [color="#800080"]

EL-KAYYÛM


Her şey senin ile başlar, herkes şenden seni umsun,
Seni görmek isteyen göz, özünü özünde yumsun
Sana -hâşa- yok diyenler, benliğini inkâr eder;
Zira zamanı başlatan, mekânı kuran kayyum'sun:
Yârabbi!
Senin verdiğin akıl elbet algılayamaz
Ne senden sonrasını, ne senden evvelini
Kendini bilen akıl bendini çalkalamaz;
Ne yıldızlar kadar çok,
Ne de kumlar kadar az
Bir çizgide kalamaz
Ne sorar sonrasını, ne arar evvelini
Çocuğun kesse aklı, uzatır mı ateşe
O minicik elini?
Var idin en evvelden,
Her şey yok olsa bile, hep var olacaksın sen
Zaman nerde başladı, acaba nerde biter?
Kaç ışık yılı ırak bizlere galaksiler?
Zerredeki dengeler, dengelenmeyen genler,
Kimin emriyle gezer uzayda gezegenler?
Göl olan damlacıklar, buharlaşan dereler,
Bu sesleri nereden buluyor hançereler?
Söyle biliyor isen, ey âciz akıl söyle!
Başlarını almış da nereye gider böyle
Serseri ve serâzad, çağlayan gibi güruh?
Nerelerde dinlenir bin yıllardır bunca rûh?
Karşılarken bunca yıl gelenleri gidenler,
Toprağı taşırmıyor toprak olan bedenler
Yârabbi!
Yaratanı inkâr etmek ne gaflet
Bey etme özgelere, bizi kendine kul et!
İmân olsun bu yolda gönlümüzün yolluğu,
Biz cihana sultanlığa değişmek istemeyiz
Âlemleri yaratan bir Allah'a kulluğu
Yârabbi, Kâyyum sensin; yoktur senden evveli,
Seni ve sevdiğini severiz rızân için
Seni sevdik seveli
İlâhî, yaşat bizi sana lâyık kul gibi
Yârab, bizi uzak tut boş hayâller kurmaktan;
Serip de aklımızı dikenlere çul gibi,
Üstüne oturmaktan [color="#800080"]

EL-VACÎD


Münezzehsin kusurlardan, hep müstağni olan sensin,
Dileyince verdiğini, isteyince alan sensin,
Mürâd eylediğin her şey hazır olur huzurunda;
Kaçış yok senden ey vâcid, gel diyince bulan sensin
Yârabbi
Hükmünü infaz etmeye,
Ya da kabzetmeye ruhu,
Gerek duyduğun anda bulursun kullarını
Sonsuz kudret sahibisin, ermediğin yer yok,
Basîr vasfınla İlâhî, görmediğin yer yok
Sırtını senin verdiğin kudrete yaslayanlar,
Kibre ram olup da, ilâhlık taslayanlar
Nerdeler? Hiç birinden eser yok
Sonsuz gücünden özge güce yoktur ihtiyacın,
Sonu geldi emrin ile nice tahtın, nice tâcın
Ol der isen oluverir her şey,
Dize gelir cüce önünde devler
Dilersen âbâd edersin vîrân olan haneleri,
Emredersen vîrân olur evler
Bulmak için aramana gerek yoktur senin Yârab,
Yarattığın her şeyi bulansın
Gizlenmek ne mümkün senden,
Senden ne mümkün kaçış?
Sen isteyince bulan, el-Vâcid olansın
Aklı olan elbette gizlenmeyi denemez,
Hiç bir yer asla senin ilminden gizlenemez
Senden kaçan gafiller,
Senden gayrı sığınacak bulamaz
Her yer senindir Yârab, her yerde sen varsın,
Kimse senin hükmünden, kaçmakla kurtulamaz
El-Vâcid sensin İlâhî, bizi her an bulursun,
Sen karanlığı saran sönmeyecek bir nursun
Sensin âciz kullarına merhametinle yaklaşan,
Sensin o sonsuz kudreti sonsuzluğu aşan
Veren sensin, alan sensin,
Aramadan bulan sensin,
Duyan, bilen, gören sensin;
Cemâlini görenlerden eyle bizi Yârabbi!
Şefkatine erenlerden eyle bizi Yârabbi! [color="#800080"]
EL-MÂCİD


Nice vasfeylesin kalem, keremini yâ rabbena?
Kullardaki meziyyeti eden sensin medh ü sena
el-Mâcid'sin; şânın Yüce, sonsuzdur kadr ü keremin;
Hata örtmek yüceliği sana mahsus, yalnız sana
Yârabbi
Methine mazhar olur, iyi işler yapan kulun,
Tevbe etse bağışlanır yanlış yola sapan kulun
Översin iyiliği, hayır ve hasenatı,
Seversin hayra olan her işi ve sanatı
Rızânı kazanan kul, elbet sana yâr olur,
İnsanlığa hizmet eden lutfuna mazhâr olur
Rızân için sevenler hedef olur sevgine,
Erer senin o yüce, o erilmez övgüne
Kulun iyiliğini eyliyorken aşikâr,
Örtersin hataları
Kapatır, fahşetmezsin suçlarını kulun,
Nadim olunca bağışlar,
Sararsın şefkatin ile
Beyhude koşup dururuz nefsin emriyle nafile,
Geçer gider günlerimiz, binbir hata,
Bin gaf ile
İhsanın bol, lutfun sonsuz,
Ölçüye gelmez keremin;
Sensin bizi âkibetimizden eyleyen emîn
Sarar sonsuz merhametin nice âsi kulu,
Şanın yüce, ilmin yüce, izzet ve celâlin ulu
Bağışlarsın cümle kusurumuzu,
Faşedip de âleme bizi utandırmazsın
Yüceltir hayatımızda senin verdiğin şeref,
Dilersen tenzil edersin,
Dilersen edersin ref
Senindir şereflerin yücesi,
Şanın en ulusu senindir;
Yârabbi, kibrimizin yücelttiği gönlü,
Lutfunla tevazu gölüne sen indir
El-Mâcid sensin İlâhî, düşenleri kaldıransın,
Bizi muhabbet gölüne şefkatinle daldıransın,
Azamet ve muhabbetin o yüce zâtında gizli;
Et yüreği gönül edip, muhabbetle dolduransın, [color="#800080"]

EL-VÂHÎD


Sonsuz kürre ve zerreden yaratmışsın gökle yeri,
Yönetirsin kudretinle akıl almaz âlemleri, ef-Vâhid'sin,
Çoklukları yaratan tek ilâh sensin; yoktur zât ve sıfatının asla eşi ve benzeri
Yârabbi
Yoktur eşin ve benzerin, birsin
Senin kudretin sonsuz, her şeye kadirsin
Başlangıcın yoktur senin, bitmeyeceksin,
Ortağın yoktur senin, teksin
Senin yarattıklarından
Olur mu hiç sana denk?
Senindir sonsuz hayat, senindir tam iktidar,
Sensin bitmeyen ahenk
Hamakat ehlidir elbet sana şerik koşanlar,
Senin verdiklerinle çağıldayıp coşanlar
Bilirsin gönüllerde nasıl belirir niyet,
Yârabbi sensin ehad, senindir vahdaniyet
İnsan insana benzer, dağ dağa benzer Yârab,
Deniz denize benzer, bağ bağa benzer Yârab,
Deve hörgücü benzer devenin hörgücüne,
Bir kartalın gücü denk, bir kartalın gücüne
Senin sonsuz kudretin hiç bir güce benzemez,
Senin gücün önünde başkasının gücü ne?
Hiç kimsenin kemâli erişmez kemâline,
Benzemez hiç kimsenin cemâli cemâline
Yarattığın insanlar çoğalır kumlar gibi,
Gökyüzünde yıldızlar yakarsın mumlar gibi,
Ormanlarda sayısı bilinmeyen ağaçlar,
Her dem bir başa konan yakut kakmalı taçlar,
Dallarda açan çiçek,
Uçuşan kelebekler
Sayısız küçük böcek,
Senin emrini bekler
Ağaç ağaca benzer, çiçek çiçeğe benzer,
Kimi zaman hayâller bile gerçeğe benzer
Senin ulu varlığına hiç bir şey benzeyemez,
Birsin, teksin Yârabbi, Birazcık aklı olan ortağın var diyemez
İmân ettik İlâhî, yok senden gayrı ilâh; Lâ ilahe illallah! [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



ES-SAMED


Yâ ilâhî yaratansın, yarattığın sana muhtaç
Sensin veren derde deva, her yaraya uygun ilaç,
Ne doğdun, ne doğuruldun; som bir kudretsin ilâhî;
Muhtaç biziz, es-Samed'sin; senin için yok ihtiyaç
Yârabbi
Hiç bir şey tevarüs etmedi sana,
Vârisin yok
Yarattığın cümle varlık muhtaçtır sana,
Senin hiç bir şeye ihtiyacın yok
Sensin merhamet eden mazlumların âhına,
İhtiyaç sahipleri yönelir dergâhına
Dergâhına dayananlar asla eli boş dönmez,
Herkesin mumu söner, senin nurun sönmez
Dergâhındır herkes için değişmez istikamet,
Yârabbi sensin Samed
Senin gücünden yüce bir kudret yoktur hâşâ,
Yarattığın âlemler,
O sonsuz kudretini ta'zîmle eyler temâşâ
Zâlimlerin azabına ferman gönderensin,
Dertlilere her dem derman gönderensin
Yarattıklarının elbet bilirsin ihtiyacını,
Verdiğin dertlerin bilirsin ilâcını
Gafil kullar istemese bile gönderirsin nîmet,
Kuşlar su içerken bile eyler sana minnet
Kudretine kibredenler minnetsiz yaşar gider,
Biner de nefsin atına, hep haddini aşar gider,
Kimi sürünür toprakta sürüngenler gibi,
Kimi ceylanlar misali koşar gider
Ne zaman alacağını, ne zaman vereceğini,
Meyveleri ne zaman dereceğini
Yalnız sen bilirsin Yârab
Kinline gazab ederek
Celâlinle kahredersin
Kimine şefkat gösterip,
Nice erümez nimeti ihsan edersin
Her zaman muhtacız sana,
Yâ îlâhî kahrın da hoş, lutfun da hoş;
Es-Samed'sin çevirmezsin
Dergâhına gelenleri eli boş [color="#800080"]

EL-KADİR


Pâdişâhlar pâdişâhı, ebed devlet sana mahsus,
Akılların almadığı ulu hikmet sana mahsus,
Fâni nefse hükmetmeye muktedir değiliz yârab;
İktidar sensin ilâhî, sonsuz kudret sana mahsus
Yârabbi!
Sensin pâdişâh,
Kibredip kudretine nice müsellah,
Varıp helak oldular neûzubillâh!
Gücüne güvenen nice pehlivan,
Hüsnüne kibreden nice nevcivân,
Kibrin zirvesine tırmandıkları bir günde,
Kahroldular o sonsuz kudretinin önünde
Nefs dizginini çözüp, gemler vurdular ata,
Kanıp bir ömürlük boş saltanata,
Nice hünkâr, nice sultan kapatarak devrini,
Yok olup gitti
Senindir İlâhî erilmez kudret,
Helak ettiklerin olmadı ibret,
İbret alamadık fırtınalardan,
Boşa akıp gitti gözyaşı ve kan,
Yalnız sende ümid, hep sende güman,
Rahmeyle, kahretme Yârabbi bizi,
Gaflet mi bürüdü gözlerimizi?
Bir kuşcağız gücümüze kibredip,
Cehennem yakarız meş'alemizde
Muktedir sensin İlâhî, iktidar sendedir Yârab,
Nerde hani hükmedenler?
Şimdi hepsi birer serâb
Nice azgın kavim,
Kibrederek güçlerine;
Mermerden bina oydular kayaların uçlarına
Kendilerinde vehmedip kudreti,
Çektiler üstlerine o heybeti, o hiddeti;
İçi boş birer kamış oldu bedenleri,
Yakalayamadı mermer sütunlar uçup gidenleri
Güvenip de güçlerine, etmediler sana bîad,
Nerde Semûd kavmi, hani nerde Ad?
Sensin Yâ İlâhî, Kadir-i mutlak;
Biliriz, sana baş eğmeyen kudret,
Sonsuz kudretinle olacak helak! [color="#800080"]

EL-MUKTEDİR


Yarattığın her varlıkta kudretinden bir zerre var,
Âlemlerin üzerinde, senindir sonsuz iktidar,
Ömürlerince hükmedip, göçüp gitti nice sultan;
Muktedir sensin ilâhî, ezelden ebede kadar
Yârabbi
Sendedir ekmel-i kudret,
Kudretliye verdiğin kudrette sen varsın
Yaratan sensin İlâhî cümle âlemleri,
Bilen ve öğreten sensin cümle ilimleri,
Hikmet erbabına verdiğin hikmette sen varsın,
Hükmeden sensin elbet yarattığın âlemlere,
Ebedî iktidarsın
Merhametin engin, ilmin çok derin,
İblis'e uymamışsa akıl verdiklerin;
Düşünmekte ve elbette bilmektedir,
Sensin her şeye muktedir
Hiç bir kudret gelemez kudretinin üstesinden,
Yine sana sığınılır gazabından,
Sana iltica edilir senden
İktidar bahşetiğin onca kral, onca sultan,
Şimdi nerdeler?
Kalkınca görülür gözden perdeler;
Sırtı yere gelmeyen nice pehlivan,
Şimdi sırtüstü kara yerdeler
Ezelî sendin iktidar,
Ebede kadar sensin iktidar
Bir zaman muktedir olur kulların,
Onlara zaman ve imkân verdiğin kadar
Bileğimizdeki kuvvet,
Bize hükmettiren kudret,
Biliriz ki Yâ İlâhî senden gelmektedir
Nefse hükmeylemek bile,
Kolay gelir dile
Kudret elden gidince çekilen çile
Senden gelmektedir
Sensin erilmeyen kudret,
Sensin el-Muktedir! [color="#800080"]

EL-MUKADDÎM


Yarattığın kürre-i arz, tükenecek dönedöne,
Sen dilersen dönderirsin kullarını tek bir yöne,
İstesen zeül edersin, bırakırsın en geride;
Murad etsen, izzetinle alırsın kulunu öne
Yârabbi
Sen bilirsin içimizden geçenleri,
Bağışladığın zamanı bir su gibi içenleri
Bilirsin kullarının kalbinde nedir niyet,
Bilirsin nasıl büyür kibirle enâniyet
Tartarsın terazinde cümle terazileri,
Tutup sâlih kulunu geçirirsin ileri
Sevmezsin tembelliği,
Bilirsin çalışanı
Makbuldür sence emeğin ter ile karışanı
Emredersen çekilir,
yerinde durur nehir,
Dilersen her şeyi bir an eylersin tehir
Birinin düşünmekten beyni eline düşer,
Birinin tıkınmaktan karnı dağ gibi şişer,
Biri çam, gölgesinde severken bir hayâli,
Birinin çalışırken ensesinde boza pişer,
Elbette zayi olmaz indinde mıskal kadar
Hayr ile şer
Gerek görürsen bitirirsin sultanın saltanatını,
Dilersen takdîr edersin sanatkârın sanatını,
Verirsin bu dünyada ve ebedî âlemde
Hakkettiği mükâfatını
Dilersen mükâfatlan âhirete tehir edersin,
Dilersen bu dünyada hayatı zehir edersin
İstersen takdir edersin kuluna sonsuz mücâzât,
Dilersen bağışlayıp, edersin âzât
Kişiyi niyetince döndürürsün bir yöne,
Dilediğini bırakırsın geride,
Dilediğin kullarını hemen alırsın öne
Hikmetinden suâl etmek değil hâşâ haddim,
Kerem senden Yâ İlâhî, sensin el-Mukaddim [color="#800080"]

EL-MUAHHÎR


Sen sabırsız kullarına zamanı zehir edersin,
Saadetle geçen demi, coşkun bir nehir edersin,
Elbette ki tehirinde vardır bir ilâhî hikmet;
Kimi zaman semereyi dondurup te'hîr edersin
Yârabbi
Bilen sensin her olayı zuhurundan önce,
Şüphesiz ki geleceği bilen sensin
Yarattığın canlıların bilirsin her birini,
Görürsün encamını, bilirsin âhirini
Gecenin karanlığını güneş ile silen sensin,
Her işinde bir hikmet var,
Her kışın sonunda bahar,
Hayrı da, şerri de erteleyensin
Biz gafil kulların sâde bakarken zahire,
Çoğu kez isyan ederiz işimiz kalsa âhire
Verdiğin bir felâketin
Belki selâmettir sonu
Öfke tatlı, sabır acı,
Varsa da tehirde hayır, bizler bilemeyiz onu
Sen bilirsin Yâ İlâhî,
Bizi ne bekliyor yarın,
Telaş fırtınası eser üzerinde umutların
Boşa çıksa bir tek umut,
Yaş dökeriz bulut bulut
Bilmeden hakkımızda hayır getirmeyen şeyi,
İhmal etmeyiz zâtından yalvararak dilemeyi
Dileğimizi verirsen mağdur olacağız belki,
Yârabbi senden dilemek o kadar güzel ki
İsteriz durmadan sonsuz hazînenden,
Hiç ümit kesmeyiz asla senden
Dilersen vermezsin, dilersen verirsin,
Kimi zaman ertelersin, sen el-Muahhir'sin
Her şey senden gelir,
Her şey sana döner,
Kulun senin rızân ile yükselir,
Yine senin gazabınla gayyalara iner
El-Muahhir'sin İlâhî, erteleyensin,
Bilirsin felâketimizi yaptığımız hızdan,
Bizi bağışla ve koru sabırsızlığımızdan [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-EVVEL


Öncesi yok, sensin yârab başlangıcı yaratan el,
Yaratan sensin zamanı, seninle başladı ezel,
Yoktur senden önceleri, önü sensin cümle ilkin;
Her şey senin ile başlar; yârabbi sensin el-evvel
Yârabbi
Sendin var olan ezelî,
Senden öncesini düşünmek muhal,
Ne zaman vardı, ne mekân,
Sensin başlatan zamanı ey Zü'l-Celâl,
Yoktur senden evveli
Sendin ezelden beri şeriksiz ve yalnız,
Yoktu zaman, yoktu mekândaki hareket ve hız,
Sensin her şeyin evveli Yârabbi,
Bunu almasa da zavallı hafsalamız
Sığar mı sonsuz hikmetin verdiğin âciz akla?
Düşündükçe idrâkimiz sallanır salıncakla
Senin yüce hikmetin elbette aşar bizi,
Teslim oluruz sana, imân ederiz,
Biliriz haddimizi!
Ne kudret ki Yâ İlâhî,
Zaman yok, mekân yok, can yok
Var olan sensin akıl almaz sonsuzlukta,
Bir ve tek
Ne eşin var, ne benzerin, yapayalnız,
Ne yer var çiçek çiçek,
Ne gök var yıldız yıldız
Bunu düşünmek bile aklımıza zor gelir,
Durgun idrâkimize birden anafor gelir
Her şey senin hükmündedir,
Her şey senin elinde
İmân ettik, teslim olduk, Ötesini bilmeyiz;
Sensin her şeyin evvelinde
Yârabbi bağışla bizi hatalı sözlerimizden,
Sensin el-Evvel,
Düşünsek eriyip akar aklımız,
Bize lütfettiğin gözlerimizden [color="#800080"]

EL-ÂHİR


Yârabbi senden dileriz, yüce lutfunu hidâyet,
İsmindir her işin önü, evveline yok bidayet,
Son merci şensin ilâhi, yoktur varlığının sonu:
el-Ahir'sin, âhiriyyetine yoktur nihayet
Yârabbi
Yoktu senden önce olan,
Yoktur senden öte konu,
Evvelin gibi sonsuzdur âhirin de Yârab,
Yoktur ebediyyen ulu varlığının sonu
Ezel senindi İlâhî, senindir ebed,
Senin için söz konusu değil asla darlık,
Sensin hiç sonu olmayan, sonsuza hükmeden varlık
Biz garip kulların sonu verdiğin can telindedir,
Yârab, evvelimiz gibi âhirimiz de elindedir
Yarattığın cümle varlık
Verdiğin ömürle kâim,
Sensin sonu olmayan güç, sensin olan dâim
Bilirsin encamımızı, rahmettensin bizlere sen,
Lutfeyle Yâ İlâhî,
Kolaylaştır şu hayatı, işimizi eyle esen
Yarattığın görünen ve görünmeyen âlemlerin
Bizim için sırrı öylesine derin,
Öylesine müphem ki İlâhî,
İznin olmazsa aşikâr âlemini dahi
Göremeyiz
Erdirmek istediğin uzaklara ereriz de,
İstemediğin yakına asla eremeyiz
Yarattığın her nesnenin
Bir ömrü ve bir sonu var
Yapraktaki yeşil tırtıl,
Kelebek olur da ölüme uçar
Yârabbi bizleri bırakma nâçar,
Bizlere merhamet eyle, kerem kıl;
İlâhî sırrı çözmeye yeter mi akıl?
Ey âhiri olmayan sonsuz ve ebedî kudret,
Bağışla günâhımızı, hatamızı affet!
Merhametine sığındık, sen bağışla bizi;
El-Âhir'sin, mâmur eyle âhiretimizi [color="#800080"]

EZ-ZÂHÎR



Ey şavkı tüm âlemleri şefkat ile kuşatan nûr,
Her yerde sen, her şeyde sen; arayanlar şeni bulur,
Yarattığın her nesnede sonsuz kudretin aşikâr;
ez-Zâhir'sin yâ ilâhi, her şeyde edersin zuhur
Yârabbi
Aşikârsın yarattığın her nesnede,
Her şey senin ulu varlığına delil
Şefkatin var tomur tomur açan bahar dalında,
Azametin doğan günde ey Rabb-ı Celîl
Haşmetin aşikârdır yıldızlı gökyüzünde,
Na'îm vasfın belirir çiçekteki balözünde
Kudretinle gecenin zulmetini nûr edersin,
Yağan karda, açan gülde,
Belirir, zuhur edersin
Yarattığın her güzelde,
Senin nisbî cemâlin var
Seni tesbîh eder ırmak, seni tevhîd eder dağ,
Seni açar çiçek çiçek bahçe-bağ,
Seni söyler ıtır kokulu rüzgâr,
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar
Sensin her işinde mahir,
Sensin her nesnede zahir,
Sensin cümle müphemiyet içinde aşikâr
Görünürsün her zerrede o İlâhî hikmetinle,
Bilemeyiz nicedir keyfiyetin,
Aşikârsın celâlinle, cemâlinle, izzetinle,
Fevkindesin Yâ İlâhî, kulda âciz basîretin
Her varlıkta kudretinden nişane var,
Sensin müphemiyetlerde olan aşikâr
Bizi bağışla İlâhî,
Affet basiretsizliğimizi
Nasıl farketmezse balık,
Yaşadığı o engin denizi,
Farkedemiyorsak eğer affeyle bizi ey Hâlık
Aşikâre görmek için erilmez cemâlini,
Lutfeyle bizlere Yârab, imânın kemâlini
Seni göremez bu gözler ey muhteşem nûr,
Ez-Zahir vasfınla Y rab, gönlümüzde eyle zuhur [color="#800080"]

EL-BATIN


Algılayamaz beş duyu, tasavvur edemez idrâk,
Ey görünen-görünmeyen âlemlere hükmeden hak!
Gönül gözüyle görene, aşikârsın her nesnede;
ey el-Bâtın, ulu zâtın her tür keyfiyetten ırak
Yârabbi
Münezzehtir her kusurdan ulu zâtın,
Mübarek ve müşerreftir elbette cümle sıfatın
Bilinen duyularla bilinmez mâhiyetin,
Aşikâr olsan da, ridâsındasın hikmetin;
Sana delil olur ancak yarattığın kâinatın…
Senin yüce sıfatların vasfedilmez sözler ile,
Kimseler görebilemez zâtını şu gözler ile
Elbet kördür kâinatta kudretini görmeyen göz,
Elbet birer kuru laftır mâsivânda söylenen söz
Nîmeti beklenen sensin, Rahmeti gözlenen sensin,
Sensin her şeyde var olan İlâhî,
Yarattığın her nesnede gizlenen sensin
Yakınsın bizlere şahdamarımızdan,
Sensin her şeyi kuşatan, her şeyde var olan
Algılayamaz aklımız keyfiyetini,
Farkeder mi bir zerre, içinde olduğu bütünü?
Her şey senin eserin, sen ey ulu sanatkâr,
Elbette sanatında, eserinde özün var
Tabiattaki ahenk,
Tavus tüyündeki renk,
Elbet senin erilmez ve anlaşılmaz sanatın,
Sensin dize veren takat,
Sensin veren göze nuru,
Sensin tükenmeyen kudret, sensin bitmez şefkat,
Sensin gönlümüze veren huzuru
Ey sevgili, bize bizden yakınken,
Sonsuz muhabbetinle hep özlenensin
Sen ki yarattığın kalbin her zerresine,
Sevda sevda, nakış nakış gizlenensin
Sensin özünde gizlenen sonsuz kâinatın,
Sensin İlâh, sensin el-Bâtın [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-VÂLÎ


Sen ey ebedî hükümdar, ey ilâh-ı müteâli,
Sensin devreden mekânı, zamanı eden tevâli,
Hâkimisin kâinatın, senin hükmündedir in'âm;
Yönetirsin âlemleri, ulu vasfındır el-Vâlî
Yârabbi
Her şey senin yed-i kudretindedir,
Sensin yönlendiren, sensin yeden,
Yarattığın muazzam kâinatı,
Sensin tedvîr ve idare eden
Senindir, sana dönecek her rûh ve her beden,
Sürecek sensin sonsuz saltanatı
Sana malûmdur her şeyin her anki ahvâli,
Hükmeden sensin İlâhî,
Sensin el-Vâlî
Sensin idare eden sonsuz âlemleri,
Sensin getiren huzuru, silen elemleri,
Sensin keşfettiren kullarına kâğıdı,
Sensin yönlendiren kalemleri
Her kim ki gönül dilinden anlar,
Gönlünde devredip durur cümle zamanlar
Kim ki batırır kalemi gönül okkasına,
Bil ki gönlünü nakşeder kâğıdın ortasına
Seni nakşetmeyen kâğıt kış gibi ayazdır,
Cümle siyahlığı emmiş bir soğuk beyazdır
Yâ İlâhî, kalemlere aşkı et mürekkep,
Senin rızâna uygun sevgileri yazdır
Yârabbi, yönetensin gözleri, gönülleri,
Açtıran sensin bahara tomurcuk gülleri
Sensin saniye sekmeden dünyayı döndüren,
Sabaha yakıp güneşi, akşama söndüren
Sensin dünyayı döndüren güneşin çevresinde,
Turunu tamamlatan bir senenin sesinde
Yönlendiren sensin bizi hayra ve şerre;
Kaybolmaz indinde senin hayır ve serden zerre
Hayrı gönderen sensin, şerri isteyen biziz,
İpimiz nefsin elinde, biz artık biz değiliz
Malumdur kullarının sana cümle ahvâli,
Yönelt bizi selâmete, sensin el-Vâlî [color="#800080"]

EL-MÜTEÂLÎ


Akıl ermez hikmetine, kimseler bilmez nicesin,
Zahir vasfınla gün gibi, bâtın vasfınla gecesin,
İzzet, şeref, hükümranlık yalnız sana mahsus yârab;
Vasfındır el-Müteâlî, yücelerden de yücesin
Yârabbi
Ulaşamaz hiç bir güç, sendeki sonsuz güce,
Yârabbi sensin ulu, İlâhî sensin yüce
O kadar ulusun ki, akıl almaz azametini,
Yönetirsin o ebedî ve ulu devletini
Yücelttiğin kulların bırakıp rütbe-ricâli,
Son nefeste anladılar ki sensin el-Müteâlî
Öylesine yücesin ki,
Zerre kalır yarattığın âlemler
Senin azametine ram olur cümle azamet,
Seni ta'zîm eder gökler, seni ta'zîm eder yer
Yücesin ey yüce Rabbim,
İlmin-hikmetin yüce,
Minnetsiz kullarına bile himmetin yüce,
Sensin yarattığının rızkına olan kefil,
Bizlere lütfettiğin nîmet yüce
Bizler ki kibrederiz verdiğin kudret ile
Oysa cümle kudretten, sendeki kudret yüce
Nice kavim helak oldu kahrınla,
Nice devlet doğup battı,
Sencileyin hükümdara ebedî devlet güzel,
Şükrederiz kahrına da Yârabbi,
Ama Rahîm sıfatınla verdiğin rahmet güzel
Ulu sensin, yüce sensin,
Yoktur yüceliğinin elbette hududu,
Sensin ibâdet dergâhı, sensin âlemin ma'bûdu
Yüceliğini fikretmek bile yüceltir kulunu,
Aydınlatırsın nurunla
Zulmete düşen yolunu
Bilirsin encamını yarattığın her nesnenin,
Ezel senin, bugün senin, ebed senin
Bilirsin kullarının işlediği cümle ef ali;
Yücelik sana münhasır, ey İlâh-ı Müteâlî [color="#800080"]

EL-BER


Çözülmeyen düğümleri çözmeye verensin izan,
Lutfedensin yarattığın her varlığa sonsuz ihsan,
Sen ki zorluk çıkarmazsın hiç bir işte kullarına;
Vasfın el-ber, eden sensin cümle zorlukları asan
Yârabbi
Diler isen dağları bir yan edersin,
Kavrulan ıssız çölleri yaşanır mekân edersin
Izdırap yüklü zamanı pervan edersin kuş gibi,
Lütfettiğin kullarına bir devri bir ân edersin
Sensin merhamet menşei,
Sensin gariplere medar,
Bizim ne hükmümüz olur Yârabbi,
Gücümüz bir zerre kadar
Sensin cümle zorlukları kolaylaştıran,
Sensin lütfedince dağlar aştıran
Sensin onca engebede
Yol gösteren bir küçücük karıncaya,
Ta küçücük yuvasına varıncaya
Sensin göçmen kuşlara gökyüzünde çizen iz,
Senin verdiğin iz'anla sahili bulur deniz
Sen merhamet edersen, azları bol edersin,
Sen dilersen dağları, denizi yol edersin
Sensin merhamet eden kulundaki feryada,
Sensin her darlıkta yetişen imdada
Kalmışsa bir kulun ıssız sahralarda,
Yetişen sensin ona, bırakmazsın darda
Zorda kalan kullarına ayırmadan âkil-deli,
Yetişirsin Yâ İlâhî, uzatırsın yardım eli
Sen ki garip yolculara Mağraları han edersin,
Kolaylaştırırsın cümle zorlukları,
Gani hazinenden ihsan edersin
Eyleyen sensin İlâhî, kullarına muavenet,
Sana gelen zorlu yolda Yârab sen bize yardım et
Sensin zoru kolay eden, sensin el-Ber; Allah ü ekber! [color="#800080"]

ET-TEVVAB


Ya ilâhî sensin cümle sorulara tek bir cevâb,
Silensin onca günâhı, yazansın misliyle sevâb,
Bağışlarsın nadim olup, sana rücû edenleri;
Teşvik edersin tevbeye, kabul edersin ey tevvâb
Yârabbi
Bağışlamak için beklersin bir vesile,
Affedersin kullarını sonsuz merhametin ile
Anne bile yavrusuna senin kadar değil müşfik,
Affetmek için kulunu tevbeye edersin teşvik
İstemezsin âsî olup, muhatap olsun cezaya,
Reva görmezsin bizleri cevr ü ezaya
Şüphesiz ki bağışlanır
Nadim olup da gelen ulu dergâhına
Bedel sayarsın İlâhî,
Bir nasûh tevbesinî, kulun bin günâhına
Yârabbi gazabın zorlu,
Azabın öylesine çetin
Ki, cümle cihanı yakar bir anlık hiddetin
Biliriz ki Rahîm'sin,
Kahrından daha çoktur merhametin
Hulûs-i kalb ile sana yönelse bir kul,
Elbette tevbesini eylersin kabul
Sen ki arzu etmezsin kuluna zulmetmeyi,
Hilminle ertelersin vereceğin cezayı
Sensin tevbelerin yöneldiği yer,
Biz âciz kullarız Yârab,
Sensin Ekber!
Duyarsın gönüllerden yükselen cümle âhları,
Bir ufak tevbeye Yârab,
Bağışlarsın günâhları
Sana yöneliriz hatalarımızdan,
Sana el açarız mağfiret için,
Bağışlayan kudretine el açmamak niçin?
Yârabbi sensin et-Tevvâb,
Sensin bağışlayan cümle günahları
Tevbe ediyoruz, Yâ İlâhî binlerce kerre,
Binlerce kerredeki kerreler kadar tevbe,
Yarattığın kâinattaki zerreler kadar tevbe! [color="#800080"]

EL-MÜNTAKİM


Ya ilâhî istemezsin kulların eylesin niza,
Tevbe edene rahimsin, eylemezsin asla ezâ,
Kalmaz elbet ettikleri kullarının yanında kâr;
el-Müntakim'sin ilâhî, hükmündedir rûz-i ceza
Yârabbi
El-Müntakim'sin, lâkin uymaz intikam şânına,
Âdilsin, hükmedersin adlin ile
Elbette zâlimleri zulmünde boğarsın,
Sen ki zulmet üzerine nurunla doğarsın
Bilirsin kim ne eylemiş,
Ayırırsın hak ve nahak,
Verirsin müstehak olduğu cezayı mutlak
Müntakim vasfın ile hükmedersin cezaya,
Sana sığınmayanların elîmdir azabı,
Çekerler üstlerine İlâhî gazabı
Rahmetin gibi sabrın da sonsuzdur,
Lâkin isyan edenlere, küfrân edenlere,
Binip nefsin kanadına pervan edenlere
Azabın çetindir
Kudretine kibrederek mazluma zulmedene,
Elbette engel olan senin kudretindir
Herkes yüce huzurunda verecektir hesabını,
Kahrolacaktır İlâhî,
İnkâr eden Resulünü, inkâr eden Kitabını
Bunca vasfın ile Yârab,
Sarmışsın cümle kâinatı
Neyleriz biz şu dünyada
Üç-beş günlük saltanatı?
Af f eylemez sen İlâhî,
Kime sığınırız senden?
Ayıran sensin hayrı serden,
Ruhu bedenden
Sensin sâlih kullarına her dem Rahîm,
Sensin yine el-Müntakim
Titrer bu korku ile yer,
Titrer cümle feza
El-Müntakim'sin, senindir yevm-i kıyamet,
Senindir rûz-i ceza [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-AFÜV


Sen dilersen sevdiğine sırrını izhâr edersin,
Gazabınla kullarına kâinatı dar edersin, el-afüv'sün,
Bağışlarsın bir tevbeye bin günâhı; nail edip rahmetine,
Affına mazhar edersin
Yârabbi
Sen bilirsin nefse uyup
Yanlış yola gidenleri,
Sonra nadim olup da yaptıklarından,
Mahzun olarak çekilip bir bir saptıklarından,
Yüce dergâhında boyun bükenleri,
Hicâb ile, hicran ile çile çekenleri;
Affedersin el-Afüv sıfatın ile
Sen bilirsin elbette yarattığın kullarını,
Affedensin, tevbe edip, tevbesini bozsa bile;
Kereminle aydınlığa çevirirsin yollarını
Sen Üâh'sın, Yaratan'sın,
Elbette affetmek yaraşır yüce şanına
Yüz süren kul bağışlanır,
Senin ulu dergâhına, senin yüce divânına
Biliriz sonsuz celâl, sonsuz azametini,
Biliriz hiddetini, biliriz şiddetini,
Biliriz Yâ İlâhî tükenmez devletini,
Biliriz şefkatini, biliriz himmetini,
Biliriz kullarına sonsuz merhametini
Sıkçadır İblis'e kaptırıp yakamızı,
Doyum bilmez şu nefse uyduğumuz
Çokçadır ensemizde nefs ıslığı duyduğumuz,
Asıp da yıldızlara kibir ve cakamızı
Sensin bilen, sensin gören, sensin duyan;
Yaptığımız cümle işler elbette sana ayan
Çoktur hatalarımız, çoktur günâhımız,
Sensin merhamet menşei, sensin penâhımız
Sana sığınırız Yârab, senden bekleriz himmet,
Yetiş bize Yâ İlâhî, ey sonsuz merhamet!
Düşürme bizi dünyada âh ü zara,
el-Afüv'sün Yârab, yakma bizi nâra [color="#800080"]


ER-RAUF


En yüce merhamet senin, en ulu devlet senindir,
Şükür sana, minnet sana; çünkü her nîmet senindir,
Cümle ananın şefkati, şefkatinden zerre değil;
er-Raûpsun yâ ilâhî; kemâl-i re'fet senindir
Yârabbi
Anlayana her gecen Kadir gecesi,
Senindir Yâ İlâhî, merhametin en yücesi
Nice ana çoğu zaman ulaşmazken evlâdına,
Sensin ulaştıran Yârab, kullarını maksadına
Nice seven, sevdiğini getirmezken bile yâda,
Sen ki, sevdiğin kuluna olursun şefkat deryası,
Esirgemezsin sevgini her iki dünyada
Bin çerâğ aydınlanır kulun "Allah" sesinde,
Sararsın Allah diyeni şefkatin zirvesinde
Annelere şefkati ihsan eyleyen sensin,
Sevgisiz kalanları sevginle besleyensin
Sevda olup, buhur buhur gönüllere dolan sensin,
Sevdiğin kula serapa sevda olan sensin
Düşerse toprağına sevdanın bir zerresi,
Bin sene sermest döner İlâhî yer kürresi
Sevdaya lezzet verensin ballar gibi petek petek,
Yârabbi ne bahtiyarlık senin sevdiğini sevmek
Şefkatin ve sevgilerin
Ana kaynağı sensin tek,
Sevgindir rengârenk açan çiçek çiçek
Ne bahtiyar kullarındır
Erenler rif atine,
Ne mübarek kullarındır Yârabbi,
Nail olanlar senin erilmez şefkatine
Sen ki lutfeyledin bize bu en güzel dini,
Sen ki aşikâr eyledin hükmünle kendini,
Yârab, bu gafleti, bu öfkeyi, bu kini
Üzerimizden lutfunla zail eyle,
Senindir merhamet, senindir kemâl-i re'fet,
Bizi her dem İlâhî dergâhına mail eyle;
er-Raûf vasfınla Yârab, şefkatine nail eyle [color="#800080"]

MALİK ÜL-MÜLK


Üstünde olduğumuz mülk, lütfettiğin inayettir,
Verdiğin mülke tapanlar, hep erbâb-ı denâettir
Mâükü'l mülk'sün ilâhî; sensin tek sahibi mülkün;
Verdiğin mülk de can gîbi, geçici bir emânettir
Yârabbi
Senindir tek hükümranlık,
Son senindir, ilk senindir
Ne varsa yerde ve gökte senindir tasarruf hakkı,
Dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın,
Mâlik sensin, mülk senindir
Senin vermediğine veremez kimseler Yârab,
Alamaz kimse elinden senin verdiklerini,
Dilediğine verirsin geçici bir hükümranlık,
Dilediğine açarsın o sonsuz göklerini
Ebedî hükümrân sensin, kullarınki bir anlık
Açılınca gönül gözü,
Kalkınca gözlerden perde;
Genişleyince ufku verdiğin idrâkin,
Biliriz her şey senindir gökte ve yerde,
Yine de kapılırız cilvesine nefsin,
Bir gözümüz gökte, bir gözümüz yerde,
Deriz ki gaflet ile, mal yongasıdır canın,
Kapılırız işvesine seyreden nazlı zamanın;
Deriz ki bizim olsa
Şu saray, şu yalı,
Bilmeyiz ki bu dünyada bizleriz mülkün hamalı,
Kim götürmüş son seferde
Kendinin sandığı malı?
Yâ İlâhî sen koru doymayan gözden bizi,
Eyleme gönlümüzü nefsin arzusuna râm,
Helâlinden nâsib eyle, az olsun;
Verdiğin çokluk içinde gizlenmesin tek haram
Yâ İlâhî, niceleri hükümrân eyledin,
Verdin tasarrufuna güneş batmayan ülke
Tahtı havada seyreden hazreti Süleyman'ın,
Kırk yıl sürdü saltanatı
Mâlikü'l Mülk'sün Yârab; bize lütfet kanâati,
İstemeyiz kırk senecik Süleyman olmayı mülke [color="#800080"]

ZÜL-CELÂLİ VE'L-İKRAM


Azamet ve celâline eyleyensin âlemi râm,
Seni tâ'zım eder gökler, sanadır cümle ihtiram,
Keremin de azametin ve celâlin kadar yüce;
Celâl senin, kerem senin; ey zü'l-celâli ve'l-ikrâm
Yârabbi
Rivayet edilir ki; "Zü'l-Celâli vel-İkrâm"
Bunca ism-i şerifin içinde ism-i a'zam
Her şey senin ilminde, bize düşer mi yorum,
Yârab, bildirdiğinden öteyi bilmiyorum
Yalnız sanadır tâ'zîm, Tek sanadır ihtiram,
Azamet sahibi sensin, sensin ey Rabb-ı azim
Elbette pek yücedir azamet ve celâlin,
Her mübarek sıfatın, fevkindedir kemâlin
Sensin her şeyin döneceği istikâmet,
Yârabbi bunca şefkat, bunca azamet,
Muktedirken kahretme kâinatı kudretinle,
Beslersin âciz kullara bunca muhabbet
Bir yandan cümle âlemi kudretine râm edersin,
Öte yandan nimetini bol bol ikram edersin
Akıl ermez hikmetine,
Güç yetişmez kudretine,
İkramı bol olan Rabbim,
Hamd ü sena himmetine, binbir şükür nimetine
Yarattığın âlemlere
Hükmedersin sonsuz kudretin ile,
Bağışlarsın kullarını sonsuz rahmetin ile,
Dilersen darlıkları kuluna meydan edersin,
Gazabınla bir anda dünyayı zindan edersin
Hükümdarsın Yâ İlâhî,
Her zaman ferman senindir
Derdi veren sensin,
Dertlere derman senindir
Şüphemiz yoktur asla, her zaman inancımız tam,
Sanadır cümle tâ'zîm, cümle ihtiram,
Muhtacız merhametine
Yâ Ze'l-Celâlive'l-İkrâm [color="#800080"]

EL-MUKSİT


Eritip güneşi gökte, ayırırsın yedi renge,
Hangi san'atkar ulaşır yarattığın şu âhenge?
Her şeyi halkeden sensin, her şeyi yerli yerinde;
el-Muksit sensin ilâhî, senindir ilâhî denge
Yârabbi
Fezada bir gezegenin bozulursa dengesi,
Değişir o lâhzada gittiği yörüngesi
Kaç derece meyilli,
Neden dik değil dünya?
Ey göz, sen ki bunca tükenişi gördün ya
Var iken ispatına Allah'ın bunca delîl,
Hâlâ uslanmadın mı sen ey nefs-i zelil?
Bu ırmak aka aka, bu yollar gide gide,
Bu dönüp duran âlem, nerede bulur denge?
Adaletle yönetirsin âlemi,
Dengelersin neş'e ile elemi
Adalet tam eşitlik değildir elbet,
Vardır biraz fazlalıkta İlâhî hikmet
Akıtmak için dereyi dağı delersin,
Alemleri en ince hesapla dengelersin
Bilirsin kim haksızdır, kimindir hak,
Bilirsin kim neye müstehak
Yaratırsın kocaman ağaçta küçük kozalak,
İpincecik bir dala yerde verirsin kabak
Senin İlâhî rahmetin yağmur olup yere iner,
Akar gider damla damla, toprağın bağrına siner,
Isıtırsın güneşinle engin deryaları,
Yere inen onca sular,
Buhar olup göğe döner
Bırakmazsın hiç kimseyi perişan ve nâçâr,
Kırlarda bunca çiçek,
Kışın kurur, yazın açar
Vurursun her zerreyi o ince mihenge,
Kur'ân sensin âlemlerde hatasız bir denge
Yarattığın bunca toprak,
Kimi çorak, kimi münbit;
Dengeleyen sensin elbet ey el-Muksit [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-CÂMİ’


Sanadır cümle övgüler, senindir en yüce erdem,
Toplayıp ahenk içinde, yaşatırsın kulu her dem,
Cümle erilmezükleri toplarsın ulu zâtında;
el-Câmi(sin, kıyamette kullarını edensin cem’
Yârabbi
Toplayansın yüce erdemleri ulu zâtında,
Sen her kusurdan münezzeh,
Nezâhat senin cümle sıfatında
Toplayıp düzen içinde
Görülmeyen zerreleri,
Zerrelerden halkedensin akıl almaz kürreleri
Hem sevabı, hem günahı,
Ayrı ayrı cem'edersin,
Toplar cümle zamanları, bir küçücük dem edersin
Çekmek için kullarını hesaba,
Gelmiş geçmiş ve varlığı silinmiş ervahı,
Toplar da huzurunda çekersin suâle
Tartarsın sevabı, tartarsın günâhı,
Çarparsın en zorlu azaba
Yârab düşürme bizleri orada bu hâle
Ulu zâtında bunca yüce vasfı
Ulu hikmetinle topladığın gibi,
Toplarsın kullarını mahşerde huzuruna,
Kurumuş, boynu bükülmüş bir demet başak gibi
Şerha şerha yarılır
Bağrımız, tabanımız,
Anlayan anlar nihayet, hükmeden sensin yalnız
Bir zerre zayi olmaz
Günâhından, sevabından,
Gizlenemez hiç bir şey senin ince hesabından
İsyanını kemend edersin kullarının,
Cümle büyük laflarını ağzına gem edersin
Yaşadığı, kendince onca uzun ömrü,
Gözlerinin önünde bir anlık dem edersin
Sensin el-Câmi' İlâhî,
Bu dünyada dağılsak da, kıyamette cem'edersin [color="#800080"]

EL-GANÎ


Yâ ilâhî, iktidarın öyle sonsuz, öyle engin
Ki, her an muhtaçtır sana, yarattığın onca zengin,
Serveti lütfeden şensin, yok bir şeye ihtiyacın;
el-Ganî'sin, zenginlikte yoktur âlemlerde dengin
Yârabbi
Diler isen yaşatırsın fakr ü zaruret içinde,
Dilersen boğarsın kulu verdiğin servet içinde
Veren sensin, müstağnisin,
Yok ki senin ihtiyacın
Senin o ganî dergâhın kapısıdır her muhtacın
el-Ganî'sin, yok yoktur sana,
Şükür verdiğin evlâda, şükür verdiğin ihsana,
Hamd ü sera, hamd ü sena
Sana asla hiç bir işte yoktur manî,
Sonsuzdur hazinen Yârab, sensin el-Ganî
Sana sığınırız yine, senin ism-i celâlinden,
Nâmerde eyleme muhtaç, ver bizlere helâlinden
Eylemezsin Yâ İlâhî, inanan kulunu muhtaç,
Bırakmazsın üç-beş günlük şu dünyada sefil ve aç
Gönderirsin derde derman,
Verirsin yaraya merhem,
Sensin şifâ, sensin ilaç
Yârabbi, o sonsuz hazînenden,
Dertlilere deva gönder,
Hastalara şifâ gönder
Sevgi gönder gönüllere ey İlâh,
Vefasız kullarına vefa gönder
Biliriz, sen ilmi dileyene verirsin,
Serveti dilediğin kuluna gönderirsin
Yârabbi bizler için erilmez servet,
Senden gelecek İlâhî mağfiret
Nimetin sonsuz, merhametin sonsuz,
Sonsuzdur kullarına açtığın hazinen
Görmez gözü karşısında kabaran serveti,
Seni görür Yâ İlâhî, gönül enginine inen
Allah denilen çizgide fâni her şey biter;
Malı dileyenlere ver, merhametin bize yeter [color="#800080"]

EL-MUĞNÎ


Sensin servet ve kudreti sonsuz olan tek padişah,
Kimine gani serveti gönderen sensin ey ilâh,
Her şeyi yaratan kudret, bir şeye duymaz ihtiyaç;
el-Muğni'sin, kullarına lutfeyleyen sensin refah
Yârabbi
Yuvadaki kör yavru kuş,
Senden bekler rızkını
Nasıl ki sarıyorsa çelik kılıcı kını,
Öylesine sararsın şefkatinle âlemi
Kuyuda kurbağanın rızkını gönderensin,
Dilediğinden alan, dilediğine verensin
Kiminin gönlüne verirsin yüce sevdanı,
Onu ummanlardan bile engin edersin
Kimine verirsin malı ve serveti,
Yaşadığı sürece zengin edersin
Kimini zenginken edersin fakir,
Kimi şöhretteyken eylersin hakîr
Kimi birden bire boğulur servete,
Kimi köle iken, hükümdar olur devlete
Kimi yücelerdeyken, zillete düşer,
Kimi sağlıklıyken illete düşer
Kiminin maksûdu sensin, kiminde ayrı gaye,
Verirsin dilediğine erilmeyen paye
Kimi bir lokma için ömrünce hep koşar,
Kimi huzur içinde rahat rahat yaşar
Kimi servetini senden bilerek,
Dalar tevâzuun enginliğine
Kimi yüreğinden hakkı silerek;
Nemrut gibi kibreder zenginliğine
Oysa alan sensin, veren sensin,
Herkesin rızkını mutlak gönderensin
Şükranla karşılarız, ne vermişsen çok ve az,
Rızka kefil olan sensin, sanadır niyaz;
Aklı olan rızkından endişe edip korkmaz
Asıl zenginlik ki, gönül zenginliği,
Gönül zenginliği, umman enginliği
Biliriz zenginliğin nerden geldiğini,
Dilediğine verirsin Yârab, sensin el-Muğnî [color="#800080"]

EL-MÂNİ'


Sen istemezsen bulunmaz, ölümün çâresi hani?
Sensin musa'ya yol veren ve firavn'a olan mâni,
Senin rızân olmadıkça yaprak bile kımıldamaz;
Bulamaz dermanı tabib vuramaz hançeri cani
Yârabbi
Senin rızân olmadıkça yel esmez,
Vuramaz deli dalgalar sahile
Taşı kesen bıçak, parmağı kesmez,
Sen izin vermezsen, her şey nafile
Senin rızân olmazsa kuşlar çırpamaz kanat,
Ve yaprak kımıldamaz esen rüzgâra inat
Çarpar mı yüreğimiz eğer vermezsen izin,
Yöneteni değiliz Yârabbi kendimizin
Sen izin vermeyince eser mi fırtınalar,
Mâni olursan eğer, uğramaz giden bahar
Uysa da gafil kişi nefsin kıvrak ziline,
Eğer yok ise rızân, eremez menziline
İnandık, her şey senin rızân ile olacak,
Sen izin vermez isen
Tutuşup yanmaz ocak,
Kıvılcım almaz ateş, odunu kesmez nacak
Mutlaka her şey senin iznine yaslanacak
Yârab, sensin el-Mâni’,
Eğer niyetimizde varsa şer işe karar,
Verecek isek zarar,
Engel sensin İlâhî, işimize ol mâni
Yâ İlâhî, fena işe kımıldatma kolumuzu,
Engel olup, hayra çevir, şerre giden yolumuzu
Elbette ki gönlümüzden geçenleri bilen sensin,
Hayrı bırakıp da şerri seçenleri bilen sensin,
Kapılıp kibrin yeline, ayağı yerden kesilip,
Havalardan uçanları bilen sensin
Mâni ol Yâ İlâhî, uyup nefse ve İblis'e,
Giyeceksek som kibirden elbise
Vesile sensin Yârab, mutlaka her hayra,
el-Mâni' vasfın ile mâni olansın şerre
Ne yücesin ey İlâhî, engelsin şer işimize, ,
Her nefeste şükretsek az, sana yüzbin kerre [color="#800080"]

ED-DÂR


Yârabbi sensin kuluna şefkat menşei ve medar,
Sonsuz kudret sana mahsus, gücümüz verdiğin kadar,
İnkâr edip şeni hâşâ, öz gücüne kibredeni;
Kahredersin gazabınla, yâ ilâhî sensin ed-Dâr
Yârabbi
Yaratan sensin cümle haşerâtı,
Veren sensin kullarına kurtuluş berâtı
Senin emrine uymayan elbette görür zarar,
Yolundan ayrılanın sonsuz ızdırâbi var
O gafil bu acıyı duysa da, duymasa da,
Tükenir bir mum gibi, kendini yer masada
Zararlı şeyleri de yaratansın ibret için,
Elbet azâb da gerekli ebedî bir devlet için
Sana kalbiyle bağlanan duymaz yarasından sizi,
Sararsın şefkat eliyle en onulmaz yaramızı
Kimi zaman kullarını acıyla imtihan edersin,
Sonu gelmez kereminle dertleri nihân edersin
Biliriz ki senden gelir Yâ İlâhî hayır ve şer,
Hayrı hep gönderen sensin,
Şerri kendi ister beşer
Alınırsa gaflet ile rızâna aykırı karar,
Elbette kuluna verir aldığı kararı zarar
Seni inkâr eden münkir,
Kuluna zulmeden zâlim, sonunda olur perîşan,
Seni inkâr etmek hâşâ,
Var iken bunca delil, var iken bunca nişan
Sen ki merhamet ile beklersin tevbesini,
Duymak istersin kulun Allah diyen sesini
Bilirsin sürekli sana isyan edenleri,
Doğru yolu bırakıp fenaya gidenleri
Sevgilerden nasipsiz, taş gibi yürekleri,
Rızâna hiç uymayan havaî dilekleri,
Bilirsin Yârabbi, bilirsin
Senki cümle zorluğun üstesinden gelirsin
Sevmezsin kibredeni, sevmezsin zulmedeni,
Dilersen bin yarayla sızlatırsın bedeni,
ed-Dâr'sın Yâ İlâhî,
Edersin zâlimlere bir anda dünyayı dar,
Affeyleyen de sensin, elbet senindir karar [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EN-NAFİ’


Yârab, bana gelen zarar, nefsim ile benden gelir,
Elbette nîmete küfran, kadir bilmeyenden gelir,
Sen ki ed-dâr iken yârab, mülayimsin zararında;
en-Nâfi'sin ya ilâhî, her fâide senden gelir
Yârabbi
İlâhî ilhamın gizli her güzelde, her iyide,
Senden gelir cümle nîmet,
Senden gelir her fâide
Yâ İlâhî, meşgul olup fâidesiz işlerle biz,
Yaradılış gayemizi bilmeden göçüp gideriz
Yamalı düşüncelerle örteriz verdiğin aklı,
Fikrimiz fakr içinde, iz'an ezelden pasaklı,
Bugün deriz, yarın deriz,
Yârab öyle perişanız, öylesine derbederiz;
Bırakıp da nefsimizi, aklımızla harbederiz
Bunca gafletimize, bunca isyanımıza,
Yine de yardımını katarsın yanımıza
Yürürüz mülkün üstünde serazat ve sefil,
Yine de nîmet verirsin,
Çünkü sensin rızka kefil
Sensin bizleri koruyan, sensin esirgeyen,
Bilirsin bizlere neler verir zarar,
Serâzad dolaşan kişi,
Elbet encamını arar
Oysa yalnız sen bilirsin kulların encamını,
Ömrüne yayılacak garip serencâmını
Esirgersin mazlumu, zâlimin zararından,
Dönderirsin şaşkını zararlı kararından
Her kim ki uyarsa nefsinin emrine,
Elbette zarar verir yine kendi kendine
Oysa sensin her işinde kullarına fayda veren,
Elbette sensin İlâhî doğru yolu gösteren
Çağırsa da bizi her an nefsimizin sesi,
Celse de gönlümüzü İblis'in cazibesi,
Zarar görmez şeytandan, Allah'a sığınanlar,
Bilir ki nerde zarar, fayda nerdedir anlar
Gideriz dârul- bekaya, buradan gide gide,
Biliriz yalnız senden gelir bize fâide
Dünya düşman olsa n'ola, sensin en-Nâfi';
Sen dost olursan İlâhî, işte bu bize kâfi [color="#800080"]

EN-NUR


Senindir yâ ilâhî, zulmette yön veren nûr,
Senindir gönüllere aydınlık gönderen nûr,
Nurundur âlemlerin sırrını tenvir eden;
Senindir cümle envâr, senin vasfındır en-nûr
Yârabbi
Nisyân ile zihnimiz karmakarışık,
Bu düşünce zulmetine İlâhî gönder bir ışık
Gönder ki, idrâkimiz bu susuzluğa kansın,
Sen cümle karanlıkları aydınlatansın
Kirlendi fikrimiz, azaldı zikrimiz,
Şaşırdık, biz kimiz?
Susadık aydınlığa, Yârabbi bir ışık,
Bir düşünce damarından ayrılan bin bir şık
Bir aydınlık gönder bize, aklımız yıkansın,
Susadık aydınlığa, bir ışık ver ki kansın
Yârabbi var mı senden gizlimiz ve saklımız?
Şişiyor çiğnendikçe sakız gibi aklımız
Kimi zaman farkı yok mücevherin çakılla,
Önümüz aydınlanmaz bu küçücük akılla
Kendi benliğimizde dağılırız kırk kola,
Yolumuzu ısıtan, meğer ki nurun ola
Sevgimiz bir nefestir,
Sevdalarımız bir anlık,
Gözlerimiz mi kapalı, yoksa dünya mı karanlık?
Geçip gidiyorken ömür yel yeleli atlar gibi,
Haykırırız gaflet ile,
Daha erken, daha erken!
Oysa geçip giden zaman, mesafeyi katlar gibi,
Sonumuzu bile bile
Dön emrini bekliyorken;
Görmüyoruz önümüzü, gönlümüze bir nûr gönder,
Kitabım eyle mürşid, Resulünü eyle önder
Senin nurundur İlâhî, gönülde yakan çerâğı,
Sen ki gönül zulmetinde aydınlatansın şafağı
Sen ey cümle zulmete aydınlık gönderen nûr,
Sarar aydınlığın denizi, dağı
Senin o mukaddes vasfındır en-Nûr;
Sensin nûrlandıran nurun kaynağı [color="#800080"]

EL-HÂDÎ


Hidâyet ve dalâleti önümüze seren sensin,
İdrâk verip, lutfun ile hak yolu gösteren sensin,
Ulaştırırsın kulları arzu ettikleri şeye;
Ey el-Hâdî, nâr ü nuru, her muradı veren sensin
Yârabbi
Senden yardım dileyene
Sensin eyleyen inayet,
Yanlış yola gidenlere sensin veren hidâyet
Sen ki cümle kullarının
Verirsin gönlündeki her muradını,
Yol gösterirsin
Sürdürüp de nefse uyan kulların inadını,
Düşerse arzusuyla bir dalâlete;
Yine merhamet edersin
Emrine uyan kulları düşürmezsin melâmete,
Çıkarırsın Yâ İlâhî lütfedip de selâmete
Yârabbi kullarına sonsuzdur merhametin,
Senin azabın elîm, senin gazabın çetin
Şaşkınız, önümüzde yollar çatallaştı,
Lif lif çözüldü fikrimiz, düşüncemiz dolaştı,
Bu kesif sis perdesinde
Şehlâ görür gönül gözü,
Zulmet içinde gecemiz, örtünmüşüz karanlığı,
Dumanlar arasında yitirmişiz gündüzü
Ne vakte kadar sürecek bu nefis hükümranlığı?
İblis kopardı dizgini,
Yâ İlâhî şaha kalkmış nefsimiz,
Kaybetmek üzereyiz o aydınlık çizgini,
Aklımız önümüzde fırtınalı bir deniz,
Girdâb-girdâb uğunur, dalga-dalga inleriz;
Yârabbi, biz ki günü uyutan miskinleriz
Yarattığın şu dünya, etrafında güneşin
Tamamlamak üzere bekli de son turunu,
Biz ödünç sevdalara yüreği verdik peşin,
Sermişiz dikenlere son gönül huzurunu,
Aç köpekler gibiyiz üzerinde bir leşin;
Yol göster ey el-Hâdî,
Gönder bize Yârabbi, o hidâyet nurunu [color="#800080"]

EL-BEDÎ’


Tâ'zim sana, tekbîr sana; ey ilmi yüce san'atkâr,
Yarattığın cümle zerrât, her an seni eder ikrar,
Maddesiz, örneksiz, yoktan yaratansın ey el-bedî';
Tüm varı yok eder gücün, sensin yokları eden var
Yârabbi
Sen var iken, ne gök vardı, ne yer,
Sen yarattın varlıkları hikmetinle birer birer
Eriyip gittî İlâhî, çoğul içindeki tekil,
Veren sensin çiçeğe renk
Ve eşyaya uygun şekil
Ne ulu san'atkârsın ki, kimse ermez san'atma,
Ne güzel biçim vermişsin bu sonsuz kâinatına
Dağlara uyan heybet, dereye uyan akış,
Bir kelebek kanadını işlemişsin nakış nakış
Gülün teni bunca narin iken,
Yaratmışsın hikmetinle gülün dallarında diken
Yedi renge çözülür yağmur damlasında ışık,
Karanlığın aydınlığa, bülbülün gülüne âşık
Yarattığın her nesnede
Görünür İlâhî ahenk,
Bir küçücük çiçeğinde
Aydınlanır bir ayrı renk
Yarattığın canlı cansız her şeyi,
Yoktan var eylediğin maddelere verip biçim,
O erilmez san'atınla yarattın
Kaç milyar zerredir toprağı süsleyen çim?
Bir bedenin varlığına kim bilir neyi kattın?
Çözemez aklımız, çözülür idrâkin ipi,
Yarattığın insanlara bunca huyu, bunca tipi
Veren sensin
Yarattıklarının ne maddesi
Ne de bir örneği vardı,
Yoktu gülün rengi, bülbülün o yanık sesi,
Ne denizin dibi, ne dağların ardı
Ne gönül vardı seven, ne nabız vardı atan,
Ey ulu san'atkâr, ey el-Bedî1;
Her şeyi ahenk içinde sensin yaratan [color="#800080"]

EL-BAKÎ


Hükmünde devreder her şey; sensin veren, sensin alan,
Biter mekân, erir zaman, boyuttan silinir alan,
Yoktur varlığının sonu, beka senin ey el-bâkî;
Ne yer kalır, ne gök kalır, sensin yalnız bakî kalan
Yârabbi
Hiç kimseye kalmaz dünya,
Kalmaz mâlikine mülk
Gelip de gidenlerden ne sonuyuz, ne de ilk
Ay doğar, dağı döner,
Gün doğar, ufku aşar
Can kandili bir nefesle ebediyyen söner,
Herkes ömrünce yaşar
Toprağa karışır beden, sana döner son ruh,
Tükenir dünya üstünde çağlayıp duran güruh
Ne mekân kalır İlâhî, ne zaman,
Döner her şey aslına
Aslımız yokluktur bizim, biliriz;
Var ettiğin gibi, bir gün yok olup gideriz
Kalan sensin, her şeyin gelince sonu,
Ne kalır güneş, ne gök, ne yer,
Yok olur yarattığın dünya;
Ve biter o an içinde gerçek olan rüya
Bilemeyiz Yâ İlâhî,
Niçin, nasıl, neden?
Nereye gider Yârabbi, bunca can, bunca beden?
Nice erir bunca isyan, bunca inat?
Nerede kaybolur yarattığın kâinat?
Yâ İlâhî, nedir sonsuz, nedir boşluk?
Düşündükçe yelpelenir aklı kör eden sarhoşluk
Yokluktan yaratılan yok olacaktır elbet,
Biz nice anlayalım, senindir ulu hikmet
Aslolan sensin İlâhî,
Kâinatta her şey eğreti
Biz nice algılayalım bu ibreti, bu hikmeti?
Boşalır zemberek gibi, zorlasak idrâki;
İnandık ki, sonu yoktur varlığının ey el-Bâkî [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler

Eski 08-03-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler



EL-VARİS


Cümle emval, cümle emlâk, babadan oğula geçer,
Eder ömrünce tasarruf; yıkar-yap ar, eker-biçer,
Sana tevarüs edecek, en sonunda ey el-vâris;
Sensin öz sahibi mülkün, gelen gider, konan göçer
Yârabbi
Hep devredip durur yarattığın günden beri,
Bunca servet, bunca devlet
Daha dünkü harman yeri,
Bugün ya hamamdır, ya da bir başka kümbet
Neden açılmaz gözümüz, niçin almayız ibret?
Senindir devlet-i ebed-müddet
Kendi ömrünce hükmeder hükümdar devletine,
Herkes bir şeyler katar nakleden servetine
Tasarruf eder bir müddet
Elbet her kulun encamı, İlâhî fermana kalır,
Sanılmasın ki daneler, şu dönen harmana kalır
Coşup çağlayan ırmaklar
Akar gider bir denize,
Kim neyi kendine saklar?
Hangi renk baki benize?
Kim demiş ki bu enginlik, şu engin ummana kalır?
Hangi can bedene bağlı, hangi beden cana kalır?
Bizler ki âsi kullarız,
Ne had biliriz, ne nisâb
Herkes yaptığı fiilden verecektir bir gün hesâb
Han hangi yolcuya mülktür?
Hangi yolcu hana kalır?
Yârabbi verdiğin ömrün hesabı,
Elbette rûz-i mîzâna, ulu imtihana kalır
Ömrü tamamlayıp giden, ne mülk götürür, ne mal;
Dünyada emânet yüke, beyhude olur hamal
Ne bu karanlık geceye, ne bu ışık tana kalır,
Ne meyve kalır dalında, ne karpuz bostana kalır
Gelip geçti nice insan, cümlesi rızkını yedi,
Gidiyorken hiç bir kimse hırkasını götürmedi
Ne bu el işler İlâhî, ne bu kalem bana kalır,
Sensin el-Vâris Yârabbi, senindir yarattığın şey;
Senden geldi her nesne, yine elbet sana kalır [color="#800080"]

ER-REŞÎD


Ulaştırırsın menzile, vîrâni âbâd edersin,
Diler isen mahzunları lutfun ile şâd edersin,
Gösterirsin doğru yolu kullarına ey er-reşîd;
İlâhî nizâm içinde, yön verip irşâd edersin
Yârabbi
Yönlendirensin,
Mürşid gönderirsin doğru yolu göstermeye,
Çıkarırsın darlıktan ferahlığa
Eğer ki uzatmıyorsam yakan ateşe elimi,
Veren sensin Yâ İlâhî, akl-ı selimi
Bırakmazsın sıkıntıda hiç bir kulunu,
Aydınlatırsın nurunla hidâyet yolunu
Sevk-i tabiî verensin bunca kurda kuşa,
Götüren sensin Yârabbi, bizi kurtuluşa
Yönelecektir mutlaka her şey döne döne,
Senin gösterdiğin yöne
Dönüp dururken içinde binbir vesvesenin,
Elbette irşâd eden güç, Yâ İlâhî senin
Yönelt İlâhî dergâha, lutfunla sen bizi,
Şaşkın ve perişanız yönlendirmezsen bizi
O engin denizlerde yol gösteren balıklara,
Tutunduran midyeleri o kaygan kayalıklara
Serisin Yâ İlâhî
Sensin vantuzla süsleyen ahtapotun kollarını,
Sensin turnaya gösteren havada göç yollarını
Sensin küçük karıncaya
Yuvasını bulduran güç,
Yerden göğe varıncaya
Olmazları olduran güç
Sen ki şaşkın kullarını doğru yola sevkedensin,
Aklı veren, yol gösteren yine sensin
İsabetlidir her işitip
Dönüşünü bilirsin cümle gidişin
Şaşıyor verdiğin akıl, bu serazat hıza Yârab,
Yetişen sensin şaşkınlığımıza Yârab
Hüküm senindir İlâhî,
Şu aklın hükmü ne ola?
İrşâd eyle bizi Yârab, yönelt sana gelen yola
Erdir İlâhî lutfuna, eyle şu mahzun gönlü şâd,
Sensin er-Reşîd Yârabbi, sensin eyleyen irşâd [color="#800080"]

ES-SABÛR


ulu devlet senin yârab, kullara devlet verensin,
münkir olanlara bile, lütfedip nîmet verensin,
azgınlara azâb için, asla etmezsin isti'câl;
es-sabûr'sun yâ ilâhî, tevbeye mühlet verensin
Yârabbi,
Bir anda yok etmeye, kahretmeye varken gücün,
Yoktur yarattığından alınacak öcün
Acırsın kendisinde bir kudret vehmedene,
Bakmaz mı gelen gafil, hezimetle gidene?
Bizler böyle deli dolu koşuyorken ecele,
Vereceğin cezada eylemezsin acele
Niyaz ile açacak gülleri beklersin,
Tevbeye açılacak elleri beklersin
Affetmek için ararsın bir vesîle,
Beklersin ey Ulu Rabbim, beklersin sâbrile
Sabredersin bunca çirkin ef âlimize,
Acırsın Yâ İlâhî, perişan hâlimize
Bitmez arzularımız, bitmez telâşımız,
Telaş ile taşar kazandan aşımız
Gönlümüz köpüre köpüre bir meçhule akar,
Kazanamayız rızânı, biri yer, biri bakar
Binbir biçime girer, kayalarla oynayan su,
Beşeriyet bir kazanda fıkır fıkır kaynayan su
Her gün biraz daha artar,
Altımızda yanan ateş,
Üstümüze yağan korlar,
Gönüldeki ateşe eş
Doğru değil Yâ İlâhî, ne dilimiz, ne elimiz,
Bizler hicâb etmeyiz de, hicâb eder emelimiz
Çalışmadan kazanmaktır işimiz,
Çiğnemeye isyan eder dişimiz
Küçükte büyüğe kalmadı saygı,
Biz ki rızkımızdan duyarız kaygı
Öylesine bölündük ki, bizim değil bir yanımız,
Yârabbi sana ayandır kibrimiz, isyanımız
Yine de verirsin gönlümüze nûr,
Bir tevbe beklersin bizden ey Sabûr
Hayata son değil ölüm, dünyaya son değil kabr;
"ve tevâsav bi'1-hakkı ve tevâsav bi's-sabr" [color="#800080"]


DUA


Yâ İlâhî, söz verip de, cayanlardan etme bizi,
Haram yoldan gelen nakdi, sayanlardan etme bizi
Aklını sirkate asıp, gülebilmiş hangi gâsıp?
Dilinin üstüne basıp, kayanlardan etme bizi
Beğenmeyen babasını, kaftan sanır abasını,
Fakirin son libâsını soyanlardan etme bizi
Göremeden bakma ile, uslanmadan akma ile,
Her dem haram lokma ile doyanlardan etme bizi
Her gün gerine gerine, binip kibrin üzerine,
Alemi ahmak yerine koyanlardan etme bizi
Bakır edenler altını, hikmet sanır her haltını,
Bastığı yerin altını, oyanlardan etme bizi
İçen dünya cilvesini, yele verir nefesini,
Her an İblis'in sesini duyanlardan etme bizi
Çıktım sanıp ine-ine; tâ esfel-i sâfilîne
Her işte nefsin emrine uyanlardan etme bizi
Duymayıp beş duyu ile, dilencilik huyu ile,
Gününü yüz suyu ile yuyanlardan etme bizi
Nasıl olsa gitti gider, bir ömrü eyleyip heder,
Cümle hatasına kader diyenlerden etme bizi
Kılıca kestirip kını, sırtına vurup çıkını,
Garip kulların hakkını yiyenlerden etme bizi
Bırakıp Hakk'ın izini, seçip küfrân denizini, Nadim olup da dizini döğenlerden etme bizi
Uyup nefsin kararına, kelbi ürdürüp arına;
Gidip mescid duvarına siyenlerden etme bizi
Hakka dönüp arkasını, seçip İblis fırkasını;
Yârab, kibir hırkasını giyenlerden etme bizi [color="#800080"]

DUÂ


Sensin melce-i şefkat, kuldaki nâz sanadır,
Minnet sanadır Yârab, elbet niyaz sanadır
Na'îm-i hakîkîsin; sensin eyleyen infâk,
Sensin kula rızkını gönderen ulu Rezzâk
Yârabbi malûm sana, gönlümdeki emelim;
Yöneldim dergâhına, açıktır sana elim,
Sen ki, şu kâinatı nakış-nakış örensin,
Bilensin cümle sırrı; işitensin, görensin
Sensin cümle âlemi, "ol" emrinle yaratan,
Sensin derdi verip de, dermanını aratan
Nedir yarattığının, indindeki değeri?
Dilersen yok edersin bir anda gök ve yeri
Sığındık dergâhına, isyanımızı affet,
Kim karşı durabilir sana ey yüce kudret?
Dilersen yok edersin, dilersen var edersin,
Kahrınla kullarına dünyayı dar edersin
Biliriz Yâ İlâhî, cezada yok acelen;
Affına mazhâr olur, sana tevbeyle gelen
Kesersek rahmetinden bir lahzacık gümânı;
Biz nice başarırız bu çetin imtihanı?
Yârabbi, rahmetinle, aşkınla kuşat bizi,
Rızâna nail olan kul gibi yaşat bizi
Her ânı bir günâha mahsûb eyle ey Hasîb;
Huzuruna imânla gelmeyi eyle nasîb
Daim et ülkemizde huzur ile dirliği,
Lutfeyle cümlemize kardeşliği, birliği
Yârabbi nefsimize eyleme bizleri râm;
Sensin Celîl ve Kerîm; Zü'1-Celâli ve'l-İkrâm
Koşarız rahmetine, tâ Merve'den Safâ'ya;
Bağışla bizi Yârab, Muhammed Mustafâ'ya
Mâliki sensin mülkün, sahibisin her demin,
Merhamet eyle bize, sen ey Rabb-ül Alemîn,
Âmîn!
Âmîn!
Âmîn! [color="#800080"]

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.