Nazım Hikmeti Birde Bu Üç Şiiriyle Tanıyınız.. (Önce Kurana Kızgın Sonra İse...) |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Nazım Hikmeti Birde Bu Üç Şiiriyle Tanıyınız.. (Önce Kurana Kızgın Sonra İse...)Nazım Hikmet İSTANBUL ’da, Kur ’an-ı Kerim ’de komunizm arıyor, bulamıyor Çok kızgın Yaldızlı meşin kabı Parçalanmış kitabı, Ay altında dün gece Deli bir derviş gibi, Mumu sönmüş, rahlesi Yere devrilmiş gibi, Okudum saatlerce Yaldızlı meşin kabın Parçalanmış koynunda, Çevirdikçe küf kokan Her sarı yaprağını, Sandım eşeliyorum Bir mezar toprağını İnce el yazıları Canlandı birer birer, Masallarda çizilen Yüzleri gösterdiler İblis bir yılan oldu Adem Havva ’ya kandı Kardeşini öldüren Lanetli ruhu gördüm Koca tahta bir gemi, Ummanlarda çalkandı Ufuklarda güvercin Bekleyen Nuh ’u gördüm İsmail ’in topuğu Kumdan çıkardı zemzem Tur-u Sina ’da Musa, Kaldırdı kollarını, Asasını vurunca Yarıldı bahri kulzem, Buldu Beni İsrail Kudüs ’ün yollarını Zekeriya zikrini Bir sonsuz ah ’a verdi Doğdu İsa, bikrini Meryem Allah ’a verdi Kureyşli Muhammed ’e Kucak açtı Medine Bir ateş mezar oldu Kerbela Hüseyin ’e Sahifeler döndükçe Bunlar hep birer birer, Doğrulup devrildiler Ay battı, Güneş doğdu Kalbimizde ateş doğdu Yaldızlı meşin kabı Parçalanmış kitabı, Varsın gömülsün diye Ebediyyen uykuya, Attım bir kör kuyuya Yazık, yazık bize ki, Asırlarca aldandık Karanlıkta çizilen İzleri görmek için Görüp yüz sürmek için Ne gökten necat geldi, Ne bir parça merhamet, Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammed Sade bir satır dua, Bir tütsü buhur verdi Masal Cennetlerinin Yollarını gösterdi Ne beş vakit namazı, Ne Anjelüs ’ün çanları, Zincirden kurtaramadı Yoksul çalışanları Yine biz köleleriz Efendilerimiz var Yine her mel ’un taşı Yosunlanmış bir duvar Esir, efendi diye Koymuş da adlarını, İkı bahta ayırmış Arzın evlatlarını Efendi işletiyor Esir işliyor yine Yine efendilerin Gümüşlü sofrasından, Kar gibi ekmeğinden, Gümüş dolu tasından Kırıntı, artık bile Düşmüyor işleyene Yine biz esir geçen Her günün akşamında Eve, sade bir lokma Ekmek getiriyoruz Gece yağmur inlerken Evimizin damında, Isınabilmek için Güneş bekler gibi, Birbirine sokulan Hasta köpekler gibi, Yırtık yorganımızın Altında titriyoruz Çiftimiz balyozumuz Sonsuz çalışmamızla Asırlardır bağrında, İnleyen kazmamızla Heyecana geldi de, Kara toprağın kalbi, Kendini teslim eden Taze bir gelin gibi Çiçeklerle dolandı Dünya isimli ağaç, Biz bu ağacımızın Dibinde ölürken aç, Efendiler gösterip Sırıtan dişlerini, Birer birer topluyor Bütün yemişlerini Efendiler, ağalar, Evliyalar, keşişler Ebedi karanlığın Boğulsun kollarında Artık temiz ruhların Aydınlık yollarında Sade bir din, bir kanun Bir hak: İşleyen dişler! Nazım Hikmet MOSKOVA ’da: Bu da masalmış ama Ben kapıldım bir kere Mutlaka gitmeliydim Anlatılan ülkeye Gitti, gördü aslanım Yüz bin kere pişmanım: Saray, villa lüks hayat Başkaları yaşıyor Yoldaş İgor kuyrukta Ekmek bayat, aşı yok Vitrinlerde sıralı Kar gibi ekmek peynir Et, balık ve havyar Votka, þarap hepsi var Ne alınır, ne yenir İgor ’un yaptığı bu, Sadece seyredilir Ekmek için vesika, Yemek için vesika, Suyunu çıkarırlar Adamı sıka sıka Akşam olur doluşur, Leş gibi odalara, Üstüste bu insanlar, Tamamen hayvanlaşır Kuduz köpekler gibi, Birbiriyle dalaşır Burada da değişen Sade isimler olmuş Aç, sefil ve perişan Milletin benzi solmuş Bir müddet sonra ben de Onlardan biri oldum Niçin terketmiştim ben? Ah, benim güzel yurdum Sade kalem verdiler, Yazdırdılar durmadan Millet-memleketime Küfrettim radyolardan Değışmedi kaderim Hayat daha rezalet Hürriyet diye geldim, Gece gündüz esaret Bir inanç, bir teselli Hiç kalmamış besbelli Ne Musa ne İsa var, Ne Muhammed ’in adı Gönüller tesellisi Elde başka ne kaldı? Bir ömür böyle geçti Nerdeyse ölüyorum Neymiş,”işleyen dişler ” Buna ben gülüyorum Bekliyorsam bir necat O, gökten gelecektir Edecekse bir rahmet, Rabbimiuz edecektir Marks bir rüya gördü Engels essah zannetti Lenin bu hayal üzre Düzenledi herşeyi Stalin mezar kıldı Hürriyete ülkeyi Bir teselli aradım, Nerde bulabilirim? Das Kapital mı dedin? İstemem onu Hayır! Sakın bana vermeyin, Yakarım cayır cayır! Evet, hatırlıyorum Hayır, çok arıyorum Yaldızlı meşin kabı Parçalanmış kitabı Þu kanayan ruhuma Bir merhem arıyorum Kararan vicdanıma Bir ilham bekliyorum Yaldızlı meþin kabın Parçalanmış koynunda Çevirdikçe küf kokan Her sarı yaprağını, Vatan hasretiyle ben, Koklamak istiyorum Ruhumun tufanında Çalkalanırken benliğim, Güvercin bekler gibi, Kur ’anı gözlüyorum Nerde bulabilirim? Kimden alabilirim? Son nefeste kim okur Yasin ve ’l Kur ’anil hakim? Nazım Hikmet öldü |
|