Birey Mutluluğunun Temini

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Birey Mutluluğunun Temini




YUNAN ŞEHİR-DEVLETİNDEN HELEN İMPARATORLUĞUNA
Platon; toplumun rasyonel çalışmanın bir nesnesi olabileceğini, bilge bir liderlik tarafından yönlendirilebileceği öne sürer Aristo ise; toplumu, hür ve ahlakî olarak eşit üyelerin birbirleriyle ilişkileri bütünü olarak tanımlar Dolayısıyla da toplumun yasalar tarafından idare edilmesi ve idarenin de sadece güce değil ve fakat aynı zamanda istişareye (danışmaya) dayanması gerektiği fikrini savunur Yunan-şehir devletleri, Helen İmparatorluğu içinde asimile olduk?*tan sonra- ki bu asimilasyon sürecinde bunları gerçekleştirmek daha da zorlaş?*mıştır- bu fikirler yine de varlıklarını birer ideal olarak da olsa sürdürmüşlerdir Aristo ve Platon benimsedikleri yönetim biçiminin nispeten küçük bir top?*lum gerektirdiğini anlamışlardır Aristo, şehir-devletinin, 'polis' in, makul bir büyüklüğü olması gerektiğini, başkalarına bağımlı olacak kadar küçük değil, fakat vatandaşların birbirini tanımasına izin vermeyecek kadar ve istişarelerin yapılmasını zorlaştırıcı şekilde büyük meclislerin oluşmasına sebep olacak bü?*yüklükte olmaması gerektiğini söylemiştir Bildiğimiz gibi Platon ('Yasalar' ad?*lı eserinde) şehir-devletinin 5040 vatandaşı (hanesi) olması gerektiğini ileri sürmüştür Platon da, Aristo da bu şehir - devletinin bağımsız bir birim olması gerektiğini düşünmüşlerdir Fakat Yunan şehir - devletleri hem birbirlerine hem de etraflarındaki dünyaya bağımlıydılar MÖ 4 yüzyılın sonuna doğru yeni bir devletin oluşumu ile karşılaşırız: Helen İmparatorluğu Şehir-devletinden impa?*ratorluğa geçiş beraberinde hem kurumsal hem de entellektüel düzeyde deği?*şiklikler getirmiştir Bütün bir Helen-Roma dönemi boyunca, MÖ 300'den MS 400' e kadar eyaletler hem coğrafî hem de nüfus açısından büyümüşlerdir Bünyelerinde kültürel, dinsel ve dilsel olarak birbirinden çok farklı insanları barındırıyorlardı Bü?*tün vatandaşlarının yönetime katılabildiği yerel toplum- her ne kadar vatandaşları Helen ve Roma zamanları boyunca, belli oranda kendi içlerinde özerk bir idareye sahip idareye sahip olmuş ve zaman zaman siyasî olarak kendilerini dayatmışsalar da güçsüzleşmişti Sonuçta, devlet; monarşi veya cumhuriyet ile yönetilse de, gücün belli merkezlerde toplandığı büyük eyaletlerden oluşuyordu Doğal bir birliğin söz konusu olmadığı, farklı etnik gruplardan oluşan ulusal mozaiği bir arada tutabilmek amacıyla kral, bazen tanrısal bir güç olarak tasavvur edilmiş?*tir: Devletin merkezî otoritesini güçlendirmeyi hedefleyen bir politikanın yan?*sıması Nispeten özerk bir şekilde varlığını sürdüren şehirlerin çözülmesi ve gücün merkezde toplanması eğilimi, bireylerin gittikçe artan siyasî güçsüzlü?*ğünü de beraberinde getirdi Nispeten iktidarsız ama özgür erkeklerin yanı sı?*ra; iktidardan çok daha fazla yoksun olan kadın ve köle kitlesi de vardı

YENİ DÜZENLEMELER: BİREYSEL VE EVRENSEL HUKUK
Helen-Roma dönemi boyunca yazılanların çoğu günümüze ulaşamamıştır Bu bölümdeki sunum, varsayıma dayanan bir yeniden yapılandırmadır Bu ih?*tiyatla birlikte, erken Helen döneminde bireylerin bu siyasî güçsüzlüğünün entellektüel yaşama toplum hakkında felsefî spekülasyonlar yapmaktan kaçınma eğilimi olarak yansıdığını söyleyebiliriz "Yapabileceğimiz o kadar az şey var ki!" Ve dolayısıyla entelektüel sorular sadece bir konu üzerinde yoğunlaşmış?*tır: İnsan kendi mutluluğunu nasıl temin ve muhafaza edebilir? Mesela, basitleştirerek aktaracak olursak; Helen Roma dönemi boyunca pek çok bakımdan et?*kin olan iki felsefî akımın, Epikürcülük ve Stoacılığın bu iki ekolün ayrımını, aralarındaki farklılıkların büyüklüğünü dikkate almaksızın-, bir tek soru üzerin?*de odaklanmış olduğunu söyleyebiliriz: "Bireyin mutluluğu nasıl garanti altına alınabilir?" Verilen yanıtlar farklı olsa da, temel soru özde aynıdır
Genel bir varsayım olarak; ilginin toplum içindeki insandan, yalıtılmış, özel bireye kaydığı evrensel bir değişimden söz edebiliriz Daha açık olarak ortaya koymak gerekirse; Yunan-şehir devletlerinde, insanlar genellikle toplumun or?*ganik bir parçası olarak görülürlerdi Her birey toplumda kendi yerini bulmak ve kendini, değişik kamu faaliyetlerine katılarak gerçekleştirmekle yükümlüy?*dü Dolayısıyla her bir bireyin varlığı ve değeri topluma bağlıydı Şehir devlet?*lerinin düşüşünü takip eden Helen-Roma dönemi boyunca:
1- Bütün insanlar için geçerli olan evrensel bir hukuk ve bu hukukun her bireyde somutlaştığı fikri ile
2- Özel yetişme koşullarından ve toplumsal statüsünden bağımsız olarak kendi içinde temel bir değer taşıyan özel birey fikrinin de yavaş yavaş ortaya çıktığı görülmektedir
Bu elbette bir basitleştirmedir Sokrates öncesi bazı filozoflarda da bireyi kendi kendine yeter görmeye yönelik bir eğilimin varlığından bahsedebiliriz! Bu dönemde, herkese uygulanabilir evrensel normların ve ilkelerin varlığına dair görüşlerin de izlerine rastlamaktayız Özel birey kavramı ve gerçeği ile evrensel devlet kavramı ve gerçeğinin aşağı yukarı aynı zamanda ortaya çıktığına dair bir varsayımı ileri sürmek yine de ilginç olabilir Bu dönemde; şehir - devleti ile bağdaştırılan, klasik Yunan düşüncesindeki "toplum içindeki birey" fikri geçerliliğini yitirmiştir Bir tarafta özel birey, diğer tarafta imparatorluk; bir yanda bireyin erdemi ve mutluluğu, diğer yanda her yerde ve herkes için geçerli olan evrensel hukuk kavramı Sanki belirli ve tek (tekit) olan ile evrensel (tü?*mel) olan arasında bir ikilik söz konusudur:

toplum ('com-unity')
(Yunan şehir-devleti)
|
| ------------------------------------------------------|
Birey (tekillik) evrensel hukuk (tümellik)




Çoğu Yunanlı için, hukuk sadece yerel toplulukta yaşayanlara uygulanırdı Fakat insanoğlunu bir birey olarak ele alan görüşe diyalektik bir karşılık olarak, şimdi; kişilerin milliyetinden ve toplumsal konumundan bağımsız olarak, herkese uygulanabilir bir evrensel hukuk fikri ile karşılaşırız Bu doğal haklar kav?*ramının köklerinden birini oluşturur: Var olan tüm yasaların üzerinde yer alan ve herkes için geçerli olan evrensel, normatif bir hukuk vardır Bunu, ilke olarak, bütün insanların aslında aynı hukuka tabi oldukları ve bir toplumda varolan hu?*kukun, bu evrensel doğal hukuka uymak zorunda olduğu fikri takip eder
Birey kavramına, 18 yüzyılda ortaya çıkan liberalizm tartışması esnasında geri döneceğiz Şimdilik, toplum içindeki insandan bireye ve evrensel hukuka yönelişin, zamanlama olarak siyasal katılım yetisinin kaybedilmesi ve ortak bir hukuk altında eşsiz birey ve kişisel mutluluk idealinin gelişmesiyle örtüştüğünü belirtmek yeterli olacaktır Yunan'daki ahlak ve siyaset birliği yok olmuş ve vurgu özel hayata dair ahlak felsefesine ve siyasal anlamda da altyapıya yönelmiştir Sadece Romalı Stoacılar siyasete önem vermişlerdir Fakat politika kelimesi de o dönemde Platon ve Aristo zamanındakinden farklı bir anlama bürünmüştü: Polis yerel toplumdaki kamu faaliyetlerini düzenleyen, rasyonel bir tar?*tışma anlamından sıyrılıp, öncelikli olarak, bir imparatorluğun idaresinde göz önünde bulundurulacak genel ve hukukî ilkeleri ifade eder olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.