Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bastı, karısı

Al Bastı ve Al Karısı Nedir?

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Al Bastı ve Al Karısı Nedir?








AL KARISI NEDİR

Prof Dr Esma Şimşek

Fırat Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı

Lohusa hanımların korkulu rüyası olan alkarısı, Çin Seddinden Akdeniz kıyılarına; Buz denizinden Hind'e kadar yayılmış bir inanıştır (1) Bütün Türk Boylarında bilinen alkarısı; al bastı, al albıs, albis, almış, almiş, gibi isimlerle anılır Bu inanış sisteminin geçmişi, çok eskilere dayanmaktadır Türklerin, İslamiyetten önceki dinleri olan Şamanizm'de, alkarısı ve al basması olarak nitelendirilen "kötü ruhla" ilgili birçok inanışlar vardır Yakutlarda, Kırgızlarda, Kazaklarda, Özbeklerde, Kazanlarda, vs lohusa hanımı, "al karısından korumak için değişik çarelere baş vurulur (2)
Al karısı, Kırgız - Kazak Türklerinin inanışına göre iki kısımdır:(32)
Kara Albastı:Ciddi ve ağırbaşlı bir ruhtur(33)
Sarı Albasıtı: Doğum yapan kadının ve çocuğun ciğerini söküp suya atar
Hoca veya Baksı (Şaman)ların okumasıyla giderler Sarışın bir kadın suretindedir Bazen, keçi veya tilki suretlerine de girer Baksı veya Ocaklı adamlar, "Albastı "yi yakaladıkları zaman :"Ey al bastı, zalim, Koy ciğerini yerine, Zavallının canın iade et Sözümü tutmazsan, Bana hürmet etmezsen, Gözlerini çıkarırım" (3) şeklindeki efsunu söylerlerGenel olarak al karısı, lohusa hanımlara ve atlara musallat olan korkunç bir yaratıktır Uzun boylu, uzun parmaklı ve uzun tırnaklıdır Çok çirkin ve iğrenç bir suratı vardır Bedeni yağlı, uzun ve siyah saçlıdır Saçları, aynı zamanda darma-dağınıktır ve kocaman bir başa sahiptir Dişlere at dişi gibi iri ve seyrek, ayakları ise terstir Bunlar lohusa kadınların ve yeni doğan çocukların ciğerlerini yiyerek beslenirler Daha çok kırmızı elbise giyerler; su başında ve ağaçlık yerlerde yaşarlar(4)
Gagauzlarda ise, insanlara kötülük yapan fene ruhlar olarak "Rusaliler", "Çarşamba karısı / Babası", "Cuma karısı/Babası""Devler" vardır Devlerin fiziki yapıları anlatılırken,bunların tepelerinde bir tek gözlerinin olduğu söylenir (5) Dede Korkut Hikayelerinde de, Oğuz Boyunun başına bela olan bir "Tepegöz" vardır Bu vücuduna, hiç bir silahın tesir etmediği olağanüstü özelliklere sahip bir yaratıktır ve insanla perinin evliliğinden dünyaya gelmiştir Tepegöz, her gün çok sayıda hayvan ve iki insan yer (6) Biz biliyoruz ki, al karısı da, periler taifesindendir O halde Tepegözün annesinin bir peri kızı olmasını ve Gagauzlar'da kötü ruhların temsilcisi olan devlerin tek gözlerinin olması sebebiyle aralarında, rahatlıkla bir bağ kurabiliriz Bazı araştırıcılara göre, albastı, Türklere Cermenlerden geçmiştir Eski Cermenlerin Alp Ruhu ile, albastı aynı kaynaktan gelmektedir Yani, "al bastı" aslında "Alp+bastı"dır Zamanla değişikliğe uğranarak, bu hale gelmiştir (7)Cahit Öztelli ise, "al karısı" ile ateş arasında bir bağ kurar(8) ve
Hiç şüphesiz, alkarısınm varlığına inanılan her yerde, aynı zamanda bundan korunmak için de değişik çarelere başvurulmuştur Bunlardan bir kaçı şu şekildedir: Kars'ta; özellikle geceleri, lohusa hanımı yalnız bırakmazlar, geceleri ışığı sürekli yakarlar, hasta yalnız kaldığı zamanlarda ise, ağzına sakız vererek onun uyumasına engel olurlar (9)Elazığ'da; Lohusanın başucuna su, süpürge ve Kur'an-ı Kerim koyulur, yakasına iğne türü bir şey takılır ve yanında sürekli bir erkek (eşi veya yakın akrabalarından bir erkek) bekler (10) Elazığ'ın diğer bölgelerinde ise kadının başına soğan, demir çubuk ve Kur'an-ı Kerim konur(11)
Andolu'nun bir çok bölgesinde; lohusanın başına beyaz yaşmak ve kırmızı tül bağlarlar Kırmızı altın takarlar ve hastaya kırmızı şeker hediye ederler (12) Çünkü, al karısı, kırmızı rengi hiç savmez Manisa/Karacaoğlanlı köyünde ise, kapının ağzına kazma kürek konur Bir şişin üzerine, elma, portakal, üzerlik, çörek otu ve mavi boncuk, kırmızı bir kordelayla bağlanıp, lohusanın başına bırakılır (13)
Çukurova bölgesinde de buna benzer tedbirler alınır Çocuğun veya lohusanın yastığının altına soğan, ayna, tarak,ekmek, bıçak, hamayli koyarlar, yüzünü kırmızı bir örtü ile kapatıp, yatağına da bir iğne takarlar Ayrıcı lohusanın bulunduğu yerdeki bütün suların ağzını kapatırlar Çünkü, al karısı,bazen de kuş şeklinde gelip, suya boncuk atar ve o esnada çocuk ölür (14) Bu tedbirler alınmadığı taktirde, alkarısı, lohusanın yanına gelerek, onu rahatsız eder Bu durum bölgelere göre, hıbilik, kekoz, pispatik karakura, kuşboğması, vs gibi isimlerle anılır
Alkarısı, lohusanın yanına, değişik suretlerle gelir Bazen, yakın bir akrabanın sıfatında, bazen çirkin bir kadın, bazen de kedi, köpek, keçi, kelle, vs gibi şekillerde görünür, Alkarısı, daha kapıdan içeriye girer girmez, lohusanın üzerine bir ağırlık çöker Hasta, o anda, aniden kalkıp dua okursa, alkarısı kaçar Ama, hiç bir şey yapamaz, bağırmak istediği halde bağıramaz, al karısına yenik düşerse de, ya ölür, ya da büyük bir hastalığa maruz kalır
Buraya kadar, hep, lohusa hanımlara musallat olan al karılarından bahsettik Ancak, bunların dışında, erkeklere, genç kızlara ve atlara gelen alkarıları da vardır Çukurova insanın inanışına göre, kim şalvarını veya siyah renkteki bir kıyafetini, yastığının altına koyup yatarsa onu al basar (15) Elazığ'da, bu yaratığa Kekoz (16), Malatya'da ise Hıbilik (17) adları verilir Ama bunlar, alkarısı şeklinde değildir, daha değişik varlıklardır Çünkü, alkarısı, erkeklerden korkar Ancak, Erzurum'da bir kaynak şahıstan aldığımız bilgiye göre, kendisini al basmıştır ve o al karısını görmüştür Al karısı, çirkin, koca kafalı ve dağınık saçlı bir yaratıktır (18)Genç kızlara musallat olan alkarısı ise "albıs" adı verilir Bu, evlenmeyen bir kızdan türemiştir Genç kızların yanına giderek, onların hastalanmasına sebep olur (19) Al karısı aynı zamanda kısraklarında yanına gider Ahıra giden al karısı, atı iyice yorduktan sonra, yelelerini de örerek kaybolur
Buraya kadar olan kısımda, "alkarısını" folklorik açıdan inceleyerek, onu, bir inanış sistemi içerisinde ele aldık Ancak, al karısının efsaneler içerisinde de ayrı bir yeri vardır Konuları bakımından, değişik şekillerde tasnif edilen efsanelerin bir bölümü de, "olağanüstü varlıklar"la ilgilidir İşte bu olağanüstü varlıklar arasında, alkarısı ile ilgili olarak da çok sayıda efsane anlatılırHalkın inanışına göre, lohusanın veya bebeğin ciğerini yemeye gelen alkarısı, bir takım hilelerle yakalanıp, göğsüne bir iğne saplanırsa, tekrar eski yerine dönemez, o aileye hizmet edermiş Konuyla ilgili olarak, Kars'ta (20), Erzurum'da(21), Erzincan'da (22), Gümüşhane'de (23), Diyarbakır'da(24), Bingöl'de (25), Elazığ'da (26) ve Malatya'da(27), birbirine yakın efsaneler anlatılmaktadır Bu efsanelerin bir benzeri ise, Çukurova bölgesinde, şu şekildedir
Hanımı yeni doğum olan bir adam, odaya giren al karısını görür Al karısı, lohusanın ciğerini çıkartmak için uğraşırken, bir iğne bulup, bunun göğsüne saplar İnsan şekline dönüşen al karısı, göğsündeki iğneyi çıkartması için adama yalvarır Çünkü, kendisi iğneyi çıkaramaz ve çıkaramadığı için de, kendi taifesine dönemez Al karısı, o ailenin işini yapmaya başlar Bu, çok güzel hızlı bir iş yapar Evin bereketi, gün geçtikçe artar Birgün, ev sahipleri ile ekmek yapmaya başlayan al karısı, su getirmek için kuyu başına gider Orada oynayançocuklardan birine, göğsündeki iğneyi çıkarması için yalvarır Çocuk iğneyi çıkarınca, kadın yedi yıl hizmet ettiği eve doğru; "Evinizde hiç su bulunmasın; paranızın sayısını hiç bilmeyesiniz ve yaz-kış, evinizden odun ekmeksiz olmasın" der, sonra da çocuklara; suya atlayacağını, eğer suyun üzeri kan olursa, yakınlarının kendisini öldürmüş olabileceğini söyler Al karısı suya atlayınca, suyun üzeri kanla dolar O günden sonra da, bu ailenin evine hiç su bulunmaz, paralarının sayısını bir türlü öğrenemezler ve yaz-kış odunları hiç eksik olmaz (28)
Bu efsanenin benzeri, al karısı inancının hakim olduğu, hemen hemen her bölgede anlatılmaktadır Malatya'da Elazığ'da Erzincan'da, Kars 'ta Diyarbakır'da, Bingöl'de, vshep aynı efsaneler biraz değiştirilerek, hikaye edilmektedirMesela, Elazığ'da anlatılan bir efsanede:(34) İsmail Ağa adında bir kişi, uzaktan gördüğü ateşe doğru ilerler(35) Oraya vardığında, bir al karısını ciğer pişirerek çocuklarına yedirdiğini görür Çocuklar, doymadıklarını belirtince, al karısı; "Yarın da, İsmail Ağa'nın gelini doğum yapacak, oraya gidip, o üçüncü lokmasını alırken, kıl şeklinde ağzına girip ciğerini alarak size getiririm" der Gerçekten de, ertesi gün, İsmail Ağa'nın gelini doğum yapar İsmail Ağa, bunun yanında bekleyip, yemek yerken, üçüncü lokmayı gelinin ağzına vermeyip, yanında getirdiği ayran tuluğunun içerisine atar Tuluk şişmeye başlar Sonra, tuluğun içerisindeki kıl, alkarısı şeklini alınca,bunun göğsüne iğne saplayıp, evlerinde çalıştırmaya başlarlar(36) Al karısı 1-2 yıl bu aileye hizmek eder, ancak hep söylenenlerin tersini yapar(37) Sonra, onların sülalesine dokunmayacağına söz vererek, kendi taifesine dönmek için bir suya atlar Fakat, periler taifesi, bunu kabul etmeyerek öldürürler Köylüler, daha sonra, bu al karısının kanlı cesedini, gölde bulurlar (29)
Al karısı, bazen de lohusanın yanına, bir kuş şekline girerek gelir Buna, "Kuş boğması" adı verilir Halkın inanışına göre, al; kocaman bir kuştur, buna "al kuşu" denir Al kuşu, lohusanın yanındaki bebeğe basarak, onu öldürür Bu, eve girerken, ağzı açık bir su kabı arar, bunun içerisine bir boncuk atar ve sırada etrafa bir ışık saçılır Kuş, bu ışıktan faydalanarak bebeği öldürür Suya atılan boncuğu, birisi görüp de eline alırsa, kuş kaçamaz ve oradakiler tarafından yakalanır (30) Bununla ilgili olarak, Çukurova bölgesinde, şöyle bir efsane anlatılmaktadır:(38)
Lohusanın bulunduğu odaya, al kuşu gelip de oradaki bir su kalıbına boncuk atınca, bunu, orada bulunan bir adam hemen alır(39) Boncuk alınınca, al kuşu, bir kadın şeklinde göze görünür ve buna yalvarmaya başlar(40) Adam, bir daha, ailesine ve sülalesine dokunmamak şartıyla boncuğu geri verir (31)
Bu efsanenin benzerine, diğer bölgelerde rastlayamadık, ancak, bazı bölgelerde, sebebi belirtilmeksizin, lohusanın yanında ağzı açık su kabının bulundurulmasının iyi olmayacağını belirtmişlerdir
Al basması, erkeklerde daha farklıdır Bunlar, daha çok gece uyurken, bir sesle uyanırlar Gaipten gelen ses, bunları çok uzaklara, tehlikeli yerlere kadar götürerek orada bırakır Bazen de, kedi, köpek, sırtlan, merkeb, gibi hayvan şekillerine girerler Elazığ'da bu yaratığa, "Kapos", Bingöl'de, "Harparik", Malatya'da "Kıbilik veya Hıbilik", Diyarbakır'da ise "Kepoz" adları verilir Çukurova bölgesinde ise, bu durum "Kırk Basması" adı ile bilinmektedir ve umumiyetle, erkekler, yastıklarının altına şalvar koydukları vakit olur Şu anda hayatta olan bir şahsımız, başından geçen "Kırkbasmasını" şuşekilde anlatmaktadır:
"Gece, üzerimde büyük bir ağırlık hissettim, gözlerimi açtığımda, yanımda kısa kısa boyları olan kırk adamla karşılaştım Bunlar, beni götürmek için uğraşıyorlardıKimi kolumdan çekiliyor, kimi bacağımdan, kimisi üzerime çıkıp, beni boğmaya çalışıyordu O sırada, bazı akrabalarımı da gördüm, ancak hiç birisi bana yardım etmedi Bir ara, dua okuyarak, biraz kendime geldim, o sırada baktım ki, gerçekten yatağın dışına çıkmışım, sanki beni birisi tutup çekmişGözlerimi kapadığımda yine aynı kişilerle karşılaştım, yatağımı değiştirip başka bir odaya gittim, ama kırk adam da arkadan geldi Neticede, bu durum sabaha kadar devam etti Olanları anneme anlattığımda, annem ; "Şalvarını yastığının altına koyduğun için seni kırk basmış" dedi Ancak, bu adamlar beni çekerken, ayağımı da ters tarafa doğru büktükleri için, bir hafta aksalarak yürüdüm ve ağrıyı hissettim" (32)
Bazen, lohusa ve erkeklerin dışında, genç kızları da al bastığını, daha önce zikretmiştik Bugün, bu inanış unutularak, çoğu bölgelerde anlatılmaz olmuştur Ancak, Adana'nın Osmaniye ilçesinde ikamet etmekte olan bir kaynak şahsımız, kendisini sık sık al bastığını belirtmiştir İstemediği halde, bir gençle nişanlanan kaynak şahsıg ece rüyasında al basar Yanına gelen kişi ise sevmediği nişanlısıdır Adam, bunun yanına yaklaşınca, buna bir ağırlıkçöker, bağırma istediği halde hiç sesi çıkmaz, ellerini tutmak ister, yine tutamaz Adam, olduğundan daha iridir, öyle ki upuzun kolları vardır, her bir tırnağı, 25 - 30 cm boyundadır Adam, kızı parçalayarak öldürmek ister Neticede, bu kız nişanlısından ayrılır, fakat, al basmasından bir türlü kurtulamaz Bunu sık sık al basar ve :"Bizimle geleceksin" diye kızı zorla götürmek ister Kız, uyandığında, kendisini çok yorgun ve halsiz hisseder (33) Halkın inanışına göre, periler de, bazen insanlara aşık olurmuş İşte, o zaman, aşık oldukları kızın başkasıyla evlenmesine razı olmayıp, bunu yanlarına almak isterlermiş O kıza da bir peri aşık olmuştur ve kendiyle gelmesi için, her gece zorlamaktadır Bu durum, ünlü masal araştırıcısı Stith Thomsun'ın /Motif Indeks'inde de "F300 Perilerle irtibat kurma veya onlarla evlenme" şeklinde görülmektedir (34)
Netice olarak diyebiliriz ki :
a) Alkarısı ve albasması, insanlığın var oluşundan beri devam eden inanış sistemidir Ayrıca bu, sadece bir halk inanışı olmayıp, aynı zamanda efsane tipidir Değişik konuları ihtiva eden efsanelerin, "Olağanüstü Varlıklarla İlgili Olan Efsaneler" kısmında yer almaktadır
b) Bu efsaneler, yurdumuzun hemen hemen her yöresinde, birbirlerine benzer şekillerde anlatılmaktadır
c) Al basması, sadece lohusa hanımlarda değil, erkeklerde, genç kızlarda ve kısraklarda görülür
ç) Efsanelerin dini ve inandırıcı bir özelliği vardır, aynı şeyler, al karısı içinde söylenebilir(41) Bugüne kadar, birçok araştırıcı, al karısını veya al bastıyı bir inanış sistemi olarak değerlendirmiştir Fakat biz, bu inanışların, zamanla nesilden nesile aktarılırken, inandırıcılık, kısa ve nesir şeklinde olma özellikleri ile efsaneleştiğini görüyoruz Bunu da normal karışılamamız gerekir Çünkü, hemen hemen her efsanelerin bir gerçeklik payıvardır(42)
Bu güne kadar, Çukurova ve çevresindeki al karısı ile ilgili derlemeler, daha çok folklorik bir değer taşımakta olup, bu durumdan kurtulma çareleri üzerinde durulmuştur Bizim birkaç yıllık yeni derlemelerimizde, erkekleri ve gençkızları da al basabileceğinin tespit edilmesi, derlemenin önemini göstermektedir(43) 4-5 satırlık bir al karısı efsanesi veya inanışı, Anadolu ve bütün Türk boylarında bilinmektedir Bu da bize, Türk Kültür birliğinin bir ispatıdır
NOTLAR
(5) Türker Acaroğlu (Bulgarcadan Çeviren), Gagauzlar(Hristiyan Türkler), Ankara 1939, 57, 72 - 73
(10) Hülya Türkmen Ağın(Elazığı) Folkloru ve Halk Edebiyatı Elazığ 1990, 58 (FÜ Fen-Ed Fak Lisans Tezi)
(11) İsmail Görkem Elazığ Efsaneleri ÜzerineAraştırmalar (Metinler veİncelemeler), Elazığ 1987, 221
(14)1990 Yılının Ağustos ayında, tarafımızdan; Adana'nın Kadirli ilçesinde ikamet etmekte olan Zekiye Yücetürk'ten derlenmiştir Yücetürk ev hanımı olup 45 yaşında ve okuma - yazması yoktur
(15) 1990 yılının Ağustos ayında, Adana'nın Kadirli ilçesine bağlı Köseli köyünde ikamet etmekte olan Ayşe Şimşek'ten derlenmiştirKaynak şahıs, 65 yaşında, ev hanımı ve okuma - yazması yoktur
(22) Saim Sakaoğlu, 101 Anadolu Efsanesi, Ankara1989, 67 - 68
(26) Mithat Yılmaz, "Elazığ'da Al Karısı" İsmailGörkem, 221 - 222
(30) Cahit Öztelli, "Albastı, Al Karış" Zekiye Yücetürk,
(31) Zekiye Yücetürk,
(34) Stith Thompson, Motif İndeks of Folk - Literatüre,Indiana Üniversity USA, 1955 - 1958
(44) Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1986 169
(45) Abdulkadir İnan, 168 - 169
(46) Abdulkadir İnan, 169
(47) Daha geniş bilgi için bakınız :Cahit Öztelli, "Al bastı, Al karısı, Korunma ve Tedavisi"Türk Folklor Araştırmaları, 10
(48) Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Ankara1971,168 - 184
(49) Abdulkadir İnan, "Albastı - Al Karısı Üzerine Bir Etüt "Türk Folklor Araştırmaları, 7
(51) Müsel Köse "Al - Al Karısı Hakkında"
(52) Abdulkadir İnan, 171,
(53) Asker Kartları, Halk bilim araştırmaları, Gelenekler,İnançlar, Cilt1, Mersin 1988, 43 -44
(54) İsmail Görkem, 221 - 222
(55) Ali Berat Alptekin, Fırat Havzası Efsaneleri (Eser, yayınlanmak üzere hazırlanmıştır)
(56) 28 Eylül 1990 tarihinde, Öznur Yılmaz'dan aldığımız bilgiye göre ; Erzurum'da ikamet etmekte olan Fikri Olgunsu'yu al basmıştır Kaynak şahıs, 45 yaşında, serbest meslek sahibi ve ilkokul mezunudur
(57) Abdulkadir İnan, 171
(58) Mürsel Köse, "Al - Al Karısı Hakkında"
(59) Bilge Seyidoğlu, Erzurum Efsaneleri (Erzurum'daBelli Yerlere Bağlı Olarak Derlenmiş EfsanelerÜzerinde Birİnceleme), Ankara 1985,91 - 103
(60) Saim Sakaoğlu, 69
(61) Muhsine Yavuz, Diyarbakır Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma (Derleme - İnceleme), Diyarbakır 1988,78 - 89
(62) Ali Duymaz, Bingöl Efsaneleri (İnceleme - Metinler),Elazığ 1989, 379(63) Ali Berat Alptekin, Fırat Havzası
(64) 1989 yılının Ekim ayında Ayşe Şimşek'ten derlenmiştir
(65) Mithat Yılmaz, "Elazığ'da Al Karısı"
(66) 1990 yılının Ağustos ayında, Adana'nın Kadirli ilçesine bağlı Köseli köyünde ikamet etmekte olan Mehmet Şimşek'ten derlenmiştir Şimşek, 39 yaşında olup,lise mezunu ve DSI de memur olarak çalışmaktadır,
(67) 1990 yılının Temmuz ayında Nazife Gül Sekni tarafından, Fatma Güler Erdim'den derlenmiştir Kaynak şahıs, 30 yaşında olup lise mezunudur ve memur olarak çalışmaktadır
(153), Eylül1990 13 - 22; (2) 13(154), Ekim 1990, 15-20
(158), Eylül 1962, 2926(50) Cahit Öztelli "Albastı, Al Karısı"
(185), Aralık 1963, 3605 - 3606Ahmet Turan"Türk Folklorunda Al Basması" Erciyes, 13
(209), Aralık 1966, 4261-4264Mürsel Köse, "Al - Al Karısı Hakkında", Türk Folklor Araştımaları 9


İlgili Makaleler: Al Bastı ve Al Karısı Nedir? / Al Karısı Hakkında Anlatılan Hikayeler / Çarşamba Karısı / Eski Türklerde Albastı / Uygulama ve İnanışlar / Al Karısı ile İlgili Kitaplar

Kaynak: turkolojicuedutr/CUKUROVA/sempozyum/semp_1/sims ekpdf


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.