İsra' Süresi Meali

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsra' Süresi Meali






İsra' süresi meali Mumine Sitesi
017-el-İSRÂ 17-el-İSRÂMekke'de nâzil olmuştur Ancak 26, 32, 33 ve 57 âyetlerle 73 ilâ 80 âyetlerin Medine'de indiği rivayet edilmektedir 111 (yüzonbir) âyettir "İsrâ" kelimesi, geceleyin yürümek manasına gelir Hz Peygamber'in Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı bu sûrede anlatıldığından, sûre "İsrâ" adını almıştırRahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla1 Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir 2 Biz, Musa'ya Kitab'ı verdik ve İsrailoğullarına: "Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin" diyerek bu Kitab'ı bir hidayet rehberi kıldık3 (Ey) Nuh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli! Şunu bilin ki Nuh, çok şükreden bir kul idi

Bazı tefsirlerde, ikinci ve üçüncü ayetler arasında şöyle bir mana alakası kurulmuştur: Ey Nuh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin nesli! Benden başkasını, dayanılıp güvenilen bir Rab edinmeyin Gerçekten Nuh, çok şükreden bir kul idi
4 Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik5 Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi

Tefsirlerde, bu güçlü kuvvetli kulların, Ninevalı Sencarib, Babilli Buhtünnasr veya Calut’un orduları olduğu, bunların, Tevrat’ı ve Mescid-i Aksa’yı yaktıkları, İsrailoğullarının alimlerini öldürdükleri ve 70000 kadar esir aldıkları rivayet edilmekte, bütün bu musibetlere sebep teşkil etmiş olan İsrailoğullarının ilk fesadının ise Zekeriya’yı öldürmeleri ve Ermiya’yı hapsetmeleri olduğu belirtilmektedir
6 Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık7 Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık)

Tefsirlerde, İsrailoğullarının ikinci musibete uğramalarının sebebi olan diğer fesat hareketlerinin, Hz Yahya’yı öldürmeleri ve Hz İsa’yı öldürmeye teşebbüs etmeleri olduğu belirtiliyor
8 Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık 9 Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler 10 Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazırlamışızdır 11 İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister İnsan pek acelecidir!

Bu ayet, insanın önemli bir psikolojik yönüne işaret etmektedir: Gerçekten biz insanlar, öfkelendiğimiz, sıkıldığımız ya da bir güçlükle karşılaştığımızda, öfkelendiklerimizi için beddua eder; güçlüklerden sabır ve metanetle kurtulmak için çaba harcayacağımız yerde, acelecilik göstererek tezden kurtulmak isteriz Bu olmayınca da, ümitsiz ve kötümser bir ruh haleti içinde, “Allah’ım, canımı al da, beni bu sıkıntıdan kurtar!” gibi sözlerler kendimiz için beddua ederiz ki, bunlar doğru değildir
12 Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık Nitekim, Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca, yılların sayı ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine, eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik İşte biz, her şeyi açık açık anlattık 13 Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız 14 Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter

Bu dünyada, gerek çevrenin olumsuz şartları, gerekse insanın birçok kötü arzu ve ihtirasları, onun kalp ve basiretini bağlayabilmekte, iyilik ve kötülükleri görmesini önleyebilmektedir Buna karşılık, yukarıdaki ayete göre, ahirette insan sözkonusu olumsuz amillerden kurtulacağı için kendi hesabını bizzat kendisi yapacak, dünyadaki amellerinin değeri hakkında hüküm vercek ve kendisini ibra veya mahkum edecek bir ruh olgunluğuna ulaşacaktır
15 Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz 16 Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz

Ayetin baş kısmı, müfessirler tarafından şöyle de anlaşılmıştır: Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız Bu suretle onlar kötülük işlerler; böylece o ülke helaka müstahak olur
17 Nuh'tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Rabbin yeterlidir 18 Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız 19 Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür 20 Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir21 Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür

20 ayet, gerek dünya gerekse ahiret nimetleri bakımından Allah’ın lütfunun sınırsızlığını ifade etmekte; servet, mevki, sağlık ve yaşayış güzelliği bakımından insanlar arasındaki farkların, ilahi takdirin bir gereği olduğunu, binaenaleyh, bu dünyada mutlak eşitliğin imkansızlığını ortaya koymaktadır Bunun yanında 21 Ayetten anlıyoruz ki, ahirette de insanlar eşit durumda olmayacaklar, aksine, insanların dünyada yapmış oldukları işlere göre ahirette derce farları daha da büyük olacaktır Ancak, 18 Ayetten de anlaşılacağı üzere, para ve mevki gibi dünyevi imkanlar, Allah nezdinde mutlak bir değer ifade etmediği için, dünya hayatını sırf bunların peşinde koşarak geçirenler, ahirette üstün derecelere ulaşma hakkını kaybetmiş olacaklardır
22 Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın 23 Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle24 Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et 25 Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır26 Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver Gereksiz yere de saçıp savurma 27 Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür 28 Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle

Rivayete göre, Bilal, Suheyb, Mehca ve Habbab gibi yoksul sahabiler, Hz Peygamber’in yardımı ile geçinirlerdi Resulullah (sa), onlara verilecek bir şeyleri olmadığı zaman, mahcubiyetinden ötürü söyleyecek bir söz bulamaz, yüzünü başka tarafa çevirir, fakat onların ihtiyaçlarını gidermek için Cenab-ı Hakk’ın kendisine imkan vermesini dilerdi İşte bu ayet-i kerimede, Resulullah’a bu gibi insanlara bir şeyler veremeyecek bile olsa, hiç olmazsa “Allah, bize de, size de bol rızık versin”, “Allah sizleri mesut ve müreffeh kılsın” gibi sözlerle onların gönüllerini alması gerektiği hatırlatılmaktadır
29 Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun30 Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür 31 Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur32 Zinaya yaklaşmayın Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur

Yukarıdaki ayette “zina etmeyin” denilmeyip de “zinaya yaklaşmayın” buyurulması ilgi çekicidir Buna göre yalnız zina değil, kişiyi zina etmeye sevkeden yollar da yasaklanmıştır Esasen bir kere bu yollara tevessül edildikten, yani insanı zina etmeye zorlayan ve cinsi arzuları kabartan bir ortama girdikten sonra, artık, bu arzuların ağır baskısı karşısında iradenin gücü oldukça yetersiz kalır ve zinadan korunmak son derece güçleşir İnsanın bu psikolojik zafını dikkate alan Kur’an-ı Kerim, prensip olarak insanı kötülüklere sevkedici sebepleri ortadan kaldırmayı amaçlamıştır Buna sedd-i zeria prensibi denir
33 Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır34 Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın Verdiğiniz sözü de yerine getirin Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir35 Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir 36 Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur 37 Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin 38 Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir39 İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir Allah ile birlikte başka ilâh edinme; sonra kınanmış ve (Allah'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın 40 (Ey müşrikler!) Rabbiniz, erkek çocukları sizin için ayırdı da, kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz

Müşrikler, meleklerin Allah’ın kızları olduğuna inanırlar, erkek çocukların ise kendilerine verildiğini iddia ederler, bundan dolayı gururlanırlardı İşte ayet-i kerime, onların bu düşüncesini reddetmekte, çocuklar arasında cinsiyetlerine göre böyle bir değer ayırımı yapılmasını kabul etmemektedir
41 Biz, onların akıllarını başlarına toplamaları için bu Kur'an'da (çeşitli ikaz ve ihtarları) türlü şekillerde tekrar ettik Fakat bu, onlara, daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir şey sağlamıyor 42 De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı
Ayetin son kısmı müfessirler tarafından iki şekilde manalandırılmıştır:
a) “O takdirte onlar, Arş’ın sahibi olan Allah’a üstün gelmek için çareler arayacaklardı
b) “O taktirde onlar, ululuğunu ve kudretini bildikleri Arş’ın sahibi olan Allah’a yakınlaşmak ve O’na itaat etmek için çareler arayacaklardı

43 Allah, onların söyledikleri şeylerden münezzehtir; son derece yücedir ve uludur44 Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız O, halîmdir, bağışlayıcıdır

Tabiat ilimlerindeki inkişaf, bu ayetin açıklanmasına yardımcı olmuştur Nitekim, önceleri cansız ve hareketsiz olduğu sanılan varlıklar da dahil olmak üzere, bütün eşya atomlardan meydana gelmiştir İşte atom çekirdeklerinin etrafındaki elektronlar, sürekli ve muntazam bir şekilde çekirdeğin etrafında dönmektedirler ki, belki de onların bu dönüşleri ve böylece, ilahi kanuna, en ufak bir sapma göstermeksizin boyun eğmeleri, Kur’an-ı Kerim tarafından Allah’ı tesbih olarak ifade edilmiştir
45 Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz 46 Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler 47 Biz, onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, kendi aralarında fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!" dediklerini çok iyi biliriz 48 Baksana; senin için ne türlü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki, artık (doğru) yolu bulamayacaklardır 49 Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuş iken, yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz, öyle mi! 50 De ki: "İster taş olun, ister demir", 51 İsterse aklınıza (yeniden dirilmesi) imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık! (Bunlar, Allah'ın sizi yeniden diriltmesini güçleştirmez) Diyecekler ki: "Bizi tekrar (hayata) kim döndürecek?" De ki: Sizi ilk kez yaratan Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve "Ne zamanmış o?" diyecekler De ki: Yakın olsa gerek! 52 Allah sizi çağıracağı gün, kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız ve (dirilmeden önceki halinizde) çok az kaldığınızı sanırsınız 53 Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler Sonra şeytan aralarını bozar Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır54 Rabbiniz, sizi en iyi bilendir Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik

Müfessir Beyzavi, bu ayetin son cümlesini şöyle açıklamıştır: “Biz, kafirleri imana zorlama işini sana havale etmedik Seni, sadece Allah’ın rahmetini müjdeleyici ve azabından sakındırıcı olarak gönderdik Bu sebeple inanmayanlara tolerans göster
Müfessirlerin beyanına göre, Hz Muhammed’in peygamberliğine itiraz edenlere karşı, Allah Teala, herkesin halini, kimlerin imana ve iyi davranışlara daha layık, kimlerin inkarcılığa ve kötü yaşayışa müstehak olduğunu, ayrıca kimin peygamberliğe ehil olduğunu en iyi bilenin ancak kendisi olduğunu belirtmek üzere şöyle buyurmuştur:
55 Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık; Davud'a da Zebur'u verdik

Peygamberlerin kendi aralarındaki bu derece farkı, maddi ve bedeni yönden olmayıp ruhi ve manevi fazilet ve kabiliyetler yönündedir Nitekim, Hz Davud’a Zebur’un gönderildiğine işaret buyurulmakla bu husus teyit edilmiştir
56 (Resûlüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler" 57 Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır 58 Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helâk edecek veya en çetin bir şekilde azaplandıracağız Bu, Kitap'ta (levh-i mahfuz'da) yazılıdır

Müfessirlerce tercih edilen yoruma göre, ayetteki “helak”ten maksat, alelade ölüm, “azap”tan maksat ise, katledilmek veya çeşitli musibetlere maruz kalmak suretiyle ölümdür
59 Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz

Burada “ayet”ten maksat, kafirlerin, keyiflerine göre gösterilmesini istedikleri, mucizelerdir Nitekim, Abdullah b Abbas’ın rivayetine göre Mekke müşrikleri, Resulullah (sa)tan, Safa tepesini altın ve gümüş yapmasını istemişlerdi Ayet-i kerimeden anlaşıldığına göre, daha önceki kavimler de bu tür mucizeler istemişlerdi ki, onların asıl maksadı, inanmak değildi Allah Teala, onların, peygamberlerinden istediği bu mucizeleri tahakkuk ettirmiş, fakat iman etmedikleri için de onları helak etmişti Bu, Allah’ın bir kanunudur Eğer Hz Peygamber de, müşriklerin istedikleri bu nevi mucizeleri göstermiş olsaydı,-ki, onlar yine de inanmayacaklardı- o takdirde geçmiş kavimler gibi onlar da helak olacaklardı Nitekim yukarıdaki ayette Salih Peygamber’in kavmi Semud’un isyankar tutumuna değinilmekte ve mucizeden maksadın korkutmak olduğu tasrih edilmektedir ki, ancak bu takdirde mucize imana vesile olabilir ve beklenen faydayı sağlayabilir
60 Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lânetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz

Müfessirlerin ekseriyetine göre, ayetin, “görüntüler” ile tercüme edilen “rü’ya” kelimesi, Hz Peygamber’in Mi’rac gecesindeki müşahedeleridir “Kur’an’da lanetlenen ağaç” ise, cehennemdeki “zakkum ağacı”dır
61 Meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik İblis'in dışında hepsi secde ettiler İblis: "Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim!" 62 Dedi ki: "Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!" 63 Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir Tam bir ceza! 64 Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vâdetmez 65 Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter 66 (Kullarım!) Rabbiniz, lütfuna nâil olmanız için denizde gemileri sizin için yüzdürendir Doğrusu O, sizin için çok merhametlidir67 Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz İnsanoğlu çok nankördür68 O'nun, sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden, yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız69 Yahut O'nun, sizi bir kez daha oraya (denize) gönderip üzerinize bir kasırga yollayarak, inkâr etmiş olmanız sebebiyle sizi boğmayacağından emin misiniz? Sonra, bundan dolayı kendinize (intikamınızı almak için) bizi arayıp soracak bir destekçi de bulamazsınız 70 Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık

Görüldüğü gibi bu ayette Allah Teala, insanoğluna lütuf ve ikramının bir özetini vermekte ve onun alemdeki özel yerine işaret etmektedir Müfessirlere göre insanın şan ve şerefi ve diğer varlıklardan üstünlüğü; Allah’ın ona verdiği beden güzelliği, el, göz, kulak gibi organlarını daha becerikli bir şekilde kullanması, okuyup yazması, başka birtakım varlıkları kendi hizmetinde kullanması, aletler icad etmesi, olaylar arasındaki sebep-sonuç alakasını görmesi ve bu sayede geleceğe yönelik programlar ve hazırlıklar yapması, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin kavramlarına sahip olması; kısaca, maddi ve bedeni, ahlaki ve ruhi meziyetleri haiz olmasıdır
71 Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar

Bu ayette, amel defterleri sağından verilenlerin durumundan bahsedildiği halde, salondan verilenlere değinilmemiştir Bu konuda Beyzavi şöyle diyor: “Yukarıdaki ayet göstermektedir ki, amel defterleri solundan verilenler, onun muhtevasına muttali olduklarında kendilerini utanç ve hayret bürür; o kadar ki, dillerinde defterlerini okuyacak mecal kalmaz Bu yüzden Cenab-ı Hak, onlar hakkında şöyle buyurmakla yetinmiştir:
72 Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır 73 Müşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi74 Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin 75 O zaman, hiç şüphesiz sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık; sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın 76 Yine onlar, seni yurdundan çıkarmak için nerdeyse dünyayı başına dar getirecekler O takdirde, senin ardından kendileri de fazla kalamazlar

Nitekim, Hz Muhammed(sa)i Mekke’den çıkmaya mecbur bırakan müşrikler, daha sonra müslümanlarla yaptıkları savaşlar sonucu bir hayli yıpranmışlar; nihayet, Mekke’nin müslümanlar tarafından fethedilmesi üzerine Mekke’ye hakimiyetleri son bulmuş ve böylece Kur’an’ın verdiği bu mucize haber tahakkuk etmiştir
77 Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkındaki kanun (da budur) Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın 78 Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını Çünkü sabah namazı şahitlidir

Müfessirlere göre bu ayet, beş vakit namazı ifade etmektedir Şöyle ki: Güneşin dönmesi, yani zeval vaktinden sonra öğle ve ikindi namazı, güneşin batmasından sonra akşam ve yatsı namazları vardır Sabah namazı ise ayrıca zikredilmiş ve bu namazın şahitli olduğu belirtilmiştir Çünkü, tefsircilerin beyanına göre, gece melekleri ile gündüz melekleri sabah namazında buluşur, hep birlikte bu namazın kılındığına şahit olduktan sonra gündüz melekler kalır, gece melekleri ise semaya yükselirlermiş
79 Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin80 Ve şöyle niyaz et: Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla Bana tarafından, hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver81 Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur 82 Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır

Mümin, Kur’an’dan feyz almasını bildiği, bu maksatla okuduğu, dinlediği için, Kur’an ayetleri kendisine şifa ve rahmet vesilesidir Buna karşılık, hastanın ilaçtan yararlanmak istemeyişi onun hastalığını artırdığı gibi, zalimin Kur’an’dan uzak durması da onun hüsranını artırır
83 İnsana nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarlığa düşer 84 De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir 85 Sana ruh hakkında soru sorarlar De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir Size ancak az bir bilgi verilmiştir

Bu ayet, insan için ruhun mahiyetini kavramanın imkansız olduğunu ifade etmektedir Nitekim “Ruh’un mahiyeti” problemi, asırlardır insanlığı en çok düşündüren konulardan biri olmakla beraber, halen meseleye nihai bir çözüm getirilmemiştir ve öyle görülüyor ki, bundan sonra da getirilemeyecektir
86 Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın87 Ancak Rabbinin rahmeti (sayesinde Kur'an bâki kalmıştır) Çünkü O'nun sana lütufkârlığı çok büyüktür 88 De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler 89 Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler

Müfessirler, bu ayette, insanlara çeşitli şekillerde açıklandığı bildirilen “misal”in “mana” anlamına geldiğini belirtmişler; ayrıca hükümler, vaad, sakındırma ve geçmiş kavimlerin hikayeleri gibi anlamlara gelebileceğine de işaret etmişlerdir
90 Onlar: "Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız" 91 "Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bağın olmalı; öyle ki, içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın" 92 "Yahut, iddia ettiğin gibi, üzerimize gökten parçalar yağdırmalısın veya Allah'ı ve melekleri gözümüzün önüne getirmelisin"

Ayetin son kısmı “Allah’ı ve melekleri (söylediklerinin doğruluğuna) şahit getirmelisin” şeklinde de anlaşılmıştır
93 "Yahut da altından bir evin olmalı, ya da göğe çıkmalısın Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece (göğe) çıktığına da asla inanmayız" De ki: Rabbimi tenzih ederim Ben, sadece beşer bir elçiyim 94 Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, "Allah, peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?" demeleri engellemiştir

Şu halde, inkarcıların peygamberlere iman etmemelerinin bir sebebi de onların bir beşer olması, yani kendileri gibi bir insan olması idi Halbuki onlar, peygamberlerin, insanüstü bir varlık olması gerektiğini sanıyorlar; Allah Teala’nın , peygamberi insanların kendi cinslerinden göndermesindeki hikmeti kavrayamıyorlardı Cenab-ı Hak, onların bu iddialarına şöyle karşılık veriyor:
95 Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik

Allah Resulü, “Ben sadece bir beşer peygamberim” deyince kafirler: “Öyleyse senin peygamberliğine kim şahitlik edecek?” dediler, bunun üzerine aşağıdaki ayet indi
96 De ki: Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak Allah kâfidir Zira O, kullarını hakikaten bilip görmektedir

Bu ayette Allah Resulü’ne bir teselli, kafirlere de tehdit vardır
97 Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah'tan başka dostlar bulamazsın Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun alevini artırırız

Bir sahabi Allah Resulü’ne: “Ey Alla’ın Resulü! Kafirler yüzleri üstüne mi haşredilecekler?” diye sorduğunda, Resulullah: “Onu iki ayağı üstünde yürüten kıyamet günü yüzüstü yürütmeye de kadir olamaz mı?” buyurdu Bu haber Katade’ye ulaştığında o da: “Evet, izzetime yemin olsun ki, Rabbim buna kadirdir” demiştir
98 Cezaları işte budur! Çünkü onlar, âyetlerimizi inkâr etmişler ve: "Sahi bizler, bir kemik yığını ve kokuşmuş toprak olduktan sonra yeni bir yaratılışla diriltilmiş mi olacağız?" demişlerdir 99 Düşünmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah, kendilerinin benzerini yaratmaya da kadirdir! Allah, onlar için bir vâde takdir etti Bunda şüphe yoktur Ama zalimler, inkârcılıktan başkasını kabullenmediler 100 De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız İnsanoğlu da pek eli sıkıdır! 101 Andolsun biz, Musa'ya açık açık dokuz âyet verdik Haydi İsrailoğullarına sor Musa onlara geldiğinde Firavun ona, "Ey Musa! dedi, senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum!"

Müfessirler, mealde geçen “ayet” kelimesinin, ya “mucize” veya “Tevrat ayeti” demek olduğunu belirtmişlerdir ki, birinci anlayışa göre HzMusa’ya verilmiş olan bu dokuz mucizeyi ashaptan İbn Abbas şöyle sıralamıştır: Yılanlaşan asa, ışık veren el, çekirge, ekin böceği, kurbağa, kan, taştan su fışkırması, denizin yarılması ve Tur dağının İsrailoğullarını korkutması İkinci anlayışa göre, tefsirlerde bu dokuz ayet şöyle sıralanmıştır: Allah’a eş koşmayın Haksız yere adam öldürmeyin Zina etmeyin Faiz yemeyin Büyü yapmayın Suçsuz insanı, öldürmesi için sultana teslim etmeyin İsraf etmeyin Namuslu kadınlara iftira atmayın Savaştan kaçınmayın
102 (Musa Firavun'a "Pek âlâ biliyorsun ki, dedi, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum!"103 Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) boğduk 104 Arkasından da İsrailoğullarına: "O topraklarda oturun! Ahiret vâdi tahakkuk edince, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz" dedik 105 Biz Kur'an'ı hak olarak indirdik; o da hakkı getirdi Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik106 Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (âyet âyet, sûre sûre) ayırdık; ve onu peyderpey indirdik107 De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar

Kur’an’ın indirilmesinden önce “kendilerine ilim verilmiş olanlar” daha önce indirilen kitapları okuyup vahyin ne olduğunu bilenler, peygamberlik alametlerini öğrenen ve hak ile batılı ayırdedecek bir güce sahip bulunmuş olanlar ya da Hz Muhammed’in peygamberliğini önceki kitaplarda anlatılan sıfatlarından anlamış olanlardır
108 Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz Rabbimizin vâdi mutlaka yerine getirilir 109 Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar (Kur'an okumak) onların saygısını artırır110 De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin Hangisini deseniz olur Çünkü en güzel isimler O'na hastır" Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut111 "Çocuk edinmeyen, hakimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamdederim" de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.