01-14-2009
|
#97
|
KRDNZ
|
Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz
Halil Paşazade Mahmud Türbesi (Üsküdar) İstanbul Üsküdar ilçesi, Gülfem Hatun Mahallesi’nde Aziz Mahmut Efendi Sokağı ile Açık Türbe Sokağı’nın birleştiği yerde bulunan bu türbe XVII yüzyılın başlarında yapılmıştır
Halil Paşazade Sadrazam Halil Paşa’nın oğlu olup, 1609–1629 yıllarında dört defa Kaptan-ı Deryalık, iki defa da Sadrazamlık yapmıştır
Türbe, sebil ve çeşmeden oluşan yapı topluluğu meyilli bir arazi üzerindedir Arazinin meyilli oluşundan ötürü türbenin altına sebil ve çeşme yerleştirilmiş, böylece Osmanlı sanatında görülmeyen bir uygulama meydana getirilmiştir Kesme köfeki taşından yapılan türbe kare planlı olup, önünde üç bölümlü bir revak bulunmaktadır Bu revaktaki mermer sütunlar mukarnas başlıklı olup, sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır Revakın ortası kubbe, iki yanı da ayna tonozludur Revakın sol yanı örülerek kapatılmış, buradaki sivri boşaltma kemeri altına mermer alınlıklı, dikdörtgen söveli, alt ve üst iki pencere açılmıştır Revakın ortasındaki basık kemerli kapının üzerinde 1799 tarihli Mütevelli’nin yazmış olduğu Arapça dualı bir kitabe bulunmaktadır
Kare planlı türbenin üzeri dıştan sekizgen kasnaklı, içten de mukarnas dolgulu tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Türbe iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıra pencereler ise sivri kemerlidir Türbenin içerisinin ilk yapılışında renkli sır altı tekniğinde geç devir çinileri ile kaplı olduğu biliniyorsa da günümüze bunlardan yalnızca izleri gelebilmiştir
Türbe içerisinde üç mezar bulunmaktadır Bunların Halil Paşa’nın dışındakilerin kime ait olduğu bilinmemektedir Bununla beraber bazı kaynaklarda Halil Paşa’nın Aziz Mahmud Hüdai Tekkesine gömüldüğü de yazılıdır Bu konu yeterince açıklık kazanamamıştır
Türbenin sağ tarafına ve türbeye bitişik olarak ikinci bir türbe daha eklenmiştir Bu türbe Halil Paşa’nın oğlu Mahmud Bey’e aittir Her iki türbe arasında bir pencere ve bu pencerenin yanında da birer dolap nişi vardır
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|