Yunus Süresi Meali

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yunus Süresi Meali






Yunus Süresi Meali Mumine Sitesi
010-YÛNUS 10-YÛNUS
Yunus sûresi, 109 (yüzdokuz) âyet olup 40, 94, 95 ve 96 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 98 âyette Hz Yunus'un kavminden bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir Mekke halkı, kendi içlerinden bir adamın peygamber olabileceğine inanamıyorlar ve: "Allah, Ebû Tâlib'in yetimi Muhammed'den başka bir peygamber bulamadı mı?" diyorlardı Hiç olmazsa hatırı sayılır, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasını daha uygun görüyorlardı İşte bunun üzerine bu sûre inmiştir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1 Elif Lâm İşte bunlar hikmet dolu Kitâb'ın âyetleridir
2 İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?
3 Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz İşte O Rabbiniz Allah'tır O halde O'na kulluk edin Hâla düşünmüyor musunuz!

Göklerin ve yerin altı günde yaratılması ve Allah’ın Arşa istivası hususundaki açıklamalar için A’raf Suresi 54 Ayetin izahına bakınız

4 Allah'ın gerçek bir vâdi olarak hepinizin dönüşü ancak O'nadır Çünkü O, mahlûkatı önce (yoktan) yaratır, sonra da iman edip iyi işler yapanlara adaletle mükâfat vermek için (onları huzuruna) geri çevirir Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardır 5 Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) birtakım menziller takdir eden O'dur Allah bunları, ancak bir gerçeğe (ve hikmete) binaen yaratmıştır O, bilen bir kavme âyetlerini açıklamaktadır6 Gece ve gündüzün değişmesinde (uzayıp kısalmasında) Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, (Onu inkâr etmekten) sakınan bir kavim için elbette nice deliller vardır! 7 Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak 8 İşte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir! 9 İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir 10 Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir) Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur 11 Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız

Rivayete göre, Nadr b Haris gibi bir takım müşrikler, Resulullah’ın peygamberliğini inkar etmişler ve “Ya Allah, eğer Muhammed’in peygamberliği doğru ise, hemen gökten üzerimize taş yağdır veya bize acıklı bir azap getir!” demişlerdi Bunun üzerine yukarıdaki ayet indi Demek ki, Allah Teala dilerse kullarını işledikleri günahlar yüzündün hemen cezalandırmaz; belki tevbe eder, pişman olur ve hakka dönerler diye cezalarını erteler Tevbe etmeyenlere de kendileri için takdir edilen belli bir süreye kadar mühlet verir, bu süre sonunda onların cezasını ya dünyada iken verir veya ahirete bırakır
12 İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi

Allah Teala bu ayette, insanın bela ve musibetler karşısındaki ve bunların kaldırılmasından sonraki tutum ve davranışlarını göz önüne sermektir İyi insana yaraşan, gerek sıkıntılı hallerde, gerekse refah anlarında daima Allah’ı anmak ve ona dua etmektir Sadece musibet anında Allah’ı anıp refah anında unutmak, inancı ve iradesi zayıf olan, nefsani ve adi isteklerin karşısında ezilen ve yenilen acizlerin tutumudur
13 Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiği halde (yalanlayıp) zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman edecek değillerdi İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız 14 Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik) 15 Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım

Zamanımızda olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim’in indiği devirde de kendi kafalarına göre din isteyenler veya Allah’ın hükümlerinin kendi arzu ve heveslerine göre değiştirilmesini isteyenler olmuştur Halbuki Kur’an belli dönemlerdeki insanların geçici ve değişken arzularını karşılamak için değil, kıyamete kadar bütün insanlığın ruhi, ahlaki ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak, dünyevi ve uhrevi saadetin yolunu göstermek için indirilmiştir Bu sebepledir ki, ayette belirtildiği gibi Peygamber de dahil olmak üzere hiç kimsenin Kur’an’ın hükümlerini değiştirme yetkisi yoktur
16 De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım, Allah da onu size bildirmezdi Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmuştum Hâla akıl erdiremiyor musunuz?17 Öyleyse kim Allah'a karşı yalan uydurandan veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla onmazlar! 18 Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir" 19 İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi) 20 Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar De ki: Gayb ancak Allah'ındır Bekleyin (bakalım) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim

Kafirler azap cinsinden bir mucize istemektedirler Nitekim Enfal suresi’nin 32 Ayetin de: “Ya Allah, eğer bu Kur’an senin katından gelmiş bir hak ise, başımıza gökten taş yağdır!” şeklinde dua ettikleri bildirilmektedir Halbuki azap Allah katındadır O dilerse anında indirip asi kavimleri helak eder, dilerse tehir eder
21 Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar

Bu ayet Mekkeliler hakkında nazil olmuştur Rivayet edildiğine göre Allah Teala yedi yıl Mekke’ye yağmur yağdırmadı Kuraklık yüzünden kıtlık ve hastalık baş gösterdi, birçok insan ve havyan telef oldu Nihayet Allah Teala bol yağmur yağdırdı, memleket yeniden bolluk ve berekete kavuştu Fakat kafirler bu rahmeti Allah’tan değil yıldızlardan ve putlardan bildiler ve Allah’ın ayetlerini yalanlamaya devam ettiler
22 Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar23 Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz 24 Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz İşte iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz25 Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir

“Selam Yurdu”ndan maksat Cennet’tir Selam, esenlik ve huzur olarak da yorumlanmıştır Çünkü cennette bulunanlar her türlü hoşnutsuzluktan uzak, esenlik ve selamet içredirler Cennete “Selam Yurdu” denmesinin sebebi, orada bulunanlarla melekler arasında selamlaşmanın yaygın olmasıdır
26 Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir) İşte onlar cennet ehlidirler Ve onlar orada ebedî kalacaklardır

Ayette zikredilen “ihsan” Yüce Allah’a layık ve rızasına muvafık güzel iş yapmak ve işleri layık oldukları şekilde güzel yapmak demektir Peygamberimiz ihsanı şöyle tarif etmiştir: “İhsan, Allah Tealaya, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir Çünkü sen onu görmesen de O seni görmektedir” İşte böyle güzel iş, vazife, ibadet ve iyilikler yapanlara yaptıklarından daha güzel olan cennetler ve Allah’ın lütfu olarak fazla nimetler de verilecektir
27 Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir Onları zillet kaplayacaktır Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür İşte onlar da cehennem ehlidir Onlar orada ebedî kalacaklardır

İyi işlerin sevabı bire on, bire yedi yüz ve daha fazla olarak verilir ki bu, Allah’ın lütfunun neticesidir; kötü işlerin cezası ise yalnız bire karşı birdir Bu da Allah’ın adaletinin neticesidir
28 Onların hepsini biraraya toplayacağımız, sonra da Allah'a ortak koşanlara: "Siz ve koştuğunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyeceğimiz gün artık onların (putlarıyla) aralarını tamamen ayırmışızdır Ve onların ortakları, (putları) derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz 29 Bu yüzden bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter Şüphesiz ki biz sizin (bize) tapmanızdan tamamen habersizdik" 30 Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüşlerdir Uydurmakta oldukları şeyler (bâtıl tanrıları) da onları terkedip kaybolmuştur31 (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz?

İnsanın diğer uzuvlarının gerçek malik ve hakimi de Allah Teala olmakla beraber, ayette özellikle gözler ve kulaklar zikredilmiştir Çünkü bunlar insanın en önemli bilgi ve idrak vasıtalarıdır; Allah’ın yarattığı ve ayette işaret buyurduğu rızıklardan yararlanmanın en önemli vasıtalarıdır İşte bu değerli bilgi ve rızık vasıtalarını yaratan, yöneten, onların ne yolda kullanıldığını bilen üstün kudret, Allah’dan başka kim olabilir?
32 İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır Artık haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl (sapıklığa) döndürülüyorsunuz? 33 İşte böylece Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçekleşmiş oldu 34 (Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak koştuklarınız arasında, (birini yokken) ilk defa yaratacak, arkasından onu (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıp (ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür O halde nasıl saptırılırsınız! 35 De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı? De ki: "Hakka Allah iletir" Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz?36 Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir

Bu ayette zanna tabi olan müşrikler kınandığı gibi müslümanları da ilme teşvik vardır Kadı Beydavi’ye göre bu ayet, ilmi kaynağından tahsil etmenin vacip olduğuna, taklit ve zan ile yetinmenin caiz olmadığına delildir
37 Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayandır Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir38 Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sûre getirin39 Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu! 40 İçlerinden öylesi var ki ona (Kur'an'a) inanır, yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz Rabbin bozguncuları en iyi bilendir41 (Resûlüm! ) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli vesilelerle ifade buyurulduğu gibi Hz Peygamber’in vazifesi tebliğinden ibarettir; O, sadece müjdeleyici ve uyarıcıdır İnsanların inanmasını temin etmek onun elinde değildir, çünkü hidayet Allah’tandır Bu sebepledir ki, Hz Peygamber kendi amelinden ve tebliğ vazifesinden sorumludur Uyarılmalarına ve hakka çağırılmalarına rağmen iman etmeyenlerin sorumluluğu ise sadece kendilerine ait olup Peygamber bundan sorumlu değildir
42 Onlardan seni dinleyenler vardır Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?43 Onlardan sana bakan da vardır Fakat -hele (gerçeği) göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin?44 Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler

Allah insanlara, gerçeği bulmaları ve inanmaları için fıtri kabiliyetler vermiş ve peygamberler de göndermiştir Şu halde Allah onların sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerinden çekip aldığı için değil, onlar iradelerini kötüye kullandıkları için hak yoldan çıkmışlar, peygamberi kabul etmemişler ve cezaya müstehak olmuşlar, dolayısıyla kendi kendilerine zulmetmişlerdir
45 Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi46 Eğer onları tehdit ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eğer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir (O zaman onlara ne olacağını göreceksin) Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir 47 Her ümmetin bir peygamberi vardır Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez 48 Doğru iseniz bu vaad (azap) ne zamandır? diyorlar 49 De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim" Her ümmetin bir eceli vardır Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler50 De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah'ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsınız?) Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!51 Başınıza belâ geldikten sonra mı O'na iman edeceksiniz, şimdi mi? (Çok geç) Halbuki onu (azabın gelmesini) istemekte acele ediyordunuz?

Allah’ın, iman etmek için bir fırsat olarak verdiği emniyet ve rahatlık içinde şımaran inkarcılar bu emniyet ve rahatlığın ebedi olduğunu zannedercesine azgınlıklarına devam eder ve dinin azap tehditleriyle alay ederek “Eğer böyle bir azap varsa hemen gelse ya!” gibi sözlerle güya böyle bir azabın aslı olmadığını iddia ederler Fakat, yukarıdaki ayet açıkça bildiriyor ki, iman, bir hürriyet ve serbetlik içinde gerçekleşirse kıymet taşır Azap ile karşı karşıya kaldıktan sonra inanmanın bir kıymeti yoktur
52 Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın!" denilecek Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı bulacaksınız? 53 "O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakacak değilsiniz54 (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder Ve azabı gördükleri zaman için için yanarlar Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez55 Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır Yine bilesiniz ki, Allah'ın vâdi haktır, fakat onların çoğu bilmez 56 O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O'na döndürüleceksiniz57 Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir

Bu ayette Kur’an’ın dört güzel özelliği anlatılmaktadır Şöyle ki: Kur’an-ı Kerim’in bütün iyi ve kötü huyları bildirmesi ve insanları güzel ahlaka teşvik etmesi en güzel bir öğüttür; kalpleri manevi hastalıklar içinde bırakacak olan inkarcılık, şirk ve münafıklıktan insanları alıkoyması ve güzel inançlar ile ruhları tedavi etmesi de bir şifadır; mutluluk yollarını insanlığa göstermesi ve onları bu yola iletmesi de hidayettir; nihayet insanları iman nuruna kavuşturması ve onlara ebedi mutluluğu kazandırması da sırf rahmettir
58 De ki: Ancak Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır

Übey b Ka’b’ın nakline göre Allah Resulü bu ayeti okudu ve onda geçen “Allah’ın lütuf ve rahmeti”ni, Kur’an-ı Kerim ve İslam olarak açıkladı Diğer bir tefsire göre lütuf İslam, rahmet ise müslümanlara vadedilen nimetlerdir
59 De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz? 60 Allah'a karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir Fakat onların çoğu şükretmezler 61 Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın

Bu ayet-i kerimede Allah Teala’nın ilminden hiçbir şeyin gizli kalmayacağı, dolayısıyla insanların bütün yaptıklarını ve yapacaklarını bildiği ifade edilmekte, binaenaleyh itaatkar kullar sevindirilmekte, asiler ise tehdit edilmektedir
62 Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de 63 Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır

Bu ayet, bir önceki ayette geçen “Allah dostları”nın (evliyaullahın), Allah’ın kendilerine böylesine mukaddes bir unvan vermesini sağlayan özelliklerini iki kelimede özetlemiştir: İman ve takva Çünkü iman, bütün batıl ve yanlış inançlardan sıyrılarak gerçeğe, hakka ulaşmış olmanın, takva ise her türlü sapık ve kötü yollardan, başıboş ve hayvani yaşama tarzından arınarak, kalbi Allah’a teslim etmenin, hayatı O’nun kanunlarına göre düzenlemenin ve böylece bir ahlak disiplinine girmenin ifadesidirİşte Allah dostları, iman ile ma’rifetullaha ve takva ile de üstün ahlaka ulaşmış olduklarından, 62 Ayette de buyurulduğu gibi, her türlü korkudan, kederden ve yeisten kurtulmuşlardır Çünkü onlar, en üstün kudret olan Allah’ın dostluğunu ve himayesini kazanmışlardır
64 Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir

Tefsirlerde belirtildiğine göre, ayette zikredilen dünya hayatındaki müjde, Allah dostlarına Allah’ın Kur’an’daki müjdeleri ve peygamberlerinin verdiği müjdeler ile onlara gösterdiği sadık rüyalar ve ölüm anındaki meleklerin müjdeleridir Ahiretteki müjdeleri ise, meleklerin onlara gelerek, mutlulukları hakkında verecekleri müjdelerdir
65 (Resûlüm) Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ındır O, işitendir, bilendir66 İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır (O halde) Allah'tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar67 O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır 68 (Müşrikler "Allah çocuk edindi" dediler Hâşâ! O bundan münezzehtir O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? 69 De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler 70 Dünyada bir miktar geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri bizedir; sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız71 Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın Sonra işiniz başınıza dert olmasın Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin"

HzNuh, Allah Teala’nın himayesinde olduğunu bildiği için düşmanlarına önem vermediğini, onların güç ve kudretine aldırış etmediğini göstermek ve onlara aczini ortaya çıkarmak için kendilerine böyle bir teklifte bulundu ve onlara meydan okudu
72 "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu"73 Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl oldu!74 Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik Onlara mucizeler getirdiler Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz 75 Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular76 Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler 77 Musa: "Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi78 Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz 79 Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin! 80 Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi81 Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir Allah onu boşa çıkaracaktır Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez"

Ayetin ifade ettiğine göre sihirbazlık yani büyücülük, sadece bir aldatma, yaldızlama ve fesatçılıktan ibarettir Çünkü Hz Musa gibi büyük bir Peygamber onun batıl olduğunu ve onu yapanların fesatçılar olduklarını açıkça ifade etmektedir
82 "Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır"83 Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi

Zira o tanrılık iddiasına kalkışmış ve peygamberlerin torunlarını dahi kendisine kul edinmişti
84 Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın 85 Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! 86 Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!"87 Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik 88 Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler)89 (Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi 90 Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun "Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim Ben de müslümanlardanım!" dedi91 Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun

Firavun daha önce Mısır’da tanrılığını ilan etmiş ve: “Ey cemaat, ben sizin için kendimden başka tanrı bilmiyorum Ben sizin en yüce rabbinizim!” demişti Onu tanrı olarak kabul etmeyenlere şiddetli işkenceler uyguluyordu Özellikle İsrailoğullarını ağır işkenceye tabi tutuyor, ayrıca erkek çocuklarını da kestiriyordu Hz Musa ve kardeşinin Mısır’dan ayrılma istekleri Allah tarafından kabul olundu ve Filistin’e gitmek üzere Kızıl Deniz’in kenarına geldiler; onları imha etmek için Firavun ordusuyla arkalarından yetişti Hz Musa, Allah’tan aldığı bir vahiy ile asasını denize vurdu, denizden yollar açıldı ve kavmini Tih çölüne çıkarttı Aynı yoldan peşlerini takip etmek isteyen Firavun denizin ortasına geldiğinde; yollar kaybolup boğulacağını anlayınca, Allah’a iman etti Fakat ümitsizliğe dayanan imanı kabul olunmadı
92 (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler

Firavun’un bedeni mumyalanarak günümüze kadar muhafaza edilmiştir Halen insanlar tarafından ibretle seyredilmektedir
93 Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir94 (Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir Sakın şüphecilerden olma! 95 Allah'ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun96 Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar,inanmazlar97Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır98 Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık

Yunus Peygamber’in kavmi onu inkar edince, kızarak aralarından ayrıldı Kavmi onun haber verdiği azabın geleceğini hissetti, hemen yaptıklarına pişman oldu ve azabın gelmemesi için Allah’a yalvardı Cenab-ı Allah da onlardan azabı kaldırdı
99 (Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?100 Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar 101 De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz 102 Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim 103 Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız104 De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, (bilin ki) ben Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim Bana müminlerden olmam emrolundu" 105 "Ve (bana) hanîf (Allah'ın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi)"106 Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun 107 Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir Ve O bağışlayandır, esirgeyendir 108 De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır Ben sizin üzerinize vekil değilim (Sadece tebliğ etmekle memurum) 109 (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret O hakimlerin en hayırlısıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.