|
|
Konu Araçları |
eskimeyen, kur’an, modamız, sünnettir… |
Bizim Hiç Eskimeyen Modamız Kur’Ân Ve Sünnettir… |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bizim Hiç Eskimeyen Modamız Kur’Ân Ve Sünnettir…Bizim Hiç Eskimeyen Modamız Kur’ân Ve Sünnettir… Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Evi, Eşyaları Nasıldı? Elhamdülillah müslümanız! O hâlde yaşantımızla, görüntümüzle, hâl ve hareketlerimizle İslâm’ı en güzel şekilde temsil edebilmeliyiz Bunun için yapmamız gereken tek şey; hayatımızın her ânında biricik yol göstericimiz, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i örnek almak… Kişi inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar Sünneti ne kadar yaşarsak, o nisbette iyi müslüman oluruz “Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in evi, eşyaları nasıldı?” bir düşünelim Allah Rasûlü zenginliği de, fakirliği de yaşadı Evinde kullanabileceği kadar eşya vardı, fazladan hiçbir şeyi yoktu Onlar da iyice eskiyip, bozulmadan yenisini almazdı Bizim evlerimize ise, lüks ve konfor hâkim… Psikolojide bir esas vardır; “Rahat bölgenizi terk etmeden, üretken ve başarılı olamazsınız!” Allah Rasûlü’nün hayatı ise, bu dünyayı tamamen geçici bir durak ve çalışma mekânı görmek üzerine kurulmuş Hazret-i Ömer’in kızı ve Peygamber Efendimiz’in muhtereme zevcelerinden olan Hazret-i Hafsa Annemize: “-Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- nasıl bir yatakta istirahat ederdi?” diye sorulduğunda o, şu cevabı vermiştir: “-Yünden dokunmuş iki katlı sert bir keçe üzerinde uyurdu Bir gece yatağın daha yumuşak olması ve Efendimizin rahat etmesi için keçeyi dörde katlayarak serdim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabah kalktığında: “-Bu gece yatak olarak ne sermiştiniz?” diye sordu “-Eski döşeğinizi yâ Rasûlallah! Ancak yumuşak olsun da rahat uyuyasınız diye dörde katlayarak serdik, o kadar!” dedik Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “-Benim döşeğimi eski hâline getirin Zira yumuşaklığın verdiği rehâvet gece namaza kalkmama mani oldu” buyurdu (Tirmizî, Şemâil, s 154) Demek ki, sadece rahata düşkün hayatlar; yalnızca maddî olarak değil, mânevî olarak da zarar görürler Misalimizde olduğu gibi bu durum, onların zamanla Allah Teâlâ’ya kulluktan uzaklaşmasına bile sebep olur Şimdi; her sene modası geçti diye tülünü, perdesini, halısını, koltuğunu değiştiren kardeşlerim… Daha fazla özellikli yeni model telefonlar çıktı diye; eski telefonunu atıp, yenisini alan kardeşlerim… Her yıl arabasının modelini değiştiren kardeşlerim… Lüks içinde yaşama gayreti gösterip, vitrinlerine değişik süslü eşyalar, konsollarının üzerinde çeşitli vazolar ve pahalı yapma çiçekler sergileyen kardeşlerim… Böyle davranarak; bırakın Sünneti yaşamayı, eşyalarımız bozulmadan yenisini aldığımız için ya da ihtiyaç fazlasını evimize doldurduğumuzdan dolayı, israf etmiş olmaz mıyız? İsraf ise açık bir şekilde haram kılınmıştır Bir şey alırken mantığımız ne olmalıdır? Biz mi eşyaya hizmet edeceğiz, yoksa eşyalar bize mi hizmet edecek?! Öyle evler var ki; sadece ortalıkta tozu alınacak süslerin temizliği sabahtan akşama kadar sürüyor Böylece hem ibadetlerimize, hem de âilemize ayıracağımız zaman kalmıyor O yüzden gereksiz şeylere para harcadığımız için maddî, onlara fazladan vakit ayırdığımız için de mânevî bir israf içinde olmuyor muyuz? O hâlde mümkün olduğu kadar bizi maddî ve mânevî açıdan yıpratmayacak, sade, kullanışlı ve gerekli şeyleri alalım Tamam, müslüman temizdir, tertipli ve düzenli olur; fakat aynı zamanda müslüman gösterişten, lüks ve israftan uzak, mütevâzı, îtidal üzere bir hayatı tercih eder Tıpkı Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatı gibi… Onun hayat ölçüleri belli Peki, bizim ölçülerimiz nerede başlıyor, nerede bitiyor? Gelelim yeme içmemize… Ünlü bir lokantada hayli kabarık bir faturaya ödediğimiz paralar bir tarafa; bu işe takvâ merceği ile bakacak olursak, yediğimiz içtiğimiz nereden gelmiş, kim hazırlamış, kim pişirmiş? İçinde ne kadar şüpheli gıda var? Ne kadar haramla karışmış? Yemeği yapan kimse, hangi kalp dünyasıyla bu yemeği hazırladı Sonuçta insan, yediklerinden ibaret bir varlık… Kalbine kasvet verecek, onu günahlardan uzak tutacak lokmanın hem temiz, hem de helâl olması gerekmiyor mu? İşin, hadîs-i şerifte dikkat çekilen israf tarafı da ayrı bir hakikat:“Canının çektiği ve arzu ettiğin her şeyi yemen, şüphesiz israftır!” (İbn-i Mâce, Et’ime, 51) O hâlde; yaşamak için yemek yiyeceğiz, yemek yemek için yaşamayacağız!Niyetimiz, Allâh’a daha iyi kulluk edebilmek, sağlığımızı korumak olmalı… Bunun için de kifâyet miktarı helâlinden yemek yeter Bir de giyim-kuşam mevzuu var tabiî Önce olması gerekeni söyleyelim: Bir müslüman olarak her şeyde olduğu gibi, kıyafet konusunda da biricik Peygamberimizi örnek almalıyız Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, temiz ve uyumlu giyinmeye îtinâ gösterirdi Bazen yamalı giyecekler giydiği rivâyet edilmiştir; ama necis, kirli, pasaklı giyindiğine dâir bir rivâyet hiç yok! Ayrıca kıyafetlerin vücuda yapışmaması, biraz bolca olması gerekir Böylece insanın uzuvları, tamamıyla ortaya çıkmaz Bu husus, hem hanımlar, hem de beyler için geçerlidir Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dar bir kıyafet giydiğine de rastlanmamıştır Bunun dışında ipek, erkeğe haramdır Hanımların erkek gibi giyinmesi, erkeğin de kadınlar gibi giyinmesi dînimizce hoş görülmemiştir Aynı şekilde müslüman olmayanların kıyafetlerini çağrıştıran kıyafetler de, sırf onlar gibi olmak hevesiyle giyilmemelidir Dolapları çeşit çeşit kıyafetlerle tıka basa doldurmak yerine; kifâyet miktarı, güzel, sade, uygun fiyatlı, ama kaliteli kıyafetler tercih edilmelidir Onlar da iyice eskiyene kadar giyilmelidir Kısacası ihtiyaç fazlasının yükünü çekmemelidir Evet, kılık kıyafet noktasında ölçümüz bu olmalı Bir insanın giyim kuşamı, onun şahsiyetini, zevkini, tarzını belirtir Birine yakışan, başka birine yakışmaz Her sene, hattâ bazen her mevsim, bütün insanların ne giyeceğine sadece birkaç kişinin karar vermesi, modern çağın çarpıklıklarından birisidir Durmadan modaya uymak için kendisine uysun uymasın her türlü rengi, her türlü modeli giymeye çalışan insanlara ne yazık! Akıllı, sağlam karakterli kişiler; her sene insanları kılıktan kılığa sokan moda akımlarını takip etmez Modayı belirleyenler, bunu kendi zevk, anlayış, kültür, medeniyet ve inançlarına uygun ölçülerle yaparlar Asıl amaçları ise, insanları, her dönem tüketime teşvik etmek ve bundan para kazanmaktır Çünkü bugün “moda olan şeyler” çok fâhiş fiyatlarla satılırken, bir müddet sonra aynı ürünler “sezonu geçmişler” bölümünde çok daha mâkul fiyatlarla satışa sunulmaktadır İşte bu aradaki fark, insanın boşa savurduğu ve hesap vermek zorunda olduğu servetidir Tesettür Mağazalarında Tesettüre Uygun Kıyafet Yok! Biz, kılık-kıyafet hususunda da kendi tarzımızı, kendi medeniyet, örf ve zevklerimize göre belirleyelim Her şahıs, kendine mahsus farklılıklara ve güzelliklere sahiptir Herkesin, kaşı-gözü, teni, vücut yapısı birbirinden farklıdır Bu yüzden herkes, kendisine en uygun kıyafetleri, moda hastalığına, marka saplantısına takılmadan seçmeli, beğenmeli ve giymelidir Bunun için de bütçesini sarsacak derece fazla harcamalardan sakınmalıdır Taklit ve aşağılık duygusuyla “tesettür modası (!)” îcad edenlerin de, öz itibariyle diğerlerinden çok fazla farkı yoktur Onlar da öncelikle bu işi, kâr gâyesi güderek tezgâhlamaktadırlar Eğer bunu tamamıyla dînî hassasiyet ve millî-mânevî kültür değerlerine uygun yapmış olsalardı, mağazalarında teşhir ettikleri kıyafetler, günümüzdeki gibi, İslâm’ın tesettür anlayışının yozlaştırıldığı bir şekle dönüşmezdi Bugün tesettür mağazalarına giden pek çok hanım, dînî esaslara uygun başörtüsü de, pardesü de bulmakta zorlanmaktadır maalesef… Kur’ân-ı Kerîm, “mü’min hanımların ziynetleri örtmelerini” emretmekte (en-Nûr, 31) iken, dînî hassasiyeti olduğunu iddiâ eden mağazaların vitrinlerindeki kıyafetlerin pek çoğu, kadınların ziynetlerini teşhir etmeye özendirmektedir Kısacası tercihlerimizi neye göre yapacağımızı çok iyi bilmeliyiz Sırf moda diye veya markalı ürünler giyebilmek için Allâh’ın emri olan tesettür ölçülerinden tâviz vermemeliyiz Yaşantımız modaya göre değil, Allah rızâsına göre olmalıdır Bizim modamız da, markamız da Kur’ân ve Sünnettir Allah ve Rasûlü ne diyorsa, o… Yâ Rabbi! Bizleri ve evlâtlarımızı, moda ve marka takıntısı olmayan, lüks ve israf batağına batmayan, bahtiyar kullarından eyle Bütün mânevî hastalıklarımıza, “el-Hâdî” ism-i şerîfinle hidâyet ve “eş-Şâfî” ism-i şerîfinle âcil şifâlar ihsân eyle! Cümlemizi sağlam karakterli, rûhen ve bedenen güçlü, hakîkî müslümanlar zümresine ilhak eyle! Âmin! Kaynak: Şebnem Dergisi Yazı: Kübra Çoban |
Bizim Hiç Eskimeyen Modamız Kur’Ân Ve Sünnettir… |
07-27-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bizim Hiç Eskimeyen Modamız Kur’Ân Ve Sünnettir…1 Kur’an’a göre sünnetin durumu a) Sünnet, Kur’an’da bulunan bir hükmü destekler ve onu kuvvetlendirir Böylece o hükmün iki delili, iki kaynağı olmuş olur Mesela, namaz, oruç, zekat Kur’an ile farz kılınmış, bunun yanında Hz Peygamber’in sünnetiyle de farziyeti bildirilmiştir b) Sünnet Kur’an’da genel olarak işaret edilen hususları açıklamaktadır Hz Peygamber Kur’an’ı anlamış, anlatmış, yaşamış, yaşayışıyla insanlara örnek olmuştur Nitekim Hz Aişe’ye Hz Peygamber’in ahlakından sorulunca; “Onun ahlakı Kur’an’dan ibarettir” demiştir[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn1] “Biz sana Kur’an’ı indirdik ki, insanlara ne gönderildiğini açıkça anlatasın ve insanlar da düşünüp öğüt alsınlar”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn2] “Ey Muhammed! Doğrusu, insanlar arasında Allâh’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye bu Kitab’ı sana hak olarak indirdik”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn3] “Biz, her peygamberi, emredildikleri şeyleri açıklasın diye yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn4] Hz Peygamber bu ayetlerde belirtildiği gibi, kendisine nazil olan ayetleri açıklamış, uygulamalarıyla da göstermiştir Mesela Kur’an’da pek çok yerde “namaz kılınız”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn5] emri verilmiş, ancak namazın nasıl kılınacağı açıklanmamıştır Hz Peygamber, “Beni gördüğünüz gibi namaz kılınız” buyurmuş[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn6] ve uygulamalı olarak namazın kılınışını öğretmiştir Ayrıca, “Namaza kalktığınız zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan kolayına geleni oku, sonra tatmin olacağın şekilde rükunu yap, sonra tamamen doğrul, daha sonra güzelce secdeni yap, sonra secdeden kalk ve namazını böylece kıl”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn7] diye sözlü olarak da nasıl kılınacağını tarif etmiştir Kur’an’da hac ve zekat emredilmekle birlikte, bunlar çok kısa ve özlü olarak anlatılmış, tatbikatıyla ilgili bir açıklama yapılmamıştır Bunlar da Hz Peygamberin açıklamaları ve örnek tatbikatıyla öğrenilmiştir Hac ile ilgili olarak “Hac menasikini benden alınız”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn8] buyurmuş ve uygulamalı olarak nasıl yapılacağını göstermiştir Zekatla ilgili olarak da, “Mallarınızın kırkta birini” veya “Mallarınızın iki yüzde beşini zekat olarak veriniz”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn9] buyurmak suretiyle zekatın ne kadar verilmesi gerektiğini açıklamıştır Ayrıca zekatla ilgili olarak detaylı bir mektup yazarak hangi hayvanlardan ne kadar zekat verilmesi gerektiğini belirtmiştir c) Sünnet, Kur’an’da olmayan bir hükmü koyabilir Bu durumda hüküm sünnetle sabit olmuş olur Kur’an’da yer almadığı halde Sünnet ile haram kılınan bir çok şey vardır Mesela; nesep ile haram olanın süt akrabalığı ile de haram olması; bir kadının teyzesi, halası, kız ve erkek kardeşlerinin kızları ile bir nikah altında bulundurulması[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn10]; ehli merkep[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn11]; katır; aslan, kaplan, fil, kurt, maymun, köpek gibi köpek dişi olan vahşi hayvanların; kartal, atmaca, şahin ve doğan gibi pençeli yırtıcı kuşların; fare, köstebek ve akrep gibi haşeratın etlerinin yenilmesi[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn12]; erkeklerin altın zinet takınmaları ve ipek elbiseler giymeleri; altın ve gümüş kaplardan su içilmesi ve yemek yenilmesinin[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn13] yasaklanması gibi bir çok hüküm Sünnet[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn14] ile sabit olmuştur Sünnetler konusunda tartışılan ve reddedilmeye çalışılan bölüm burasıdır Hz Peygamber sadece tebliğcidir, hüküm koyamaz denilmektedir Bu nasıl mantıktır ki, kendi aklıyla Kur’an’dan anladığını kabul ediyor da, bizzat Cenab-ı Hakk’ın vahyine mahzar olmuş seçkin kişinin Kur’an’dan anladığını kabul etmiyor “Şüphesiz Peygamberin haram kıldıkları da Allah’ın haram kıldıkları gibidir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn15] “And olsun ki Allah, inananlara ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve Hikmeti öğreten kendilerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur Halbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn16] “(Dünya ve ahirette güzel olanı,) Allâh’a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygamber Muhammed’e uyanlara yazacağız O peygamber, onlara uygun olanları emreder ve fenalıktan men eder, temiz şeyleri helal, murdar, pis şeyleri de haram kılar, onların ağır yüklerini kaldırır, zor tekliflerinin hafifletir ()” ,[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn17] - “Şunu bilin ki, bana Kuran ve onunla birlikte onun bir misli verilmiştir Karnı tok bir halde koltuğuna yaslanarak, ‘Şu Kur’an’a sarılın, onda helal olarak ne bulursanız onu helal kabul edin Onda haram olarak ne bulursanız onu da haram kabul edin, diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir Şüphesiz ki Allah Rasulünün haram ettiği şey, Allâh’ın haram ettiği şey gibidir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn18] “Peygamber size ne verdiyse onu alın size ne yasakladı ise ondan sakının”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn19] Peygamberin (a); “Size bir şey yasakladımsa ondan mutlaka kaçınınız, emrettiğim bir şeyi ise gücünüz nispetinde yerine getiriniz”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn20] “Sakın ola ki sizden birinizi rahat koltuğuna yaslanmış olarak benim emrettiğim veya nehyettiğim bir şey kendisine geldiğinde; ‘Biz (başka bir şey) anlamayız, Allah’ın kitabında bulduğumuza uyarız’ derken bulmayayım”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn21] Ebu Hureyre’den rivayet ediliyor: “Ben size bir şey teklif etmedikce beni kendi halime bırakınız Sizden önceki milletler, ancak peygamberlerinden çok soru sormak ve onlarla münakaşa etmek yüzünden helak oldular Bunun için size bir şey yasakladığında ondan sakınınız, herhangi bir şey emrettiğimde de elinizden geldiği kadar onu yapınız”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn22] 2 Hz Peygamber’e iman“Gelin Allâh’a ve O’nun okuma yazması olmayan peygamberine inanın Zira o peygamber de Allâh’a ve O’nun sözlerine inanmaktadır Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn23] “Mü’minler o kimselerdir ki, Allâh’a ve peygamberlerine gönülden inanmışlardır”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn24] “Allâh’a, Rasulüne ve indirdiğimiz Kur’an’a inanın Allâh yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn25] “Onlar ki Allâh’ı ve peygamberlerini inkar ederler Allâh ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler Bir kısmına inanır, bir kısmını inkar ederiz, diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isterler İşte onlar, gerçek kafirlerdir Biz ise kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn26] “Ey inanlar, Allâh’a, peygamberine ve peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirmiş olduğu kitaba inanın Kim Allâh’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz o, derin bir sapıklık içindedir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn27] Bir hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır: Cebrail as Hz Peygamber’e “Ya Muhammed, İslâm nedir? Onun hakkında bana bilgi ver demiş, Hz Peygamber de: “İslâm, Allâh’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Rasulü olduğuna şahadet etmen, namaz kılman, zekat vermen, oruç tutman ve gücün yeterse hac etmendir” demiştir Bu defa, “iman nedir? Bana ondan haber ver” diye sorar Hz Peygamber de; “İman, Allâh’a, meleklere, kitaplara, peygambere, ahiret gününe ve kadere inanmandır” buyurur[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn28] Görüldüğü gibi, Hz Peygamber’e inanmadan imandan ve İslâm’dan söz edilemeyeceği, ayet ve hadislerle net bir şekilde ortaya konmuştur Hz Peygamber’e inanmak da, ona itaat etmeği ve onun sünnetine tabi olmayı gerektirir 3 Allâh'ı ve Peygamberi Sevmek“De ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allâh’tan, Rasulü’nden, O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, Allâh’ın emri gelene kadar bekleyin Allâh fasık kimseleri doğru yola eriştirmez”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn29] - “Bir kimsede şu üç nitelik bulunursa, o kimse imanın tadını almıştır Allâh ve Rasulünü her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi yalnız Allâh rızası için sevmek, bir de Allâh onu inkardan kurtardıktan sonra, tekrar inkara dönmeyi ateşe atılmak gibi acı görmektir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn30] Allâh’ı sevmek ve bunun karşılığında Allâh’ın sevgi ve merhametine mahzar olmak ise, Hz Peygamber’e tabi olmaya bağlanmıştır “(Ey Peygamberim!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allâh bağışlayan, esirgeyendir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn31] - “Sizden biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, tam bir imana sahip olamaz”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn32] Hz Ömer gelerek, seni anamdan, babamdan … çok seviyorum ya Rasulallah! Der Hz Peygamber olmadı ya Ömer! (…) Sahabenin Peygamber aşkı bir başkaydı Hz Peygamber’e hitap ederken “anam, babam sana feda olsun ya Rasulallah!” derlerdi Uhut savaşında vücutlarını siper etmişlerdir Hz Ebu Bekir (Açıktan tebliğ teklif ediyor Müşriklere tebliğde bulunuyor Dövülüyor Babası Ebu Kuhafe, annesi Ümmü’l-Hayr Selma ayıltmaya çalışıyor Ayılınca Ömer b Hattab’ın kızı Ümmü Cemile’ye sormasını söylüyor (…)) Habbab (Müşrikler tarafından işkenceye tabi tutulur İşkence edip Hz Peygamber’e hakaret etmesini, onu inkar etmesini isterler Kabul etmez Boynundan asarlar ve istediklerini yerine getirmesini söylerler Kabul etmez Şimdi senin yerinde Muhammed olsa ne dersin? Onun senin yerinde olmasını ister misin? Dediklerinde, hayır, onun benim yerimde olmasını değil, benim sebebimle ayağına bir dikenin batmasını dahi istemem der) Hz Peygamber’i sevmek ise onun sünnetine sarılmakla olur Hz Peygamber’e karşı sevgi ve saygının tezahürü, onun sünnetine uymak, onun sevdiklerini sevmek, onun kınadıklarını kınamak, onun ahlakını örnek edinmek ve onun edebiyle terbiye görmektir Hz Peygamber de: “Kim cenneti arzuluyorum der de kazanmak için amel etmez ise, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir Kim cehennemden korkuyorum der, fakat elini günahlardan çekmez ise, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir Kim de sünnetine uymadan ben Allâh’ın Rasulünü seviyorum derse, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir” buyurur 4 Hz Peygamber’e İtaat“Ey inananlar, Allâh’a ve Rasulüne itaat edin İşittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn33] “Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn34] - “Kim peygambere itaat ederse, Allâh’a itaat etmiş, kim de peygambere isyan ederse, Allâh’a isyan etmiş olur”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn35] “Sana biat edenler, gerçekte Allâh’a biat etmiş olurlar”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn36] “Hayır Rabb’ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık konusunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn37] Bu ayet göstermektedir ki, Rasullah hayatta iken onun emirlerine itaat etmek, vefatından sonra da onun sünnetine uymak inanmanın bir gereğidir “Ey inananlar, Allâh’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allâh’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allâh’a ve Rasulüne götürün Bu daha iyi ve sonuç bakımından daha güzeldir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn38] “Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman iman eden erkek ve iman eden kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur Her kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn39] “Peygamber’in emrine karşı gelenler, kendilerine bir belanın gelmesinden yahut onlara acı bir azabın dokunmasından sakınsınlar”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn40] - “Yüz çevirenler hariç, ümmetimin hepsi Cennet’e girecektir” Kim yüz çevirir ey Allâh’ın Rasulü, diye sorduklarında Hz Peygamber; “Her kim bana itaat ederse Cennet’e girer, kim de bana isyan ederse, o da yüz çevirmiş olur” der[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn41] “Hz Peygamber’in görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmektir Tebliğ ettikten sonra işi bitmiştir Veya kendi dönemindeki insanlara bunu anlatmıştır Onun hadisleri sadece bu dönemde yaşayanları bağlar” denemez Zira o bütün insanlara gönderilmiş bir peygamber ve bütün inananlar için örnektir Kur’an’da: “De ki, ey insanlar, ben sizin hepinize gönderilmiş Allâh’ın elçisiyim”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn42] “And olsun ki, Allâh’ın Rasulü sizin için, Allâh’ı ve ahireti arzu eden, Allâh’ı çok anan kimseler için en güzel örnektir”[url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftn43] buyurulmaktadır [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref1] Ahmed, Müsned, IV/188 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref2] Nahl 16/44 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref3] Nisa 4/105 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref4] İbrahim 14/4 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref5] Bakara, 2/43 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref6] Buhâri,Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 645 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref7] Buhari, Ezan, (I/183; Tirmizi, Salat, (I/406) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref8] Ahmed, III, 318 Nesai, Menasik, 220 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref9] Nesâî, Zekat, (V/219) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref10] Buhârî, Nikah, 27 (VI, 128) Nisa suresinde evlenilmesi haram olanlar 23-24 ayetlerinde sayılmış sonra “bunlardan ötesi size helal kılındı” denilmiştir Ayetlerde, hadiste zikredilen kadınlar yoktur Dolayısıyla bu hadis, 4/24 ayetini tahsis etmektedir Ebu Zehra, age, S 113 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref11] Müslim, Sayd, 24 (II, 1538) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref12] Ebu Davud, Et’ıme, 33 (IV, 159) Müslim, Sayd, 14-16 (II, 1533-1534) Tirmizi, Et’ime, no; 1797 Nesaî, Sayd, No:4430 İbn Mace, Sayd No:3232 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref13] Tirmizi, libas, 1-2 Bekir sadak Taç Terc III, 276-283 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref14] Bkz Alaüddin Abidin, el-Hediyyetü’l-Alâiyye, s 223-225 Kahraman Yay İstanbul, 1984 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref15] Darimi, Mukaddime, 49; Ahmed, IV, 132; Tirimizi, İlim, 10; İbn Mace, mukaddime, 2 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref16] Al-i İmran, 3/164 Bk Bakara, 129, 151, 231; Nisa, 4/113; Ahzab 33/34 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref17] A’raf, 7/157 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref18] İbn Mace, Mukaddime, 2; Dârimi, Mukaddime, 49; Ebu Dâvûd, Sünnet, 6 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref19] Haşr, 59/7 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref20] Buhari, İtisam, 2 Müslim, Fezail, 130 Nesai, Hac, 1 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref21] Ebu Davut, Sünnet 6; Tirmizi, İlim, 10 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref22] Müslim, Fedâil, (IV/1830) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref23] A’raf 7/158 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref24] Nur 24/62 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref25] Tegabun 64/8 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref26] Nisa 4/150-151 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref27] Nisa 4/136 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref28] Müslim, İman, (I/37) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref29] Tevbe 9/24 [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref30] Buharî, (I/9-10); Müslim, İman, (I/66) [url=http://wwwblogcucom/manager/add_entryphp#_ftnref31] Al-i İmran, 3/31 alıntı |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|