Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Hazar Hakanlığı

Eski 09-24-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Hazar Hakanlığı



Hazar Kağanlığı

Hazar Kağanlığı
630 – 1030

"Hazar İmparatorluğu" bayrağı



Başkent Semender ve İtil Resmi dili Hazarca Dini Şamanizm, Musevilik, Hristiyanlık, İslam Etnik Gruplar Hazarlar, Bulgarlar, Macarlar, Slavlar, Oğuzlar Yönetim Kağanlık

Tarih


- Kuruluş tarihi 630 - Yıkılış tarihi 1030 Hazar Kağanlığı, 7 ve 10 yüzyıllar arasında Karadeniz'in Kuzey kıyıları, Kiev'e kadarki bugünkü Ukrayna toprakları, Hazar Denizi'nin Kuzey ve Kuzeybatısını kaplayan geniş topraklarda hüküm sürmüş olan [1] ve Doğu Avrupa'da düzenli bir devlet kuran Türk devleti[2] Hazar kelimesi, gez anlamına gelen kaz kökünden türemiştir[2] Ka-zar; gezer yani serbest dolaşan, bir yere bağlı olmayan anlamına gelmektedir[3][4] Hudud ul-'alam adlı esere göre, Hazar Kağanları Ansa' sülalesindendir (bunun Batı Göktürk'ün Asena olduğuna dair iddialar bulunmakatadır)[5] ve Orta Asya'dan gelmişlerdir[6][7] Hazarların bir süre Büyük Hun Devleti'e bağlı kavimler arasında bulunmuş olmaları ihtimali vardır[8] 586'dan sonraki Bizans kaynaklarında Hazarlar, "Türkler" olarak geçmektedir[9]


İslamiyet'ten önce Türklerin tamamına yakını Tengrici olmasına rağmen Hazar Kağanı ve yönetim kademesindeki Türklerin çoğu, 740'lı yıllarda Museviliği benimsemiştir[10] Birkaç akademisyen, Yahudileşmiş Hazarların birçok Doğu Avrupa ve Rus Yahudisinin ataları olduğunu düşünmektedir[10] Tüm bunların yanı sıra Hazarlar dini toleransın yaygın olduğu ve Paganizmin serbestçe yayıldığı bir toplumdu[10]
Hazar Denizi'ne adını veren Hazarlar,[7] daha çok Halife Osman'ın başında bulunduğu İslam Devleti ve Sasanilerle savaştılar Kağanlık doğudan gelen Peçenekler sebebiyle zayıfladı ve Kiev Knezliği tarafından yıkıldı

Hazarların kökeni

Hazarların etnik kökeni hakkında kesin bir kanıt olmamakla beraber bu konuda araştırma yapmış bazı SSCB'li tarihçilere göre, Kuzey Kafkasya'nın yerli halklarından biridir DM Dunlop ve PB Golden adlı araştırmacılarsa Hazarların, Tiele veya Uygur soyundan geldiğini kabul etmektedirler [11] El-Mes'üdî'ye göre, Hazarlar, Sabar Türkleri'nin devamıdır ve "Hazar" adıyla Bizanslı ile İranlılar tarafından tanınmışlardır, fakat aynı zamanda "Türk" olarak da anılmışlardır Çin kaynaklarında ise "Türk-Hazar" (T'u-küe Ho-sa-K'o-sa) adı ile zikredilmişlerdir[12] Hazarca'nın, eski Türk dili ve Uygurca'nın etkisinde kalmış, Hunca ve Bolgarca gibi Türk lehçelerinin Oğur öbeğine bağlı bir lehçe olduğu görüşünde birleşen araştırmacılar da vardır

Hazarların çağdaşı olan Arap seyyah ve coğrafyacı İbn Havkal ve İstahrî, Hazar ismini; ne bir milletin, ne de bir halkın ismi olduğunu belirtip sadece başkenti İtil olan ülkeye verilen isim olarak nitelemişlerdir[13][14] Hayfa Üniversitesi'nden Dr Simon Kraiz, Dimitri Vasilyev'in bulgularına dayanarak, Eylül 2008'de Hazarlardan kalma Samosdelka köyünde bulunan yazılarda Hazarların; Ruslar, Gürcüler, Ermeniler ve diğer milletler hakkında birçok yazı yazdığını keşfedildiğini belirtmiştir Buna rağmen Hazarlar, kendileri hakkında neredeyse hiçbir şey yazmamışlardır[15]

Hazarları; Ak-Hazarlar[16] ve Kara-Hazarlar olarak ikiye ayıran İstahrî, Ak-Hazarların çarpıcı bir yakışıklılığa, mavi göze ve kırmızımsı bir saça sahip olduklarını; bunun yanında Kara-Hazarların sihayımsı derilli bir çeşit kızılderili olduğunu ileri sürer[17]
Siyasi tarih

Kağanlığın kuruluşu



600'lü yıllarda Batı (mor) ve Doğu (mavi) Göktürk kağanlıkları Açık renkli alanlar mutlak hâkimiyet bölgesini, koyu renkli alanlar ise etkisini gösterdiği bölgeleri ifade etmekte


Sabir Türkleri'nin ve Batı Göktürk boylarının devamı olan Hazarlar, Göktürk birliği döneminde Göktürklerin Batı kanadını oluşturmaktaydı[18] Göktürklerin yıkılmasından sonra bağımsızlaşıp Kuban Irmağı'yla Azak Denizi arasındaki araziye yerleşmişlerdir[18] Bu bölgedeki diğer Türk kavimlerini içlerinde eritip[19] 7 yy ile 10 yy arasında Hazar denizi ile Karadenizin kuzeyinde egemenlik kurmuşlardır[20] X yüzyıl İslam tarihçisi Mes'udî, İranlıların Hazar adını verdikleri kavime Türklerin Sabar (Sabir) dediklerini bildirmektedir[21] Ayrıca bu bölge doğudan batıya doğru gelişen büyük göç hareketlerinin yolu üzerinde bulunduğundan; Hun, Ogur, Fin-Ugor ve Avarlardan kalan kütleler de burada hayatlarını devam ettirmişlerdir[22] Hazarların Orta Asya'dan bu bölgeye gelmelerinin tarihi kesin olarak bilinmemektedir Hazarlar hakkında bilgi veren Gürcü kaynaklarına göre, Hazarlar bu bölgeye milattan önceki devirlerde


gelmişlerdir[23] Hazarların tarih sahnesine çıkışları kaynakların ifadesine göre, MS II yüzyılın sonlarına doğru olmuştur[23] MS 198 yılında Barsiller'le beraber Ermenistan'a saldırmışlardır MS 3 yüzyılın başlarından MS 4 yüzyılın ortalarına kadar Ermenistan bölgesinde Bizans'a karşı Sasani Devleti'yle beraber savaşan Hazarlar,[10] MS 4 yüzyılın ikinci yarısından itibaren Sasanilerin Ermenistan'ı ele geçirip komşularına karşı istilacı bir siyaset izleyince, Hazarlar bu defa Bizans'la anlaşarak, onlara karşı savaşmaya başlamışlardır[19] 363 yılında Bizans imparatoru Julian'ın Ermenistan'da bulunan Sasanilere karşı yaptığı savaşa Hazarlar da katılarak Bizans'a yardım etmişlerdir Bunun üzerine Sasaniler, Kafkasya'da bulunan kabilelerle anlaşarak onların Hazarlara saldırmalarını sağlamışlardır[19]


Hazarlar, 5 yüzyılda, Attila'nın 434 yılında Hun imparatoru olması üzerine bir süre Hunlara tâbi olmak zorunda kalmışlardır[24] Ancak Attila'nın ölümünden sonra dağılan Avrupa Hun İmparatorluğu'ndan ayrılan Hazarlar, yeniden Sasani topraklarına saldırmaya başlamışlardır Bu durum karşısında Sasani imparatoru, Bizans'tan yardım istemek zorunda kalmıştır[25] Bundan sonra Hazarlar ile Sasaniler arasındaki savaşlar 558 yılından itibaren sürekli olarak devam etmiş ve Sasani hükümdârı Derbent ve Kafkasya'daki geçitlerde bir dizi kaleler inşa ettirmiştir[25] 5 yüzyılda ortaya çıkan Avarlar da bir süre Hazarları hâkimiyetleri altına almışlardır Sasani hükümdârı Anuşirvan, Hazarlara karşı Derbend (Bâb el-Ebvâb) kalesini yaptırmıştır


İyice kuvvetlenen Hazarları yenemeyeceğini anlayan Anuşirvan onlarla dost olma yoluna giderek, onlardan gelecek tehlikeleri önlemeye çalışmıştır[26] Hazarlar, 626-627 yıllarına doğru Bizans imparatoru Herakleios'la anlaşmaya varıp kumandan Çorpan Tarhan önderliğinde, Aras Nehri'ne kadar bütün Kuzey Azerbaycan'ı ele geçirerek bazı Ermeni kitlelerini egemenliği altına almışlardır 628 yılında kış mevsiminin başlaması yüzünden o yıl alınamayan Tiflis, ancak 629 yılında Hazar kumandanı Çorpan Tarhan'ın başarıyla yürüttüğü harekat neticesinde Hazar Yabgusu tarafından zapt edilmiştir Böylece Sasaniler artık büyük bir devlet olmaktan çıkarılmış ve Hazar Hakanlığı, İran karşısında Bizans'ın en iyi müttefiki haline gelmiştir[19]

Bu sırada Hazarlar, henüz bağımsız bir devlet değillerdi Fakat Göktürk Devleti'nin 582 yılında Batı ve Doğu Göktürk Devleti olarak ikiye ayrılmasından ve daha sonra da Batı Göktürk Devleti'nin yıkılmasından sonra kendi başlarına bağımsız bir hanlık olarak tarih sahnesine çıkmışlardır Süratle siyasi ve askeri nüfuzlarını genişleten Hazarların tam bağımsız bir devlet haline gelmeleri ise 630 yılını bulmuştur[27][28]
Kağanlığın yükselişi

Kağanlığın yayıldığı alan; Batı Göktürk İmpartorluğu'nun batıda en uçta kalan noktalarıydı: Kırım, Kafkasya, Dinyeper, Don Nehri ve Volga arası, Hazar Denizi çevresidir[12]
Hazar-Arap ilişkileri



Halifeliğin 730'larda genişlemesi
Historical Atlas, William R Shepherd, 1923


Hazar-Bizans işbirliği karşısında zayıflayan Sasani İmparatorluğu, 632-634'lerde İslam kuvvetleri tarafından çökertilip İran toprakları Arapların eline geçince "İslam İleri Harekâtı" bir yandan Ermenistan yolu ile Kafkaslar'a doğru bir yandan da Suriye üzerinden Anadolu içlerine kadar gelişmeye başlamıştır Araplarla Hazarların mücadeleleri şiddetli ve devamlı olmuştur İlk büyük taarruz, 651-652 yıllarında Halife Ömer zamanında yapılmış ve İslam orduları Hazar topraklarına girip Derbent'i alarak Hazarların bu sıralardaki başkentleri olan Belencer'e [29][30] kadar ilerlemiş ancak Hazarlar tarafından geri püskürtülmüşlerdi Belencer'in Araplar tarafından istila edilmesinden sonra Hazarlar, başkentlerini Aşağı İdil civarına nakletmişlerdir Daha sonra güneye doğru ilerleyerek Ermenistan'a girmişlerdi[31]
Karadeniz'in kuzeyindeki Büyük Bulgarya Hanlığı'nın kuvvetli Hazar genişlemesi karşısında dayanamayarak İdil Bulgarları ve Tuna Bulgarları olarak ikiye ayrılması sonucunda Dinyeper'e kadar olan düzlükler Hazarların eline geçmiş[32] ve Hakanlık, Kafkaslar'ın güneyinde de İslam İleri Harekâtı'na karşı yolları kapamıştı 7 yüzyıl sona ermeden Hazarlar, Kırım'ı ele geçirip Azak Denizi çevresinde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır ve böylece Hazar Denizi'nden Dinyester'e Kafkaslar'ın güney eteklerinden Oka Nehri'ne kadar bütün bölgeyi ve Kırım'ı ellerine geçirmişlerdir[33] 651-652'deki ilk karşılaşmadan sonra Halife Osman'ın 656'da şehit edilmesinden ve Halife Ali'nin halife seçilmesinden sonra meydana gelen karışıklıkların Kafkaslar yönündeki İslam saldırılarını azaltması üzerine harekete geçen Hazarlar, Arrân'a kadar indiler
Hazar-İslam savaşları yaklaşık yarım asırdan fazla süren sınır boyu çarpışmalarıyla devam etmiş ve daha sonra da İslam orduları, Emevi Halifesi Muaviye zamanında Kafkas taarruzlarına yeniden başlamıştır Ancak Arapların 717'de İstanbul'a yürümek üzere Kafkaslar'dan ayrılmak zorunda kalmasıyla, Hazar taarruzu karşısında kalan diğer Arap kuvvetleri geri çekilmiştir Bunun üzerine Hazar ordusu 717-718 yıllarında Şirvan'a girmiş ve Azerbaycan'ın büyük bir kısmını işgal etmiştir[34] Bundan sonra Kafkaslar bölgesi, iki devlet arasında sürekli el değiştirdiği için İslam orduları, Kafkasya'nın kuzeyinden öteye geçememişlerdir[35] Hazarlar, Kafkasya'da ilerleyen Araplara karşı, 731'de büyük bir güç toplayarak karşı saldırıya geçip Arapları ağır bir mağlubiyete uğratarak, geçmişte Hazarlara karşı birtakım başarılan kazanmış, Ermenistan valisi Cerrah'ı öldürdüler[35] Hazar ordusu bu savaşta Musul önlerine kadar gelmiştir Araplar böylece tekrar Azerbaycan'a gerilemek zorunda kaldılar Buna karşı Sait El-Hareşi komutasında yeniden toparlanan Araplar, Hazarları geri püskürttüler






Döneminin en etkili devletlerinden biri olduğu 820 yılında Hazar Kağanlığı


732-733 yıllarında daha sonraları halife olacak olan Mervan bin Muhammed, Ermenistan'a ve Azerbaycan'a vali tayin edildi Araplar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler[35] Araplar, Semender ve birkaç Hazar şehirini de ele geçirdiler Bu savaşta ölü ve esirler veren Hazar hakanı, Arap hâkimiyetini ve İslamiyet'i kabul etmek şartıyla barışa razı oldu Bunun üzerine, yapılan antlaşmaya göre başkent İdil'de iki fakih kalacak ve Hazarlara İslamiyet'i öğretecekti Ancak Hazar hakanının Müslümanlığı çok uzun sürmemiş ve hakan, Arapların gitmesini müteakip eski dinine dönmüştür[35] Böylece de İslamiyet, gerek Hazarlar arasında gerekse de bu topraklardaki diğer kavimler arasında güçlü bir şekilde yayılma fırsatı bulamamıştır Mervan'ın bu seferinden sonra İslam-Hazar ilişkileri genelikle dostane seyretmiştir[36] İslam halifeliğinde Abbasiler'in iktidara geldiği, 763'ten sonra, Arap-Hazar mücadeleleri eski hızını kaybetmiştir[37]
Hazarların Müslüman ülkelerine son akınları Halife Harun Reşid zamanında olmuştur Halife Harun Reşit, kumandanı Yezid'i Hazarların üzerine göndermiş ve o da Hazarları Ermenistan'dan çıkarmayı başarmıştır[38] Bundan sonra Arap kaynaklarında Hazarların hücumlarından bahsedilmemektedir Böylece Güney Kafkaslar'da hâkimiyet için yapılan Arap-Hazar mücadelesi sona ermiştir
Hazar-Bizans ilişkileri

Hazarlar, 7 ve 8 yüzyıllarda nüfuzlarını arttıran Hazarlara, 7 yüzyılda Kırım Gotları tâbi olmuşlardır Hazarlar 787 yılında Güney Kırım'daki Doros (şimdiki Mangup) kalesini ele geçirmişler ve böylece Gotların Kırım'daki hâkimiyetini sona erdirmişlerdir[39] 8 ve 9 yüzyıllarda büyüyerek sınırları batı ve kuzey yönünde genişleten Hazar Kağanlığı, Doğu Avrupa'nın güçlü devletlerinden biri olarak her kavimden belli şartlara göre vergi almıştır[40]Karadeniz'in kuzeyi, Karadeniz sahilleri, Kuban Nehri boyları ve Kırım'ın Hazarların eline geçmesi üzerine Bizans ile Hazarlar arasındaki ilişkiler büsbütün sıklaşmıştır[41] 695 yılında askeri bir darbeyle tahttan indirilen II Jüstinyen, Kırım'daki Gotların yanına kaçmış, Gotlar da onu Kırım'ın o zamanki hakimi olan Hazar hakanı Busir'e teslim etmişlerdir 704'te Busir, kızkardeşini II Justinianos ile evlendirmiştir Tarihçi Theophanes'e göre; Bizans'ın yeni imparatoru III Tiberius, 705'te II Justinianos'un ölü ya da diri yakalanıp kendisine teslim edilmesi karşılığında büyük bir armağan teklif etmesi üzerine Busir, Tmutarakan temsilcisine II Justinianos'un ölüm talimatını verdiyse de[42] II Justinianos, karısının yardımıyla kurtularak Konstantinopol'e döndü ve Bulgar hükümdarı Tervel Han'ın yardımıyla tekrar tahta geçti Bu arada Cherson'u ele geçiren Hazarlara 710'da savaş açtı Cherson'u ele geçirmesine karşın Hazar hakanından da yardım alan Chersonlu isyancılar, Kırım'ı ele geçirdi Bu sırada savaşa giden ordu, 711'de Philip'in tarafına geçti ve II Jüstinyen asıldı[43]




950 yılında Hazarlar


Araplar karşısında Hazarlar ve Bizanslıların beraber hareket etmesi III Leon zamanında da devam etmiş ve III Leo, oğlu V Konstantin'i Hazar kağanı Bihar'ın kızıyla evlendirmiştir Bu evlilikten doğan Hazarlı Leon 775'te tahta çıkmıştır Kurulan akrabalık bağlarıyla birlikte iki ülke arasında ticari ilişkiler gelişti Hazarlar da 834-835 yıllarında saldırılardan korunmak için Sarkel Kalesi'ni yaptırmak isteyince, Bizans imparatoru Theophil'e elçi göndererek kendisinden destek de aldılar[44] Hazar-Bizans ilişkileri, imparator Romanos Lekapenos döneminde Bizans'ın Yahudilere olan tutumu nedeniyle bozulmuştur Bu yüzden Bizans'tan kovulan birçok Yahudi, Hazar ülkesine sığınmış ve 932 yılında Bizans'la Hazarzarların arası tekrar açılmıştır[45][44] Bunun üzerine Hazar hakanı ülkesindeki Hıristiyanları takibe başlamış, bunu duyan I Romanos da Kiev Knezi I İgor ile anlaşarak onu Hazarlara karşı bir sefer düzenlemeye ikna etmiştir[46] Bir süre sonra Bizans-Hazar ilişkileri daha da bozulmuş ve Bizans; Uz, Peçenek, As ve Alan kabileleriyle anlaşarak onları Hazarlara karşı saldırtmışsa da Hazarlar bu saldırıları geri püskürtmüşlerdir[47]

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla