Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlamları, dini, kavramların, sözlük

Dini Sözlük - Dini Kavramların Anlamları

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dini Sözlük - Dini Kavramların Anlamları



Dini Sözlük

A -1-

ABÂDİLE: Abdullahlar Peygamber efendimizin Eshâb-ı kirâmı (arkadaşları) arasında fıkıh ve hadîs-i şerîf ilimlerinde şöhret bulmuş Abdullah adını taşıyan sahâbîler Abâdile, Abdullah kelimesinin çokluk şeklidir Peygamber efendimizin Eshâb-ı kirâmı arasında A bdullah isimli üç yüz kadar sahâbi bulunmaktaydı Fakat bunların içinde; Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbâs, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Amr bin Âs radıyallahü anhüm, ilimdeki yükseklikleri sebebiyle Abâdile ünvânı ile tanındılar Bunlara Abâdile-i Erbea da denilmektedir
Abdullah bin Mes'ûd'un (radıyallahü anh) fıkıh ilminde önemli bir yeri olduğu halde, Abâdile arasında zikredilmemesi, bu tâbirin onun vefâtından sonra çıkmış olması sebebiyledir Bununla berâber onu Abâdileden sayan âlimler de vardır (İbn-i Hümâm, Ahmed Naîm)

ABD:
1 Kul (Bkz Kul)
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allahü teâlâ, abdini (Muhammed aleyhisselâmı) bir gece Mescid-i Haram'dan, Mescid'i Aksâ'ya götürdü (İsrâ sûresi: 1)
Göklerde ve yerde olan herkes, hiçbiri müstesnâ olmamak üzere, çok esirgeyici Allahü teâlâya mutlaka abd olarak gelecektir ( Meryem sûresi: 93)
2 Köle
Üzerinize, sizi Allahü teâlânın kitâbı ile yöneten bir abd bile vâli tâyin edilse, onu dinleyin ve itâat edin (Hadîs-i şerîf-Müslim)

ABDEST: Namaz ve diğer bâzı ibâdetlerin yerine getirilebilmesi için yapılması lâzım gelen yüzü, dirseklerle berâber kolları yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek ve topuklarla berâber ayakları yıkamaktan ibâret temizlik Namazın dışındaki farzlardan biri
Abdest, Kur'ân-ı kerîmde şu âyet-i kerîme ile farz kılınmıştır:
"Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerle berâber ellerinizi yıkayın ve başlarınızı meshedin ve her iki topukla berâber ayaklarınızı yıkayın" (Mâide sûresi: 6)
Her kim abdest aldıktan sonra, benim üzerime on kerre salât ü selâm getirse, Hak teâlâ, o kişinin hüznünü giderip mesrûr eder, duâsını kabûl eder (Hadîs-i şerîf-Eyyühel veled İlmihâlî)
Her ne zaman ümmetimden biri abdest alırken, Bismillah deyip elini yıkarsa, eliyle yaptığı (küçük) günahların hepsi afv olur Ağzına, yüzüne ve diğer âzâlarına su verdikçe, bütün günâhları dökülür (Hadîs-i şerîf-Eyyühel veled İlmihâli)
Abdest üzerine abdest almak, nûr üstüne nûrdur (Hadîs-i şerîf-Keşfül-hafâ)
Hanefî mezhebine göre abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kerre yıkamak İki kolu dirsekleri ile birlikte, bir kerre yıkamak Başın dörtte bir kısmını mesh etmek, yâni yaş eli başa sürmek İki ayağı, iki yandaki topuk kemikleri ile birlikte bir kerre yıkamaktır Ayrıca abdestin sünnetleri, edebleri vardır (İbn-i Âbidîn)
Abdestsiz olarak şu üç şeyi yapmak haramdır: Namaz kılmak, Kâ'be'yi tavâf etmek, üzerinde bir kılıf bulunmaksızın Kur'ân-ı kerîme ve bir âyet-i kerîmeye dokunmak Câmiye abdestsiz girmek ise mekruhtur (Şürnblâlî)
Abdestli olarak ölen ölüm acısı çekmez (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

ABDİYYET: Kulluk makamı Evliyâlığın en yüksek makâmı, derecesi İyilikleri Allahü teâlâdan bilip kendinden bilmemek
Allahü teâlânın lütf ve ihsânı ile Abdiyyet derecesine ulaşmak istiyen kimsenin, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve selleme tam olarak uyması lâzımdır Bu yüce zirveye o yüce peygambere tam uymakla kavuşulur Bu, Allahü teâlânın bir lütfu olup, onu d ilediğine ihsân eder (İmâm-ı Rabbânî)

ABES: Boş, faydasız şey Namazda abes hareketler mekruhtur Elbise ile oynamak gibi Namazda faydalı hareketin meselâ eli ile alnındaki teri silmenin zararı olmaz Pantolonun tozunu silkmek, mekruhtur Kaşınmak abes değilse de, bir rüknde, eli üç kere kaldırmak, namazı bozar (İbn-i Âbidîn)
Abesle meşgul olmak insanı lehv ve la'ba (oyun ve eğlenceye) sürükler Bâzı lüzumsuz şeyler insanın abes işlere dalmasına sebeb olur (Murâd-ı Münzâvî)

ÂB-I HAYÂT: Hayat suyu Saf ve berrak su İnce ve derin mânâlı söz Tasavvufta mürşid-i kâmil denilen evliyâ zâtların, insanların mânen canlı, kalblerinin uyanık olmalarına vesîle olan mübârek sözleri, mânevî nazarları (bakışları) ve kıymetli kalblerinden fışkır an teveccüh Bir şeyin kıymetini kuvvetli bir şekilde ifâde için de kullanılır Âb-ı hayevân, Âb-ı Hızır, Âb-ı zindegânî, Âb-ı bekâ da denir
Evliyânın bâtınları, kalbleri âb-ı hayâttır Bir katre (bir damla) tadan, ölümsüz hayâtı bulmuş ve sonsuz seâdete, mutluluğa kavuşmuş olur (İmâm-ı Rabbânî)
Her sözünüz kalbime âb-ı hayât katresi, Senden başka rûhumun yok kurtuluş çâresi (Lâ Edrî)
Âb-ı hayât olmayıcak kısmet ey gönül Bin yıl gerekse Hızır ile Seyr-i Skender et
(Zeyneb Hâtun)

ÂBİD: İbâdet eden Farzları ve vâcibleri yerine getirdikten sonra çeşitli nâfile ve yapılması sevab olan işlere de devam eden Çokluk şekli, ubbâd'dır
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Tevbe edenler, âbidler, hamd edenler (cihâd veya ilim öğrenmek için) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, emr-i mârûf nehyi anil münker yapanlar ve Allahü teâlânın sınırlarını koruyanlar (yok mu? İşte onlar da Cennet ehlidir Habîbim) Sen o mü'minlere dahi Cenneti müjdele (Tevbe sûresi: 112)
Allahü teâlânın haram kıldığı (yasak ettiği) şeylerden sakın, insanların en âbidi olursun (Hadîs-i şerîf-Miftâh-un-necât)
Âbidin en büyük maksadı, âhiret sevâbına kavuşmaktır Âbid, ibâdetinden öyle zevk alır ki, ibâdetten bir an men' edilse, onun için en büyük eziyet olur Hattâ âbidlerden biri; "Ölümden korkmuyorum, ancak gece ibâdetime mâni olacak diye korkuyorum" de miştir Diğeri de; "Allahım mezarımda da bana ibâdet imkânlarını ihsân et" diye duâ etmiştir (İmâm-ı Gazâlî)

ACEM: Arab olmayan Ey insanlar! Rabbiniz birdir Babanız da birdir, hepiniz Âdem'in çocuklarısınız Âdem ise, topraktandır Allah katında en kıymetliniz takvâsı (Allahü teâlâdan korkarak haramlardan, günâhlardan sakınması) çok olanınızdır Arab'ın Acem'e bir üstünlüğü yoktur Üstünlük ancak takvâ iledir (Hadîs-i şerîf-İbn-i Hişâm)

ÂCİR: Malını kirâya veren Kirâdaki binânın ve eşyânın tâmiri ve zamanla tıkanmış boruların tâmiri âcire âittir Tâmir etmezse, kirâcı evden çıkabilir Fakat yaptırmaya âciri cebr edemez (zorlayamaz) Ev sâhibinin izni ile kendi yaparsa, parasını kesebilir Kendiliğinden yapar sa kesemez Kullanmak için lâzım olan şeylerin (meselâ hamur ocağı) tâmir parasını kirâdan kesemez (Ali Haydar Efendi)
Kirâ müddeti bitince, âcir uzatmaz ise, kirâcı çıkar Malı, olduğu gibi teslim etmesi lâzımdır Teslim etmezse gasb etmiş olur Fakat kullanma sebebiyle herkes için âdet (ve mümkün) olan yıpranma ve bozukluklar kabahat sayılmaz (İbn-i Âbidîn)

ÂCİZ: Gücü yetmeyen, güçsüz, zayıf Allahü teâlâ her şeye kâdirdir (gücü yeter) Eğer gücü yetmezse âciz ve noksan olurdu Âcizlik ve noksanlık Allahü teâlâ için düşünülemez (Teftâzânî)
İnsanın felâkete uğraması iki sebeptendir: Birincisi âciz olan nefsine (kendine) güvenmesi İkincisi kendisi gibi âciz olan başka bir mahlûka güvenmesidir (Abdülhakîm Arvâsî)
En iyi kul, Allahü teâlânın karşısında şükürden âciz olduğunu bilendir (Abdullah Harrâz)

ACÛZE: İhtiyar, çok yaşlı kadın Yaşlı bir kadın Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme geldi Resûl-i ekrem; "Acûze Cennet'e giremez!" buyurdu Bunun üzerine kadın ağlamaya başladı Bunu görenPeygamber efendimiz; "Sen o gün yaşlı değil, genç olursun" buyurdu ve gönlünü aldı (İhyâu ulûmiddîn)
Kızların, kadınların, acûzelerin beş vakit namaz, Cumâ, bayram namazları ve va'z dinlemek için câmiye gitmeleri câiz değildir (İbn-i Âbidîn)

ÂDÂB: Edebler, güzel huylar, iyi haller ve davranışlar; her konuda haddini bilip sınırı aşmamak Müfredi (tekili) edeb'dir (Bkz Edeb)
Âdâba riâyetsiz hizmetin faydası yoktur (Muhammed Ma'sûm Fârûkî)

ADAK: Nezr, Allahü teâlânın rızâsının elde edilmesi veya bir isteğin yerine gelmesi veya bir belâ ve musîbetin giderilmesi maksadıyla Allahü teâlâ için oruç tutmak, kurban kesmek gibi başlıbaşına ibâdet olan veyâ benzeyen bir şeyi kendisine vâcib kabûl etm e (Bkz Nezr)
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyurdu ki:
Adaklarını yerine getirsinler" (Hac sûresi: 29)
Adak ibâdettir Allah için yapılır Kul için yapılmaz Adak edilen şeyin farz veya vâcib olan bir ibâdete benzemesi veya başlıbaşına bir ibâdet olması lâzımdır Namaz, oruç, hacca gitmek, köle âzâd etmek vb adak edilir Abdest almak, ölü kefenlemek, ezan okumak, mekteb ve câmi yapmak başlıbaşına ibâdet olmadıkları için adak yapılmazlar Adak iki türlüdür: 1) Mutlak adak: Allahü teâlâ için bir sene oruç tutacağım demek gibi Düşünmeden, söz arasında dilinden çıkmış olsa da yerine getirmek vâcibtir 2) Şarta bağlı adak Hastam iyi olursa Allah için şu kadar sadaka vermek, sevâbını meselâ Seyyid AhmedBedevî hazretlerine bağışlamak nezrim, adağım olsun demek gibi Hasta iyi oldukdan sonra bunları yapmak lâzım olur Adağı yerine getirmek vâcibdir Bâzı âlimler farzdır, dedi (İbn-i Âbidîn)

ADÂLET: Her işte hakkı gözetme ve orta yolu tutma Haklıya hakkını verme Haksızlıktan sakınma Zulmün zıddı, kânun önünde eşitlik
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın Âdil olunuz! (Mâide sûresi: 8)
Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac oldukları şeyleri vermeyi emreder (Nahl sûresi: 90)
Hak ve adâlet üzere bir gün hâkimlik yapmağı, bir sene devâmlı gazâ etmekten daha çok severim (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir (Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)
Adâlet mülkün temelidir (Hazret-i Ömer)
Adâlet üç kısımdır:
a) Allahü teâlâya kulluk etmek Bunda sâhibinin hakkını gözetmek vardır Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesi vâcibdir
b) İnsanların hakkını gözetmek
c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yâni onların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek (Kınalızâde Ali Efendi)
Adâlet-i ictimâiyye: Sosyal adâlet; Herkesin; çalışması, bilgi ve kâbiliyeti, gördüğü iş nisbetinde ve derecesinde hakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi (Bkz Sosyal Adâlet)

ADÂVET: Düşmanlık, sebebsiz olarak bir kimseye düşmanlık etmek, husûmet
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Sen kötülüğü, en güzel haslet ne ise onunla önle (Öfkeye sabr ile, cehâlete ilim ile, kötülüğe afv ile karşılık ver) O zaman (görürsün ki) seninle arasında adâvet bulunan kimse bile sanki yakın dostun olmuştur (Fussilet sûresi: 34)
Kıymetli ömrünü dâimâ adâvet ve husûmet sebebiyle keder ve huzursuzlukla geçiren kimselere yazık (Ahmed Rıfat)
Üç şey adâvete sebeb olur: Mal hırsı, insanların ikramlarına düşkünlük göstermek, insanların göstereceği îtibâra önem vermek (Ebû Osman Hîrî)

ADEM:
1 Yokluk, varlığın zıddı Kâinâtın aslı ademdir Âlemler yâni her şey var olmadan önce ademde idiler (Kemahlı Feyzullah Efendi)
2 Tasavvufda sâlikin (tasavvuf yolcusunun) kendisini kaplayan mânevî hal sebebiyle kendinden geçmesi hâli

ÂDET:
1 Bir şehir ve memleketteki insanların, yapageldikleri usûller, gelenekler, alışılmış şeyler An'ane, örf (Bkz İlgili maddeler)
Her memleketin âdeti başka başkadır Hattâ bir memleketin âdeti zamanla değişir Bulunduğu şehrin dîne uygun olan âdetine uymamak şöhret ve tahrîmen (harama yakın) mekrûh olur (İmâm-ı Rabbânî)
Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem yaptığı ve kaçındığı şeyler iki kısımdır: Birisi, ibâdet olarak yaptığı ve kaçındığı şeylerdir ki, her müslümanın bunlara tâbi olması, uyması lâzımdır İkincisi bulundukları memleketin âdeti olarak yaptığı şe ylerdir Bunları yapmak mecbûrî değildir Âdete bağlı şeylerde de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymak dünyâ ve âhirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saâdetlere ve hayırlara yol açar (Abdülhakîm Arvâsî)
Müslüman olmayanların yaptıkları ve kullandıkları şeylerden haram olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kâfirlere benzemeği düşünmeyerek kullanmak günâh değildir Pantolon, çeşitli ayakkabı, çatal, kaşık kullanmak, yemeği masada yemek, herkes in önüne ayrı tabaklar içinde koymak, ekmeği bıçakla dilimlere ayırmak ve çeşitli eşyâ ve âletleri kullanmak hep âdete bağlı şeyler olup, mübâhdırlar Bunları kullanmak bid'at (günâh) olmaz Böyle âdetlerden faydalı olmayanları, çirkin ve kötülenmiş olanları kullanmak ve yapmak haram olur (Abdülgani Nablüsî, İbn-i Âbidîn)
2 Kitab, sünnet, icma' ve kıyasdan sonra ikinci derecedeki dînî delillerden biri Dînin ve aklın beğendiği şeyler
Dinde nass (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf) ile açıkça bildirilmiş olmayan bir hükmü anlamak ve bildirmek için umûmî âdetler delîl olur Âdetin umûmî olması için Eshâb-ı kirâm radıyallahü anhüm zamânından kalma ve müctehidlerin (Kur'ân-ı kerîm ve had îs-i şerîfden hüküm çıkarabilen derin âlimlerin) kullanmış olmaları ve devamlı olmaları lâzımdır Muâmelâttaki (ticâret, rehin, hîbe, mîras, kirâlama, vekâlet vs) hükümler için bir beldenin nass'a aykırı olmayan âdetleri delil olur Bunları fıkıh âlimleri anlıyabilir Zamânın değişmesi ile örf ve âdete dayanan ahkâm (hükümler) değişebilir Nass'a (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) dayanan ahkâm (hükümler) zamanla değişmez Böyle hükm-i küllî (genel hükümler) değişmeyip, bu hükmün hâdiselere tatbîki zamanla değişebilir (İbn-i Âbidîn, Ali Haydar Efendi)
Âdet Görme: Aybaşı hâli Kadınlardan ve ergenlik, evlenme çağına gelmiş olan kızlardan her ay belli günlerde kan gelmesi hâli (Bkz Hayz)
Âdet Zamânı: Kadında ve ergenlik çağına gelmiş olan kızlarda hayız (âdet) kanı görüldüğü andan kesilmesine kadar olan günlerin sayısı
Hanefî mezhebinde âdet zamânı en çok on gündür En az üç gündür Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinde en çoğu on beş gün, en azı bir gündür (İbn-i Âbidîn)
Bir kadının âdet ve temizlik zamânı çok defâ her ay aynı gün sayısında olur Burada bir ay demek, bir âdet görmenin başından, ikinci âdet görmeye kadar geçen zaman demektir Âdet zamânı belli olan kadın, bir kerre başka sayıda âdet kanı görürse, âdet zamânı değişir (İbrâhim Halebî)
Âdette Bid'at: Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ve dört halîfesi zamânında olmayıp, ibâdet etmek ve sevâb kazanmak niyyeti ve kasdı olmaksızın sonradan meydana çıkarılan şeyler
Âdette bid'at, hadîs-i şerîfde dalâlet (sapıklık) olarak bildirilen bid'atlardan değildir Bunların kullanılması günâh değildir Un eleği, çatal, kaşık kullanmak ve kahve içmek gibi şeyler âdette bid'attir (Hâdimî)
Âdet-i İlâhiyye: Sünnet-i ilâhî; Allahü teâlânın kânûnu Allahü teâlânın bir şeyi yaratmak için arada bulundurduğu sebebler Bu sebebler tecrübe ile anlaşılır
Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesi şöyledir ki, her şeyi bir sebeble yaratmaktadır Fakat sebeblerin, vâsıtaların, O'nun yaratmasına hiç te'sirleri yoktur O'ndan başka yaratıcı yoktur (Seyyid Şerîf Cürcânî)
Rızık, maâşa, mala, çalışmaya bağlı değildir Böyle olmakla berâber, çalışmak farzdır Çünkü Ef'âl-i ilâhiyye (Allahü teâlânın işleri) sebebler altında meydana gelir Âdet-i ilâhiyye böyledir Sebebleri aramak ve öğrenmek istememek âdet-i ilâhiyyeyi bozmak olur (İmâm-ı Gazâlî)
Allahü teâlâ her şeyi bir sebeb altında yaratmaktadır Bir iş yapmak ve bir şeyi elde etmek için bu işin sebeblerine yapışmak lâzımdır Meselâ buğday elde etmek için tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır İnsanın işleri, Allahü teâlânın bu âde t-i ilâhiyyesi içinde meydana gelmektedir (Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî)
Âdet-i ilâhiyye şöyledir ki, insan nasıl yaşadı ise, öyle can verir Bunun aksi olmuş ise de nâdirdir Mûcize ve kerâmet gibi şeyler ise, âdet-i ilâhiyye dışında meydana gelir (Şerefeddîn Yahyâ Münîrî)
Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesindendir ki, fitne ve fesad sebebiyle gelen zelzele, kıtlık gibi musîbet ve felâketler umûmî olur İyi kötü herkese gelir Sebeb olanlara cezâ, sebeb olmayanlara, mâzur görülenlere yâni fitnenin çıkıp yayılmasına mâni olamayarak, kalbleri ile buğz edenlere şehîdlik nasîb olmak üzere mükâfâtdır (Abdülhakîm Arvâsî)
Âdet-i İslâm: İslâm âdeti Küfür alâmeti olmayan ve en az iki müslüman tarafından kullanılan âdetle ilgili şeyler
Haramlar âdet hâline gelirse yine helâl olmazlar Küfür alâmetleri âdet olup müslümanlar arasında yayılsa da, yine âdet-i İslâm olmazlar Küfür alâmeti olmakdan çıkmazlar (Abdülhakîm Arvâsî)

ÂDİL:
1 Adâletli; hakkı gözeterek iş yapan, zulüm ve haksızlık etmeyen (Bkz Adâlet)
Cennet'te bir derece vardır ki, oraya ancak üç zümre nâil olacaktır (kavuşacaktır) Âdil hükümdâr, akrabâyı ziyâret eden (kimse) , sabırlı ve çocuklarına yaptığı harcamaları başlarına kakmayan hâne reisi (Hadîs-i şerîf-Deylemî)
Cennet'te öyle bir köşk vardır ki, etrâfı kalelerle ve yeşilliklerle çevrilmiştir, ayrıca beş bin de kapısı vardır Orada ancak nebî, sıddîk, şehîd ve âdil hükümdâr barınır (Hadîs-i şerîf-Deylemî)
2 Îtikâdı doğru olan, büyük günâh işlemeyen ve küçük günâha devâm etmeyen yâni İslâmiyet'e uymaya çalışan sâlih müslüman
Bid'at sâhibleri yâni îtikâdda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan yetmiş iki fırkanın hepsi, ehl-i kıble oldukları, her ibâdeti yaptıkları hâlde, âdil değildir Çünkü (bunlar), ya mülhid (dinden çıkmış) olarak îmânlarını kaybetmişler, yâhud bid'at sâhibi oldukları için büyük günâha girerek âdil olma vasfını kaybetmişlerdir (Abdülganî Nablüsî)
Eshâb-ı kirâmın hepsi, Resûlullah efendimizin sohbetinde bulunmuşlar ve O'na yardımcı olmuşlardır Hepsi âlim ve âdil idi (Abdülazîz Dehlevî)
Ramazân-ı şerîf ayı, Ramazân hilâlinin görülmesi, buna iki âdil kimsenin şâhidlik etmesi ve hâkimin (kâdının) îlân etmesi ile başlar (Abdülazîz Hulvânî)

ÂD KAVMİ: Hûd aleyhisselâmın kavmi (Bkz Hûd Aleyhisselâm) Bu kavim Nûh aleyhisselâmın torunlarından Âd'ın evlâdından çoğaldıkları için bu adı almışlardır Bu kabile, Yemen'de Hadramûd bölgesinde, Umman ile Aden arasında Ahkâf denilen yeri yurt edindi Yemen ile Şâm arasında yerleştikleri de rivâyet edilmiştir
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Âd kavmine, kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik Hûd (aleyhisselâm) onlara; "Ey kavmim! Allahü teâlâya ibâdet edin İbâdet edilecek O'ndan başkası yoktur Hâlâ O'nun azâbından korkmayacak mısınız?" dedi" (A'râf sûresi: 65)
Kur'ân-ı kerîmde Hûd aleyhisselâm için "Âd kavminin kardeşi" buyrulması din kardeşliği sebebiyle değildir O kavmin içinden yetiştiği, onlarla aynı soydan geldiği içindir Çünkü dînî inanç ve ibâdetleri bakımından Hûd aleyhisselâmın, kavmi ile bir y akınlığı ve benzerliği olmamıştır (Senâullah Dehlevî)

ADN CENNETİ: Yedi kat göklerin üzerinde yaratılan sekiz Cennetten derece bakımından en yüksek olanı
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
İmân ehli, altın bilezikler ve inci ile süslenecekleri Adn ismindeki Cennetlere girerler (Fâtır sûresi: 33)
Allahü teâlâ Adn ismindeki Cenneti, günâh işleyecekleri zaman, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünüp, O'ndan hayâ ederek günahtan kaçınan kimseler için hazırladı (Hadîs-i şerîf-Dürret-ül-Fâhire)
Adn Cenneti'ne peygamberler, şehîdler ve sıddîklar girecektir Peygamber efendimizin derecesi olan Vesîle, Adn Cenneti'ndedir (İmâm-ı Birgivî)

ÂFÂK: İnsanın dışı ve dışındaki şeyler Ufk'un çokluk şeklidir
Âfâk ve enfüste zâhir olan (görünen) şeyler, Hak teâlânın varlığını ve her şeye kâdir olduğunu gösteren âyetler (işâretler, deliller)dir (Muhammed Ma'sûm)

ÂFÂKÎ:
1 İnsanın dışındaki şeyler Akla, hayâle gelen her şey, hattâ keşif ile anlaşılan bilgiler, ister âfâkî olsunlar, ister enfüsî olsunlar, yâni insanın içinde bulunsunlar hepsi mâsivâdır, Allah'tan başkadır, mahlûktur (İmâm-ı Rabbânî)
2 Uzak memleketlerden hac ibâdetini yapmak için gelenler
Haccın vâciblerinden biri de; âfâkî olanların, Mekke'den ayrılacağı son gün tavâf-ı sadr yâni vedâ tavafı yapmasıdır Bu tavaf hayızlı kadına vâcib değildir (Burhâneddîn Merginânî)
Âfâkî olanların Mekke'ye varınca hemen Mescid-i Harâm'a girip, tavâf-ı kudum yapmaları sünnettir (İbn-i Âbidîn)

AFÎF: Temiz, iffetli, nâmuslu, haramdan (günahtan) sakınan (Bkz İffet)

ÂFİYET:
1 Sağlık, sıhhat, bedende hastalık bulunmaması Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz Îmândan sonra âfiyetten daha büyük nîmet yoktur (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Yâ Rabbî! Senden sıhhat ve âfiyet ve emânete hiyânet etmemek ve güzel ahlâk ve kadere rızâ göstermeyi istiyorum Ey merhametlilerin en merhametlisi! Merhametin hakkı için bunları bana ver (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-müfred)
Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O'na yalvarmalıdır Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, selâmet ve âfiyet istiyenleri sever (Ahmed Fârûkî)
2 Günah işlememek Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir Takvâ (haramlardan sakınmak) ihsân eyle Âfiyet ile beni zînetlendir (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Büyüklerden biri, hep duâ eder, Allahü teâlâdan bir günlük âfiyet isterdi Adamın biri bu zâta; "Sen hergün âfiyette değil misin?" dedi "Allahü teâlâdan öyle bir gün istiyorum ki, sabahtan akşama kadar Allahü teâlâya hiçbir günah işlemiyeyim Âfiyet le geçen gün böyle olur" buyurdu (İmâm-ı Rabbânî)

AFOROZ: Hıristiyanlık ve yahûdîlikte, dinden ve cemâatten uzaklaştırma cezâsı
Galile, Kopernik ve Newton dünyânın döndüğünü İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrenip açıklayınca, papa tarafından aforoz edildiler (Yeni Rehber Ansiklopedisi)
Alman imparatoru IV Henri, papa tarafından aforoz edilince, af dilemek için Vatikan'a geldi Günlerce karlar üzerinde bekleyip papadan özür diledi (Yeni Rehber Ansiklopedisi)

AFÜVV (El-Afüvv): Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Afvı çok olan, günâhlardan, hatâ ve kusurlardan dolayı cezâlandırmayan, günahları affedip amel defterinden silen
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Siz bir hayrı, iyiliği açıklar veya gizlerseniz, yâhut (size yapılan) bir kötülüğü affederseniz biliniz ki, Allahü teâlâ Afüvv'dür ve her şeye kâdirdir (Âyet-i kerîmede mazlûmun zâlimi affetmesi teşvik edilmektedir) (Nisâ sûresi: 149)
Allah'ım! Beni affet Çünkü sen Afüvv'sün, Kerîm (lütûf ve ihsân sâhibi) sin (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

AFV:
1 Bağışlama Allahü teâlânın, ihsânı ile, âsî ve günâhkâr kullarının kusur ve günâhlarını bağışlaması Bir kimse din kardeşinin bir işini yaparsa, binlerce melek o kimse için duâ eder O işi yapmağa giderken, her adımı için bir günâhı afv olur ve kendisine kıyâmette nîmetler verilir ( Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)
Allahü teâlânın sevgili kullarına, dünyâ sıkıntılarının ve belâlarının gelmesi, bunların günâhlarının afv olması için keffârettirler, sebebdirler (İmâm-ı Rabbânî)
2 Bir kimsenin, düşmanından veya suçludan intikâm almaya, karşılığını yapmaya gücü yettiği halde bir şey yapmaması, intikâm almaması
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
(İnsanlara karşı) afv yolunu tut Ma'rûfu (yâni aklın ve dînin beğendiği şeyleri, Allahü teâlâdan korkarak günahlardan sakınmayı, sıla-i rahmi (akrabâyı, yakınları gözetmeyi, onları ziyâret ederek gönüllerini almayı ve onlara yardım etmeyi), harama b akmamayı; dili çirkin ve günah sözlerden korumayı) emret ve câhillerden yüz çevir (A'râf sûresi: 199)
Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulm edenleri afv etmek, kendini mahrum edenlere ihsân (iyilik) etmek, güzel huylu olmaktır (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Allahü teâlâ, afv edenleri azîz eder Allah rızâsı için afv edeni, Allahü teâlâ yükseltir (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Mûsâ bin İmrân (aleyhisselâm) ; "Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir?" dediğinde, gücü yettiği zaman affedendir, buyuruldu (Hadîs-i şerîf-Beyhekî)
Kıyâmet günü, hak sâhibi hakkını afv etmezse, bir dank (yarım gram gümüş) hak için cemâat ile kılınıp kabul olmuş yedi yüz namaz sevâbı alınıp, hak sâhibine verilecektir (İbn-i Âbidîn)

ÂGÂH: Haberdar, uyanık Gaflette olmayan, kalben Allahü teâlâ ile berâber olan
İnsanlar ibâdet yapmak için yaratıldı İbâdetin hülâsası, özü de kalbin her zaman Allahü teâlâdan âgâh olmasıdır (Ubeydullah-ı Ahrâr)

AHBÂR: Haberler Haberin çokluk şekli (Bkz Haber)
1 Bir kavim, kabîle, şahıs, ülke, bölge, şehir veya bir hâdise hakkında nakledilen bilgiler
2 Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde, geçmişte olanlara, gelecekte ve âhirette olacaklara dâir bildirdiği şeyler
Ahbâr, şâriin (dînin sâhibinin, Allahü teâlânın) bildirmesi ile anlaşılır Akıl ve tecrübe (deney) ile anlaşılmaz Ahbârda değişiklik olmaz (Taşköprüzâde)

AHD: Söz vermek Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
Rabbinizle ve diğer insanlarla olan ahdinize vefâ ediniz, zîrâ kıyâmette ahd sâhibinden, ahdini bozmasının sebebi sorulur (İsrâ sûresi: 34)
Bir kimseye sövmekten, verdiği sözü yerine getirmemekten ve ahdi bozmaktan sakınmalıdır (İmâm-ı Birgivî)
Ahde Vefâ: Sözünde durma, sözünü yerine getirme
Verdiği sözde durmayıp cayan gaddâr (zâlim), hâin kimse için kıyâmet günü bir sancak dikilir ve; "Dikkat olunsun bu sancak falan oğlu falanın ahde vefâsızlık alâmetidir" denilerek teşhîr edilir (gösterilir) (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebû Dâvûd, Sünen-i Tirmizî)
Ahde vefâsızlığın yaygın hâl aldığı bir millette cinâyet çok olur (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ebû Ya'lâ, Beyhekî, El-Müstedrek)
Ahd-i Atik: Eski ahd Hıristiyanlarca Mûsâ aleyhisselâma inen kitab Bu ismi ilk olarak hıristiyanlar kullanmışlardır Hıristiyanların Kitab-ı mukaddes denilen kitabları Ahd-i Atîk ile Ahd-i Cedîd'den meydana geldiğinden onlar da Ahd-i Atîk'i kutsal kabul etmekt edirler Yahûdîler, Ahd-i Atîk yerine Tanah demektedirler Bugün elde mevcut olan Ahd-i Atîk, hazret-i Mûsâ'dan asırlarca sonra yazılmıştır
Çocuklara Kitâb-ı Mukaddesi okuturken çok dikkat ediniz Çünkü Kitâb-ı Mukaddesin içinde, gayr-i ahlâkî fuhuş hikâyeleri mevcuttur Bunları okuyan çocuklarda, âile fertleri arasındaki münâsebetler hakkında, çok hatâlı fikirler hâsıl olabilir Bilhass â, Ahd-i Atik kısmında bulunan bu fuhuş münâsebetleri, Kitâb-ı mukaddesten çıkarılmalı ve ancak ondan sonra çocuklara okutmalı (Plain Truth)
Bugün hıristiyanların ellerinde bulunan İncillerde ve Ahd-i Atik'te de bütün tahriflere (değişikliklere) rağmen, Îsâ aleyhisselâmdan sonra bir peygamber geleceği yazılıdır (Rahmetullah Efendi)
Ahd-i Cedîd: Hıristiyanların kutsal kitabı olan Kitâb-ı mukaddes'in ikinci bölümü
İncîl'in Ahd-i Cedîd kısmında doğrudan doğruya bir insanın anlattıkları hikâyeler, herhangi bir işin nasıl yapıldığını gören kimselerin görgü şâhidliği vardır Sırf insan sözü olan bu kısımlar, kilise tarafından insanlara Allah sözüymüş gibi nakledil mektedir (Kenneth Gragg)
Ahd ü Mîsâk: Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyâmete kadar bütün zürriyetini (neslini) zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğunda onların; "Evet, sen Rabbimizsin!" diye söz vermeleri
Ben, Rabbime verdiğim ahd ü mîsâkı hatırlıyorum (Hazret-i Ali)

AHDNÂME (Ahidnâme): Devlet başkanının emriyle, bâzı devlet, topluluk ve şahıslara özel haklar tanımak maksadıyle hazırlanan belge
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, hıristiyanlarla ilgili olarak, hazret-i Ali'ye yazdırdığı ahidnâmenin bir kısmı şöyledir:
Her kim ki, bu ahidnâmenin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun, Allahü teâlâya karşı isyân ve dîn-i İslâm ile istihzâ (alay) etmiş sayılır ve Allahü teâlânın lânetine lâyık olur Bütün hıristiyanlar benim himâyem (korumam) altındadır Onlara zor kullanmayın Onların dînî reislerini makâmlarından indirmeyin Onları, ibâdet ettikleri yerden çıkarmayın Bunların, manastırlarının ve kiliselerinin hiç bir tarafını yıkmayın Onları, dâimâ merhamet ve şefkat kanatları altında himâye edin! (Feridun Bey-Mecmu'a-i Münşeâtüs-Salâtîn)

AHFÂ: Çok gizli, âlem-i emrin (madde ve ölçü olmayan ve arşın üstündeki âlemin) beşinci ve son latîfesi (makamı, mertebesi)
İnsana Âlem-i sagîr yâni küçük âlem denir Âlem-i sagîr on kısımdan meydana gelir Bunların beşi Âlem-i emrdendir Bu beş mertebe; kalb, rûh, sır, hafî ve ahfâdır Bunların asılları, kökleri Âlem-i kebîrde (İnsanın dışındaki âlemde)dir Ahfâ latîfes i, mertebelerin en sonu ve en yukarıdaki mertebedir (İmâm-ı Rabbânî)

ÂHİR (El-Âhiru): Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Mahlûkâtın (varlıkların) yok olmasından sonra, bâkî olan (varlığı devâm eden) yalnız kendisi kalan, hiç yok olmayan
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
O (Allahü teâlâ) her şeyin başlangıcıdır (Hadîd sûresi: 3)
El-Âhiru ismi şerîfini söyliyenin gönlü temizlenir Safâya kavuşur Günde yüz defa söylenirse, Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisi kalbden çıkar (Yûsuf Nebhânî)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.