Kimliksiz Ölüler

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimliksiz Ölüler






19 Nisan 2000 tarihinde Boeing 737 tipi uçağın Filipinlerdeki dağlık bölgeye düşmesi sonucu 131 kişi yaşamını kaybetmişti



8 Ocak akşamı Ankaradan Diyarbakıra giden Türk Hava Yollarına ait RJ-100 tipi Konya uçağı, inişe geçtiği sırada yere çakıldı ve meydana gelen kaza sonucu paramparça oldu Beş kişinin yaralı kurtulduğu olayda 75 kişi yaşamını yitirdi Dicle Üniversitesi Spor Salonuna konulan yolcu ve mürettebata ait 75 cesetten teşhis edilenlerin cenazeleri ailelerine teslim edildi
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, kimlikleri saptanamayanlara DNA testi yapılacağını açıkladı

Kazadan sonra bölgeye ulaşan itfaiye ve kurtarma ekipleri, yangını söndürüp hayatta kalanları hastanelere gönderdikten sonra dünyanın en zor işi başlamıştı: cesetlerin kimlik tespiti

70li yıllardan bu yana giderek büyüyen kitlesel turizm akımı ile birlikte, yaşanan kazalar da arttı ve kurbanların kimliklendirilmesi konusu daha önem kazandı Çünkü, hızlı trenler ya da kapasitesi 650 kişiyi aşan dev airbuslar, her geçen gün daha çok insanı daha hızlı şekilde gideceği yere, ama ne yazık ki zaman zaman da ölüme götürebiliyor


Genetik parmak izi




İster deri isterse saç kökü, kan ya da doku örneği olsun, insan vücudundaki bütün hücrelerin çekirdeklerinde değişmez bir parmak izi bulunuyor: "dezoksiribonükleik asit" (DNA) Bir DNA analizi için, ölen kişiye ait yapısı bozulmamış birkaç hücre yeterli Kimliklendirmenin yapılabilmesi için, uzmanlar bu kişinin evinden, örneğin tarağında ya da tıraş makinesinde kalmış saç kökü veya dökülmüş deri parçaları temin ediyor, olmadığı takdirde yakınlarından örnekler alıyorlar Ölen kişi ile alınan örnekler karşılaştırılıyor Karakteristik özellikler açısından uyuşuyorlarsa kimliklendirme yapılmış oluyor Cesede ait örnekler, bozulmaması için, genellikle özel kanıt torbaları ya da içinde özel sıvılar bulunan kavanozlarla laboratuvara gönderiliyor ve yine aynı hassaslıkta saklanıyor



Böyle büyük facialar yaşandığında televizyonlara yansıyanlar, sadece itfaiye ve kurtarma ekiplerinin hummalı çalışmaları Ama perde arkasında çok zor ve hassas işler yapılıyor Emniyete ya da jandarmaya bağlı özel ekipler, perimetre adı verilen güvenlik şeridi ile olay yerini çevreleyerek kaza yerine giriş ve çıkışı kontrol altına alıyor Olaydan sorumlu bölge savcısı, burada görevli birimler arasındaki koordinasyonu sağlıyor

Konunun yabancısı olan insanlar bu kadar güvenlik tedbiri ve gizliliği çoğu zaman abartılı buluyor ve Cesetlerin kimlik tespiti için bu kadar işleme ne gerek var? diye düşünüyorlar Görevliler olay yerini dış etkenlere kapatmakla, kazazedeler ve ailelerinin haklarını korumayı ve toplumun bu dehşet görüntüleriyle yüzleşmesini önlemeyi amaçlıyorlar Diyarbakırdaki uçak kazasında, ölülerini teslim almak isteyen yüzlerce insan gelmişti olay yerine

Türkiyede böyle olaylarda birinci derece akrabalar görüntülerle yüzleşmek istemediği için, cesetleri genellikle ikinci derece akrabalar teşhis ediyor Onlar da tanınması güç cesetler arasında, yanıltıcı olabilecek özellikleri temel alarak teşhis edebiliyorlar Çünkü bilinçaltlarında, bir an önce bu olayı sonuçlandırmak, cenazeyi defnederek bu sıkıntılı durumdan kurtulmak düşüncesi onları rahatsız ediyor Bu psikolojik kaçma eğilimi, insanların görevlilere baskı uygulamasına neden oluyor Bu da, kanıtların uygun şekilde toplanması ve bilgilerin kaydedilmesini güçleştiriyor

11 Kasım 2000 tarihinde, Avustralya Alplerinde meydana gelen korkunç Kaprun faciasında 155 kişi yaşamını yitirmişti Salzburgun güneybatısındaki Kitzsteinhorn Buzuluna çıkan dağ metrosunda yangın çıkmış ve metrodaki çoğu genç ve çocuktan oluşan gruptan sadece sekiz kişi kurtulmuştu




Adli TIp Kurumunun özel ekibi




Bu kazada yaşamını kaybeden 17 yaşındaki Kathrin Spechtin annesi Inge Specht, Adli Tıpa gitmesine izin verilseydi, Kendi kızımı kendim teşhis etmek isterdim diyor

Ama Avrupada uzmanlar buna sıcak bakmıyorlar Bir adli tıp uzmanı olan Alman Bernd Rossbach, cesedin kimliğini teşhis edecek kişilerin, yaşadıkları duygusal yoğunluk nedeniyle, otomatik olarak hata yapmaya elverişli bir ruh yapısına sahip olduklarını; kendilerinin ise parmak izi, diş yapısı ve yara izi, dövme, ameliyat gibi değişmeyen kişisel özelliklerden yola çıkarak kimlik tespiti yaptıklarını belirtiyor
Kimlik tespitinin bir an önce yapılmasını isteyenlerin bir de hukuki gerekçesi var

Kimliklendirilemeyen kaza kurbanları, inanılmaz bir şekilde, bu dünya ile öbür dünya arasında kalıyorlar: kimliklendirilinceye kadar ölü değil, kayıp kabul ediliyorlar Kimlik tespiti, bazı hukuki işlemlerin başlatılabilmesi, bazılarının da kesintisiz sürdürülebilmesi için bir önkoşul

Örneğin, kesin ve doğru son bilgilerin alınabilmesi, defin işleminin gerçekleştirilebilmesi, ayrıca ölen kişi ailenin bakımından sorumlu ise, gerekli maaşların bağlanabilmesi, sigortadan kaza ya da hayat sigortası tazminatının alınabilmesi ya da kişi adına kayıtlı hesapların yeniden nasıl düzenleyeceğinin belirlenmesi için, cesedin kimliklendirilmiş olması gerekiyor



Türkiyede kitlesel kazalarda kimliklendirme




Adli Tıp Kurumu, kimliklendirme işlemini talep üzerine gerçekleştiriyor Kitlesel ölümlerin yaşandığı kaza ya da olaylarda, Adli Tıp Kurumu'na geçtiğimiz yıla kadar yasal birimler tarafından pek talep gelmemiş İlk istek, 2002 yılında Antalya açıklarında Pati adlı geminin batmasıyla boğulan 40'a yakın mültecinin kimliklendirme işlemi için gelmiş Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi, bu olayda kimliklendirme işlemini DNA analiziyle gerçekleştirmiş
Diyarbakır'daki uçak kazası, kimliklendirme işleminin talep edildiği ikinci olay Bu olayda, Adli Tıp Kurumu tarafından bölgeye bir adli tıp uzmanı ve bir adli diş hekimi gönderilmiş Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanı Dr Faruk Aşıcıoğlu, son iki yılda gelen bu talepleri, kamuoyunun konuya gösterdiği hassasiyete bağlıyor Her iki olayda da, adliyeye bağlı özel ekipler, cesetlerden DNA incelemesi için doku örnekleri alıp Adli Tıp Kurumu'nun İstanbul'daki merkezine göndermiş Kurumun Biyoloji İhtisas Dairesi'nde yapılan DNA incelemesi sonucu kimliği tanınamayacak durumda olan bütün cesetlerin kimliklendirme işlemi gerçekleştirilmiş
Adli Tıp Kurumu yetkilileri, taleplerin artmasıyla, toplu ölümlerde kimlik tespiti yapacak özel bir ekip oluşturmak üzere çalışmalara başlamış DVI (Disaster Victim Identification), yani Felaket Mağduru Kimliklendirme Ekibi adı verilen bu ekipte, temel olarak adli tıp uzmanı, adli diş hekimi, adli radyolog ve gereksinim duyulan diğer yan dal uzmanları bulunacak Bunların listesi, olayı inceleyen savcıya önceden teslim edilmiş olacak Savcılar hemen telefonla arayıp ekibi olay yerine çağıracak Gerekli incelemeler yapıldıktan sonra, önceden hazırlanmış rapor belgeleri doldurulacak ve ardından ceset yakınlarına teslim edilecek




Bu açıdan bakıldığında ölüm bir facia olarak nitelendirilirse, başarıya ulaşmamış bir kimliklendirme işlemi de ikinci bir facia gibi tanımlanabilir Çünkü, böyle olaylarda bir kayıp, ölü kabul edilinceye kadar, gerekli işlemlerin yapılması, kişinin ailesi ve hukuki bağı olan şirketler açısından rahatsızlık verecek şekilde uzun zaman alıyor Uçak kazalarında bu süre yaklaşık üç ayı, gemi batması olayında altı ayı ve başka kazalarda bir yılı aşabiliyor
Kaybolan kişinin herhangi bir olayla bağlantısı kurulamaz ise, on yılı bile bulabiliyor

Peki, ölen kişinin kimliklendirilmesi neden bir uzman gerektirecek kadar zor? Uçaktaki yolcuların listesi yok mu? Dağ gibi yığılmış ceset parçalarından hangisinin kime ait olduğu nasıl bulunabilir? Birçok insan kim olduğunun tanınmasını sağlayacak bir kimlik ya da ehliyet taşımıyor mu?

Kimlik ya da ehliyet gibi belgeler sadece bir ipucu sayılıyor Çünkü, kaza anında yaşanan karmaşada savrulup, bambaşka yerlere savrulabiliyor Ayrıca, bu belgeler sahte de olabiliyor 3 Haziran 1998 tarihinde Almanyanın, Hannover kenti yakınlarındaki Eschede kasabasında meydana gelen hızlı tren kazasında olduğu gibi Ayrıca uçaklardaki yolcu listelerini kanıt alırken de dikkatli olmak gerekiyor Biletler çoğu kez başkalarının adına ayırtılmış olabiliyor Bu nedenle tanınması imkânsız kurbanların kimliklendirilmesinde kuşkuya yer bırakmayacak bulguların temel alınması gerekiyor



8 Ocak 2003 akşamı THYna ait uçağın Diyarbakır Havaalanı yakınlarında düşmesi sonucu 75 kişi yaşamını yitirdi



Almanyada, büyük faciaların hemen ardından özel bir komisyon toplanıyor Bu komisyon ceset ve ceset parçalarını toplayan bir grup, dağılmış eşyaları toplayan ikinci bir grup ve kazanın nedenini aydınlatabilecek kanıtları toplayan üçüncü bir gruptan oluşuyor Bu gruplar içinde en ağır iş, ceset toplayanlara ait Grubun çalışmasında zaman da önemli bir baskı unsuru

Cesetlerin, iyice çürümeden tanımlanması gerekiyor Ormanlık alanlarda, hayvanlar tarafından yenmemesi için uzun zaman ve zahmetli işlemler gerektiren ek güvenlik önlemleri alınıyor

Kimlik belirleme işlemleri cesetlerin güvenliği sağlandıktan sonra başlıyor Cesetler toplanarak, genellikle buz pateni ya da spor salonları gibi geniş yerlerde barındırılıyor Ancak ortamın sıcaklığı önemli Gerekirse, özel uygulamalar yardımıyla salonda sıcaklık düşürülüyor Gelişmiş ülkelerde böyle olaylar için otopsi istasyonları kurulabiliyor Ayrıca, soğutucu sistemi olan büyük tırlar da otopsi salonu olarak kullanılabiliyor


27 Kasım 1989 yılında Kolombiyada yaşanan uçak kazasında, ceset parçaları geniş bir alana dağılmıştı



Emniyete bağlı özel görevliler ve adli tıp uzmanları, uzun tahta masaların yanında duruyor ve vücut parçaları, kan ve parçalanmış giysilerin bulunduğu çarşafların üzerine eğiliyorlar Önce cesetlerin fotoğrafları çekiliyor Sonra cesetlerdeki giysilerin tamamı çıkarılıyor Sıra, cesette değişime uğramayan işaret ya da özelliklerin incelenmesine geliyor Bunun için cesetlerin yüzleri, akrabalarından elde edilen fotoğraflarla karşılaştırılıyor Eller ve ayaklar iyi durumdaysa, parmak ve ayak izleri alınıyor

Parmak izleri, kayıtlı bütün parmak izleriyle karşılaştırılıyor Gerekirse uzmanlar, henüz kayıp kabul edilen kişinin banyosundan ayak izi örnekleri de alabiliyorlar Dövmeler, yara izleri, piercing gibi dikkat çekici özellikler ve süs malzemeleri not alınıyor, tanımlanıyor, fotoğrafı çekiliyor, hatta gerekirse kesilip alınarak saklanıyor

İnsan uzun süre önce ölmüş olsa bile, dişleri onun adına çok şey söyleyebiliyor Kişinin cinsiyeti, yaşı hakkında bilgiler veriyor Genç bir insanın dişleri daha az yıpranmış oluyor ve yaşlı bir insana göre sayısı daha fazla Ayrıca, alışkanlıkları hakkında da ipucu veriyor: Sigara ya da çay, kahve içenlerin dişlerinde karakteristik bir sarılık bulunuyor Pipo içenlerin kesici dişlerinde belirgin bir aşınma oluyor



DNAlar tüpler içine alınarak yapısı inceleniyor ve evinden ya da özel eşyalarından elde edilen örneklerle karşılaştırılıyor



Eskiden, ön dişlerdeki değişikliklerden kişinin terzi ya da ayakkabıcı olduğu da teşhis edilebiliyormuş Çünkü onlar ipliği ön dişlerinin arasına geçirerek kullanıyorlarmış

Kimliklendirme uzmanları, dişlerde değişmeyen özellikleri tek tek not ettikten sonra, karşılaştırma yapmak için ölenlerin diş doktorlarından malzeme topluyorlar Bunlar röntgen filmleri ya da kaplama, köprü, dolgu yaptırdığına dair bilgiler olabiliyor Eğer bütün bilgiler cesettekilerle uyumluysa, kimlik saptanıyor Bu da parmak izi kadar kesin bir bulgu niteliği taşıyor Dolayısıyla diş kayıtları çok önemli Ama ülkemizde, diş hekimliği alanında hastalarının kayıtları gerektiği kadar sağlıklı tutulmuyor

Dişleri de zarar görmüş ağır yanıklı cesetlerde, bütün bu incelemeler mümkün olmayacağı için, ceset en yakın adli tıp birimine taşınıyor Burada uzman doktorlar, cesedin gövde bölümünü Y şeklinde, yani göğüs üzerini V, karın bölgesini de l şeklinde keserek iç organlarını inceliyorlar Prostat ya da yumurtalıklar, cesedin cinsiyetini belli ediyor Örneğin kireçlenmiş damarlar, küçülmüş yumurtalıklar, kamburlaşmış omurga, cesedin yaşıyla ilgili bilgiler veriyor Kemiklerin ya da omurgasının uzunluğundan yola çıkılarak boyu hesaplanabiliyor

Araştırmalar kişilerin doktorundaki dosyası ile de desteklenebildiği takdirde, vücuttaki iyileşmiş yara izleri ve kemik kırıkları da destek bilgi sağlıyor Vücut içindeki implantlar ya da cihazlar da, üzerlerindeki üretim seri numaraları sayesinde parmak izi kadar kesin bilgiler sunuyor Kimliklendirme için bu yöntemlerden hiçbiri yeterli olmuyorsa, uzmanlar genetik parmak izine başvuruyorlar


Uzmanlar olay yerindeki verileri büyük bir titizlikle derliyorlar



DNA incelemesi, en kesin yöntem Ancak maddi açıdan, harcanan zaman ve enerji açısından en zor olanı Üstelik, her zaman cesetler DNA örneklerinin alınması için uygun olmayabiliyor DNA, ortamdaki sıcaklık, nem ve kimyasal maddelerin etkisiyle bozulmuş olabiliyor

Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanı Dr Faruk Aşıcıoğlu, Diyarbakırda yaşanan kazada, cesetler yanarak kemikleştiği için, kimliklendirme yöntemi olarak kendilerine fazla seçenek kalmadığını belirtiyor Kimliği tespit edilemeyen 44 kişinin kimliklendirilmesi DNA incelemesi ile yapılmış DNAlar çoğunlukla kemiklerden elde edilmiş

Cesedin kimliklendirilme işlemi yapılırken ekonomik kaynaklar dikkate alınarak en basitinden en karmaşığına ve en ucuzundan en pahalısına doğru bir sıra gözetiliyor Yüzü gayet iyi tanınan ve ek kimlik bilgileriyle teşhis edilebilir durumdaki kişi, her ihtimale karşı kimliklendirme yapmak için gerekli DNA örneği alındıktan, diş ve röntgen kayıtları tutulduktan, değişmeyen özellikleri incelenip not edildikten sonra, savcılık da onaylıyorsa yakınlarına teslim ediliyor

Dr Faruk Aşıcıoğlu, İzmit depreminin ardından yaşanan bir olaydan örnek veriyor Çocuğunun cesedine ulaşmaya çalışan acılı bir anne, deprem sonrası aceleyle defnedilen 15 kişilik bir mezarı açtırmıştı Buradan çıkarılan on beş kişiye ait kemikler, incelenmek üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş Adli tıp uzmanı annenin yardımıyla, giysi ve ziynet eşyalarından yola çıkarak, önce şüphelenilen iskelet sisteminden aldığı DNAyı incelemeye almış DNAlar uyuşunca, geriye kalan on dört cesedin incelenmesine gerek kalmamış

Böylece hem zaman hem sınırlı kaynak açısından tasarruf edilmiş Bütün bu yöntemler yardımıyla kimliklendirme işlemi tamamlandıktan sonra, kişi artık ölü kabul ediliyor ve cenaze işlemleri ile birlikte diğer yasal işlemler başlatılabiliyor
Kaynak: focusdergisicomtr

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.