Bir Yalnızlık Öyküsü |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Yalnızlık ÖyküsüBir Yalnızlık Öyküsü Hikaye - Betimleme Örneği - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi Bir Yalnızlık Öyküsü Murat Sayım Anna adında bir kız 1900’lerin başında yaşadığı inişli çıkışlı hayatını mutluluğa eremeden terk eden biridir Hayatı boyunca azimli ve kararlı olan bu kız aldığı eğitim sonunda öğretmen olarak atanır ve kendi memleketine geri döner İstediği mesleğe sahip olan bu kız aynı mutluluğu özel yaşantısında bulamaz Annesini ve babasını kaybettikten sonra aşk hayatında büyük hüsrana uğrayan Anna, artık kimseyle birlikte olmak istemez Annesine hayattayken yeterince ilgi gösteremediğinden acılar çeken, kendini suçlayan bahtsız Anna’nın hayatına çeşitli davalarda eklenince hayat onun için içinden çıkılmaz bir hal alır ve böylelikle tamamen içine kapanır Ailesinden kendisine miras kalan evi kaybeder Onca şeye rağmen kalbinde her zaman kör kardeşi Elsinore için bir yer vardır Ancak ne yazık ki, kısa bir süre sonra kardeşi Elsinore’u da kaybeder Çöküntüye uğrayan Anna’nın sağlığı tehlike altındadır 1944’de kamu yardımı alır Yavaş yavaş hayatının sonuna gelen Anna, 1948 yılında seksen dört yaşındayken sağır, hasta, neredeyse kör ve çocuksuz olarak hayata veda eder Anna, tam ismiyle Anna Jarvis Grafton annesine gösterememiş olduğu ilgiyi, kendisi hariç dünyadaki tüm insanların anneleriyle yılda bir kez de olsa ilgilenmelerini sağlamıştır Evet! Anna Jarvis Grafton Anneler Günü’nü tüm insanlığa armağan eden kişidir Ancak Anna Jarvis Grafton Anneler Günü’nü bizim şimdilerde yaptığımız gibi bu işin ticaretinden yararlar sağlayan insanlara odaklı hediyeler alıp vermelerle geçiştirmeyi düşünmüyordu Öyle ki, Anneler Günü’nde ticari yönden kar elde etmeye çalışan şirketlere dava açmıştı Peki! Anneler Günü’nde insanlar annelerine hediyeler almayacaksa, ne yapacaklardı? Daha doğrusu, Anna Jarvis Grafton bu geleneği nasıl başlatmıştı? Grafton Anneler Günü fikrini ilk başta etrafındaki arkadaşlarına açıklar, onlardan olumlu tepkiler aldıktan sonra, annesinin yirmi yıl boyunca haftada bir kez olmak üzere din dersi verdiği Grafton’daki Andrews Metodist Pazar Okulu’na haber yollar Anna kutlamaların Kilisede yapılabileceği kanısındadır, yapılırda İncil’den ayetler okunur Anneler Günü kısa zamanda gelenekselleşir Zamanımızdaki kutlamalara baktığımızda Anna’nın karşısında durduğu Anneler Günü’nde insanların vefa borcunu sömürüp bu günden büyük karlar elde eden şirketleri saymakla bitiremeyiz Arkadaşı John Wanamaker’ın ekonomik yönden desteğine güvenip bu ticarete ilk ışık yakan Anna’nın kendisi olmuştur Ne var ki, dini törenlerin yerini ticaretin aldığını gören Anna davalara baş vurmuştur Biz insanlar neyi benimsemeliydik? Annelerimize pahalı hediyeler almayı mı? Hadi Anna’nın şirketlere açtığı davayı kendi içimizde kazandık diyelim Hediyelerden vazgeçtik Kiliselerde kutlanan Anneler Günü’nü mü benimseyelim, yoksa, Anna Jarvis Grafton’nun yanıp tutuştuğu anne sevgisini, görmeyen ama annesine vefa borcu dolu gözlerindeki ışığı, yani insanlığı mı? (Kaynak: "Şeylerin Tarihi" editör Özcan Sapan) |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|