İslam Mevsimlik Değildir |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İslam Mevsimlik DeğildirAllah ibadete muhtaç değil! ‘İslam’ kelimesinde, ‘teslim olmak’ manası da vardır Allah’a teslim olarak, yaratılış çizgisi istikametinde yaşamak ve böylece dünya ve ahiret mutluluğunu yakalamak… Müslüman bu nasibe erdirilmiş kişidir Ancak, bu nasibe ermiş hidayet ehli, aynı zamanda da müthiş bir imtihana tabidir İmtihan sadece öğrencilerin başında değildir Bütün ömür imtihandan ibarettir İmtihanın bütün soruları ve cevapları bellidir Rabbimiz bilemeyeceğimizden, yapamayacağımızdan sorumlu tutmuyor bizleri! Bizi Yaratan, bizi bizden daha iyi bildiği için “Kapasitemizden daha fazla yük yüklemiyor, çapımızdan fazlasından bizi sorumlu tutmuyor” Ancak bu imtihan içinde, nefis ve şeytan, hile ve desiselerle aklımızı, ruhumuzu perdeliyor, gerçekleri bazen zor görünür kılıyor ve bizi şaşırtıyor İşte bu şaşkınlık içinde, az ibadeti çok, faydayı da zarar olarak görebiliyoruz Yahut zehirli bala benzeyen günahların ambalajlarına, şeytani süslerle değiştirilmiş görüntülerine aldanıyoruz Bu sebeple, ‘Başkasının Günahına Ağlayan Adam’, “Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil” der Aslında, ibadetlerin bütünü bizim maddi ve manevi ihtiyaçlarımızı karşılar Onları bize emreden Yüce Yaratıcının, o ibadetlere hiç mi hiç ihtiyacı yoktur “Allah’ın ne ihtiyacı var ki, bize namaz kılmayı, oruç tutmayı emrediyor?” diye cahilâne ve gafilâne bir soru vardır Elbette ki, O’nun ihtiyacı yoktur ibadetlerimize Neye ihtiyacı vardır ki ibadetlerimize muhtaç olsun İbadetler, bizim ihtiyacımız olduğu için emredilmiştir Yaratıcının ihtiyacı yok ama yaratılmışlar muhtaçtır İnsan yalnız değil Hem de ne çok şeye muhtaçtır Üstelik ihtiyacını nasıl gidereceğini, mutluluk ve başarı yolunu nasıl bulacağını da kendi başına bilemez, bulamaz İşte bu gerçekten dolayı, Allah’ın rahmeti harekete geçer ve insanı rehbersiz bırakmaz Yüce Yaratıcı insanı kılavuzsuz bırakmadı; hem kitap gönderdi hem kitabı açıklayan ve yaşayan en güzel örnekleri Peygamber olarak görevlendirdi Bir başka deyimle, yeryüzünü bir okul haline getirdi, insanı kendi aklıyla baş başa ve şaşkın bırakmadı Sonu Cennet’e çıkan yolu; dünyadan başlatarak açtı ve insanı o yolun yolcusu olmaya çağırdı İnsan, bir yanda İlahi çağrı, diğer yanda ise imtihanın bir gereği olarak Şeytan’ın daveti arasında serbest bırakıldı İnsan, bu iki çağrı arasında serbest bırakıldı ama tabii ki işi zordu Allah (cc) iki cihan mutluluğuna çağırıyordu Fakat insan tabiatındaki acelecilik, onu hemen ulaşabildiği bazı dünya nimetlerinin cazibesine meylettiriyordu Bu da Şeytan ve işbirlikçilerinin sinsice kullandığı bir tuzak demekti “Dışı süslü, içi pisli” bir tuzak bu… Bazen, birkaç dakikalık maddi bir zevk, yıllarca süren acıya ve pişmanlığa sebep olur Ya da üç kuruşluk bir dünya menfaati için yapılanların insanı nasıl küçülttüğü ve üstelik de hiç mutlu etmediği sayısız tecrübe ile sabittir İslam, Allah’a teslim olmak ve emirlerine tabi olmak demektir Ancak bu teslimiyetin belli bir zamanı, mekânı yoktur Kulluğumuz bir ömür boyu sürecektir Zira dünya imtihan dünyasıdır Şeytan ve nefis işbirliğini devam ettirdikçe, mümin de iman ve salih amelle kendini korumayı sürdürecektir Kulluktan kaytarılır mı? İnsan dünyada durdukça; imtihanı, ya da asıl deyimiyle kulluğu devam edecektir Dünya hayatı içinde biz, tebaiyet değiştiremeyiz Teslimiyeti başka odaklara yapamayız Biz Yüce Yaratan’ın eseriyiz; Malikimiz, Sahibimiz, Yaratıcımız O’dur Onun verdiği varlığımızla, aklımızla, kalbimizle Onu tanıyor, idrak ediyor ve seviyoruz Onun verdiği bu dünyada, Onun nasip ettiği süre kadar kalacağız Şimdi bu mola yerinde, serbest bırakıldık diye, hemen kaytarmaya mı bakacağız, okulu kıran talebe gibi? Sınıfa girip hocasından istifade etmek yerine, sinemaya kaçan zevzek talebeler gibi ders yerine eğlenceyi mi seçeceğiz? Ne kaybettiğini bile bilemeyen, tam tersine serseriliğini marifet sanıp bir de iftiharla anlatan, toy cahiller gibi olmaz mıyız o zaman? Çünkü şöyle düşünen bir talebe oluruz: “Okula devam etmem, derse her zaman girmem; kaytarmayı, hoca yerine başkalarını dinlemeyi severim ama sınıfta kalmayı da istemem Sadece çok önemli zamanlarda derse katılarak, ben de sınıfı geçmek istiyorum” Mevsimlik müslümanlık İşte, bu geçersiz düşüncenin hayattaki asıl temsilcileri, Allah’a teslimiyeti, kulluğu, ibadeti, sadece belli bir zamana, özellikle de RAMAZAN’a mahsus kılanlardır Hâlbuki İslamiyet, mevsimlik değildir İnsanın her an, her yerde ve her şartta İslam’a ihtiyacı vardır İslam, insan için nefes almak gibidir; ruha açılan penceredir Bazı Müslümanların sandığı gibi İslam’ın mevsimi sadece Ramazan değildir Bu yanılgıda olanlar, namazı sadece Ramazan’da kılar, Kur’an’ı yalnız Ramazan’da ve kutsal gecelerde açar; zekâtı, sadakayı ancak Ramazan’da hatırlar, alışkın olduğu günahları da sadece Ramazan’da terk eder Ramazan bayramıyla birlikte, Kur’an kılıfına girer, seccade katlanıp hürmetle bir dahaki Ramazan’a kadar kalacağı temiz köşesinde yerini alır Bu davranışın altında, İslamiyet’i ‘mevsimlik bir din’ olarak görmek yok mudur? Belki, bu yanılgıyı dil söylemez, kalp onaylamaz ama sonuçta ortaya çıkan görüntü böyledir… Gerçi, “Her zaman tembel olmaktansa bari hiç değilse Ramazan’da kulluğu hatırlamak daha uygun değil mi?” diye de düşünülebilir Bu düşünce bir bakıma doğru olabilir de… Hiçbir zaman, hiçbir ibadeti yapmamaktansa, Ramazan’dan Ramazan’a kulluğu hatırlamak da imanın bir işaretidir en azından Ama bilelim ki, asıl olan Ramazan’ın güzelliklerini diğer aylara da taşımaktır Her ayı mümkün olduğunca Ramazanlaştırmaktır Yani geriye değil, ileriye doğru gitmek; azdan vazgeçmek değil, onu çoğaltmaya bakmaktır gereken Fakat nefis, insanın az ibadetini çok gösteriyor; çok günahını da az gösteriyor Böyle görenlerden birine sormuşlar: — Seni camide göremiyoruz, yoksa namaz kılmıyor musun? Adam, hiç bozuntuya vermemiş: — Olur mu namazsız Müslümanlık? Demiş ve aceleyle eklemiş: — Ben bayramdan bayrama, bayramdan bayrama, hep kılarım namazımı! İslam ömürlük bir güzelliktir Önemli olan, bayramlık namazın, cumalık; cumalık olanın da günlük hale; beş vakte terfi etmesidir Yani daima ileriye doğru, çoğalarak, mükemmelleşerek gelişmesidir Şuurlu Müslümanlara düşen görev de, itici değil çekici, cezbedici olmalarıdır Sevgi ve şefkat dolu kucaklar açılmalı, Allah’a doğru atılan adımlar çoğaltılmalıdır Bu tavrın penceresinden baktığım için Ramazanlarda beni en çok etkileyen levhaları, kapalı meyhanelere asılmış görürüm O levhalarda genellikle şu cümle vardır: “Ramazan dolayısıyla kapalıyız!” Ramazan dolayısıyla, gönüller, Allah’a daha çok açılınca, kapanması gerekenler de daha çok kapanırlardı Sonuçta, bu da bir iman işareti, bir kulluk belgesiydi Dua edelim de bu Ramazan saygısı, Ramazan sonrasına yayılsın, yapılması gereken diğer güzelliklere de vesile olsun… Bu vesileyle hemen belirtmeliyim ki, Müslüman teşvik edici, müjdeleyici olmalıdır Sadece Ramazan’da harekete geçenleri, bu tavırlarıyla yaptıklarından vazgeçirici değil, ileriye doğru geliştirici, daha mükemmel bir kulluğa yöneltici olmalıdır Güzeller Güzeli, 1400 yıl önce bu tavrı tavsiye etmiş ve Müslüman gönlünü belirlemiştir: “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” Dolayısıyla Müslüman, kaçırmaya değil, çekmeye, çağırmaya, davete icabeti beceremeyene de gitmeyi prensip edinir Böyle bir Müslüman, elden çok gönülden tutmalı ve Ramazan Müslüman’ını her ayın, her anın Müslüman’ı kılmaya çalışmalıdır Sadece Ramazan’da kulluğu hatırlayan Müslüman da, bir manevi ucuzluk fuarı gibi gelen manevi fırsatlar dünyası Ramazan’dan tam istifade etmeli Ramazan’da yaşadığı güzellikleri, diğer aylara da yayma kararlılığı içine girmelidir Ve bilmelidir ki, İslam mevsimlik bir din değil, ömürlük bir güzelliktir Ramazan eğlence zamanı değil Unutmayalım ki, Şeytan sadece Ramazan’da mesai yapmaz Asıl azgınlığına Ramazan’dan sonra başlar Çünkü Ramazan’da şeytanlar bağlanır, zararları sınırlanır ve ruha avantaj sağlanır Dolayısıyla, müminin asıl dikkati, tedbiri ve uyanıklığı hemen de bayramdan itibaren başlamalıdır Müslüman Ramazan’dan sonra kendini bırakıyorsa, gevşiyorsa, manevi dinamiklerini göz ardı ediyorsa bindiği dalı kesiyor demektir Böyle biri, Şeytan’ın ve nefsin işini kolaylaştırıyor demektir Bir aylık kulluktan sonra, nefsine köle olanlar, bu gafletten bir an önce kurtulmalıdır Bu insanları düştükleri bataklıktan çıkarmak için onların ellerinden, gönüllerinden sevgiyle tutmalı… Ramazan iklimi, gönülleri zaten manevi bir uyanışa hazır hale getirmektedir Müslüman, bu fırsatı iyi değerlendirip gönüllere girmeye, insanları kul ve ümmet etmeye çalışmalıdır Fakat Ramazan’ı bir de oyun eğlence, çalgı çengi ortamı olarak gören çarpık zihniyet var Bunlar, bu manevi fırsatı göz göre göre heba ediyorlar Ruhun rahatını sağlama mevsimi olan Ramazanı, bedenin his ve heveslerine feda edip müthiş bir kayba sebep oluyorlar Ramazan’ın hakkını verenler, diğer ayları da Ramazanlaştırırken, onlar Ramazanı sıradanlaştırıyorlar Böyle bir gafletin izahı olabilir mi? Müslüman, mevsimlik değil, ömürlük yaşar İslam’ı Ramazan’ı hakkı ve hakikatiyle yaşayalım ki Ramazan da müteakip aylarda bize arkadaş olsun VEHBİ VAKKASOĞLU |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|