Hanlıklar - Kazan Hanlığı |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hanlıklar - Kazan HanlığıKazan Hanlığı İdil (Volga) Irmağı kıyısındaki Kazan şehrinde kurulmuş bir Türk Devleti Kuzeydoğu Avrupa’ya göç eden Türkler tarafından 15 yüzyılda kurulup, 16 yüzyılın ortalarında Ruslar tarafından yıkıldı Kazan Hanlığı, Volga Bulgarlarının yaşadıkları bölgede, Altınordu Devleti'nin eski hanlarından Uluğ Muhammed Han tarafından, 1437 tarihinde kuruldu Hanlığın ahâlisini, Orta Asya’dan gelme yerleşik ve yarı göçebe Türkler ve Finliler meydana getiriyordu Uluğ Muhammed Han (1437-1445), gelişmesini devleti için mahzurlu gördüğü Moskova Knezliği’ne karşı, 1439-1445’te sefere çıkıp, Rus kuvvetlerini bozguna uğrattı ve Knez Vasili’yi esir etti Ruslar, Kazan Hanlığının hakimiyetini tanıyıp, harp tazminatı olarak her yıl haraç vermeyi, Kazan memurlarının Rus şehirlerinde vazife yapmasını ve Oka Nehri boyunu şehzade Kasım’a yurt olarak vermeyi kabul ettiler Oka Nehri boyunda kurulan Kasım Hanlığı sayesinde, Moskova Knezliği kontrol altında tutuldu Teşkilâtçı, tedbirli, cesur ve akıllı bir idareci olan Uluğ Muhammed Hanın vefatıyla oğlu Mahmud Han (1449-1462), Kazan Hanlığı tahtına geçti Mahmud Han devrinde, Kazanlılar sulh, sükûn, huzur ve refah içinde yaşadılar Mahmud Hanın, 1462’de vefatıyla, oğlu Halil (1462-1467) ve İbrahim (1467-1479), Kazan Hanı oldular İbrahim Han devrinde taht mücadeleleri başladı İbrahim Hana karşı bazı beyler Kasım Hanlığının kurucusu Kasım’ı, Kazan Hanı olarak tanıdılar Türklere karşı fırsat kollayan Moskova Knezliği, bu durumu değerlendirerek, İbrahim Hana karşı, Kasım Hanı destekledi Hanedanlık meselesi, Moskova Knezliğinin kontrolünü gevşettiğinden Ruslar, Türklerin hakimiyetinden kurtulmak için faâliyete geçtiler Papalık tarafından, Bizans sülâlesinden Sofya ile evlendirilen Üçüncü İvan, 1480’de Türk hakimiyetinden ayrılarak, istiklâlini ilan etti Kazan Hanlığındaki taht mücadeleleri, 1552 tarihine kadar devam etti Kazan tahtına sahip olmak isteyen prensler, Ruslar’dan da teşvik ve yardım alarak, iktidar mücadelesine devam ettiler Kazan Hanlığının iç işlerindeki karışıklıklardan, büyük ölçüde istifade eden Ruslar, 1487 yazında Kazan’a girdiler Muhammed Emin (1502-1518), Rus taraftarı görünerek, usta bir siyaset takip edip, 1506’da Rusları, Kazan’dan attıysa da, bütün tehlikeyi ortadan kaldıramadı 1521’de Kırım sülalesinin, 1552’de Astırhanlıların hakimiyetine geçen Kazan Hanlığı, devamlı Rus saldırılarına uğradı İlk "çar" unvanlı Moskova Knezi olan Dördüncü (Korkunç) İvan, Hıristiyan Avrupa’dan silah ve asker de alarak, 150000 kişilik ordusu ve 150 top ile, Kazan Hanlığına karşı harekete geçti Kazan’ı müdafaa eden, şehirdeki 33000 asker ve dışarıdaki 15000 atlı Hanlık kuvvetleri ile Ruslar arasında, 1552 yazında, şiddetli çarpışmalar meydana geldi Kazan’daki müdâfilerin huruç harekâtı ve atlı kuvvetlerin saldırıları sonucu, Rusları yok etme metodu, Avrupa’dan getirilen toplar ve İngiliz mühendislerinin duvar altı lağım tekniği karşısında tatbik edilemedi Ağustos başında Kazan’a giren Ruslara karşı, sokak muharebeleri yapıldı Ruslara karşı en şiddetli mücadele, Kul Şerif Camii ve Medresesi çevresinde oldu Seyyid Kul Şerif dahil bütün medreseliler şehid edildiler Yadigâr Muhammed Han ve etrafındakiler esir edildi Kazanlıların çok azı dışında, genç-ihtiyar, kadın-erkek katliama uğradı Maddî ve manevî kültür eserleri imha edilerek, şehir ve devletin hazineleri, Ruslar tarafından yağmalandı Kazan ülkesi, Rusların hakimiyetine girince, çeşitli tarihlerdeki istiklal mücadeleleri kanlı şekilde bastırıldı Bugün, Kazan’da Rusya Federasyonuna bağlı Volga (İdil) Tatar Cumhuriyeti hakimdir 1437-1552 tarihleri arasında, Kuzeydoğu Avrupa’da hakim olan Kazan Hanlığı, Türkler tarafından kurulmuştur Ruslar, Türkleri sevmediklerinden buranın ahalisine, Moğollara izafen Tatar diyerek onları kötülemektedirler Hanlıkta, yerleşik Bulgar Türkleri ve yarı göçebe Kıpçak Türkleri hakimdiler Hanlığın başında bulunan “Han”, boyları temsilen “Karacılar Dîvânı” ile idarede söz sahibi idarî, askerî ve dinî temsilciler, hükümeti meydana getirirdi Saltanat, hanedandan en büyük oğulun hakkıydı Bütün memleketi alâkadar eden meseleler için, temsilciler heyetinden meydana gelen Kurultay toplanırdı Kazan Hanlığının iktisadî temeli, tarıma dayanırdı İslavlara, hububat mahsulleri, meyve, bal, balmumu, balık ile çeşitli kürk ve eşyaları ihraç edilirdi Kazan’da yabancı tüccarlar için ayrı bir bölge kurulmuştu Her yıl, 24 Eylül günü, Volga Nehrindeki adada panayır kurularak, ülkenin her tarafındaki tüccarlar burada toplanır, alışveriş yaparlardı Kazan’da saraylar ve camiler inşa edilerek, âlimlerin ve dinî müesseselerin bütün ihtiyaçları, devlet bütçesinden karşılanırdı Dânişmend, derviş, hâfız, hâkim, kadı, molla yetiştirilerek, her Kazanlı, İslâm dininin esaslarını öğreninceye kadar, cami, mektep ve medreselerde okutulurdu Kul Şerîf Camii ve Medresesi en meşhur Kazan müessesesidir Kazan Hanlığı, Ruslar tarafından işgal edilince maddî ve manevî eserler yağmalanıp, tahrip edildi Katliamlarda, devlet adamları ve âlimlerle birlikte, çocuklar ve kadınlar da insafsızca öldürüldüler Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallogcom |
Hanlıklar - Kazan Hanlığı |
06-27-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hanlıklar - Kazan HanlığıKazan Hanlığı Altın Ordu Hanlarından Cambek'in 1357'de ölümünden sonra ortaya çıkan taht kavgaları ve Aksak Timur ile Toktamış arasında 1391 ve 1395'lerde cereyan eden savaşlar neticesinde zayıf düşen Kıpçak ilinde, "Kazan Hanlığı", "Astrahan Hanlığı", "Kırım Hanlığı", "Sibir Hanlığı" gibi daha küçük Türk devletleri meydana geldi ve büyük Altın Ordu devleti fiilen sona ermiş oldu Kazan Hanlığı, Altın Ordu hükümdarlarından Celaleddin bin Toktamış (1377-1395)'ın oğlu, eski Altın Ordu hükümdarlarından Uluğ Muhammed Han tarafından, İdil (Volga) veya Kama Bulgarları ülkesinde 1437'de kurulmuştur Uluğ Muhammed Han 1419-1424 ve 1427-1436 yıllarında Altın Ordu hükümdarı olarak Saray'da bulundu, fakat tahtını Küçük Muhammed'e kaptırarak Kırım'a gitti, orada da tutunamayınca Bulgar ülkesine gelerek Kazan Hanlığı'nı kurdu (1437-1445) Bu devletin esas kısmı, 43°-59° doğu boylamı ve 52°-59° kuzey enlemi arasında bulunuyor ve aşağı yukarı bugünkü Tataristan-Başkurdistan ve Çuvaşistan Cumhuriyetleri ile Vot (Udmurt), Mari (Çirmiş) muhtar ülkelerini, eski Simbir, Penza, Perm, Vyatka, Nijni-Novgorod, Şamar, Sarı-Tav (Saratov), Sarı-Tin (Tsaritsin), Tambov ve Ryazan vilayetlerinin bazı kısımlarını içine alıyordu Kazan Hanlığı'nın güneyinde Astrahan Hanlığı, kuzeyinde Fin kavimlerinin oturduğu ülkeler, doğusunda ve güneydoğusunda Nogay Hanlığı, kuzeydoğusunda Sibir Hanlığı, batısında Moskova Beyliği, güneybatısında Kırım Hanlığı bulunuyordu Ahalisinin esas kısmını, başta Bulgarlar olmak üzere eskiden beri yerleşik hayat süren Türk kavimleri ile doğudan zaman zaman buraya göç eden Kıpçak, Uz, Peçenek gibi Türk boyları ve Islav kavimlerinin yayılmasına karşı onlarla kader birliği yapmış olan Mordva, Çirmiş, Ar vb gibi Fin boyları teşkil ediyordu 1437'de Kazan Hanlığı'nı kuran Uluğ Muhammed, kendisini hala Altın Ordu'nun hükümdarı sayıyor ve parçalanan ülkeyi tekrar kuvvetli bir merkez etrafında birleştirmek gayesiyle hareket ediyordu İlk adım olarak 1439'da büyük bir ordu ile Moskova kapılarına kadar dayandı, 1444'de tekrar harekete geçerek, 7 Haziran 1445'de Suzdal civarında vukubulan meydan muharebesinde büyük bir zafer kazandı Esir edilen Vasiliy,bütün şartları kabul ederek serbest bırakıldı Böylece eskiden Altın Ordu'ya tabi olan Moskova, şimdi de aynı mükellefiyetleri Kazan'a karşı ifa edecekti Moskova'nın durumunu ve tazminat işlerini kontrol için Vasiliy ile birlikte 500 Kazanlı memurun Moskova'ya gönderilerek türlü vazifelere tayin edildiği rivayet edilmektedir Anlaşmanın en mühim maddesi olarak, Moskova nüfuzu altında bulunan Oka nehri üzerindeki "Hankirman" şehri merkez olmak üzere, Uluğ Muhammed Han'ın oğlu Kasim'ın idaresinde bir beyliğin kurulduğunu görüyoruz Tarihte "Kasım Hanlığı" (1445-1681) adı ile tanınan bu teşkilatın meydana getirilişinden maksat, Moskova'yı kolayca kontrol etmek ve gerektiğinde derhal müdahele için kuvvet bulundurmaktı Planın birinci kademesini mükemmel bir şekilde başaran Uluğ Muhammed Han'ın son seferinden dönüşünde (1445) aniden ölmesi üzerine Altın Ordu'nun diğer bölgelerini birleştirme tasavvuru tahakkuk edememiştir Ondan sonra tahta geçen Mahmüd (1445-1462) ve Halil (1462-1467) zamanında Moskova ve diğer komşularla münasebetin, normal şartlar altında devam ettiği anlaşılıyor Kırım, Astrahan, Sibir, Nogay gibi komşu Türk hanlıkları ile münasebetler dostane idi, o derecede ki, Kazan hanlarından bazılarının, bu komşu sülalelerden olduğu görülmüştür Bilhassa Kırım ile devam, eden sıkı münasebet, Kazan'ın Moskova Rusyası ile mücadelesinde, her zaman müspet yolda büyük önem taşımıştır İleri görüşlü Uluğ Muhammed Han'ın bununla da yetinmeyerek, Osmanlı devletiile de sağlam ve devamlı münasebetler kurmak istediği, II Murad ve Fatih Sultan Mehmed'e yazmış olduğu mektuplardan açıkça belli olmaktır Ancak, Uluğ Muhammed Han'dan sonra gelen hükümdarların, onun mücadeleci ve savaşçı ruhunu yeteri derecede kavrayamadıkları ve devam ettiremedikleri görülmüştür Halbuki, daimî savaş ve genişleme esasına göre hareket eden komşu Moskova devletine karşı varlığını koruyabilmek için, Kazan Hanlığı'nın da askerî, idarî ve iktisadî siyasetini buna göre ayarlaması gerekiyordu Fakat bu yapılamamış ve neticede devlet, iç mücadelelerin ve taht kavgalarının da tesiriyle gittikçe zayıflamaya yüz tutmuştur 115 yıl süren Kazan devletinde 19 defa han değişmiş 15 han tahta çıkmış, bunlardan bazıları ikişer, hatta üçer defa idare başında bulunmuşlardır Halbuki aynı devirde Moskova'da ancak 4 defa hükümdarlık değişikliği olmuştur Yerli aristokrasî sınıfının iki gruba ayrılarak devlet işine karışması ve bilhassa son devirlerde amansız mücadeleye tutuşması da devletin felaketini hızlandıran sebeplerden biri olmuştur Altın Ordu ve Kazan Hanlığı'nın ilk devirlerinde Moskova'da cereyan eden taht kavgalarında hanlar söz sahibi olurken, Hanlık zayıfladıkça Moskova'nın nüfuzu artmış, şimdi Kazan'da cereyan eden iç kavgalara Ruslar müdahale etmeye başlamıştır Kazan tahtına Muhammed Emin'in ikinci defa çıkmış olması ile (1487-1495) Kazan'ın eski şanlı devri sona ermiş sayılır "Bulgar Beyi" lakabını da kullanan Moskova hükümdarı III İvan, artık Kazan'ın tabiliğinden çıkmıştır Görünüşe göre, her iki devlet de eşit sayılmakla beraber, Moskova gittikçe baskısını arttırarak Kazan'a karşı tabi bir devlet muamelesi yapmak istemiştir Bununla beraber, çok defa Kırım ile birlikte hareket eden Kazanlılar, XIV yy'in ilk yarısında da birkaç defa Moskova'ya karşı zafer kazanarak üstün duruma gelebilmişlerdir Mesela 1505'de Muhammed Emin zamanında iki devlet arasında patlak veren savaşta Kazanlılar'ın Nijni-Novgorod'u zaptederek Oka boyunca ilerlemeleri, 1521'da Sahip Gerey'in tahta çıkması ile Kırım'la müştereken Moskova'ya karşı harekete geçilmesi, Kazanlılar'ın Nijni-Novgorod'u tekrar almaları ve Oka'yı geçerek Ruslar'ı hezimete uğratan Kırım ordusu ile birlikte Moskova üzerine yürümeleri, bu cümledendir Fakat, Moskova'nın genişleme, yayılma ve ilhak esasına göre kurulan siyaseti karşısında sulh içinde yaşamayı tercih eden ve toprak ilhakı düşünmeyen Kazan Devleti, iç mücadelelerle de sarsılınca gittikçe zayıflamış ve Ruslar'ın müdahalesi de o nispette artmıştır Kazan'da iktidarı elinde bulunduran zümre, sulhun muhafazası için Han seçiminde Moskova'nın arzusuna boyun eğmek, topraktan fedakarlık etmek ve hatta çocuk yaşta han ilan edilen Ötemiş (1548-1551) ile annesi Suyum Bike'yi Moskova'ya teslim etmek gibi ağır şartlara katlanmışsa da, bu tavizler sulhun korunmasına yardım etmemiş, Moskova Rusyası'na karşı ancak kuvvete, mücadeleye ve savaşa dayanan bir siyasetle "sulh içinde beraber yaşama"nın mümkün olabileceği ise çok geç anlaşılmıştır Bu şekilde kuvvet ve mücadele taraftarı zümrenin tekrar iktidara gelmesiyle, bir an için bütün iç kavgalar durmuş ve mücadele fikri halkın bütün tabakalarını birleştirmişti Kazan hükümeti ilk iş olarak hükümdarlık işini halletmekle uğraştı ve 1552'da Astırhan Hanı Kasım'ın oğlu Yadigar'ı Kazan tahtına davet etti Yadigar'ın Kazan'a gelmesiyle halkın kendisine olan güveni arttı Kazan'ın dağ tarafı Ruslar'a karşı ayaklandı ve tekrar merkez ile birleşti Ruslar arasında panik başladı Moskova'ya karşı sefer açan Kırım orduları da Tula'ya kadar ilerledi Bu hareketler, Moskova'nın Kazan'a karşı katî sefer açmasına vesile teşkil etti Ruslar 150000 asker, 150 top ve İngiliz mühendisi Butler'in kumandasındaki istihkam kıtası ile Kazan'ı muhasara ettiler Kuvvet farkı çok büyük olup, Kazan'ın içinde ancak 33000 kadar askerle, dışında bulunan 15000 atlıdan ibaretti Komşu Türk ülkelerinden ve Osmanlı imparatorluğu'ndan yardım ve müdahale teşebbüsleri de neticesiz kaldı Rus ordusu 20 Ağustos 1552'de Kazan'a ulaşarak 23 Ağustosta şehri her taraftan kuşattı Yapançca Bey, Sunak Mirza ve Eyyüb'ün Arca tarafında bulundurdukları 15000 kişilik süvari kuvveti, Ruslar'ı arkadan saldırarak boyuna hırpaladığından muhasaradan bir netice alınamayınca, Moskova ordusu önce bu dış kuvveti bertaraf etmeye çalıştı Kazanlılar'ın yer altından yaptıkları su yolu lağımlanarak havaya uçuruldu 30 Eylül günü surların bir kısmı havaya uçurulunca umumî hücum teşebbüsünde bulunulmuşsa da Ruslar geri püskürtülmüştür Ancak 2 Ekim (yeni takvime göre 15 Ekim) 1552 günü 30 fıçı barut ateşlenince surların bir kısmı yıkılmış ve Moskova ordusu kitle halinde içeri saldırmıştır Savaşa savaşa takatten düşen Kazanlılar iç şehre çekildiler Sokaklarda müthiş bir boğazlaşma başladı Kul-Şerif Molla etrafında toplanan Kazan ruhanileri, hafızlar, danişmendler, Kul-Şerif Camii civarında yalın kılıç Ruslar'ın üzerine saldırdılar ve hepsi de dövüşe dövüşe şehid oldular Yadigar Han, etrafında birkaç kişi ile esir düştü Kazanlılar bir tek kişi kalıncaya kadar çarpıştılar Şehir ele geçirilince Rus tarihinin en karanlık sayfalarını teşkil eden korkunç bir katliam başlamış, erkeklerden kimse sağ bırakılmamış, kadınlar ve çocuklar da öldürülmüş, ancak küçük bir grup savaşçı şehirden çıkarak, mücadeleyi devam ettirmek üzere ormanlara sığınmış, bir kısım ahali de esir edilmiştir, Kazan'ın bütün serveti yağma edilmiş, camiler, mescitler, evler yıkı lıp yakılmıştır Bu suretle, 1437'de Uluğ Muhammed Han tarafından kurulmuş olan "Kazan Hanlığı" 115 yıl yaşamış ve 15 Ekim 1552'de Moskova Çarı IV İvan tarafın dan buna nihayet verilmiştir Kazanlılar'ın, Kazan'ın müdafaasında gösterdikleri kahramanlık, Türk tarihinin en şanlı sayfalarından birini teşkil ederken, Ruslar'ın Kazan'da işledikleri cinayetler, İstanbul'un zaptı sırasında Türkler tarafından hıristiyanlara karşı gösterilen merhamet ve alicenaplıkla karşılaştırıldıkta, Rus tarihinin en çirkin sayfalarını aksettirir Nitekim, Kazan'ın zaptından sonra diğer Türk ülkelerine karşı girişilen istilalar da da, Moskova çarlığı aynı metodla hareket etmiştir Kazan şehrinin düşmesiyle savaş durmamış Tatar, Çuvaş, Çirmiş vb boylar kaleler inşa ederek teşkilatlı mukavemette bulunmuşlardır Sarı-Batır, Mamış-Birdi, Ahmed-Batır ve Zeyn-Seyyid gibi şahıslar, bu mücadelenin önderi olarak şöhret kazandılar Mamış-Birdi, Kazan şehrinin 45 km kuzeyindeki Çalım kalesini merkez yaparak eski Kazan melikesi Süyüm-Bike'nin kardeşi Ali Ekrem'i han ilan etti, 1552-1556 yıllarında da Kazan ile Kama arasında halkın isyanı ile karşılaşıldı Moskova çarlığı bu hareketleri tedricen bastırarak ancak 1556-60'ta vaziyete hakim olabildi ve Kazan Hanlığı ülkesinde kendi menfaatına uygun bir nizam kurdu Kazan Hanlığı ahalisinin esas unsururlu, eski Bulgar, Kıpçak, Uz vb boyların karışmasından meydana gelen "Kazan TOkleri" (veya Tatarları) teşkil ediyor, bundan başka ülkede, Başkırt, Çuvaş gibi Türk asıllı boylarla, Çirmiş, Ar ve Mokşı gibi Fin-Ugor asıllı boylar da bulunuyordu Kendilerine "Bulgarlı", "Kazanlı" veya "Müslüman" diyen bu ülkenin Türk asıllı ahalisi için "Tatar" adının ne zamandan itibaren kullanılmağa başladığı açık olarak bilinmiyor Bazı tarihçiler "Tatar" sözünün bu ülkede Cengiz istilasından sonra Ruslar'ın tesiriyle yerleştiğini söylemekte iseler de, diğer bazıları, Orhon yazıtlarında da zikredilen bu "Tatar" adının bir Türk boyunu ifade ettiğini ve Kaşgarlı Mahmud'un 1072-74 tarihli haritasına dayanarak, "Tatar" adını taşıyan Türk boyunun Moğol istilasından önce de bu civarda mevcut olduğunu iddia etmişlerdir Şamanizm dinine mensup Çuvaşlar'la Fin kavimleri, Kazan Hanlığı'na vergi ödeyerek tam bir serbesti içinde yaşamakta idiler Hanlığın devamı müddetince bunların idareye karşı isyan etmeyişleri, aksine Moskova'ya karşı her türlü mukavemet hareketine katılmış olmaları, Kazanlılar'la bu "azınlıklar" arasında tam bir anlaşmanın hüküm sürdüğünü göstermektedir Orta İdil boyunda ve Ural dağlarının güneyinde yerleşen Türk kavimlerinin Bulglar devresinden beri ekin ektikleri ve ziraat bakımından üstün seviyede bulundukları, arkeolojik araştırmalar neticesinde ortaya çıkarılan malzeme ile de ispatlanmaktadır Aynı şekilde, Kazan Hanlığı ahalisinin de büyük bir kısmı ziraatla meşgul olmakta idi İri baş hayvan yetiştirmenin tabiî bir neticesi olarak dericilik sanayii çok inkişaf etmişti İdil, Kama, Noktrat (Viyatka) ve diğer nehirlerde çok miktarda bulunması dolayisiyle balıkçılık da gelişmiş, bilhassa tuzlu balık ihraç maddeleri arasında mühim yer almıştır Ülkenin ormanlarında gelişmiş olan diğer mühim gıda sanayii de arıcılık ve dolayisiyle bal ve balmumu ile ilgili hususlardı Yerli tüccarların köy köy dolaşarak kürk ve bal topladıkları ve Kazan panayırında bu maddelerin mühim yer tuttuğu bilinmektedir Kazan Hanlığı'nın düşmesi, Türk ülkeleri tarihi bakımından bir dönüm noktası teşkil eder: bu hadiseden sonra İdil (Volga) nehri Ruslar'ın eline geçmiş, o zamanına kadar 1000 yıl müddetle bir "Türk nehri" sayılan İdil, bundan sonra bir "Rus nehri" olmuş ve Rusya'nın ekonomisi için can damarı vazifesini görmeğe başlamıştır Ruslar İdil boyunca güneye inerek 1556'da Astırhan'ı (Ejderhan, Astrahan)zaptettiler ve Hazar'a ulaştılar, sonra burada da durmayarak Kuzey Kafkasya'ya indiler Böylece osmanlı imparatoruguile Rusya arasında ilk temaslar meydana geldi ve gerginlik başladı Nogaylar'dan ve Türkistan'dan gelen ikazlar üzerin Osmanlı Devleti, Kazan ve Astırhan hanlıklarını tekrar canlandırmak arzusu ile harekete geçti II Sultan Selim tarafından IV İvan'a yazılan tehdit dolu mektuplardan sonra 1569'da Astırhan'ı istirdat maksadiyle bir sefer tertip edildi ise de bunun arkası gelmedi 1571'de vukubulan İnebahtı hezimeti ve 1571'de tertiplenen Kıbrıs seferi dolayisiyle Osmanlı Devletinin dikkati başka tarafa çekilmiş oldu ve bu hadiseler bir müddet için Rus tehlikesini unutturdu Dışarıdan yardım görme dikleri için zaman zaman vukubulan iç isyanlardan da bir netice alamayan Kazanlılar böylece kendi kaderlerine terkedilmiş oldular Kazan Hanları Cedveli l Uluğ Muhammed sülalesi; II Sibirya sülalesi; III Kasım hanları sülalesi; IV Kırım sülalesi; V Astırhan hanları sülalesi; VI Nogay sülalesi 1 Uluğ Muhammed b Celaleddin b Toktamış (l) 2 Mahmud b Uluğ Muhammed (l) 3 Halil b Mahmüd (l) 4 İbrahim b Mahmüd (l) 5 Ali b İbrahim (l; 1, defa) 6 Muhammed Emin b İbrahim (l; ldefa) 7 Ali b İbrahim (I; 2defa) 8 Muhammed Emin b İbrahim (l; 2defa) 9 Mamuk b İbak (II) 10Abdüllatif blbrahim(l) 11 Muhammed Emin b İbrahim (l; 3defa) 12 Şah Ali b Seyid Avliyar (III; 1 defa) 13 Sahib Giray b Mengli Giray (IV) 14 Safa Giray b Fetih Giray (IV; 1 defa) 15 Can Ali b Seyid Avliyar (III) 16 Safa Giray b Fetih Giray (IV; 2 defa) 17 Şah Ali b Seyid Avliyar (III; 2 defa) 18 Safa Giray b Fetih Giray (IV; 3defa) 19 Ötemiş b Safa Giray (IV; Süyün-Bike) 20 Şah Ali b Seyid Avliyar (III; 3 defa) 21 Yadigar Muhammed b Kasım (V) 22 Ali Ekrem b Yusuf (VI) |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|