İskitler Ve Sarmatlar |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İskitler Ve SarmatlarKARAÇAY MALKARLILARIN ATALARI İSKİTLER VE SARMATLAR Kurgan Kültürünün Varisleri Güney Rusya bozkırlarında Kurgan kültürünün varisi, ağaç sandık (tabut) kültürü olduğu arkeolojik bilimi çoktan saptamıştır Bu kültür adını kurganlardaki defin için kullanılan ağaç sandıklardan alıyor (s29) Orta Asya bozkırlarında ve Minusinsk çukurluğunda Kurgan-Afanasyevo kültürünün yerine etnik olarak bununla homojen olarak Andronova kültürü yer almıştır Böylece Kurgan-Afanasyevo ve ağaç sandık ile Andronova dönemlerinde Türk kültürünün doğu ve batı gruplarına bölünmesi söz konusudur Kurgan ve ağaç sandık kültürlerinin varisleri İskit ve Sarmatlar olmuştur Afanasyevo kültürünün sahipleri de büyük bir ihtimalle Massagetlerdir Bunlar bugünkü Türkmenlerin (Türkmenistanlıların) ataları olarak sayılıyorlar İskitler Hakkında Genel Bilgiler Doğu Avrupa, Ön Asya, Kafkasya, Güney Sibirya ve diğer bölgelerin tarihleri yaklaşık olarak beş asır İskitlerle bağlantılıdır Avrupa medeniyetinin oluşmasında büyük rolü olan Antik Yunan devletinin oluşması bu zamana düşüyor İskitler, Yunanistan ve onların yakın çevreleriyle yakından bağlıydılar İskitya, Karadeniz kuzeyi ve Kırım bozkırlarını, Kuzey Kafkasya ve Ural dağlarını kaplamakla beraber orman ve bozkır bölgelerinde yaşayan kavimleri de kapsamaktaydı Bu bölge, Ön Asya, Orta Asya ve Avrupa arasında kültür ve ticaret bağlarının oluşmasında bir halka görevini oluşturmaktaydı İskitya, Karadeniz kıyısındaki Yunan şehirleri ve erken Roma döneminin taşraları ile yakın ilişki içerisindeydi İskitler, çevredeki kavimler ile kültür ve ekonomik ilişkileri kurarak aynı zamanda da bu kavimlerin sosyal hayatlarının gelişmesini ve kültür düzeylerinin yükselmesini sağlamışlardır Bu kavimlerdeki askeri siyasetin ve düzenin pekişmesi ile askeri demokrasinin gelişmesine imkan vermiştir Eskiçağ Yazarlarına Göre İskitler ve Sarmatlar İskitler ve Sarmatlar hakkında yazılı kaynaklar eskiçağ yazarlarına aittir Bunların başlıcası; Herodotos, Hippokrates, Strabon, Ptolomeios vsdir Eski Yunan yazarlarının eserlerinde İskitler ilk sırayı alırlar (s30) (Bu sayfada harita var) (s31) Bu yazarların hepsi Hesiod ve Eshil’den başlayarak, İskit ve Sarmatlara “at sağanlar, kımız içenler, at eti yiyenler vs” diyorlardı Onların eserlerine göre bu kavimler göçebe hayatı yaşıyorlar ve arabaların üzerine geçirilen keçe çadırlarda barınıyorlardı Eskiçağ yazarlarının anlattıkların göre, bazı İskit kabileleri nehir vadilerinde yaşamakta ve buralarda tarımla uğraşmakta idiler Ancak İskitlerin büyük çoğunluğu hayvancılıkla uğraşıyordu Bunlara "İdareci/Yönetici/Hakim İskitler" deniliyordu Çeşitli kabileler arasında özel sosyal tabakalar oluşmuştu ama bunların tümüne birden "İskitler" deniliyordu İskit devletinin yeraldığı bölgeyi, sınırlarını, nehirlerini, komşularını ve askeri harekatlarını açıklarken geçmişin yazarlarından hiçbirisi bunların dilleri hakkında hiçbirşey belirtmemişler Bu yüzdendirki İskitlerin dilleri hakkında açıklama yapmak gerekirse günümüze kadar saklanan bazı özel isimlere ve terimlere, aynı zamanda nehir ve bölge isimlerine dayanarak acıklanabilir İskitlerin efsaneleri ve destanları onların doğuşu hakkında enteresan bilgiler vermektedir Herodotos'un anlattığına göre, MÖ 484-425 yıllarında, İskitlerin bu topraklarda “Targitaos” adlı bir adamdan türediklerini, Targit'in ana ve babasının ise Dneper (Barisfen) nehrinin kızı ile İskitlerin şimşek tanrısı (Yunanlıların Zeus tanrısı ile eşanlamlı) olduğunu söylüyor Targit'in üç oğlu varmış; Lipoksay, Arpaksay ve Kulaksay Bu çocukların birincisinden Ahvat, ikincisinden Katior, üçüncüsünden ise Paralat İskitleri ortaya çıkmış Bunların hepsi ise “Skolat” adı altında toplanıyormuş Bu isimler açıkça Türkçe karakteri taşımaktadır Bu adların açıklaması Karaçay Malkar diliyle ve diğer Türk lehçeleriyle yapılabilir "Skolat" sözü, kuşkusuz eski Yunanlılar tarafından bozulmuş halidir Bu söz başlangıçta İskit dilinde “shıltı” şeklindeydi Bu söz Karaçay Malkar dilinde toplumun üst tabakası anlamına geliyor (KM ıshıltı: asil, soylu) Bu üç kabilenin kökünün, bütün İskitlerin atası olan Targit'ten geldiğini biliyoruz Herodotos başka efsane ve rivayetler de duymuştur Bura göre İskitler, Herakl ile belden yukarısı insan, aşağısı ise yılan olan bir kadından türemişlerdir Herodotos, İskitlerin kökenini açıklamaya şöyle devam ediyor; “Bunla birlikte, benim geçerli olacağına inandığım başka bir rivayet daha var Hikayeye göre Asya’da yaşayan göçebe İskitler, Massagetler ile olan savaşları kaybederek kaçmaya başlamışlar ve Araks nehrini geçerek Kimmer topraklarına gelmişler Gerçekten de İskitler tarafından istila edilen yerlerin (Karadeniz kuzeyindeki bozkırlar) ilk bakışta Kimmerlere ait olduğu gözleniyor” Eskiçağ yazarları “Araks” olarak sadece bugünkü Aras nehrini değil, Sır-derya nehrini de kastediyorlardı Şu halde Massagetler, İskitleri Ural dağlarının eteklerinde, yani eski Türk kültürünün doğduğu bozkırlarda sıkıştırmışlar ve buradan kovmuşlardı Kimmerler Eskiçağ yazarları; Homeros, Hesiodos ve diğerleri Kimmerlere “at sağanlar” ve “at eti yiyenler” diyorlardı Aynı zamanda kılık kıyafetleri, yaşantılarının Hint-Avrupalı kavimlerden farklı olduğunu da belirtiyorlardı Kimmer tarihi iyi araştırılamamıştır ancak Kimmerlerin ile İskitlerin akraba kavimler oldukları kesin saptanmıştır Arkeologlar, Kuzey Kafkasya'da Kimmerlere ait günlük ve çalışma hayatında, avda kullandıkları eşya ve silah kalıntıları bulmuşlardır Bunların büyük bir kısmı Karaçay topraklarında Kart-Curt, Uçkulan, Teberdi, İndiş, Sarıtüz köylerinde bulunmuştur Karaçay ülkesinde Kimmerlere ati arkeolojik buluntunun bu kadar fazla olması Karaçay Malkarlıların kökeninin araştırılmasında büyük önem taşımaktadır "Kimmer" adının etimolojisinin açıklanmasında, arkeolojik malzemeler de dil verilerini pekiştirmektedir Kimmer sözünün aslı, Türk dilindeki "Karaçay” kelimesinin anlamında saklıdır Türk dilinde “kara” sözünün bir anlamı da "büyük, güçlü, kudretli" demektir "Çay/say" sözü Türk lehçelerinde "nehir" ve "nehir yatağı" anlamına gelmektedir Bu açıklamadan, "Karaçay" sözünden "büyük, güçlü, kudretli, nehir" anlamı çıkmaktadır Tarihte, bazı milletlerin adları nehir adlarından da oluşabilmektedir Bu durum Türk dünyasında çok sık rastlanmaktadır Nitekim, “Karaçay” sözü de "nehir adamları" anlamına gelmektedir Ama Türk lehçelerinde nehire bir de "kam" veya "kem" kelimesi de kullanılmaktadır Örneğin; Yenisey nehrine eskiden “Kem”, Yenisey’in koluna da “Kemçik” deniliyordu (s33) Bu sözden, "su ile ayrılmış" anlamına gelen Karaçay Malkar dilindeki "ayrıkam" kelimesi oluşmaktadır Buna benzer olarak, Tuna nehrinin bir diğer adı da “Kamçiya”dır Böylece "Kam-er", veya "Kim-er" sözlerinin Türk dilinde "nehir adamı" anlamına geldiğini ortaya çıkmaktadır "Suv-ar", “Sub-ar (Sümer), "Bular-ar" (Balkar) sözleri yine bu şekilde oluşan sözlerdir İskit ve Sarmatların Dilleri Tevrat'ta İskitlerin adı "Aşkuz" olarak anılıyor Bu söz, Türklerin "As-kişi" kabilesinin adı Samilerce biraz değiştirilmiş halidir IX yüzyıl Arap yazarları, mesela Harezmi, İskit devletini, Türk devleti, As-kişi devleti yada Toguz-oğuz şeklinde adlandırmıştır Tevrat’ta eski bir Türk boyu olan İskitleri “Aşkuzlar” adıyla anmaktadır Bu etnonimde "As" kelimesi Türkçe’dir ve "yolu şaşırmak", "dolaşmak" yani “göçebe hayat” anlamına gelmektedir Şunu da unutmamalıyız, eski Yunanlılar bu isimden "Asya" coğrafik terimini oluşturmuşlardır Yine, Asya kabilelerinin, Kafkas dağlarının eteklerinde ve Kuban bozkırlarında yaşadıklarını belirtiyorlardı Büyük bir ihtimalle eski Yunan yazarları eski göçebe kabilelerinin yaniAsların bu bölgelere yayıldıklarından haberdar olmuşlardır İskit-Sarmat dilinin Türk karakteri taşıdığına, Sarmat liderlerinin birçoğunun isimleri de tanıklık etmektedir Bu isimler, Romalı tarihçiler, Tatsitius ve Ammianus Marcellinus tarafından anılıyorlar İskitlerin isimleri sırf şahıs isimleriyle biliniyor Bu isimler arasında Türk ve İran kökenli kelimelere rastlanabiliyor Fakat analiz için çeşitli yazılı kaynaklarda bulunan cins isim ve farklı terimleri kullanmadan İskitlerin dilleri hakkında konuşmak anlamsızdır Üstelik eski yazarlar bu konu hakkında sessiz kalıyorlar Bununla beraber yukarıda anılan Türkçe kelimeler; Targitaos, Kulaksay, Lipoksay, Arpaksay, Shıltı vs İskit ve Sarmatların Türk kökenli olduğu varsayımının lehinedirler Bunlara aşağıdaki kelimelerin eklenmesi de uygundur: (s34) (Bu sayfada harita var) Papay: İskitlilerin en büyük/ulu tanrılarının adıdır Türk lehçelerinde "büyük" ve "yaşlı" anlamına gelir Api: Papay’ın hanımıdır Türk dilinde "anne" anlamına gelmektedir Atey: İskit hükümdarının adı Genel olarak Türkçe bir sözdür ve "baba" anlamına gelmektedir Eyr: "Erkek" ve "koca" anlamına gelen İskitçe bir kelimedir Türk dilinde bu kelime "er" anlamını taşımaktadır Tagı: İskitçe “iplik” kelimesi, Türkçe’de de aynı anlamı taşımaktadır Jün: Bu kelime İskitçe ve Türkçe’de "yün" anlamına gelir Üşü, iş: "Üşü-mek" anlamına gelir ve Türk lehçelerinde aynı anlamı taşır Bu cins isim listesinden de İskit dilinin Türk karakteri taşıdığı açıkça belli olmaktadır Ama nedense, İskitler hakkında çalışan bilim adamları bu verileri görmezden gelmektedirler İskit-Sarmat Kültürü ve Hayat Tarzı İskitler ve Sarmatlar en eski göçebelerdir İskitlerin kültür ve hayatlarının Türk karakteri taşıdığı söylenebilir Güneybatıda tespit edilen ve I yüzyıldan kalan kalıntılar da bunu göstermektedir Buluntuların içinde bir Sarmat heykeli tespit edilmiştir Asyalıların yaptığı gibi, bağdaş kurmuş ve kaftan giymiş, kaymaç gözlü ve yassı burunlu bir heykeldir İskit ve Sarmatların kültür ve yaşam tarzlarında bir çok Türk unsuru vardır Örneğin; İskit bilgesi olan Anabarsis İskitler ne yiyorlar sorusuna kahvaltıda ve öğle yemeklerinde “ekşi süt ve peynir” demiştir Bu sözcükler Karaçay Malkar halkının "ayran ve bışlak" kelimeleriyle özdeştirler ve günlük yemeği karakterize ederler I yüzyıl yazarlarından Plinius yazısında, “Sarmatlar ham una kısrak sütü katarak besleniyorlar" diye yazıyor Romalı tarihçinin burada ham unu, kavrulmuş ekin tanelerinden imal dilen unu, yani "kuvut"u ayır edememesi normaldir Karaçay Malkarlılar için bu nefis bir yemektir Kuvutun içinde genelde ayran ya da yağ katılırdı Ama kımız da katılabilirdi Bu kaynaklarda bir de Sarmatların beyaz tıkız lapa yediklerinden de söz ediliyor Bu yemek türü de Karaçay-Balkarların beyaz un ve buğday kırığından yapılan lapasına yani "kak" yemeğine benziyor İskit ve Sarmatların giyim kuşamlarının, Karaçay Malkar kıyafetlerine yakınlığını, dizlere kadar olan uzun kapitone deri çizmeler gösteriyor Bu çizmeler keçeden yapılmış da olabilir İskit ve Sarmatlar sivri tepeli başlıklar giyiyorlardı Bu başlıklar, Karaçay Malkarlıların kullandığı başlıklara benzemektedir Bu başlıkların biçimi, eski heykellerde ve diğer tasvirlerde görülebilir İskit ve Sarmatlar bir de yamçı (kepenek) kullanıyorlardı Elbiselerinin birçok unsuru farklı keçelerden yapılıyordu Bu keçeler İskit ve Sarmatların hayatlarında geniş bir biçimde kullanılıyordu Keçe, Karaçay Malkarlıların giyim kuşamlarında ve hayatlarının diğer kısımlarında ayrılmaz detaylardandır İskit ve Sarmat Sanatı İskit sanatı, dünya kültürünün eşsiz bir tabakasını teşkil ediyordu Dünyayı, yaşam tarzını, dünyaya bakış açılarını ve dini görüşlerini tasvirde en yüksek noktaya gelmişlerdir Bu amaçla ellerinin altında bulunan malzemelerin yanında (kemik, ağaç, yün, deri) bir de değerli metaller, taşlar vs kullanıyorlardı Demir ve ağaç eşyaları altınla süslüyorlardı İskitlerin savaş temsili halk dansları vardı Kuban ve Karadeniz bölgesindeki kabile reislerine ait zengin kurganlar vardır Dünyadaki bütün müzelerin gıpta edeceği Soloha kurganında bulunan altın takı, Çertanlık kurganında bulunan altın vazo, Kul-Oba ve Soloha kurganlarında bulunan eşsiz gerdanlıklar, Kelermenski köyünün yanındaki kurganda bulunan ayna ile Kırım ve Kuban'da bulunan eserler göz kamaştırmaktadır Arkeologlar, erkeklerin gömüldüğü kurganlardan genellikle silahlar, altınla süslenmiş okluklar; kadınlarınkinden ise değerli taş ve metallerden yapılan küpeler, yüzükler, bilezikler, gerdanlıklar, başlık süsleri vs bulmuşlardır İskit sanatında en fazla; arslan, pars, panter, vahşi atların, kuş-kartal ve akbabaların resimleri ön plana çıkmaktadır Keçeler çok zengin bir görünüşe sahiptir Bunların arasında, farklı renkte keçe parçalarının, belli bir düzene göre işlenmiş bütün keçeler de bulunmaktadır Bunların tümü İskitlerin geleneksel süsleme sanatına renklilik katıyordu Keçe, İskit halılarının çehresi, bezek dizgisi hazırlama teknolojisi ve kullanımı, günümüzde Karaçay Malkarlıların geleneksel kültürlerinde de vardır Bu özellik onların özgünlüklerinden birisidir XVII-XVIII yüzyıl bilim adamlarının bildirdiklerine göre, Karaçay Malkarlılar da o dönemlerde keçe sanatında bütün Kafkasya'da şöhret kazanmışlardı İskitlerde Toplumsal Hayat Eski Yunan yazarları, İskit kabilelerinin hayat tarzlarını ve günlük faaliyetlerini yeterince ayrıntılı açıklamışlardır Herodotos on beş tane İskit kabilesi saymaktadır Bunların arasında; çiftçi-İskitler, göçebe-İskitler, idareci-İskitler vs vardır Bilim adamları, eski Yunan yazarlarının çiftçi-İskitler olarak adlandırdıkları kabilelerle, göçebe-İskitler ve idareci-İskitlere bağımlı Karadeniz bölgesinde yerleşik hayat süren kabileleri kastetmektedirler Bunlara şarta bağlı olarak İskit deniliyordu Gerçek İskitler göçebe-İskitler ve idareci İskitlerdi Bunlar diğerlerini kendilerine köle olarak görüyorlardı Gerçek İskitler hayatlarını araba-ev üzerine çekilmiş keçe çadırların altında sürdürüyorlardı Bunların içinde çocukları doğuyor, büyüyor ve yaşıyorlardı Erkek çocuklar çocukluktan itibaren ata binmeyi öğreniyorlardı Hayatları at üstünde akınlarda ve savaşlarda geçiyordu Eski tarihlerde, bütün dünyada at biniciliği ve yetiştiriciliği sanatında İskitler ilk sırada yer almaktadırlar (Bu sayfada harita var) İskitlerin en önemli ekonomik faaliyetleri hayvan yetiştiriciliği idi Özellikle at ve koyun yetiştiriciliği onların ekonomisinin temeliydi Ayrıca komşu kabilelere yapılan akınlar, Karadeniz kıyısındaki devletlere, Yunanlıların hakimiyeti altında olan şehirlere yapılan seferlerde İskit atları büyük önem taşıyordu Ticaret ve avcılık de gelişmiş seviyedeydi İskitler hareketli, yüksek organizasyona sahip askeri ve ata-erkil bir toplum yapısına sahiptiler Bu toplumun başında reisler, kabile aristokrasisi, askeri komutanlar ve erbaşları bulunuyordu Bu toplumda askeri aristokrasi iktidarının üyeleri arasında üstlere karşı itaat sistemi vardı Bunlar belirli kurallar dahilinde çok sıkı kontrol altındaydı İskitler, kuzey Karadeniz bölgeleri ve komşu bölgelerde; Kırım, Ural, Orta Asya, Altay, Kuzey Kafkasya ve Kafkasya ötelerinde bile tarihte ilk kez kendine özgü hukuk ve kanunları olan bir devlete sahiptiler İskit toplumunda din adamlarının, falcıların, kahinlerin önemi büyüktür Bunlar güneşe, yıldızlara, doğa olaylarına bakarak gelecekten haber verme yeteneklerine sahiptiler İskitler köleci bir toplumdu Kabile reisi veya askeri komutanlardan birisi öldüğü zaman onlarla birlikte onlara ait köleler, cariyeler de mezara gömülüyorlardı İskitler kısa ve uzun süreli askeri seferlerde yerleşik milletlerin korunaklı şehir ve kalelerine yapılan akınlarda kendi savaş taktikleriyle saldıran ilk kavimdir İskitlerin Askeri ve Siyasi Tarihi İskitlerin tarih sahnesinde Doğu Avrupa bozkırlarına ilk çıkışları ile İskit çağının sona ermesi, bu bölgenin askeri-siyasi durumuyla yakından bağlantılıdır İskit çağında uçsuz bucaksız Avrasya bozkırlarında üç büyük kavim hakim durumdaydı Bunlar Kimmer, Massaget ve İskitler idi Herodotos’un söylediğine göre, İskitler Asyalı akrabaları Massagetlerin baskısıyla Karadeniz bozkırlarına kaçmak zorunda kalmışlardır Bu kaçışla birlikte, İskitlerin bir başka akrabaları olan, Karadeniz bozkırları ve Karaçay topraklarının da dahil olduğu Kuban bölgelerinde oturan Kimmerler’le karşılaşmışlardır İskitler, Karadeniz bozkırları sakinleri ve yerleşik hayat sürdüren kabilelerle sürekli savaşmak zorunda kalmışlardır Bu kabilelerin çoğu İskitlere bağlı konumdaydı Sonuç olarak bu kabileler, İskit kültürü, yaşayış tarzı, örf ve adetleri karşısında büyük tesir altında kalmışlardır Bu yüzden, eski Yunan yazarları, İskitleri birtakım sıfatlarla anmışlardır: çiftçiler, göçebeler vs Kimmerler ile İskitlerin akraba kavimler oldukları Tevrat'ta da belirtilmektedir Tevrat’ta, Kimmerlerin kurucusu Homer ile İskitlerin kurucusu Aşkuz’un öz kardeş oldukları ve bunların babalarının Tagarma olduğunu yazmaktadır Bu isim değiştirilmiş şekliyle, Türk Tanrısı “Tengri” (KM: Teyri) başka bir şey değildir Tagarma’nın, Hazarların tarafından da kurucu ata olarak sayıldığını da belirtelim Kaynaklar İskitler, Kimmerler ve Hazarların akraba kavimler olduklarını gösteriyor İskitlerin Ön Asya Seferleri Yakın doğu ve Ön Asya eski medeniyetlerinin kaderi ile İskitler sıkı sıkıya bağlıdır Bu süreçler şüphesiz Avrupa medeniyetinin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur Zamanla bu sürece Akdeniz bölgesi, Tuna ve Ukrayna bozkırları, Kafkasya ve Kafkasya ötesinin devletleri de katılmışlardır Ön Asya’nın zengin devletleri ve büyük kültür merkezleri, İskit liderleri ve askeri birliklerinin iştahını kabartıyordu Kendi amaçlarına ulaşmak için İskitler, Kuzey Kafkasya üzerinden Karadeniz kıyısı ile güneye doğru ilerlemeye başladılar Bu seferlere belki diğer Kuzey Kafkasya kabilelerini de dahil etmişlerdir Herodotos, Ön Asya harekat yolunu oldukça kesin belirliyor ve "Kafkasya'yı sağ kolu üzerinde bırakarak" diyor Başka türlü fikirler de vardır Örneğin İskitlerin Kafkasya'nın batı dere kıyısı ile geçtikleri fikri, arkeologlar tarafından Kuzey Kafkasya’da (Nesterovski, Nartan, Kamenonaçtskoy, Aşağı Çegem vs) ve Kafkasya ötesindeki, MÖ I Bin’e ait mezarlıklar incelendikten sonra, Herodotos’un ifadelerinin doğru olduğunu kanaatine varılmıştır Çünkü bu mezarlıklarda İskitlerden kalma eşyalar; silah, at eğeri, süsler vs bulunmuştur Bunlar İskitlerin defin törenlerini yansımaktadır Kafkasya ötesinde, bu tür anıtlardan, Gudaut'un yanında Kudaurha köyünde bulunan mezarlıkta da bulunmuştur Bu seferler esnasında İskitler, Urartu devletinin merkez kalesi “Teyşebayni”yi, Kuzey Suriye’de “Kerkemiş” kalesini, Urmiya gölünün yanındaki kaleyi ve diğerlerini işgal etmişlerdir Kafkasya ötesinde İskitler güçlü bir siyasi güç oluşturmuşlardır Sonradan MÖ VII Yüzyılda bu kavim bölgenin siyasi hayatında büyük rol oynamıştır "Yeremiya” adlı Yahudi Peygamberi kitabında, İskitleri kuzeyden gelen sert ve acımasız bir millet olarak tanımlıyor Bu kutsal kitabın yazarı, diğer Tevrat yazarlarına göre tarihe daha çok önem veriyordu O şöyle yazıyor; “İşte getireceğim sizin üzeri-nize, İsrail evine, uzaklardan bir halkı , güçlü halkı, eski bir halkı, dilini bilmediğiniz ve anlamadığınız bir halkı Onun okluğu açık bir tabut gibidir ve hepsi de cesur insanlardır Bütün ürünlerinizi ve ekmeğinizi yiyip bitirecekler Oğullarını ve kızlarını, koyunlarını, öküzlerini, üzümlerini yiyip bitirecekler Kılıçlarıyla umut ettiğiniz şehirleri harap edeceklerdir" Bütün bu kehanetlerin hepsi gerçekleşmiştir Ön Asya’nın birçok şehri yakılıp yıkıldı MÖ VII Yüzyılın 70'li yıllarında İskit kralı İŞPAK, Asur Krallığına baskın yapmıştır Asurluların kralı Assarhadon (Bu sayfada harita var) büyük uğraşlardan sonra İskitlerle barış anlaşması yapmayı başarıyor Kendi kızını da İskit kralı Partatua’ya veriyor Bu tarihi durumu değerlendirirken, Asurların bu dönemde büyük ve güçlü bir devlet olduğunu unutmayalım Kısa bir süre sonra İskitler güneye doğru hareket ederek, Filistin ve Suriye dolaylarına kadar gelirler Buradan Mısır'a geçmeyi amaçlıyorlardı Ama Firavun Psametih (MÖ 663-616) onları karşılamış ve birtakım “hediyelerle” İskitlerin daha da ilerlemelerini önlemiştir Herodotos'un ifadelerine göre, İskitler Ön Asya'da 28 yıl kalmışlar ve burayı yerle bir etmişlerdir İskitlerin Ön Asya'da 28 yıl kaldıkları konusunda, Herodotos'un verdiği bilgileri, bazı bilim adamları, diğer antik tarih verileriyle de karşılaştırmak suretiyle, İskitlerin Ön Asya'da 28 yıldan daha uzun süre kaldıklarını düşünüyorlar Öte yandan, İskitlerin bir kısmının Karadeniz kuzeyi ve Kafkasya bozkırları ile batı Kafkasya sahillerinden geçerek geldikleri bilinmektedir İskitlerin Ön Asya'da bulundukları süre, İskitlerin ve orada yaşayan halkların kültür ve dillerini etkilediği söylenemez Darius’un İskit Seferi Ön Asya'nın birçok şehrini yağmalayıp harabeye çevirdikten sonra, İskitler geldikleri yerlere, Kafkasya ve Karadeniz bölgelerindeki yurtlarına döndüler Fakat geri dönmeleri o kadar da rahat olmadı İskit devletinde ulusal çapta büyük bir iç savaş çıkmıştı Nedeni ise, İskit askerlerinin karıları uzun süre kocaları gelmeyince kölelerle ilişkiye girmeleriydi Bu köleler ile İskit kadınlarından yeni nesil bir oluşmuştu Bunlar, İskitler Medya'dan geri dönerken onların İskitya’ya girmesini önlemek istemişlerdi Geniş hendekler kazarak onların önlerini kesmişler ve İskitlerle savaşa girmişlerdir İskitlerin saldırıları önceleri başarısızlıkla sonuçlansa da, bazı savaş taktiklerini değiştirerek, nihayetinde bu savaşın galibi olmayı başarmışlardır Bu dönemde İskitya, birbirlerinde bağımsız parçalara ayrılmış büyük bir siyasi federasyon şeklindeydi Bu federasyon içerisinde sık sık kanlı savaşlar cereyan etmekteydi MÖ VI yüzyılda, İskitler dünya siyasetinin merkezi sayılıyordu Aynı dönemde, sınırları Ön Asya ve Anadolu’dan Hindistan'a kadar yayılan, güçlü devletlerden olan Pers İmparatorluğu, İskitlere karşı bir sefer düzenlemiştir Pers ordularının başında Darius bulunuyordu 150 yıl önce Ön Asya'ya gelen ve 28 yıl boyunca her tarafı yerle bir eden İskitleri durdurmak için büyük bir savaş seferberliği yapmıştır Yaklaşık MÖ 513 yılında, Darius'un büyük ordusu İskitlere karşı sefere çıktı Herodotos'un anlattıklarına göre, Darius'un ordusunda 700 bin asker ve 600 gemi varmış Darius’un orduları, Yunanlıların Tuna nehri üzerine yaptıkları köprüden geçerek İskit sınırların geçerler İskitler, meydan savaşı ile Pers ordusunu yenemeyeceklerini anlayınca, gerilla savaşı taktiğini uyguladılar İskit savaşçıları, Pers birliklerine yıldırım gibi akınlar yapıyorlar ve uçsuz bucaksız bozkırlarda kayboluyorlardı İranlılar saldırıların hiçbirinde üstün gelememişlerdir Aksine, büyük kayıplar vermişlerdir Öfke içinde, yerinde duramayan Darius en sonunda İskit kıralı İdantirus’a elçilerini göndermek zorunda kalır Darius, elçilerinden şu sözleri iletmesini istiyor; "Eğer sen kendini benim kudretimle denk görüyorsan, neden sürekli kaçıp duruyorsun Sürekli kaçmayı bırak da benimle savaş” İskit kralı da cevap olarak şöyle diyor; “Eğer sizler savaşı hızlandırmak istiyorsanız ve eğer cesaretiniz de varsa, bizim atalarımızın mezarlarını yağmalamaya kalkışın İşte o zaman Persler, İskit askerinin gerçek savaş gücünü göreceklerdir Sen, benim efendim olduğunu söylediğin için bunun cezasını çok ağır ödeyeceksin" Bunu müteakip, İskit ve Pers orduları tekrar karşılaşırlar Herodotos'un anlattıklarına göre, bu sırada İskit askerleri arasından bir tavşan koşarak geçiyor İskit askerleri, savaşı unutup tavşanın peşinden koşmaya başlıyorlar Bunu duyan Darius, "Bu adamlar bizimle alay ediyorlar Biz bunları savaşta yenemeyeceğiz anlaşılan” diyor ve ordusunu geri çekiyor İskit askerlerinin bu “ilginç” tavşan kovalaması ile ilgili ve Karaçay Malkar kültürüyle bağlantılı olarak 1885 yılında gerçekleşen bir olayı anlatalım XIX yüzyılda, meşhur Sosyolog ve Kafkasolog MM Kovalevskiy, Malkarya’da Bıllım köyü yakınında eski bir mezar kazısı yapıyordu Çalışma sırasında Malkar işçileri yanlarından geçen bir tavşan görmüşler ve ellerindeki araç gereçleri bir yana bırakıp tavşanı yakalamak için peşinden koşmuşlar Tavşanı yakalayıp onunla biraz oynadıktan sonra geri bırakmışlar Bu durum, Kovalevskiy’i hem şaşırtmış hem de çok etkilemiş İskit askerlerinin önemli bir meydan savaşı sırasında, bir tavşan peşinde koşmaları ile Malkarlı işçilerin bu olaya benzeyen tavşan peşinde koşmalarını birbirine çok benzediği şeklinde yorum yapmış Karaçay Malkarlılar da dahil olmak üzere, Türk halklarının birçoğunda, “aşık” oyunu yaygındır Arkeologlar, MÖ II bin’e ait çocuk mezarlarında da bu oyun aşıklarını bulmuşlar Örneğin, Kabardey-Balkar’da Kispen köyünün yanındaki kurganda, bronz çağa ait aşık kemiklerine rastlanmıştır Sümerlerin Ur şehrinde, MÖ III Bin'e ait anıtlarda bulunmuş ve necef taşından yapılmış aşık oyun kemikleri ilgi çekicidir Buna bağlı olarak şu önemli olguyu göz önünde tutmamız gerekiyor; MÖ VI yüzyıla ait, Kabardey ve Malkar’da İskit kurganlarında bronz aşıklar da bulunmuştu Karaçay Malkarlıların kültür ve tarihlerini aydınlatmada bu benzerlikler büyük önem taşımaktadır İskit Kralı Atey ile Makedonyalı Filip Mücadelesi İskitlerin batı sınırlarında en çok bilinen olay, İskit kralı Atey'in faaliyetleridir Atey, “köleci İskit” devletinin kurucusu olarak tanınır MÖ IV yüzyılda Atey, Tuna nehrinin sağ kıyısında kalıcı olarak yerleşmişti Eski yazarlar bu alana küçük İskit devleti diyorlardı Diğerleri, Dneper nehri kıyılarında ve Karadeniz kuzeyi bozkırlarında yaşamaya devam etmekteydiler Atey, Tuna nehri civarı bölgelerde etkin bir siyaset sürdürüyordu Yazılı kaynaklarda Atey'in, Bizanslıları tehdit ettiği bildiriliyor Bu bölgenin kavimlerini yenilgiye uğrattığı da yazılıdır İskitlerin askeri ve siyasi tarihinde, Atey'in Makedonyalı Filip ile (İskender'in babası) yaptığı savaş önemli yer teşkil etmektedir İskitler komşu bir kavimle savaş durumunda iken, savaş İskitlerin aleyhine cereyan ederken Atey, Filip’ten yardım istiyor Filip, Atey'in ricasını olumlu karşılıyor fakat bir şart koyuyor; Atey, Filip’i veliahtı olarak görecek, yani Atey'in ölümünden sonra İskit devleti Filip’in olacak Bu sırada Atey yaklaşık 90 yaşındaydı Atey onun bu isteğini hoş karşılamıyor Bundan sonra aralarındaki ilişki gerginleşiyor ve Filip İskitlere savaş açıyor Atey ordusunu bizzat kendi yöneterek büyük bir savaşa giriyor Fakat Atey, savaşı kaybediyor ve kendisi de savaş alanında ölüyor Atey'in bu mücadelesi, Karaçay Malkar halk edebiyatında destan kahramanı, soylu Açey'in düşman kavimleri ile olan mücadelesini hatırlatmaktadır Hiç şüphesiz Atey ve Açey isimleri aynıdır Atey'in krallığı döneminde İskit devleti en kudretli ve en parlak zamanını yaşıyordu Atey'in ölümü ve Flilp'e yenilmesi MÖ I Bin’in en kudretli devletlerinden olan İskit devletinin çöküşünün başlangıcıdır Atey'in ölümülyle sonuçlanan savaş MÖ 339 yılında gerçekleşmiştir Sekiz yıl sonra Makedonlar yıkıcı bir darbe daha indiriyorlar Karadeniz bölgesinde İskit devletinin egemenliği çökmeye başlıyor Sonuç olarak bir darbe ile İskitler sonu geliyor MÖ II yüzyılda, tarih sahnesine İskitlerin mirasçıları, Hun-Bulgarlar ve Sarmatlar çıkmaktadır İskit yıkılması ile Karaçay Malkarlıların etnik oluşumlarının ikinci safhası da tamamlanmış oluyor |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|