![]() |
![]() |
![]() |
#166 |
dehşet
|
![]() Özerklik Esas olarak politik alanla ilgili bir terim olan Özerklik (autonomy), başlangıçta, kendi yasalarıyla yönetilen bir topluluğu nitelemede kullanılırken, daha sonraları kişisel davranışlar alanına da uygulanmıştır ![]() ![]() Bireysel özerklik iç ve dış engellere veya baskılara karşı direnme olarak, çeşitli düşünürler (Aristo, Kant; vb ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#167 |
dehşet
|
![]() Özgürlük Engellerle karşılaşmama, bir başkasına bağımlı olmama, istediği tarzda hareket edebilme, çeşitli şeyleri yapabilme gibi çağrışımlar taşıyan özgürlük kavramı, uzun dönemler boyunca düşünce tarihine eşlik etmiş kavramlardan biridir ![]() ![]() Kavram, uzunca bir dönem, 'özgür irade' ekseni etrafında tartışılmış ve bunlardan bazıları popüler düşünceye yerleşmiştir; örneğin 'hayvanların içgüdülerle, insanınsa özgür irade ve değerlendirme yaparak' (Aquinalı Thomas) veya tam tersine 'özgür irade Tanrıya mahsustur' (Luther) gibi ![]() Akıl ve kişisel iradeyle moral ilkelere uyma yeteneği olarak tanımladığı özerkliği vurgulayan Kant, insan özgürlüğünü, moral yasaya saygıda görmüştür; politik liberalizmin önemli simalarından Locke, siyasal sistemin devletin gücünü pekiştirme yerine bireylere düşünce, inanç, ifade, seyahat, örgütlenme özgürlükleri sağlaması gerektiğini vurgulamıştır; Montesquieu, dinsel, siyasal, yürütme ve yasama gibi çeşitli güçler arasında 'güçler ayrımı' yoluyla devletin keyfiliğinin önlenerek özgürlüklerin güvenceye alınması gerektiğini savunmuştur; varoluşçu filozoflar özgürlüğü varoluşsal bir 'kaygı' temelinde anlamış, Sartre insana aşkın her tür determinist anlayışa karşı çıkarak insan yaşamını özsel bir anlamı olmayan bir olumsallık (contingence) olarak görmüş ve özgürlüğü, angajmanın kaynağı saymıştır; I ![]() ![]() Moles (1972, 1978), Kurt Lewin'den hareketle, insan özgürlüğünü topolojik mekânda hareket etme açısından ele almış ve özgürlüğü, bir dış gözlemcinin gözünde 'belirli bir alanda hareket eden bireyin hareketlerini ya da durumunu tanımlayan parametrelerin sayısının, bu sistemi yöneten ilişkilerin sayısından fazlalığı' olarak tanımlamıştır ![]() Burada bir 'özgürlük derecesi' ve 'özgürlük alanı' fikri vardır ![]() ![]() ![]() Bu alan bireyin çeşitli hareketleri yapmasına izin veren veya yasaklayan kurallar ya da sınırlar tarafından şekillendirilir ![]() ![]() ![]() ![]() Moles, buna ek olarak, sınırların esnekliği fikrinden hareketle 'marjinal özgürlük' ve kentsel ortamda ve bürokratik sistemde, bloklar arasında kalan ve tanımlanmamış alanların gözleminden hareketle de 'ara özgürlük' kavramlarını önermektedir ![]() ![]() ![]() Chappuis'ye (1994) göre, Kant'tan itibaren pek çok düşünür, özgürlüğü diğeriyle ilişki, evrensel moral, ödev ve sorumluluk terimleriyle ilişkilendirerek tanımlamıştır ![]() ![]() ![]() Özerklik her şeyden önce, bireyin diğerleriyle ve toplumla ilişkiye girdiğinde, varlığının derinlerinde hissettiği bir duygudur ![]() ![]() ![]() İnsanın geriye döndürücü ideolojik ve afektif determinizmler üstünde kişisel zaferidir özgürlük (hayvan, iç ve dış belirlemelere bağlıdır) ![]() ![]() ![]() Egzistansiyalistlere göre özgürlük oluşum halindeki (en devenir) yaşamın bir tezahürüdür; insan, duygu ve eylem olarak yaşanan özgürlük sayesinde, öznel ve nesnel dünyanın deneyimini yaşar; kendiyle ve diğerleriyle karşılaşır ![]() ![]() Özgürlük ancak kişisel olabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Sartre'a göre Ben kendini, diğeri tarafından sabitlenmiş, bakılmış hisseder; diğeri onu istediği gibi kavrar, zira diğeri özgürlüktür; benim özgürlüğüm sahtedir, zira diğerinin bakışıyla benden çekinip alınabilir? Bu ilişkide ben ancak, kendinde olabilirim ve ancak ben de diğerini aynı şekilde gözlenen nesne mertebesine indirgediğimde kendisi için haline gelirim ![]() Bu ikilik (dualite), her bir kişinin total olarak özgür olma güçlüğünü açıklar veya açık ya da kapalı bir varoluşa yol açar ![]() ![]() E ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#168 |
dehşet
|
![]() Özlem Düzeyi Özlemler, kişinin kendisi için saptadığı veya ulaşmayı hedeflediği amaç niteliğindeki yönelimlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#169 |
dehşet
|
![]() Şiddet Şiddet, sertlikle, yoğun bir güçle meydana gelen, yapılan veya etkili olan bir şeyin özelliği olarak tanımlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#170 |
dehşet
|
![]() Şöhret Diğeriyle ilişkinin temel süreçleri çerçevesinde ortaya atılan şöhret (reputation) kavramı, bir topluluğun, bir birey hakkındaki yargısı olarak tanımlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Şöhret, bir toplulukta kişiler arası iletişim sürecinde oluşur ![]() ![]() ![]() Bu yargılar (ve dayandıkları veriler) diğerleri tarafından paylaşıldığında, kişiler arası iletişime konu olurlar; herkes değerlendirmelerini karşılaştırır, sonuçlarını test eder, birbirini etkiler ![]() ![]() Sosyal psikologlara (Emler, 1994) göre şöhret, her şeyden önce çeşitli insanî niteliklere ilişkindir (İyi ekmek yapan bir fırıncı, usta bir iz sürücü, vb ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|