|
|
Konu Araçları |
ayı, ayında, gün, oruç, tutmalıyız, yapılmalıdır, şevval |
Şevval Ayı Nedir - Ne Yapılmalıdır ? - Şevval Ayında Kaç Gün Oruç Tutmalıyız |
08-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şevval Ayı Nedir - Ne Yapılmalıdır ? - Şevval Ayında Kaç Gün Oruç TutmalıyızŞevval Ayı Ramazan-ı Şerif'ten sonraki şevval ayında oruç tutmak öteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi göstermiş, hatta teravih gibi sıcak bir ilgiyle şevval ayı orucunu sürdüre gelmişlerdir Elbette bu sıcak ilgi sebepsiz değildir Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir Bu konudaki hadisi ve yorumunu şöyle ifade edebiliriz: "Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!" Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra şevvâlde de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır Âlimlerimiz, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şöyle yapmaktalar: Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu üç yüz eder Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış Yani bir sene Dolayısıyla hadîsin işaret ettiği sırra nâil olur Bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmak mühimdir Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 senelik nâfile oruç sevabını alabilir İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir Bu bir niyet ve yorum meselesidir Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak güç bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi Biri düşünmüş ki: - Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş: - Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez Kimse kendi cimriliğini O' na da şâmil kılamaz Bu orucun arka arkaya olması şart değildir Şevvâl ayı içinde olması yeterlidir Bir de Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da makul ve meşru olur Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir Bu bir tercih meselesidir Her ikisi de caizdir Bir diğer husus da, şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir Çünkü Aişe validemizin nikahı şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak söz konusu olmuştur Bu yanlış yorum şuradan da beslenmiş olabilir Şayet bayram cuma gününe rastlarsa, bayram namazı ile cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır Böylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, böyle bir yanlış anlamaya sebep olmuşlardır, diye de düşünülebilir Bir Menkîbe Süfyanı Sevri anlatıyor: - Ben Mekke-i Mükerreme'de üç sene oturdum Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi Ben bu kimse ile tanıştım Bir gün o kimse beni yanına çağırdı Bana dedi ki: -Ben öldüğüm vakittekendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele Mükireyn suali anında bana Tevhid'i telkin et!, dedi Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim O gece uyku ile uyanıklık arasında iken : -Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim O zaman: -Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum Bana cevap olarak:- Ramazan-ı Şerifin orucunu tutup Şevval'den altı gün daha eklemem sebebiyle, dedi O zaman ben uyandım Yanımda kimseyi göremedim Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere gördüm Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve "Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve Şevval'den altı gün orucuna muvaffak kıl" diye dua ettim Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı Hikayeler Bir GencinTövbesi Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip " (Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti Git onun işini gör Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür) buyurdu Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti Oradakilere: -Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca: -Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler Musa aleyhisselâm: -Ben onu arıyorum, buyurdu Gösterdiler Hazret-i Musa, o eve girdi Rahmet meleklerini gördüAyakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardıHazret-i Musa, yalvararak münacaat etti: -Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o''Benim dostumdur'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar Hikmeti nedir? Allahü teâlâ: (Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti Bizim huzurumuza sığındı Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!) buyurdu Doğruluk Zalim bir vali vardı Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri'ni yakalatmak istedi O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri'nin kulübesine gelip saklandı Valinin adamları geldi ve hışımla: - Hasan Basri'yi (ra) gördün mü? diye sordular O gayet sakin: - Evet, dedi - Nerede? - İşte şu kulübemde Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri'ni bulamadılar Dışarı çıkınca tehdit edip: - Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler - Ben yalan söylemedim, dedi Siz göremedinizse, benim suçum ne? Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar Onlar gidince, Hasan Basri Hazretleri: - Ey Habib! Biliyorum ki Rabb'im senin hürmetine beni onlara göstermedi Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi Hazreti Habib mahcub bir şekilde: - Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir Çünkü bilirsiniz ki, Doğruların yardımcısı Allah'tır Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi, dedi Tevil yapmaya, bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için, yalan söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan, eğer Habib-i Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa, doğruyu söylemektir Kaynak: Mehmet Akar, Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s 149-150 |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|