Bire Yediyüz İslam-İ Hikayeler |
09-08-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bire Yediyüz İslam-İ Hikayelerİmâm-ı Hasen ve imâm-ı Hüseyn ve Abdüllah bin Ca'fer (ra) Medîne-i münevvereye giderken, yolda erzâkları kalmadı Sahrâda oldukları için, yiyecek birşey alacak yer de olmayıp, açlık ve susuzlukdan gâyet muzdarib oldular Allahü teâlâya tevekkül etdik deyip, yoldan sapdılar Birâz gitdikleri gibi, ovanın orta yerinde bir karaltı gördüler Ona doğru sürüp, gitdiler Bakdılar ki, bir kara çadır içinde, bir kadıncıkdan başka kimse yok Kadıncağıza selâm verdiler O kadıncağız da, letâfet ile selâmlarını alıp ve bunlara dikkat ile bakdı Hâtırına bu geldi ki, bu üç sultânın dünyâda benzerleri az bulunur Bire yediyüz İslam-i HikayelerKadına dediler ki, -Bir yiyeceğin var mıdır -Bir keçim vardır Kendiniz sağınız, sütünü içiniz İmâmlardan birisi sağdı, bir çanak südü bir imâma verdi Bir çanak da Abdüllaha verdi Bir çanak da kendi içdi Ondan sonra kadına dediler ki, -Başka yiyeceğin yok mudur -Bu keçimi boğazlayıp, yiyin O kadın, bunu böyle söyleyince, Abdüllah hazretleri o keçiyi kesip, pişirip, yidiler Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine hamd edip, atlarına bindiler Sonra kadıncağıza dediler ki, -Medîne-i münevvereye vardığın zemân, mutlaka bize uğrayasın ki, biz Seyyidlerdeniz ve Hâşimîlerdeniz Se'âdetle dönüp, gitdiler Bir zemân sonra o kadıncağızın kocası geldi Gördü ki, ortada keçi yok -Keçi ne oldu diye sordu Hanımı da meydâna gelen hâdiseyi anlatdı Kocası da huzûrsuz olup, -Ey akılsız hanım! Niçin böyle yapdın Bizim ondan gayri nesnemiz yok idi, dedi -Allahü teâlâ rahîmdir Kullarını aç koymaz Bunun gibi güzel yiğitler, asîlzâdeler evimize geldi Onları müsâfir etmeden göndermek insâf değildir Bir keçi nedir ki, öyle sultânlardan esirgerim Ammâ kadıncağız, imâmları bilmez idi Güzel yiğitleri gördüğünde, mubârek yüzlerinin nûrânîliğinden ve sözlerinin tatlılığından, firâsetle bildi ki, asîlzâdeler ve çelebî insanlardır Onun için kendilerinden bir nesne esirgemedi Bu dünyâda bütün malı bir keçi olup, onu da müsâfirlerine ikrâm etmek o kadıncağızın kemâl derecede cömerdliğini gösterir Artık, kadıncağız, kocası ile birşeyler alıp-satmak için, Medîne-i münevvereye gitdiler Şehir içinde gezerken, hikmet-i ilâhî, imâm-ı Hüseyn 'radıyallahü teâlâ anh' hazretlerine Bâb-ı selâm önünden geçerken rast geldiler İmâm hazretleri, kadıncağızı gördü ve tanıdı Acele adam gönderip, huzûr-ı şerîflerine getirdiler Kadıncağıza hitâb edip, buyurdular ki, -Benim kim olduğumu bilir misin? -Bilmem, deyip, cevâb verdi İmâm hazretleri buyurdu ki, -O üç yiğit, bir zemân senin çadırına uğradılar Sen onlara süt içirdin Keçiyi kesdiler Onların biri, benim Emr etdi, bunlara ziyâde ikrâmda bulundular Hikmet-i Rabbânî imâm hazretlerinin yanında fazla bir şey bulunmadığından, beyt-ül mâl emînine adam gönderdiler -Bize bin dirhem gümüş ve yüz koyun versin İnşâallah biz yine veririz, dediler Beyt-ül mâl emîni verdi Huzûr-ı şerîflerine getirdiler Temâmını kadıncağıza verip, bizi ma'zûr tut, dedi Yanlarına adam verip, imâm-ı Hasen (ra) hazretlerine gönderdi İmâm-ı Hasen de bunları iyi karşılayıp, yanında bulunduğu kadar ikrâm etdi Ve onların yanında fazla nesne bulunmadığı için, beyt-ül mâl emînine adam gönderip, bin dirhem ile ikiyüz koyun ödünç aldılar Hepsini o kadıncağıza verip, özr dilediler Sonra yanlarına bir adam verip, Abdüllah bin Ca'fer hazretlerine gönderdiler Abdüllah hazretleri, -İmâmlar ile buluşdunuz mu diye süâl etdi -Evet, onlardan geliriz, dediler Abdüllah hazretleri buyurdu: -Ne olaydı, önce bizim yanımıza gelseydiniz! Zîrâ onların ellerinde, dünyâ malı karâr etmez Hâzır nesneleri bulunmadığı için, belki ızdırâb çekmişlerdir Bunlar dediler ki, her biri biner dirhem ve yüz ve ikiyüzer koyun ihsân etdiler Abdüllah hazretleri çok ni'metler verip, ikibin dirhem ve dörtyüz koyun ihsân etdi Hazret-i Abdüllah bin Ca'fer varlıklı idi Ondan sonra, kadıncağız kocası ile dörtbin dirhem gümüş ve yediyüz koyunu alıp, sevinerek evlerine döndüler Resûlullahın 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretlerinin evlâdının cömerdliği, ikrâmları bu mertebede olunca, lâyık olan odur ki, ümmeti olan kişi dünyâya rağbet etmeyip, eline geçeni infâk edip, onların izinden gidip, tâ ki, dünyâda müslimânlıkları ma'mûr, âhıretde de günâhları afv edilmiş olur |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|