Kapıdaki Karanlık 6 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kapıdaki Karanlık 6Kapıdaki Karanlık 6 Hikayesi - Karanlık Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları Önce üşüdüğünü sandı Yorganı iyice sardı arkadaşının bedenine Uyanmaması için, fazla rahatsız etmek istemedi Yatağın bir köşesinde, üstü açık halde uyuyakaldı Duvar saatinin tokmak sesiyle gözlerini açtığında saat on bire geliyordu Yattığı yerde bir süre, oymalı ahşap tavanı inceledi Gördüğü rüyaları düşündü Bir sürü rüya görmüştü, ama hiç birini tam olarak hatırlayamadı Yalnız, net olarak hatırladığı tek şey, eski bir çeşmenin altın tasından Havva�ya su içirdiğiydi Havva suyu içerken, dudaklarının kenarından kıpkırmızı sular akmaya başlamıştı O kısımdan sonrasını düşündü, ama bir türlü hatırlayamadı Galiba hoş bir detay değildi ki, zihni silip atmıştı o kısmı� Usulca Havva�ya yaklaştı Yorganı hafifçe üzerinden kaldırdı Sırtı Nazan�a dönük olan genç kızın uzun siyah saçları yüzüne dökülmüştü Nazan tam �uyandırsam mı uyandırmasam mı� diye düşünürken alt katta çalan telefonun sesini duydu Çabucak terliklerini ayağına sokarak, ikişer ikişer merdivenleri indi Telefonu açtı Arayan Havvanın annesiydi Kızım ne yapıyorsunuz evde? Perdeleriniz bile hala kapalı Uyuyordu Neriman Teyze Ben şimdi kalktımHavva hala uyuyor Uyuyor mu? O asla bu saate kadar uyumaz ki Merak ettim şimdi Akşam çok geç yattık O yüzden galiba İyi, çağır da gelin, kahvaltı yapalım kızım Bekliyorum, geç kalmayın Ben gelmesem Neriman Teyze Olmaz geleceksin Hem Havva evlenip gidince benim kızım olacaksın, alışsan iyi olur Nazan gülümseyerek: Elbette olurum Birazdan geliriz Dedi Telefonu kapatıp, salonun perdelerini açtı Güneş tüm sıcaklığıyla odanın içine doldu Akşamki ve sabahki kasvetli olayların yaşandığı oda sanki burası değildi Aydınlık tüm karanlıkları örtmüş gibiydi İçinde garip bir ağırlık hissetse de, güneşin parlayan yüzü, kalbini ferahlatmıştı Elini yüzünü yıkadı Odasına çıkıp Havvanın ayakları dibine oturup, gıdıklamaya başladı Uykucu! Kalk artık, gelinlik kız bu kadar uyur mu? Kaynanan barındırmaz vallahi seni O kadar gıdıklamaya rağmen Havvadan hiçbir tepki gelmedi Nazan Bu kadar ağır uyur mu insan diye düşünürken, eline değen soğuklukla ürperdi Dokundu, Havvanın ayakları buz gibiydi Hızla yorganı kaldırdı Dehşet! Ayaklar mosmordu Dahası yorganı biraz daha kaldırıp, genç kızın bacaklarının da mos mor olduğunu görünce, telaşlandı Havva! Uzun siyah saçları kızın yüzünden çekti Gözlerine inanamadı, morarmış bir yüz, kapkara olmuş dudaklar, hafif aralık kalan gözlerNazan çığlık çığlığa bağırıp, kızı sarsarak uyandırmaya çalıştı ama nafile Havvanın kolları iki yana düşmüş, Nazanın sarsmasıyla, güneşte solmuş bir dal gibi cansız sallanıyordu Nazan ne yapacağını şaşırdı Bu yaşadığı korkuların hepsinden daha beter bir acıydı Nefesini yokladı, hayır, nefes almıyordu Pencereyi açtı Sesinin son perdesine kadar bağırmaya başladı: Neriman Teyze! Neriman Teyze! Karşı evdeki pencerede bir hareketlenme oldu, açılan perdenin arkasından Neriman Hanım göründü Efendim Hemen gel, koş, çabuk ol Ne oldu? Çabuk gel, çabuk! Kadının pencereyi kapatmasıyla, kapıyı çalması arasında iki dakika ancak vardı Nazan gözyaşları içinde, merdivenlerden koşarak inip kapıyı açtı Kadın gözlerini odanın içinde telaş gezdirirken, kızını aradığı besbelliyi Havva nerde? Nazan hıçkırıklar içinde ağlamaya devam ederken, bir yandan da kadına ne diyeceğini, nasıl anlatacağını düşündü Kızım konuşsana, nerde Havva? Neden bu kadar ağlıyorsun ne oldu kızıma? Havva hareket etmiyor Neriman Teyze Mosmor olmuş, yatakta yatıyor Uyandıramadım Kadıncağız yutkundu, rengi sarardı Titremeye başladı Havvam, Havvam! diye feryat ederek merdivenleri çıktı Odaya girip kızını o halde görünce, daha fazla dayanamayıp, bayıldı Nazan bayılan kadını ayıltmaya çalıştı Bir yandan ağlıyor, bir yandan aynanın önünden aldığı kolonya ile kadının yüzünü siliyordu Dakikalar sonra kadın kendine geldi Bir süre boş gözlerle baktıktan sonra, olayı hatırlamış olacak ki; yeniden, dayanılmaz ağıtlar içinde kızına sarıldı Nazan, arkadaşının ölmemiş olması ümidiyle ambulans çağırdı Evden çıkan feryatları duyan komşular, kapı önüne akın etti Zil hiç durmaksızın çalıyordu Her çalışta yüreği ağzına gelen Nazan, korkular içinde kapıyı açtı Gelen komşuların, her biri sorular soruyor, feryadın sebebini öğrenmeye çalışıyordu Bir grup meraklı da dışarıda kalıp dehşeti oradan seyretmeyi tercih etmişti Nazan hiç birine cevap vermeyince, kadınlar, sesin geldiği yere üst kattaki odaya akın ettiler Kimi Neriman Teyzenin eline koluna kolonya sürüyor, kimisi de yatakta cansız yatan kıza ağıtlar yakıyordu Nazan odanın bir köşesinde duvar dibine büzüşüp kaldı Yüzlerdeki keder, Neriman Teyzenin yürek yakan feryatları, kendini oradan oraya atışları, etrafındaki kadınların teselli sözleri birer yumruk gibi iniyordu Nazanın beynine Sanki, kendisine çevrilen her bakış, senin yüzünden der gibiydi Birden uğultu kesildi, insanlar görüntüden silindi Sadece yatakta yatan Havva, ve kendisi kaldı odada Aydınlık karanlığa döndü, insanlarla birlikte, odadaki diğer eşyalar da yok oldu Duvar dibinde, dizlerini karnına çekmiş bir şekilde oturan Nazan, gözlerini Havvanın kararan dudaklarına dikti Ne kaybolan insanlar, ne de silinen dekor umurundaydı, düşündüğü tek şey, hayatın anlamsızlığıydı Daha dün değil, birkaç saat önce bu dudaklar neşeyle gülüyordu Hayata dair umutlu kelimeler savuruyordu Bu şekilde susacağını kim bilebilirdi Seyret onu Nazan sesle beraber kapıya baktı Sabah gördüğü kadın, kapı eşiğinde oturmuş, önündeki sandığa çeyizlik eşyalar katlayıp koyuyordu Dikkatle baktı, bunlar Havva nın çeyizleriydi Tanıdı çünkü; daha geçen hafta birlikte yıkayıp ütülemişlerdi Birkaç hafta sonra evlenecek bir kız olarak, ne de çok hayali vardı Annesinin komşulara parayla yaptırdığı dantellere bakarken; Bak Nazan, şu örtü iğne işi, televizyonumun üzerine sereceğim Bak şu masa örtülerine Kız Nazan, insan bunları kıyıp da kullanamaz ya demişti Şimdi arkadaşının kullanmaya kıyamayacağı o çeyizler, bu uğursuz kadının elindeydi Kara parmaklarıyla, bembeyaz dantellere dokunuyor, yüzüne sürüp sürüp, gelişigüzel sandığa fırlatıyordu Nazan öfkeli bir sesle; Nerden aldın onları? diye sordu kadına Kadın boynunu büktü, yüzüne ağlamaklı bir ifade takınıp: Zavallı kız Senin yüzünden öldü Benim gibi Benim suçum yok Seni de ben öldürmedim, onu da Benim suçum yok Katil! Ben senin vicdanındaki karayım Yaşadıkça benimle olacaksın bundan sonra Ben ve alemin bütün şeytanları yakanda olacağız Çünkü sen de şeytansın Bak annen gelemiyor yanına Çünkü o aptal ömrünce şeytandan uzak durmuş Öldükten sonra da uzak kalmak zorunda Sense bir şeytansın O yüzden annen yanında değil Seni bekleyen azap dolu bir ömür var Hayır, hayır Hayalsin sen Ne melek, ne de şeytan diye bir şey yok Git artık! Kurtuluşun var ama Bana gel İtaat et Bedenin senin olsun, ruhunu bize ver Acı çekmekten kurtul Hem eninde sonunda ruhun bizim olacak Nazan kulaklarını kapattı Bağırdı, bağırdı, bağırdı Hayatı boyunca yaptığı bütün hatalar gözü önüne canlandı Yuvalar yıkmıştı Kimsenin mutlu yuvası olmamalıydı, onun yoktu çünkü İnsanları bir birine kattı Kimse dost olmamalıydı Çünkü onun da dostu yoktu Şimdi hepsi önüne dizilmiş, hesap soran gözlerle ona bakıyordu Yaslandığı duvara iyice yapıştı, ezildi, utandı Kollarıyla gözlerini kapattı Duymak, görmek hatta yaşamak bile istemiyordu artık Anne, kurtar beni! diye ağlamaya başladı Annen gelemez Nazan dua et İki ayrı ses, nereden geldikleri belli olmayan fısıltılar Biri annesinin sesi, diğeri uğursuz hayaletin sesi İkisi de aynı bedenden çıkan sesleri ayırt etmeye çalışırken, Havvanın yatakta doğrulmuş, kendine baktığını gördü Kararmış dudakları arlandı Ağzını hiç oynatmadan: Beni almaya geliyorlar Düğünüm var Diyerek, çeyizlerinin üzerinden geçip, odadan çıktı Aynur Engindeniz |
|