Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



SULTAN AHMET'İN VEFATINI HİSSETMESİ

Sultan 1 Ahmed (1590-1617), kalbi hayatının derinliği olan oldukça müttaki bir Osmanlı Padişahıdır Bahti mahlasıyla Peygamber Efendimiz (sav) sevgisini ve bağlılığını ifade eden çok içli şiirleri vardır:

Nola tacım gibi başımda götürsem daim
Kadem-i resmini ol bazret-i şab-i Resül'ün

İşte bu ince ruhlu Osmanlı sultanının vefat etmeden bir gün önce huzurunda bulunan mabeynci Mustafa, Ahmed Han'ın odada muhatabını göremediği kimselere karşı dört defa; "Ve aleyküm selam" dediğine şahit oldu

Mabeynci, bir mânâ veremediği bu garip davranışların sebebini Sultanına sorduğunda, Sultan Ahmed Han şu cevabı verdi:

"O anda Hazreti Ebu Bekir-i Sıddık, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali efendilerimiz geldiler ve bana; 'Sen, dünya ve ahiretin sultanlığını kendine toplamışsın Yarın Resulullah (sav) Efendimiz'in yanında olacaksın', buyurdular"

Gerçekten de bu Hak dostu, denildiği gibi ertesi gün vefat ederek sevdiklerine kavuştu

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



SOMUNCU BABA VE EMİR SULTAN

Türkistan'daki Buhara şehrinden yola çıkarak Mekke - Medine'yi dolaştıktan sonra 1389 yılında Bursa'ya yerleşen Muhammed Şemseddin, gösterdiği kerametlerle bir anda halkın sevgisini ve saygısını topladı

Yıldırım Bayezıd'ın kızı Hundi Hatun'la evlenen Muhammed Şemseddin halk arasında Emir Sultan adıyla anılır oldu O, halkı din yoluna çağırırken Padişah'ı da bazı konularda uyarıyor, O'na yardımcı oluyordu

Bu arada, Emir Sultan'dan önce Bursa'ya gelip yerleşen ve her gün çarşıya gelip, "Somun var müminler, somun var!" diye ekmek satan bir ulu kişi daha vardı ama halk, "Somuncu Baba" dediği bu zatın kerametlerinden habersizdi

Günlerden bir gün, Yıldırım Bayezıd'ın damadı Emir Sultan hazretleri, elindeki çömlekle birlikte bu zatın fırınına çıkageldi! Ekmeklerle birlikte çömlekteki yemeğin de pişirilmesini istiyordu

Somuncu Baba, küreğin üzerine koyduğu çömleği fırına sürmeye çalıştı ama, nafile! O küçük çömlek fırına bir türlü girmiyordu!

Somuncu Baba, geride durup seyreden Emir Sultan'ın yüzüne baktı ve yüzünde beliren tatlı bir tebessümle konuştu: "

- Anladım Bu işi ancak sen başarabilirsin!"

Emir Sultan küreği aldı ve kolayca içeri sürmeyi başardı Ama fırının içinde ateş yoktu ve soğuktu Soran gözlerle ama tatlı bir tebessümle Somuncu Baba'ya baktı Somuncu Baba yine aynı eda ile konuştu:

"- Bekle Az sonra pişer!"

Karşılıklı gösterilen kerametlerden sonra iki ulu kişi birbirlerini tanıyıp dost olmuşlardı

Niğbolu zaferinin anısına Bursa Ulucami'yi yaptıran Yıldırım Bayezıd, açılışı damadının yapmasının uygun olacağını düşünmüştü Cuma günü, kalabalık cemaatin önünde seslendi:

"- Ya Emir! Kapıları sen aç ve cemaata vaaz edip Namaz kıldır Veli kişi olduğun için bu şeref sana aittir!"

"- Hayır Sultanım! Bu şerefi Şeyh Ebü Hamideddin-i Aksarayi hazretlerine vermelisiniz!"

"- Bu zat kim ola ki?"

"- Belki duymuşsunuzdur Sultanım Somuncu Baba derler bir ekmekçi koca vardır Ulucami işçilerine de ekmek satmıştır İşte bu zat O'dur!"

Somuncu Baba, "Ne ettin Emirim, bizi ele verdin!" diyerek bütün alçakgönüllülüğüyle camiyi açtı, kürsüye çıkıp vaaz ve nasihatlarda bulundu Herkes O'na hayran olmuştu

Rivayete göre Somuncu Baba camiin her kapısından aynı anda çıktı ve herkes elini öptü


KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



RÜYADAN GERÇEĞE

Osmanlı Beyliği'nin kuruluş günlerinde, zamanın büyük alimlerinden Şeyh Edebali Söğüt yakınlarındaki bir dergahta oturuyor, Ertuğul Gazi'ye ve oğlu Osman Bey'e yardımcı oluyordu

Osman Bey bir gün O'nun evinde misafir olmuştu Geceyi geçireceği odada bir Kur'an-ı Kerim duruyordu Yorgundu, yatmak istiyordu ama, bu yüce Kitab'a saygısından dolayı bir türlü yatıp uyuyamıyordu Derken bir an daldı, kendisinden geçti ve rüya alemine daldı

Gördü ki, Edebalı'nın koynundan bir ay doğdu Ay dolunay haline gelince inip kendi koynuna girdi O anda kendi göbeği üzerinde bir çınar ağacı bitip büyümeye, yükselmeye başladı Ağaç büyüdükçe yeşillendi, güzelleşti Dallarının gölgesi bütün dünyayı kapladı

Evliya Çelebi'nin söyleyişiyle, o ağacın gölgesinde dağlar var, dağların dibinden pınarlar çıkar ve salınıp akarlar Kimi bağını sular o sularla, kimi de çeşmeler yapıp akıtır

Sonra, ağacın yanında dört sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros ve Balkanlar'dı Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna nehirleri çıkıyordu Bu nehirlerin üzerinde gemiler yüzüyordu Tarlalar hep ekinlerle ve başka ürünlerle doluydu Dağların tepeleri ormanlarla kaplıydı, vadilerde şehirler kurulmuştu Şehirlerde camiler yapılmış, minareler arşa yükseliyordu Camilerin altın kubbelerinde birer hilal ışıldıyor, minarelerinde müezzinler ezan okuyor ve o ezanlar ağaç dallarındaki kuşların cıvıltılarıyla karışıyordu Öyle bir an oldu ki, ağacın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul'a doğru çevirdi Şehir, iki denizin ve iki karanın birleştiği yere kurulmuş, bir elmas yüzüğün kıymetli taşı gibi orada duruyordu Osman Bey bu yüzüğü alıp parmağına takıyordu ki, uyandı!

Sabah olunca Osman Bey bu rüyayı Şeyh Edebalı'ya anlattı Şeyh rüyayı şöyle yorumladı:

"Osman bir devlet kuracak ve üç kıtaya hakim olacaktır"

Sonra da, kızı Malhun Hatun'u Osman Bey'e eş olarak verdi

Osman Bey, çok önceden, babasının sağlığında belirledikleri hedefe yani Bizans'a doğru ilerlerse,bu rüyanın gerçekleşeceğine ve Şeyh Edebalı'nın haklı çıkacağına inanıyordu Ne yazık ki kendisi, Bursa fethedilmek üzereyken öldü O büyük emelinin gerçekleştirilmesi artık oğluna kalıyordu


KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



ÖYLE BİR DEVİR Kİ!

Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra yerine oğlu İkinci Selim geçmişti Artık Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en güçlü devletiydi ve hiç bir devlet, hiç bir güç onunla başedemiyordu

İkinci Selim ilk büyük icraat olarak Kıbrıs'ın fethini gerçekleştirdi Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordularımız 1570 yılında, Venediklilerin elinde bulunan Kıbrıs'ı almayı başardılar Artık Akdeniz büyük ölçüde kontrolumuz altına girmişti

Ancak nevar ki, Kıbrıs bozgunu haçlıları yeniden birleştirdi İspanya Kralı, Venedik Doç'u ve Papa aralarında anlaştılar Büyük bir donanma hazırlandı Bu arada Osmanlı donanması, ağırlık Ege'deki İnebahtı Limanı'nda olmak üzere çeşitli limanlara dağılmış durumdaydı İnebahtı'da bulunan donanma gafil avlandı ve burada büyük bir bozguna uğradık Özellikle Preveze ve Cerbe zaferleriyle denizlerde ezici bir üstünlük sağladığımız sırada gelen bu yenilgi gerçekten çok üzücüydü Ancak, dünyanın en güçlü devleti böyle küçük sarsıntılardan etkilenecek değildi

Nitekim, donanmanın daha büyük ve güçlü olarak yeni baştan kurulması ve bu işin üç - dört aylık bir sürede tamamlanması için ferman çıkarıldı

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa bu konuda endişeliydi Endişelerini Baş Vezir Sokollu Mehmet Paşa'ya iletince şu cevabı aldı:

"- Paşa hazretleri' Bu devletin kuvvet ve kudreti o derecededir ki, donanmanın bütün direkleri gümüşten, halatları ibrişimden ve yelkenleri dahi atlastan yapılmak ferman olunsa yeridir Hangi geminin malzemesi yetişmezse, gel benden al!"

Bu arada Venedikliler sevinç içindeydiler Osmanlı donanması mahvolmuşken yapılacak bir barış andlaşmasından kârlı çıkacaklarını umuyorlardı

Venedik elçisi hemen Sokullu Mehmed Paşa'yı ziyaret etti Osmanlıların bir barış görüşmesini kabul edip etmeyecekleri konusunda nabız yoklamak istiyordu Tecrübeli devlet adamı elçinin bu niyetini anlamakta gecikmedi ve ona şu tarihi cevabı verdi:

"- Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik Siz ise donanmamızı yenmekle sakalımızı traş etmiş oldunuz Kesilen bir kol yerine gelmez ama traş edilen sakal eskisinden daha gür çıkar!"

Geçen zaman Sokollu Mehmed Paşa'yı haklı çıkardı Dört ay gibi kısa bir zamanda 200'den fazla savaş gemisi yapıldı ve Osmanlı donanması yine denizlerin hakimi oldu

İşte o devir, öyle bir devirdi

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



SULTAN ABDÜLHAMİD'İ VE OSMANLILAR'I NİÇİN KÖTÜLEMİŞLER?
(Mehmed HOCAOĞLU’nun Bir Hatırası)

Mehmed HOCAOĞLU Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler (İstanbul, 1976) kitabının yazarıdır Aşağıdaki yazı Mehmet HOCAOĞLU’nun Abdülhamid Han ve Hatıraları; Belgeler isimli kitabının Giriş kısmından iktibastır (Türkiyat Matbaacılık, İstanbul, 1989)

Okul sıralarında iken, tarih kitapları ve hocalarımız Sultan Abdülhamid Han’ı Kızıl Sultan diye adlandırıp; aydınları denize attırdığını, sürgüne yolladığını, hür düşünceye izin vermediğini, memleketi casuslarla (hafiyeler) doldurduğunu, sarayında süt banyosu yaparak cariyeleriyle gün geçirdiğini, her şeyden korkan, evhamlı bir Padişah olduğunu anlatıp, yazdıkları halde, onun zamanını yaşamış yaşlılar bütün bunların tam tersini, II Abdülhamid zamanının tam manasıyla altın devri olduğunu söylemişlerdi Bize anlatılan ve yazılanların gerçeklere tamamıyla aykırı olduğunu da belirtmişlerdi Demokrasi ve hür düşüncenin 1950′de başlaması üzerine tarihin üzerine indirilmiş bu ağır ve karanlık perde yavaş yavaş aralandı Gerçekler birbiri arkasından gözükmeye başladı

1955′de Türkiye Büyük Millet meclisinde, basın kanunu hakkında şiddetli tartışmalar yapılıyordu Bir yaz günü Ankara’da Prof Osman TURAN ile Özen Kıraathanesinde oturuyorduk Bir masa ötede Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in sesini duyan Osman TURAN, ona doğru bakınca bizi masasına çağırdı Gittik Şuradan buradan konuşulurken söz basın kanunu üzerindeki sert tartışmalara geldi O sıralarda mahut gazetelerden birisi, kendi düşüncesine ters düştüğü halde, Sultan Abdülhamid Han lehinde tefrika yayınlıyordu Söz buraya gelince Hamdullah Suphi TANRIÖVER’e :

– “Beyefendi! Sultan Abdülhamid birinci Osmanlı Mebusan Meclisini kapamamış olsaydı, şimdiye kadar demokraside bir hayli mesafe almış ve bugünkü sert tartışmalara da yer kalmamış olacaktı” dedim

Hamdullah Suphi TANRIÖVER büyük bir kızgınlıkla sandalyesinden kalkıp oturduktan sonra :
– “Sen ? Birinci Osmanlı Mebusan Meclisi’ni bilir misin?” dedi
Yaşımın bunu bilmeme imkan vermediğini söyleyince :
– “Tarih kitaplarında resmini görmedin mi?”
– “Gördüm
– “Hani (Eliyle tarif ederek) lahana başlı hocalar ve yanlarında dal fesli (Sadece fes sarıksız demek) kişilerin resmini gördün mü?”
– “Evet, gördüm
– “İşte, o lahana başlı hocalar bu memleketin gerçek sahibinin temsilcisi idiler Fakat bunlar medresenin yetiştirdiği, günün gidişinden, politikanın gerçek yüzünden, Hıristiyan mebusların kötü niyetlerinden habersizdiler Dal fesliler de Rum, Ermeni, Yahudi, Arnavut, Durzi, Nasturi ve diğer milletlerin temsilcileri idiler Bunlar Avrupa’da okumuş, politikanın bütün inceliklerini bilen; devleti içinden yıkmak isteyen hainlerdi Bu şeytanlar o saf ve temiz hocaları çabucak kandırıp arkalarına kattılar Memleket çıkarına ters düşen, devleti içinden çökertecek hareketlere giriştiler Eğer Sultan Abdülhamid Birinci Mebusan Meclisini dağıtmamış olsaydı, İmparatorluk daha o günden dağılmış olacaktı Buna göre sen ne dersin, İmparatorluk mu çökmeliydi, yoksa Mebusan Meclisi mi dağılmalıydı ?” dedi
– “Şüphesiz meclisin dağılması daha iyidir” dedim
– “Öyle ise, Sultan Abdülhamid de senin dediğini yaptı Meclis’i dağıtarak İmparatorluğu otuz üç sene daha yaşatmayı başardı” dedi

Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in bu sözleri kafamı allak bullak etmiş, çocukluğumda yaşlı halkın söylediklerine hak kazandırmış oluyordu İsyan edercesine :
– “Beyefendi! Öyle ise neden başında bulunduğunuz Maarif Vekilliği Sultan Abdülhamid’i bize kötü tanıttı ?”
Güldü Derin nefes aldı Eliyle havada bir çizgi yaptıktan sonra :
– “Bir inkılâp yapılmış, saltanat kaldırılmış, cumhuriyet ilan edilmişti Politika gereği saltanat ve sultanları kötülemek lazımdı Biz de öyle yaptık” dedi

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'e Muhteşem Cevabı

Yavuz Sultan Selim'in yeni tahta çıkması üzerine İran Şahı ona kutlamak amacı ile bir sandık dolusu hediye gönderir

Sandık açılır ve içinden çok değerli ipek kumaşlar inciler altınlar yakutlar değerli taşlar çıkar
En altta ise insan dışkısı vardır Bu tabiiki çok büyük bi hakarettir ve buna iyi bir cevap verilmesi gerekmektedir

Sultan Selim Han vezirlerine, verilecek cevap konusunda fikir üretmelerini emreder ama hiç bir çözüm önerisini de beğenmemiştir

En sonunda kendi çözümünü kendisi bulur ve Şahın gönderdiğinden çok daha değerli bir hediye sandığı hazırlatır Sandığın en altına ise Türk işi en güzel lokumlardan yerleştirir, bir de pusula yazarak gönderir

İran Şahı hediye sandığını açtırır
Gelen hediyelerden gözleri kamaşmıştır adeta Sandığın en altında da türk lokumunu görür, çok şaşırır
Türk elçinin verdiği pusulayı okur Pusulada şu yazmaktadır:

İSMAİL HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



TÖREDİR "HAN"IM

Bir defasında da, Karacahisar'ın fethinden sonra ku*rulan pazardaki esnaftan vergi alınması yolunda, Os*man Gazi'ye Germiyan'dan birisi gelerek teklif verdi Ve şöyle dedi:

"Han'ım bu töredir, bütün memleketlerde vardır ki padişah alır"

Osman Gazi sordu:

"Allah(cc) mı buyurdu? Yoksa beyler mi yaptılar?" O adam:

"Töredir Han'ım Geçmişten kalmıştır" dedi Osman Gazi çok öfkelendi:

"Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Kendi malı olur Ben onun malına ne koydum ki bana akçe ver, diyeyim Bre kişi, var git Artık bu sözü bana söy*leme de sana zararım dokunmasın" dedi "Bizim vilayetimizde üç lokma helal vardır Biri madenIer, biri ver*gi, biri de savaşlarda alınan ganimettir Bizim askeri*miz, gazi askeridir Şimdi bunlara helal lokma gerektir Kim askerine haram lokma yedire, o asker haram yiyen olur Haram yiyenin de vefası olmaz" diye ekledi

İşte, Padişahın hak gelirden başkasına iltifat etmediği görülmektedir Bu yaklaşım ise, Osmanlı'yı cihan devleti yapmıştır

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri




Alıntı:








müptela´isimli üyeden Alıntı



Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'e Muhteşem Cevabı

Yavuz Sultan Selim'in yeni tahta çıkması üzerine İran Şahı ona kutlamak amacı ile bir sandık dolusu hediye gönderir

Sandık açılır ve içinden çok değerli ipek kumaşlar inciler altınlar yakutlar değerli taşlar çıkar
En altta ise insan dışkısı vardır Bu tabiiki çok büyük bi hakarettir ve buna iyi bir cevap verilmesi gerekmektedir

Sultan Selim Han vezirlerine, verilecek cevap konusunda fikir üretmelerini emreder ama hiç bir çözüm önerisini de beğenmemiştir

En sonunda kendi çözümünü kendisi bulur ve Şahın gönderdiğinden çok daha değerli bir hediye sandığı hazırlatır Sandığın en altına ise Türk işi en güzel lokumlardan yerleştirir, bir de pusula yazarak gönderir

İran Şahı hediye sandığını açtırır
Gelen hediyelerden gözleri kamaşmıştır adeta Sandığın en altında da türk lokumunu görür, çok şaşırır
Türk elçinin verdiği pusulayı okur Pusulada şu yazmaktadır:

İSMAİL HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER






ALLAH razı olsun kardes

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



OSMANLI ORDULARI VE SAVAŞ

Avrupalıların Muhteşem Süleyman adını verdikleri Kanunî Sultan Süleyman, 250 bin askeriyle Mohaç Muharebesi'ne çıkmıştı 250 bin asker günlerce Avrupa ortalarında yol alırken çeşitli bağ ve bahçelerden de geçiyor ve "Osmanlı Türk Askeri"nin geldiğini gören köylüler evlerini ve tarlalarını bırakarak dağa kaçıyorlardı Çünkü onlara göre, düşman girdiği yerde canlı bir insan bırakmaz, ya esir alır ya öldürürdü

Meşhur Avusturyalı tarihçi Hammer'in yazdıklarına göre, yemyeşil bağ ve bahçelerini olduğu gibi bırakıp dağa kaçan Macarlar, artık her şeylerinden vazgeçmişler ve canlarını kurtardıklarına seviniyorlardı Onlar, 250 bin askerin geçtiği bağdan hayır beklemezken, ordu geçip gittikten sonra gelip tarlalarını gezdiklerinde hakikaten tarlalarındaki üzümlerin yendiğini, fakat her salkımın yerine bir liranın bağlanmış olduğunu hayretler içinde gördüler Beklemedikleri bu manzara ile karşılaşan Macarlar, sanki Osmanlıların tarlalarından geçmesine sevinmişlerdi Çünkü "Osmanlı Ordusu" o zaferlere îmanları ile erişiyorlar, îmanları ise onlara kul hakkına tecavüze asla müsaade etmiyordu

İşte bugün birçok kendini bilmezin emperyalist olarak tavsif ettiği Osmanlı, her yere insanlık, adalet ve medeniyet götürmüş, onlardan aldığının belki de on mislini vermiştir

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



MADEM SORDUK YAPMAK GEREK

Osmanlılar zamanında bir kaleyi düşmanlar kuşatmış Müslümanlar kalede 15 kişi kalmışlardı Yiyecekleri de kalmamış, çaresiz idiler Reisleri istişare etmek için onları toplayıp demiş ki:

- Hâlimiz ortada, düşman da meydanda Çoluk çocuk var Ne yapalım?

İçlerinden biri:

-Peygamber efendimizin buyurduğu gibi yapalım

- Peygamber efendimiz ne buyurdu?

- (Bir hususta çaresiz kaldığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyin) buyuruyor

Kalede bir yatır varmış Hazırlanıp, abdest alıp, oraya gittiler Kabirdeki zat, tecessüm etmiş böyle, sabah şafakla beraber kaleden çıkın, hücuma geçin demiş

İçlerinden birisi itiraz edecek olmuş, diğeri Allah rızası için itiraz etme, madem ki sorduk denileni yapmamız lazım, ya hiç buraya gelmeyecektik, madem ki geldik, ne buyurulduysa yapacağız demiş

Sabah olunca kalenin kapısını açmışlar, hücuma geçmişler Düşman kılıcını kınından çıkartmamış, bakıp gülmüşler 15 kişi ne yapacak diye

Kabirdeki zat hemen müritlerini toplamış Leşger-i gazâ önde, leşger-i duâ görev bizde Melekler imdâda gelmişler Meleklerin yardımı rüzgar şeklinde tecellî ediyor Atlar, toplar havaya fırlamış İnsanlar birbirleri üzerine düşerek ölmüşler Ancak kaçan kurtulmuş, kalanların hepsi ölmüş

("Net"ten)

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



ORHAN GAZİ ve GEYİKLİ BABA

Orhan Gazi gittiği yerlerde garipleri ve derviş kişileri arayıp sorardı Bir gün, İnegöl'de bulunan baba dostu Korkut Alp O'na haber göndererek,

- "Keşiş Dağı çevresinde geyiklerle gezip söyleşen ve Geyikli Baba adıyla anılan bir devrişin olduğunu" bildirdi

Orhan Gazi hemen adamlarını gönderip Geyikli Baba'yı davet etti ama o mübarek zat bu daveti kabul etmedi

Orhan Gazi adamlarını tekrar gönderip sebebini sorunca Geyikli Baba şu cevabı verdi:

"- Dervişler kalp ve göz ehli olurlar da her işin zamanını gözetirler Vakti gelince davete uyarlar ki, gittikleri zaman duaları makbul ola!"

Günlerden bir gün, Geyikli Baba kavak ağaçlarından birini köküyle birlikte sökerek Bursa'nın yolunu tuttu; sarayın avlusuna girdi ve kapının iç tarafına bu ağacı dikmeye başladı Durumdan haberdar edilen Orhan Gazi oraya geldiğinde ağaç dikilmişti Derviş şöyle seslendi:

"- Bu ağaç bizim hediyemizdir ve burada durdukça dervişlerin duası sana ve soyuna makbuldür!"

Sonra durup duasını yaptı ve geldiği yere doğru gitmeye başladı Arkasından koşup yanına varan Orhan Gazi ile aralarında şöyle bir konuşma oldu:

"- Derviş Koca! Şu eyleştiğin, dağında dolaştığın İnegöl yöresi senin olsun!"

"- Mal da, mülk de Allah'ındır Bey! O ehline verir Biz mal ve mülk ehli değiliz"

"- Peki, mal ve mülk ehli kimlerdir?"

"- Hak Teala, dünya mülkünü senin gibi hanlara ısmarladı Malı da iş ehline ısmarladı ki, kulları birbirleriyle işlerini göreler"

"- Derviş Koca, benim sözümü de tutsan ne olur? Arkadaşların için şöyle bir parçacık yer de mi kabul etmezsin?"

"- Peki, kalbin kırılmasın Bey! Şu tepecikten berisi dervişlerin avlusu olsun, yeter!"

Orhan Gazi oldukça rahatlamış olarak geri döndü Geyikli Baba öldükten sonra kabrinin üstüne bir türbe, yanına da bir tekke ile mescid yaptırdı

Geyikli Baba'nın saray avlusuna diktiği kavak ağacı gelen her padişah tarafından korunup gözetilerek ulu bir ağaç oldu

"Geyikli Baba Tekkesi" de o gün bu gün varlığını korudu ve hep ziyaret edildi

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



ÜLKESİ İÇİN MADDİ-MANEVİ VARLIĞINI FEDA EDEN SULTAN ABDULHAMİD’İN EŞİ FATMA PESEND HANIM

Kimilerince vatan haini ilan edilen ,"kızıl sultan" diye tabir edilen bir Osmanlı sultanı olan Sultan Abdulhamid Han'ın, 750 milyon altın borcumuz yüzünden; Fransa, Midilli adasını istediğinde gözüne uykular girmiyordu; bu kadar altın nerden bulunacaktı…

Eşi Fatma Pesend Hanımefendi durumun farkına varmış, babasından kalma hatırı sayılır mirası ortaya koyarak geri almayı teklif ediyor Fransa'nın el koyduğu Midilli adasını Sultan bu teklifi kabul etmek istemeyince "Bu devlete benim borcum yok mu,dersiniz!" diye ısrar ediyor Ve Midilli yeniden Osmanlı topraklarına katılıyor

"Bir ailesinden kendisine miras kalmış parayı vatan ve millet uğruna gözünü kırpmadan harcayan hanımları düşünün, bir de milletten ve devletten ne kopartabilirim diye hesap kitap yapanları Hadi çalıp çırptıklarına bir şey demiyoruz ama bu ikinciler, kalkıp da birincilere "hain" dâhil demediklerini bırakmıyorlar mı, işte sigortalarım asıl o zaman atıyor"

Kaynak: Abdulhamid’in Kurtlarla Dansı, Sayfa 67 (Mustafa ARMAĞAN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



"FRANSIZLAR KORKAK ÂDEMLERDİR"

İşte Osmanlı!

19yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu

Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı

O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabiî Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar

Mektupta şöyle denilmektedir:

"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de halifesisiniz Bizi şu zulümden kurtarın Asker gönderin Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın"

Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:

"Fransızlar korkak ademlerdir Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir"

Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar

Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:

"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz Zulüm sona ermiştir"

Bu olay, Mülhaymlı'ların gönüllerinde taht kurmuştur Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym'a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar

Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı Bayrağı asarlar Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip, hâdiseyi temsilen kutlarlar

KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



NEREDEN, NEREYE?

Sözün bir yerinde demiştik ki, "Osmanlı İmparatorluğu bugünkü Amerike Birleşik Devletleri'nden daha güçlü bir devletti!" Evet, öyleydi Bunun bir örneğini hiç yorum yapmadan sunuyoruz

Fransa Kralı I Fransuva Alman İmparatoru ve İspanya Kralı Şarlken'le yaptığı savaşı kaybedip esir düşmüştü

Fransuva, annesi Luiz dö Savua aracılığıyla Jean Frangipani isimli elçiyi Kanuni Sultan Süleyman'a gönderdi Elçi hem Fransuva'dan hem de annesinden birer mektup getirmişti ve Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım istiyordu

Kanuni Sultan Süleyman elçiye iltifatlarla karşıladı ve 1526 yılının Şubat ayında Fransa Kralı'na şu mektubu gönderdi:

"Ben ki, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadır Vilayeti'nin ve Diyarbakır'ın ve Kürdistan'ın ve Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin -ki yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dahi ateş saçan kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım

Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko'sun

Sultanların sığınma yeri olan kapıma, sadık adamın Frankipan ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp; memleketinizin düşman istilasına uğradığını, hapse atıldığınızı bildirip; kurtarılmanız hususunda bu tarafta yardım ve medet istemişsiniz Her ne ki demiş iseniz, yüksek katıma arzolunup teferruatıyla öğrendim

Padişahların bozguna uğraması ve hapsedilmesi şaşılacak şey değildir Gönlünüzü hoş tutup hatırınızı incitmeyiniz

Ulu ecdadımız daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve sağlam kaleler fetheyleyip; gece-gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır

Allah hayırlar versin ve iradesi ne ise o olsun Bunun dışındaki durum ve haberleri adamınızdan sorup öğrenirsiniz, vesselam!"

Evet Gerçekten de öyle değil mi? Neredeen, nereye geldik?


KAYNAK: Yeni Osmanlılar Derneği Web Sayfası

Alıntı Yaparak Cevapla

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri

Eski 08-02-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşanmiş İbretlik Osmanli Hikayeleri



KUL HAKKINI GÖRMEZDEN GELEN GÜNÜMÜZ YÖNETİCİLERİNE İTHAF OLUNUR!

KANUNÎ VE BİR KÖYLÜ

Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanunî" lakabını almıştır

Budin Seferi'nden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti

Sultan Süleyman köylüye :

-Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca, köylü:

-Biz fakir köylüleriz Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim demiş

Bunun üzerine Kanunî köylüye:

-Peki bizi kime şikayet edeceksin? diye sormuş Köylü:

-Siz Kanunî değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz

Bu cevaptan Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.