Türk Edebiyatının Unutulmazları |
06-24-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Edebiyatının UnutulmazlarıOrhan Veli Kanık Orhan Veli 13 Nisan 1914’te İstanbul’da doğdu, 14 Kasım 1950’de aynı kentte öldü Babası Mehmet Veli Kanık, Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası şefiydi Annesi Fatma Nigar Hanım'dır Adnan Veli (mizah yazarı) ve Füruzan Yolyapan isimli iki kardeşi vardırOrhan Veli’nin çocukluğu köklü bir sanat kültürü alabileceği bir ortamda, İstanbul’da geçti İlköğrenimine Galatasaray’da başladı Daha sonra babasının görevi dolayısıyla gittikleri Ankara’da okudu Şiir serüvenine birlikte atılacağı arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le lise sıralarında tanıştı Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girdiyse de 1935’te bitirmeden ayrıldı 1936–1942 arasında PTT Genel Müdürlüğü’nde memurluk etti Askerlik görevini 1942–1945 arasında Gelibolu’da yedeksubay olarak tamamladıktan sonra Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalışmaya başladı 1947’de bu kurumda kendi deyimiyle “antidemokratik bir hava” esmeye başlayınca istifa etti 1 Ocak 1949’da yayımlamaya başladığı iki sayfalık “Yaprak” dergisini 15 Haziran 1950’ye değin yirmi sekiz sayı çıkardı Bir gece Ankara’da belediyenin yola kablo döşemek için kazdırdığı bir çukura düşerek başından yaralandı Ertesi gün İstanbul’a geldi, bir arkadaşının evinde otururken fenalaşması üzerine kaldırıldığı Cerrahpaşa hastanesi’nde öldü Mezarı Rumelihisarı’ndadır Orhan Veli küçük yaşlarda başlayan edebiyat tutkusunu, lise yıllarından arkadaşı Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le birlikte, çeşitli şiir sorunları üzerine düşünerek geliştirdi Uç arkadaş ilk şiirlerini Ocak 1936’da “Varlık” dergisinde yayımladılar Orhan Veli’nin 1936’dan 1940’a değin yayımladığı otuz sekiz sür, genellikle gençlik döneminin ürünü kabul edilir Bunlar, genel havasıyla Ahmet Hamdi Tanpınar Ahmet Muhip Dıranas şiirini çağrıştıran Fransız sembolistlerinden etkiler taşıyan şiirlerdir Orhan Veli bu döneminde ağırlıklı olarak hece ölçüsüne ve uyağa önem vermiş, duru ve akıcı bir Türkçe kullanmıştır Eski Türk şiirini, Divan edebiyatı kalıp ve ölçülerini iyi bilmeye özen göstermiştir Ama bu gençlik dönemi ürünlerini sağlığında yayımlanan kitaplarına almamıştır Orhan Veli 1937’den sonra, Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le birlikte, Türk edebiyatında çığır açacak olan yadırgatıcı şiirlerine örnekler vermeye başladı Şiiri müzikten ve resimden ayırmaya, şairaneliğe bütünüyle sırt çevirmeye, düşlerden ve alışılmış benzetmelerden uzaklaşmaya çalışıyordu Bu şiirler yayımlanır yayımlanmaz edebiyat çevrelerinde büyük ilgi çekmiş, tartışmalara yol açmış, uzun süre alay konusu edilmiştir 1941 ‘de basılan Garip adlı kitapta Orhan Veli’nin önsözüyle topluca sunulan Melih Cevdet, Oktay Rifat ve Orhan Veli’ye ait şiirlerin yaslandığı ilkeler ünsüzde uzun uzadıya açıklanır Buna göre şiir “bütün hususiyeti edasında olan” ve “insanın beş duyusuna değil, kafasına hitap eden bir süz sanatıdır” Bu sanat “akalliyeti teşkil eden müreffeh sınıfların zevkine” değil, çoğunluğa seslenmesini bilmelidir Bunun yolu ise, şiiri, artık ona bir yük olmaya başlayan söz sanatlarından, şairane imgelerden, kısıtlayıcı biçim özelliklerinden kurtararak halkın en geniş kesimlerinin malı olan gündelik yalın bir dille yazmaktır Orhan Veli ve arkadaşlarının Türk edebiyat tarihinde “Garip” hareketi diye anılan bu çıkışları, bir yandan halkın diline olduğu gibi, yaşamına da sırt çeviren Ahmet Haşim şiir geleneğine; bir yandan, artık kalıplaşmış bir hale gelen hece şiirine; bir yandan da, dönemin siyasal koşulları sonucu yaygınlaşması engellenmiş olan ve halkın davalarını eski sörin kuralları içinde kalarak savunan, bir “beğeni devrimi” yapmamakla suçladıkları toplumcu gerçekçi sür geleneğine bir tepki niteliğindedir Orhan Veli’nin Garip’ten sonra yazdığı şiirlerde ise yeni eğilimler, önemli biçimsel değişiklikler görülür Ölçü, uyak yeni bir anlayışla şiirine girerken, şaşırtma ve zeka öğeleri azdır, duygular ağır basmaya başlar Daha önce hor görülen lirizme yer verilir Bu değişikliklerin yanı sıra toplumsal eğilimler ağırlık kazanmaya, gündelik yasamın ve sokaktaki insanın sorunları ele alınmaya başlar Özgürlük dileği, yaşama sevinci, insan sevgisi gibi temalar iyice belirginleşir Bu tavır değişikliğinin temelinde II Dünya Savaşı’yla gelen toplumsal sarsıntıların yattığı bir gerçektir Öte yandan olağanüstü bir ilgiyle karşılanan Garip şiirinin, çoğu özgün olmaktan uzak taklitçilerce alabildiğine sömürülmesi, şiirin küçük, akıllıca huluslarla kolayca yazılıveren bir söz oyunu gibi görülmesi de bu akımı büyük ölçüde hırpalamış, yozlaştırmıştır Orhan Veli’nin Vazgeçemediğim ve Yenisi adlı kitaplarda gelişen değişim süreci, Karşı adlı kitapta daha geniş ve kesin bir düzeye ulaşır Artık toplumdaki haksızlıkları, bozuklukları ele alan, gericiliğe ve çarpıtılmış demokrasi anlayışına karşı şiirler yazan bir şairdir Kısa süren yaşamının son döneminde “Yaprak” dergisinde yayımladığı yazılarla toplumsal yönü ağır basan bir eylem adamı kimliğine bürünür Orhan Veli’yi değerlendirirken en ön planda şiirinin geçirdiği aşamaları, evrimi göz önünde tutmak gerekir O tek bir şiir yazmamış, durmadan aramış, değişmiş, büyük bir şiir serüveni yaşamıştır Oktay Rifat’ın deyişiyle “birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yıl içinde tamamlamıştır” Bunu yaparken hem kendini, hem Tür şiirini ileriye götürmüş, yozlaşmış değerlerin yıkılıp ortadan kalkmasını sağlamıştır Onun Türk edebiyatına katkısı, şiiri seçkin kişilere özgü olmaktan, halka uzak değer yargılarından kurtarıp “demokratikleştirmek” biçiminde özetlenebilir Bu tavrıyla tüm bir dönemi etkilemiş, kendinden sonra gelen birçok şaire önderlik etmiştir Eserleri * Garip (1941 – Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte) * Garip (1945 – Yalnız kendi şiirlerinden oluşan genişletilmiş 2 baskı) * Vazgeçemediğim (1945) * Destan Gibi (1946) * Yenisi (1947) * Karşı (1949) * Bütün Şiirleri (Adam Yayınları, 1951 – 1975) |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|