Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
naht, sanatı

Naht Sanatı

Eski 03-18-2009   #1
zerde
Varsayılan

Naht Sanatı



Naht Sanatı nedir?

Naht, günümüzün unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarından biri
Bu sanatın en önemli sanatkârı ise bu sene Hattat Hüseyin Kutlu'dan icazet alan Süleyman Sırrı Şenol Üstad, "Bu eserler öyle al testereyi kıt kıt kes diye bir şey değil Burada bir hal var O hale her şeyin kokusu sinmiştir; emeğin, sabrın, tahammüllerin” diyor





İnsanların hayatlarını gelişen teknoloji doğrultusunda ekonomik olarak yönlendirmesi, geleneksel el sanatlarımıza her geçen gün yeni bir darbe indiriyor Yeni sanatkârların yetişmemesi bir yana, el sanatlarını unutmamız da muhtemel Çoğumuzun ne demek olduğunu dahi bilmediği naht sanatı buna çok güzel bir örnek Naht, hat sanatıyla yazılmış bir eserin kıl testereyle ahşap bir zemine kabartma tekniğinde uygulanmasına deniyor Nahtın günümüzdeki en önemli sanatkârı ise Süleyman Sırrı Şenol





Süleyman Sırrı Şenol’a kendinden bahsetmesini istiyoruz Söze ‘ben’ diye başlıyor O an içinden bir şeyler kopuyor sanki İnanılmaz bir pişmanlıkla ‘biz’ diye düzeltiyor Süleyman Sırrı Şenol, ilkokul sıralarındayken Vita kutularının diplerinde yanmış kibrit çöpleriyle bir şeyler yapmaya gayret edermiş Yine aynı yıllarda, ortaokula giden ağabeyleri sayesinde kıl testeresiyle tanışmış Ancak bu, yıllarca basit bir tanışmadan öteye gitmez; ta ki askere gidene dek: “1981 yılında Mamak’ta askerdeyim

Mutfak başçavuşu ve asker arkadaşlar bir gün ziyarete geldiklerinde küçük bir sandık kayısı getirmişlerdi Sandığın kokusu yüreğimi dağladı, içimde öyle bir huşu uyandırdı ki hemen kayısıyı boşaltıp sandığı bağrıma bastım 12 sene evvel gördüğüm kıl testere o an aklıma geldi” İçinde bu duygular uyanır uyanmaz soluğu çarşıda alır asker Süleyman Kıl testere ve bir kartpostalcıdan Kelime-i Tevhid alır Kartpostaldaki hattı bir kâğıt üzerine çalakalem büyüterek çizer Ardından da testereyle keser Şenol hâlâ sakladığı bu eseri, “O zamanlar sanatın ‘s’ harfinden haberim olmadığı için epey katletmişim” sözleriyle anlatıyor

1983 yılında askerden dönen Süleyman Sırrı Şenol’un asıl mesleği gözlük ustalığıdır Ne zaman boş vakit bulsa ahşap kesmeye devam etmektedir Bunun sebebi çevresindeki insanların verdiği tepkilerdir: “Çevremdekilerin yaptığım eserlere ‘güzel’ demesi, beni balon gibi şişiriyordu” Günler böyle geçerken bir cumartesi günü akşamüzeri dükkâna bir müşteri gelir O sırada elektrikler kesilir ve muhabbet etmeye başlarlar “İşyerinin camının üzerine bir Besmele-i Şerif’i, yağlıboya ile nakşetmiştim Ama nakşederken katlediyorum tabii, o zamanlar sanattan bihaberim O kişiye de, ‘Bak o yazıyı ben yaptım’ dedim Herkesten ilgi gördüğüm için ondan da öyle bir ilgi göreceğimi zannettim” Adam, onu dediğine diyeceğine pişman eder

Sonra da bu işte ciddi olup olmadığını ve nerede oturduğunu sorar Kocamustafapaşa cevabını alınca da Süleyman Sırrı Şenol’a o sıralar Kocamustafapaşa Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nin imamlığını yapan Hattat Hüseyin Kutlu’nun yanına gitmesini tavsiye eder ve bu konuda söz alır Üstad da sırf bu sözü yerine getirmek için bir gün Hüseyin Kutlu’nun yanına gider Gidiş o gidiştir Hüseyin Kutlu ile tanışması onu farklı boyutlara taşır: “Ne zamanki hocamı tanıdım, o zaman bir hiç olduğumu anladım Kendini dev aynasında gören bir hödükmüşüm meğer

Hocam bana yazı disiplinini, bu işin yaz kes olmadığını, ilahi bir sanat olduğunu öğretti Bir eseri yaparken onu yapacağın malzemenin hal lisanı ile konuşursun, dertleşirsin, âlemlere dalarsın…” O günden sonra yazıları Hüseyin Kutlu’nun nezaretinde kesmeye başlar Süleyman Sırrı Şenol hat ile naht arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: “Hat ilahi bir sanat Sanat açısından baktığınızda hat ile naht mukayese edilemez Naht onun yanında bir sanat değil Biz mevcut olan yazıyı ahşaba uyguluyoruz” Hüseyin Kutlu ile tanışmasının ardından çalışmalarına hız verir üstad

1991 yılında Kocamustafapaşa’dan Yakacık’a taşınır 96 yılına kadar bir atölyesi dahi olmadan gözlükçülükten arta kalan vakitlerde kendini sanata adar Yatak odasından ve çocuklarının odasından kovulması pek zaman almaz Kendine balkonu mesken edinir Kışın az titremez balkonda; ama yılmaz, yeniden içeri taşınır Bir karar vermenin zamanı gelmiştir Ya ‘iş’ diyecektir ya ‘sanat’: “Gönlüm sanata ağır bastı Duyguyla değil, akılla hareket etmiş olsaydım gözlükçülükte kalırdım, o zaman fevkalade durumlarda olurdum Bu sanatı seçmem beni pek çok zorluklarda bıraktı; ama şimdi hamdolsun Şimdi maddi olarak çok mu iyiyim? Değilim Çok mu kötüyüm? Değilim Hamdolsun Zaten maddi olarak baksaydım mesleğimi bırakmazdım” Gönlünün sesini dinlemiştir dinlemesine ama bir atölyesi hâlâ yoktur

Apartmanlarının izbe sığınağını mesken edinir kendine Süleyman Sırrı Şenol 1996 yılından beri sığınaktan bozma atölyesinde üretiyor eserlerini Bir eseri ortalama olarak bir buçuk ayda bitirdiğini; fakat bu sürenin ardında 23 yıllık bir geçmişin olduğunu söylüyor “Eserlerinizi nerelere yapıyorsunuz?” sorumuzu, ‘gönül ehillerine’ diye cevaplıyor üstad: “Su, yola çıksın akacağı yeri bulur Senin gönlüne, eline kıl testeresiyi alıp bir eser üretmek düştüyse; eserini alacak kişinin de gönlüne öyle bir şeyi alma isteği düşmüştür” Bugüne kadar 25 sergide yer alan Süleyman Sırrı Şenol, bu sene hocası Hattat Hüseyin Kutlu’dan icazet almış


Zaman

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.