Mü'minin Ayrıcalığı: Şükür Ve Sabır |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mü'minin Ayrıcalığı: Şükür Ve SabırMü'minin Ayrıcalığı: Şükür ve Sabır PEYGAMBER İKLİMİ Mü'minin Ayrıcalığı: Şükür ve Sabır “Mü’minin durumu ne kadar da (ilginç) hoştur Onun her hali hayırdır ve bu durum sadece mümin olan kimseye hastır Eğer sevinecek bir durumla karşılaşırsa şükreder ve bu kendisi için hayır olur Şayet bir sıkıntıya düçar olursa sabreder ve bu da onun için hayır olur”(HŞerif) Alemlerin Rabbine iman ederek ruhunu iman nuruyla aydınlatan mü’minin his ve düşünce dünyasıyla diğer insanlardan farklı yönleri bulunmaktadır Allah’a teslim olarak iman eden mü’minin dünyaya bakış açısı, insanları ve olayları değerlendirme şekli bu teslimiyete bağlı olarak şekillenmektedir En emin varlığa sığınan mü’min böylece kendisinden emin olunan kişi olarak tanımlanmıştır Mü’minlerin özellikleri Kur’an-ı Kerim’de geniş biçimde anlatılmakla birlikte, Müslümanlar için en güzel örnek olan Peygamberimizde (sav) müşahhas hale gelmiştir Bunun yanında hadislerde de mü’minin nasıl olması gerektiği konusu işlenmiş ve bir mü’min portresi çizilmiştir Muteber hadis kaynaklarımızdan İmam Muslim’e ait el-Camiu’s-sahih adlı eserin Zühd, İmam Dârimî’nin ise Sünen isimli eserinin Rikâk bölümlerinde yer alan bir hadis, inanmış insanın diğer insanlardan ayrılan çok önemli bir özelliğini ortaya koymaktadır: “Mü’minin durumu ne kadar da (ilginç) hoştur Onun her hali hayırdır ve bu durum sadece mümin olan kimseye hastır Eğer sevinecek bir durumla karşılaşırsa şükreder ve bu kendisi için hayır olur Şayet bir sıkıntıya düçar olursa sabreder ve bu da onun için hayır olur” 1 Hadisin Dârimi’den nakledilen bir rivayetinde Hz Peygamber’in ashabıyla birlikte otururken gülümsediği ve ashabına “Bana niçin güldüğümü sormayacak mısınız” şeklinde bir soru yönelttiğinden söz edilir Daha sonra da Hz Peygamber’in yukarıdaki hadisi dile getirdiği aktarılır Hadiste yalnızca mü’min olmanın şuuruna varmış kişilerde bulunan bir özellik zikredilmiştir Buna göre mü’min olan kişi, her işinde hayrı gözetmekte, hayatını hayır dairesinde yaşamaktadır Hayır ise şerrin karşıtı olup din ve dünya için iyi, faydalı, salih olan amelleri kapsamaktadır Mü’min olmayanlar için geçerli olmayan bu durum muhakkak ki ilginç sayılır Zira nimete şükreden her halükarda kazançtadır Kaybetmek diye bir şey söz konusu değildir Şükredip belalara sabrederse hayra erişmiş olmakta; şükür ve sabır hayır getirmektedir Allah-u Teâlâ, insanı mükemmel biçimde yaratmış, sınırsız nimetler ihsan ederek alemi onun hizmetine sunmuştur Bunun karşılığında ise kendisine hamd edilmesini arzu etmiştir Ancak çoğu zaman gaflet içinde bulunan insanoğlu, bir oyun ve eğlenceden ibaret olan bu dünya hayatında geçici, aldatıcı nimetlere dalmış, lütfun sahibini, nimetleri var eden Yüce Yaratıcıyı hatırlamaz olmuştur Rabbinin ihsanına şükretmeyi ihmal eden insanın elinden nimetler alındığında ise hemen isyan yoluna sapmıştır Fecr suresinde bu durum şöyle ifade edilmektedir: “İnsan, Rabbi imtihan için bol nimet verdiğinde ‘Rabbim bana ikram etti’ der, onu imtihan edip rızkı daralttığında ise ‘Rabbim bana değer vermedi’ der” 2 Oysa verilen nimetlere şükretmekle birlikte, musibetlere sabretmek de var oluş imtihanın parçasıdır İşte mü’min bu imtihanın farkında olan kişidir, bu yüzden de onu diğer insanlardan ayıran, hayret edilecek bir durumu vardır Zira mü’min olan kişi hamdın alemlerin Rabbi olan Allah’a has olduğunu bilmekte, hem kalbî, hem de fiilî olarak şükrünü eda etmektedir Bununla birlikte mülkün gerçek sahibi olan Rabbi lütfunu esirgediğinde veya başına bir musibet geldiğinde yine O’na sığınmakta, bu kez şükrün yerini sabır almaktadır Ayette de belirtildiği üzere bu durum kulları sınamak için bir imtihandan ibarettir: “Andolsun ki, sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksiltmeyle deneriz Sabredenleri müjdele!” 3 Şükür gibi imandan kaynaklanan bir durum olan sabırda da mü’min kulluk şuuruyla hareket ederek imtihanın farkına varır ve Rabbine sığınır, O’na tevekkül eder İnsana sabırdan daha hayırlı bir lütuf verilmediğini 4belirten Peygamberimizin (sav) hayatı da diğer peygamberler gibi sabırla imtihanın örnekleriyle doludur Musibetlerin en ağırını sabırla göğüsleyen Peygamberimiz (sav), aynı zamanda Rabbine şükreden bir kulun nasıl olması gerektiğini de göstermiştir Onu örnek alarak sabır ve şükrü ifa eden insanların, gönüllerindeki gaflet sisi kalkmakta ve belalara da şükreden bir duruma gelebilmektedir Divan’ında çeşitli şekillerde sabır ve şükür konularını ele alan Hulûsi Efendi de belayı ihsan olarak tanımlamakta ve ehl-i idrak olabilme adına Hak’tan gelen her belanın sabırla karşılanmasını öğütlemektedir: Sabr edip Hak’tan gelen cümle belaya râzı ol, Dosttan ihsandır deyuben ehl-i idrak olagör…5 Musibetleri bahtiyarlık olarak gören Hulûsi Efendi, acıyı bal eyleyerek şükretmenin bir vesilesi haline getirmekte, varlığı ve yokluğu bir tutup bütün nimetlerden öte en özge kârın O’nun aşkı olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: Zehr ise de nimetine şâkir ol Gece gündüz Hâlik’ına zâkir ol Varlığı yokluğu bir tut hâzır ol Aşık isen özge kârın olmasın Yar olup her varı varın olmasın 6 İmanla nurlanan hayatı hayırla yaşamanın yolu ise açıktır: Çok şükür ve çok sabır Rukiye AYDOĞDU Dipnotlar 1- Müslim, Zühd 13, had no: 64 ; Dârimî, Rikak 61, had no: 2777 2- Fecr, 89/15-16 3- Bakara, 2/155 4- Buhârî, Rikak 20, had no: 6470; Zekât 50, had no: 1469; Müslim, Zekât 42, had no: 124 5- Ateş, Es-Seyyid Osman Hulûsi, Divân-ı Hulûsî-i Darendevî, İstanbul, 1986, s 61 6- Ateş, Es-Seyyid Osman Hulûsi, Divân-ı Hulûsî-i Darendevî, İstanbul, 1986, s 165 |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|