Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gayeleri, hayatının, insan

İnsan Hayatının Gayeleri Nedir

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Hayatının Gayeleri Nedir



İnsan Hayatının Gayeleri Nedir

İnsan Hayatının Gayeleri



Soru:

11 Söz'deki hayatın gayelerini, mahiyetini ve suretini misaller ile açıklayabilir misiniz?

Cevap:

Varlıkların var oluş nedenleri üzerinde insanlar sürekli kafa yordukları halde vahyin dışındaki düşünceler karanlık bir yolda önünü el yordamı ile belirlemeye çalışan kişilerin görüş mesafesini aşamamışlardır Bu yolda pek çok felsefe adamı kafa patlatırcasına uğraş vermiş, ancak gerçek manada insanın ve diğer varlıkların var oluş gayeleri hakkında bir fikir birliğine varamamışlardır

Peygamberler vahyin taşıyıcıları olarak bu varlıkları yaratan zatın doğru habercileri olarak kâinatın, varlıkların ve insanın yaratılış gayelerini çok net ve ittifakla aynı şekilde açıklamışlardır

Kur’an-ı Kerim’in ayetleri ışığında bu konuda akla gelebilecek soruları da göz önünde bulunduran Said Nursi, varoluş nedenleri ve yaratıcının “yaratma” isteğini, Allah’ın kendini kitabında vasıflandırdığı isimlerle (esma-i Hüsna ile) izah etmektedir

Esmanın eşyada tecelli ve tezahürleri varlığı ve yaratma faaliyetinin nedenini anlamada anahtar kavramlardır

Said Nursi ayrıca insana verilen pek çok duygu ve cihazların da bu konuyu (hayatın ve varlıkların gayelerini) anlamada bir vahid-i kiyasi (bir ölçü aleti) olarak nazara vermektedir

Özellikle insana takılan “ene” yani “ben duygusu”nun yaratıcının fiillerini anlamada ölçü olarak kullanılması, konuyu açıklığa kavuşturmada önemli bir ipucu olmuştur Diğer duygu ve aletlerin her birisinin gayesi de Allah’ın nimetlerini anlamada ve tartmada insan için şükür, muhabbet ve marifet aleti olacağını belirtmektedir

Kâinatta görülen sonsuz güzellikteki varlıkların teşhir edilerek sergilenmelerinin nedeni olarak Allah’ın Cemal ve Kemal sıfatlarının bir tezahürü, yansıması ve gereği olduğunu Nur Risalelerinin çeşitli yerlerinde anlatan

Bediüzzaman, bu isimlerin tezahürlerini seyretmek üzere, müştak seyircilerin ve mütehayyir istihsan edicilerin (hayretle Allah’a sığınanların) varlığının gerekliliğine vurgu yapmıştır

İnsanların yaratılışının gerçek gayesinin bu âlem sergilerine davet edilen şuur sahibi varlıklar olarak, hayret içinde tebrik ve teşekkür duyguları ile harika sanatları takdir edebilme kabiliyetleridir

Peygamberleri de bu âlemin sergi saraylarına davet edilen şuurlu varlıkların muallimi, onları davet eden zatın habercileri ve onları bu âleme davet eden zatın davetlilerden nasıl razı olacağını anlatan ve bu sergi saraylarında nasıl gezileceğini bildiren birer öğretici olarak anlatmaktadır

Esma-i Hüsna ile ebedi bir hayatın, ölümden sonraki dirilme ve bâkî bir hayatın ispatının anlatıldığı “Haşir Risalesinde (10 Söz);

Allah’ın Cemal ve Kemal sıfatlarına sahip olduğu ve bu isimlerin tezahürleri olan misilsiz güzellikleri ve gizli defineleri olan yaratıcının, bunları önce bizzat kendisinin müşahede ettiği, daha sonra başkalarının nazarıyla bakmak için şuur sahibi varlıkları da yarattığı belirtilmiştir

“İşte şu derece âli, nazirsiz (Benzersiz), gizli bir cemal (güzellik) ise, kendi mehâsinini(güzelliklerini)bir mir'atta (aynada)görmek ve hüsnünün derecâtını (güzelliğinin derecelerini) ve cemâlinin mikyaslarını (kıyaslamalarını) zîşuur (şuurlu) ve müştak (çok istekli) bir aynada müşahede etmek (görmek) istediği gibi, başkalarının nazarıyla yine sevgili cemâline bakmak için, görünmek de ister Demek, iki vecihle (şekilde) kendi cemâline bakmak; biri, her biri başka başka renkte olan aynalarda bizzat müşahede etmek; diğeri, müştak olan seyirci ve mütehayyir (hayrette) olan istihsancıların (Allah’a sığınıcıların) müşahedesiyle (görmeleri ile) müşahede etmek (görmek) ister Demek, hüsün ve cemal, görmek ve görünmek ister Görmek, görünmek ise, müştak seyirci, mütehayyir istihsan edicilerin vücudunu ister

(10 Söz 4 Hakikat)

İşaratu’l-İ’caz adlı tefsirinde de; “…Hamdin en meşhur mânâsı, sıfât-ı kemâliyeyi izhar etmektir (mükemmel sıfatları göstermektir)

Şöyle ki: Cenab-ı Hak, insanı, kâinata câmi (her şeyi içinde toplayan) bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi (ihtiva eden) şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır Ve Esma-i Hüsnâdan her birisinin tecellîgâhı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa (emanet) bırakmıştır

Eğer insan, maddî ve manevî her bir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi (âdet olan şükrü) îfa (eder) ve şeriate (Allah’ın emirlerine) imtisal ederse (uyarsa), insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin her birisi, kendi âlemine bir pencere olur İnsan, o pencereden, o âleme bakar ve o âleme tecellî eden sıfatla o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir ayna olur

O vakit insan, ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet (görünen âlem) ve âlem-i gayba (görünmeyen âleme) bir hülâsa (öz) olur ve her iki âleme tecellî eden, insana da tecellî eder İşte bu cihetle, insan, sıfât-ı kemâliye-i İlâhiyeye (İlahi kemalin sıfatlarına) hem mazhar olur, hem muzhir (gösteren) olur

Nitekim Muhyiddin-i Arabî, “Ben gizli bilinmez bir hazine idim Mahlukatı yarattım ki, beni tanısınlar

”(İşaratü’l-İ’caz, s: 23; Hadis Kaynağı için bkz Keşfu’l-Hafa, 2:13)

Hadîs-i şerifinin beyanında, "Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir ayna olsun ve o aynada cemâlimi göreyim" demiştir

Bu ifadeleri 11 Söz’de biraz daha açan Bediüzzaman;

“Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher (gösteri yeri) açsın, içinde sergiler dizsin, ta nâsın enzarında (insanların nazarlarında) saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi san'atının harikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin

Ta, cemal ve kemâl-i mânevîsini iki vecihle müşahede etsin: Bir vechi, bizzat nazar-ı dekaik-âşinâsıyla (Kendi çok hassas nazarıyla) görsün

Diğeri, gayrın (başkasının) nazarıyla baksın” diyerek yine bu enteresan risalenin sonunda insana takılan duygu ve cihazların gayelerini kısaca şöyle anlatmaktadır

İnsan Hayatının Gayeleri

1-İnsana takılan çok çeşitli duyguların terazileri ile ilahi rahmet hazinelerinden sunulan nimetleri her bir duygu ile hissederek “KÜLLİ ŞÜKRETMEK”,

2-İnsanın fıtratına konulan, yaratılıştan insana verilen cihaz ve aletlerin anahtarları ile Allah’ın Kudsi isimlerinin gizli definelerini açarak o zatı o esma ile “TANIMAKTIR”,

3-Dünya denilen (teşhirgah-ı âlemde) sergilerde diğer mahlûkat nazarında esma-i ilahiyenin tezahürleri olan garip sanatlarını ve latif cilvelerini BİLEREK hayatınla TEŞHİR VE İZHAR etmektir Adeta bir sanatkârın eserlerini üzerlerinde giyerek diğer seyircilere sunum ve gösteri (teşhir ve izhar) yapan modeller gibi bilerek hayatınla modelliğini yapmaktır Bu anlamda her hayat sahibi özellikli bilinç –şuur sahibi insanların hayatlarının gayesi, Allahın isimlerinin tezahür ve tecellileri olan garip sanatları hayatları ile diğer tüm varlıklara DÜNYA GÖSTERİM MERKEZİNDE sunmaktır

4- Hayatı veren ve onu devam ettiren Allah’ın Rab isminin tecellisi olan hayatın devamında lisan-ı kal (söz) ve lisan-ı hal dilleri ile Rububiyetine karşı ubudiyetini ilan etmektir Açıktan yapılması farz olan ibadetlerle özellikle namaz ile ve namaza davet olan ezanın tabirleri ile UBUDİYETİ/KULLUĞU diğer varlıklara, âleme ilan etmektir Tekbir, tesbih, tehlil (Lâ ilâhe illâllah sözünü tekrarlama), namaz ve ezanın diğer tabirleri bir kavli dua olmanın ötesinde âleme insanların hayatları ile bir ubudiyet ilanlarıdır

5- Hayatın bir diğer gayesi, hayatı yaratanın huzuruna görünmektir Şahid-i Ezeli tabiri ile kendi Cemal ve Kemalinin tecellilerini önce bizzat müşahede eden, sonra müştak olan seyirci ve mütehayyir olan istihsan edicilerin nazarıyla müşahede etmek istemesi sırrınca, hayatla varlıklar ve özellikle insanlar o Şahid-i Ezelinin huzurunda bir resmigeçit töreninde Esma-i İlahiyenin cilveleri olan insanlığın tüm güzel duygu ve latifelerini o resmigeçit töreninde Şahid-i Ezeli olan Yaratıcılarının, Allah’ın müşahedesine sunmaktır

6- Hayat sahipleri hayatları ile bu hayatın teşekkürünü TAHİYYAT, TESBİHAT VE ARZ-I UBUDİYET ile bilerek yaratıcılarına sunmak ve tefekkürle ŞEHADET etmektir

7- İnsan hayatının bir önemli gayesi de insana verilen ve insanın gücü ve kuvveti ile sınırlı olan “cüz’i ilim”, “cüz’i kudret” ve cüz’i irade” gibi duygular sayesinde Allah’ın mutlak ve sınırsız olan “mutlak ilim, kudret ve irade” sıfatlarını anlamada bir ölçü (vahid-i kiyasi) yaparak anlamaktır

8- Hayat ile insan, şu alemdeki mevcudatın her birisinin kendine mahsus diller ile yaratıcılarının vahdaniyetine ve Sani’lerinin Rububiyetine (Sanatkarlarının terbiye ediciliğine) dair yaptıkları ilanları fehmetmek/anlamaktır

9- İnsan hayatındaki “acz-zaaf”, “fakr-ihtiyaç” ikilemleri ile yaratıcının kudret ve gınasını/ zenginliğini ölçebilmektir Kendi aczi ve zaafı ile yaratıcının kudretini, fakr ve ihtiyaçlarının sonsuzluğu ile de Rabbinin gına ve zenginliğini hayatla öğrenmektir Rububiyetin gücünün derecesini anlamaktır

(Bkz Sözler,11 Söz, 10 Söz 4 Hakikat, İşaratü’l-İ’caz, s:17-24)

Alıntı: Ekrem AKMAN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.