Kırık Kalbler |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kırık KalblerKIRIK KALBLER Yaratılışında "takva" ve "fücur" potansiyeline sahip olan insanın hem inşa etme, hem de imha etme özelliğini taşıdığını görüyoruz Kan dökücü, bozguncu vasfının yanında ıslah ve imar edici boyutu ile de insan kendini gösterir Hz Adem (as)'ın ilk çocuklarından Kabil'in mesleğini sürdürenler kadar Habilce bir tarzı yaşam modeli edinenler de vardır İnsanlar birbirlerinin bedenlerine suikastte bulundukları gibi yek diğerinin yüreğine de kastedebiliyor Bedenler budandığı gibi yürekler de budanıyor Beşeri ilişkilerinde gönüller arasında köprüler inşa ederek muhabbet hamallığı yapanların sayısı azaldıkça; yürek yaralayarak, kırıp dökenlerin oranında ciddi artışlar oluyor İnsanlık tarihinde bu yeni bir durum değildir Kalbleri koruyanlar da, kıranlar da "herkes kendi şakilesine (mizaç ve meşrebine) göre bir yol tutmuştur" Yusuf'u kuyuya atanların karakterinde baskın olan, narin ve nazif bir kalbi incitmek vardı Yusufta ise tam tersi haşin ve hain yürekleri af ile onarmak vardı "(Yusuf) Dedi ki: "Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsinl O, merhametlilerin en merhametlisidir" (Yusufr11;92) Hz Eyyüb (as)ın uzun hastalık döneminde hanımı onun kalbini kırmıştı, sağlığına kavuşunca ona yüz değnek vurmaya yemin etmişti Hâlbuki hanımının emek ve hizmeti büyüktü Cenab-ı Hak işi tatlıya bağlıyor Yüz tane ekin sapından oluşan demetle bir kere vurulmasını yeterli görüyor "Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir Gerçekten biz Eyyüb'ü sabırlı (bir kul) bulmuştuk O, ne iyi kuldu Daima Allah'a yönelirdi" (Sad-44) Rasulullah (sav)'in hanımları da onun kalbini kırmamışlar mıydı? Muhayyerlik ayetleri neden nazil oldu? Bir gün Hz Ebubekir ve Hz Ömer (ra), Hz Peygamber (sav)'i ziyaret ettiler Hanımlarının çevresinde oturduğu ve Hz Peygamber (sav)in de sessiz olduğunu gördüler Hz Ömer (ra)'e hitaben: "Gördüğün gibi çevremde oturuyorlar ve benden harcamaları için para istiyorlar" dedi Bunun üzerine Hz Ebubekir ve Ömer (ra) kızlarını azarladı ve: "Niçin, Nebi'yi üzüyor ve sahip olmadığı şeyleri ondan istiyorsunuz?" dediler (Müslim) Bu olay, Hz Peygamber (sav)in o dönemde ekonomik yönden ne kadar zorluklar içinde olduğunu ve İslam'la küfrün şiddetli bir çatışma halinde olduğu o dönemde eşlerinin isteklerinden ne kadar üzüntü duyduğunu göstermektedir O eşsiz insanın kalbi mahzun ve kırgın Bu esnada şu ayetler nazil oluyor: Bu ayetlerden sonra hanımlarını tek tek ziyaret etti, ayetleri okudu, tercihlerini bildirmelerini istedi Hepsi O'nu tercih etti Kırık kalbi kazanmasını bildiler Şimdi bizler, yani Peygamber (sav)in güzel örnekliğinde mutabık olanlarımız aile içi hayatımızda dünyalık talep ve tartışmalardan dolayı nasılız? Aile düzenimizi ve yürek dünyamızı sarsan tüketim hastalığımızı ne yapacağız? Bunca tamah, hırs, tutku, kapris ile kalbler nasıl tutunacak? Ülfet nasıl sağlanacak? Huneyn savaşı sonrasında da ilginç gelişmeler yaşandı Hevazin ve Sakif kabilelerinden yüklü miktarda ganimetler elde edilmişti Rasulullah (sav) bunları taksim ederken yeni Müslüman olan ve kalpleri İslam'a ısındırılmak üzere bulunan Mekkelilere bol bol dağıttı Medineli Ensara ganimetlerden çok az bir pay verildi Ensar bu durumdan rahatsızdı Kendi aralarında konuşuyorlardı: "Allah'ın Rasulü kendi kabilesine döndü" diyorlardı "Savaş sırasında onun arkadaşları bizlerdik Fakat ganimetler dağıtılırken akrabaları, kabilesi onun arkadaşları oldu Bunun nereden geldiğini muhakkak öğreneceğiz Eğer bu Allah'tan ise sabırla kabul ederiz, fakat eğer bu sadece Rasulullah'ın bir fikrinden öte gitmiyorsa, bizi de düşünmesini isteyeceğiz" Ensar arasındaki bu düşünce ve konuşmalar ateşlenince Sad ibn-i Ubade (ra) Peygamber (sav)e gitti ve onların neler söyleyip neler düşündüklerini anlattı Peygamber (sav): "Peki bu durumda sen nerede yer alıyorsun, ey Sa'd?" dedi Sa'd: "Ey Allah'ın Rasulü, ben de onlardan biriyim Bunun nereden geldiğini öğrenmek istiyoruz" diye karşılık verdi Peygamber (sav) Sa'd'a tüm Ensar'ın daha önce esirlerin yerleştirildiği sığınaklardan birine toplanmasını söyledi Sa'd'ın izniyle onlara birkaç da Muhacir katıldı Daha sonra Peygamber (sav) onlara gitti ve Allah'a hamd ve şükrettikten sonra şöyle dedi: "Ey Ensar gönüllerinizin bana karşı olduğu haberi ulaştı Ben sizi sapıklıkta bulmuşken Allah sizi hidayete eriştirmedi mi? Ben sizi fakir bulmuşken, Allah sizi zenginleştirmedi mi? Ben sizi birbirinize düşman bulmuşken Allah kalplerinizi uzlaştırmadı mı?" Onlar: "Evet, elbette" dediler "Allah ve Rasulü en cömert ve en eli açık olandır" Peygamber (sav): "Bu söylediklerime mukabele etmeyecek misiniz?" dedi "Nasıl mukabele edelim?" dediler Peygamber (sav) şöyle dedi: "Eğer isterseniz 'sen bize itibardan düşmüş halde geldin, biz sana itibar kazandırdık, bize terkedilmiş geldin ve sana yardım ettik; seni toplumdan atılmış bulduk, içeri aldık, seni mahrum bulduk, rahatlattık' diyebilirsiniz Doğruyu da söylemiş olursunuz ve size inanılır Ey Ensar, ben sizin İslamınıza güvenmişken benim insanların kalplerini ısındırmak için kullandığım dünya malları kalbiniz de o kadar çok mu yer tutuyor? Ey Ensar, memnun değil misiniz? İnsanlar, develerini ve koyunlarını götürürken, siz evinize Allah'ın Rasulü'nü beraberinizde götürüyorsunuz Ensar hariç bütün insanlar bir yöne gitse, Ensar da başka bir yola gitse, ben Ensarın yolundan giderim Allah Ensar'a onların oğullarına ve oğullarının oğullarına rahmet etsin" Adamlar gözyaşlarıyla sakalları ıslanıncaya kadar ağladılar Ve bir tek ses halinde: "Biz hissemize düşen Allah'ın Rasulünden memnunuz" dediler (İbn-i İshak) Sen misin, sana yönelen bir gönül dostundan yüz çeviren? Vahyi ilahi bu duruma müdahale ediyor İlk defa Rasulullah (sav) ayetlerle bu kadar şiddetle sarsılıyordu Ömrünün sonuna kadar bunu telafi etmek için çırpındı durdu Bu hadiseden sonra İbn-i Ümmü Mektum'a iltifat eder; her gördüğünde de ona: Hz Nebi (sav)in terbiyesinden geçenler, kırık kalbin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı, bunun kalıcı bir maraza dönüşmemesi için çırpınıyorlardı Ebuzer-i Gıfari ile Bilal İbn-i Rebah aralarında münakaşa Yaptıkları sırada Ebuzer, Bilal'e: "Ey siyah kadının oğlu!" diye kırıcı bir hakarette bulunmuştu Bunu duyan Rasulullah kızmış, Ebuzer'in yüzüne kızgın ve korkutucu bir nazar atfederek şöyle demişti: "Ey Ebuzer! Ölçü taştı, sözünü geri al beyazın oğlunun, siyahın oğluna hiçbir üstünlüğü yoktur" Peygamber Efendimizin sözleri bütün sıcaklığı ile çok hassas olan Ebuzer'in kalbine işler Bundan çok mahzun olur, O sözünün kefaretinden dolayı Bilal ayağını başıma basmadıkça başımı yerden kaldırmayacağım, der Kalbi kıran da kırılan da yaralarını sarıyorlardı Bu gün kırgın ve kızgın dostlarımızla kalbi buluşmamız nasıl olacak? Kalbi yıkılışların önü nasıl alınacak? Gönül yıkımı nasıl tamir edilecek? Kalblerin hüznünü Allah önemsiyor O halde kardeşlik ikliminde yüreğimizi kardeşlerimizin yüreğine dayamamız gerekiyor "Biz biribirimiz içiniz" diyebilmeliyiz Bunu diyemediğimiz zaman yollar Sıffın'a çıkar Cemel'e çıkar Herkes kendi yüreğine bakacak, insaf diye, af diye bir duygu, bir duyarlılık var mı, yok mu? İslami çabalarımız için yüreklerin ortaya konulması gerekiyor, ancak cemaat ruhumuz sıkıntılı Vahdet arayışlarımız problemli Kalbde bir yetersizlik mi var? Hırs, haset, nefret ve gıybetle yaraladığımız kardeşlerden dolayı içimizde bir burkulma hissediyor muyuz? alıntı-akrep1 |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|